Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Alevilik Nasıl Doğdu ?

Daraltma
Bu konu kapanmıştır.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Alevilik Nasıl Doğdu ?

    Alevilik Nasıl Doğdu ?

    Aleviliğin kökeni genel olarak Hz. Muhammed’in vefatı sonrasında yaşanan gelişmelere dayanmaktadır. Ancak Anadolu Aleviliği ele alınırken islamöncesi ve sonrası birçok farklı dinsel ve kültürel unsuru da gözden kaçırmamak gerekmektedir.Önce Aleviliğin doğuşuna yolaçan gelişmeleri görelim:

    Hz. Muhammed’in vefatı sonrasında ortaya çıkan kimin halife olacağı sorunu, Alevi-sünni meselesinin ilk tohumlarını atmıştır. Hz. Muhammed daha sağlığında birçok kez Hz. Ali’nin halefi olacağını vurgulamıştı. Hz. Muhammed’in soyu, kızı Hz. Fatıma’yı eş olarak verdiği Hz. Ali’den devam etmişti.Hz. Muhammed Mekke’ye Hicret ettiği zaman da ailesine ve işlerine bakmak üzere Hz. Ali’yi yerine bırakmıştı. Üstelik Peygamber Hz. Ali’nin katıldığı hemen hemen bütün savaşlarda onu komutan olarak atamıştır.

    Bilindiği üzere Hz. Muhammed Veda Haccı dönüşünde (632) Gadîru Hum adlı yerde beraberindeki müslümanlarla konaklayarak bir konuşma yapmış ve bu konuşmasında kendisinden sonra amcasıoğlu ve damadı Hz. Ali’nin müslümanlara önder yani halife tayin olduğunu ifade etmişti. Orada aralarında İkinci Halife Ömer’in de bulunduğu müslümanlar bundan dolayı Hz. Ali’yi kutlamışlardı.

    Ölmeden önce Hz. Muhammed “Bana bir kalem ve kağıt getirin size bir vasiyet yazdırayım ki, benden sonra ihtilafa düşmeyesiniz.” demiş ancak bu isteği yerine getirilmemiş ve Peygamber vasiyetini yazamadan vefat etmişti. Daha sonra Hz. Ali ve diğer aile üyeleri Peygamberin defin işleriyle uğraşırken, Ebu Bekir ve Ömer’in de aralarında bulunduğu ensar ve muhacirin ileri gelenleri iktidar kavgasına başlamışlardı bile. Bu iktidar mücadelesi Ebu Bekir’in halife olması ile sonuçlanmış, daha sonra sırasıyle Ömer ve Osman halife olmuşlardır. Sonuç olarak bu üç kişinin halifelikleri, deyim yerindeyse Peygamberin Ehli Beytine rağmen gerçekleşmiş, bu nedenle yüzyıllardır tartışılagelmiştir. Hz. Ali ve Hz. Fatıma bu halifelikleri onaylamamakla birlikte, iktidar uğruna gerginlik yaratmaktan da kaçınmışlar, bu haksızlığı sineye çekmeyi uygun görmüşlerdir.

    Alevi-Sünni meselesinin ilk çıkışı özetlemeğe çalıştığımız bu halifelik meselesine dayanır. Ehli Beytin başına gelenler ve bunlardan en önemlisi Kerbela Olayı ise Aleviliğin siyasal ve düşünsel bakımlardan daha da olgunlaşmasına ve Araplar dışındaki diğer uluslar arasında da yayılmasına neden olmuştur.Şimdi bu gelişmeleri görelim:

    Osman’ın halifelik dönemi (644-656), daha önce tohumları ekilmiş bulunan bölünmelerin, problemlerin su yüzüne çıktığı bir dönem olmuştur. Halife Osman’ın yönetiminde akrabalarına, yani Emevi ailesine gösterdiği aşırı yakınlık ve valiliklere onları tayin etmesi ve diğer suistimaller ona karşı Irak, Mısır, Hicaz ve Surite’de yoğun bir hoşnutsuzluk duyulmasına yolaçmıştır. Valileri halka kötü davranıyor olmalarına rağmen onları koruyucu bir tutum takınmış, sonuçta Mısır, Basra ve Kûfe’den yola çıkan gruplar Halife Osman’ın evini kuşatarak onu öldürmüşlerdir.(656)

