Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Müslümanlar arasındaki vahdet nasıl sağlanır?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Müslümanlar arasındaki vahdet nasıl sağlanır?

    Bismillahirrahmanirrahim



    Soru-144: Selamlar. Sitenize tesadüfen girdim. Biraz gezindim. Bunan amacı ne bana anlatır mısınız? Anlamadım. insanları neden gruplara ayırıyorsunuz? Allah'ın varlığına ve birliğinde bizlerin şüphesi yoktur ve onun Peygamberi'nin kılavuz olduğunda da. Birlikte yürümek varken birbirimizi yemeğe ne gerek var? Allah katında tüm İslam'a yayılmasında yardım edenlerin değeri sanırım büyüktür. Onun için derim ki bu ayrımcılığın hiç bir önemi yok. Önemli olan Allah sevgisi Allah korkusu ve içtenliktir. Bütün kalbimle hepinize iyi yarınlar...




    Cevap-144: Muhterem kardeşim, doğrusu biz de sizin ne demek istediğinizi tam anlamış değiliz. Yani siz her kes istediği gibi, istediği kimseden, doğru yanlış, Allah'ın gerçek dinine uysun veya uymasın, Kur'an'ın gerçek tefsirine uysun veya uymasın, Resulullah'ın sahih Sünnetine uysun veya uymasın, rast gele alıp uygulasın; bunu mu demek istiyorsunuz. Eğer maksadınız bu ise kusura bakmayın kardeş bizim böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Bunu ne akıl mantık kabul eder, ne de Kur'an ve sünnetin kabul ettiği bir şeydir. Akıllı insan bir fikir kargaşası yaşandığında, imkan dahilinde onların en doğru ve en güzelini araştırıp bulmaya çalışır. Bu diğer sosyal konularda olduğu gibi, dini ve fikri konularda da böyledir. Farz edin siz bir kentte yaşıyorsunuz; orada gerçek ve uzman olan doktor ve tabiplerin yanı sıra sahte doktorlar da, doktor kılığına bürünerek ortada dolaşmaktadırlar ve siz de bundan haberdarsınız. Şimdi Allah aşkına Siz yakalandığınız bir hastalığı tedavi ettirmek istediğinizde, öyle gözü kulağı kapalı, rast gele doktorum diyen her kesin kapısını çalar mısınız? Yoksa defalarca sorup soruşturduktan sonra, gönlünüzün mütmain olduğu bir uzmana mı müracaat edersiniz? Dünyevi bir konuda durum böyle ise, insanın ebedi saadet ve bedbahtlığının bağlı olduğu bir konuda (din hususunda) gözü kapalı ve rast gele hareket etmek doğru olabilir mi?

    Eğer sizin bu mantığınız doğru olsaydı, o zaman Allah Resulü'nün zamanında da kendi dinlerine samimiyetle amel eden Yahudi ve Hıristiyanların da İslam'a davet edilmeleri anlamsız olurdu. Oysa biz Kur'an'da onlarca ayette Onların yeni dine davet edildiğini ve İslam'dan başka bir dinin kimseden kabul edilmeyeceğini açıkça görmekteyiz. Evet doğruları olduğu gibi bilmeyen, araştırma imkanı da olmayan ve bildiklerine samimice amel eden kimseler mazurdurlar ve onlara hesap sorulmaz. Ama çeşitli iddiaların bulunduğu bir yerde bunlardan haberdar olan bir kimse, doğruyu araştırıp bulma imkanı da olursa, mutlaka bunu yapmalıdır. Aksi takdirde Allah katında bir mazereti olamaz.

    Kavga meselesine gelince, evet biz de asla böyle bir şeyi tasvip etmiyoruz. Her kes düşüncesinde serbest olmalı ve hür iradesiyle doğruları keşfetmeye çalışmalıdır. İnsanlar birbirlerinin düşüncelerine (kabul etmeseler dahi) saygılı olmalıdırlar. Elbette bir düşünceyi irdelemek ve eleştirmek, farklı bir şeydir; hakaret ve saygısızlık farklı bir şey. Bizim yayınlarımızdaki asıl hedefimiz, bu düşünceleri paylaşan kimselere kendi inançlarını sağlam kaynak ve kanallara dayanarak onlara aktarmak ve bu mektebe, cahil veya art niyetli kimselerin attığı çamurları temizlemek veya mektebi yakından bilmek öğrenmek isteyen kimselere yardımcı olmak. Diğer yüzlerce düşünce sahiplerinin yaptığı gibi. Böyle bir şeyin herkesin en doğal hakkı olduğunu, hatta ortada dolaşan bir sürü yalan yanlışın tashihi ve insanların birbirlerini yakından tanıyıp değerlendirmeleri açısından bir zaruret olduğuna inanıyoruz.

