Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Farklı Bayram Günleri

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Farklı Bayram Günleri

    [quote author=Qom u aşk link=topic=23820.msg160213#msg160213 date=1346677483]
    Ben aslında sorduğunuz bu soruyu daha önce açıkladım ama sanırım siz onları takip etmediniz.

    Şia ile sünnilikte, ihtilafa bakış ve iftilafların mahiyetiyle ilgili derin farklılıklar vardır.

    1- Şiada ihtilaf sayısı 1 ise bu sünnilikte 1 milyondur
    2- Şiada ihtilaflar topluma zarar vermeden İmam Zaman tarafından engellenme şansı her zaman mevcuttur. Sünnilikte böyle bir durum yoktur
    3- Şia ihtilafı gaybet dönemine mahsustur ve bu da çok sınırlı şekilde olup yok denecek kadar azdır. Şiada taklit mercilerinin ihtilafı genel olarak mübah konulardadır diğerleri ise istisna denecek kadar azdır. Oysa sünnilikte inanç konularında bile vahdet yoktur geçin farzları ve haramları
    4- Şiada ihtilaflar gelenek halini almaz çünkü ölen müctehid hükümleriyle ölür. Ancak Sünnilikte ihtilaflar hak ve olağan kabul edildiği için ve ölen müctehid taklit edilmeye ve dahası daha büyük görünerek canlılara yaşam şansı tanınmadığından dolayı taklit edilmesi sürer ve yanlışları kıyamete kadar düzeltme ihtimali yoktur.
    5- Şiada ihtilafın sistemden değil bireylerden kaynaklandığını söyleyebiliriz, ancak sünnilikte sistemden kaynaklanır.
    6- Şiada ihtilafa İmam Zaman a.f'in son verme ve müdahale etme imkanı her an mevcutken sünnilikte kıyamete kadar bunun ihtimali mevcut değildir.
    7- Şia ihtilafları gaybet dönemine bağlar ve olmaması gereken ayrılıklar olarak görürken, sünnilikte bu teşvik edilir ve rahmet olarak görülür.

    bu ve daha çok sayıda nedenden dolayı biz sünniliğe eleştirilerimizi yöneltiyoruz. Biz sünnilikten çıktığımız halde sünnilikteki ihtilafları eleştiriyoruz. Çünkü onlar ihtilafın din tarafından teşvik edilip doğru görüldüğünü savunuyorlar. Oysa şiada gaybet döneminin kusuru olarak görülür ihtilaf ve bunun biteceği hep hesaptadır. Sünnilikte böyle bir durum yoktur.

    Sünniliğin içindeki ihtilaflardan ABD ve Siyonist İsrail yararlanıp şii sünni demeden tüm ümmetin kanını dökerken, şia taklit mercilerinin ihtilafında böyle bir şey gösteremezsiniz. Eğer sünnilikteki iç ihtilaflar şia taklit merciliğindeki gibi olsaydı onlara can kurban! Sizce aynı mı?

    [/quote]
    güzel analiz için teşekkürler qom abi
    [center]
    ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
    [center]
    Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
    Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

    Yorum


      #17
      Ynt: Farklı Bayram Günleri

      Allah sizden de razı olsun Meşedi Ali Enis kardeşim Rabbim bizi Ehlibeytten göz açıp kapama kadar bir zaman bile olsa ayırmasın...

      Yorum


        #18
        Ynt: Farklı Bayram Günleri

        ne oldu şia da ihtilaf hiç yoktu ne ara 1 oldu ?


        imam zaman da olmasa zaten verecek cevabınız yok..


        demek ki sizde her gelen muctehid kendı kanunlarını koyar gibi fetvalarını veriyor, surekli degişebilıyor yani, biri 5 gun sonra biri 1 gun sonra bayram edebılıyor..


        4 mezhebte akide farklılıkları var dıyorsunuz acıklarmısınız bunları ?
        http://www.youtube.com/watch?feature...;v=JSmUw3OzKq0

        NUSAYRİ YALANI

        Yorum


          #19
          Ynt: Farklı Bayram Günleri

          Şiada ihtilaf yok bu açık. hala da bu inançtayız. Şiada bir ihtilaf olabilmesi için ihtilafın yüz yıllar sürmesi ve bunu taklit eden bir geleneğin oluşması gerekir var mı böyle bir şey yok!

          Sünnilikte şafiyle hanefi arasında abdesti bozanlar konusundaki gibi bin yılı aşkın taklit edilen bir ihtilafı gösterebilir misiniz? Biz Peygamber s.a.a zamanında ihtilaf vardır diyebilir miyiz? Yani Peygamber s.a.a. sefere bir komutan atayıp gönderiyor, bu komutan masum mu? Ama buna itaati emrediyor Peygamber. Komutan yanlış emir verdiğinde ihtilaf çıkıyor bu durumda şimdi Peygamber ihtilafı çıkardı mı diyeceğiz?

          Şianın müctehidlerinin durumu bundan farklı değildir. İmam Zaman a.f. canlı olarak bunları sürekli denetlemekte ve ihtilafın yanlış fetvaların ümmete zarar vermesine engel olmaktadır. Bunun örneğini sitede yazdık.

          Ancak sünnilikte böyle bir şey yoktur. Çünkü sünnilikte hükümlerin kaynağı akıldır kişisel zanlardır şahsi ictihatlardır ki bunların İlahi Vahiyle irtibatları yoktur. Bu yüzden ihtilaflar binlerce adet ve yüzyıllarca süren niteliktedir. binlerce sünni gruplar oluşmuş bunlardan birbirlerini tekfir edenler doludur.

          İmam Zaman olmasa verecek cevabımız tabi olmaz zaten farkımız bu siz de ona imandan sorgulanacaksınız.