    Üçüncü Halife Osman’ın öldürülmesi sonrası Hz. Ali halifeliği sahabenin ısrarları üzerine kabul etmiştir. Hz. Ali iç karışıklıkların çok yoğun olduğu bir dönemde ve bu karışıklıkları sonlandırmak amacıyla halifelik görevini kabul etmiştir. Daha önce Osman’ın aleyhinde bulunmuş olan Hz. Muhammed’in eşlerinden Ayşe, Talha ve Zübeyr, Hz. Ali’nin halife olması sonrasında onu Osman’ın ölümünden sorumlu tutarak Cemel savaşına yolaçmışlardır. Cemel Savaşı Hz. Ali’nin galibiyetiyle sonuçlanmıştır. Hz. Ali bu olaydan sonra Şam’da hüküm sürmekte olan ve kendisine biat etmeyi reddeden Şam Valisi Muaviye sorununun çözümüne girişti. Muaviye, Hz. Ali’yi Osman’ın ölümünden sorumlu tutuyor ve Şam’da bunun propagandasını yapıyordu. Hz. Ali’nin uyarıları sonuçsuz kalınca Hz. Ali ve Muaviye Orduları arasında Sıffin Savaşı (657) başlamış oldu. Hz. Ali’nin ordusu savaşı kazanmak üzereyken, Muaviye’nin yakın adamı Amr İbn-ül As’ın, askerlerin mızraklarının ucuna Kuran sayfalarını bağlatarak “Allahın kitabı sizinle bizim aramızda hakem olsun.” diye bağırtması sonucu Hz. Ali’nin ordusu saldırıyı durdurdu. Bu şekilde Amr’ın hilesi işe yaramış ve iki taraftan hakemler seçilmiş, bir sonuca ulaşılamamıştır. Burada Hz. Ali’nin ordusundan ayrılan bir grup da Hariciler adını almışlardır. Böylece müslümanlar Hz. Ali yandaşları, Muaviye yandaşları ve Hariciler olmak üzere üçe bölünmüş oluyorlardı. Hz. Ali vefatından önce Haricilere yönelik askeri bir harekat düzenlemiş, önemli bir bölümünü yok etmişti. 24 Ocak 661’de ise Hz. Ali, İbn Mülcem adlı bir harici tarafından uğradığı saldırı sonucunda şehid olmuştur.

    Bu şekilde Emevi hükümdarı Muaviye iktidara yönelik siyasal amaçlarını ne pahasına olursa olsun elde etmeye uğraşmış, Sıffin’de Hz. Ali’ye yenileceğini anlayınca hileye başvurmuş ve Hz. Ali’nin vefatı ile Emevi saltanatını kurma amacına ulaşmıştır. Hz. Ali’nin vefatı sonrası Şam ve Mısır dışında bütün eyaletler Hz. Hasan’a biat etmişlerdi. Muaviye kendi iktidarı için tehlikeli saydığı Hz. Hasan’ı zehirletmekten de çekinmedi. Muaviye, Ehli Beyte ve Hz. Ali yandaşlarına her türlü eziyeti yaptırmış, camilerde Hz. Ali’ye lanet okutmuş ve kendisinden sonra oğlu Yezid’in halife olmasını sağlamak yoluna gitmişti. Hz. Hasan’ın zehirletilmesiyle Yezid’in önünde en büyük engel olarak Hz. Hüseyin bulunmaktaydı.

