Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

imamlar a.s ve sultanlar

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    imamlar a.s ve sultanlar

    BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHİM
    HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBİNE
    VE SELAM OLSUN MEVLAMIZ MUHAMMEDE VE TERTEMİZ EHLİ BEYTİNE

    bundan sonra... inşaAllah bu başlık altında tarihi çarpıtarak, tahrif ederek ortalığa atılan"Ehli Beyt ile halifeler arkadaşdı", "İslam'ın maslahatı için imamlar a.s onlarla işbirliği yapmıştır", "Hz. Ali Ebu Bekir'in şeyhulislamlığını yapmıştır" ve s. gibi safsatalara cevap vereceğiz.

    #2
    Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

    1. imam İran savaşlarında Ömer’e yardımcı oldu mu? nasibilerin yalan ve ithamları ile İslam tarihinde tahrif ettikleri konulardan birisi de imamlarımız a.s’ın güya nasibi kralları ile dost oldukları, iyi ilişkiler içerisinde olduklarıdır. Bu konudaki değişik ve çeşitli iddalarından birisi de imam Ali a.s’ın nasibi kralı Ömer b. Hattab’a İran savaşlarında akıl vererek yardımcı olduğudur ki, bu iddalarına delil olarak Seyyid Razi r.a’ın "Nehcul Belağa" kitabından bir hutbeyi göstermektedirler. Biz inşaAllah öncelikle "Nehcul Belağa"dan hutebnin aslını aktaracak, daha sonra ise onun senedini, kaynağını ve sıhhatini araştıracağız.

    Seyyid Razi r.a "Nehcul Belağa"nın hutbeler bölümünde imam Ali a.s’ın İran savaşları sırasında Ömer b. Hattab’a akıl vererek şöyle dediğini rivayet etmiştir:

    • [li]ومن كلام له (عليه السلام) وقد استشاره عمر بن الخطاب في الشخوص لقتال الفرس بنفسه
      Ömer b. Hattab’ın İranlılarla bizzat savaşma isteği ürerine Hz. Ali a.s şöyle buyurmuştur:

      إِنَّ هذَا الاَْمْرَ لَمْ يَكُنْ نَصْرُهُ وَلاَ خِذْلاَنُهُ بِكَثْرَة وَلاَ بِقِلَّة، وَهُوَ دِينُ اللهِ الَّذِي أَظْهَرَهُ، وَجُنْدُهُ الَّذِي أَعَدَّهُ وَأَمَدَّهُ، حَتَّى بَلَغَ مَا بَلَغَ، وَطَلَعَ حَيْثُ طَلَعَ، وَنَحْنُ عَلَى مَوْعُود مِنَ اللهِ، وَاللهُ مُنْجِزٌ وَعْدَهُ، وَنَاصِرٌ جُنْدَهُ.
      وَمَكَانُ الْقَيِّمِ بِالاَْمْرِ(3) مَكَانُ النِّظَامِ(4) مِنَ الْخَرَزِ يَجْمَعُهُ وَيَضُمُّهُ: فَإِنِ انْقَطَعَ النِّظَامُ تَفَرَّقَ وَذَهَبَ، ثُمَّ لَمْ يَجْتَمِعُ بِحَذَافِيرِهِ(5) أَبَداً. وَالْعَرَبُ الْيَومَ وَإِنْ كَانُوا قَلِيلاً، فَهُمْ كَثِيرُونَ بَالاِْسْلاَمِ، عَزِيزُونَ بَالاجْتَِماعِ!
      فَكُنْ قُطْباً، وَاسْتَدِرِ الرَّحَا بِالْعَرَبِ، وَأَصْلِهِمْ دُونَكَ نَارَ الْحَرْبِ، فَإِنَّكَ إِنْ شَخَصْتَ(1) مِنْ هذِهِ الاَرْضِ انْتَقَضَتْ عَلَيْكَ الْعَرَبُ مِنْ أَطْرَافِهَا وَأَقْطَارِهَا، حَتَّى يَكُونَ مَا تَدَعُ وَرَاءَكَ مِنَ الْعَوْرَاتِ أَهَمَّ إِلَيْكَ مِمَّا بَيْنَ يَدَيْكَ.
      إِنَّ الاَعَاجِمَ إِنْ يَنْظُرُوا إِلَيْكَ غَداً يَقُولُوا: هذا أَصْلُ الْعَرَبِ، فَإِذَا اقْتَطَعْتُمُوهُ اسْتَرَحْتُمْ، فَيْكُونُ ذلِكَ أَشَدَّ لِكَلَبِهِمْ عَلَيْكَ، وَطَمَعِهِمْ فِيكَ.
      فَأَمَّا مَا ذَكَرْتَ مِنْ مَسِيرِ الْقَوْمِ إِلَى قِتَالِ المُسْلِمِينَ، فَإِنَّ اللهَ سُبْحَانَهُ هُوَ أَكْرَهُ لِمَسِيرِهِمْ مِنْكَ، وَهُوَ أَقْدَرُ عَلَى تَغْيِيرِ مَا يَكْرَهُ.
      وَأَمَّا مَا ذَكَرْتَ مِنْ عَدَدِهِمْ، فَإِنَّا لَمْ نَكُنْ نُقَاتِلُ فِيَما مَضَى بِالْكَثْرَةِ، وَإِنَّمَا كُنَّا نُقَاتِلُ بِالنَّصْرِ وَالْمَعُونَةِ!
      bu işte kazanmanın veya kaybetmenin azlıkla ve çoklukla hiç bir ilgisi yoktur. Bu din, Allah’ın ortaya koyduğu dini; bu ordu da onu hazırlayıp yardım ettiği ordusudur. Böylece varacağı yere varmış, doğduğu yerden doğmuştur. Biz Allah’ın vaadine güvenmekteyiz; Allah vaadini yerine getirir, ordusuna yardım eder. Yöneticinin konumu boncuk dizilen ipin konumu gibidir; boncuklar ona dizilir ve boncukları ip bir araya getirir. İp koparsa düzen bozulur, boncuklar dağılır gider, hiç bir zaman aslına uygun olarak dizilemezler. Araplar bugün her ne kadar azınlıkta olsa da, İslam sayesinde çoğalmış, birlikleriyle de güçlü olmuşlardır. O halde sen kutup ol, değirmeni Araplar vasıtasıyla döndür ve onları savaş ateşine sok. Çünkü eğer sen bu topraklardan çıkarsan, etraftaki Araplar ahdini bozar, böylece ardında bıraktığın İslami sınırlar önündekinden daha önemli olur. Acemler yarın seni görünce; "bu Arabın aslı, onu kestiğiniz zaman rahata erersiniz" derler. Bu düşünce, sana en şiddetli saldırıların yapılmasına, seni ortadan kaldırma arzusuyla hareket etmelerine sebep olur. Müslümanlarla savaşmaya geldikleri hususunda söylediklerine gelince; onların böyle yapmalarını noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah daha çok istemez. Ve istemediğini değiştirmeye en çok muktedir olan da O’dur. Sayılarının çokluğunu söylemene gelince, biz geçmişte çoklukla savaşmadık. Aksine, Allah’ın nusretine, yardımına güvenerek savaşırdık.

      Seyyid Razi, "Nehcul Belağa", sayfa 312-313, 146-cı hutbe
      [/li]


    şüphenin cevabı: bilindiği gibi Seyyid Razi r.a’ın "Nehcul Belağa" kitabı bazen şii, bazen sünni ve bazen de her iki mezhebinin kaynaklarında imam Ali a.s’a nispet edilen hutbe ve mektupların bir araya toplanmış olduğu bir kitaptır. Fakat Seyyid Razi r.a bu işi yaparken hadisleri senedleri ile birlikte yazmamış, sadece metinlerii zikretmiştir. O yüzden “Nehcul Belağa”da geçen her hangi bir hutbenin veya mektubun senedini göre bilmemiz için Seyyid Razi r.a’ın bunları aldığı ana kaynaklara bakmamız gerekir. işte üzerinde konuşmakta olduğumuz bu hutbe de hem şia ve hemde nasibi kaynaklarında senedi ile birlikte rivayet edilmiştir. O yüzden biz burada her bir mezhebin kaynaklarında bu hutbe için zikredilmiş olan senedleri aktaracak, daha sonra ise onu inceleyeceğiz.