          "demek ki sizde her gelen muctehid kendı kanunlarını koyar gibi fetvalarını veriyor, surekli degişebilıyor yani, biri 5 gun sonra biri 1 gun sonra bayram edebılıyor.."

          biz sizi ciddiye alıp cevaplarken siz dalga geçerseniz bu ancak kendi yanlışlığınızı artırır. Rabbim hidayet imkanınız varken bunu alır elinizden. Şiada böyle bir şey olmuş mu ki böyle diyorsunuz. 5 gün sonra bayram eden kim? kendi kanunlarını koyar gibi fetva veren müctehid kim! Saygı görmek istiyorsanız siz de saygı göstermek zorundasınız. Şia taklit sistemini ve müctehidleri anlatan çok yazı var sitede zan etmeden önce bilgi edinin.

          4 mezhepte inanç farklılıkları vardır demedim. Onu arkadaşım dedi. Ancak ben ses çıkarmadım. Çünkü bu doğrudur. her ne kadar sünnilikte itikadi mezhepler iki dense de 4 mezhebin de kendine has itikadi açıklama ve metotları vardır.

          Buhari'nin Ebu Hanifenin diğer mezhep kurucularından farklı yöntem (rey yöntemi) kullanması sebebiyle onu tekfire varan suçlamaları bundandır. Yani bir fıkhi ayrılık nedeniyle mi Buhari Ebu hanifeyi tekfir etti? Hayır meselenin temelinde itikadi ayrılıklar vardı.

          biz şiiler genel olarak İmameti kabul etmeyen herkesi sünni kategorisinde değerlendiririz. Böyle olduğunda mutezile harici ne varsa farklı olarak hepsi aynı türdendir. Hepsinin yöntemleri sünnilerle aynıdır. Bu yüzden onların bir çoğu hanefiliği taklit etmektedir. Böyle olduğunda itikadi ayrılıklar oldukça çoğalmaktadır. Yine de orta sünnilik olanlarda bile iki itikadi mezhep var. Ayrılık var ki iki mezhep olmuş değil mi?

          Yorum


            #20
            Ynt: Farklı Bayram Günleri

            Sünni Dünyada ki İhtilaflar Sünni Dünyanın başına bela olmuş iken bir insanın kalkıpda Şia'da İhtilaf araması ne kadar İlginç.

            Yorum


              #21
              Ynt: Farklı Bayram Günleri

              Ne sünni dünyadaki ihtilaflari savunuyoruz ne de Shiada ihtilaf ariyoruz.
              Asil ilginc olan baskalarinin ihtilafini elestirirken kendi ihtilaflarini savunmak.


              Şiada ihtilaf sayısı 1 ise bu sünnilikte 1 milyondur
              Cünkü sünniler daha cok. siiler cogaldikca ihtilaflarida cogalacaktir.Bu zamanla kendini belli ediyor/edecek zaten.



              Allah Bize Yeter!
              O Ne Güzel Vekildir...

              Yorum


                #22
                Ynt: Farklı Bayram Günleri

                yazdığımı okusanız da kafanızdakini okuyup yanılmak yerine: bir daha yazıyorum:

                Şia: öğreti mektep, bilgi sistemi
                Şii: bu öğretiye uyan kişi, insan

                bu tanımdan sonra yeniden yazalım:

                Şiada ihtilaf sayısı 1 ise bu sünnilikte 1 milyondur

                Eğer siz böyle kendi ön yargılarınızla okursanz bizi şimdiye kadar neden bir mesafe alamadığınızı açıklamış oluyorsunuz!

                sahi sizin durumunuz ne olacak? bi soru vardı sorduğum cevabı verecek zaman gelmedi mi?

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Farklı Bayram Günleri

                  [quote author=muttaki link=topic=23820.msg160207#msg160207 date=1346671072]
                  kom aşk hocam sistani.org a bu konuyu sorarsanız memnun olurum.zira benim programım soru gönderdikten sonraki verilen numarayı okumuyor ve yanıtı bulamıyorum dolayısıyla soru sormamında anlamı kalmıyor.en iyisi bu konuyu neden iki merci arasında böyle ciddi bir meselede sıkıntı çıkmış sorup cevabı paylaşırsanız hepimiz mutmain olmuş oluruz.
                  [/quote]

                  Benim bildiğim; Ayetullah Sistani, hilalin çıplak gözle görülmesini şart bilir ama İmam Hamaneî veya diğer birçok müçtehitler, cihazla görmenin de geçerli olduğunu söylüyorlar..
                  Binaenaleyh; siz, Ayetullah Sistani'yi taklit ettiğiniz için bayram yapmamanız gerekirdi, tutmadığınız günün kazasını tutmanız gerekir.

                  عاشق اگر رنگی از معشوق نگیرد در عشق خودش صادق نیست

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Farklı Bayram Günleri

                    [quote author=HiLaLNuR link=topic=23820.msg160260#msg160260 date=1346706040]

                    Cünkü sünniler daha cok. siiler cogaldikca ihtilaflarida cogalacaktir.Bu zamanla kendini belli ediyor/edecek zaten.

                    [/quote]

                    yani sünni sayısı daha fazla olduğu için mi ihtilaflar çoğalıyor diyorsunuz?

                    Allah sizi güldürsün. sabah sabah meni güldürdünüz
                    [center]
                    ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
                    [center]
                    Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
                    Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Farklı Bayram Günleri

                      bende soru sordum 4 mezhep arasında ki akide de kaynaklanan farkı soyle bana ?
                      http://www.youtube.com/watch?feature...;v=JSmUw3OzKq0

                      NUSAYRİ YALANI

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Farklı Bayram Günleri

                        en azından bizim içimizde ali r.a ilah edinen muşrikler yok..
                        http://www.youtube.com/watch?feature...;v=JSmUw3OzKq0

                        NUSAYRİ YALANI

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Farklı Bayram Günleri

                          [quote author=meşedi ali enis link=topic=23820.msg160269#msg160269 date=1346736529]
                          yani sünni sayısı daha fazla olduğu için mi ihtilaflar çoğalıyor diyorsunuz?

