Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

sonradan şii olanların durumu

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    sonradan şii olanların durumu

    sa ben yeni şii oldum.buna göre önceki yaşantım cahiliyyeydi.yaptıgım ibadetler boşunaydı.yapmadıklarımın kazasını yapmak ta şimdi anlamsız.

    bu dogru mu değilse dogrusu nedir.
    allah razı olsun.

    #2
    Ynt: sonradan şii olanların durumu

    SEN HAKKI BULDUN ALLAHA HAMDET VE SEVIN.EGER AZIMLE CALISIRSAN ALLAH IYILIKLERINI ARTIRIR VE IBADETLERIN BOSA GITMEZ

    Yorum


      #3
      Ynt: sonradan şii olanların durumu

      Hayır, sünnilikten şii olanların geçmişteki ibadetlerinin kazasını yapmaları gerekmiyor..

      Ancak şii olduktan sonra bir daha eski yaşantısına dönmeden güzel yaşaması gerekiyor. Hadislerde geçtiğine göre hidayete eren biriisi eski günahlarından hesaba çekilmeyecek. ancak eğer hidayet sonrasında eski hatalarını sürdürürse o zaman yenilerle birlikte eski günahlarından da hesaba çekilecektir..

      cahiliye dönemindeki insanlara ahirette neden cahil kaldıkları sorulacak. eğer öğrenme imkanları vardı da öğrenmediklerinden cahiliye yaşantısına sahipler idiyse o zaman onların kurtuluşu yok. eğer öğrenme imkanları olmadığından öğrenememişlerse onların afları büyük ihtimaldir.

      siz şiayı kabul ettiğinize göre öğrenme imkanınız olduğunda inat etmeyip hakikati kabul eden türdensiniz.. Ve Rabbimizin bu tür geçmişi affetmesi çok büyük ihtimaldir..

      Yorum


        #4
        Ynt: sonradan şii olanların durumu

        sıfırdan başlamış gibi

        Yorum


          #5
          Ynt: sonradan şii olanların durumu

          sıfırdan başlamış gibimi oluyoruz .o halde şiaya göre gusül alarak başlamalı değilmiyiz çünkü önceden aldıgımız gusül batıldır
          sizi rahatsız edecem bi süre bu sorularala acemiyim daha
          hakkınızı helal edin
          allah razı olsun

          Yorum


            #6
            Ynt: sonradan şii olanların durumu

            Estağfirullah kardeşim size yardımcı olmak için burdayız. birbirimiz için burdayız. birbirimizden istifade ediyoruz..

            Hayır kardeşim

            Şia Sünnileri tekfir edip kafir ve necis görmez.. bununla ilgili ne kafir ne mü'min demez ama onların yaptıklarını da boşa görmez.. böyle toptan bir değerlendirme ve reddediş yoktur. ölçüleri koyar bireyler onunla ilgili hükümleri kendilerine uygularlar. Örneğin şu hadislere bakalım:

