Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Muaviye Kimdir?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Muaviye Kimdir?

    Muaviye Kimdir?

    Muaviye, Ebu Süfyan'ın oğludur.

    Ebu Süfyan, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) azılı düşmanlarından olup küfür ordularının reisiydi.
    Mekke fethi sırasında, tepesinde kılıcı gördüğü ve canını kurtarmak için başka çare kalmadığı için kelime-i şehadet getirmiş olduğu halde kimi safdiller onu Müslüman bilmektedir halâ.
    Ebu Süfyan İslam'a ve Hz. Resulullah'a (s.a.a) olan nefret ve düşmanlığını mezara kadar sürdürmüş, oğlu Muaviye'yle onun oğlu Yezid'e de bu nefret ve kini aktarmıştır.
    Bir gün Hz. Resulullah (s.a.a) bir grup ashabıyla giderken uzaktan Ebu Süfyan'ın bir binek üzerinde geldiğini gördü, Muaviye hayvanın yularını tutmuştu, Yezid de arkadan hayvanı dehlemedeydi. Allah'ın Resulü (s.a.a) elini göğe kaldırıp "Ya Rabbi!" buyurdu, "Her üçünü de rahmetinden uzak tut!"
    İslam tarihinde hiçbir Müslümanın unutamayacağı en çirkin isim ve en iğrenç karakterlerden biri olan Hind, Muaviye'nin anasıdır.
    Evet, Muaviye'nin babası Ebu Süfyan, anası Hind'dir!..
    Hind, Hz. Resulullah'ın (s.a.a) pek sevdiği amcası Hz. Hamza'yı (r.a) şehid etmek için bir terörist kiralamış ve bu kiralık katilin eliyle o yüce insanı şehid ettikten sonra mübarek na'şının yanına gelip ciğerlerini sökmüş ve bizzat katilin şaşkın bakışları arasında hayvanca bir hırsla şehidin ciğerlerini defalarca ısırmış, parçalamıştı!..
    Buna rağmen cesedi bırakmamış, parmaklarını kesip gerdanlık yaparak boynuna asmıştır.
    Hind'in ölünceye kadar bir hazine gibi koruduğu - ve İslam'ı kabul etmiş gibi göründükten sonra gizlice saklamaya devam ettiği- ve her fırsatta oğullarıyla torunlarına gösterip onlara kin ve nefret aşıladığı "parmak kemikler gerdanığı" budur...
    Bir gün Muaviye'ye "Seni Hz. Resulullah (s.a.a) çağırıyor" dediler.
    Onu çağıran adam bir süre sonra yanlız dönerek Hz. Resulullah'a (s.a.a) "Yemek yediğimi ve gelemeyeceğimi söyleyin" dediğini aktardı.
    Hazret, peşine adam gönderip tekrar çağırttı.
    Muaviye bu kez de aynı cevabı gönderdi ve Hz. Resulullah'la (s.a.a) görüşmektense yemek yemeyi tercih etti.
    Üçüncü kez çağrıldığında da aynı mesajı gönderince Hz. Resulullah (s.a.a) pek rahatsız oldu, elini semaya kaldırıp "İnşaallah hiç doymaz..." buyurdu.
    Tarih kaynaklarında Muaviye'nin çok fazla yemek yediği ve "yedikçe acıkıyorum", dediği ve bir türlü doymak bilmediği kayıtlıdır. Muaviye'nin sofradan çekildiğinde genellikle şu cümleyi söylediği meşhurdur: "Yemek yemekten yoruldum, ama doymadım!"..
    Muaviye, Allah Resulü'nün (s.a.a) bedduasını alan sayılı insanlardan biridir.
    Muaviye, birçok "ilk" e de imza atan bir isimdir.
    İktidara geçtiğinde ve hilafet adına saltanat kurup tahta oturduğunda ilk işi İslam hükümlerini ayaklar altına alıp "geçmiş atalarının örf ve geleneklerine göre" davranmak oldu!

    Şarap içti.

    İpek elbise giydi.

    Altın ve gümüş yemek servisleri kullandı.

    Gınâ -haram çalgıları içeren müzik- meclisleri tertipletti, bu meclislere katıldı.

    İslam fıkhına aykırı, yargılamada bulundu; şeriate aykırı hükümler verdi.

    Hırsızı cezalandırmadı.

    İslam tarihinde "Müslüman" adıyla yağma ve çapulculuğu başlatan ilk isim oldu.

    Siyasi çıkarlar elde etmek için komplolar kurdu.

    Osman'ın faziletleri ve Hz. Ali'nin (a.s) kınanacak vasıfları olduğuna dair hadisler uydurttu ve bunun için yüklüce paralar harcadı!

    Sahabeye sebbettirmek (küfrettirme) bid'atini ilk başlatan da yine o oldu. Hükmü altındaki camilerin imam ve vaizlerine ferman gönderip minberde Hz. Ali'ye (a.s) lanet okutturdu ve nice Müslüman'ın yıllarca bu lanete "amin" diye bağırmasına ve Ali düşmanlığının yayılmasına neden oldu*

    Çarşamba günü, Cuma namazı kıldırdı.

    İslam düşmanlığı doruğa ulaştı.

    İslam halifesine karşı tuğyan etti.

    Hz. Ali şiasını bulduğu yerde öldürttü.

    Şia olan aşiret ve kabileleri çocukları ve kadınlarıyla birlikte topluca katliam ettirdi.

