Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Mısır’da neler oluyor...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Mısır’da neler oluyor...

    BİSMİHİ TEALA
    HAMD ALEMLERİN RABB’İ ALLAH’A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
    RABB’İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM[/t]

    Selamun Aleykum Aziz Canlar


    Mısır’da neler oluyor...


    Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Şimdi Mısır olaylarının da baş aktarıcısı yine İhvan yanlısı El Cezire ile darbe yanlısı El Arabiya. Bu bile tek başına olaylara hassas ve mümkün olduğunca objektif bir bakışın peşine düşme zorunluluğunu gündeme getirmektedir. Konuyu daha “çarpıcı” hale getirmek için haberlerde yapılan manipülasyonlara dair bir çok örnek verilebilir. Ancak şu örnek fazlasıyla ilginçtir. El Cezire, sahra hastanesi olarak kullanılan çadırda onlarca ölü ve yaralı görüntülerini canlı veriyor. Bir doktor yaralı bir gence müdahale ediyor, kanlı tişörtünü kaldırıyor ve vücutta herhangi bir yara olmadığı görülüyor. O anda ölü gibi yatan “yaralı” genç birden doktora bir tekme savuruyor ve El Cezire canlı yayını kesiyor.


    (Video için tıklayınız)


    Yine Adeviyye Meydanı’nda toplanan kalabalığın üzerine askeri helikopterden ateş açıldığına dair yayımladıkları fotoğrafın da bir film sahnesinden alındığı ortaya çıktı.




    Ortadoğu’da kazan kaynarken farklı kesimler farklı yerlerde müttefik farklı yerlerde karşıt olabiliyor. Suriye’deki eylemleri için farklı ülkelerden destek alan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) militanlarının bazıları da Mısır’daki gelişmeler karşısında El Cezire’ye ateş püskürebiliyor. ÖSO üyesi bir militan: “Mısırda olan şey hatalı. Ama El Cezire yangına benzinle gidiyor. El Cezirenin de bütün Arap ülkelerinin de allah belasını versin.” Bir diğer ÖSO üyesinin yorumu da şöyle: “El Cezire, kendisinden ne isteniyorsa onu yapıyor.




    Mısır’da şu an her gün onlarca insan ölüyor. Ancak bu gibi örnekler ve farklı kaynaklardan gelen taban tabana zıt bilgiler olayların aktarılışında ciddi manipülasyonların döndüğü kuşkusunu doğuruyor.


    Bu yazıda böylesi bir hassasiyetle referans noktalarını olabildiğince çeşitlendirerek bir tablo çizilmeye çalışılacaktır. Kaynak çeşitliliği; Mısır basını, yerli yazarları, olay tanıkları, kitle örgütü temsilcilerinin görüş ve değerlendirmeleri ile sosyal medyadaki görsel paylaşımlara dayandırılmıştır.


    Tahrir’den bu güne Mısır muhalefeti


    Tahrir direnişiyle Mübarek’in devrilmesinin ardından ABD’nin devreye girmesiyle Mursi’yi iktidara taşıyan bir süreç örüldü. Ancak gerek seçim sürecindeki itirazlar ve boykotlar, gerekse de Mursi iktidarı boyunca ortaya konan kitlesel tepkiler, Mısır halkının özgürlük ve demokrasi taleplerinden bir an bile geri durmayacağını gösterdi. Nitekim Mursi’nin anti-demokratik uygulamaları ve ülkeyi adım adım götürmesinin sonuçları, yine Tahrir Meydanı’nda kitlesel direnişlere yol açtı. Ordunun yönetime el koyduğu 4 Temmuz’a kadar ABD, yaklaşan Mısır halk devrimi karşısındaki telaşa düştü ve aceleyle Sisi’yi ABD’ye çağırdı. Ardından da müdahale geldi. Mursi’nin iktidarının arkasındaki Beyaz Saray bu kez Mursi’ye karşıydı!…


    Bu gelişmenin ardından İhvan ve ABD’den karşılıklı suçlamalar, itiraflar gelmeye başladı. Müslüman Kardeşler’den “ABD’ye güvenmek en büyük hataydı” değerlendirmeleri yapıldı. İhvan üyeleri Mursi’nin hiçbir zaman bağımsız hareket etmediğini, Beyaz Saray’ın direktiflerine harfiyen uyduğunu söylüyor ve ABD’ye bu kadar bağımlı kalmak ve güvenmekle çok büyük hata yaptığını dile getiriyorlar. El Arabiya’da Mursi’nin ABD’nin bir kuklası olduğunu ifşa eden videoyu yayımlamasından sonra sonra İhvan üyeleri içinde bu tür tartışma ve eleştiriler yaygınlık kazandı. (Video için tıklayınız)