            164)-İNSAN GRUPLARI BÂBI
            1-(2830) ...Hamza b. Tayyar, rivayet eder:
            Ebu Abdullah (aleyhisselâm) bana, «İnsanlar altı sınıfa ayrılırlar, dedi.»
            -Dedim ki: Yazmama izin verir misin?
            -«Evet.» dedi.
            -Ne yazayım? dedim.
            Buyurdu ki: «Cennet ve cehennem ehli olmak üzere vaat ve tehdit ehli olanlar.
            Yaz: "Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli diğer kötü bir amelle
            karıştırdılar." (Tevbe, 102)»
            -Dedim ki: Bunlar kimlerdir?
            -Buyurdu ki: «Vahşi onlardan biridir.»
            Sonra «Yaz.» dedi: «"Diğer bir grup da Allah'ın emrine bırakılmışlardır. O, bunlara ya
            azap eder veya tevbelerini kabul eder." (Tcvbe, 106)»
            «Yaz» dedi: «Erkekler, kadınlar ve çocuklardan aciz olup hiçbir çareye gücü
            yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır. Bunlar, küfre girmelerini gerektiren bir
            hileyi bilmedikleri gibi imana giden bir yo! da bulmaktan mahrumdurlar. İşte bunları, umulur
            ki Allah affeder." (Nisa, 98-99)
            Yaz.» dedi. «Bir A'râf ehli vardır.»
            Dedim ki: A'râf ehli nedir?
            Buyurdu ki: «Bunlar, iyilikleriyle kötülükleri eşit olan bir topluluktur. Eğer Allah, onları
            cehenneme koyarsa, bu, onların günahlarını karşılığı olur. Şayet, cennete koyarsa, bu, O'nun
            rahmetindendir.»
            2-(2831) ...Hamza b. Tayyar, rivayet eder:
            Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) buyurdu ki: «İnsanlar altı fırkaya ayrılırlar.
            Bunlar da temelde üç fırkada toplanırlar: İman, küfür ve sapıklık. Bunlar, Allah'ın cennet vaat
            ettiği kimseler, cehennemle tehdit ettiği kimselerdir. Yani, müminler, kâfirler ve
            mustaz'aflardır.
            "Onların durumu ise, Allah'ın emrine kalmıştır. Ya onlara azap eder, ya da onların
            tevbelerini kabul eder..." 220 (Tevbe, 106) Bir de günahlarını itiraf edenler vardır. Ki bunlar,
            "Yaptıkları salih bir amele diğer bir kötü amel karıştırırlar..." (Tevbe. 102)
            Biri de "A'râf ehli" olanlardır.»
            3-(2832) ...Zurare, rivayet eder:
            Ben ve Humran -veya ben ve Bukeyr- Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)’ın
            yanına gittik. Dedim ki: "Biz ölçüyü koyuyoruz." Dedi ki: «Ölçü nedir?»
            Dedim ki: «Terazidir. Yani, Alevî veya başkalarından herhangi bir kimse, bizim gibi
            inanırsa, onu dost ediniyoruz. Alevî veya başkalarından herhangi bir kimse, bizim gibi
            düşünmezse, ondan da uzaklaşıyoruz.
            Bana dedi ki: «Ey Zurare! Allah'ın sözü seninkinden daha doğrudur. Nerede Allah Azze
            ve Celle'nin "Erkekler, kadınlar ve çocuklardan aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler,
            hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır." (Nisa, 98) sözü? Nerede kaldı, "...İşleri Allah'ın
            emrine bırakılanlar..." (Tevbe, 106)
            "Salih bir amele diğer kötü bir amel karıştıranlar." 221 (Tevbe, 102)
            "A'raf ehli." (A'raf, 46) nerede kaldı?
            Ve nerede kaldı "Kalpleri ısındırılanlar?!" (Tevbe, 60)»
            Hammad'ın rivayetinde şu ifadeler de yer alır:
            Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)’ın ve benim sesim o kadar çıkıyordu ki,
            kapıda olanlar (bizim konuşmalarımızı) duyabiliyordu.
            Cemil şu ifadeyi de ekler: Zurare dedi ki:
            Benimle İmam'ın arasındaki konuşma iyice uzayınca, İmam bana şöyle dedi: «Ey Zurare!
            Sapıkları cennete koymaması Allah'ın üzerine aldığı bir haktır.»

            Usulü Kafi

            Yorum


              #7
              Ynt: sonradan şii olanların durumu

              165)- KÜFÜR BÂBI
              l-(2833) ...Davud b. Kesir er-Rakkî, rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'a dedim ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve
              âlihi)'nin sünnetleri, Allah Azze ve Celle'nin farzları gibi midir?
              Buyurdu ki: «Allah Azze ve Celle, kulların yerine getirmesi gereken farzlar kılmıştır.
              Kim, yerine getirilmesi vacip (farz) olan bu farzlardan birini terk ederse, onlarla amel etmez
              de inkâr ederse kâfir olur.
              Resûlullah da bazı şeyler emretmiştir. Bunların tümü iyi şeylerdir. Ancak, Allah Azze ve
              Celle'nin kullarına emrettiği itaatlerin bazısını terk eden kimse kâfir olmaz, sadece faziletli
              olan bir şeyi terk etmiş olur, hayırda eksiklik yapmış olur.»

