Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Acil cevap

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Acil cevap

    Agalar acil cevap verin. Namazdayken rüku esnasında,secde de okumamız gereken zikri okursak yani 'Suphane rabbiel ala ve bihamdi' dersek namaz batıl olur mu?
    O'na yönelin ve O'na karşı takva sahibi olun. Salatı ikame edin ve müşriklerden olmayın;onlar ki, dinlerini parçalayıp fırkalar haline geldiler. Her fırka kendi elindekiyle sevinir. (Rum,31-32)

    #2
    Ynt: Acil cevap

    Birde hareket halindeyken allahu ekber' zikri okunabilir mi?
    O'na yönelin ve O'na karşı takva sahibi olun. Salatı ikame edin ve müşriklerden olmayın;onlar ki, dinlerini parçalayıp fırkalar haline geldiler. Her fırka kendi elindekiyle sevinir. (Rum,31-32)

    Yorum


      #3
      Ynt: Acil cevap

      bir sakıncası olmaz. Hareket halindeyken zikiri okumak caiz değildir. ancak namazdan bir parça olarak değil de zikir niyetiyle okunursa sakıncası yoktur.

      bu arada secde de diye yanlış yazmışsın, secdede olacak...

      Yorum


        #4
        Ynt: Acil cevap

        [quote author=Qom u aşk link=topic=23897.msg159881#msg159881 date=1346270991]
        bir sakıncası olmaz. Hareket halindeyken zikiri okumak caiz değildir. ancak namazdan bir parça olarak değil de zikir niyetiyle okunursa sakıncası yoktur.

        [/quote]
        Vaşşş iki secde arasında allahu ekber derken kollarımı kaldırırdım ben bugüne kadar yanlış yapıyormuşum.
        O'na yönelin ve O'na karşı takva sahibi olun. Salatı ikame edin ve müşriklerden olmayın;onlar ki, dinlerini parçalayıp fırkalar haline geldiler. Her fırka kendi elindekiyle sevinir. (Rum,31-32)

        Yorum


          #5
          Ynt: Acil cevap

          Ne kadar ayrıntılara takılıyorsunuz kardeşim ya. Sünni-Şii kitaplarına bakıyorum da namazın farzları namazı bozanlar vs. öyle maddeler var ki, ayrıca diğer fıkıh konuları da öyle hep teferruatlara dalmışlar. İnsan böyle zor süreklilik sağlar ibadette.

          Yorum


            #6
            Ynt: Acil cevap

            [quote author=Monoteist link=topic=23897.msg159891#msg159891 date=1346275754]
            Ne kadar ayrıntılara takılıyorsunuz kardeşim ya. Sünni-Şii kitaplarına bakıyorum da namazın farzları namazı bozanlar vs. öyle maddeler var ki, ayrıca diğer fıkıh konuları da öyle hep teferruatlara dalmışlar. İnsan böyle zor süreklilik sağlar ibadette.
            [/quote]
            Doğru diyorsun ama işin ucunda namazın bozulması var


            Başka bir şey takıldı aklıma rüku ve secde hariç okunan zikirler namazın parçası değil mi yani onlar okurken kollarımızı kaldırabilir miyiz? Buna bir zahmet cevap verin yoksa şüpheden sabah namazını kılamayacam
            O'na yönelin ve O'na karşı takva sahibi olun. Salatı ikame edin ve müşriklerden olmayın;onlar ki, dinlerini parçalayıp fırkalar haline geldiler. Her fırka kendi elindekiyle sevinir. (Rum,31-32)

            Yorum


              #7
              Ynt: Acil cevap

              [quote author=Qom u aşk link=topic=23897.msg159881#msg159881 date=1346270991]
              bu arada secde de diye yanlış yazmışsın, secdede olacak...
              [/quote]
              Orası öyle ama bir keresinde sec-dede deyip dalga geçmişlerdi. Sonradan öğrendim ki sayfanın admini ilkokulluymuş.
              O'na yönelin ve O'na karşı takva sahibi olun. Salatı ikame edin ve müşriklerden olmayın;onlar ki, dinlerini parçalayıp fırkalar haline geldiler. Her fırka kendi elindekiyle sevinir. (Rum,31-32)

