Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Taharet Ehli a.s'ın haberlerinde Rasulullah s.a.a'in siyeri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Taharet Ehli a.s'ın haberlerinde Rasulullah s.a.a'in siyeri

    BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHİM
    HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBİNE
    VE SELAM OLSUN MEVLAMIZ MUHAMMEDE VE TERTEMİZ EHLİ BEYTİNE

    şüphesiz ki, Rasulullah s.a.a'in siyeri: yaptığı savaşları, gönderdiği elçiler, yaptığı alaşmalar müslümanlar nezdinde çok değerli ve mühim koulardan birisidir. fakat ben bir şia olarak üzülerek şunu söylemek istiyorum ki, malesef Rasulullah s.a.a'in siyeri hakkında kendi kayaklarımıza ve imamlarımız a.s'ın hadislerine dayanan bir kitap göremiyoruz. geçelerde hevesle aldığım Şeyh Cafer es-Subhani h.a'ın "Hz. Muhammed s.a.a'in hayatı" kitabının bile büyük bölümünün ibni Hişam, Vakidi, Taberi, ibni Esir ve benzeri sünni tarih kitaplarından yapılan alıntılardan oluştuğunu görmek beni gerçekten üzdü. o yüzden sadece kendi kaynaklarımıza (Kur'an ve masumlar a.s'ın hadislerine) dayanan bir siyer çalışmasına ihtiyaç olduğunu düşünerek bu konudaki hadisleri aradım. inşaAllah bu başlık altında bulduğum bu hadisleri sizlerle paylaşacağım. şimdilik yapacağım şey sadece bulduğum hadisleri buraya yerleştirmek olacaktır, düzenleme ve sıralama ise daha sonra yapılacaktır.

    #2
    Ynt: Taharet Ehli a.s'ın haberlerinde Rasulullah s.a.a'in siyeri

    علي بن إبراهيم، عن أبيه، عن ابن أبي عمير، عن هشام بن الحكم، عن أبي عبدالله (عليه السلام) قال: بينا النبي (صلى الله عليه وآله) في المسجد الحرام وعليه ثياب له جدد فألقى المشركون عليه سلا ناقة فملؤوا ثيابه بها، فدخله من ذلك ما شاء الله فذهب إلى أبي طالب فقال له: يا عم كيف ترى حسبي فيكم؟ فقال له: وما ذا يا ابن أخي؟ فأخبره الخبر، فدعا أبوطالب حمزة وأخذ السيف وقال لحمزة: خذ السلا ثم توجه إلى القوم والنبي معه فأتى قريشا وهم حول الكعبة، فلما رأوه عرفوا الشر في وجهه، ثم قال لحمزة: أمر السلا على سبالهم (2) ففعل ذلك حتى أتى على آخرهم، ثم التفت أبوطالب إلى النبي (صلى الله عليه وآله) فقال: يا ابن أخي هذا حسبك فين
    Ali b. İbrahim bana babasından, o ibni Ebu Umeyr'den, o Hişam b. Hakem'den, o da Ebu Abdullah (imam Cafer es-Sadık a.s)'dan anlattı, dedi ki: «Nebi s.a.a Mescid-i Haram'da bulunuyordu, üzerinde yeni elbiseler vardı. Müşrikler üzerine bir deve işkembesini atarak elbiselerini kirlettiler. Bu olay, peygamberimizi son derece üzdü. Sonra Ebu Talib'in yanına gitti ve ona dedi ki: "Ey amcacığım! Benim ahlâkımı, karakterimi ve soyumun onurunu nasıl bilirsiniz?" Ebu Talib dedi ki: "Ne oldu sana ey yeğenim?" Nebi s.a.a ona olup biteni anlattı. Bunun üzerine Ebu Talib, Hamza'yı çağırdı, kendisi de kılıcını alarak Hamza'ya dedi ki: "Al şu işkembeyi!" Sonra topluluğun bulunduğu tarafa yöneldi, Nebi s.a.a de yanındaydı. Kabe’nin etrafında bulunan Kureyşlilere yaklaşınca onun yüzünden şer fışkırdığını fark ettiler. Hamza'ya dedi ki: "Şu işkembeyi onların bıyıklarına sür." Hamza, son kişiye kadar hepsinin bıyığına sürdü. Sonra Ebu Talib, Nebi s.a.a’ye döndü ve dedi ki: "Ey kardeşimin oğlu! İşte senin bizim katımızdaki değerin, onurun budur"»

