Ynt: HZ. ÖMER VE YANDAŞLARININ KURÂNIN AÇIK NASSI VE NEBEVİ SÜNNETE KARŞI İÇTİHATLARI
Ömer bu şuraya üye olanlar arasında nifak ve ayrılık tohumları ekerek Müslümanların vahdetinin tümüyle ortadan kalkmasına sebep oldu. Zira şurayı oluşturan altı kişinin her biri kendisini hilafete layık biliyor ve diğerlerini ise uygun bulmuyordu. Onlar hatta şuradan önce bile bu fikre sahiptiler. Abdurrahman Osman’a tabi idi. Sa'd b. Ebu Vakkas ise Abdurrahman’ın adamıydı. Buna karşılık Zübeyr de Hz. Ali’ye tabi idi.
Hz. Ali’nin halasının oğlu Zübeyr, Sakıfe olayında Hz. Ali’nin tarafını savunanlardandı. O, Hz. Ali’nin evinde kılıç çekerek, Hz. Ali ve Peygamber (s.a.a)’in kızı Fatıma’ya, yapılacak muhtemel her türlü saldırıyı karşılamak isteyen kimselerdendi. O, geceleyin Hz. Fatıma’nın cenaze törenine katılıp ona namaz kılan kimselerdendi. Bu Hz. Fatıma’nın vasiyetiydi. Yine “Eğer Ömer ölürse, Ali’ye biat edeceğim” diyen de Zübeyr idi. Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma’ya namaz kılarak, Ebu Bekir’e namaz kılma izni vermedi. Sahih-i Buhari, c. 2, s. 39 ve Sahih-i Müslim, c. 2, s. 72.
Ömer, minberin üzerinde uzun bir konuşma yaparak şöyle dedi: “Bana sizden birinin “Ömer ölürse, ben falancıya biat edeceğim” dediği haberi geldi. Hiç kimse mağrur olmasın ve Ebu Bekir’e biat bir hataydı demesin. Evet öyleydi ama Allah onun şerrinden korudu...” - Sahih-i Buhari, c. 4, s. 119.
Kastalani, bu hadisin şerhinde İrşad’us-Sari kitabından nakleder ki Zübeyr b. Avam şöyle dedi: “Eğer, Ömer ölürse Ali’ye biat edeceğim. Ebu Bekir’e biat hataydı da sona erdi.” Onun bu sözü Ömer’e ulaşınca sinirlendi ve mezkur hutbeyi okudu. (Bu, Sahiheyn’e şerh yazanların sözüdür.)
Ebu Bekir, Ahmed b. Abdülaziz Cevheri, Sakıfe adlı kitabında İbn-i Ebi’l-Hadid’den naklen şöyle yazıyor: Şerh-i Nehc’ül-Belağa, İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 2.
“Ömer, içlerinde Üseyd b. Hüzeyr ve Selme b. Eslem’in de bulunduğu bir grupla Hz. Fatıma (a.s)’ın evine gitti. Bunlar, Hz. Ali’ye ve onunla beraber evde bulunanlara şöyle dediler: “Gelin Ebu Bekir’e biat edin” Ama onlar bu işi yapmaktan sakındılar. Zübeyr de kılıçla dışarıdakilere saldırdı. Ömer, şöyle dedi: Bu köpeği tutun! Onunla kavga etmeye başlayan Selme b. Eslem Zübeyr’in kılıcını alarak duvara çarptı.
Ama buna rağmen Şura, hilafet ateşini Zübeyr’de alevlendirmişti. O da diğerleri gibi Hz. Ali (a.s)’ı yalnız bıraktı. Hz. Ali (a.s)’dan ayrılarak Cemel Savaşı asileri ile beraber kendi dayısı oğlunun aleyhine ayaklandı! Daha sonraları Abdurrahman b. Avf da Osman’ı ileri sürdüğüne pişman oldu. Bu yüzden Osman’dan ayrılarak onun hilafetten azledilmesi yolunda bir takım çalışmalarda bulunarak, hiçbir yolu denemeden bırakmadı. Ama hiçbir sonuç alamadı.
Halk Zübeyr’in, Osman’a ne kadar itiraz ettiğini çok iyi biliyordu. Aişe de hilafeti “Teym” kabilesine geri çevirmek umuduyla Talha’yı destekliyordu. “Kafir olan Nasel’i öldürün” diyen şahıs da Aişe idi.