    Eğer sitemizin ziyaretçi defterinde bazıları tarafından yakışıksız ve çekişmeli bir takım yazıları görüyorsanız, takdir edersiniz ki bu bizim sitenin sahipleri olarak suçumuz değildir. Ama yine de biz elimizden geldiği kadarıyla insanları metanetli ve insanca davranmaya davet edip çoğu zaman açık hakaret ve edepsizlikleri içeren yazıları (bütün itirazlara) rağmen siliyoruz. Rabbim hepimize insaf, mantık, basiret ve takva inayet buyursun ve kendi dinini olduğu gibi, öğrenip amel etmeği nasip etsin Amin.

    Son olarak bir Kur'an ayetini size takdim ederek sizi Allah'a emanet ediyoruz:

    "...(Ey Muhammed) müjde ver benin o kullarıma ki sözü dinler ve en güzeline uyarlar. İşte onlardır, Allah'ın kendilerini hidayete eriştirdikleri ve onlardır halis-temiz akıl sahipleri." (Zumer, 17-18)



    #2
    Ynt: Müslümanlar arasındaki vahdet nasıl sağlanır?

    bidat demek dinde varolan bir şeyi değiştirmek demektir. Şia inancında hiçbir bidat yoktur. Sövmek haramdır, İmam Hasan ül Askeri (a.s.) buyuruyor ki "bizim şiilerimiz asla sövmezler." Sövmekte bizim inancımız da yoktur. Sövenler bireysel iş yapmışlardır.
    Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

    "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

    Yorum


      #3
      Ynt: Müslümanlar arasındaki vahdet nasıl sağlanır?

      [quote author=Muhammed Dersimi date=1400925098 link=topic=12643.msg173674#msg173674]
      Vahdet için evvela sünni ve şia bid'atlerini ....
      [/quote]
      bu ifadeyi bir talihsizlik ve maksadını aşan bir söylem olarak görüyorum. Şia zaten bidatlara karşı Allah'ın kurduğu bir mekteptir. var oluş nedeni bidatların dine sızmasına karşı bu dini korumaktır. böyle bir mektebin kendisi bidat üretir mi! eğer üretirse yeryüzünde hak tek mektep kalmamış olur ki bu da Allah'ın hücceti tamamlamaması anlamına gelir. bu durumda hangi akıllı bu işi düzeltebilecek, bidatları tespit edip onları ayıklayabilecek!

      el insaf değil mi?

      Yorum


        #4
        Ynt: Müslümanlar arasındaki vahdet nasıl sağlanır?

        bidatin tanimini yapar misin

        Yorum


          #5
          Ynt: Müslümanlar arasındaki vahdet nasıl sağlanır?

          Muhterem hocam, açıkcası ben de sizin gibi meraklara gark oldum...
          Bu konuda bir bilgim olmadığı için 'beklenen eserin neden veto yediği ve hangi camiaca engellendiği' hususunda size doyurucu bir malumat arz edemem.

          Ancak bir anımı ve tahminimi paylaşmak isterim:

          Yurtdışına çıkmadan eksiklerimi gidermek hasebiyle, geçen ay Kevser Yayıncılık'tan bayağı bir kitap siparişi vermiştim. Birkaç gün sonra da, yeni kitaplar çıktığını görünce onları da ısmarlamak istedim. İlkinde stokta var gözükmesine rağmen, lazım olmadığı (kütüphanemde Al-Khoei Foundation tarafından basılmış İngilizce tercümesi bulunduğundan) için Süleym bin Kays-ı Hilali'nin meşhur Ehl-i Beyt'in Sırları(Esrar-ı Al-i Muhammed)kitabını sepete eklememiştim. Sonradan (Şii-Sünni münazaralarında işime epey yarar düşüncesiyle) sepetime eklemek istediğimde stokta yok'a dönüşüverdi. Kitap yeni çıkmasına karşın, mektebin ilk bilinen kitabı ve şöhretli geçmişini iyi bildiğimden, Dernekler/Vakıflar ve Camiler cemaatlerine toplu almışlardır diye düşündüm. İkinci Baskı çıkacak mı sorununu yöneltmek için de, Şia Ekolü ile velayet ve uhuvvet bağının güçlenmesi adına Alevi canlarca kurulduğunu daha evvel de işitmiş olduğum Kalender Yayınevi'ni aradım. Telefon'a Ümit Atlı isimli bir sorumlu çıktı, selamlaşma ve tanıştıma akabinde de kitapla ilgili sualime geçtim. Gayet kibarca ve delikanlıca, Kevser Organizasyon'un yayınevlerinin çıkardığı tüm kitaplardan tekrar tekrar istediklerini, fakat Kitab-ı Süleym'leri geri iade ettiklerini söyledi. Şaşırarak 'sebeb-i hikmeti ne ola ki?' dedim, Kevser'dekiler Kitab-ı Süleym'in Sünnilerle olan vahdet çalışmalarına ters içerikler taşıdığı gerekçesini öne sürmüşler. Bu cevap karşısında daha da şaşırdım. Çünkü; Ayetullah Uzma Safii Gülpaygani'den Ayetullah Uzma Vahid Horasani'ye, Ayetullah Uzma Şubeyri Zencani'den Ayetullah Uzma Sadık Ruhani'ye ve Kum Havzası'ndaki en alem yarışında kabul edilen öbür taklit merciilerine kadar, Teşeyyü müçtehidlerinin hiçbirinden Kitab-ı Süleym hakkında olumsuz bir söyleme rastlamadım. Aksine ilmi metinlerde; Allah Resulü'ne (s.a.a) Suikast, Vahiy Evi'ne Hücum, İmam Ali'nin (a.s) niye ilk üç gaasıb karşısında sükutu seçtiği vb.. gibi derin Şii-Sünni tartışmalarında Kitab-ı Süleym'in hep güvenilir kaynak gösterildiğine şahid oldum. Mutlak Velayet-i Fakih eksenli Siyasi Vahdet savunucusu biri olarak; böyle İtikadi Vahdet'e lanet olsun dememek elde değil! Yani, sizin malum kitaplaştırma projesi de, bu tarz işgüzarlıklarla tekfire uğramış olabilir. Eğer ki bu kitabı neşr etmeyi düşünürseniz, ben maddi destek sunmaya da her zaman hazırım. İran İslam İnkılabı'na muhalif fikirler muhtevasında barındırmama şartıyla da, Önsöz Yayıncılık'taki dostlarıma bu kitabın basılması için tavsiye verebilirim. Bu kitaplaştırma projesini yeter ki canlandıralım.