    Yezid ilk iş olarak Medine Valisi ve akrabası Velid’e bir mektup yazarak, özellikle Hz. Hüseyin’in muhakkak kendisine uymasının sağlanmasını, bunu reddederse öldürülmesini emrediyordu. Doğal olarak Hz. Hüseyin’in Yezid gibi bir zalime itaat etmesi mümkün değildi. Hz. Hüseyin, Muhammed Hanefi’nin de tavsiyesiyle 4 Mayıs 680 gecesi, bütün aile fertlerini yanına alarak Mekke’ye gitti. Ayrıca, Hz. Hüseyin’in Yezid’e biat etmediğini ve Mekke’ye gittiğini öğrenen Kûfeliler de Hz. Hüseyin’e elçiler göndererek Kûfe’ye davet ile kendisini halife olarak tanıyacaklarını bildirdiler. Bunun üzerine Hz. Hüseyin amcaoğlu Müslim’i uygun bir ortam sağlamak için Kûfe’ye gönderdiyse de Müslim Yezid’in adamlarınca yakalanarak idam edildi. Hz. Hüseyin Mekke’den Kûfe’ye doğru yola çıktığı sırada Müslim öldürülmüştü.

    Hz. Hüseyin ve beraberindekiler Kerbela’ya geldiklerinde hem susuz bırakılmış, hem de binlerce kişilik ordu tarafından sarılmış durumdaydılar. Yezid’in Kûfe valisi Ubeydullah, Hz. Hüseyin’in geri dönmek, Yezid’le görüşmek veya islam sınırlarından birine gitmek isteklerinden hiçbirini kabul etmedi. Esasen onun görevi Yezid’in emrini yerine getirmek, yani Hz. Hüseyin’i öldürmekti. Çünkü biliyordu ki Hz. Hüseyin yaşadığı sürece efendisi Yezid’e rahat yoktu. Sözde müslümanlardan oluşan koskoca bir ordu iktidar uğruna kendi dinlerini kuran Peygamberin torununu ve ailesini katletmeye kararlıydı.

    Nihayet 10 Ekim 680 (Hicri 10 Muharrem 61) günü Hz. Hüseyin son hazırlıklarını yaptı ve Yezid’in ordusuna yaklaşarak hitab etmek istediyse de, bu anlamlı konuşma Yezid’in ordusunu pek etkilemedi. Çok dengesiz bir şekilde başlayan savaşta Hz. Hüseyin’in 23 süvari ve 40 piyadeden oluşan savaşçıları öğleden sonraya gelindiğinde gittikçe azalmış bulunuyordu. Hz. Hüseyin de bu az sayıda insanla yaya olarak savaşıyordu. Sonunda Şimr’in emriyle her yandan hücum edilerek Hz. Hüseyin şehid edildi.Sonra çadırlar yağma edildi, hasta olan İmam Zeynel Abidin de öldürülmek istendiyse de engellendi. Bu çirkin savaşın en küçük kurbanı ise daha altı aylık bir bebek olan Hz. Hüseyin’in oğlu Ali Asgar’dı. Hz. Hüseyin tarafında şehid olanlar yetmiş iki kişi idi.

    Kerbela olayı yüzyıllara damgasını vurmuş bir tarihsel olaydır. Bu olay o zamanki müslüman memleketleri halklarını o kadar etkiledi ki Emevi saltanatı kökünden sarsıldı. Kerbela Olayı İran ve Hicaz’da duyulunca halkta Emevilere karşı büyük bir kin oluştu ve isyan hareketleri başgösterdi. Yezid’in Mekke ve Medine’ye saldırması ise bardağı taşıran son damla oldu. Özet olarak , camilerde Hz. Ali’ye küfür ettirilmesi, önce Hz Hasan’ın daha sonra da Hz. Hüseyin ve ailesinin ki Peygamberin soyu onlardan devam ediyordu, acımasızca öldürülmeleri, Emevi Hanedanına karşı muhalif bir düşünsel ve siyasal temeli olan bir harekete yolaçtı. Bu harekete Hz.Ali yandaşlığı veya Alevilik demek mümkündür.


    Alevilik Nasıl Yayıldı ?

