Hişam Kindî imam Cafer Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakleder:
Sizi, bizi kınamalarına sebep olacak işleri yapmanızdan sakındırıyorum, zira kötü oğul, kötü ameliyle babasının adını kötüye çıkarır. Bağlı olup, onun için diğerlerinden ayrıldığınız kimse için süs ve ziynet olunuz. Onların cemaat namazlarına katılın, hastalarını ziyaret edin, teşyii cenazelerine katılın. Hayırda onlardan öne geçin çünkü siz buna daha layıksınız…”[1]
Muaviye b. Veheb bir hadiste şöyle nakleder:
“İmam Cafer Sadık’a (a.s); “Aynı ve ayrı mezhepten olanlara karşı nasıl davranmalıyız?” diye sordum.
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdu:
“Takipçisi olduğunuz İmamlarınıza bakın ve onlara uyun, onların yaptığını yapın. Allah’a andolsun ki! Sizin önderleriniz (imamlarınız) onların hastalarını ziyaret eder, teşyii cenazelerine katılır, onların fayda ve zararına şahitlik (adil şahitlikte bulunurlar) eder ve emanetlerini geri verirler.”[2]
Ebu Usame Zeyd Şehham, imam Cafer Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakleder:
“Bana itaat edip sözüme amel edenlere selamımı ulaştır. Size Allah’tan korkmayı, dinde takvayı, Allah için çalışmayı, doğru konuşmayı, emanete sadık olmayı, uzun secdeyi ve komşularınızla iyi geçinmeyi tavsiye ediyorum.
Allah Resulü (s.a.a) bu programı ulaştırmak için gönderildi. Öyleyse size emanet edilen her şeyi sahibi iyi veya kötü olsun sahibine geri verin. Çünkü Resulullah (s.a.a) sürekli; “bir iğne ve iplik dahi olsa emaneti sahibine geri verin” diye emrederdi.
Daha sonra İmam şöyle buyurdu:
“Onlarla birlikte cemaat namazı kılın, teşyii cenazelerinde hazır bulunun, hastalarını ziyaret edin, (eğer işçileriniz iseler) hak ve ücretlerini verin. Eğer, sizlerden biriniz dinde takvalı olur, doğru konuşur, emaneti yerine ulaştırır ve insanlarla iyi geçinirse: “Bu Caferi’dir” derler. Bu da beni hoşnut eder ve sevindirir. Ver derler ki “Cafer b. Muhammed Sadık (a.s) insanı işte böyle eğitir ve terbiye eder.”
Allah’a andolsun ki! Babam (İmam Muhammed Bakır (a.s)) bana şöyle nakletmiştir:
Hz. Ali b. Ebutalib’in (a.s) Şialarından birisi kendi yaşadığı kabilenin süs ve ziynetiydi. O emanete herkesten daha çok sadık, başkalarının hak ve hukukuna herkesten daha çok riayet eden ve en doğru konuşan kimse olduğundan herkes vasiyet ve emanetini ona teslim ederdi. Kabileden her kimden sorsalar “onun bir benzeri daha yoktur” derlerdi. Yani; o en doğru konuşan ve emanete en sadık kimsedir.”[3]
Bu şekilde davranış Müslümanlar arasında birlik, beraberlik ve din kardeşliğini pekiştirir. Diğer Müslümanlarında Ehlibeyt (a.s) mektebinin gerçeğini tanımasına neden olur.
Kaynaklar:
[1]-Usul-u Kâfî, c.2, s.219.
[2]-Usul-u Kâfî, c.2, s.136.
[3]-Usul-u Kâfî, c.2, s.636.
Yorum