    Şia kaynaklarında hadisin senedi: Şia kaynaklarında bu hadisi sadece Şeyh Müfid "el-İrşad" kitabında rivayet etmiştir ki, onun senedi şu şekildedir:

    • [li]ما حدث به شبابة بن سوار، عن أبي بكر الهذلي قال: سمعت رجالا من علمائنا يقولون
      Şibabe b. Sivar bana Ebu Bekir el-Huzali’den anlattı, dedi ki: alimlerimizden bir adamın şöyle dediğini duydum:

      Şeyh Müfid r.a, "el-İrşad", 1/207
      [/li]


    bu senedin zayıflığı bir kaç cihetten sabittir. Öncelikle ravi Şibabe b. Sivar ile Şeyh Müfid r.a arasında inkita vardır. zira Şibabe b. Sivar hicri 206 yılında vefat etmiştir, Şeyh Müfid r.a ise 336 yılında dünyaya gelmiştir. Binaenaleyh, bu cihetten hadis munkatıdır.

    saniyen, her iki ravi yani Şibabe b. Sivar ve Ebu Bekir el-Huzali meçhuldürler. Şeyh Şahrudi r.a Şibabe b. Sivar hakkında diyor ki:



    yine Şeyh Şahrudi r.a diğer ravi Ebu Bekir el-Huzali hakkında diyor ki:


    ve sonra olarak, Ebu Bekir el-Huzali bu sözleri aktardığı şahsı “alimlerimizden bir adam” şeklinde vasf ediyor ve hakkıda bilgi vermiyor. Bu açıdan da hadis meçhuldür.

    görüldüğü gibi hadis çok zayıf (zayıf cidden) seviyesindedir ve senedindeki ravilerin hepsi meçhul, isnadı ise munkatı (kopuk)’tur.

    sünni kaynaklarında hadisin senedi: İslami/Şii kaynaklarında bu hadisin senedi araştırıp durumunu ortaya koyduktan sonra sünni kaynakları bizi ilgilendirmez zira olar bize karşı hüccet koumunda değildir. ancak, biz bu mektubun hatta nasibiler nezdinde bile sahih olmadığını inşaAllah ıspat edeceğiz.

    bu hutbeyi sünni kaynaklarından "Tarih et-Taberi"de bulduk ki, onun senedi şöyledir:

    • [li]كتب إلي السري عن شعيب عن سيف عن حمزة عن أبي حمزة عن أبي طعمة قال
      Sırrı’nın kitabında Şuayb’dan, o Seyf’ten, o Hamza’dan, o Ebu Hamza’dan, o da Ebu Talha’dan şöyle rivayet etmiştir:

      Taberi, "Tarih et-Taberi", 3/210-211
      [/li]


    bu senedde geçen ravilerden ikisi yalancı, biri ise meçhuldür. Şimdi raviler hakkında nasibi rical kitaplarından bilgi sunuyuyoruz:

    1. Seyf b. Ömer (سيف بن عمر): hadisimizin ikinci ravisi olan bu şahıs emevi sarayının baş mollalarından ve döneminin büyük yalancılarından olan bir zındıktır. Nebi s.a.a’in vefatı sonrasında insanların irtidad etmeleri, Ebu Bekir’in bu mürtedlerle savaşıp sözde İslamı kurtarması ve s. gibi masallar onun uydurmalarındandır. muhakkık Seyyid Askeri r.a onun uydurarak nasibi ricaline dahil ettiği 150 sahabe tespit etmiştir, bkz: Allame Seyyid Askeri r.a, "150 uydurma sahabe"

    işte bu zındık ve yalancı nasibi hakkında nasibilerin rical ilminde otorite alimlerinden ibni Hacer diyor ki:

    • [li]سيف بن عمر التميمي البرجمي (3) ويقال السعدي ويقال الضبعي ويقال الاسدي الكوفي صاحب كتاب الردة والفتوح
      Seyf b. Ömer et-Temmi el-Bercemi “el-Esedi”, “ed-Dabbi” ve “el-Esedi el-Kufi” de denilmiştir. “Ridde ve futuh” adlı kitabın sahibidir.