              2-(2834) ...Zurare, rivayet eder:
              Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm) buyurdu ki: «Allah'a yemin ederim küfür,
              şirkten daha öncedir, daha pis ve daha büyüktür.»
              Sonra İmam, İblis'in küfrünü anlattı; Allah'ın ona, Âdem'e secde etmesini, onun secde
              etmekten kaçınmasını hatırlattı. Bu da gösteriyor ki, küfür, şirkten daha büyüktür. Kim, Allah
              Azze ve Celle'ye karşı bir yol tutar ve O'na itaat etmekten yüz çevirir, büyük günah işlemeye
              devam ederse, o, kâfirdir.
              Kim, müminlerin dininden ayrı bir din ihdas ederse, o da müşriktir.»

              3-(2835) ...Zurare, rivayet eder:
              Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)'ın yanında Salim b. Ebu Hafsa ve
              arkadaşlarından söz edildi.
              Buyurdu ki: «Onlar, Ali (aleyhisselâm)'a karşı savaşanların müşrik olduklarını inkâr mı
              ediyorlar?»
              Ebu Cafer (aleyhisselâm) buyurdu ki:
              «Onlar, Ali (aleyhisselâm)'a karşı savaşanlara kâfir diyorlar.»222
              Sonra bana dedi ki: Küfür, şirkten daha öncedir. Sonra İblis'in küfrünü anlattı, "secde et",
              diye emredilince bundan kaçınmasını...»
              Dedi ki: «Küfür, şirkten daha öncedir. Kim Allah'a karşı küstahlaşır ve itaat etmekten
              kaçınırsa, büyük günahları işlemeye devam ederse, o, kâfirdir. Yani (Allah'a itaati) hafife
              almış bir kâfirdir.»

              4-(2836) ...Humran b. A'yen, rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'a: "Şüphesiz biz ona yolu gösterdik. İster
              şükredici olsun ister nankör." (İnsan, 3) ayetini sordum.
              Buyurdu ki: «İster bu yolu izleyip şükreden olsun, ister bu yolu terk edip kâfir olsun.»

              5-(2837) ...Zurare, rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'a: "Kim imam inkâr ederse onun ameli boşa
              gitmiştir." (Maide, 5) ayetini sordum.
              Buyurdu ki: «Bundan maksat, insanın ikrar ettiği bir ameli terk etmesidir. Bir kimsenin
              hastalık veya unutturucu bir meşguliyet olmaksızın namazı terk etmesi de böyledir.»223

              6-(2838) ...Musa b. Bukeyr, rivayet eder:
              Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm)'a, küfür ve şirkten hangisinin daha önce geldiğini sordum.
              -Bana dedi ki: «Senin insanlarla tartıştığını sanmıyordum.
              -Dedim ki: Bu konuyu sana sormamı Hişam b. Salim emretti (istedi). -Buyurdu ki:
              «Küfür daha öncedir, çünkü o, bilerek inkâr demektir. Allah Azze ve Celle, şöyle
              buyurmuştur:
              "İblis yüz çevirdi ve büyüklük tasladı. O, kâfirlerdendi." (Bakara, 34)»

              7-(2839) ...Zurare, rivayet eder:
              Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)'a dedim ki: Mümin cehenneme girer mi?
              Buyurdu ki: «Allah'a yemin ederim ki, hayır.»
              Dedim ki: Şu halde cehenneme kâfirden başkası girmez mi?
              diğer ayette ise, yüce Allah, Resûlünün kıyamet günü şöyle diyeceğini anlatır:
              Buyurdu ki: «Ancak Allah'ın diledikleri girer.»
              Bu meseleyi defalarca tekrarlayınca bana şöyle dedi:
              «Ey Zurare! Hayır, diyorum, sonra, ancak Allah'ın diledikleri, diyorum. Sen ise: Hayır,
              diyorsun, ama Allah'ın diledikleri, demiyorsun.»
              ... Zurare der ki: Kendi kendime dedim ki: Bu tartışmayı bilmeyen bir ihtiyardır.
              Bana dedi ki: «Ey Zurare! Senin mezhebini kabul eden bir kimse hakkında ne dersin?
              Onu öldürür müsün? Hizmetçileriniz, aileleriniz hakkında ne dersin? Onları öldürür müsün?»
              Bunun üzerine dedim ki: Allah'a yemin ederim ki, tartışmayı bilmeyen benim.