    Baskı, zulüm, işkence, şantaj, sabotaj, terör, yıldırma, dehşet, hakların çiğnenmesi...vb. uygulamalar Muaviye saltanatının en belirgin özelliklerindendi.

    Kimsenin Muaviye'yi eleştirmeye veya ona itirazda bulunmaya cür'eti yoktu.

    Muaciye'yi eleştirmeye veya onun icraatlarına itiraz etmeye kalkışanlar ya acımasızca terör ediliyor, ya da tutuklanarak işkence altında öldürülüyordu.

    Hocr'le adamlarına Muaviye'nin neler yaptığını yazmak bile zordur...

    Muaviye hepsini hepsini öldürttü.

    Amr bin Hımak'ın boynunu vurdurdu.

    Şam, o günlerde bir ülkeydi...

    Şam fetholunduğunda oraya önce Ebu Ubeyde vali olarak gönderilmiş, ama çok geçmeden bu vali vebaya yakalanarak ölmüş ve 2. halife Ömer; Muaviye'nin kardeşi olan Yezid bin Ebu Süfyan'ı Şam valiliğine atamıştı

    Emeviler ve Ebusüfyanoğullarının İslam tarihinde resmen devlet görevine getirilmesi bu tarihe rastlar...

    Emevilere iktidar kapısı 2. halife döneminde açılmıştır.

    Yezid öldüğünde her ne hikmetse halife Şam valiliğini tekrar Emevilere bıraktı ve ölen Yezid'in yerine kardeşi Muaviye atandı!

    Böylece Şam'ın yönetimi bir hanedana bırakılmış oluyordu!..

    Burada, birilerinin diyet borcunun ödenmekte olduğunu sezmek hiç de zor değildir...

    İkinci halife, neden Yezid bin Ebu Süfyan'ı Şam valiliğine atamıştı sahi?

    Ondan sonra Muaviye'yi ataması neyle açıklanabilir?

    Dahası...

    İkinci halifenin, kendisinden sonra ancak Osman'ın halife olarak belirlenebileceğinin apaçık belli olduğu "özel olarak terkibi tertiplenmiş bir şûrâyla" Osman'ın halifeliğini garantilemiş olması neyle açıklanabilir sahi?

    O merhaleye kadar Haşimoğullarından olan hiçkimseye, hatta bir tek Haşimiye bile önemli makamlardan hiçbirinin verilmemesi ve Hâşîmîlerin iktidardan önemle de uzak tutulması da "basit bir tesadüf" müdür gerçekten?"

    Ve... Sorulmaması ötedenberi âdet haline getirilmiş, ve cevabı hep ört-bas edilmeye çalışılmış daha nice sorular...

    Yaradan'ın biricik sevgilisi Habib-i Hûdâ Hz. Resul-ü Ekrem'in (s.a.a) sünnet ve emirlerinin bunca çiğnenip onun soyuna onca kinle davranıldığını ve Allah'ın peygamberinin sarih emirlerine rağmen, tam tersi cihette şahsi görüş ve politikaların yürürlüğe konulup dayatılmış olduğunu görüp de "neden?" diye sormamak mümkün müdür sahi?

    Bir gün Muaviye minberde hutbe okurken bir Müslüman kılıcını çekip tekbir getirerek minbere doğru atıldı. Muaviye'nin özel koruma muhafızları vardı; bu Müslümanı hemen yakalayıp sorguladılar:

    - Bu eyleme neden giriştin? Kimin emriyle yaptın bunu?!

    - Peygamberin emriyle! O büyük peygamberin "Muaviye'nin emîr olduğunu görürseniz kalçasını kılıçla parçalayın!" buyurduğuna bizzat şahid oldum ben!

    - Onu emirliğe kimin atadığını biliyor musun?

    - Hayır.

    - Halife Ömer atadı onu!

    - Öyleyse Ömer haklıdır, duydum ve itaat ettim!!!

    İslam kaynaklarında buörnekler pek çoktur...

    Şam emirliği, Muaviye için halifeliğe tırmanmaya yetecek kadar güçlü bir merdivendi.

    Muaviye'nin Şam emiri olmasına yardım edildi...

    Ve böylece Hz. Peygamber-i Ekren'in (s.a.a) minberine kadar tırmanması sağlandı...

    Hz. Resulullah'ın (s.a.a) minberinde hutbe okumakla meşgul olduğu bir gündü... Abdullah bin Mesud cemaatin arasında ayağa kalkıp "Hz. Resulullah (s.a.a)" dedi, "muaviye'yi benim minberimde görürseniz hemen öldürün!"...