      قال ابن معين ضعيف الحديث وقال مرة فليس خير منه وقال أبو حاتم متروك الحديث يشبه حديثه حديث الواقدي وقال أبو داود ليس بشئ وقال النسائي والدارقطني ضعيف وقال ابن عدي بعض أحاديثه مشهورة وعامتها منكرة لم يتابع عليها وقال ابن حبان يروي الموضوعات عن الاثبات. قال وقالوا أنه كان يضع الحديث. قلت: بقية كلام ابن حبان اتهم بالزندقة وقال البرقاني عن الدارقطني متروك وقال الحاكم اتهم بالزندقة وهو في الرواية ساقط
      ibni Main dedi ki: "hadiste zayıftır" ve yine demiştir ki: "onda hayır yoktur"
      Ebu Hatim dedi ki: "hadisi metruktur, hadisi Vakidi’nin hadisi gibidir"
      Ebu Davud dedi ki: "bir şey değildir"
      Nesai ve Darektuni dediler ki: "zayıftır"
      ibni Adiy dedi ki: "bazı hadisleri meşhurdur, ancak münkerdir, kabul edilmemiştir"
      ibni Hibban dedi ki: "dürüst ravilere uydurma rivayetler isnad etmiştir, yalancı bir zındıktır" Ben (ibni Hacer) derim ki, ibni Hibba’nın "zındıktır" sözü iyi olmamıştır.
      el-Berkani Darektuni’den naklen dedi ki: "metruk’tur"
      Hakim dedi ki: "O bir zındıktır ve rivayetleri terk edilmiştir"

      ibni Hacer, "Tehzib et-Tehzib", 4/260
      [/li]


    2. Şuayb b. İbrahim (شعيب بن ابراهيم الكوفي): hadisin üçüncü ravisi olan bu şahıs Seyf’in kitaplarının tek ravisidir ve nasibi rical ilmine göre meçhuldür. rical alimi ibni Hacer onun hakkında der ki:
    • [li]شعيب بن إبراهيم الكوفي
      Şuayb b. İbrahim el-Kufi

      راوية كتب سيف عنه. فيه جهالة
      ذكره ابن عَدِي وقال: ليس بالمعروف وله أحاديث وأخبار وفيه بعض النكرة
      Seyfin kitabını kendisinden rivayet etmiştir, onda cehalet vardır.
      ibni Adi zikretmiş ve demiştir ki: "maruf değildir, onun hadis ve haberlerinde bazı münkerler vardır"

      ibni Hacer, "Lisan el-Mizan", 3797-ci ravi
      [/li]


    3. Sırrı (السري): hadisin dördüncü ravisi olan bu şahısın kim olduğu konusunda ihtilaf vardır. çünkü “Sırrı” olarak bilinen 3 kişi vardır:

    a) Sırrı b. Yahya el-Kufi (السري بن يحيى الكوفي): nasibi rical ilmine göre güvenilir bir ravidir, ibni Hacer onun hakkında diyor ki:

    • [li]السري بن يحيى بن إياس بن حرملة الشيباني البصري ثقة أخطأ الأزدي في تضعيفه من السابعة مات سنة سبع وستين
      Sırrı b. Yahya… eş-Şeybani el-Basri, sika (güvenilir)’dir, 167 yılında ölmüştür.

      ibni Hacer, "Takrib et-Tehzib", 2223-cü ravi


      b) Sırrı b. İsmail el-Hemedani (السريّ بن اسماعيل الهمدانيّ): yalancı ve uydurukcudur, nasibi rical alimi ibni Adi onun hakkında diyor ki:[/li]