    Kuleyni r.a. "el-Kafi", 1/285, Hüccet kitabı, Tarih babları, bab 111, hadis 30

    أبوعلي الاشعري، عن محمد بن سالم، عن أحمد بن محمد بن أبي نصر، عن عمروبن شمر، عن جابر، عن أبي جعفر (عليه السلام) قال: أقبل أبوجهل بن هشام ومعه قوم من قريش فدخلوا على أبي طالب فقالوا: إن ابن أخيك قد آذانا وآذى آلهتنا فادعه ومره فليكف عن آلهتنا ونكف عن إلهه، قال: فبعث أبوطالب إلى رسول الله (صلى الله عليه وآله) فدعاه فلما دخل النبي (صلى الله عليه وآله) لم يرفي البيت إلا مشركا فقال: السلام على من اتبع الهدى ثم جلس فخبره أبوطالب بما جاؤوا له فقال: أو هل لهم في كلمة خير لهم من هذا يسودون بها العرب ويطأون أعناقهم؟ فقال: أبوجهل نعم وما هذه الكلمة؟ فقال: تقولون: لاإله إلا الله، قال: فوضعوا أصابعهم في آذانهم وخرجوا هرابا وهم يقولون: " ما سمعنا بهذا في الملة الآخرة إن هذا إلا اختلاق " فأنزل الله تعالى في قولهم: " ص * والقرآن ذي الذكر إلى قوله إلا اختلاق
    Ebu Ali el-Eşari bana Muhammed b. Salim’den, o Ahmed b. Muhammed b. Ebi Nadr’dan, o Amr b. Şimr’den, o Cabir’den, o da Ebu Cafer (imam Muhammed el-Bakır a.s)’dan anlattı, dedi ki: "Ebu Cehil b. Hişam beraberinde Kureyş kabilesinden bir topluluk olduğu halde Ebu Talib'in yanına geldiler ve dediler ki: "senin yeğenin bizi ve tanrılarımızı incitti. Onu çağır ve bizim tanrılarımızla uğraşmaktan vazgeçmesini söyle ki, bizde onun Tanrı'sıyla uğraşmaktan vazgeçelim." Bunun üzerine Ebu Talib Rasulullah s.a.a'e haber salıp çağırttı. Rasulullah s.a.a içeri girdiğinde evde müşriklerden başka kimsenin olmadığını gördü ve dedi ki: "selam hidayete tabi olanların üzerine olsun." Daha sonra oturdu. Ebu Talib kureyşlilerin geliş sebeplerini ona haber verdi, Rasulullah s.a.a dedi ki: "kendisi için bundan daha hayırlı ve bütün araplara liderlik etmelerini, arapların kendilerine boyun eğmelerini sağlayacak bir söz söylememi isterler mi?" Ebu Cehil ireli atıldı ve dedi ki: "evet, bu söz nedir?" Rasulullah s.a.a buyurdu ki: "La ilahe illallah deyin" bunun üzerine müşrikler parmaklarını kulaklarına tıkayarak kaçıp evden çıktılar ve dediler ki: "biz başka milletlerden böyle bir söz duymadık, bu yalnızca uydurulmuş bir şeydir" bunun üzerine Allah Teala onlar hakkında şu ayeti indirdi: "Sad. Öğüt veren Kur'an'a yemin ederim ki... bu ancak bir uydurmadır" (Sad, 1-7)"