    İktidar, Muaviye'nin biricik aşkıydı, onun için devlet vesile değil, bizzat gayeydi!..
    Kufe şehrini ele geçirdiği gün minbere çıkıp Kufe halkına hitaben şöyle diyordu: "Yemin ederim ki ben namaz için savaşmadım sizinle; oruç, zekat veya hacc ibadeti rahatça uygulansın diye de savaşmadım!.. Siz bütün bu ibadetleri yerine getiriyordunuz zaten. Ben, sadece sizin başınıza geçebilmek için savaştım sizinle!"
    Minberlerde, vaaz ve hutbelerde Hz. Ali'ye (a.s) lanet ve bedduada bulunulması bid'atini koyan kimse de Muaviye oldu.
    Hz. Ali'ye (a.s) sebbettirirken, aslında kimi sebbediyor, kime karşı nefretini kusuyordu Muaviye?..
    O tarihten itibaren sahabeye sebbetmek Müslümanlar arasında gayet normal karşılanır olmuştur.
    Bu iğrenç bid'atin de temelini atma şerefi (!) yine Muaviye'ye aittir!
    Bir gün Muğiyre bin Şu'be Muaviye'ye "Yeter artık!"dedi, "Resulullah'ın soyu olan Haşimoğullarına yaptıkların yeter! Artık onlar, kendilerinden korkmana neden olacak kadar güç ve nüfuz sahibi değil ki!"
    Muaviye nefret dolu bakışlarını uzaklara dikerek "Neler söylüyorsun sen?!" diye çıkıştı Muğiyre'ye "Haşimoğullarından olan o adam (Hz. Resulullah (s.a.a) için Muaviye'nin kullandığı tabir daha ağır, ancak bu kadarını yazabiliyorum ben -Mütercim) öyle bir şey yapmış ki hergün beş kez onun adı Allah'ın adıyla birlikte bütün Müslümanlarca anılmada!.. Muğıyre! Bu ismi mezara gömmekten başka çare yok, anlıyor musun?!"
    Olanca zekâ, kin ve nefretine rağmen Muaviye o yüce ismi mezara gömemedi; bilakis, Hz. Resulullah (s.a.a) ve onun ailesine beslediği o kinle birlikte kendisi gömüldü mezara. O Hazret'in ismi ise her geçen gün daha bir parlayarak güneş misali insanlık ufuklarını aydınlatıyor halâ...
    "Allah, nurunu tamamlayacaktır; kafirler istemese de..."
    Muaviye, İslam devleti adına küfürle uzlaşan bir küfür devletine * resmen eğilerek ona haraç veren ilk Müslüman yöneticidir...
    Bu korkunç zillet ve bu büyük bid'atin ise bir tek nedeni vardı: İslamla savaşabilmek!.. Ali'yle (a.s) savaşırken, Romalıların kendisine saldıramayacağından emin olmak!..
    Muaviye, Yezid'i kendi veliahdi olarak ilan etmek istiyor, ama İmam Hasan (a.s) hayatta olduğu sürece Müslüman halkın önemli bir çoğunluğunun böyle bir zilleti kabule yanaşmayacağını biliyordu.
    İmam'ın eşi Cude binti Eş'as'a yüz bin dinar göndererek "İmam Hasan'ı zehirleyebilirse, onu oğlu Yezid'e nikahlayacağını ve Yezid'den doğacak çocuğunu tahta oturtacağı"nı vaadetti.

    Eş'as'ın kızı, Muaviye'nin gönderdiği özel hazırlanmış zehiri İmam Hasan'ın (a.s) su içtiği testiye dökerek Peygamber çiçeğini şehid etti.

    Yezid'in veliahdlığı ancak Hz. İmam Hasan'ın (a.s) şehadetiyle; tahta oturup dilediğince hüküm sürmesi de ancak Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) şehadetiyle mümkün olmuştur.
    Tarihte, Yezid'in iktidarından daha siyah ve aşağılık bir iktidar görülmemiştir.
    Muaviye iyice hastalanmış, öleceğini anladığı günlerden birinde şu şiiri söylemişti:
    "İktidarı ele geçirmeseydim keşke
    Keşke zevkle tepinmeseydim keyif otlaklarında.
    Keşke mezara giderken insanların saygı gösterdiği
    Bir hırka bir hurma'lık bir derviş gibi olsaydım ben de!"
    Evet, ölüm meleği göğsüne konduğunda "keşke şöyle yapsaydım, keşke şöyle yapmasaydım" diyen pek çok insan vardır.
    Ölüm anında mutluluk duyan insanlarsa pek azdır.
    Muaviye o "pek çok"lardan, Hz. Ali (a.s) ise "pek az"larındandır tarihin...
    Muaviye'nin hastalığı giderek ağırlaşıyor, ölüme adım adım yürüdüğünü görüyordu artık. Son günlerinde Muaviye'nin şuurunu yitirdiği kayıtlıdır. Aklını yitirdiğine delalet eden saçma sorular sormaya, anlamsız şeyle söylemeye başlamıştı. Onun bu hali kızını pek üzüyordu, ağlamakta, figanlar etmekteydi.
    Muaviye öldüğünde Yezid Şam'da değildi.
    Muaviye'nin ölüm haberini Zehhak bin Kays duyuracak ve onun cenaze namazını da yine zehhak kıldıracaktı!
    Mekke fethedildiği sırada Muaviye Yemen'deydi. Babası Ebu Süfyan'ın korkudan Müslüman olduğunu duyunca Yemen'den yazdığı bir mektupta şiir ve nesir diliyle onu kınıyor ve Müslüman olduğu için babasını alaya alıyordu. Kendisi o lahzaya kadar müşrik ve kafir olarak kalmıştı.
    Muaviye Mekke'ye döndüğünde Mekke Müslümanların elindeydi artık! Müşrik olan Muaviye, sığınacak kimse bulamayınca Medine'ye gidip Hz. Peygamber'in (s.a.a) amcası Abbas'ın ayaklarına kapandı ve sözle İslam'ı kabul ettiğini söyledi.
    Abbas, onun için Hz. Peygamber'e (s.a.a) aracılıkta bulunup şefaatini istedi, bu istek kabul edildi ve Muaviye öldürülmekten kurtulmuş oldu.
    Muaviye'nin ne zaman, hangi şartlarda ve nasıl Müslüman olduğu başlıbaşına ilginç ve ibret verici bir tarih kesitidir.
    Muaviye beklemiş ve Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hastalanması ve vefat edeceğinin tahmin edilmesi üzerine Müslüman olduğunu ilan etmiştir.
    Yani Hz. Resulullah'ın (s.a.a) rıhletinden birkaç ay önce Müslüman olmuştur Muaviye! Bu nedenle de o Hazret'in yanında bulunmamıştır pek...
    Kimilerinin zannettiği gibi Muaviye senelerce Hz. Resulullah'ın (s.a.a) hizmetinde bulunmuş değildir asla!
    Bu doğrultuda uydurulan hadislerin çoğu da, bizzat Muaviye'nin saltanatı zamanında ve onun altın keseleri sayesinde uydurulmuş olup Muaviye tarafından tezgahlanan propagandaların bir parçasıdır sadece.

