Ynt: sahabelerle ilgili yanlis bilinenler
Evet! Görüldüğü gibi ashap daha Enes bin Malik, Ebu Derda ve Mervan bin Hakem'in zamanında, yani Resulullah'ın zamanına çok yakın olan bir zamanda, Resulullah'ın sünnetlerini değiştiriyor; her şeyi, hatta namazı dahi zayi ediyorlar, alçakça çıkarları uğruna Mustafa'nın (s.a.a.) sünnetlerini bozuyorlardı. Bilindiği gibi, Ümeyye Oğulları minberlerde her hutbeden sonra Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'e lanet okurlardı. Halkın çoğu, Kurban ve Ramazan bayramı namazından sonra hemen dağılıyor, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'e lanet okunmasını duymak istemiyorlardı. Bu sebeple Ümeyye Oğulları Resulullah'ın (s.a.a.) sünnetini değiştirerek hutbeleri bayram namazından önceye aldılar. Böylece çoğunun karşı çıkmasına rağmen Müslümanların huzurunda Hz. Ali'ye lanet okuyorlardı. Bu işi Muaviye başlatmış ve zamanla bir sünnet haline gelmişti. Birçok insan, Hz. Ali'ye lanet okumanın, insanı ALLAH'a yakınlaştıracak en büyük sünnetlerden olduğunu zannediyordu! Tarihçilerden biri şöyle yazar: "İmamlardan biri Cuma namazı hutbelerinde Hz. Ali'ye lanet okumayı unutmuştu. Minberden inip namaz kılmak isteyince halk her taraftan, "Sünneti unuttun! Sünneti unuttun!" diye bağır" maya başladı!"
Evet, Muaviye'nin bu bidati seksen yıl Müslümanların minberlerinde devam etti! Bugün bile bunun izlerini görmek mümkündür. Ama bütün bunlara rağmen Ehl-i Sünnet ve Cemaat, Muaviye ve ashabını sever, sayar ve "ashaba karşı saygılı olma" adı altında onun eleştirilmesine, yaptıklarının anlatılmasına izin vermemektedirler.
Ama ALLAH'a şükürler olsun ki, artık samimi araştırmacılar hakkı batıldan ayırmaya başlamış ve birçokları Muaviye ve adamlarının oluşturduğu "sahabe düğümünü" çözmeyi başarabilmişlerdir. Fakat Ehl-i Sünnet ve Cemaat, bu çirkin çelişkinin farkına varmış olmakla birlikte, hala ashabın hepsini savunmakta ve onlardan herhangi birine dil uzatanlara lanet etmekteler. Onlara; "Bu lanetiniz, herkesten önce Muaviye'ye gider. Çünkü o, bütün sahabenin en üstünü olan Ali'ye sövmüş ve lanet etmiştir. Bu vesileyle de Resulullah'a sövmek istemiştir. Çünkü Resulullah; "Ali'ye küfreden, bana küfretmiş olur; bana küfreden de ALLAH'a küfretmiş olur."1 diye buyurmuştur."
1- Müstedrek-i Hakim, c. 3, s. 121 (Hadisin Buhari ve Müslimce sahih olduğunu yazar. ); Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 323; Hasais-i Nesei, s. 93, h. 88.
söylediğimiz zaman da kekelemeye başlayıp cevap veremiyorlar. Verdikleri cevaplar, akıllarını çalıştırmadıkları ve kör taassuptan kurtulmadıklarını göstermektedir. Mesela, bazıları; "Bunlar, Şiilerin uydurduğu yalanlardır!" diyorlar. Bazıları da; "Onlar, Resulullah'ın sahabesidir. Birbirleri hakkında ne isterlerse söyleyebilirler. Biz onları eleştirecek düzeyde değiliz!" diyorlar.
Evet! Görüldüğü gibi ashap daha Enes bin Malik, Ebu Derda ve Mervan bin Hakem'in zamanında, yani Resulullah'ın zamanına çok yakın olan bir zamanda, Resulullah'ın sünnetlerini değiştiriyor; her şeyi, hatta namazı dahi zayi ediyorlar, alçakça çıkarları uğruna Mustafa'nın (s.a.a.) sünnetlerini bozuyorlardı. Bilindiği gibi, Ümeyye Oğulları minberlerde her hutbeden sonra Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'e lanet okurlardı. Halkın çoğu, Kurban ve Ramazan bayramı namazından sonra hemen dağılıyor, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt'e lanet okunmasını duymak istemiyorlardı. Bu sebeple Ümeyye Oğulları Resulullah'ın (s.a.a.) sünnetini değiştirerek hutbeleri bayram namazından önceye aldılar. Böylece çoğunun karşı çıkmasına rağmen Müslümanların huzurunda Hz. Ali'ye lanet okuyorlardı. Bu işi Muaviye başlatmış ve zamanla bir sünnet haline gelmişti. Birçok insan, Hz. Ali'ye lanet okumanın, insanı ALLAH'a yakınlaştıracak en büyük sünnetlerden olduğunu zannediyordu! Tarihçilerden biri şöyle yazar: "İmamlardan biri Cuma namazı hutbelerinde Hz. Ali'ye lanet okumayı unutmuştu. Minberden inip namaz kılmak isteyince halk her taraftan, "Sünneti unuttun! Sünneti unuttun!" diye bağır" maya başladı!"
Evet, Muaviye'nin bu bidati seksen yıl Müslümanların minberlerinde devam etti! Bugün bile bunun izlerini görmek mümkündür. Ama bütün bunlara rağmen Ehl-i Sünnet ve Cemaat, Muaviye ve ashabını sever, sayar ve "ashaba karşı saygılı olma" adı altında onun eleştirilmesine, yaptıklarının anlatılmasına izin vermemektedirler.
Ama ALLAH'a şükürler olsun ki, artık samimi araştırmacılar hakkı batıldan ayırmaya başlamış ve birçokları Muaviye ve adamlarının oluşturduğu "sahabe düğümünü" çözmeyi başarabilmişlerdir. Fakat Ehl-i Sünnet ve Cemaat, bu çirkin çelişkinin farkına varmış olmakla birlikte, hala ashabın hepsini savunmakta ve onlardan herhangi birine dil uzatanlara lanet etmekteler. Onlara; "Bu lanetiniz, herkesten önce Muaviye'ye gider. Çünkü o, bütün sahabenin en üstünü olan Ali'ye sövmüş ve lanet etmiştir. Bu vesileyle de Resulullah'a sövmek istemiştir. Çünkü Resulullah; "Ali'ye küfreden, bana küfretmiş olur; bana küfreden de ALLAH'a küfretmiş olur."1 diye buyurmuştur."
1- Müstedrek-i Hakim, c. 3, s. 121 (Hadisin Buhari ve Müslimce sahih olduğunu yazar. ); Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 323; Hasais-i Nesei, s. 93, h. 88.
söylediğimiz zaman da kekelemeye başlayıp cevap veremiyorlar. Verdikleri cevaplar, akıllarını çalıştırmadıkları ve kör taassuptan kurtulmadıklarını göstermektedir. Mesela, bazıları; "Bunlar, Şiilerin uydurduğu yalanlardır!" diyorlar. Bazıları da; "Onlar, Resulullah'ın sahabesidir. Birbirleri hakkında ne isterlerse söyleyebilirler. Biz onları eleştirecek düzeyde değiliz!" diyorlar.
Yorum