              8-(2840) ...Mes'ade b. Sadeka rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ın "küfür ve şirkten hangisi öncedir,"
              şeklindeki bir soruya cevap verirken şöyle dediğini duydum:
              «Küfür daha öncedir. Zira ilk kâfir iblis’tir. Onun küfrü şirkten ayrıydı. Çünkü o,
              Allah'tan başkasına ibadet etmeye çağırmıyordu, daha sonra buna çağırdı ve şirke girdi.»

              9-(2841) ...Mes'ade b. Sadeka, rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)' a şöyle sorulduğunu duydum:
              Neden zina edeni kâfir saymıyorsunuz da namazı terk edeni kâfir sayıyorsunuz? Buna
              dair kanıtınız nedir?
              Buyurdu ki: «Zina ve benzeri günahları işleyenler bunu şehvetten, şehvetin kendilerine
              galip gelmesinden dolayı işlerler. Namazı terk eden kimse; ancak namazı küçümsediği için
              terk eder. Çünkü bir kadınla zina eden kimsenin mutlaka ondan lezzet almak istediğini, bu
              lezzeti almak için onunla ilişkiye girdiğini ve ilişkiden bunu amaçladığını görürsün; ama
              namazı terk eden, buna kast ederken, namazı terk etmekten kastı kesinlikle lezzet almak
              değildir. Lezzet olmadığı zaman küçümseme söz konusu olur. Küçümseme de olunca küfür
              olur.»
              Ebu Abdullah (aleyhisselâm)’a soruldu: «Bir kadına bakan ve onunla zina eden veya
              şaraba bakıp sonra onu içen kimse ile namazı terk eden kimse arasındaki fark nedir ki, zina
              eden veya şarap içen kimse küçümsemiş olmuyor da namazı terk eden küçümsemiş oluyor?
              Buna dair kanıt nedir? Bu iki durumun birbirinden ayrılmasının illeti nedir?»
              Buyurdu ki: Kanıt şudur: «Namazı terk etme eğilimine girdiğin zaman, seni buna
              sürükleyen şey, zina etmek ya da şarap içmekte olduğu gibi galip gelen bir şehvet değildir.
              Yalnızca sen, nefsini namazı terk etmeye çağırmışsın. Çünkü seni buna zorlayan bir şehvet
              yoktur. Dolayısıyla bu küçümsemenin ta kendisidir. İşte ikisinin arasındaki fark budur.»

              10-(2842) ...Abdullah b. Sinan rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) buyurdu ki:
              «Allah ve Resûlü hakkında şüpheye düşen kimse kâfirdir.»

              11-(2843) ...Mansur b. Hazım, rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’a dedim ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve
              âlihi)'den şüphe eden kimsenin durumu nedir?
              -«Kâfir olur, dedi.»
              -Dedim ki: Peki, bu şekilde şüphe edenin küfründen şüphe eden kimse kâfir midir?
              Bana cevap vermedi. Bu soruyu üç kere sordum. Sonunda yüzünden kızdığını anladım.»

              12-(2844) ...Ubeyd b. Zurare, rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'a: "Kim imanı, inkâr ederse onun ameli boşa
              gitmiştir." (Maide, 5) ayetini sordum.
              Buyurdu ki: «Burada, ikrar ettiği ameli terk eden kimse kast edilmiştir.» Dedim ki: Bir
              ameli terk etmenin yeri nedir? Tümden bırakmak mıdır? Dedi ki: «Namazı bilerek terk edenin
              durumu böyledir. Sarhoşluktan veya bir hastalıktan dolayı terk eden değil.»224

              13-(2845) ...Ebu Mesruk, rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) bana Basralıları sordu ve «Kimlerdir onlar?»
              Dedim ki: Müreiye, Kaderiye ve Haruriye (Harici) mezhebine mensupturlar Dedi ki:
              «Allah'a bir esasa göre ibadet etmeyen bu kâfir ve müşrik gruplara Allah lanet etsin.»