    Bir Alman bilim adamının Şeyh Muhammed Abduh'a "Muaviye, İslam'a fûtuhat kapılarını kapadı" dediği bilinmektedir.
    Bu yerinde, ama başka nedenlere dayalı bir tespittir aslında.
    Muaviye, İslam tarihinde dâhili savaşları başlatan ve bu çirkin bida'ti koyan insandır. Muaviye, kafirlere karşı çekilen kılıcı Müslümanlara karşı kullandırtmasaydı, dahili savaşlar değil, fütuhat sürecekti elbette!
    Bunun yegane sebebi ise Muaviye'nin Müslümanlara "emir" olması bedbahtlığıdır!
    İslam peygamberinin (s.a.a) hak vasisi de onunla uğraşmak zorunda kalmaz, iktidarının bütün zaman ve imkanlarını Muaviye'nin oyunlarını bozup onun saldırgan ordularının tecavüzlerine karşı koymaya harcamak mecburiyetinde olmazdı.
    Dost görünümlü düşmanla savaşmak düşman görünümlü düşmanla savaşmaktan elbette ki daha zordur.
    Evet, İslam ve insanlık tarihinin en yalın hakikatlerinden biridir bu:
    Şam valisi Muaviye olmasaydı...
    Daha yerinde bir deyişle Muaviye Şam valisi olmasaydı Müslümanlar yıllarca dahili savaşlara girip birbirini kırmakla meşgul olmayacak, bunun yerine İslamı bütün dünyaya yayacaklardı. O günlerde zaten hızla ilerleyip yayılmakta olan İslam bütün insanlığı kurtaracak, küfrün bedbahtlığına gömülen bir tek insan kalmayacaktı bugün!

    Zulüm ve haksızlığın kökü kazınmış, adalet güneşi bütün insanlığın iliklerini ısıtmış olacaktı bugün...
    Şam valisi olmasa, müminlerin emiri Hz. Ali (a.s) şehid edilmeyecekti.
    Şam valisi olmasa Hz. Hasan (a.s) şehid düşmeyecekti.
    Şam valisi olmasa Hz. Hüseyin (a.s) şehid olmayacaktı...
    Hatta hiçbir mazlum, bir zalim tarafından öldürülemeyecekti artık.
    Çünkü adalet egemen olduğu bir dünyada zalimin zulmedecek gücü kalır mı?
    Mahrumiyet ve yoksulluk ortadan kalkar, yoksul kimse bulunmazdı o zaman...
    Yeşil saraylarda yutulan ve sahabe olarak geçinenlerin -öldükleri zaman- zulalarından çıkarılan ve ancak baltayla kırılıp parçalanabilen külçe altınlar, İslam ümmetinin yoksullarına harcansa ve o muazzam servetler Ali'nin (a.s) adaletiyle kullanılmış olsaydı Müslümanlar içinde bir tek fakir insan kalır mıydı sahi?
    Parası olmadığı için evlenemeyen genç kalır mıydı?
    Muaviye Şam valisi olmasa kimsenin burnu dahi kanamaz, Yezid halife olmaz, İbni Ziyad, Şimr, Sa'doğlu Ömer...vb'leri olmaz bu kaatiller ve hainler bunca katliam ve cinayet işleyemezdi.
    Muaviye'nin İslama soktuğu bid'atlerden biri de cebriye ve kadercilik ekolünü Müslümanlar arasında yaymasıdır. İşlediği zulümleri "kader" telakki ettirebilmek ve Müslümanları her vak'a karşısında salt teslimiyete yöneltmek için yapmıştı bunu. Böylece kimse onun icraatlarına karşı çıkmayacak ve iktidarı güvencede olacaktı!
    Muaviye'nin üç günlük iktidar için İslama soktuğu bu bid'at, İslam ümmetine çok pahalıya mal olmuş, bugün bile çoğu Müslümanlar bu belaya müptelâ olmaktan kurtulamamıştır!
    Yezid'in Kufe valisi İbni Ziyad'la Hz. İmam Hüseyin'in (a.s) biricik yâdigarı İmam Seccad Zeyn'ul Âbidin hazretleri (a.s) arasında geçen konuşma ve bu konuşma sırasında İbni Ziyad'ın söyledikleri, söz konusu bid'at konusunda yeterince bilgi vermektedir zaten...

    -*-






    --------------------------------------------------------------------------------

    * - Hz. Ali'nin (a.s) şehadet haberi Şam'a ulaştığında, onun namaz kılarken terör edildiğini duyan çoğu Şamlı Müslüman "Ali namaz kılıyor muydu ki?!!" diyerek hayretini gizleyememiştir. İ. Bendiderya

    #2
    Ynt: Muaviye Kimdir?