    Kuleyni r.a, "el-Kafi", 2/359, Muaşeret kitabı, bab 11, hadis 5

    علي، عن أبيه، عن ابن أبي نصر، عن إبراهيم بن محمد الاشعري، عن عبيد بن زرارة، عن أبي عبدالله (عليه السلام) قال: لما توفى أبوطالب نزل جبرئيل على رسول الله (صلى الله عليه وآله) فقال: يا محمد اخرج من مكة، فليس لك فيها ناصر، وثارت قريش بالنبي (صلى الله عليه وآله)، فخرج هاربا حتى جاء إلى جبل بمكة يقال له الحجون فصار إلي
    Ali b. İbrahim bana babasından, o ibni Ebi Nadr'dan, o İbrahim b. Muhammed el-Eşari'den, o Ubeyd b. Zurare'den, o da Ebu Abdullah (imam Cafer es-Sadık a.s)’dan anlattı, dedi ki: «Ebu Tâlib ölünce Cebrail, Rasulullah'a indi ve dedi ki: "Ey Muhammed! Artık Mekke'den çık; çünkü burada senin bir yardımcın yoktur." Kureyşliler de Nebi s.a.a’ye saldırdılar, peygamberimiz kaçarak Mekke'den çıktı ve Mekke yakınlarında Hacun adı verilen bir dağa çıktı ve orada bekledi.»

    Kuleyni r.a. "el-Kafi", 1/285, Hüccet kitabı, Tarih babları, bab 111, hadis 31

    حدثنا محمد بن الحسن رضي الله عنه قال : حدثنا محمد بن الحسن الصفار ، عن أيوب بن نوح ، عن العباس بن عامر ، عن علي بن أبي سارة ، عن محمد ابن مروان ، عن أبي عبد الله عليه السلام قال : إن أبا طالب أظهر الكفر وأسر الايمان فلما حضرته الوفاة أوحى الله عزوجل إلى رسول الله صلى الله عليه وآله أخرج منها فليس لك بها ناصر . فهاجر إلى المدينة
    bana Muhammed b. Hasan r.a anlattı, dedi ki: Muhammed b. Hasan es-Saffar bana Eyyub b. Nuh'tan, o Abbas b. Umare'den, o Ali b. Ebi Sera'dan, o Muhammed b. Mervan'dan, o da Ebul Abdullah (imam Cafer es-Sadık a.s)'dan anlattı, dedi ki: "Ebu Talib (takiyye gereğince) küfrü zahir etmiş ve imanı gizlemişti. Ve o öldüğünde Allah azze ve celle Rasulullah s.a.a'e şöyle vahy etti: "Artık Mekke'den çık; çünkü burada senin bir yardımcın yoktur." Bunun üzerine Nebi s.a.a Medine'ye gitti"

    Saduk r.a, "Kemaliddin", 1/172, bab 12, hadis 31

    Yorum


      #3
      Ynt: Taharet Ehli a.s'ın haberlerinde Rasulullah s.a.a'in siyeri

      Uhud savaşı hakkında hadisler:

      محمد بن يحيى، عن أحمد بن محمد بن عيسى، عن علي بن الحكم، عن الحسين أبي العلاء الخفاف، عن أبي عبد الله (عليه السلام) قال: لما انهزم الناس يوم أحد عن النبي (صلى الله عليه وآله) انصرف إليهم بوجهه وهو يقول: أنا محمد أنا رسول الله لم أقتل ولم أمت، فالتفت إليه فلان وفلان فقالا: الآن يسخر بنا أيضا وقد هزمنا وبقي معه علي (عليه السلام) وسماك بن خرشة أبو دجانة رحمه الله فدعاه النبي (صلى الله عليه وآله) فقال: يا أبا دجانة انصرف وأنت في حل من بيعتك، فأما علي فأنا هو وهو أنا فتحول وجلس بين يدي النبي (صلى الله عليه وآله) وبكى وقال: لا والله ورفع رأسه إلى السماء وقال: لا والله لا جعلت نفسي في حل من بيعتي إني بايعتك فإلى من أنصرف يا رسول الله إلى زوجة تموت أو ولد يموت أو دار تخرب ومال يفنى وأجل قد اقترب، فرق له النبي (صلى الله عليه وآله) فلم يزل يقاتل حتى أثخنته الجراحة وهو في وجه وعلي (عليه السلام) في وجه فلما أسقط احتمله علي (عليه السلام) فجاء به إلى النبي (صلى الله عليه وآله) فوضعه عنده، فقال: يا رسول الله أوفيت ببيعتي؟ قال: نعم، وقال له النبي (صلى الله عليه وآله) خيرا، وكان الناس يحملون على النبي (صلى الله عليه وآله) الميمنة فيكشفهم علي (عليه السلام) فإذا كشفهم أقبلت الميسرة إلى النبي (صلى الله عليه وآله)، فلم يزل كذلك حتى تقطع سيفه بثلاث قطع، فجاء إلى النبي (صلى الله عليه وآله) فطرحه بين يديه وقال: هذا سيفي قد تقطع فيومئذ أعطاه النبي (صلى الله عليه وآله) ذا الفقار ولما رأى النبي (صلى الله عليه وآله) اختلاج ساقيه من كثرة القتال رفع رأسه إلى السماء وهو يبكي وقال: يا رب وعدتني أن تظهر دينك وإن شئت لم يعيك فأقبل علي (عليه السلام) إلى النبي (صلى الله عليه وآله) فقال: يا رسول الله أسمع دويا شديدا وأسمع أقدم حيزوم وما أهم أضرب أحدا إلا سقط ميتا قبل أن أضربه؟ فقال هذا جبرئيل وميكائيل و إسرافيل في الملائكة ثم جاء جبرئيل (عليه السلام) فوقف إلى جنب رسول الله (صلى الله عليه وآله) فقال: يا محمد إن هذه لهي المواساة فقال: إن عليا مني وأنا منه فقال جبرئيل: وأنا منكما، ثم انهزم الناس فقال رسول الله (صلى الله عليه وآله) لعلي (عليه السلام): يا علي أمض بسيفك حتى تعارضهم فإن رأيتهم قد ركبوا القلاص وجنبوا الخيل فإنهم يريدون مكة وإن رأيتهم قد ركبوا الخيل وهم يجنبون القلاص فإنهم يريدون المدينة فأتاهم علي (عليه السلام) فكانوا على القلاص، فقال أبو سفيان لعلي (عليه السلام): يا علي ما تريد هوذا نحن ذاهبون إلى مكة فانصرف إلى صاحبك فأتبعهم جبرئيل (عليه السلام) فكلما سمعوا وقع حافر فرسه جدوا في السير وكان يتلوهم فإذا ارتحلوا قالوا: هوذا عسكر محمد قد أقبل فدخل أبو سفيان مكة فأخبرهم الخبر وجاء الرعاة و الحطابون فدخلوا مكة فقالوا: رأينا عسكر محمد كلما رحل أبو سفيان نزلوا يقدمهم فارس على فرس أشقر يطلب آثارهم، فأقبل أهل مكة على أبي سفيان يوبخونه ورحل النبي (صلى الله عليه وآله) والراية مع علي (عليه السلام) وهو