              14-(2846) ...Fudayl rivayet eder:
              «Bir gün Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)’ın yanına gittim. Bir adam da
              oradaydı. Ben oturunca adam kalkıp gitti. Bana dedi ki: «Ey Fudayl! Şu yanındaki nedir? -
              Nedir, dedim. -«Harurî'dir (Harici).» dedi.
              -Kâfir midir, dedim.
              «Evet, Allah'a yemin ederim ki, müşriktir.» dedi.

              15-(2847) ... Muhammed b. Müslim, rivayet eder:
              Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini duydum: «İkrar ve
              teslimiyetin insanı sürüklediği her şey iman, inkar ve bilerek inkarın insanı sürüklediği her
              şey de küfürdür.»

              16-(2848) ...Ebu Hamza, rivayet eder:
              Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini duydum: «Ali
              (aleyhisselâm), Allah'ın açtığı bir kapıdır. Bu kapıdan giren mümin, çıkan kâfirdir.»

              17-(2849) ...Ebu Basir, rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) buyurdu ki:
              «Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurmuştur: Ali (aleyhisselâm)'a uymak
              (dünyada) zillete neden olur. Ona isyan etmekse küfürdür.
              Denildi ki: Ali (aleyhisselâm)’a uymak zillet, ona isyan etmek nasıl Allah Azze ve
              Celle'yi inkâr olur?
              Buyurdu ki: Şüphesiz Ali, sizi hakka götürür; eğer ona uyarsanız, ezilir, zelil olursunuz;
              ama ona isyan ederseniz, Allah Azze ve Celle'yi inkâr etmiş olursunuz.»

              18-(2850) ... İbrahim b. Ebu Bekr, rivayet eder:
              Ebu'l-Hasan Musa (Musa b. Cafer aleyhisselâm)'’ın şöyle dediğini duydum: «Ali (Ali b.
              Ebu Talih aleyhisselâm), hidayet kapılarından biridir. Ali'nin ka pısından giren mümindir, o
              kapıdan çıkan kâfirdir. Bu kapıdan girmeyen ve çık mayan kimse de, durumları Allah'ın
              iradesine kalmış zümreye mensuptur.»

              19-(2851) ...Zurare, rivayet eder:
              Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm) buyurdu ki: «Eğer kullar, bilmedikleri zaman,
              dursalar ve bilerek inkâr etmeselerdi kâfir olmazlardı.»

              20-(2852) ...Fudayl b. Yesar, rivayet eder:
              Ebu Talib aleyhisselâm)'ı, kendisiyle kulları arasında bir işaret olarak dikmiştir. Bu işareti
              tanıyan, bilen mümindir, tanımayan, bilmeyen de kâfirdir. Cahil olansa şaşkındır. Onunla
              beraber başka bir alamete yer verense müşriktir. Ali'nin velayetiyle gelen cennete, onun
              düşmanlığıy la gelen de cehenneme girer.»

              21-(2853) ...Musa b. Bekr, rivayet eder:
              Ebu İbrahim (Musa b. Cafer aleyhisselâm) buyurdu ki:
              «Ali (aleyhisselâm), cennet kapılarından biridir. O kapıdan giren mümindir, o kapıdan
              çıkansa kâfirdir. Girmeyen ve çıkmayan da, durumu Allah'ın dilemesine kalmış zümreye
              mensuptur.»