              Yorum


                #8
                Ynt: Acil cevap

                [quote author=Monoteist link=topic=23897.msg159891#msg159891 date=1346275754]
                Ne kadar ayrıntılara takılıyorsunuz kardeşim ya. Sünni-Şii kitaplarına bakıyorum da namazın farzları namazı bozanlar vs. öyle maddeler var ki, ayrıca diğer fıkıh konuları da öyle hep teferruatlara dalmışlar. İnsan böyle zor süreklilik sağlar ibadette.
                [/quote]
                Monoteist,
                bir şii bir sünni ekol var. Dini kaynaklar bu iki ekolce taşınıyor zamana. Bu ekollerin dışında dini bilgileri aktaran başka rivayet yok.

                dolayısıyla zorunlu olarak müslümanlar da iki grup: şii sünni. ortası aslen mümkün değil.

                Ancak şia kanadında var mı bilmiyorum ama tamamen sünni kanatta şöyle bir açmaz var. Adam tamamen sünni kültürle büyüyor, yani tamamen sünni kaynakların rivayetine göre oluşmuş bir toplumdan dini gelenekleri ve uygulamaları öğreniyor, sonrasında bu geleneğe dair bazı uydurmaların olduğunu görüyor ve Kur'an akıl ve sağlam rivayetler diyerek ayrı bir uygulama ya da inanç oluşturmaya çalışıyor. ve oluşturuyor da. Ancak bunu tüm inanç ve ibadetlerinde yapmamasına yapamamasına rağmen tüm inanç ve yaşam sistemini buna göre dizayn ettiği vehimine kapılıyor. eğer bir de gurur taşıyorsa o zaman yaklaşmayın yanına.

                kardeş, İslamın kaynakları iki yoldan başkasıyla gelmiyor. Kur'an akıl diyen Mutezile bile ameli konularda hanefi mi değil mi? Hanefi! İşte bu da bizim dediğimizi ispatlıyor.

                Şimdi şii ve sünni her iki ekolün kaynakları bu ayrıntı dediklerinle doluysa o zaman sistem ne olmalı? Eğer Kur'an akıl ve sağlam rivayetler deyip ne şiiliği ne sünniliği takmayacaksan o halde bunu tüm inanç ve yaşam şekillerinde uygulamalısın. Örneğin namaz ibadetinde neyin önemli neyin önemsiz olduğunu belirlerken şii misin sünni mi yoksa Kur'an ve akıl ve sahih rivayetçi mi? Eğer üçüncüsüyse o zaman eyvallah. Ancak bakıyorum da bu sende de onu gördüm bu tip insanlar tamamen sünni olarak konuşuyor. Yani önemli önemsiz ayırımını sünni mantık içinde yapıyor. Örneğin namazın farzlarını ve bozanlarını sünniliğe göre alıyor sonra sünniliğe göre sünnet ve müstehap ve mekruhları önemsiz olarak görüyor. ve kötüsü bunun sünnilik ölçütlerine göre böyle olduğunu unutup İslam'da (Kur'an akıl sahih rivayette) böyle olduğunu sanıyor.

                örnek namazda fatihadan sonra amin deme meselesini inceleyelim.

                sünnilere (hanefilere) göre amin demek müstehaptır
                şiilere göre batıldır ve namazı bozar.

                ne şii ne sünniyim Kur'an akıl ve sahih sünnetçiyim diyen birisinin bu konuda düşüncesi nasıl olmak zorundadır? Eğer amin demek önemli bir olay değil derse, sünni gibi düşünmüş, önemli bir olay dese şii gibi düşünmüş olur. Eğer Kur'an akıl ve sahih rivayetçiyim dese bu durumda da Kur'an'a müracaat etmesi gerekir. Kur'an'a ve akla müracaat ettiğinde meselenin önemli olduğunu görmesi lazım. Çünkü Kur'an Allah'ın kelamının kendi koruması altında olduğunu ona bir müdahalenin olamayacağını hiç bir ekleme ve çıkarma yapılamayacağını söyler. yine Kur'an, namazda Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun diyerek namazda Kur'an okumayı emreder. Tüm ekolleri reddedip geleneği reddedip Kur'an'dan namazı öğrenen birine göre, namazda okunanın Kur'an mı Kur'an dışı mı olduğunun önemi elbette olacaktır. Çünkü bu namazda okuma (kıraat)da Kur'an-Kur'an dışı farketmez dediğiniz zaman, Allah kelamı, insan kelamı fark etmez demiş olursunuz. ki bu da önemsiz bir şey değildir.