بين يديه فلما أن أشرف بالراية من العقبة ورآه الناس نادى علي (عليه السلام) أيها الناس هذا محمد لم يمت ولم يقتل، فقال صاحب الكلام الذي قال: " الآن يسخر بنا وقد هزمنا ": هذا علي والراية بيده حتى هجم عليهم النبي (صلى الله عليه وآله) ونساء الأنصار في أفنيتهم على أبواب دورهم وخرج الرجال إليه يلوذون به و يثوبون إليه والنساء نساء الأنصار قد خدشن الوجوه ونشرن الشعور وجززن النواصي وخرقن الجيوب وحرمن البطون على النبي (صلى الله عليه وآله) فلما رأينه قال لهن خيرا وأمرهن أن يستترن ويدخلن منازلهن وقال: إن الله عز وجل وعدني أن يظهر دينه على الأديان كلها وأنزل الله على محمد (صلى الله عليه وآله): " وما محمد إلا رسول قد خلت من قبله الرسل أفإن مات أو قتل انقلبتم على أعقابكم ومن ينقلب على عقبيه فلن يضر الله شيئا - الآية
      Muhammed b. Yahya bana Ahmed b. Muhammed b. İsa'dan, o Ali b. Hakem'den, o Hüseyin b. Ebi Ala'dan, o da Ebu Abdullah (imam Cafer es-Sadık a.s)'dan anlattı, dedi ki: «müslümanlar Uhud Savaşında hezimete uğrayınca Nebi s.a.a dedi ki: "ben Muhammedim, Allah’ın Rasuluyüm, öldürülmedim ve vefat da etmedim." Falanca ve filanca şahıslar Ona yönelerek "O şimdi bizimle yine dalga geçiyordur, yenilgiye uğradık" dediler. Nebi s.a.a’in yanında sadece Ali a.s ile Simak b. Hıraşe Ebu Dücane r.a bulunmaktaydı. Nebi s.a.a Ebu Dücane’yi çağırarak şöyle buyurdu: "ayrıl, Sen biatına uygun davrandın. Ali’ye gelince ise ben Oyum, O da bendir." bunun üzerine Ebu Dücane Nebi s.a.a’in huzurunda oturup ağlamaya başladı ve şöyle dedi: "Hayır, Vallahi. -bakışlarını göğe doğru yönelterek- Hayır Vallahi. Kendi nefsimi sana biata adamışım. Ben sana biat etmişim. ra Rasulullah! Nereye gideyim; vefat edecek olan hanıma mı? ölecek oğula mı? harap olacak eve mi? yok olacak mala mı? yaklaşacak ecele mi?" Nebi s.a.a O’nu ayırdı, o da yaralanıncaya kadar sürekli çarpıştı. Bir yanda O, diğer yanda ise Ali a.s. Yere düşünce Ali a.s Onu taşıyarak Nebi s.a.a’e getirdi ve yanına bıraktı. Ebu Dücane dedi ki: "ya Rasulullah! Biatime vefa gösterebildim mi?" Rasulullah s.a.a dedi ki: "Evet." Ona bazı hayırlı sözler ve dualarda bulundular. İnsanlar Nebi s.a.a’in sağına hamle ediyorlardı, Ali a.s da onlar karşılık veriyordu. Onlara karşılık verince Meysere Nebi s.a.a’e yöneldi. Bu durum Hz. Ali’nin üç yerden kılıcının kırılmasına kadar devam etti. Ali a.s Nebi s.a.a’e gelerek kılıcı önüne bıraktı ve şöyle buyurdu: "İşte kılıcım, kırılmış ve parçalanmıştır." Nebi s.a.a kendisine o gün Zülfikar’ı vermiştir. Nebi s.a.a Ali’nin çokça çarpışmasından ötürü inciklerinin hırpalandığını görünce ağlayarak başını göğe