    Ayrıca Müslüman Kardeşler Örgütü’nün eski liderlerinden Dr. Muhammed Habib de Mursi’nin Mısır halkının isyanına neden olan faşist uygulamalarını eleştiriyor. Habib, El Watan gazetesinde köşe yazısında Mursi’nin beceriksizliğinden kaynaklandığını söylediği bu kargaşaya İhvan cemaatinin dahil olmaması ve sokaklardan çekilmeleri çağrısını yaptı.

    ABD’de de benzeri şekilde “Obama’nın en büyük hatası Mursi’ye fazla güvenmekti” değerlendirmeleri gelmeye başladı. Savunma Eski Bakanı General Donald Rumsfeld, Obama’ya ateş püskürdü. Obama’nın en büyük hatasının Müslüman Kardeşler’e güvenmek ve Mursi’yi seçtirmek olduğunu ve bu tercihin şimdi bir felaketle sonuçlandığını söyledi. Rumsfeld, ABD’nin Mısır halkına rağmen Müslüman Kardeşler’in iktidarını tercih etmekten dolayı pişmanlık duyduğunu zira bu tercihin Mısır-ABD ilişkilerine büyük zarar verdiğini ifade etti. Ayrıca Rumsfeld ABD’nin şu an Mısır ordusuyla kurduğu ilişkinin de sıkıntılı olduğuna dikkat çekti: “Dışişleri Bakanı John Kerry de Mısır ordusuyla acemice ilişki kuruyor, tıpkı Hillary Clinton’ın Mursi’yi 25 Ocak devriminde Mısır halkına dayatmasındaki acemiliği gibi…”

    Mısır Suriye olur mu?

    Mısır halkının demografik ve sosyal-kültürel yapısı şeriata pek müsaade etmez. Suriye ile benzer bir dokuya sahip olmakla birlikte (Kıptiler, Şiiler, Sünniler iç içe ve camiler, kiliseler yan yana) gelişen halk hareketi nedeniyle, Suriye gibi emperyalist oyunlara hazırlıksız yakalanacak bir ülke değil gibi görünüyor. Halk adım adım devrime giderken yolda emperyalistin taktığı çelmeler, Mısır halkının demokratik taleplerini sekteye uğratmadı, tersine daha kitlesel ve daha örgütlü bir direnişi getirebildi. Muhalefetin organize olamayışı, boykotlar ve seçime katılımdaki ayrılıklar, Mursi’yi yüzde 20’ler civarında bir oyla iktidar yaptı. Ancak yüzde 80’e yakın bir kesim, daha organize olmuş bir şekilde yine Tahrir’e çıktı.


    Ancak ikinci Tahrir ayaklanmasının ardından gelen darbe de Mısır halkının geniş bir kesimi tarafından tepkiyle karşılandı. Bu müdahale, halkın iradesine ve devrimine vurulmuş bir darbe olarak okundu, ta ki İhvanın “İntifada” çağrısına kadar.


    Darbeden çok kısa bir süre öncesine kadar İhvan üyelerinin muhalefete karşı zorbalığı, halkın fazlasıyla öfkesini toplamıştı. Çokça yazılıp çizilen Tahrir tacizleri, tecavüzler, meydan ortasında işlenen cinayetler, sokak ortasında Hıristiyan bir kadına yönelik toplu tecavüzler, Şiilerin hedef alınması ve sokak ortasında öldürülmeleri vb. gelişmeler, iktidardaki İhvan üyelerinin muhalif seslere karşı tahammülsüzlüğünü bilinçlere kazıdı. Bunun üzerine görevden el çektirilen Mursi’nin İhvan üyelerini sokağa çıkmaya çağırması ve İhvan’ın darbe mağduriyeti üzerinden sokak savaşına hazırlanıyor olması, büyük halk kitlelerini hem ürküttü hem de darbenin yanında ya da dini faşizmin arkasında olmamak adına sokağa çıkmamasına neden oldu. Azınlık İhvan iktidarına karşı sokakta olan yüzbinler, İhvan’ın darbe mağduriyeti oyununa gelmedi ve her şeyden önemlisi şeriatın devletleşmesine alet olmadı; kendi yaşam alanlarını koruma ve özgürleştirme eylemlerini sürdürdü.