                ama ben, ne şiiyim ne sünniyim diyen hiç bir insanın namazdaki önemli önemsizler ayırımını yaparken böylesine derinlemesine Kur'ani ve akli analiz yaptığını zannetmiyorum. Yapan olsaydı kesinkes şiayla aynı düşünceye gelirdi. Çünkü şia fıkhi hükümleri, dini akla ve kıyasa göre çıkarımlarla oluşturan sünni mezhepler (kişisel görüş ve yollar) gibi değildir. Şia dini Ehlibeytten alır. Ehlibeyt İmamlarıysa babaları vasıtasıyla masum olarak Allah'tan alır bilgilerini. İşte ispatı amin konusunda da görülür. Şöyle ki:

                Şia namazda kıraatta Allah kelamı mı okunuyor kul kelamı mı okunuyor bunu önemser. Kıraatta fatiha ve zammı sure (tam bir sure) okumak farz olduğuna göre (her iki ekolde de bu farzdır) bu durumda kıraat arasında Allah kelamı olmayan ve Kur'an'ın hiç bir yerinde geçmeyen "amin" kelimesi araya sokuşturulamaz. Sokuşturulursa kıraata Kur'an dışı ifade dahil olacağından kıraat bozulur, farz bir ilkenin bozulması namazı da bozar.

                Diğer yandan Kur'an Allah'ın koruması altındadır. Ona bir müdahale ve ondan bir çıkartma mümkün değildir. Sünniler Kur'an'a Fatiha'da eklenen amin kelimesini namazda bidat olarak okumak suretiyle dahiliyette bulunmuş bile denebilir. Çünkü sıradan halktan çoğu amini fatihada var biliyor ve beraber okuyor. Bu, küçümsenerek ne var denerek geçiştirilecek bir mevzuu değildir. Kur'an ciddi bir kaynağın ciddi bir kitabıdır. Dağların yürütüldüğü bir kitaptır (haşır suresi)

                Amin kelimesinin bu ilaveliğine karşın sünniler (hanefiler) fatihadan sonra zammı sureye besmeleyle başlamayı mekruh sayar. Bizim ne şii ne sünniciler de bunu önemsiz görür. Çünkü hanefilikte önemsiz ya! Artık bozulmamış Allah korumasında olan Kur'an'da (tevbe hariç) tüm surelerin başında besmele yazsa ne yazar! Oysa beklenirdi ki Kur'an'ı önemsyenler Kur'an'ın korunduğunu düşünüp Besmele'den taviz vermemeyi bir dava edinmiş olsalardı! buna benzer daha çok sayıda olay göstermektedir ki ne şii ne sünniyim basit meselelere mezhepçi bakmıyorum diyenler gerçekte sünniler ama farkında değiller.

                İslam aleminin içinde bulunduğu savaş buhran ve imansızlık gibi ciddi meseleler varken böyle ayrıntı fıkhi hükümlerle uğraşmak abesle iştigaldir fikri de bu çevrelerce çokça dillendirilir. ve olayı derinlemesine düşünmeyenler çoğu kez bu noktada ayaklarını sabit tutamaz. Oysa gerçek hiç de öyle değildir.

                Ayrıntılar öyle zaman olur ki çok önemli hale gelir. Bir ordunun bir atın mıhından yok olabileceği örneği buna ispattır. Bir mıh (at nalına çakılan küçük çivi) ne önemi vardır savaşta kullanılmaz denemez. nitekim olayı açıklayan düşünce süreci şöyledir. Komutanın atının nalındaki çivi düşse at sürçer, komutan düşer ve ölür. komutanın ölmesi dengeleri değiştirir ve orduyu bozguna uğratır. böylece bir mıh bir ordunun helakına neden olur. o halde mıh nedir denemez.

