Ynt: HZ. ÖMER VE YANDAŞLARININ KURÂNIN AÇIK NASSI VE NEBEVİ SÜNNETE KARŞI İÇTİHATLARI
Doktor Devalibi şöyle diyor: ... Böylece Ömer, kocası kaybolmuş bir kadının dört yıl beklemesine hükmetti. Bu dört yol bittikten sonra kocanın ölümü ispatlanmasa bile kadın evlenebilir. Bu durum kadının ömrünün sonuna kadar ne yapacağını bilmemesini önlemek içindir.
Malik b. Enes de bu görüşü kabul etmiştir. Hanefi ve Şafiiler ise onun aksine şöyle diyorlar: “Kadın kocasının ölümünü kesin olarak bilene ve kocasının yaşıtlarının öldüğü zamana dek kocasının nikahı altında bakı kalacaktır. Zira asl-ı nazeri bu konuda, aksine delil getirilene dek kocanın hayat sürecinin devamlılığının muteberliğidir.”
Yine şöyle diyor: Elbette Ömer’in görüşü daha uygundur. Zira o görüşte, kocası kaybolmuş kadına yönelen zarar önlenmektedir. Bu görüşe göre, İslam alimlerinin uydukları şeriat naslarının zahirlerinin tersine kadın evlenmek için serbest ve özgürdür.
Daha sonra şöyle diyor: Bu, zaman değişimine göre hükümlerin de değişmesinden başka bir şey değildir. Bu durum, zarar ve ziyandan dolayı kabul edilmesi gereken özel bir vaziyettir. Nitekim Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İslam’da zarar ve ziyan yoktur.”
Kur’ân ise şöyle buyurmuştur: “Allah din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi.”Hac / 78
Bu, gerçekte nass ve hadisleri tatil etmek değil, maslahat ve ortam gereği onları işleme sokmaktır. Usul’ul-Fıkıh, s. 241 ve sonrası.
Yazar: Ama biz İmamiye Şiaları, Ehl-i Beyt İmamlarından gelen ve olayı çok daha iyi aydınlatan hadislere sahibiz. Bu hadisler şunu açıklamaktadır: “Kaybolan kocadan haber alınamadığı ve karısının nafakasını karşılayan birisi olduğu takdirde, kocasından bir haber olmayıncaya veya ölümünün bilinmesine kadar kadının beklemesi farzdır.
Eğer nafakasını karşılayacak birisi bulunmazsa, kadın şer’i hakime müracaat etmelidir. Şer’i hakim, kadın müracaat ettikten sonra dört yıl boyunca kaybolduğu yer belli ise o bölgede, eğer belli değilse dört yönde kocayı bulmak üzere araştırma yapmalıdır. Eğer bulunmasından ümit kesilirse, şer’i hakimin kendisi kadını boşar veya o kadının velisine onu boşaması emrini verir. Elbette ihtiyat velinin görüşüne öncelik tanımaktır. Eğer veli boşamak istemezse, hakim sahih hadislere göre kadını boşayabilir.
Bu boşama, araştırma müddetinin bitmesi, gönderilen elçilerin ümitsizce geri dönmesi ve çalışmaların sonuçsuz kalması durumunda sahih olacaktır. Kadının başka birisiyle evlenmesinin helal olması için dört ay on gün vefat iddeti beklemesi gerekir; iddet bitmeden kaybolan koca çıka gelirse öncelik sahibidir ve karısını ihtiyarına alabilir. Ama eğer iddet süresi bittikten sonra gelirse, bu sırada ister kadın evlenmiş olsun, ister olmasın onda hiçbir hakkı yoktur.
Bu, Peygamber (s.a.a) hanedanından Ehl-i Beyt İmamlarına tabi olan İmamiye Şialarının bu konudaki görüşleridir.
KOCASI KAYBOLMUŞ KADINLA EVLİLİK
Doktor Devalibi şöyle diyor: ... Böylece Ömer, kocası kaybolmuş bir kadının dört yıl beklemesine hükmetti. Bu dört yol bittikten sonra kocanın ölümü ispatlanmasa bile kadın evlenebilir. Bu durum kadının ömrünün sonuna kadar ne yapacağını bilmemesini önlemek içindir.
Malik b. Enes de bu görüşü kabul etmiştir. Hanefi ve Şafiiler ise onun aksine şöyle diyorlar: “Kadın kocasının ölümünü kesin olarak bilene ve kocasının yaşıtlarının öldüğü zamana dek kocasının nikahı altında bakı kalacaktır. Zira asl-ı nazeri bu konuda, aksine delil getirilene dek kocanın hayat sürecinin devamlılığının muteberliğidir.”
Yine şöyle diyor: Elbette Ömer’in görüşü daha uygundur. Zira o görüşte, kocası kaybolmuş kadına yönelen zarar önlenmektedir. Bu görüşe göre, İslam alimlerinin uydukları şeriat naslarının zahirlerinin tersine kadın evlenmek için serbest ve özgürdür.
Daha sonra şöyle diyor: Bu, zaman değişimine göre hükümlerin de değişmesinden başka bir şey değildir. Bu durum, zarar ve ziyandan dolayı kabul edilmesi gereken özel bir vaziyettir. Nitekim Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İslam’da zarar ve ziyan yoktur.”
Kur’ân ise şöyle buyurmuştur: “Allah din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi.”Hac / 78
Bu, gerçekte nass ve hadisleri tatil etmek değil, maslahat ve ortam gereği onları işleme sokmaktır. Usul’ul-Fıkıh, s. 241 ve sonrası.
Yazar: Ama biz İmamiye Şiaları, Ehl-i Beyt İmamlarından gelen ve olayı çok daha iyi aydınlatan hadislere sahibiz. Bu hadisler şunu açıklamaktadır: “Kaybolan kocadan haber alınamadığı ve karısının nafakasını karşılayan birisi olduğu takdirde, kocasından bir haber olmayıncaya veya ölümünün bilinmesine kadar kadının beklemesi farzdır.
Eğer nafakasını karşılayacak birisi bulunmazsa, kadın şer’i hakime müracaat etmelidir. Şer’i hakim, kadın müracaat ettikten sonra dört yıl boyunca kaybolduğu yer belli ise o bölgede, eğer belli değilse dört yönde kocayı bulmak üzere araştırma yapmalıdır. Eğer bulunmasından ümit kesilirse, şer’i hakimin kendisi kadını boşar veya o kadının velisine onu boşaması emrini verir. Elbette ihtiyat velinin görüşüne öncelik tanımaktır. Eğer veli boşamak istemezse, hakim sahih hadislere göre kadını boşayabilir.
Bu boşama, araştırma müddetinin bitmesi, gönderilen elçilerin ümitsizce geri dönmesi ve çalışmaların sonuçsuz kalması durumunda sahih olacaktır. Kadının başka birisiyle evlenmesinin helal olması için dört ay on gün vefat iddeti beklemesi gerekir; iddet bitmeden kaybolan koca çıka gelirse öncelik sahibidir ve karısını ihtiyarına alabilir. Ama eğer iddet süresi bittikten sonra gelirse, bu sırada ister kadın evlenmiş olsun, ister olmasın onda hiçbir hakkı yoktur.
Bu, Peygamber (s.a.a) hanedanından Ehl-i Beyt İmamlarına tabi olan İmamiye Şialarının bu konudaki görüşleridir.
Yorum