    Alevilik islam dininin yayılmasıyla birlikte Arapların dışındaki uluslara da Abbasiler döneminde Türkler ve İranlılar özellikle orduda yoğun olarak yeralmaktaydılar.Örneğin daha hicri IV. Yüzyılda Maveraünnehir’in oldukça uzağında yaşayan Buğraç Türkleri eski inançlarındaki Gök Tanrı’nın yerine Hz. Ali’yi geçirmişlerdi. Zaten Emevi döneminden (661-750) bu yana Hz.Ali ve soyunun başlarına gelenler ve özellikle de Kerbela olayı Alevilerce her tarafa yayılmaktaydı. Sosyal ve siyasal ortam da bu düşüncelerin yaygınlaşmasına elverişliydi. Hz.Ali’ye ve ehl-i beyte muhabbet, o dönemde gittikçe fazlalaşan tarîkatlerde oldukça yaygındı. Hazret-i Ali’nin kahramanlıkları ve Kerbela Olayına ilişkin menkıbeler Anadolu, İran, Irak ve Horasan bölgelerinin sözlü ve yazılı edebiyatında en eski zamanlardan itibaren, çok sevilen ve yaygın bir konudur ki bunun etkilerini bugün bile gözlemlemek olanaklıdır. Demek ki İslam dünyasındaki siyasal ve dinsel bölünmelere kaynaklık eden bu olaylardan Araplar’ın yanısıra, Türkler, İranlılar ve diğer uluslar da doğal olarak etkileniyorlardı. Yeni müslüman olan uluslar arasında Hz.Ali bir sembol halini alıyor ve onun savaşçılık, yiğitlik ve velilik yönleriyle bezenmiş menkıbeleri her yere yayılıyordu. Hz.Ali’nin sembolleşmesinin yanısıra, bütün muhalif hareketlerin kalkış noktası olan Kerbela Olayı da aynı şekilde, hatta daha derin izler bırakıyordu.. İşte bu etkilerin bir sonucu olarak Alevilik ve batınilik, İslam dünyasının her yanına yayılan tasavvuf akımına nüfuz etmiş ve Alevi-batıni eğilimli birçok tarikat ortaya çıkmıştır. Anadolu ve İran bölgelerinde de ortaya çıkan bu tarikatlerden konumuz bakımından en önemlileri Yesevilik, Kalenderilik, Vefailik, Hurufilik, Hayderilik adlı tarikatlerdir. Daha çok göçebe ve köylü topluluklar arasında etkili olan bu heterodoks yani resmi din anlayışına aykırı tarikatler, doğaldır ki, yaygın oldukları çevrelerdeki koşullara uygun olarak şekillenmiş bir İslam anlayışını yaymaktaydılar.Sünni çevrelerde yoğun tepkiler gösterilen ve eski kaynaklarda da yer alan, bu tarikatlere mensup şeyh ve babalara yönelik suçlamaların en bilinenleri şu şekildedir: Bu dervişlerin, dinsel yükümlülüklere/yasaklara uymamaları ve kadınların da dinsel törenlere katılmaları. Basit halk kitleleri, işte bu adetleri nedeniyle yoğun tepkiler alan ve hiç şüphesiz telkinleri kendilerine daha uygun gelen bu tür babaların ve şeyhlerin etkileri altındaydılar. Bu heterodoks şeyh ve dervişler adeta alevi-batıni düşüncelerin yayıcılarıydılar. Alevi Dedelerinin soyları da onlara dayanır.

    #2
    Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

    Allah razı olsun, ellerinize sağlık. İnşallah Alevilik tekrar İmam Ali(as) taraftarlığın da ve onun yolunu yeniden öğrenerek öze dönerek hak Oniki İmamlar'ın gösterdiği dosdoğru yolda gidecek İslam onlarla dahada yücelecektir biiznillah...

    Yorum


      #3
      Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

      Sizdende insallah yozgatli yigit kardesim.
      DUANIZA AMINNNNNN DIYORUM

      Yorum


        #4
        Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

        segaleyn alevilikte inanç ve ibader hakkında da bilgi verebilir misiniz..?
        Birde özellikle Hz.Ali den sonra ki önderleri kimlerdir.?