                küçükken (lise 2) bir sohbete gittim. O devirde yoldaki işaretler (Seyyid Kutub) yeni okumuşum. Tevhid önemli önce ordan başlanmalı Mekke döneminde fıkhi hükmler hiç yoktu diyor. Ben tarikat sohbetine gittim. orda taharet işleniyordu. Ben imanın olmadığı yerde tağuta kulluğun ne olduğu bilinmediğinden, tağuta kul olunduğu insanlar arasında taharetin ne önemi var önce La ilahe illlaha davası anlatılmalıdır. dedim. ordaki hoca da taharet olmayınca abdest, o olmayınca namaz o olmayınca iman olmaz bu yüzden önce taharet dedi. Bu düşüncesinde haklıydı demiyorum. İman elbette önemlidir. Ama bireyler olarak imanı halletmiş insanlar artık her gün yaptıkları ibadetlerini de ayrıntılarıyla bilmek zorunda değiller midir?

                siz bir esnafasını bir market açtığınızı düşünelim. Ticaretinizi mal takibini fiyatlandırmayı müşteriye davranmayı vs. ticaretin en hassas ince kurallarına göre yapmaz mısınız? amaan bu ayrıntı önemli olan alım satımdır müşteriye malı ver de nasıl verirsen ver parayı al da nasıl alırsan al önemli olan para almaktır diyebilir misiniz? derseniz bu durumda rakiplerinizle rekabet etmeniz mümkün müdür? değildir. İşte günlük azgın nefis, günah ve tuğyan dolu cahiliye toplum içinde yaşayan birileri olarak her gün sayısız saldırı içinde yaşıyoruz. Bizi ibadetler korur. İbadetler imandan sonra gelir. İmanı olup salih amel işleyenler salih amellerini ayrıntılarını mükemmel iyi düzeyde yaparsa görürsün ki hiç bir şeytani vesvese altında yıkılmaz bir kale gibi olurlar. Büyük alimlerin ve cihad adamlarının yaşamlarına bakın ibadetlerini öylesine ciddiye alır öylesine ayrıntılarda hassastırlar ki tam ticaretini en ince ayrıntısına kadar kurallarına göre yapan biri gibidirler...


                ibadet ayırntılarından sıkılan birinin imanında sorun vardır. İmanında sorun olan biri önce imanınıda inanç ve düşünsel sorunları gidermelidir. giderince ibadetlerin ayrıntılarına dalmaktan sıkılmaz. Tıpkı ticaretinde ayrıntılarda hassas olduğunda başarılı olabileceğini aksi halde iflas edip devam edemeyeceğine imanı tam olan biri gibi...

                vel hasıl eğer sünnisi de şiisi de ibadetlerde ayrıntıları inceliyorsa bu boşuna değildir...

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Acil cevap

                  Qum amca o kadar yazmışın benim soruya bir cevap verseydin iki secde arasında denen ve ayaktayken secdeye gitmeden önce denen 'allahu ekber' farz değil yani o zaman hareket etsek olur mu? Ben söylediğim bu 2 yerde kollarımı kaldırıyorum çünkü.
                  O'na yönelin ve O'na karşı takva sahibi olun. Salatı ikame edin ve müşriklerden olmayın;onlar ki, dinlerini parçalayıp fırkalar haline geldiler. Her fırka kendi elindekiyle sevinir. (Rum,31-32)

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Acil cevap

                    [quote author=Muhammed Taki link=topic=23897.msg159908#msg159908 date=1346317174]
                    Qum amca o kadar yazmışın benim soruya bir cevap verseydin iki secde arasında denen ve ayaktayken secdeye gitmeden önce denen 'allahu ekber' farz değil yani o zaman hareket etsek olur mu? Ben söylediğim bu 2 yerde kollarımı kaldırıyorum çünkü.
                    [/quote]

                    aslında cevap verdim. bu zikirler namazdan bir parça niyetiyle okunabildiği gibi namazdan bir parça olarak niyet edilmeksizin normal zikir olarak da okunabiliyor. sen onları okurken namazdan bir parça olarak değil bir zikir niyetiyle oku. o zaman hareket anında da okuyabiliyorsun.

                    yoksa namazın müstehabını yerine getirme niyetiyle okursan o zaman hareket etmemen gerekir. Müstehap bir şeyin de yapılma şekli düzgün olmalıdır. müstehap bir ameli yapmayabilirsin terk edebilirsin bunda sakınca yok. ancak bir müstehap amele niyet edip başladın mı onu bitirmek üzerine şart olur. artık onu eksik yaparsan kazası üzerine vacip olur. Örneğin öğle namazında farz dışında müstehap namazı var. Bunları kılmak zorunda değilsin. Ama diyelim ki iki rekat müstehap diye namaza durdun. artık bunu bitirmen üzerine farz hale gelir. yarım bırakırsan kazasını kılman şart olur. nafile bir orucu tutmasan günah olmaz. ama niyet ettin öğlen bozdun. onun kazasını tutman vacip (farz) olur. Ayetti sanırım başladığınız nafileleri tamamlayın şeklinde....