    • [li]السري بْن إسماعيل
      Sırrı b. İsmail

      كتب إلي مُحَمَّد بْن الحسن بْن بحر , ثَنَا عَمْرو بْن علي , قَالَ : كان يحيى لا يحدث عن السري بْن إسماعيل , وما سمعت عبد الرَّحْمَن ذكره قط
      سمعت ابْن حماد , يقول : قَالَ البخاري : السري بْن إسماعيل الهمداني , عن الشَّعْبِيّ كوفي , قَالَ يحيى بْن سعيد : استبان لي كذبه في مجلس
      ثنا ابْن أبي عصمة , ثَنَا أبو طالب , قَالَ : قلت لأحمد بْن حنبل : السري بْن إسماعيل ؟ قَالَ : ترك الناس حديثه
      ثنا ابْن حماد , ثَنَا الْعَبَّاس , عن يحيى , قَالَ : السري بْن إسماعيل ليس بشيء
      Amr b. Ali dedi ki: "Yahya (b. Said) Sırrı b. İsmail’den rivayet etmezdi ve Abdurrahman (b. Mehdi)’nin de onun zikrettiğini hiç duymadım"
      Buhari dedi ki: Sırrı b. İslmail el-Hemedani, Şaabi’den (rivayet etmiştir), Yahya b. Said dedi ki: "bana mecliste yalan söyledi"
      Ebu Talib dedi ki: Ahmed b. Hanbel’e Sırrı b. İsmail hakkında sordum, dedi ki: "insanlar onun hadisini terketmiştirler"
      Yahya b. Main dedi ki: "Sırrı b. İsmail bir şey değildir"

      ibni Adi, "Kamil fid-Duafa", 3/456, 872-ci ravi
      [/li]


    c) Sırrı b. Asım el-Hemedani (السريّ بن عاصم الهمدانيّ): yalancı ve hadis uydurucusudur, nasibi rical alimi ibni Hacer onun biografisinde diyor ki:
    • [li]السري بن عاصم بن سهل أبو عاصم الهمداني
      Sırrı b. Asım . Sehl, Ebu Asım el-Hemedani

      وهاه ابن عَدِي وقال: يسرق الحديث
      وقال النقاش في موضوعاته في الحديث الأخير: وضعه السري
      ibni Adi dedi ki: "hadis çalar"
      ve Nakkaş "uydurma hadisler" kitabında dedi ki: "Sırrı uydurur"

      ibni Hacer, "Lisan el-Mizan", 3364-cü ravi
      [/li]


    şimdi eğer Taberi’nin senedindeki Sırrı’dan kasıt ilk ravi ve güvenilir olan Sırrı b. Yahya el-Kufi ise şu halde senedde inkita (kopukluk) vardır. zira yukarıda gördüğümüz gibi Sırrı b. Yahya 167 yılında ölmüştür, Taberi ise 224 yılında dünyaya gelmiştir (bkz: ez-Zehebi, "Siyer", 14/267). yok eğer, Sırrı’dan kasıt diğer iki kişiden birisi ise şu halde onlar da yalancıdırlar. Ama benim zannımca bu kişi Sırrı b. Asım el-Hemedani’dir, zira o hicri 258 yılında Bağdad’a gelmiş ve Taberi ile görüşmüştür. Her halükarda, bizim için değişen bir şey yoktur ve bu hadis uydurmadır.

    Yorum


      #3
      Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

      BİSMİHİ TEALA

      HAMD ALEMLERİN RABBİ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN

      RABB'İMDEN HAK İLE BATILI AYIRIP DOĞRULARLA OLMAYI MUAVVAK KILMASINI DUA EDERİM

      Selamun Aleykum Aziz ve Değerli Kardeşim;



      (Ömer Kayser'in bizzat savaşa geleceğini duyunca, kendisi de harbe katılmayı kurmuş, Emir'ül-Mümi-nin'le (a.s), bu hususta meşverette bulunmuştu. Hazret buyurdular ki

      [color=rgb(0, 0, 128)]Allah bu dîne mensup olanların ülkesini korumayı, Müslümanların ayıplarını örtmeyi vaad etmiştir. Müslümanlar azken, karşı koyacak güçleri yokken, kendilerini savunamazlarken Allah yardım etmiştir onlara; Allah dâimî diridir, ölümden münezzehtir.[/color]


      [color=rgb(0, 0, 128)]Sen düşmana bizzat karşı durur, savaşa katılırsın, altol-duğun takdirde Müslümanlara, o uzak şehirlerde, o uzak sınırlarda sığınacak bir yer kalmaz; senden sonra sığınacakları birisini bulamazlar. Savaş görmüş, tecrübeli, yiğit birini kumandan tayin et, gönder. O'nun maiyetine de belâlara sabreden, savaşın çetinliklerine dayanan, öğüt tutan erler ver. Allah üstederse, dileğin meydana gelir; ama aksi bir şey olursa o vakit sen, Müslümanların sığınağı, güvenci olursun.[/color]

      Nehc'ul Belağa 134.hutbe

      [color=rgb(0, 0, 128)]Elmeddin kardeşim alimlerimizin nezdinde bu hutbe hakkında ne söyleyebiliriz yardımcı olurmusun bana?[/color]



      [color=rgb(0, 0, 128)]Allah'a emanet olun...[/color]

      Yorum


        #4
        Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

        ve aleykum es-selam değerli abim, inşaAllah en kısa zamanda bu hutbe hakkında da bir çalışma paylaşacağım.