        Yorum


          #5
          Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

          Alevilik, Bektaşilk gibi tasavvuf tarikatlarının ellerinden kurtulmadığı sürece özüne dönemeyecektir. Aleviler, yeniden ihya olmak ve hakkettiği sahip olduğu yüce mertebeye övülmüş konuma gelmek için kuran ve ehl-i beyt as ı anlamalı 12 imamları tanımalıdır.
          nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
          noktayı koyacak olan sensin anlasana
          ...

          Yorum


            #6
            Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

            [quote author=Menem Aşığ-ı ABBAS link=topic=4138.msg53272#msg53272 date=1252829718]
            segaleyn alevilikte inanç ve ibader hakkında da bilgi verebilir misiniz..?
            Birde özellikle Hz.Ali den sonra ki önderleri kimlerdir.?
            [/quote]
            tabiki menem asigi abbas kardesim.
            Asil Alevilikte temel inaclar yani usul.i din alti tanedir
            Bunlar sirasiyla söyledir.


            1- Tevhit“La İlahe illallah ve Muhammedu’r-Resulьllah” (Allah’tan başka hiзbir ilah yoktur ve Muhammed Allah’ın Resulьdьr.) cьmlesi İslam’a girmenin ilk şartıdır. Bu iki şahadeti getiren herkes Mьslьman olur. Bьtьn Mьslьmanlar Allah’ın (c.c.) bir olduğuna, ortağının, eşinin, benzerinin ve зocuğunun olmadığına inanmaktadırlar. Allah (c.c.) her şeyin başlangıcıdır. Allah (c.c.) her şeyi bilmekte, her şeye gьcь yetmekte ve her yerdedir. Kurвn-ı Kerim’e göre Allah (c.c.) insana şah damarından daha yakındır. Hiзbir göz O’nu göremez ve hiзbir akıl O’nun varlığının hakikatini derk edemez.

            İmam Ali (a.s) dualarından birinde Allah’a (c.c.) şöyle sesleniyor:

            “Allah’ım, ben senden rahman ve rahim isimlerini vasıta kılarak istekte bulunuyorum. Ey azamet ve bьyьklьk sahibi! Ey hiз kimseye muhtaз olmayan! Ey ezeli ve ebedi, senden başka hiзbir ilah yoktur.”

            2- AdaletŞiоler Allah’ın (c.c.) sıfatları iзerisinden tevhit sıfatından sonra adalet sıfatını зok önemsemektedirler. Elbette, bьtьn Mьslьmanlar Allah’ın adil olduğuna inanmaktadırlar. Yani Allah (c.c.) hiзbir kuluna haksızlık ve zulьm etmez. Bu hakikat Kurвn-ı Kerim’de aзıkзa beyan edilmiştir:

            “…Allah kullarına, zulmetmez.”

            “…Rabbin kullarına zulmedici değildir.”

            “Şьphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez.”

            “Şьphe yok ki Allah kullarına zerre kadar zulmetmez.”

            “Şьphe yok ki Allah insanlara zulmetmez fakat insanlar kendilerine zulmederler.”

            Yukarıda aзıklanan delile ve adaletin зok mьhim önemine ilave olarak Şiоlerin Allah’ın (c.c.) adaleti ьzerinde durmalarının başka bir delili de şudur:

            Bazı Ehl-i Sьnnet вlimlerinin görьşlerine göre iyi ahlak ve kötь ahlak iзin direkt olarak belli bir ölзь yoktur. Onlara göre Allah’ın yaptığı ve emrettiği her şey iyi ve adil sayılmaktadır. Bu söz şunu gerektirmektedir; eğer Allah bizden yalan söylememizi isterse, yalan söylemek iyi bir şey olacak ve eğer dindar ve takvalı insanları cehenneme gönderirse onlara adilce davranmış olacaktır. Elbette onlar Allah’ın doğru konuşmayı emrettiğine ve iyi insanları da cehenneme göndermeyeceğine inanmaktadırlar. Ama buna sadece Allah’ın (c.c.) böyle karar almasından dolayı inanmaktadırlar. Ehl-i Sьnnet вlimlerinden olan bu gruba “Eşarо” denilmektedir. Bunlar aynı şekilde insanların kendi yaptıkları fiillerinde dahi, özgьr olmadıklarına inanmaktadırlar. Yani; Allah (c.c.) insanların fiillerini yaratmaktadır ve onların bu fiillerin yaratılmasında hiзbir irade ve rolleri yoktur.

