Bütün din hükümleri ve İslam inançları ashap vasıtasıyla bizlere ulaşmıştır. Bugün Kur'an ve sünnet yoluyla ALLAH'a ibadet ettiğini iddia eden biri varsa, bu iki kaynağın doğu ve batıdaki Müslümanlara ulaşmasına ashabın vesile olduğunu bilmelidir.
Ancak ashabın, Resulullah'tan (s.a.a.) sonra ihtilaf edip dağılmaları, birbirlerine küfi:edip lanet okumaları, savaşıp birbirlerini öldürmeleri yüzünden araştırıp eleştirmeden hükümleri onlardan alamayız. Aynı şekilde, onların durumunu incelemeden, Resulullah (s.a.a.) zamanında ve Resulullah'tan sonra yaptıklarını araştırmadan, böylece hakkı arayanla batıl peşinde koşanı, müminle fasığı, samimi olanla münafığı ve ALLAH'a şükredenle İslamiyeti terk edeni birbirinden ayırt etmeden hiçbirinin leh veya aleyhine hüküm veremeyiz.
Maalesef Ehl-i Sünnet' in büyük çoğunluğu bu yöntemi kabullenmezler ve ashabı eleştirmeyi ve onlara itirazı kesinlikle reddeder, hepsini iyi bilirler; tıpkı MUHAMMED ve Ehl-i Beyt'ine selam gönderdikleri gibi, istisnasız olarak hepsine selam gönderirler.
Ehl-i Sünnet' e şunu soruyoruz: Ashabın bazılarını kınamak ve bazılarının aleyhine hüküm vermek İslam' dan çıkmaya neden olur mu veya Kur'an ve sünnete ters düşer mi?
Bu sorunun cevabını bulmak için ashaptan bazılarının Resulullah (s.a.a.) zamanında ve Resulullah'tan (s.a.a.) sonra yaptıklarını ve söylediklerini incelemek zorundayız. Bu arada Şiilerin kitaplarından hiçbirini delil olarak göstermeyeceğiz. Çünkü Şiilerin bazı sahabiler hakkındaki görüşleri meşhur olup açıklamağa gerek yoktur. Bu yüzden bu konuda sadece Ehl-i Sünnet'in Sahih, Müsned ve Tarih- leri ile yetineceğiz. Bizim amacımız ashaptan bazılarının gerçek yüzünü ortaya çıkarmaktır. Bu grubun ashabın azınlığı mı, çoğunluğu mu olduğu ileride anlaşılacaktır inşaALLAH. Maalesef bazı insanlar, Şiilerin sahabe düşmanı olduklarını ve sahabeye küfrettiklerini söyleyerek tartışmaları sonuçsuz bırakmaktadırlar. Halbuki, bizler sahabeye küfretmek bir kenara dursun onların muhlis olanları için -ki Kur'an' da "şükredenler" olarak tanıtılmışlardır - hayır talep etmekteyiz. Sadece Resulullah'tan (s.a.a.) sonra yollarını değiştirip geri dönenlerden ve birçok Müslümanın yoldan çıkmasına sebep olanlardan teberri eder, onlarla ilişiğimiz olmadığını bildiririz; ama yine de onlara küfretmeyiz. Yaptığımız tek şey, -tarihçilerin yazdığı gibi- hakkın ortaya çıkması ve perdelerin aralanması için sahabilerin yaptıklarını anlatmaktır. Fakat bazı Ehl-i Sünnet kardeşlerimiz bundan da -rahatsız olmakta ve bunu ashaba küfür olarak telakki etmektedirler.
Kur'an-ı Kerim ALLAH'ın buyruğudur; dolayısıyla hakkı söylemekten çekinmez ve utanmaz. Kur'an, bu yolu açarak bazı sahabilerin münafık, bazılarının fasık, bazılarının zalim, bazılarının yalanlayıcı, müşrik, haktan dönmüş veya ALLAH ve Resulüne eziyet edenler olduğunu anlatmıştır.
Asla heva ve hevesinden konuşmayan ve ALLAH yolunda olduğu için kınayanlardan korkmayan Resulullah da (s.a.a.) bize bu yolu açarak bazı sahabileri mürted, bazılarını nakisin (Cemel ashabı), bazılarını marikin (hariciler), bazılarını kasitin (Muaviye ve etrafındakiler) olarak tanıtmış, bazılarının mutlaka cehenneme gideceğini ve onların Resulullah'la (s.a.a.) birlikte olmalarının kendilerine hiçbir yararı olmayacağını ve hatta bu yüzden kıyamette azaplarının iki kat artacağını buyurmuştur.
ALLAH'ın Kitabı ve Resulullah'ın (s.a.a.) sünneti tanıklık ettiği halde, niçin Ehl-i Sünnet alimleri Müslümanların sahabe hakkında tartışmalarına müsaade etmeyerek hakkın ortaya çıkmasına, Müslümanların gerçek ALLAH dostlarını tanıyıp onlara uymalarına ve ALLAH düşmanlarını tanıyıp onlardan uzaklaşmalarına engel olmaktalar?