    [tt]Ol saâdet güneşi,ilhâm ile söyledi,
    Parmağıyla gösterdi,İbn-i As,Muaviye’yi.
    “Görürseniz ayırın,şu iki bağileri,
    Hayır ile cem olmaz,bunlar asla ebedi.”
    [/tt]

    DEĞERLİ KARDEŞİM MELİS, FORUMDA HER TÜRLÜ İNANCA VE DÜŞÜNCEYE SAYGI AÇISINDAN SON SATIRINIZI SİLİYORUM. MÜMKÜNSE, TARİHİ BELGE VE BİLGİLERLE KONUYU AYDINLATMANIZ DAHA FAYDALI OLACAKTIR.

    Yorum


      #3
      Ynt: Muaviye Kimdir?

      Hz. Muaviye (radıyAllahü teâlâ anh)
      , Peygamber efendimizin kayınbiraderi ve vahiy kâtibi idi. Resulullahın zevcelerinden Habibe validemizin kardeşidir. Eshab-ı kiramın büyüklerindendir. Öleceği zaman, Resulullahın kendisine hediye ettiği bir gömleğe sarılıp, hazinesinde saklamış olduğu, Resulullahın mübarek saç ve tırnak kesintilerinin de gözlerine ve ağzına konularak defnedilmesini vasiyet etmişti. Kabri Şam’dadır.

      Mekke fethedildiği gün babası ile beraber, Resulullahın önünde müslüman oldu.
      Hz. Muaviye, Peygamber efendimizin kâtiplerinden idi. Yazısı güzel idi. Fasih, halim, vakur idi.
      Zeyd ibni Sabit diyor ki:
      Muaviye, Cebrailin getirdiği vahyi ve Peygamber efendimizin mektuplarını yazardı.

      Fahr-i âlemin emniyetlisi idi. Bu yüksek rütbe, derecesinin ne kadar yukarı olduğunu gösterir. Bu büyük zata dil uzatanlar, Server-i âlemin Kur’an-ı kerimi yazmakta emniyet ettiğine dil uzatmış olurlar.
      Abdullah ibni Mübarek hazretlerinin ilminin derecesini bilmeyen bir müslüman yoktur. Din imamı idi. Her ilimde ileri, her işi ilmine uygun idi. Peygamber efendimizin ilmine tam vâris idi. İşte bu büyük âlim buyuruyor ki:
      (Hz. Muaviye, Resulullahın yanında giderken, bindiği atın burnuna giren toz, Ömer bin Abdülaziz’den bin kere efdaldir.)

      İkinci binin müceddidi imam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
      (Hz. Muaviye’nin yanılması, Resulullahın sohbeti bereketi ile, Veysel Karani’nin ve Ömer bin Abdülaziz’in doğru işlerinden daha hayırlı oldu. Bunun gibi, Amr ibni As’ın yanlış bir işi, o ikisinin şuurlu işinden daha üstün oldu.) [c.1, m.120]

      Din-i İslamın en büyük âlimlerinden İbni Hacer-i Mekki hazretleri de buyuruyor ki:
      (Şüphe yoktur ki, Hz. Muaviye Sahabe-i kiramın nesep itibariyle büyüklerindendir. Peygamber efendimize nesep ile ve nikah ile çok yakın ve mahremleridir. Server-i âlem, Onun hilm ve sehasını meth ve sena buyurdu. Onda İslamiyet, sohbet, nesep, nikahla akrabalık şerefleri toplanmıştır ki, bunların her biri, Cennette Resulullahın yanında bulunmaya sebep olan şereflerdir. Bunlara hilm ve ilim ve Halifelik şerefleri de katılınca, kalbinde az bir safa ve sıdkı ve salahı ve imanı ve izanı olan kimse için artık bu hususta fazla anlatmaya lüzum kalmaz.) [Sava’ik-ul-muhrika]

      Hz. Muaviye, Huneyn Gazasında Resulullahın önünde babası ile birlikte kahramanca çarpıştı. Tebük Gazvesine katıldı. Veda Haccında bulundu. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer zamanlarında Suriye taraflarındaki savaşlara katıldı. Hz. Ömer, onu Şam valisi yaptı. Hz. Ömer zamanında 4 yıl, Hz. Osman zamanında 12 yıl, Hz. Ali zamanında 5 yıl, Hz. Hasan zamanında altı ay Şam’da 21.5 sene vali oldu. [41.] senede, Kufe’de halife seçildi. 19 sene, dört ay halifelik yaptı.

      Aklı, zekası, fesahatı, sabrı, yumuşaklığı, ikramı, cömertliği fevkalade çok idi. Müslümanların başına geçeceği, hadis-i şerifte bildirildi. Kendisinden çok hadis-i şerif alındı, kitaplara yazıldı. Bu da, büyüklüğünü ve kendisine güvenildiğini göstermektedir.

      İslamiyet’in yayılmasında kıymetli ve pek çok hizmetlerde bulundu. Miladi 662’de Sicistan’ı, 663’de Sudan’ı, bir sene sonra Afganistan’ı, Kâbil şehrini ve Hindistan’ın kuzey kısmını, 665’te Tunus’u (Afrikiyye’yi) aldı. 668’de gemilerle gittiği Kıbrıs’ı ve iki sene sonra da İran’daki büyük Kuhistan eyaletini fethetti. Yine aynı sene Bizans İmparatoru Dördüncü Kostantin zamanında, oğlu Yezid’i büyük bir ordu ile İstanbul’un fethi için gönderdi ve şehir kuşatıldı. Kostantin, her sene büyük miktarda vergi vermek şartıyla barış yapmak zorunda kaldı.