                          Allah sizi güldürsün. sabah sabah meni güldürdünüz
                          [/quote]

                          Amin,amin Cümlemizi de...

                          Elbetdeki sayi cogaldikca ihtilaflar olusuyor,cünkü her kafadan bir ses cikiyor.Her hoca kendini din adina konusacak bir alim her ilahiyat okuyanda kendini fetva makami zannederse olacagi buydu.

                          Sillerde de farkli alimlerin fetvalari üzerine amel etmek dogrudur. Yani kisaca demek istedigm; ihtilaf sadece sünnilerde yok siilerde de var. Az veya cok ama var.Ama siz hep sizde yokmus gibi konusuyorsunuz.

                          Qumuask, sorunuza cevabi verecek zaman bence gelmedi cünkü bu konunun cikis noktasindaki sual hala acik. Ben zanediyordum ki Shiada Ebubekir,Ömer Aise v.s kafir olarak nitelendirilmez. Ama burda farkli oldugunu gördüm. Ve bu konuda da siilerin ihtilaf icinde oldugunu görüyorum.
                          Allah Bize Yeter!
                          O Ne Güzel Vekildir...

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Farklı Bayram Günleri

                            [quote author=HiLaLNuR link=topic=23820.msg160285#msg160285 date=1346753061]


                            Her hoca kendini din adina konusacak bir alim her ilahiyat okuyanda kendini fetva makami zannederse olacagi buydu.

                            [/quote]


                            eyv..
                            http://www.youtube.com/watch?feature...;v=JSmUw3OzKq0

                            NUSAYRİ YALANI

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Farklı Bayram Günleri

                              [quote author=salim link=topic=23820.msg160274#msg160274 date=1346737780]
                              en azından bizim içimizde ali r.a ilah edinen muşrikler yok..
                              [/quote]
                              seni verdim Allah'a bana bir kişi getir ki desin Ali ilahtır(haşa)
                              yahu kişi geçtim herhangi bir sitede Ali a.s in ilah olduğunu savunan bir mesajı olsun yeter.

                              böyle iftirayı atmaktan utanmıyor musun?
                              sen nerde gördün şiilerin imam Ali a.s ilah ettiğini?
                              böyle bir iftira atmak hiç yakışıyor mu sünnilere?

                              hadi bana göster hangi sitede imam Ali a.s ilah olduğu savunulmuş?
                              [center]
                              ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
                              [center]
                              Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
                              Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Farklı Bayram Günleri

                                [quote author=salim link=topic=23820.msg160273#msg160273 date=1346737740]
                                bende soru sordum 4 mezhep arasında ki akide de kaynaklanan farkı soyle bana ?
                                [/quote]

                                Eğer bu farklılıkları İmanın 6 şartı bağlamında madde madde soruyorsan bir fark yok diye öğrettiler bize. "İtikadî alanda ortaya çıkan mezhepler daha çok tevhid, kader, iman-amel ilişkisi gibi temel konular çerçevesinde Allah’ın sıfatları, müteşâbih ayetlerin anlaşılması, ru’yetullah, Allah’ın irâdesi, amelin imandan bir cüz olup-olmaması gibi konularda farklı görüşler ileri sürmüştür." http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basi...=11&yid=33
                                Ancak sünnilikteki maturidi ve eş'ari itikadi mezhepleri de bildiğim kadarıyla bu 6 şarta inanır. Ancak yine de farklı itikadi mezhep olmuşlar. neden? çünkü itikadi mezhep olmaya neden olan konular imanın şartlarından farklıdır:

                                sünnet/hadis: hadisler Allah'ın vahyi midir değl midir? Ebu Hanife Malik bin Enes Vahiy değildir Şafi Hanbeli Vahiydir
                                hadisin fıkha ve itikada delil olması: Ebu Hanife sahabeden fakih olanlar hariç kimseden hadis makbul değildir. Şafi cerh tadil çalışmasından geçen her ravinin hadisi delil olarak kullanılır
                                Dinin kaynakları: Ebu Hanife: Kur'an Sünnet İcma Kıyas, İstihsan İstishab Şafi:


                                "Ehl-i sünnet, Allah'ın zâtı, sıfatları, âlemin yaratılışı, kader, peygamber­lik, mûcize ve keramet, şefaat, haşir ve âhiret gibi İslâm akaidinin temel konularında fikir birliği içinde olmakla beraber, bu konuların detaylarında, izah ve yorumlanmasında farklı görüşlere de sahip olmuş, bu sebeple kendi arasında, Selefiyye, Mâtürîdiyye ve Eş‘ariyye olmak üzere üçe ayrılmıştır. Selefiyye'ye "Ehl-i sünnet-i hâssa", Mâtürîdiyye ve Eş‘ariyye'ye "Ehl-i sün­net-i âmme" denildiği de olur. Ehl-i sünnet'in üç mezhebi arasındaki görüş ayrılıkları Ehl-i sünnet'in temel prensiplerini oluşturan çerçeveyi ihlâl etme­yen sınırlar içinde kalmıştır. Bugün dünya müs­lü­man­larının % 90'dan faz­lası Ehl-i sünnet anlayışına bağlıdır." http://www.diyanet.gov.tr/yayin/basi...=11&yid=33





                                Bir kısım itikadî görüş ve mezheplerin tarihte kalması ve zamanla mezhep kimliğinin zayıflaması sebebiyle günümüzde İslâm dünyası Ehl-i sünnet (Sünnî) ve Şîa (Şiî) şeklinde iki ana grupta algılanmakta ise de tarihte ortaya çıkan başlıca mezhepler şu şekilde sıralanabilir:

                                "a) Selefiyye Sözlükte selef "önceki nesil", selefiyye de "bu nesle mensup olanlar" anlamı taşır. İslâmî literatürde Selef ilk dönemlere mensup bilginler ve geçmiş İslâm büyükleri anlamında, Selefiyye terimi ise iman esaslarıyla ilgili konularda ilk dönem bilginlerini izleyerek âyet ve hadislerdeki ifadelerin zâhiri ile yetinip bunları aynen kabul eden, teşbih ve tecsîme düşmeyen (Allah'ı yaratıklara benzetmeye ve cisim gibi düşünmeye yeltenmeyen), bunları başka bir anlama çekme (te'vil) yoluna gitmeyen Ehl-i sünnet topluluğunu belirtmek için kullanılır. Allah'ın zâtî, fiilî ve haberî sıfatlarının hepsini te'vilsiz, nasılsa öyle kabul ettiği için Selefiyye'ye "Sıfâtiyye" de denilmiştir. "Ehl-i sünnet-i hâssa" ismi ile kastedilen zümre olan Selefiyye Hz. Peygamber ve sahâbîlerin inançta takip ettikleri yolu doğrudan doğruya izleyen gruptur. Tâbiûn, mezhep imamları, büyük müctehidler ve hadisçiler Selefiyye'dendirler. Eş`arîlik ve Mâtürîdîlik ortaya çıkıncaya kadar, Sünnî müslüman çevrede hâkim olan inanç, Selef inancıdır. İmam Şâfiî, Mâlik, Ahmed b. Hanbel -bir kısım görüşleri itibariyle Ebû Hanîfe- Evzaî, Sevrî gibi müctehid imamlar, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Dârimî, İbn Mende, İbn Kuteybe ve Beyhaký gibi hadisçiler, Taberî, Hatîb el-Bağdâdî, Tahâvî, İbnü'l-Cevzî ve İbn Kudâme gibi bilginler Selef düşüncesinin önde gelen isimleri arasında sayılabilir. İlk dönem (mütekaddimûn) Selefiyye anlayışının en belirgin özelliği akaid sahasında akla rol vermemek, âyet ve hadisle yetinmek, mânası apaçık olmayan, bu sebeple de başka mânalara gelme ihtimali bulunan âyet ve hadisleri yorumlamadan, bunları bilmeyi Allah'a havale etmektir. Selefiyye'nin müteşâbihler konusundaki görüşüne şunlar örnek gösterilebilir: "Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir" (el-Feth 48/10) âyetini Selefiyye şöyle değerlendirir: "Yüce Allah âyette elinin(yed) varlığını bildirmektedir. Allah'ın elinin olduğuna inanırız, fakat bu elden kastedilen mânayı Allah'a havale ederiz, bunu ancak Allah bilir, der, mahiyeti üzerinde düşünmeyiz. Başka bir mânaya yorumlamadığımız gibi, onu yaratıkların eline de benzetmez, Allah'ın kendine has bir sıfatı olarak kabul ederiz. Bu konuda soru sormaktan da kaçınırız". İmam Mâlik'e (ö. 179/795) "Allah Teâlâ Kur'an'da rahmân arşa istivâ etti (Tâhâ 20/5) buyuruyor. Nasıl istivâ etti?" diye sorulmuş o da şu cevabı vermiştir: "İstivâ bilinen bir şeydir (âyetle sabittir). Nasıllığı akılla kavranamaz. Allah'ın arşa istivâ ettiğine inanmak farzdır. Mahiyeti hakkında soru sormak da bid`attır". Selefiyye, müteşâbih âyet ve hadisleri aklın ışığında yorumlayan kelâmcılarla filozofları da, keşf ve ilhamın ışığında yorumlayan sûfîleri de ağır biçimde eleştirmiş, onları bid`atçı ve sapık olmakla suçlamıştır. Hicrî VIII. asırdan önce yaşamış olan Selef bilginleri akıl karşısında kesin tavır takınıp, nakli tek hâkim kabul ederken, sonraki Selef bilginleri akıl karşısındaki tutumlarını gözden geçirmişler, inanç konularında az da olsa akla yer vermişlerdir. Bu dönemin en önemli ismi sayılan İbn Teymiyye (ö. 728/1328) sağlam olduğu bilinen nakil ile aklıselimin asla çelişmeyeceğini, dolayısıyla te'vile de gerek kalmayacağını ısrarla savunmuştur. Ona göre akılla nakil çelişirse ya nakil sahih değildir veya akıl sağlıklı bir muhakeme yapamamaktadır. Selef'in akılcılığı hiçbir zaman kelâm ve felsefedeki akılcılık gibi olmamış, nasların müsaadesi ile sınırlı bir çerçevede kalmıştır. Sonraki dönemin en meşhur Selef âlimleri (müteahhirîn-i Selefiyye) arasında İbn Teymiyye, İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350), İbnü'l-Vezîr (ö. 840/1436), Şevkânî (ö. 1250/1834) ve Mahmûd Şükrî el-Âlûsî (ö. 1342/1924) sayılabilir. Selefiyye günümüze kadar az çok taraftar bulmuştur. Genellikle fıkıhta Hanbelî olanlar akaidde Selefî'dirler. Hadisle ilgilenen bilginler de çoğunlukla Selef inancını benimsemişlerdir. Günümüzde dünya müslümanlarının % 12'si Selefî'dirler. En yoğun oldukları ülkeler Suudi Arabistan, Küveyt ve Körfez ülkeleridir. b) Eş`ariyye Akaid konusunda Ebü'l-Hasan Ali b. İsmâil el-Eş`arî'nin görüşlerini benimseyen Ehl-i sünnet mezhebine verilen isimdir. Mezhebin kurucusu olan İmam Eş`arî, hicrî 260 (873) yılında Basra'da doğmuş, kırk yaşına kadar Mu`tezile mezhebine bağlı kalmış, sonra "üç kardeş meselesi" diye bilinen meselenin tartışmasında hocası Ebû Ali el-Cübbâî'ye (ö. 303/916) üstün gelmiş, hocasının görüşlerini doyurucu bulmadığı için Mu`tezile'den ayrılmış ve Eş`arîliği kurmuştur. İmam Eş`arî 324 (936) yılında Bağdat'ta ölmüştür. İmam Eş`arî'nin fıkıhta Şâfiî mezhebine bağlı olması ihtimali kuvvetlidir. İmam Eş`arî, Allah Teâlâ'nın ezelî sıfatları