Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

bir hoca efendinin evini terkeden eşine yazdığı mektup

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    bir hoca efendinin evini terkeden eşine yazdığı mektup



    Cevriyem...

    Sebeb-i Med'den hemzem, neden muttasıl iken munfasıl olduk? Arızaya bağlama ne olur.. lazım-i sükun ol, evine dön. Söz, bir daha ğunne yapar gibi kafanı ütülemiyeceğim! kelimelerimi seçerken özellikle muhaffef olanları tercih edeceğim..

    Sen konuşurken hep dinleyeceğim.. Arız-i olur durur isen kaç vecih olur isen ol kabulümsün..

    İşmamına kurban olduğum, yalvartma gayrı.. mahrecim sıfatım kalmadı.. avam kıraatı gibi dağıldım.. sekte sonrası nefesi kesilen, acemi imama döndüm.. Gel, dön evine eskisi gibi iklab olalım.. Daha olmadı kendine uydur, te'ye uğramış dal gibi mütecaniseyn et beni..

    İsteklerim olur ise nacizane i'male yapmadan kısa yollu kasr edecem.. sana karşı makabli kesreli ra gibi ince olacam..

    Ne olur sende birşeyler söyle.. Huruf-i mukattaa gibisin, anlamıyom seni.. biraz muhkem ol, canımı yee.. söylediklerimi tahaddi olarak algılama.. beni dirayet tefsiri gibi, kafana göre yorumlama.. söylediklerimin siyakına-sibakına da bak..

    hatta sebeb-i nüzulune de bak.. her dediğime inanasın diye illa mekki sure gibi yemin mi edeyim.. her konuda zahirime bakma benim.. müteşabih yönlerimi hep menfii yorumlama.. anlayasın diye tertil üzere konuşuyorum.. sende derdini böyle anlat.. kelam-ı hadr'ın kulak kepçemden geri dönüyor..

    Koyduğun kurallar kalıcı olsun.. birgün kural koyuyorsun, ertesi gün nesh ediyorsun..

    her yaptığını, her söylediğini tefsir etmek için sülalenden en az 10 kişinin rivayetine başvuruyorum..

    Sana yalvardığım kadar kıraatimi düzeltmeye uğraşsaydım, Ahmet Hoca'dan Yasin'i geçerdim...

    Geleceksen gel gelmeyeceksen diğer 3 hakkımı kullanıp talak-ı selaseyi kafana geçireceğim...

    "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

    #2
    Ynt: bir hoca efendinin evini terkeden eşine yazdığı mektup

    [quote author=muttaki link=topic=16086.msg100125#msg100125 date=1281877543]

    Cevriyem...

    Ne olur sende birşeyler söyle.. Huruf-i mukattaa gibisin, anlamıyom seni.. biraz muhkem ol, canımı yee.. söylediklerimi tahaddi olarak algılama.. beni dirayet tefsiri gibi, kafana göre yorumlama.. söylediklerimin siyakına-sibakına da bak..

    hatta sebeb-i nüzulune de bak.. her dediğime inanasın diye illa mekki sure gibi yemin mi edeyim.. her konuda zahirime bakma benim.. müteşabih yönlerimi hep menfii yorumlama.. anlayasın diye tertil üzere konuşuyorum.. sende derdini böyle anlat.. kelam-ı hadr'ın kulak kepçemden geri dönüyor..


    [/quote]
    selam üzerinize olsun,
    Değerli muttaki ;


    Gerçekten güzel bir paylaşım,
    ALLAH razı olsun, Emeğinize sağlık.

    wesselam...


    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #3
      Ynt: bir hoca efendinin evini terkeden eşine yazdığı mektup

      ooo

      gülmekten kırıldım. ne kadar komik olmuş...

      yazık gerçek mi ki?..

      Yorum


        #4
        Ynt: bir hoca efendinin evini terkeden eşine yazdığı mektup

        [quote author=Kerbela44 link=topic=16086.msg100127#msg100127 date=1281880110]
        [quote author=muttaki link=topic=16086.msg100125#msg100125 date=1281877543]

        Cevriyem...