    İhvan’ın “Mısır İntifadası” ve sokağa çıkma çağrılarının ardından Mısır muhalefeti mahallelerini ve özellikle hedef gösterilen kiliseleri koruma çağrısı yaptı. Zira sokağa çıkan öfkeli kalabalığın kiliseleri kundaklamaya başladığı, Kilise Haç’ının sokaklarda sürüklenip parçalandığı görüntüleri internet sitelerinde yer almaya başlamıştı.


    Mısır’da devrimci kadınlar mahallelerini özgürleştiriyor: Ne darbe ne şeriat!

    Mursi iktidarına karşı sokakta olan Mısır halkı, askeri darbeden önce de Taksim direnişinden ilham alan bir çok eyleme imza atmışlar, mahallelerini forum alanlarına çevirmişlerdi. Askeri cuntanın yönetime el koymasından sonra bu forumlar sona ermedi, mahalleri, sokakları özgürleştirme eylemlerine dönüştü. Mısır Komünist Partisi üyesi devrimci Mısırlı kadınlar 5 Temmuz günü “Yaşam alanlarımız, sokaklarımız bizimdir” temalı mahalle eylemlerini başlattılar. Komünist Partisi üyeleriyle birlikte sokakları panayır alanına çevirdiler. “Ne Amerika ne İhvan” sloganlarının sıkça atıldığı sokak işgallerinde araçların giriş çıkış kontrolü tamamen kadınlar tarafın yürütülmektedir. Kadınlar sokakları terk etmeme kararı aldıkları 5 Temmuz’dan bu yana Sisi’nin ya da Mursi’nin yanında değil, “Özgür bir Mısır” kavgasında olduklarını ilan ettiler. Eylemciler yalnızca Mısır bayrakları ve devrim taleplerini içeren dövizler taşıyorlar.


    Mısırlı kadınların darbe karşısındaki tutumu, Mısır muhalefetinin bu süreçteki konumlanışı hakkında yeteri kadar ipuçlarını vermektedir: “Obama ve İhvan aynıdır”, “Yaşasın Devrim ve devrimciler”, “And olsun ki, andımız yer ve gök arasını doldursun ki, biz kadınlar, Amerika’nın izini sileceğiz”, “İmanı çalan ikili: Amerika ve İhvan.” Şimdilerde süren “mahalleleri ve kiliseleri” koruma nöbeti, sokaklarda yaratılmaya çalışılan “iç savaş”ın bir yerinde olmadıklarının kanıtıdır.





    Muhalif Partilerden:“Kahrolsun askeri ve dini faşizm”

    Darbenin halkın iradesine karşı olduğunu, Mursi’nin de halka rağmen İhvan’ın şeriat özlemlerini devletleştirmek istediğini, bu nedenle her iki ucun da Mısır halkı tarafından kabul edilemez olduğunu ifade eden geniş bir muhalefet bloku var. Örneğin Eski İhvan liderlerinden Abdul Menam Ebu Fetoh’un başını çektiği “Güçlü Mısır” örgütünün de içinde olduğu, 6 Nisan Hareketi, Çağdaş Mısır Partisi ve çeşitli gençlik örgütlerinin ortak basın açıklaması bu yöndeydi. 29 Temmuz gecesi Sfenks Meydanı’nda “Ne asker ne İhvan, defolsun korkaklar”, “Kahrolsun askeri ve dini faşizm” sloganları eşliğinde “nöbet” eylemi yaptılar. Ortak talepleri şunlardı: Mısırlıların dökülen kanından sorumlu olanlar, başta devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi olmak üzere eski Mareşal Hüseyin Tantavi ve Orgeneral Abdel Fattah Sisi yargılanmalıdır. (Video için tıklayınız)


    Mısır’da halk sokakta, katliam haberleri gelmeye devam ediyor. Ölümlerin ardındaki komplolar, emperyalizmin Mısır senaryosu, müdahale çağrıları, fetvalar… Gerçekte neler oluyor? Bir Suriye senaryosu mu tekrar ediyor?


    Bu ve benzeri bir çok soruya yanıt aramaya, Mısır’ı dünya kamuoyuna aktaran tescilli medya dışında Mısır’ın ve Mısırlıların aktarımına bakmaya ihtiyaç var. Bunlar da artık ikinci yazıya…


    Hamide Yiğit



    Allah'ın hidayeti ile olun...
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X