Ancak ashabın, Resulullah'tan (s.a.a.) sonra ihtilaf edip dağılmaları, birbirlerine küfi:edip lanet okumaları, savaşıp birbirlerini öldürmeleri yüzünden araştırıp eleştirmeden hükümleri onlardan alamayız. Aynı şekilde, onların durumunu incelemeden, Resulullah (s.a.a.) zamanında ve Resulullah'tan sonra yaptıklarını araştırmadan, böylece hakkı arayanla batıl peşinde koşanı, müminle fasığı, samimi olanla münafığı ve ALLAH'a şükredenle İslamiyeti terk edeni birbirinden ayırt etmeden hiçbirinin leh veya aleyhine hüküm veremeyiz.
Maalesef Ehl-i Sünnet' in büyük çoğunluğu bu yöntemi kabullenmezler ve ashabı eleştirmeyi ve onlara itirazı kesinlikle reddeder, hepsini iyi bilirler; tıpkı MUHAMMED ve Ehl-i Beyt'ine selam gönderdikleri gibi, istisnasız olarak hepsine selam gönderirler.
Ehl-i Sünnet' e şunu soruyoruz: Ashabın bazılarını kınamak ve bazılarının aleyhine hüküm vermek İslam' dan çıkmaya neden olur mu veya Kur'an ve sünnete ters düşer mi?
Bu sorunun cevabını bulmak için ashaptan bazılarının Resulullah (s.a.a.) zamanında ve Resulullah'tan (s.a.a.) sonra yaptıklarını ve söylediklerini incelemek zorundayız. Bu arada Şiilerin kitaplarından hiçbirini delil olarak göstermeyeceğiz. Çünkü Şiilerin bazı sahabiler hakkındaki görüşleri meşhur olup açıklamağa gerek yoktur. Bu yüzden bu konuda sadece Ehl-i Sünnet'in Sahih, Müsned ve Tarih- leri ile yetineceğiz. Bizim amacımız ashaptan bazılarının gerçek yüzünü ortaya çıkarmaktır. Bu grubun ashabın azınlığı mı, çoğunluğu mu olduğu ileride anlaşılacaktır inşaALLAH. Maalesef bazı insanlar, Şiilerin sahabe düşmanı olduklarını ve sahabeye küfrettiklerini söyleyerek tartışmaları sonuçsuz bırakmaktadırlar. Halbuki, bizler sahabeye küfretmek bir kenara dursun onların muhlis olanları için -ki Kur'an' da "şükredenler" olarak tanıtılmışlardır - hayır talep etmekteyiz. Sadece Resulullah'tan (s.a.a.) sonra yollarını değiştirip geri dönenlerden ve birçok Müslümanın yoldan çıkmasına sebep olanlardan teberri eder, onlarla ilişiğimiz olmadığını bildiririz; ama yine de onlara küfretmeyiz. Yaptığımız tek şey, -tarihçilerin yazdığı gibi- hakkın ortaya çıkması ve perdelerin aralanması için sahabilerin yaptıklarını anlatmaktır. Fakat bazı Ehl-i Sünnet kardeşlerimiz bundan da -rahatsız olmakta ve bunu ashaba küfür olarak telakki etmektedirler.
Kur'an-ı Kerim ALLAH'ın buyruğudur; dolayısıyla hakkı söylemekten çekinmez ve utanmaz. Kur'an, bu yolu açarak bazı sahabilerin münafık, bazılarının fasık, bazılarının zalim, bazılarının yalanlayıcı, müşrik, haktan dönmüş veya ALLAH ve Resulüne eziyet edenler olduğunu anlatmıştır.
Asla heva ve hevesinden konuşmayan ve ALLAH yolunda olduğu için kınayanlardan korkmayan Resulullah da (s.a.a.) bize bu yolu açarak bazı sahabileri mürted, bazılarını nakisin (Cemel ashabı), bazılarını marikin (hariciler), bazılarını kasitin (Muaviye ve etrafındakiler) olarak tanıtmış, bazılarının mutlaka cehenneme gideceğini ve onların Resulullah'la (s.a.a.) birlikte olmalarının kendilerine hiçbir yararı olmayacağını ve hatta bu yüzden kıyamette azaplarının iki kat artacağını buyurmuştur.
ALLAH'ın Kitabı ve Resulullah'ın (s.a.a.) sünneti tanıklık ettiği halde, niçin Ehl-i Sünnet alimleri Müslümanların sahabe hakkında tartışmalarına müsaade etmeyerek hakkın ortaya çıkmasına, Müslümanların gerçek ALLAH dostlarını tanıyıp onlara uymalarına ve ALLAH düşmanlarını tanıyıp onlardan uzaklaşmalarına engel olmaktalar?
Yorum