Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Şiilere göre Ehl-i Sünnet İslamın neresinde yer alıyor...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Şiilere göre Ehl-i Sünnet İslamın neresinde yer alıyor...

    Şiilere göre Ehl-i Sünnet İslamın neresinde yer alıyor...
    --------------------------------------------------------------------------------
    Şeyh Muhammed Yezbek'in kaleminden
    21 Nisan 2009 - 17:03
    Lübnan Hizbullah hareketinin önde gelen liderlerinden Şeyh Muhammed Yezbek Şiilere Göre Sünnilerin Konumunu yazıyor


    Bütün hamd edenlerin hamdinin üzerinde Allah’a hamd olsun. Bize ikram ettiği hediye ettiği nimetler için, sancağını bizim ellerimize verdiği için Allah’a şükürler olsun.

    Salât ve selam Allah’ın varlığın özü olarak, tamamlanmış bir kılındığı, âlemlere rahmet ve insanlara yol gösterici seçtiği arınmış habibi, son peygamber Muhammed bin Abdullah’ın üzerine olsun.

    Salât ve selam Hz. Peygamberin temiz soylu, insanlara verilmiş Kevser, kıyamet gününe kadar onun halefi olan arınmış Âline, onun yolundan yürüyen ashabına ve tabiinin üzerine olsun.

    Değerli âlimler, değerli konuklar Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsu. Hoş geldiniz.

    Burada Lübnanlı âlimler birliğine böyle zor bir zamanda ‘’Tekfircilik fitnesi karşısında İslami Vahdet’’ isimli konferansın düzenlenmesi için gösterdikleri cabadan dolayı teşekkür ediyorum. Bu zamanda âlimlerin ilmi bir şekilde ümmetin birliği yönünde ortak bir dil oluşturmaları gerekmektedir.

    Bu konferansta sizlere ‘’ Şeri bakış acısıyla Şiilere göre Sünnilerin konumu’’ başlıklı bir konuyu anlatmak benim için büyük bir şeref. Ümit ediyoruz ki bu sunumla istenilen hedefe ulaşılır ve konu etrafındaki evhamlar ortadan kalkar. Haktan başka bir şey istemiyoruz zan ve vehim hakikat adına bir şey ifade etmezler.

    Buradan bulunan değerli âlimler sizlere bu konuda çeşitli zamanlarda yaşamış Ehli Beyt mektebine mensup âlimlerin görüşlerini nakletmeden önce, onların fikirlerinin mesnedi olan Ehli Beyt imamlarının bu konudaki görüşlerini nakletmek istiyorum. Ben Şia,Sünni kavramlarını kullanmaktan hiç hazzetmiyorum aslında ama mecburiyetten kullanıyorum. Ama ben ümmetin değerli alimlerinin hepsine büyük saygı duyuyorum.Burada şunu da belirtmek istiyorum ki;çok keskin bir silah olan bölünme ve guruplaşma fitnesine hayat bulacağı bir ortam bırakmamalıyız.Fakat maalesef ümmet bu günlerde böyle bir alana yitilmek isteniyor.Özellikle Irakta görülmüştür ki tekfir kavramı etrafında şekillenen bir hareket büyük düşmanımız Amerika’ya ve evlatlığı İsrail’e fayda salmaktan başka bir işe yaramıyor.Burada şu açığa çıkacaktır ki bizler Şia olarak bu kavram üzerinden konum belirlemiyoruz.Bu gerçek alimlerimize referansla konu değerlendirildiğinde çok daha belirgin hale gelecektir.

    Ehli Beyt imamlarının(r.a) hayatlarından örnekler;

    İlk olarak; İmam Ali’den kendisine halife olarak beyat ettikten sonra bazı nedenlerden dolayı onunla savaşanlar hakkında sorulduğunda ‘’Onlar bizim kardeşlerimizdir fakat bize karşı gelmişlerdir’’ şeklinde cevap vermiştir. Ve arkasında şimdi söyleyeceğim ayete atıfta bulunmuştur. ‘’ Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah'ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, âdaletli davrananları sever. Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.(Hucurat/9-10)

    İmam onlar için kâfir olmuşlardır onlara İslam’ın hükmünü uygulamak gerekir dememiştir. Kadınları ve malları size helaldir dememiştir. İmam ‘’onlar Ehli Kıbledir’’ diyince İmam’ın tutumunu garipsediler.