              Usulü Kafi

              Yorum


                #8
                Ynt: sonradan şii olanların durumu

                qom u aşk kardeş bana biraz kısa ve net bi cevap verebilir misin.biraz kafam karişti da. bu mesele şia flkhında varmı

                Yorum


                  #9
                  Ynt: sonradan şii olanların durumu

                  amelerinizi önceden mensup olduğunuz mezhebin fetvalarına uygun ve sahih olarak yapmışsanız kaza etmenize gerek yoktur


                  eğer önceden sahih olmayan veya kazaya kalan ibadetiniz vardıysa onları şimdiki inancınıza yani şii fıkhına göre kaza etmelisiniz

                  en doğrusunu Allah bilir
                  "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
                  "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: sonradan şii olanların durumu

                    [quote author=BEYZA link=topic=21004.msg127735#msg127735 date=1309266085]
                    amelerinizi önceden mensup olduğunuz mezhebin fetvalarına uygun ve sahih olarak yapmışsanız kaza etmenize gerek yoktur


                    eğer önceden sahih olmayan veya kazaya kalan ibadetiniz vardıysa onları şimdiki inancınıza yani şii fıkhına göre kaza etmelisiniz

                    en doğrusunu Allah bilir

                    [/quote]
                    aslında bu cevap aradıgım cevap değil.ben söyle bi soru sorayım önce sonra bunun üzerinden düşünürz.sünnilerin abdest alırken ayaklarrını yıkamaları abdesti batıl eder mi etmez mi.

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: sonradan şii olanların durumu

                      Öncelikle mektebimize ve siteye hoşgeldiniz cumaali kardeş. Galiba qomu aşk hocanın uzunca yazması sizi biraz ürkütmüş olacak ki, dikkatli okuyamamışsınız. Haddim olmayarak ve hocamın da anlayışına sığınarak olayı şöyle özetleyeyim: ehl-i sünnet fıkhındayken bu fıkha dayalı olarak yaptığınız tüm amel ve ibadetlerinizi şu anda kaza etmenize gerek yok (abdest, gusül falan hepsi bu kapsamda). Eğer şu anda ehl-i sünnet fıkhındayken boynunuzda kalmış bir kaza ibadeti var ise, o kazayı şu anda bulunduğunuz fıkıh üzere yerine getirebilirsiniz. Umarız faydalı olabilmişizdir.
                      [move]Dünyadan adalet bekleme. Adalet sahibine zulmetmiş olursun.[/move]

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: sonradan şii olanların durumu

                        estağfirullah FLSTNLi kardeşim.. ne demek.. bilakis yardımcı olmuşsunuz..

                        cumaali kardeşim fetva var bu konuda yani fetvaların arasında ben bunu okumuştum ama şu an bulmam zor.. eğer ayrıntısını öğrenmek istiyorsanız kevser yayıncılığı arayarak alimlerimizden öğrenebilirsiniz.

                        ancak buradaki mantığı anlamak istiyorsunuz size Allah'ın izniyle bu konuda açıklama yapmaya çalışacağım. ama önce sorunu ortaya koymamız gerek:

                        madem sünnilerin yaptıkları şekilde ameller batıldır, örneğin namazda fatihadan sonra amin demek, abdestte ayakları yıkamak, orucu 7 dk erken açmak, namazda elleri bağlamak vs.. o zaman şii olan birisi bu eski amelleri nasıl kaza etmesi gerekmez?.. kaza etmesi gerekmezse, o halde neden sünnilerin yaptığı şekilde olan bu amelleri sahih sayılmaz da batıl görülür, kazaya gerek görülmez, burda bir çelişki yok mudur?

                        kardeşimizin sorduğu soru bu şekilde..

                        cevaba gelince;

                        birinci olarak şiada en temel fıkhi kaide şudur: fıkıhta kıyaz caiz değildir. yani orda kabul oluyor da burda (şii olduktan sonra) bunlar kabul olmuyor diye bir akıl yürütme (kıyas yapma batıldır).

                        ikinci olarak, fıkıhta ibadetlerin sıhhat şartları, kişinin içinde bulunduğu şartlara göre değerlendirilir. Örneğin zekatın farz olabilmesi için kişinin zengin olma şartı vardır. zekat farz olan kişi fakir olduğunda bu zekat ondan düşer..

                        şiaya göre sünnilerin amelleri de böyle kendi içinde değerlendirilir. Şia tüm sünnilerin amellerini toptan batıl kabul etmiyor. Hayır böyle bir görüş yoktur şiada. Şia, hiç bir şiinin sünniler gibi amel ettiklerinde amellerinin sahih olacağını kabul etmiyor. bu ikisi farklıdır. nasıl mı?