          Vesselam
          Tevekkülle elde edilen sırlar; bir tek yakîn haddini bilenlere mahsustur.

          Hakikî Şialarımız da yakîn sınırını koruyanlardır, ki onlardan «Allah'ın varlığı sayesinde hiçbir şeyden korkmamaları»nı bekleriz!


          İmam Cafer-i Sadık (a.s)

          Yorum


            #6
            Ynt: Müslümanlar arasındaki vahdet nasıl sağlanır?

            Yanlış başlığa yorumda bulunmuşum
            Tevekkülle elde edilen sırlar; bir tek yakîn haddini bilenlere mahsustur.

            Hakikî Şialarımız da yakîn sınırını koruyanlardır, ki onlardan «Allah'ın varlığı sayesinde hiçbir şeyden korkmamaları»nı bekleriz!


            İmam Cafer-i Sadık (a.s)

            Yorum


              #7
              Ynt: Müslümanlar arasındaki vahdet nasıl sağlanır?

              [quote author=Muhammed Dersimi date=1401032158 link=topic=12643.msg173709#msg173709]
              Bid'at Allah'ın kitabından Rasulünün ve ehl-i beyt'inin sünnetinden bulunmayan sonradan çıkmış ve ameli ve itikadi bir hal almış tüm amellerdir.Mesela ilk üç gaasıp'a lanet etmek, matem meclisleri düzenlemek, camilerin aşırıya kaçınılmadan süslenmesi bunlar rasulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellam ve masum imamlarımız aleyhimuselatu vesselam vaktinde olan ya bizzat onların yaptıkları yada yapıldığında buna karşı bir nehiyde bulunmadıkları için bunlar sünnet müstehap ve beğeneimiş şeylerdir kimisi de vaciptir.Amma laneti toplu bir şekilde hoplaya zıplaya yapmak, lanet ederken sövüşü de işe katmak, matem meclislerinin azametine yakışmayan hareketlerle hoplayıp zıplayıp başa kama vurmak, camileri aşırı süslemek sünnilerin akidelerinden ve fıkhından etkilenmek, vahdet adı altında onlara taviz vermek bunlar bid'attir.Bid'atler Kuran-ı kerim'de rasulullah s.a.a.v.'in ve masum imamların sünnetinde ve mutekaddimun (evvelki alimlerimiz şeyh kuleyni şeyh saduk şeyh müfid şeyh tusi allame hilli ve diğerleri rahmetullahi aleyhim ecmain) bunların görüş ve usullerinde bulunmayan ve sonradan çıkmayla da bu var olan nas ve hükümlere aykırı olan herşey bid'attir.Lanet caiz ama masumların yaptığı şekliyle vahdet makul ama sınırı gözetmek kaydıyla islahat güzel ama aslına zıd olmadıkça.[/quote]
              yönetimden bu mesajların ayrı bir başlık altına taşınmasını ve başlığın bidat isminde açılmasını rica ediyorum. bir yerde yazdığımız açıklamayı diğer yerde de yapmamız gerekiyor. çünkü konu hep aynı alanda ilerliyor. muhammed dersimi kardeşimizin yazdıklarının bidat konusu altında toplanmasını istiyorum... yoksa çok yanlış anlaşılmalara neden olacaktır, her yerde aynı açıklamaları yazamayız.

              Yorum

              YUKARI ÇIK
              Çalışıyor...
              X