        Ne olur sende birşeyler söyle.. Huruf-i mukattaa gibisin, anlamıyom seni.. biraz muhkem ol, canımı yee.. söylediklerimi tahaddi olarak algılama.. beni dirayet tefsiri gibi, kafana göre yorumlama.. söylediklerimin siyakına-sibakına da bak..

        hatta sebeb-i nüzulune de bak.. her dediğime inanasın diye illa mekki sure gibi yemin mi edeyim.. her konuda zahirime bakma benim.. müteşabih yönlerimi hep menfii yorumlama.. anlayasın diye tertil üzere konuşuyorum.. sende derdini böyle anlat.. kelam-ı hadr'ın kulak kepçemden geri dönüyor..


        [/quote]
        selam üzerinize olsun,
        Değerli muttaki ;


        Gerçekten güzel bir paylaşım,
        ALLAH razı olsun, Emeğinize sağlık.

        aleyna ve aleykumselam
        amin sizdende rabbim razı olsun inşaallah

        wesselam...


        [/quote]
        "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

        Yorum


          #5
          Ynt: bir hoca efendinin evini terkeden eşine yazdığı mektup

          Güzel bir paylaşımdı muttaki kardeşim.Bana SAFAHAT taki KÖSE İMAM ı hatırlattı.

          SAFAHAT ı her elime alışımda köse imam kıssasını büyük bir zevkle okurum.

          Yorum


            #6
            Ynt: bir hoca efendinin evini terkeden eşine yazdığı mektup

            KÖSE İMAM

            -Kardeşim Ali Şevki Efendi Hoca'ya-


            İlmi az, görgüsü çok fıtratı yüksek bir imam

            Tanırım ben, ki hayâtında tanıtmıştı babam.


            "Kim bilir; şimdi ne âlemde benim şanlı Kösem;

            Görmedim, üç senedir, bâri gidip bir görsem... "

            Diyerek, dün gece güç hâl ile buldum evini.

            Koca insan; ne şetâretle kabul etti beni.

            -Gel ayol gel, Hoca-zâdem, bizi ihyâ ettin...

            Ne kerâmetçe tesâdüf seni andıktı demin.

            Kahveler, nargileler, enfiyeler, şerbetler,

            Rûhu lebrîz-i safâ eyliyecek sohbetler

            Hepsi mebzûl idi mecliste. Ne alâ; derken,

            Kapı şiddetle çalınmaz mı?

            -Bakın kim? Zaten

            Ev değil, han gibi birşey; gece gündüz işler...

            Gönderin kahveye, Asım, gelen erkekse eğer.

            -Ahmed´in annesi gelmiş...

            -Nasıl Ahmed, oğlum?

            - Hani bizdeydi bugün...

            - Ha! Küçük Ahmed... Ma´lum.

            Bize âid değil öyleyse... Haber ver içeri.

            -Gir dedim istemiyor; sen bana gönder pederi,

            Diye ısrâr ediyor.

            -Girsene, hemşîre hanım!

            -Varmayın üstüme!

            -Nen var a kuzum; anlıyalım?

            -Ne kafam kaldı dayaktan, ne gözüm, hep şişti;

            Karşı koysa idim eğer mutlak işim bitmişti.

            Ağladım, merhamet et, yapma dedim.. Kim dinler.

            Boşamakmış beni dünden beri efkarı meğer.

            Üç çocuk annesi, emzikli kadın tek başına,

            Koca berhâneyi silsin de, süpürsün de sana,

            Yine sen bilmeyerek zâlim onun kıymetini,

            Dene bîçârede kalkıp kolunun kuvvetini!

            -Dur kızım; ağlama sen, çimdi haber gönderirim;

            Karı dövmek ne kolaymış, ona ben gösteririm!

            Çağırın bekçiyi...




            -İhsan Bey´i bildin ya, Memiş?

            Hadi git şimdi getir...

            -Kahvede yok,

            -Gelemem, kendisi gelsin, dedi.

            - Ya!

            Ben gidersem iyi kaçmaz. Hadi git söyle ona:

            Şimdi gelsin...




            -Ne kibarlık bu beyim? Bir da´vet,

            Yetmiyor, öyle mi?