        Yorum


          #5
          Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

          BİSMİHİ TEALA

          HAMD ALEMLERİN RABBİ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN

          RABB'İMDEN HAK İLE BATILI AYIRIP DOĞRULARLA OLMAYI MUAVVAK KILMASINI DUA EDERİM

          Selamun Aleykum Aziz ve Değerli Kardeşim;


          İlginiz ve alakanıza için minnettarım

          Allah'a emanet olun...

          Yorum


            #6
            Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

            Selam Elmeddin,

            Hz. Selman'ın halife Ömer zamanında Ömer'in ordusunda Ömer'in askeri olarak savaşlara, fetihlere (örneğin, İran'ın fethine, vs.) katıldığı söyleniyor!
            Aynı şekilde, Hz. İmam Ali, İmam Hasan ve İmam Hüseyin de bu ordularda Ömer'in ve diğer halifelerin askerleri olarak görevler almışlar, fetihlere katılmışlar galiba!
            Yine imamlarımız, sultanların iktidarları döneminde görevler almışlar, sultanların haram-helal icraatleriyle dolan beytülmaldan maaşlar bile almışlar!

            14 masumumuz ve sadık dostları ile ilgili olarak bunlar doğru mudur acaba? Doğru değilse eğer 14 masumumuz ve sadık dostları geçimlerini nasıl sağlamışlardır? Bu konuda Şii/Caferi kaynaklarınızın neler dediğini paylaşırsan sevinirim.

            Saygılar ve sevgilerimle...
            Kızılbaş diyormuş bize imansız,
            Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
            Ali'den geliyor bizim soyumuz,
            Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
            Alevi ne demek bilir misin sen?
            Kızılbaş, Alevi aynıdır.
            Aşık Gülabi

            Yorum


              #7
              Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

              İmam Ali a.s kesinlikle savaşmamıştır peygamberden sonra 25 yıl boyunca kendisi bir yahudinin hurmalıklarını suluyordu diğerleride öyle velayet nuru adlı kitabı okumanızı öneririm can...
              Haktır Allahım Muhammed mahım
              Ali'dir şahım efendim Allah eyvallah

              Yorum


                #8
                Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

                [quote author=Cihandar link=topic=24485.msg165009#msg165009 date=1356555837]
                İmam Ali a.s kesinlikle savaşmamıştır peygamberden sonra 25 yıl boyunca kendisi bir yahudinin hurmalıklarını suluyordu diğerleride öyle velayet nuru adlı kitabı okumanızı öneririm can...
                [/quote]
                Cevabınız için teşekkürler ancak çok yetersiz. Elmeddin kardeşin herbir şahşiyet (14 masum, Selman, Abuzer, Mikdat, Ammar, vd. sadıklar) için kaynaklarıyla çok daha detaylı ve aydınlatıcı bir cevap vereceğini ümit ediyorum ve cevabını bekliyorum. Belki başka kardeşler de yardımcı olabilirler.
                Kızılbaş diyormuş bize imansız,
                Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
                Ali'den geliyor bizim soyumuz,
                Kızılbaş ne demek bilir misin sen?
                Alevi ne demek bilir misin sen?
                Kızılbaş, Alevi aynıdır.
                Aşık Gülabi

                Yorum


                  #9
                  Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

                  [quote author=AleviCan link=topic=24485.msg165026#msg165026 date=1356632607]
                  Cevabınız için teşekkürler ancak çok yetersiz. Elmeddin kardeşin herbir şahşiyet (14 masum, Selman, Abuzer, Mikdat, Ammar, vd. sadıklar) için kaynaklarıyla çok daha detaylı ve aydınlatıcı bir cevap vereceğini ümit ediyorum ve cevabını bekliyorum. Belki başka kardeşler de yardımcı olabilirler.
                  [/quote]

                  inşallah
                  Haktır Allahım Muhammed mahım
                  Ali'dir şahım efendim Allah eyvallah