            Şia ve Ehl-i Sьnnet’in Mutezile вlimleri iyilik ve kötьlьk, dьrьstlьk ve hilekвr gibi ahlakо sıfatların belirli aklо ölзьlerinin olduğuna inanmaktadırlar. Yani onlar hьsn (iyilik) ve kubh (kötьlьk) zвtо, adalet ve zulmьn de gerзekten birbirleriyle tam olarak farklı olduğuna ve Allah’ın adil olmamızı, hatta dьşmana dahi zulmetmememizi, bizden boş yere istemediğine inanmaktadırlar. Onlar aynı şekilde, insanların kendi fiillerinde özgьr ve yaptıkları ameller karşısında da sorumlu olduklarına inanmaktadırlar.

            Elbette Mutezile “Tefviz”e yani Allah’ın insanların fiillerine olan hakimiyetini tamamen onların kendilerine bıraktığına ve böylece de onların kamil bir iradeye sahip olduklarına inanmaktadırlar. Ama Şiоler insanların irade sahibi olduklarına inanmakla beraber, onlarda ki bu irade ve kudretin sınırlı olduğuna ve fiillerinin Allah’ın iktidar ve hakimiyetinin dışında olmadığına da inanmaktadırlar. Şia’nın bu inancı imam Cafer-i Sadık’ın (a.s) sözьnde şöyle beyan edilmiştir:

            “Ne cebirdir (zorlama yoktur) ne de tefviz (tamamen başıboş bırakmak) bilakis bu ikisinin arasında bir şeydir.”

            Şiоler sьrekli bьtьn önemli dьzenler iзin ilahо adaletin gerekliliğini vurgulamışlar ve onu bьtьn Mьslьmanların hatta bьtьn semavо dinlerin kabul ettiği tevhit, nьbьvvet ve meвd inanзlarının yanında usul-u din olarak zikretmişlerdir.

            Şia ilahо adalete sadece inanзsal aзıdan bakmakla yetinmeyip, bunun yanı sıra adalet konusunu İslam dininin temel metotlarından saymakta ve toplum iзerisinde de mutlaka uygulamaya geзmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu yьzden İslam tarihi boyunca adalet iзin yapılan birзok hareket Şiоler tarafından gerзekleştirilmiştir.

            3- Nьbьvvet
            Allah (c.c.) insanları hikmet ve hedef ьzerine yaratmıştır. (Zariyat, 56) Allah insanlara, kemal ve saadete doğru giden yolu kendilerinin seзmesi iзin akıl ve irade vermiştir. Allah (c.c.) aynı zamanda insan aklını gönderdiği vahiyler yoluyla da tamamlamıştır. Allah (c.c.) adalet ve hikmetinden dolayı hiзbir topluluğu peygambersiz bırakmamış ve her birine onları eğitip hidayet edecek peygamber veya peygamberler göndermiştir. (Rum. 47, Nahl.36)

            İlk peygamber Hz. Adem (a.s) ve son peygamber de Hz. Muhammed’dir. Kurвn-ı Kerim yirmi beş tane peygamberin ismini zikretmiştir. Ayrıca sayılarının bundan daha зok olduğunu da beyan etmiştir. (Mь’min. 78)

            Mьslьmanlar hadislere dayanarak Allah tarafından yьz yirmi dört bin peygamber gönderildiğine inanmaktadırlar. Kurвn’da isimleri geзen peygamberleri şu şekilde sıralayabiliriz:

            Adem, Nuh, İsmail, İshak, Lut, Yakup, Yusuf, Eyьp, Mыsa, Harun, Hızır, Davut, Sьleyman, Musa, Zekeriya, Yahya, İsa ve Hz. Muhammed (s.a.a)

            Peygamberler iзinden şeriat ve genel risalet sahibi beş tane peygamber vardır. Bunlar; Nuh, İbrahim, Mыsa, İsa ve Hz. Muhammed’dir. Bu beş peygambere Ulu’l-Azm Peygamberler denmektedir.