            - Yorgundum efendim de...

            -Evet

            Haber aldık... O fakat sizce büyük bir şey mi?

            On kadın dövse yorulmaz, benim İhsan Bey´imi

            Bilirim ben ne tosundur?

            -Hoca, bak, ben kızarım!

            Size haltetme düşer... Dövmüş isem, kendi karım.

            Keyfim ister döverim, sen diyemezsin: "Dövme. "

            Bu tecâvüz sayılır doğrusu haysiyyetime...

            -Hangi haysiyyetin, oğlum? O da varmı desene!

            Beyimin şimdiki haysiyyet-i mevhûmesine

            Diyecek yok... Yalınız râhat ararlarsa eğer,

            Böyle külfetli kuyûd altına hiç girmeseler!

            -Sen imam, saçmalıyorsun... Yetişir artık dur.

            Beni ısrâr ile da´vetteki maksad bu mudur?

            -Haremin geldi demin ağlıyarak sızlıyarak...

            -Gözü çıksın domuzun, patlasın isterse, bırak!

            -Döveceksin, ne boşarsın? Boşadın, dövmek ne?

            Hem günah, hem de ayıp...

            -Bakma onun sen sözüne,

            Ne domuzdur onu bilsen!

            -Nesi var, hırsız mı?

            Yoksa yüzsüz mü?

            -Değil hiçbiri... Lâkin canımı

            Sıktı akşam "edemem, üstüme evlenme!" diye.

            Ne demek! Dörde kadar evlenir erkek, demeye

            Kalmadan başladı şirretliğe... Kızmaz mı kafam?

            -Kustuğun herzeyi yutsun diye, hey sersem adam!

            Dövüyorsun, boşuyorsun elin öksüz kızını...

            Haklı bir kerre ya! İnsan boşamaz haksızını.

            -Boşamaz? Amma da yaptın! Ya şerîat ne için

            Bize evlenmeyi tâ dörde kadar emr etsin?

            İki alsam ne çıkar sâye-i hürriyyette?

            Boşamışsam canım ister boşarım elbette.

            İşte meydanda kitap! Hem alırız, hem boşanz!

            - Dara geldin mi, şerîat! Sus ulan iz´ansız!

            Ne zaman câmi´e girdin? Hani tek bir hayrın?

            Bir kızılbaşla senin var mıdır ayrın, gayrın!

            Ağzı meyhâneye rahmet okuturken, hele bak,

            Bana gelmiş de şerîatçi kesilmiş... Avanak!

            Hangi bir seyyie yok defter-i a´mâlinde?

            Seni dünyâda gören var mı ayık halinde?

            Müslümanlık´ta şerîat bunu emretmiş imiş:

            Hem alır, hem de boşarmış; ne kadar sâde bir iş!

            Karı tatlîki için bak ne diyor Peygamber:

            "Bir talâk oldu mu dünyâda semâlar titrer!"

            İki evlense ne varmış... Bu yenir herze midir?

            Vâkıâ ba´zen olur, dörde kadar evlenilir...

            Bu kimin harcı, a sersem, hele bir kerre düşün!

            Tek kadın çok sana emsâl olan erkekler için.

            Hani servet? Hani sıhhat? Ne ararsan mefkûd;

            Tamtakır bir kese var ortada, bir sıska vücûd!

            Sen duâ et ki "şerîat" demiyor evde karın!

            Yoksa, boynunda bugün zorca gezerdin yuların!

            Karı iç görmiyecek; varsa piçin bakmıyacak,

            Çamaşır, tahta, yemek nerde?Ateş yakmıyacak,

            Bunlann hepsini yapmak sana âid "şer´an!"

            Çocuk emzirmeye hattâ olacak bir süt anan!

            Boşarım, evlenirim bahsini artık kapa da,

            Hak ne verdiyse yiyip hoş geçinin bir arada.

            Al götür haydi!...




            Kızım, gel... Hele bak gel diyorum!

            Hatırım yok mu? İnatlık iyi olmaz yavrum.

            Söyledim yapmıyacak bir daha... Mahcûb olmuş..