      673’de Ubeydullah bin Ziyad’ı Horasan’daki orduya kumandan yapıp, Ceyhun Nehrini develerle geçerek Buhara’yı aldı. Hz. Ömer tarafından fethedilen Kudüs hıristiyanlara geçince, Hz. Muaviye şehri tekrar ele geçirdi. Yemen, Mısır, Kayrevan, Irak, Azerbaycan, Anadolu, Horasan ve Maveraünnehire hakim oldu. Müslümanlar tarafından çok sevildi. Peygamber efendimiz, Hz. Muaviye’ye, (Ey Muaviye! Memleketlere hakim olduğun zaman, iyilik et!) buyurmuştur. Resulullahın sohbeti ve hayır dualarının bereketiyle, İslamiyet’in tesir sahasını çok genişletti ve İslamiyet’ten hiç ayrılmadı.

      Hz. Muaviye, uzun boylu, beyaz tenli, heybetliydi. Güzel konuşur, adaletli davranırdı. Çalışkan, gayretli, azimliydi. Arabistan’da meşhur olmuş dört dâhi Sahabiden birisidir. Sanki her bakımdan devlet başkanı olmak için yaratılmıştı. Hatta Hz. Ömer, Hz. Muaviye’ye her bakışta; Bu, ne güzel bir Arap sultanıdır derdi. Cins atlara biner, kıymetli elbiseler giyerdi. Resulullahın sohbetinin bereketiyle şeriattan hiç ayrılmazdı. Hz. Ali onun hakkında; Muaviye’nin idaresini kötülemeyiniz! Zira onu kaybederseniz başların koptuğunu ve düştüğünü görürsünüz buyurmuştur. (Kısas-ı Enbiya, Mirat-i Kâinat, Medaric-ün-nübüvve)

      Hz. Ali ile birbirlerine beddua ettikleri asla doğru değildir, bunu ibni Sebecilerin uydurmuş olduğu kıymetli kitaplarda yazılıdır. Yalan olduğunu şu âyet-i kerime de açıkça bildiriyor:
      (Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların [Eshab-ı kiramın] hepsi, kâfirlere karşı çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır.) [Feth 29]

      Birbirlerine karşı merhametli olan, birbirini seven insanlar birbirlerine beddua eder mi hiç? Hâşâ Allahü teâlâ yalan mı söylüyor?

      Peygamber efendimizin kayınbiraderi olan Hz. Muaviye, Peygamberimizden hayır dua aldı ve övüldü. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
      (İşlerinizde Muaviye’yi bulundurunuz. Çünkü, o kavi ve emindir.) [Tathir-ül-cenân]
      (Ümmetimin en halimi ve cömerdi Muaviye bin Ebu Süfyan’dır.) [İ.Süyuti]
      (Muaviye’nin mülk sahibi olmasına fazla zaman geçmez.) [Deylemi]

      Hz. Hasan diyor ki:
      Resulullah, (Bir gün gelir, Muaviye devlet başkanı olur) buyurdu. (Deylemi)

      (Ya Rabbi, onu [Muaviye’yi] hâdi ve muhdi eyle) [Tirmizi] (Yani, Onu doğru yola ulaştır ve doğru yola ulaştırıcı eyle!)

      (Ya Rabbi, ona [Muaviye’ye] kitap öğret, ülkelere sahip et ve azaptan koru.) [İ.Ahmed, Taberani, Ebu Nuaym, Ebu Ya'la, İ.Asakir]

      Ebu İdris el-Havlani anlatır:
      Hz. Ömer, Umeyr İbnu Sad’ı Humus valiliğinden azledince yerine Muaviye’yi tayin etti. Halk, "Umeyri azledip Muaviye’yi mi tayin etti" diye mırıldandı. Umeyr; "Muaviye’yi hayırla yâd edin. Zira ben Resulullahın, (Allah’ım, onunla (insanlara) hidayetini ulaştır!) dediğini duydum dedi. (Tirmizi)

      İbnu Meryem el-Ezdi anlatır:
      Muaviye’nin yanına girmiştim. Bana, seni hangi rüzgar attı diyerek ziyaretimden memnuniyeti izhâr etti. Ben de, Resulullahtan işitmiş olduğum şu hadisi size hatırlatmayı düşündüm dedim:
      (Allah kime Müslümanların işlerinden bir şeyler tevdi eder, o da onların ihtiyaçlarını, isteklerini, darlıklarını giderirse, kıyamet gününde Allah da onun ihtiyaç, istek ve darlıklarını giderir.) Râvi der ki, bunun üzerine Hz. Muaviye insanların ihtiyaçlarıyla ilgilenmek üzere görevliler tayin etti. (Tirmizi, Ebu Davud)