doğru kaldırdı ve şöyle buyurdu: "Ey Rabbim! Sen bana dinini üstün kılacağını vad etmiştin. Sen dilersen bu sana ağır değildir." Ali a.s Nebi s.a.a’e yönelerek şöyle buyurdu: "ya Rasulullah! Şiddetli bir uğultu işittim. İşitiyor ve geliyordum. Kime vurmaya yeltendiysem vurmadan önce yere ölü olarak düşüyordu." Rasulullah s.a.a dedi ki: "bu Cebrail, Mikail ve İsrafil adlı meleklerdir." Daha sonra Cebrail a.s gelerek Nebi s.a.a’in yanında durdu ve şöyle buyurdu: "Ey Muhammed! İşte asıl fedakarlık budur." Nebi s.a.a buyurdu ki: "Ali bendendir, ben de Ali'denim." Hz. Cebrail a.s "Ben de ikinizdenim" buyurdular. Daha sonrasında müslümanlar yenilgiye uğrayınca Nebi s.a.a dedi ki: "ey Ali, kılıcınla ilerle ve onlara karşı koy. Eğer develere binip atları sürüyorlarsa, Mekke'ye geri dönüyorlar demektir. Atlara binip develeri sürüyorlarsa, Medine ürerine yöneliyorlar demektir." Ali a.s onların yanına vardığında onların develerini sürdüklerini gördü.’ Ebu Süfyan dedi ki: "ey Ali! Ne istiyorsun? İşte bizler Mekke’ye gideceğiz. Dostuna git." Cebrail a.s onların peşine takıldı. Onlar her bir ses işittiklerinde atlarının ayakları yere batıyordu. Yola çıktıklarında şöyle dediler: "işte Muhammed’in askeri, yönelmiştir." Ebu Süfyan Mekke’ye girdi, onlara olan biteni haber verdi. Çobanlar ve oduncular geldiler. Mekke’ye girdiler ve şöyle dediler: "Bizler Muhammed’in askerlerini gördük. Ebu Süfyan her yola çıkışında onların izlerini arayan kumral bir atlı onlardan önce gidiyordu." Mekkeliler Ebu Süfyan’ı kınamak üzere Ona yöneldi. Rasulullah s.a.a, önünde sancak elinde bulunan Ali a.s ile birlikte yola koyuldu. Akabe’den sancak ile birlikte yaklaşıp da insanlar Onu görünce "ey İnsanlar! İşte Muhammed s.a.a ölmedi ve öldürülmedi." diye en yüksek sesleriyle bağırıyorlardı. "Şimdi bizimle alay ederler hezimete uğradık." diyen kimse şöyle dedi: "İşte Ali ve sancak elinde." nihayet Nebi s.a.a ve Ensar’ın hanımları evlerinin kapılarının önünde avlularında onlara hücum etti. Erkekler Ona sığınmak ve dönmek için çıktılar. Ensarın kadınları yüzlerini tırmalayıp, saçlarını dağıttılar, alınlarını yaraladılar, ceplerini yardılar. Nebi s.a.a’i gördüklerinde Nebi onlar hakkında hayırlı söz söyledi ve onlara örtülerini takmalarını ve evlerine girmelerini emretti ve şöyle buyurdu: "Allah azze ve celle’nin dinini bütün dinlere üstün kılacağına dair bana bir vadi bulunmaktadır." Allah-u Teala Nebi s.a.a’e "Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz?" (Al-i İmran, 144) ayetini indirdi.»