bulunduğunu kabul etmiş, inanç konularında akla da değer vererek, âyet ve hadislerin yanında aklî deliller de kullanmıştır. Eş`arî'nin inanç metodu kendisinden sonra gelen kelâmcılar tarafından da devam ettirilmiştir. En meşhur Eş`arî kelâm bilginleri arasında, Bâkıllânî (ö. 403/1013), İbn Fûrek (ö. 406/1015), Cüveynî (ö. 478/1085), Gazzâlî (ö. 505/1111), Şehristânî (ö. 548/1153), Âmidî (ö. 631/ 1233), Fahreddin er-Râzî (ö. 606/1210), Kadî Beyzâvî (ö. 685/1286), Teftâzânî (ö. 793/1390) ve Cürcânî (ö. 816/1413) sayılabilir. Eş`arîlik, daha çok Mu`tezile'ye bir karşı tez olarak doğmuştur. Bu sebeple Eş`arîlik, Selef inancına Mâtürîdîlik'ten daha uzak olarak gösterilebilir. Eş`arî bilginler zamanla te'vile çok fazla yer vermişlerdir. Zaman zaman da kelâmda yenilikler ve değişiklikler yapmışlar, bu ilmi felsefe ile rekabet edebilecek bir güce kavuşturmuşlardır. Eş`ariyye mezhebi Ehl-i sünnet'in temel prensiplerini kabullenmekle beraber, bazı noktalarda kendine has görüşleri bulunmaktadır. Sünnî müslümanların % 13'ünü oluşturan Mâlikîler'in hemen hemen tamamı ile % 33'ünü teşkil eden Şâfiîler'in dörtte üçü, Hanefîler'le Hanbelîler'in çok az bir kısmı inançta Eş`ariyye mezhebini benimsemişlerdir. Eş`arîlik daha çok Endülüs, Hicaz, Kuzey Afrika, Mısır, Irak, Suriye ve Endonezya'da yayılmıştır. c) Mâtürîdiyye Akaid konusunda Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd el-Mâtürîdî'nin görüşlerini benimseyenlerin oluşturduğu Ehl-i sünnet mezhebinin adıdır. İmam Mâtürîdî yaklaşık 238 (852) yılında Türkistan'da Semerkant şehrinin bir köyü olan Mâtürîd'de doğmuştur. Türk olması kuvvetle muhtemeldir. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan İmam Mâtürîdî'nin eserleri incelendiğinde, onun kelâm, mezhepler tarihi, fıkıh usulü ve tefsir alanlarında otorite olduğu görülür. Eserlerinde Ehl-i sünnet'in temel prensiplerini hem âyet ve hadislerle hem de aklî delillerle savunmuş, özellikle Mu`tezile ve Şîa'nın görüşlerini tenkit etmiştir. 333 (944) yılında Semerkant'ta vefat etmiştir. İslâm dünyasında hicrî II. asırdan itibaren ortaya çıkan bid`atçı mezheplere, özellikle akılcı bir tavır takınan Mu`tezile'ye, Selef'in metoduyla karşı çıkmak, Ehl-i sünnet inancını savunmada yetersiz kalıyordu. Bu sebeple inanç konularında, âyet ve hadislerin yanında akla da yer verecek, aklî açıklamalar yaparak konunun daha iyi anlaşılmasını ve kabul edilmesini sağlayacak yeni doktrinlere ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyacın bir sonucu olarak Ehl-i sünnet kelâmının iki önemli mezhebi Mâtürîdiye ve Eş`ariyye ortaya çıkmıştır. Mâtürîdîlik, akaid sahasında âyet ve hadisle birlikte, aklı da dinin anlaşılması için gerekli bir temel kabul etmiş, İmam Mâtürîdî'den itibaren kelâm metodunu gittikçe geliştirmiştir. Mâtürîdiyye, bazı konularda Selef'e Eş`ariyye'den daha yakındır. Bazı konularda ise, daha akılcı davrandığından Eş`ariyye ile Mu`tezile arasında yer almıştır. Bir kısım araştırmacılar Mâtürîdîliği Hanefîliğin devamı sayarlar. Onları bu düşünceye iten sebep, İmam Mâtürîdî'nin, İmam Ebû Hanîfe'nin akaid konusunda koyduğu prensipleri açıklayıp geliştirmiş olmasıdır. Ebû Hanîfe'nin ve Hanefîliğin bu anlamdaki etkisi bir gerçek olmakla beraber, İmam Mâtürîdî ve öğrencilerinin eserleri incelendiğinde, Mâtürîdîliğin inanç konularında tutarlı ve köklü çözümler getiren, meselelere çok iyi nüfuz ederek önemli bir sistem kuran müstakil bir kelâm mezhebi olduğu açıkça görülür. Ne var ki Mâtürîdîlik, Mâverâünnehir gibi kapalı bir havzada ortaya çıkması, Bağdat ve Basra gibi dönemin ilim ve siyaset merkezlerinden uzak bir bölgede yayılması sebebiyle Eş`arîlik kadar şöhret bulamamıştır. Hakîm es-Semerkandî (ö. 342/953), Ebû Seleme es-Semerkandî (ö. IV/X. asır), Ebü'l-Yüsr Muhammed el-Pezdevî (ö. 493/ 1100), Ebü'l-Maîn (Muîn) en-Nesefî (ö. 508/1115), Ömer en-Nesefî (ö. 537/1142), Ebü'l-Berekât Hâfızüddin en-Nesefî (ö. 710/1310), Burhâneddin en-Nesefî (ö. 687/1289), İbnü'l-Hümâm (ö. 861/1457), Kadı Celâleddinzâde Hızır Bey (ö. 863/1458) ve Beyâzîzâde Ahmed Efendi (ö. 1098/1687) en meşhur Mâtürîdî kelâmcılarıdır. Mâtürîdiyye Ehl-i sünnet'in temel prensiplerinde Eş`arîler ile aynı görüşte olmakla beraber, şu görüşleriyle onlardan ayrılırlar: 1. Dinî tebliğ olmasa da kişi akılla Allah'ı bulabilir. 2. İyi ve kötü, güzel ve çirkin akılla bilinebilir. Allah Teâlâ bir şeyi güzel ve iyi olduğu için emretmiş, kötü ve çirkin olduğu için yasaklamıştır. 3. Kulda başlı başına bir cüz'î irade vardır. Kul iradesiyle seçimini yapar, Allah da kulun seçimine göre fiili yaratır. 4. Yüce Allah'ın diğer sıfatları gibi tekvîn sıfatı da ezelîdir. 5. Allah kulun gücünün yetmeyeceği şeyleri kula yüklemez. 