      Âmir İbnu Sa'd babasından naklen anlatır:
      Resulullah Beni Muaviye Mescidine girdi. Orada iki rekat namaz kıldı, biz de onunla beraber kıldık. Sonra uzun uzun dua etti. Sonra yanımıza döndü. Buyurdu ki:
      (Rabbimden üç şey talep ettim. İkisini verdi, birini geri çevirdi: Rabbimden ümmetimi umumi bir kıtlıkla helak etmemesini talep ettim, bunu bana verdi. Ümmetimi suda boğulma suretiyle helak etmemesini diledim, bana bunu da verdi. Ümmetimin kendi aralarında savaşmamalarını da talep etmiştim, bu geri çevrildi.) [Müslim]

      Resulullahın torunlarından seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:
      (İmam-ı Ali şehid olunca, imam-ı Hasan müslüman kanı dökülmemesi ve rahat etmeleri için hilafeti bırakmak istedi. Muaviye’ye teslim eyledi. Onun emirlerine tâbi oldu. O günden itibaren Muaviye’nin hilafeti hak ve sahih oldu. Böylece, (Bu oğlum seyyiddir. Allahü teâlâ, onun ile, müminlerden, iki büyük fırka arasını bulur, barıştırır) hadis-i şerifinin manası meydana çıktı. Muaviye de, imam-ı Hasan’ın tâbi olması ile, dine uygun halife oldu. Böylece, müslümanlar arasındaki bütün anlaşmazlık sona erdi.) [Gunye]

      Hz. Hasan, hilafeti kendi arzusu ile Hz.Muaviye’ye bıraktı. Onu halife olmaya layık görmeseydi, hilafeti bırakmazdı. Onunla harp ederdi. Hz. Hasan, layık olmayan birine hilafeti bıraktı, demek, Hz. Hasan’ı kötülemek olur. (H.S. Vesikaları)

      Hadis imamlarından İbni Asakir bildiriyor ki:
      Resulullah, Muaviye’ye, (Benden sonra, ümmetimin üzerine hakim olursun. O zaman, iyilere iyilik et, kötüleri de affet!) buyurdu.

      Hz. Ali, (Muaviye, hiç mağlup olmaz) hadis-i şerifini hatırlasaydım, Muaviye ile savaşmazdım buyurdu. İmam-ı Beyheki de diyor ki: Hz. Ali buyurdu ki, Resulullahtan işittim, (Ümmetimden bazıları, Eshabımı kötüleyecekler. Bunlar, Müslümanlıktan ayrılacaklardır) buyurdu. (Mevahib-i ledünniyye)

      İmam-ı a'zam hazretleri, (Eshab-ı kiramın hepsini hayırla anarız) buyurdu. İmam-ı Şafii ve Ömer bin Abdülaziz de, Eshab-ı kiram arasındaki savaşlar hakkında (Allahü teâlâ, ellerimizi, bu kanlara bulaşmaktan koruduğu gibi, biz de, dilimizi tutup, bulaştırmayalım!) buyurdu. (M.Rabbani c.2, m.96)

      İmam-ı Gazali hazretleri de (Dinimizi bize ulaştıran Eshab-ı kiramdır. Onlardan birini kötülemek, dini yıkmak olur) buyurdu. İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki: Abdullah ibni Abbas buyuruyor ki: Cebrail aleyhisselam Peygamber efendimize geldi (Ya ResulAllah! Muaviye’yi sana tavsiye ederim. Kur'an-ı kerimi yazdırmakta ona emniyet et, güven) dedi. Yine aynı sayfada yazıyor ki, Resul-i ekrem, bir gün mübarek zevcesi Ümm-i Habibe’nin odasına geldi. O esnada Hz. Muaviye başını, kız kardeşi Ümm-i Habibe’nin kucağına koymuş uyuyordu. Resul-i ekrem bu hâli görünce, (Ya Habibe! Kardeşini bu kadar çok mu seviyorsun?) buyurdu. O da evet deyince, Peygamberimiz buyurdu ki, (Onu Allah ve Resulü de seviyor.) [Tathir-ül-cenân s. 27]

      İslam düşmanları, İslamiyet’i içerden yıkmak için Ehl-i beyti nebeviyi facia ve felaketlere sürüklemişler. Bu cinayetlerini Ehl-i sünnete mal ederek, bu bahane ile İslamiyet'in bekçisi olan Eshab-ı kirama ve bunların yolunda olan Ehl-i sünnet âlimlerine saldırmışlardır. Müslümanların, bu tuzaklara düşmemek için, çok uyanık olmaları lazımdır. (H.S. Vesikaları)

      Yorum


        #4
        Ynt: Muaviye Kimdir?

        BAKIN BEN MUAVİYE MELUNUNA HZ DEMEDİĞİM İÇİN KAÇ FORUMDAN KOVULDUM..
        EĞER BURASI EHLİBEYTÇİ FORUMSa ANKEBUTUN BU YAZISI SİLİNMELİ!

        Yorum


          #5
          Ynt: Muaviye Kimdir?

          [quote author=Melis link=topic=1587.msg9878#msg9878 date=1236459162]
          BAKIN BEN MUAVİYE MELUNUNA HZ DEMEDİĞİM İÇİN KAÇ FORUMDAN KOVULDUM..
          EĞER BURASI EHLİBEYTÇİ FORUMSa ANKEBUTUN BU YAZISI SİLİNMELİ!
          [/quote]

          benim yazımda ne var,illa Muaviyeye hakaretmi etmem gerek burada barınmam için

          Yorum


            #6
            Ynt: Muaviye Kimdir?