Bu grup ve aynı fikri paylaşanlar, Osman’ın aleyhine öylesine bir itiraz ve muhalefete başladılar ki, Medine ve diğer şehirlerin halkı, onu azletme ve katletme yolunda adımlar attılar. Osman, öldürülüp de Hz. Ali’ye biat edildiği zaman Talha ve Zübeyr, ilk biat edenlerdendiler. Ama Şurada edindikleri mevki, onların hilafete göz dikmesine ve biatlerini bozarak İmam Ali’nin aleyhine ayaklanmalarına sebep oldu.
Aişe de (dayısı oğlu) Talha’nın hilafete geçmesi ümidiyle onlara katıldı. Böylece şuranın kötü sonuçları olan Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşları meydana geldi. Alevlenmiş bu ateşler, Hz. Ali’nin karşısına dikilerek birçok savaşlar meydana getirdiler. Hatta onlar Muaviye’nin hilafete göz koyarak ayaklanmasına bile sebep olacak icraatta bulundular. Bunların tümü, toplumu ıslah ederek gerçekleri gün ışığına çıkarmak isteyen Hz. Ali (a.s) için çok büyük engeller oluşturdular.
Buna ek olarak; “Şura” halkın, Osman’a karşı biraz daha cüretle davranmasına ve bir takım tohumların ekilmesine sebep oldu. Bu tohumlar Osman’ın ölümünden sonra mahsul vererek biati bozanlar, ayaklananlar ve haricilerin (Nakisin, Kasitin ve Marikin) meydana gelmesine neden oldu!
Şerh-i Nehc’ül-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 62’de olduğuna göre, Cahiz, “Osmaniye” adlı kitabında Muammer b. Süleyman, Said b. Müseyyib ve Abdullah b. Abbas’tan şöyle nakleder: “Ömer b. Hattab’ın şura ashabına şöyle dediğini duydum: “Eğer sizler doğru dürüst çalışır ve birbirinize yardım ederseniz, hilafet meyvesini siz ve evlatlarınız yiyebilirsiniz. Ama eğer birbirinize şüphe ile bakar ve faaliyet göstermez de bu büyük nimete sırt çevirir ve birbirinizin canına düşerseniz, Muaviye b. Ebu Süfyan size hakim olur.” O dönemde Muaviye Ömer tarafından Şam valisi idi.”
Ömer’in üstü kapalı olarak Muaviye’yi hilafet adaylarından yaptığı ve tam bir hilekârlıkla onu bu fikre yönelttiği hiç kimse için gizli kalabilecek bir konu değildir.
Halbuki hilafetin mihverinin Ömer’den Osman’a dönüşü, Osman’dan sonra Muaviye’nin halife olması için yeterliydi. Bu amacını gerçekleştirmek için de şura adlı senaryoyu öylesine düzenledi ki hilafet istediği noktaya ulaştı.
Diğer taraftan, henüz Osman hayattayken beş kişi Hz. Ali ile muhalif oldular. Bu muhalefet sonucu savaşlar meydana getirdiler. Bununla da yetinilmedi; iş, Muaviye baş kaldırıp hilafete göz dikene kadar devam ettirildi.
Ömer, şura oluşturulmasını emrettiği zaman Osman’a şöyle dedi: “Kureyş, hilafeti sana verip de Beni Ümeyye’yi halkın sırtına bindirdiğini, Beyt’ul-Malı onlara bıraktığını ve Arap kurtlarının sana hücum ederek seni yatağında öldürdüklerini görür gibiyim. Allah’a yemin olsun ki eğer bu işi yaparlarsa, böyle bir tepkiyle karşılaşırlar. Eğer bu işi sen yaparsan, Beni Ümeyye ve Beni Muit de böyle yapacaktır. Daha sonra Osman’ın kakülünden tutarak şöyle dedi: İş buraya ulaşınca, benim böyle olacaktır diye dediğim sözleri hatırla.”
İbn-i Ebi’l-Hadid bu haberi naklettikten sonra şöyle diyor: Bizim şeyhimiz Ebu Osman Cahiz “Osmaniyye” adlı kitabında ve diğerleri de kendi kitaplarında bu haberi Ömer’in keskin görüşlülüğü babında nakletmişlerdir. Şerh-i Nehc’ül-Belağa, İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 22.