6. Allah'ın fiillerinin muhakkak bir sebep ve hikmeti vardır. Fakat kul her zaman bu sebep ve hikmetleri bilemeyebilir. 7. Peygamberlerde aranan niteliklerden biri de erkek olmaktır. Bu sebeple kadın peygamber gönderilmemiştir. 8. Allah'ın nefsî kelâmı işitilemez. İşitilen nefsî kelâmın varlığını gösteren lafzî kelâm yani Kur'an'ın harf ve sesleridir. Bugün dünyadaki Sünnî müslümanların en azından yarısını oluşturan Hanefîler'in büyük bir çoğunluğu inançta Mâtürîdî mezhebine bağlıdırlar. Mâtürîdiyye, Türkiye, Balkanlar, Orta Asya, Çin, Hindistan, Pakistan ve Eritre'de yayılmıştır. Genellikle Türkler fıkıhta Hanefî, inançta Mâtürîdî'dirler. d) Mu`tezile Mu`tezile, kelime olarak "ayrılanlar, uzaklaşanlar, bir tarafa çekilenler" anlamına gelir. Büyük günah işleyen kimsenin iman ile küfür arası bir mertebede olduğunu söyleyerek Ehl-i sünnet bilginlerinden Hasan-ı Basrî'nin (ö. 110/728) dersini terkeden Vâsıl b. Atâ (ö. 131/148) ile ona uyanların oluşturduğu mezhep bu isimle anılır. Mu`tezile ise kendini "ehlü'l-adl ve't-tevhîd" diye adlandırır. Akılcı bir mezhep olan Mu`tezile, mantık kurallarıyla çelişir gördüğü âyet ve hadisleri Ehl-i sünnet'ten farklı biçimde yorumlamış ve bu yorumlarında akla öncelik vermiştir. Ehl-i sünnet tarafından kurulan kelâm ilmi hicrî IV. asırdan itibaren ortaya çıkmış olmakla birlikte, bu ilmi ortaya çıkaran etkenler arasında Mu`tezile'nin ayrı bir yeri vardır. Hatta kelâm ilminin Mu`tezile'nin öncülüğünde doğmuş olduğu söylenebilir. Bu mezhep, aynı zamanda iyi bir edebiyatçı ve tefsirci olan Ebü'l-Hüzeyl el-Allâf (ö. 235/850), Nazzâm (ö. 231/845), Câhiz (ö. 255/869), Bişr b. Mutemir (ö. 210/825), Cübbâî (ö. 303/916), Kadî Abdülcebbâr (ö. 415/1025) ve Zemahşerî (ö. 538/1143) gibi büyük kelâmcılar yetiştirmiştir. Abbâsîler döneminde en parlak günlerini yaşamış olan Mu`tezile daha sonra etkinliğini hatta bir mezhep olma hüviyetini yitirmiştir. Günümüzde Mu`tezile başlı başına bir mezhep olarak mevcut olmamakla birlikte görüşleri Şîa'nın Ca`feriyye ve Zeydiyye kolları ile Hâricîliğin İbâzıyye kolunda yaşamaktadır. Mu`tezile'nin görüşleri beş prensip halinde sistemleştirilmiştir. Bunlar da; 1. Allah'ın zât ve sıfatları yönüyle bir kabul edilmesi (tevhid), 2. Kulların ihtiyarî fiillerini hür iradeleriyle yaptığı ve kul için en uygun olanı yaratmanın Allah'a gerekli olduğu (adl), 3. İyilik yapanın mükâfat, kötülük yapanın da ceza görmesinin zorunluluğu (vaad ve vaîd), 4. Büyük günah işleyenin iman ile küfür arasında fısk mertebesinde olduğu (el-menzile beyne'l-menzileteyn), 5. İyiliği yaptırmaya ve kötülüğü önlemeye çalışmanın bütün müslümanlara farz olduğu (emir bi'l-ma`rûf nehiy ani'l-münker) prensipleridir. e) Cebriyye İrade hürriyeti konusunda Mu`tezile'ye taban tabana zıt görüşlere sahip olan Cebriyye mezhebi, her şeyin Allah'ın ilmi ve iradesi dahilinde cereyan ettiğini, insanın çizilmiş bir kaderinin bulunduğunu bildiren âyetlerden (el-A`râf 7/178, et-Tevbe 9/51, er-Ra`d 13/8, ez-Zümer 39/62, el-Kamer 54/49, el-İnsân 76/30) hareketle insanın irade hürriyeti, seçme imkânı ve fiil gücü bulunmadığını, insan fiillerinin gerçek fâilinin Allah olduğunu, kulun Allah tarafından önceden takdir edilmiş bulunan işleri yapmaya mecbur olduğunu savunur. Günümüzde irade, kazâ-kader konusunu iyi anlamamış birçok kimse de bilerek-bilmeyerek bu görüşe meyletmişlerdir. Ancak bu görüşler, irade hürriyeti ve işlediği fiillerden dolayı insanın sorumlu tutulması, sevap veya azabı hak etmesi prensibiyle çeliştiği için Ehl-i sünnet bilginlerince reddedilmiştir. f) Hâricîlik Hâricîlik ekolü (Havâric), Hz. Ali ile Muâviye arasında geçen Sıffîn Savaşı'ndan (h. 37/m. 657) sonra halife tayin işi hakeme bırakılınca ortaya çıkmıştır. Bu durumda bir grup Hz. Ali'ye isyan edip büyük günah işleyenlerin dinden çıkacağı ve günah işleyen devlet başkanına itaat edilmeyeceği iddiasıyla onunla mücadeleye başlamış ve onu şehid etmişlerdir. Hâricîler'in ilk planda dinî hükümleri korumada titizlik şeklinde algılanabilecek fakat sübjektif değerlendirmelere açık bu görüşleri İslâm toplumunda anarşinin de ilk tohumlarını oluşturmuştur. Hâricîlik başlangıçta cahil halk tabakasının ve şehrin disiplinli hayatına uyum sağlayamamış bedevîlerin bağlandığı ve desteklediği bir cereyan olarak ortaya çıkmış, her dönemde az veya çok müntesibi bulunmuş, bu mezhebin İbâzıyye kolu günümüze kadar yaşama imkânı bulmuştur. Günümüzde İbâzîler'e daha çok Kuzey Afrika, Madagaskar, Zengibar ve Uman sultanlığında rastlanır. Kur'an'ın sadece zâhirine dayanmaları sebebiyle Ehl-i sünnet'e göre bazı farklı fıkhî görüşleri de vardır. g) Şîa Şîa, Ehl-i sünnet grubunun dışında yer alan, günümüze kadar varlığını koruyan ve hâl-i hazır İslâm dünyasında da önemli sayıda taraftarı bulunan en önemli itikadî, fıkhî ve siyasî