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Acil cevap

                      İçime sinmeyen ve seni de tedirgin eden noktayı Alimlerimizden birine sordum. Yukardaki bilgileri tashih/açıklama gereği oluştu:

                      Allahu ekber zikrini söylerken, namazda elleri kaldırmak müstehaptır. Bu nedenle örneğin iki secde arasında Allahü ekber derken elleri kaldırmak zarar değil hatta müstehaptır. Ancak diğer bedenin hareketleri konusunda yukardaki açıklama aynen geçerlidir.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Acil cevap

                        Qumu aşk kardeşim monoteist adlı üye kardeşimize verdiğiniz cevapta yapmış olduğunuz tespitleri hayranlıkla okudum Allah ilminizi artırsın kardeşim.
                        Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                        İmam Ali (a.s)

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Acil cevap

                          Allah razı olsun. Bu tespitlerde benim hayran olduğum Ehlibeyt mektebidir. Hepimizin hayranlığı buraya yönelmelidir. Acizane yıllar yılı benzer yollardan (Monoteist gibi kardeşlerimin inandığı) yoldan ben de yürüdüm bu duygu ve düşünceleri bizzat ben de taşıdım ve savundum. Rabbim affetsin. Bu tecrübelerde içimde hep açmazlar vardı. Ancak Ehlibeyt'i tanımadığım için çözemiyordum. Şimdi Ehlibeyt'i bize eksiksiz olarak aktaran şia ile tanışıp onun delillerini gördükten sonra bu hayranlık uyandıran tespitlere ulaşıyoruz. Kaynak Ehlibeyt'in tertemiz vahiy kaynağıdır. Bu eşsiz kaynak her şeyi net olarak ortaya dökmekte, vicdanı akılları ve pratikteki zorlukları huzura kavuşturan net çözümleri sunmaktadır.

                          Umarız tüm kardeşlerimiz bunu anlar ve bir an önce Ehlibeyt mektebi Şiayı tanıyıp tercih ederler...

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Acil cevap

                            Yanılıyorsunuz. Sünni ve Şii ekolü en kalabalık 2 ekol olabilir ama sadece bu ikisi yoktur. Mesela İbadiyye ekolü de vardır ki bambaşka bir ekoldür. Belki dünya üzerinde 4-5 milyon bile etmez sayıları ama sayının ne önemi var? Sonuçta var mı böyle bir ekol? var. Ayrıca MUTEZİLE'nin amelde Hanefi olduğunun söylenmesinin benzerlikten kaynaklı bir yanılgı olduğunu düşünüyorum. O mantıkla Zeydi mezhebi de Hanefiye yakın ama ayrı bir ekoldür. Öyle Mutezile kelamcıları vardır ki namazları 3 vakit olarak yorumlarlar recmi inkar ederler vs. Şimdi bu adamlar nasıl Hanefi fıkhını uygulayacak hakim olsaydı inançları bir şehirde. Mutezile bağımsız bir okuldur. Kendi aralarında bile bağımsızdırlar 5 temel esas dışında.

                            Siz sadece Sünnilikte mi var zannediyorsunuz geleneksel Sünniliği bırakıp ortada ilerleyenleri. Aynı şey aynı reformist düşünceler Şiiler içinde de yaygındır. Hatta şöyle söyleyeyim. Bugüne kadar gördüğüm en reformist İslam bilgini Abdülkerim Suruştur ki kendisi Şia kökenli ünlü bir kişidir.

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Acil cevap

                              bu dediğin ekollerin zeydiyye, mutezile vs hadis kaynakları hadis usulü nedir? ayetlerdeki kavramları anlamları hangi toplumun alışkanlıkları ve kültürüyle anlamlandırırlar?