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

                    Elmeddin'in aksine bu hutbe sahihtir. bir rivayetin uydurma olduğunu ispat kolay değildir. rivayetin ravilerinden bir ya da bir kaçının zayıf, belirsiz ya da meçhul oluşu o rivayeti uydurma etmez. çünkü akıl şunu bilir ki en yalancı insan bile sözlerine güvenilmese bile her söylediği yalan olamaz. bu insan özel gayret sarfetse bile tüm söylediklerini yalan olarak söyleyemez. o yüzden bir rivayetin ravilerinde yalancı var diye o rivayet uydurmadır denemez.

                    rivayetlerin uydurma olduğunu söylemek, en azından bozuk rivayet kadar dine zarar verir. sonra sorular gelir, madem bu rivayet uydurmaydı bu adamlar bunu kitabına neden aldı! bu adamlar insanları saptırmak için mi bu rivayetleri aldı? sen olsaydın sahihler dururken bu rivayetleri alır mıydın? yüz yıllardır bu rivayetleri insanlar uydurma olduğunu bile bile tekrar mı ettiler!

                    bence rivayet uydurma demek yerine onun doğru anlamı üzerinde düşünülmelidir. eğer illa da uydurma ise o zaman bu doğru anlama imkanı kalmadığında, denmelidir.

                    örneğin bu hadisin yani İmam Ali a.s'ın ikinci halife Ömeri sefere göndermemesinin çok güzel bir anlamı ve tevili vardır. ben de onu duymadan önce bu rivayetin uydurma olabileceği ihtimali üzerinde dururdum..

                    deniyor ki tevilde: İmam, Ömer'in iran seferine çıkmasını istemiyordu. Çünkü İmam istiyordu ki iranlılar hidayete ersin. İranlıların karakteri asalet ve yumuşaklıkla oluşmuştu. Ömerse sert mizaçlıydı. eğer Ömer İslam ordusunun başında bir komutan olarak irana gitseydi, iran milleti Ömerin davranışlarından huzursuz olacaktı. İslamı hiç tanımayan bu insanlar komutana bakarak İslamı yanlış tanıyacaklar ve İran'ın İslamşlaşması çok zor olacaktı. Bunu bilen İmam Orduyu Ömersiz göndermek istedi. O yüzden Ömere bunları dedi ve onu caydırdı...

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

                      [quote author=Halil ibrahim Ehlader link=topic=24485.msg164990#msg164990 date=1356444462]

                      (Ömer Kayser'in bizzat savaşa geleceğini duyunca, kendisi de harbe katılmayı kurmuş, Emir'ül-Mümi-nin'le (a.s), bu hususta meşverette bulunmuştu. Hazret buyurdular ki

                      [color=rgb(0, 0, 128)]Allah bu dîne mensup olanların ülkesini korumayı, Müslümanların ayıplarını örtmeyi vaad etmiştir. Müslümanlar azken, karşı koyacak güçleri yokken, kendilerini savunamazlarken Allah yardım etmiştir onlara; Allah dâimî diridir, ölümden münezzehtir.[/color]


                      Sen düşmana bizzat karşı durur, savaşa katılırsın, altol-duğun takdirde Müslümanlara, o uzak şehirlerde, o uzak sınırlarda sığınacak bir yer kalmaz; senden sonra sığınacakları birisini bulamazlar. Savaş görmüş, tecrübeli, yiğit birini kumandan tayin et, gönder. O'nun maiyetine de belâlara sabreden, savaşın çetinliklerine dayanan, öğüt tutan erler ver. Allah üstederse, dileğin meydana gelir; ama aksi bir şey olursa o vakit sen, Müslümanların sığınağı, güvenci olursun.

                      Nehc'ul Belağa 134.hutbe
                      [/quote]


                      bu hutbeyi ilk ve son okuduğumda aynı soruyu sormuşum kendime,
                      sizce müslümanlar neden sığınacak bir yer ve birisini bulamazlar?
                      [color=green][size=10pt]Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir. Düşünerek söyler. [color=red]İmam Ali (a.s)



                      [color=black][size=10pt]Düştü Hüseyin atından sahray-ı Kerbelâ’ya...Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

                        burdaki "sığınacakları" kelimesine çok takılmamak lazım. nihayetinde bu sığınma kişinin Allah'a sığınması gibi değildir. bu kastedilmez. kişi Allah'a da sığınır yağmurdan doludan tipiden kaçıp bir damın altına, kapalı alana da sığınır. bu iki sığınma aynı anlamda değildir.