                        şii olan birisi delillere ulaşmış ve zamanın imamını tanımıştır. artık onun yanlış amel yapması caiz değildir. yaparsa batıldır kabul olmaz. Ama sünniler zamanın imamını tanımışlar ve onlara bu konuda hüccet tamamlanmış mıdır?

                        kimileri için evet kimileri için hayır. alim ve bilgililerine, şianı varlığından haberdar olanlara, insanların inançta farklı yollara sahip oldukları bilgisine ulaşanlara hüccet tamamlanmıştır. Artık onların da şia gibi amel etmeleri şarttır. böyle amel etmez zamanın hüccetine/imamına biat etmezlerrse amelleri boştur.

                        diğerlerinin durumları Allah'a kalmıştır Allah durumlarını değerlendirecektir, onlar eğer imkanları değerlendirip öğrenmemişler hakikate kulak tıkadıklarından dolayı Ehlibeytten habersiz kaldılarsa onların işleri kötü olup amelleri batıldır. ama bir de hiç bir imkana delile ulaşamayan ve, bildiği dini doğrularla amel edenler vardır ki bunları Allah'ın bağışlaması umulur..

                        şii olan birisi, bu guruptan idi. ve bu yüzden Allah onların amellerini bağışladı ve o zamanki yaptığı şekliyle kabul etti. ve o kabul olmuş amelleridir ki bunu şiaya taşıdı ve şianın varlığından haberdar kıldı. bir insanın sonradan şii olması onun eski amellerinin kabulüne bir delildir. yoksa Allah onu kabul olmamış amellerle yükseltmezdi bu adaletine zıt olurdu..

                        o yüzden rahat rahat şiaya göre amellerini yap eskilerden dolayı da pişmanlık tevbesini yap, şii olduğun için şükret kardeşim..

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: sonradan şii olanların durumu

                          teşekkür ederim .allah razaı olsun hepinizden.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: sonradan şii olanların durumu

                            Sayın kardeslerim bir hususta yorum yapma gereği duydum..Kardeşimiz İmam Cafer(ra) in ictahadlarina göre amel etmeyi doğru bulmuş son derece saygı ile karşılar hayırlı olmasını cananı hakk tan dilerim..

                            Lakin bu mesele hususunda bir kaç Yalnış demecinizden bahsetmek istiyorum..Sii kardeslerimiz İmam Cafer in mezhebine gore amel ederken , biz Sünni kardesleriniz ise kendi İmam larımıza göre hareket ediyoruz..Ben şahsım olarak İmam Safii mezhebine göre amel etmekteyim..lakin bazı kardeslerimiz cahiliye olduğunu söylemiş..Değerli kardesim Şii bir kardeşimiz , Sünni mezhebe gecmek isterse eski yasantisindaki durumunu sorar ise bizim cahiliye idi tevbe etmen bir daha o yaşantıya dönmemem gerekir diye bir ifade soz kullanır isek acaba doğru olur mü?? Bize boyle bir durumda Şii kardeslerimizde ehli kibledir , Sünni kardeslerimizde onlar imam Cafer in mezhebine göre amel etmekte bizde kendi imamlarımıza göre..Yani bu bir cehalet değildir sayın kardesim..Bu tür konulara daha dikkatli davranmanızı umarım..çünkü bu siteden Sünni ler de sii kerde istifade etmektedir..kardeşlik bilinci içersinde olmamız dileği ile vesselam..
                            La Şii , La Sunni , İlla Vahdeta İslami..!!

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: sonradan şii olanların durumu

                              bu sorunun cevabını daha doğrusu itirazınızın cevabını Behesth a Mahdi üstada bıraksak daha iyi olur ancak, ben benim üzerime düşeni kadarını söylemem gerekirse bizi yanlış anlamışsınız derim..

                              biz şii olan birine geçmiş ibadetlerini tekrar kaza etmelerini söylemiyoruz.. Şiadan sünni olan birisi (ki zannetmiyorum böyle birinin olabileceğini de..)ne biz hiç karışmayız ne yaparsanız yapın sizindir o...

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X