      Kuleyni r.a, "el-Kafi", 8/171-174, hadis 502

      حدثنا أحمد بن زياد بن جعفر الهمداني رضي الله عنه قال: حدثنا علي ابن إبراهيم بن هاشم عن أبيه عن أحمد بن محمد بن أبي نصر البزنطي ومحمد بن أبي عمير جميعا عن أبان عثمان عن أبي عبد الله عليه السلام قال: لما كان يوم أحد انهزم أصحاب رسول الله حتى لم يبق معه إلا علي بن أبي طالب " عليه السلام " وأبو دجانة سماك بن خرشة، فقال له النبي صلى الله عليه وآله يا أبا دجانة، أما ترى قومك، قال بلي قال: إلحق بقومك، قال: ما على هذا بايعت الله ورسوله قال: أنت في حل قال: والله لا تتحدث قريش بأني خذلتك وفررت حتى أذوق ما تذوق فجزاه النبي خيرا وكان علي عليه السلام كلما حملت طائفة على رسول الله استقبلهم وردهم حتى أكثر فيهم القتل والجراحات حتى انكسر سيفه فجاء إلى النبي صلى الله عليه وآله وسلم فقال يا رسول الله ان الرجل يقاتل بسلاحه وقد انكسر سيفي فأعطاه عليه السلام سيفه ذا الفقار، فما زال يدفع به عن رسول الله صلى الله عليه وآله حتى أثر وانكسر فنزل عليه جبرئيل وقال: يا محمد، ان هذه لهي المواساة من علي لك، فقال النبي صلى الله عليه وآله انه مني وأنا منه، فقال جبرئيل وأنا منكما. وسمعوا دويا من السماء لا سيف إلا ذو الفقار ولا فتى إلا على
      bana Ahmed b. Ziyad b. Cafer el-Hemedani r.a anlattı, dedi ki: Ali b. İbrahim bana babasından, o Ahmed b. Muhammed b. Ebi Nadr el-Bezzenti ve Muhammed b. Ebu Umeyr’den, onlar Eban b. Osman'dan, o da Ebu Abdullah (imam Cafer es-Sadık a.s)'dan anlattı, dedi ki: «Rasulullah s.a.a’in ashabı Uhud savaşında hezimete uğrayınca Ali b. Ebu Talib, Ebu Dücane Simak b. Hıraşa’dan başka kimse O’nun çevresinde kalmadı. Nebi s.a.a Ona dedi ki: "ey Ebu Dücane! Kavmini görmüyor musun?" Ebu Dücane dedi ki: "Görüyorum ya Rasulullah!" Nebi s.a.a dedi ki: "Kavmine katıl." Ebu Dücane dedi ki: "Ben bunun için Allah’a ve Rasulü'ne biat etmedim." Nebi s.a.a dedi ki: "Sen biatına uygun davrandın." Ebu Dücane dedi ki: "Senin tattığın sıkıntıları ben de tatmayıncaya kadar seni rüsvay kıldığımı ve seni bırakıp kaçtığımı Kuryeş söylemeyecektir." Nebi s.a.a Ona hayırlı sözler söyledi. Ali a.s, her bir grup Nebi s.a.a’e saldırınca onların karşısında duruyor, onları geri püskürtüyordu. Öyle ki saldıranları bir çoğu ya ölüyor, ya da yaralanıyordu. Nihayet çokça vuruştuğundan ötürü kılıcı kırıldı. O da bunun üzerine Nebi s.a.a’e gelerek dedi ki: "ya Rasulullah s.a.a! Şu adam (Ebu Dücane) silahıyla çarpışıyor, benim de kılıcım kırıldı." Nebi s.a.a kendisine Zülfikar adlı kılıcı verdi. O da bu kılıçla Rasulullah s.a.a’i savundu. Bunun üzerine Cebrail a.s inerek şöyle buyurdu: "ey Muhammed! İşte asıl direniş Ali’nin seni savunmasıdır." Nebi s.a.a buyurdu ki: "O bendendir, ben de Ondanım" Cebrail a.s dedi ki: "Ben de ikinizdenim." Müslümanlar o gün gökten "Zülfikar'dan başka kılıç, Ali'den başka yiğit yoktur" nidasını işittiler.»

      Şeyh Saduk r.a, "İleluş Şerai", 1/14-15, bab 7, hadis 3

      Yorum


        #4
        Ynt: Taharet Ehli a.s'ın haberlerinde Rasulullah s.a.a'in siyeri

        Habeşistan hicreti hakkında hadisler:

        علي بن إبراهيم، عن أبيه، عن هارون بن مسلم، عن مسعدة بن صدقة، عن أبي عبد الله (عليه السلام) قال: أرسل النجاشي إلى جعفر بن أبي طالب وأصحابه فدخلوا عليه وهو في بيت له جالس على التراب وعليه خلقان الثياب قال: فقال جعفر (عليه السلام): فأشفقنا منه حين رأيناه على تلك الحال، فلما رأى ما بنا وتغير وجوهنا قال: الحمد لله الذي نصر محمدا وأقر عينه، ألا أبشركم؟ فقلت: بلى أيها الملك، فقال: إنه جاءني الساعة من نحو أرضكم عين من عيوني هناك فأخبرني أن الله عز وجل قد نصر نبيه محمدا (صلى الله عليه وآله) وأهلك عدوه واسر فلان وفلان وفلان التقوا بواد يقال له: بدر كثير الأراك لكأني أنظر إليه حيث كنت أرعى لسيدي هناك وهو رجل من بني ضمرة فقال له جعفر: أيها الملك فمالي أراك جالسا على التراب وعليك هذه الخلقان؟ فقال له: يا جعفر إنا نجد فيما أنزل الله على عيسى (عليه السلام) أن من حق الله على عباده أن يحدثوا له تواضعا عندما يحدث لهم من نعمة فلما أحدث الله عز وجل لي نعمة بمحمد (صلى الله عليه وآله) أحدثت لله هذا التواضع فلما بلغ النبي (صلى الله عليه وآله) قال لأصحابه: إن الصدقة تزيد صاحبها كثرة فتصدقوا يرحمكم الله، وإن التواضع يزيد صاحبه رفعه، فتواضعوا يرفعكم الله، وإن العفو يزيد صاحبه عزا، فاعفوا يعزكم الله
        Ali b. İbrahim bana babasından, o Harun b. Müslim'den, o Mesade b. Sadaka'dan, o da Ebu Abdullah (imam Cafer es-Sadık a.s)'dan anlattı, dedi ki: (Habeş kralı) Necaşi Cafer b. Ebu Talib ve arkadaşlarını yanına çağırdı. Necaşi'nin yanına girdiklerinde, evinde toprak üzerinde oturuyordu, üzerinde eskimiş elbiseler vardı. Cafer demiştir ki: «onu bu halde görünce ürperdik. bizim bu halimizi ve yüzlerimizin (renginin) değiştiğini görünce, bize şöyle dedi: "Muhammed'e yardım eden ve gözlerini aydınlatan Allah'a hamd olsun. size bir müjde vereyim mi?" dedim ki: "evet ey kral!" dedi ki: "biraz önce benim gözcülerimden biri sizin topraklarınızdan geldi ve bana haber verdi ki, Allah azze ve celle nebisi Muhammed s.a.a'i muzaffer kıldı, düşmanlarını helak etti. falan, falan ve falan kişiler de ona esir düştü. Erak ağacının çok olduğu Bedir vadisinde kraşı karşıya geldiler. Şu anda ona bakıyor gibiyim. Çünkü orada Damre oğullarından bir adama çobanlık yapmıştım." dedim ki: "ey kral! Niçin toprağın üzerinde oturuyorsun ve neden üzerinde bu eskimiş elbiseler var?" dedi ki: "ey Cafer! biz Allah'ın İsa a.s'a indirdiği kitapta "Allah'ın kulları üzerindeki haklarından biri, kendilerine bir nimet bahşettiği zaman, O'na karşı tevazu göstermeleridir." yazıldığını gördük. Allah azze ve celle Muhammed s.a.a aracılığıyla bana bir nimet bahşedince ben de Allah'a karşı bu şekilde tevazu gösterdim."» Nebi s.a.a bu olayı haber aldığı zaman sahabelerine dedi ki: «Sadaka kişinin malının artmasını sağlar, sadaka verin ki, Allah size merhamet etsin. Tevazu kişiyi yüceltir, tevazu gösterin ki, Allah sizi yüceltsin. Affetmek kişiyi aziz kılar, affedin ki, Allah sizi aziz kılsın.»

        Kuleyni r.a, "el-Kafi", 2/78, İman ve Küfür kitabı, bab 59, hadis 1

        Yorum

        YUKARI ÇIK
        Çalışıyor...
        X