mezheptir. Sözlükte "taraftar, yardımcı" anlamına gelen Şîa, literatürde Hz. Peygamber'in vefatından sonra Hz. Ali'yi halifeliğe en lâyık kişi olarak gören ve onu ilk meşrû halife kabul eden, vefatından sonra da hilâfete Ali evlâdının getirilmesi gerektiğine inanan toplulukların ortak adı olmuştur. Hz. Osman'ın şehid edilmesini takip eden yıllarda bu misyon ve iddia ile ortaya çıkanların oluşturduğu bir siyasî gruplaşma hareketi olarak doğmuş, hicrî II. yüzyılın ikinci yarısından itibaren de çeşitli fırkalara ayrılan itikadî bir mezhep haline gelmeye başlamıştır. Ancak, İslâm dünyasında Şîa hareketinin ortaya çıkışını sadece Hz. Ali'yi destekleme teşebbüsünün giderek mezhep halini alması ve kurumlaşması şeklinde açıklamak yerine bunda dış tesirlerin ve Araplar karşısında yenilgiyi hazmedemeyen Irak ve İran halkının tepkisinin ve kimlik arayışının etkisinin bulunduğunu da söylemek doğru olur. Şîa'nın günümüze ulaşan üç büyük fırkası Zeydiyye, İsmâiliyye ve İmâmiyye-İsnâaşeriyye'den ibarettir. Zeydiyye Hz. Ali'nin torunu Zeyd b. Ali Zeynelâbidîn'e nisbet edildiği için bu ismi alır. Günümüzde Yemen bölgesinde taraftarları bulunan Zeydiyye itikadî konularda Mu`tezile mezhebine, fıkıh sahasında ise Hanefî mezhebine yakın görüşlere sahiptir. Şîa içindeki en mûtedil fırka olan Zeydîler, hilâfetin Hz. Ali'nin ve soyundan gelenlerin hakkı olduğuna inanmakla birlikte, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in hilâfetini de meşrû görürler. Hilâfetin Hüseyinoğulları'na ait olduğu ve devlet başkanının mâsum olduğu fikrini de kabul etmezler. Ca`fer es-Sâdık'ın ölümünden sonra devlet başkanlığına oğlu İsmâil'in ve soyunun hak sahibi olduğu iddiası, Şîa içinde aşırı görüşleriyle tanınan İsmâiliyye fırkasının oluşmasının başlangıcını teşkil etti. İsmâilîler'in hicrî IV. yüzyılın başında Fâtımî Devleti'ni kurmasıyla mezhep güçlendi, daha sonra doğu ve batı İsmâilîler'i (Nizâriyye-Müsta`liyye) şeklinde iki ana kola ayrıldı. Eski Yunan ve Doğu felsefelerinden, Ortadoğu dinlerinden etkilenmesi ve bâtınî te'villere dayanması sebebiyle birçok uç görüşe sahip bulunan mezhep mensuplarına günümüzde, sayıları fazla olmamakla birlikte Pakistan, İran ve Orta Asya'da rastlanmaktadır. İmâmiyye, çağımızda dünya müslümanlarının yaklaşık yüzde onunu teşkil eden Şîa'nın büyük çoğunluğunu bünyesinde toplayan ana koldur. Mezhebin siyaset ve imâmet görüşü on iki imam düşüncesi etrafında şekillendiğinden İsnâaşeriyye, akaid ve fıkıhta Ca`fer es-Sâdık'ın görüşlerini esas aldıklarından Ca`feriyye adlarıyla da anılırlar. Hz. Ali ve Hüseyin soyundan gelen on iki imama inanma, hem iman esaslarından birini hem de mezhebin ana doktrinini teşkil eder. Akaid konularında yer yer Mu`tezile mezhebiyle paralellik arzeden görüşlere sahiptir. Sadece Ehl-i beyt'e mensup râvilerin hadis rivayetini kabul eder, ilk üç halifenin hilâfetini meşrû görmez ve devlet başkanlığına Hz. Ali ve soyunun nas ile tayin edildiğini yani imamlığın (halifeliğin) bunlara ait olduğunu Hz. Peygamber'in açıkça belirttiğini ve bunların vahiy alma hariç peygamberlere benzer vasıflara sahip olup günah işlemekten ve hata yapmaktan korunmuş (mâsum) olduklarını iddia ederler. Küçük yaşta gaip olan on ikinci imamın kurtarıcı (mehdî) olarak tekrar geri geleceğine inanma, açık ve gizli bir tehlikenin bulunduğu durumlarda inancı gizleme ve farklı görünme (takıyye), Hz. Ali'ye biat etmeyen sahâbîlere karşı tavır alma ve onlara ta`n etme de yine mezhebin temel ön kabullerindendir. İmâmiyye halen İran'ın resmî mezhebi olup Irak'ta ve Azerbaycan'da yaşayan müslümanların yüzde altmışı da bu mezhebe mensuptur. Hz. Ali döneminde başlayan, Emevî ve Abbâsî dönemlerinde de devam eden iktidar mücadeleleri, başarısızlıklar ve mağduriyetler sebebiyle içine kapanan ve ümmet çoğunluğundan kendini tecrit ederek geçmişte kalan siyasî mücadeleler ve imâmet fikri etrafında kendine özgü teoriler geliştiren ve bunları itikadî esaslar haline de getirerek ve kendi fıkıh doktrinini de kendi içinde geliştirerek siyasî, itikadî ve fıkhî açılımları bulunan bir mezhep haline getiren Şîa, daha çok ümmet içinde yol açtığı ihtilâflar, izlediği uzlaşmaz tutum ve sahip olduğu itikadî görüşler sebebiyle Ehl-i sünnet âlimlerince eleştirilmiştir. Fakat Allah'a, âhirete, Hz. Muhammed'in peygamberliğine iman, namaz, oruç, zekât, hac, içki, kumar, zina, hadler gibi İslâmî ahkâm konusunda müslümanların çoğunluğu ile ittifak halinde bulunan mûtedil Şîa, hiçbir zaman tekfir de edilmemiştir. Günümüzde, mezhebin itikadî ve fıkhî görüşleri güncelleştirilerek ve geçmişte kalan husumetler canlı tutularak siyasal ve sosyal hatta ekonomik örgütlenmede, kimlik ve kültürel tavır belirlemede önemli bir unsur olarak değerlendirilmektedir...." aynı link.