    İkinci olarak; Hamran bin Iyn, İmam Muhammed Bakır’dan şu şekilde rivayette bulundu. ‘’İman kalbe yerleşir, insan onunla Allah’a ulaşır. Onu yapıp etmeleriyle doğrular. Namaz, Zekât, Oruç ve hac üzere ittifak edenler kâfir değildir. Kim sözle ve yapıp etmeleriyle Müslüman olduğunu idea ediyorsa, onun kanı haramdır miras düşer ve onunla nikâhlanmak caizdir ‘’(El Kafi/56.sayfa/İman ve Küfür bölümü 5.hadis)

    İmam bu hadisiyle bütün guruplardan insanların içerisinde bulunduğu hal İslam’dır. Ve onun kanı haramdır ve saydığı hükümler onun için caridir. İslam olmak kâfir olmamaktır. İslam olmak iki şahadeti ikrar etmektir.’’ Ben şahadet ederim ki Allah’tan başka İlah yoktur. Ve ben yine şahadet erdim ki Muhammed onun kulu ve elçisidir.’’Bütün bunlardan sonra herhangi biri kalkıp da Ehli Kıbleden birini nasıl tekfir eder.

    Muaviye bin Vehep’den nakledilen hadis şu şekildedir;

    ‘’Ona sordum, bizimle aynı fikirde olmayan, kavmimizle arkadaşlarımızla nasıl bir ilişki kuralım? Dedik ki; İmamlarınıza bakın ve onlara uyun. Onlar ne yapıyorsa siz de aynısını yapın. Zira İmalar diğerlerinin hastalarını ziyaret eder, cenaze törenlerinde bulunur, onlara şahitlik eder ve onlara emanet eslim ederlerdi.’’(El Kâfi/2.Cüz/636/1.hadis)

    Üçüncü olarak; İmam Es Sadıktan rivayet olunan hadis şu şekildedir;

    ‘’Müslüman’ın kanı haramdır, ona emanet teslim edilir ve onlarla nikâhlanmak caizdir’’

    Burada Ehli Beyt imamlarının hadislerinden yaptığımız iktibaslar sonucunda Ehli Kıble ile ne şekilde alaka kurulacağı ortaya cıkmış oluyor. Onların takipçilerinin onların yaşam biçimlerine ve sözlerine karşı çıkmaları nasıl düşünülebilir.

    Ehli Beyt mektebine mensup âlimlerin bazılarının bu konudaki görüşleri

    1.El Muhakkik Hilli Eş Şeyh Ebi Kasım Necmeddin Muhammed bin Hasan Huzeyli;

    Şeyh Şerai Ül İslam’da( 4.Bölüm/175-176.sayfa/Kitabul Hudud) İslam demek, Ben şahadet ederim ki Allah’tan başka İlah yoktur. Ve ben yine şahadet erdim ki Muhammed onun kulu ve elçisidir, demektir.

    Cenaze namazı bahsinde(1.cilt/103.sayfa) ‘’İki şahadeti ikrar ve izhar edenin cenaze namazı kılınır’’ demiştir.

    Nikâh bahsinde(Kitabun nİkah/2.cild/299)’’Nikâhın şartı iki tarfın da Müslüman olmasıdır’’ demiştir.

    Miras bahsinde(Kitab ul Faraiz/3.Cilt/13)’’Müslümanlar farklı mezheplere mensup olsalar da birbirlerine varis olabilirler’’demiştir.

    Muhakkik Hilli Hicir 602 ‘de dogdu ve 73 sene yaşadı ve büyük bir âlimdi. Muhakkik Hilli (k.s)’’ Şerai ül İslam Fi Mesail ül Helal Vel Haram’’ isimli bir kitap yazdı. Bu kitap yazıldığı günden bu yana büyük ilgi görmüş, üzerine onşlarcaşerh ve haşiye yazılmıştır. Hatta şeyhimiz Muhakkik Razi ‘’Kitabuz Zeria’da’’ haşiye ve talikler hariç 82 tane şerh saymıştır. Ben yaptığım nakilleri ‘’Şerai ul İslam’dan’’ yaptım ki Ehli Sünnet kardeşlerimiz Şia’nın Ehli Sünnetle alakadar ne düşündüğü açıkça ortaya cıksın diye.

    2.İmam Seyid Abdulhüseyin Şerüfiddin(k.s)

    Seyyid ‘’Fusul El Mühimme fi Telif Ul Ümme ‘’isimli kitapta Ehli Sünnet’in Müslüman olduğuna dair imamlardan nakiller yaptıktan sonra ‘’Onlara tıpkı Şiiler gibi İslam’dan kaynaklanan bütün hükümler uygulanır’’şeklinde devam etmiştir.