                        İmamın kastı burada müslümanların başsız kalmalarıdır. Yani en kötü hükümet bile hükümetsizlikten iyidir düsturu gereği.. Ömer gibiler kendilerini bulunmaz bir nimet gördükleri için müslümanların kendilerine sığındığını ve kendilerinin de onları koruduğunu sanırlardı. sanki onlar olmadığında kıyamet kopacakmış gibi. İmam a.s. onların bu düşüncelerini bildiği için onu seferden alıkoymak üzere bu sözleri kullanıyor.

                        başka ne yapabilirdi ki? Ömer'e sensiz bu işler daha iyi olur dese ne faydası olurdu? Zaten onu başlarına seçmekle müslümanlar başlarına gelebilecek büyük bir musibeti getirmişlerdi. bundan sonra İmam'ın vazifesi onlara daha fazla gelebilecek musibetlerden gücü yettiğince insanlığı korumaktı. İşte iran halkının Ömer yoluyla İslam'ı yanlış tanımaları ve bu dinden uzak kalmamaları için Ali a.s. böyle bir yol tutuyor. bu kelimelerle Ömeri caydırıyor.

                        İran halkı zarif bir halktı. çocuklarına halen iran kültüründe yumuşak davranma vardır. iran kültüründe büyümüş biri başka ülkeye gittiğinde oradaki insanlar arası ilişkilerdeki sertliği hemen hissediyor ve onlarla yaşanamayacağı kanısına ulaşıyor. İşte Ömer'in sert mizacı iranlılarda ters tepki yapmasın diye onun gitmemesi gerekiyordu. ve öyle de oldu.

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

                          nasıl algılamalıyız kestirememekle birlikte bu çelişki ve yorumlar hiç açıklayıcı değil!

                          Müslümanlar ne zaman başsız kalmış ki hemen baş seçivermediler mi Resul(s.a.a)'ün ardından?

                          O zaman sığınacak birini buldularsa 2.Halife'den sonrada çok rahat bulunurdu diye düşünüyorum,

                          İran halkının meşrebiyle pek ilişkilendiremedim olayı...
                          [color=green][size=10pt]Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir. Düşünerek söyler. [color=red]İmam Ali (a.s)



                          [color=black][size=10pt]Düştü Hüseyin atından sahray-ı Kerbelâ’ya...Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

                            9 nolu yanıtımı okursanız orada İmam'ın a.s. Ömerin İran seferine gidişini daha tehlikeli bulduğunu anlattığım görülecektir. Hakikat Müslümanların başsız kalacağından değil, Müslümanların başı zaten Zamanın İmamı idi gerçekte.

                            Ömerin düşüncesi kendisinin baş olduğuydu. ve Onu seferden caydırmanın yolu da oydu. İmam burada bize bir mesaj verip de Ömer baştı demiyor. İmam Ömere diyor sen senin inancına göre başsın öyleyse ne oraya gidersen senin inancına göre bu ümmet napar!. bir düşün diyor. Ömer düşünüyor hakkatten ya diyor ben öldürülürsem bu ümmet napar! diye... ve vazgeçiyor.

                            İmamlarımızın, kendi inanmadıkları bir konuyu, karşıdakinin inancına göre delil gösterdikleri, böylece daha büyük belaları savdıklarına dair başka örnekler de vardır...

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: imamlar a.s ve sultanlar

                              Maslahat mı gözetilmiş tevil bu şekilde mi anlaşılmalı?

                              Velayet Blog'unda Elmeddin şöyle noktalıyor konuyu

                              Her halükarda, bizim için değişen bir şey yoktur ve bu isnad uydurmadır.

                              [color=green][size=10pt]Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir. Düşünerek söyler. [color=red]İmam Ali (a.s)



                              [color=black][size=10pt]Düştü Hüseyin atından sahray-ı Kerbelâ’ya...Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X