ÖMER’İN ŞURASININ KÖTÜ ETKİLERİ
Ömer bu şuraya üye olanlar arasında nifak ve ayrılık tohumları ekerek Müslümanların vahdetinin tümüyle ortadan kalkmasına sebep oldu. Zira şurayı oluşturan altı kişinin her biri kendisini hilafete layık biliyor ve diğerlerini ise uygun bulmuyordu. Onlar hatta şuradan önce bile bu fikre sahiptiler. Abdurrahman Osman’a tabi idi. Sa'd b. Ebu Vakkas ise Abdurrahman’ın adamıydı. Buna karşılık Zübeyr de Hz. Ali’ye tabi idi.
Hz. Ali’nin halasının oğlu Zübeyr, Sakıfe olayında Hz. Ali’nin tarafını savunanlardandı. O, Hz. Ali’nin evinde kılıç çekerek, Hz. Ali ve Peygamber (s.a.a)’in kızı Fatıma’ya, yapılacak muhtemel her türlü saldırıyı karşılamak isteyen kimselerdendi. O, geceleyin Hz. Fatıma’nın cenaze törenine katılıp ona namaz kılan kimselerdendi. Bu Hz. Fatıma’nın vasiyetiydi. Yine “Eğer Ömer ölürse, Ali’ye biat edeceğim” diyen de Zübeyr idi. Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma’ya namaz kılarak, Ebu Bekir’e namaz kılma izni vermedi. Sahih-i Buhari, c. 2, s. 39 ve Sahih-i Müslim, c. 2, s. 72.
Ömer, minberin üzerinde uzun bir konuşma yaparak şöyle dedi: “Bana sizden birinin “Ömer ölürse, ben falancıya biat edeceğim” dediği haberi geldi. Hiç kimse mağrur olmasın ve Ebu Bekir’e biat bir hataydı demesin. Evet öyleydi ama Allah onun şerrinden korudu...” - Sahih-i Buhari, c. 4, s. 119.
Kastalani, bu hadisin şerhinde İrşad’us-Sari kitabından nakleder ki Zübeyr b. Avam şöyle dedi: “Eğer, Ömer ölürse Ali’ye biat edeceğim. Ebu Bekir’e biat hataydı da sona erdi.” Onun bu sözü Ömer’e ulaşınca sinirlendi ve mezkur hutbeyi okudu. (Bu, Sahiheyn’e şerh yazanların sözüdür.)
Ebu Bekir, Ahmed b. Abdülaziz Cevheri, Sakıfe adlı kitabında İbn-i Ebi’l-Hadid’den naklen şöyle yazıyor: Şerh-i Nehc’ül-Belağa, İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 2.
“Ömer, içlerinde Üseyd b. Hüzeyr ve Selme b. Eslem’in de bulunduğu bir grupla Hz. Fatıma (a.s)’ın evine gitti. Bunlar, Hz. Ali’ye ve onunla beraber evde bulunanlara şöyle dediler: “Gelin Ebu Bekir’e biat edin” Ama onlar bu işi yapmaktan sakındılar. Zübeyr de kılıçla dışarıdakilere saldırdı. Ömer, şöyle dedi: Bu köpeği tutun! Onunla kavga etmeye başlayan Selme b. Eslem Zübeyr’in kılıcını alarak duvara çarptı.
Ama buna rağmen Şura, hilafet ateşini Zübeyr’de alevlendirmişti. O da diğerleri gibi Hz. Ali (a.s)’ı yalnız bıraktı. Hz. Ali (a.s)’dan ayrılarak Cemel Savaşı asileri ile beraber kendi dayısı oğlunun aleyhine ayaklandı! Daha sonraları Abdurrahman b. Avf da Osman’ı ileri sürdüğüne pişman oldu. Bu yüzden Osman’dan ayrılarak onun hilafetten azledilmesi yolunda bir takım çalışmalarda bulunarak, hiçbir yolu denemeden bırakmadı. Ama hiçbir sonuç alamadı.
Halk Zübeyr’in, Osman’a ne kadar itiraz ettiğini çok iyi biliyordu. Aişe de hilafeti “Teym” kabilesine geri çevirmek umuduyla Talha’yı destekliyordu. “Kafir olan Nasel’i öldürün” diyen şahıs da Aişe idi.