                              Örneğin imam halife salat zikir gibi kavramları hangi sünni inançla oluşmuş ekol dışında anlamlandırabiliyorlar?

                              Mutezile Ebubekire hz. mi diyor yoksa Ebubekir mi? Ya Aişe'ye? Mutezilenin hadis kaynakları neler? Peygamber'in s.a.a. masumiyeti konusunda, 12 İmam ve Ehlibeytin masumiyeti ve delil olması bakımından şii ve sünniler gibi mi düşünüyor? bu ikisinden hangisine daha yakın yoksa bu ikisi dışında ayrı bir yol mu tutmuş?

                              Biz şiiler bir ekolü şii mi yoksa değil mi açısından değerlendiriyoruz. Şii olmadıktan sonra ne olursa olsun fark etmiyor. ÇÜnkü bu gün yer yüzünde İmamet ve Ehlibeytin masumiyeti konusuna şiadan başkası inanmıyor. Ki kaynaklara ve İslam'ın yaşam tarzına (ibadetler) bu inanç mührünü vuruyor. İmamete inananların kaynakları ve kavramları değişiveriyor diğerlerine nazaran...

                              Zeydiyye ve ibadiyye de bunlara dahildir ki biz imamete inanmayan herkesi sünni diye niteleriz. Sünnilerin grupları vardır. Zeydiyye'nin şii olarak nitelenmesi yaygın olsa da biz onları şii olarak saymayız, sayanlarsa inançsal değil siyasal olarak saymaktadırlar. Çünkü zeydiyye'de imamet inancı gerek teorik gerek bu inancın pratiğe yansıması bakımından bu ekol şianın değil sünniliğin yanında yer almıştır. Zaten bu gerçekten dolayıdır ki zeydiyye fıkhi olarak şii değil hanefidir. İbadiler de fıkıhta hanefiliği taklit ediyorlar.

                              bu gün amcaoğlumla konuştum. o da kendini sünniliğin savunulamayacak kadar bidatlarla örülü olduğunu bilen bir ilahiyatçı olduğundan hanefi olarak görmüyordu. Mutezile olarak farklı olduğunu sanıyor aklıyla sünniliğin kötülüklernden arınıp Kur'an'i bir yaşam sürmekte olduğunu sanıyordu. dedim nasıl namaz kılıyorsun? dedi hanefiliğe göre değil. ya? dedim. ana babamdan gördüm. ya onlar? dedim. düşündü geriye gitti.. dedi milletin seninle tartışmaktan kaçtığının nedenini şimdi anlıyorum. Çünkü ona sormuştum 4 mezhebin taklit edilebileceğine dair tek ayet ve hadis alayım!..

                              Şimdi Monoteist! nasıl namaz kıldığını ve bu namazın nereden geldiğini düşün.. o zaman kendinin tam bir hanefi olduğunu anlayacaksın. evet hanefiliğin dışında Kur'an ve hadislerden çıkarımla 3 vakit namaz kılanlar olabilir. ama bu sadece vakitle sınırlıdır. yani bu insanlar yine de ulaştıkları bir kaç nokta dışında yine hanefidirler. Zaten hanefilikte de bazı görüş ayrılıkları yok değildir.

                              Hanefiyle şafi, mutezile ibadi arasında Ebubekire, Ali a.s.'a İmamete bakışta farklılık var mı? yok!. Kur'an ayetlerini anlamada akla ve kıyasa verilen değer, onlardan hüküm çıkarmada İmametin masumiyet sınırlarıyla sınırlanma mı vardır yoksa kıyas ve akıl mı?..

                              bu tür konular İslami ekollerin sınırlarını çizen kriterlerdir. Ve bunları düşündüğünde iki ekolden başkasının olmadığını görürsün.

                              Hadis kaynaklarını düşün. Sadece şii ve sünni kaynaklar var başka yok müslümanlar arasında. Mutezile bile sünni kaynakları kullanır. çünkü sadece sünniler hadis toplayıp cerh tadil çalışması yaptılar. Şiilerin hadis anlayışı ise tamamen farklıdır. Mutezilenin hadis kaynakları ve kriterleri sünnilerden farklı mıdır? değil!

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X