    ‘’Mısıra gittim ve büyük âlimlerden Ezher Şeyhi, Şeyh Selim Beşri Maliki ile görüştüm. Ona derim üzüntümden dolayı serzenişte bulundum, o da aynı dertle muzdarip olduğundan bana dert yandı. Allah bu Kitabı bu ümmeti birleştirmek için gönderdi, şimdi bu insanlar bu kitap üzerinde ayrılığa düşüyorlar diye düşünürken sanki saatler durmuştu. Esasında biz Ehli Sünnet ve Şia’nın aynı şekilde hanif İslam dinine inandıklarını ve Resul’ün getirdiklerini kabullendiklerini, aralarındaki ihtilafın şerefli İslam dinine zarar verecek asla dair bir ihtilaf olmadığını biliyoruz.’’ Bu sözler Seyitten nakledilmektedir.

    Seyyid Beyrut’taki ‘’Cami Ül Amri’nin’’ minberine çıktığında şu sözleri söyledi;

    ‘’Bu ümmet görüşlerini, hedeflerini, mezheplerini ve İlay-ı Kelimetullah yolunda planlarını birleştirmediği sürece ona hayat hakkı yoktur. Ümmet öyle bir hale gelmeli ki doğudan batıya tek vücut haine dönüşmelidir. Herhangi bir uzvunun bitkin düştüğü yerde diğerine yardım etmelidir. Ancak bu şekilde aldatılmaktan, kandırılmaktan, teslim alınmaktan kurtulabilir.’’

    3.İmam Şeyh Al Kâşif Ul Gıta (k.s)

    ‘’Müslümanlar her ne kadar usul ve füruda ihtilafa düşseler de şimdi zikredeceğimiz hadisin kesinliğinde müttefiktirler. Her kim iki şahadeti ikrar eder ve İslam’ı din olarak kabul ederse onun kanı, malı, ırzı haramdır. Kim biz kıblemize dönüp namaz kılarsa, kestiğimizi yer ve dinimiz kabullenirse o bizdendir, bizim olan onundur, zararımıza olan onun da zararınadır.

    Bu zikrettiğimiz sözler ‘’ Risaletül İslamiye/3. Aded/51)

    4.Seyyid Muhsin el Emin

    ‘’İslam ümmeti tek bir ümmettir. Tek bir dindir, tekbir kitabı vardır, tek bir peygamberi vardır bu nedenle heva ve taassup nedeniyle parçalanmamalıdır’’

    Bu zikrettiğimiz sözleri Seyyid ‘’ Sekafet ul İslamiye ‘’ nin 11. Sayısında dillendirmiştir.

    5. Büyük Üstad Seyyid Muhammed Sadı Es Sadr (k.s)

    Dedi ki;

    ‘’Şia’yı ve Ehli Sünnet’i siyaset ayırmıştır bu gün onları siyaset birleştirebilir.Dün Şia ve Ehli Sünnet’i siyaset saflara ayırmıştı bu gün onların kalplerini birleştirebilir.Bu iki gurup arasında öze dair bir ayrılık yoktur kardeşliğin geliştirtmesi ,ihtilafların ise anlam bulduğu tarihin içinde terk edilmesi gerekmektedir.Çünkü Allah biridir,Kuran biridir,Peygamber biridir ,fıkhi ihtilaflar ise içtihat farklılıklarından ibarettir.Bu tip farklılıklar Ehli Sünnet’in kendi mezhepleri içerisinde de vardır.’’

    6.Allame Seyyid Cemalettin El Afgani

    Dedi ki;

    ‘’İslam dini u güm Muhammed Bin Abdullah(s.a)’in inşa ettiği bir gemidir ve bu mukaddes gemiye binmek özel ve genel anlamda bütün Müslümanların hakkıdır.’’

    7.Allame Şeyh Muhammed Cevat Muuğniye

    Dedi ki;

    ‘’İslam’ın usul be Furua dair bürün söylediklerini kabullenen kişi Müslüman’dır. Usul’e dair olanlar Tevhit, Nübüvet ve Mead’dır bürün bunla şüphesiz iman eden kesinlikle Müslüman’dır. Bunlardan şüphesi olan ise Müslüman değildir.’’

    Dedi ki; Şia’nın mezhebine dair zorunlu saydığı iki şey vardır.

    Birincisi; Usule dair olandır ki Bu İmamettir. On İki İmam Şia’sına mensup bir kişinin On İki Ehli Beyt İmamının imametini kabul etmesi gerekir. Herhangi bir kişi bilerek veya bilmeyerek On İki İmam’ın imametini kabul etmezse Şia değildir, fakat Müslüman’dır. O kişi için İslam’ın öngördüğü bütün hükümler geçerlidir.