                                valla bu kadar okumama rağmen (13 yıl devlet okullarında, ondan daha fazla da dışarda kendim) sünnilikteki itikadi ameli bölünmüşlükleri ben sistemleştiremedim. her konuya ve bakış açısına göre bölünmüşlük ve tasnif var:

                                itikadi mezheplere göre Maturudi Eş'ari diye biliyorduk ama son zamanlarda diyanette selefi takıntısı olan biri görev başına geldi galiba son dönem diyanet kaynaklarında bunlara bir de Selefilik eklenmeye başlandı.
                                ameli mezheplere göre 4 mezhep. Birileri de buraya Caferiliği de fıkhi mezhep olarak ekleme çabasında
                                Öncelik sonralık ve Allah'ın sıfatlarına yorum katıp katmama bakımından ise sünni mezhepler Seleflik ve Haleflik diye ikiye ayrılıyor.
                                Ruhi eğitim ve nefis terbiyesi bakımından sünniler yine bölünüyor ve ekolleşip kategorik vaziyet alıp, mezhepsel niteliğe bürünüyorlar: Kadirilik, Mevlevilik, Nakşilik vs.

                                Nurculuk süleymancılık ve tarikatçılık bu gün ciddi ciddi ayrılık nedendir. Bir nurcu süleymancının neredeyse arkasında namaz kılmayacak kadar ayrıdır. bu ağır olsa bile biri diğerinin liderinin sözlerini kesinlikle benimsemez takmaz dini bir değerinin olduğuna inanmaz yayınlarını dergi kitap sitelerini benimsemez.

                                Son dönemlerde birbirini tekfir eden cemaatleri aynı mezhepten görmek bence ilmi değil. Örneğin Cübbelilerle İslamoğlucular.

                                İslamoğlu ekibi isimsel gibi dursa da tüm tarikatlar ve mezhepler öyle dğil mi? Hanefi mezhebi Ebu hanifenin şafi mezhebi şafinin adına binaen kurulmadı mı?

                                nurculuk bu gün farklı bir mezhep boyutuna gelmedi mi? bence şafiyle hanefi nurcu anlaşıyor bir arada yaşıyor beraber çalışıyor ama nurcu ve süleymancı hanefi asla. hele hele hanefi bile olsalar Mustafa İslamoğlu ekolünden biriyle Nakşi olan Cübbeli ekolünü bir arada tutun bakim tutabilirseniz!

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X