            [tt]SENİN YAZIN BAŞTAN AŞAĞI ŞİA İNANCINA TERS...
            MUAVİYE GİBİ EHLİBEYT DÜŞMANI BİR MELUNA HZ. DEMEN EHLİBEYT SEVENLERLE ALAY ETMEKTİR....
            [/tt]

            Yorum


              #7
              Ynt: Muaviye Kimdir?

              [quote author=Melis link=topic=1587.msg9882#msg9882 date=1236459866]
              [tt]SENİN YAZIN BAŞTAN AŞAĞI ŞİA İNANCINA TERS...
              MUAVİYE GİBİ EHLİBEYT DÜŞMANI BİR MELUNA HZ. DEMEN EHLİBEYT SEVENLERLE ALAY ETMEKTİR....
              [/tt]
              [/quote]

              Şia inancına ters dediğiniz şey ehli sünnet inancıdır,Bu forumda ehli sünnet inancı doğrultusunda yazmak yasak mı?
              ben kurallarda böyle bir madde göremedim yasaksa bilelim ona göre davranalım.

              Yorum


                #8
                Ynt: Muaviye Kimdir?

                [tt]AMA Şİİ FORMUNDA İNANCA SAYGI BEKLİYORUM.......[/tt]

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Muaviye Kimdir?

                  [quote author=Melis link=topic=1587.msg9884#msg9884 date=1236460426]
                  [tt]AMA Şİİ FORMUNDA İNANCA SAYGI BEKLİYORUM.......[/tt]
                  [/quote]

                  ben sizin hangi inancınıza saygısızlık ettim öğrenebilirmiyim?

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Muaviye Kimdir?

                    selamun aleykum;
                    haklısınız bıze ters ama bu kadarda sert olmayalım.benım bırcok sunnı arkadasım kendılkerınınde muavıyeye artık hz demedıgını ıddaa edıyor ama bu yonde bı arastırma yapmadım .kesın bırsey soluyememm.melıs bacım bız ınsanları susturark bu konuma gelmedık susuturupta forumdan atanlar beklllıdıer bız asla oyle olmayalımkı farkımızı ortaya koyalım.
                    EGER ANKEBUTU SITEDEN ATARSAK BIZIM ONLARDAN NE FARKIMIZ OLUR???
                    selametle kalın ayrıca hıc bır sia hz denımesıne tahammul bıle edemez haklısınız.
                    Ey ateş!
                    Seninle ululuk tasladı şeytan.
                    Ve ey insan!
                    Ateş ile olur insan hep hüsran...

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Muaviye Kimdir?

                      melis kardeşim hassasiyetinizi anlamamak elde değil lakin
                      ankebut kardeş bu yazısında inandığı , ikna olduğu fikri savunan ve ehli sünnetinde bir kısmının bu konuda hemfikir olduğu bir mevzuda beyanatta bulunmuş,
                      şahsi hakaret içermediği sürece insanların hangi bikirden inanç mezhebden olursa olsun yazışmalarında ne sakınca olabilirki.
                      Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir, fakat çoğu bilmezler. (Zümer 27)

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Muaviye Kimdir?

                        [quote author=ankebut link=topic=1587.msg9885#msg9885 date=1236460466]
                        [quote author=Melis link=topic=1587.msg9884#msg9884 date=1236460426]
                        [tt]AMA Şİİ FORMUNDA İNANCA SAYGI BEKLİYORUM.......[/tt]
                        [/quote]

                        ben sizin hangi inancınıza saygısızlık ettim öğrenebilirmiyim?
                        [/quote]

                        [tt]SİZİN ANLAYIŞINIZMI KIT?

                        BU KONUNUN İLK YAZISINI OKUYUN , BİRDE SİZİN MUAVİYE YAZINIZI OKUYUN VE ARADAKİ BÜYÜK FARKI FARKEDİN?
                        ARTIK ANLIYAMIYORSANIZ PES YANİ!!
                        [/tt]

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Muaviye Kimdir?

                          aradaki fark şii-sünni farkıdır.Eğer benim yazdıklarıma itirazınız varsa buyrun itirazınızı yapın.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Muaviye Kimdir?

                            [tt]BEN SÜNNİ KARDEŞLER İLE MUAVİYE KONUSUNDA ÇOK MÜNAZARA YAPTIM VE ŞUNU GÖRDÜM..

                            "MUAVİYE MEZARINDAN KALKIP (-BEN CEHENNEMLİKİM!) DESE DE HİÇ BİR SÜNNİ ONA SAYGI DUYMAKTAN VAZGEÇMEZ..."

                            O YÜZDEN İLİM YOLU İLE BU TAASSUBUN KIRILAMAYACAĞINI ANLADIM, YANİ BOŞU BOŞUNA KENDİMİ YORMAM ARTIK!
                            [/tt]

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Muaviye Kimdir?

                              bacim kizmakta haklisin elbette, bizide 12'den vuran cümleler bunlar elbette
                              ama unutmayalim asirlarca kulaklarina telkin edilmis seyler var
                              bak bende siiligi sonradan tanidim, Rabbim nasib etmeseydi bende hala ayni seyleri söylüyor olacaktim
                              üstelik ben bu kadar ilimlida degildim, onlardan birine laf söyleyene agir tepkiler veriyordum
                              kimin ne olacagi belli olmuyor ki
                              bizler cevaplarimizi verelim
                              o anlamazsa bir baskasi anlar
                              malesef sen o sekil deneyimlemissin
                              ama baska hallerde mevcut

                              ben senin bu konuyu bir kac soru ile baglayabileceginden süphe etmiyorum


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X