    İkincisi; Furua dair olanlardır. Boşanma için şahit gerekliliği, içtihat kapısının acık olması vb konular furuatın içinde zikredilebilir. Yani diğer İslam mezheplerin de olmayıp da Şia da olan hükümler Şia’nın furuatıdır kendisi için bunlar acık bir gerçeklik halinde iken bunu halen inkâr eden Şia değildir.(Risaletül İslam/4.sayı)

    İmam Eş Şehit Muhammed Bakır Es Sadr(k.s)

    Dedi ki;

    ‘’Aziz Irak Halkı, Sizlere, hayatınızı cihada adadığınız ve zor şartlar içerisinde olduğunuz bir dönemde, Arap, Kürt, Sünni, Şia bütün guruplarınız ve cemaatlerinizi kastederek söylemek istiyorum ki; bu gün başımıza musallat olan bela sadece bir mezhebi veya ırkı hedef almış değil bütün Irak halkına musallat olmuş bir beladır. Bu nedenle sizlerin bu belaya karşı cihadi bir tavır takınarak aranızda ayrım yapmadan birlikte değerlerinizi savunmalı ve onun için cihat etmelisiniz. Ben kendimi bildim bileli varlığımı Şia ve Ehli Sünnet’i bir tutarak İslam uğruna cihat etmeye adadım. Sürekli olarak onları birleştiren ve onların hepsini kapsayan bir risalet anlayışını savundum. Ben kendi içimde tek bir hedefi olan halis İslam anlayışından başka bir şey yaşamadım. Aziz Şia ve Sünni kardeşlerim ben sizinle İslam’a bağlılığınız ölçüsünde aranızda bir ayrım yapmadan birlikteyim.’’ (Senavat Ul Mihne ve Eyyam Ul Hasara/Şeyh Muhammed Rıza Nimani/305)

    İmam Seyyid Humeyni (k.s)

    Dedi ki;

    ‘’ Ey İslam hakikatine iman etmiş dünya Müslümanları ayağa kalkın ve İslam’ın mesajının gölgesinde toplanın, müstekbirlerin ülkeniz ve mallarınız üzerindeki tahakkümünü kırı. Aranızdaki ihtilafları ve nefsi çekişmelerinizi bir kenara koyun ve İslam’a dönün zira sizler gerekli olan her şeye sahibisiniz.’’ (12.9.1980 tarihli beyanı)

    ‘’Bu gün tıpkı geçmişte de olduğu gibi İslam’ın maruz kaldığı tehlike şerefli İslam dininin bayrağı altında toplanmak yerine guruplaşmak ve bölünmektir.’’(10.4.1982 tarihli beyan)

    10.İmam Seyid Ali Hamenei

    Dedi ki;

    ‘’Biz İslami değerleri, insanı insanlığından eden, dünya değerleri gibi karartmak istemiyoruz ve İslami değerleri onlarla değiştirmek istemiyoruz. Biz Müslümanlar olarak aynı sözde buluşmalı ve ihtilaflardan uzak durmalıyız zira ihtilaf ancak düşmanlık doğurmaktadır. Biz Müslümanlardan kendi mezheplerine özgü inançlarını terk etmelerini istemiyoruz fakat onlardan ihtilaf noktalarının üzerinde ittifak edebileceğimiz noktaların var olduğunu anlamalarını anlatmak istiyoruz. Bu nedenle Şia ve Ehli Sünnetin kardeşlik ve sevgi duygularıyla bu iki mezhebin yakınlaşması ve aralarındaki sorunları halletmeleri için ellerinden geleni yapmaları gerekmektedir.’’(Hadi el Velaya/1.cilt138)

    Buraya kadar Şia âlimlerinden naklettiğimiz bu sözler Ehli Sünnet ve Şia’nın aynı dine inanan kardeşler olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler Şia’nın akaid ve fıkıh kitaplarına başvurabileler. Görülecektir ki âlimler Şia ve Ehli Sünnet arasında içtihat farkından öteye giden bir fark olmadığını söylüyorlar. Bunu söylerken o kadar acık bir şekilde söylüyorlar ki ortalığı karıştırmak isteyecek kimselere hiç fırsat kalmasın. Zira kötü resmedilmek istenen kimseler ancak evrensel adaletin sağlanacağı İslami bir devletten başka bir şey arzulamıyorlar.

    Elhamdulillahirabbilalemin

    Es Selamu Aleykum ve Rahmetullah

    Taghrib
    elmizan.net
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X