            Böyle şeyler olağandır...

            -Ne desem hepsi de boş!

            Bu benim alnıma bir kerre yazılmış...

            -Öyle!

            Gazı göstersene Asım! Gidiniz devletle.




            -Gittiler neyse... Duâ et ki ucuz kurtuldun;

            Bâzı da´vâlar olur, kış gecesinden de uzun!

            Dinledin, gördün a oğlum, ne bozuk terbiyemiz!

            Ne yapıp yapmalı, insanlığı öğretmeliyiz.

            Şu bizim halkı uyandırmadadır varsa felâh;

            Hangi bir millete baksan uyanık... Çünkü: Sabah!

            Hele bîçâre şerîatle nasıl oynanıyor!

            Müslümanlık bu mu yâhû? diye insan yanıyor.

            Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek

            Otuz üç yıl bizi korkuttu "şerîat!" diyerek.

            Vhdetî muhlisiniz, elde asâ çıktı herif,

            Bir alay zâbiti kestirdi. Sebep: "şer´-i şerîf!"

            Karı dövmüş, boşamış... "Emr-i İlâhî" ne denir!

            Bunların hepsi emîn ol ki cehâlettendir.

            Bana sor memleketin hâlini ben söyliyeyim:

            Bir imam çünkü, bilir evleri... Hâ bir de, hekim.

            Gel nikâh kıy, demesinler, diye ba´zen kaçarım..

            Düğün olmaz mı, gelirler de bütün komşularım:

            Yine kondun hoca! derler, onu bilmezler ki,

            Daha memnûn olacaktım o düğünsüz belki.

            Zerde karşımda durur kanlı yemek tavrıyle;

            Öksüz ağlar sanırım çalgıyı duydum mu, hele!

            Bu neden? Çünkü nikâhın sonu ergeç boşamak;

            Yahud akşamki gelenler gibi hırgür yaşamak!

            Düğün olsaydı ne a´lâ idi tek bir perde;

            Ayrılık faslı da var sonra bunun, mahkemede;

            Ne kadınlar; ne sefâlet doğuranlar, görürüz;

            İşte binlerce çocuk, hem baba sağ, hem öksüz!

            Üç sınıf halka içim parçalanır, hem ne kadar!

            İhtiyarlar, karılar, bir de küçükler; bunlar

            Merhamet görmeli, yüz görmeli insanlardan;

            Yoksa, insanlığı bilmem nasıl anlar insan?




            Sözü bir parça uzattımsa da, oğlum, affet...

            Hasbihâl etmek için başka adam yok ki... Evet,

            Kimse söyletmiyor artık bizi, bak sen derde;

            "Mürteci´!" damgası var şimdi bütün ellerde.

            Bir fenâlık görerek yapma, desen alnına ta,

            İniyor hatt-ı celîsiyle Hamîdî tuğra!

            İşte gördün ya, herif "sâye-i hürriyyette"

            Diyerek başlamak üzreydi hemen tehdîde ;

            Eskiden vardı ya meydanda gezen ipsizler:

            Hani bir "sâye-i şâhâne" çekip herşeyi yer!

            Onların bir çoğu ahrâr-ı izâm oldu bugün;

            Mürteci; nah kafa, bizler... Kerem et; hâli düşün!

            Bu cehâlet yürümez; asra bakın: Asr-ı ulûm!

            Başlasın terbiyeniz, âilelerden oğlum.

            Sâde hürriyyeti i´lân ile birşey çıkmaz;

            Fikr-i hürriyyeti hazm ettiriniz halka biraz.

            SAFAHAT

            Mehmet Akif ERSOY

            Yorum


              #7
              Ynt: bir hoca efendinin evini terkeden eşine yazdığı mektup

              sağolasın bintülhüda sayende bizde okumuş olduk
              "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

              Yorum


                #8
                Ynt: bir hoca efendinin evini terkeden eşine yazdığı mektup

                Sizde sağolun muttaki kardeşim

                çok sevdiğim bir kıssadır. Aklıma gelince paylaşmak istedim

                Yorum

                YUKARI ÇIK
                Çalışıyor...
                X