Bu grup ve aynı fikri paylaşanlar, Osman’ın aleyhine öylesine bir itiraz ve muhalefete başladılar ki, Medine ve diğer şehirlerin halkı, onu azletme ve katletme yolunda adımlar attılar. Osman, öldürülüp de Hz. Ali’ye biat edildiği zaman Talha ve Zübeyr, ilk biat edenlerdendiler. Ama Şurada edindikleri mevki, onların hilafete göz dikmesine ve biatlerini bozarak İmam Ali’nin aleyhine ayaklanmalarına sebep oldu.
Aişe de (dayısı oğlu) Talha’nın hilafete geçmesi ümidiyle onlara katıldı. Böylece şuranın kötü sonuçları olan Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşları meydana geldi. Alevlenmiş bu ateşler, Hz. Ali’nin karşısına dikilerek birçok savaşlar meydana getirdiler. Hatta onlar Muaviye’nin hilafete göz koyarak ayaklanmasına bile sebep olacak icraatta bulundular. Bunların tümü, toplumu ıslah ederek gerçekleri gün ışığına çıkarmak isteyen Hz. Ali (a.s) için çok büyük engeller oluşturdular.
Buna ek olarak; “Şura” halkın, Osman’a karşı biraz daha cüretle davranmasına ve bir takım tohumların ekilmesine sebep oldu. Bu tohumlar Osman’ın ölümünden sonra mahsul vererek biati bozanlar, ayaklananlar ve haricilerin (Nakisin, Kasitin ve Marikin) meydana gelmesine neden oldu!
Şerh-i Nehc’ül-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 62’de olduğuna göre, Cahiz, “Osmaniye” adlı kitabında Muammer b. Süleyman, Said b. Müseyyib ve Abdullah b. Abbas’tan şöyle nakleder: “Ömer b. Hattab’ın şura ashabına şöyle dediğini duydum: “Eğer sizler doğru dürüst çalışır ve birbirinize yardım ederseniz, hilafet meyvesini siz ve evlatlarınız yiyebilirsiniz. Ama eğer birbirinize şüphe ile bakar ve faaliyet göstermez de bu büyük nimete sırt çevirir ve birbirinizin canına düşerseniz, Muaviye b. Ebu Süfyan size hakim olur.” O dönemde Muaviye Ömer tarafından Şam valisi idi.”
Ömer’in üstü kapalı olarak Muaviye’yi hilafet adaylarından yaptığı ve tam bir hilekârlıkla onu bu fikre yönelttiği hiç kimse için gizli kalabilecek bir konu değildir.
Halbuki hilafetin mihverinin Ömer’den Osman’a dönüşü, Osman’dan sonra Muaviye’nin halife olması için yeterliydi. Bu amacını gerçekleştirmek için de şura adlı senaryoyu öylesine düzenledi ki hilafet istediği noktaya ulaştı.
Diğer taraftan, henüz Osman hayattayken beş kişi Hz. Ali ile muhalif oldular. Bu muhalefet sonucu savaşlar meydana getirdiler. Bununla da yetinilmedi; iş, Muaviye baş kaldırıp hilafete göz dikene kadar devam ettirildi.
Ömer, şura oluşturulmasını emrettiği zaman Osman’a şöyle dedi: “Kureyş, hilafeti sana verip de Beni Ümeyye’yi halkın sırtına bindirdiğini, Beyt’ul-Malı onlara bıraktığını ve Arap kurtlarının sana hücum ederek seni yatağında öldürdüklerini görür gibiyim. Allah’a yemin olsun ki eğer bu işi yaparlarsa, böyle bir tepkiyle karşılaşırlar. Eğer bu işi sen yaparsan, Beni Ümeyye ve Beni Muit de böyle yapacaktır. Daha sonra Osman’ın kakülünden tutarak şöyle dedi: İş buraya ulaşınca, benim böyle olacaktır diye dediğim sözleri hatırla.”
İbn-i Ebi’l-Hadid bu haberi naklettikten sonra şöyle diyor: Bizim şeyhimiz Ebu Osman Cahiz “Osmaniyye” adlı kitabında ve diğerleri de kendi kitaplarında bu haberi Ömer’in keskin görüşlülüğü babında nakletmişlerdir. Şerh-i Nehc’ül-Belağa, İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 22.
Yorum