            Kurвn’a ilave olarak dört ayrı semavо kitap Kurвn-ı Kerim’de şöyle zikredilmiştir:

            İbrahim’in (a.s) sahifesi, (el-Âlв. 19), Davut’un (a.s) Zebur’u (İsrв. 55), Musa’nın (a.s) Tevrat’ı (Bakara. 87, Âl-i İmran.3-4) ve İsa’nın (a.s) İncil’i (Maide. 46)

            Mьslьman’ım diyen herkesin bьtьn semavо kitaplara ve bьtьn peygamberlere inanması gerekmektedir. (Bakara.4-285, Nisa. 152) ileride değineceğimiz gibi Şiоler peygamberlerin masum (gьnahsız) olduklarına inanmaktadırlar. Onlar da diğer Mьslьmanlar gibi İslam peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) risaletinin kıyamet gьnьne kadar kalıcı olduğuna inanmaktadırlar. Şia’ya göre Hz. Muhammed (s.a.a) Allah’ı (c.c.) en iyi tanıyan, O’na en gьzel bir şekilde tevekkьl eden, O’nun isteklerine ihlaslı bir şekilde itaat eden ve bьtьn insanlara karşı merhametli ve şefkatli olan en kamil ve gьzel örnektir.

            Hz. Muhammed (s.a.a) son ve en kвmil olan ilahо dini insanlara ulaştırması iзin Allah (c.c.) tarafından şansa, gelişi gьzel seзilmemiştir. Bir insanın Allah ile muhatap olması ve ondan vahiy alabilmesi iзin birзok yönden liyakat ve kapasiteye ihtiyacı vardır ve doğal olarak da vahyin en gьzel en kвmil bir şekilde alınabilmesi iзin yeterli kapasite ve liyakatin olması gerekmektedir.

            Peygamberimizin (s.a.a) şahsiyeti, ahlakı, tabiatı ve davranışlarının, İslam’ın ilerlemesinde зok bьyьk bir rolь olmuştur. Peygamber (s.a.a) kьзьklьğьnden beri “Emin” sıfatıyla tanınmakta idi. Hz. Muhammed (s.a.a) peygamberliği boyunca İslam’ın temelleri ve değerlerine göre hayatını sьrdьrmьş, zor ve kolay, emniyet ve korku, barış ve savaş, başarı ve yenilgi gьnlerinde de her zaman mьtevazı, adil, vakarlı ve ağır başlı olmuştur. Peygamber (s.a.a) o kadar mьtevazı ve alзak gönьllь idi ki hiзbir zaman kendisini beğendiği, övdьğь ve başkalarından ьstьn gördьğь duyulmamış ve hiзbir zaman şatafatlı, gösterişli ve lьks hayatı istememiştir. Ne yalnızlık ve zayıf zamanlarında, nede Arabistan yarımadasına hakim olduğu ve bьtьn Mьslьmanların onu kalpten sevdiği bir zamanda, hatta abdest iзin kullandığı suyun damlalarını teberrьk iзin aldıkları zaman dahi, yaşantısında hiзbir değişiklilik yapmamıştır. Onun yaşantısı, halkın iзinde özellikle fakirlerin yanında geзmiş, hьkьmet sarayı ve korumaları olmamıştır. Ashabı ile beraber oturduğu zaman, yeni gelen birisi onu oturduğu yerden, oturuş şeklinden ve giyiminden peygamber olduğunu anlayamazdı. Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) sadece konuşmaları ve maneviyatı onu başkalarından ayrı kılıyordu.

            Peygamber (s.a.a) o kadar adaletliydi ki hiзbir zaman dьşmanı dahi olsa, birisinin hakkına zulmedilmesini reva görmezdi. O Kurв-ı Kerim’in şu temel ilkesini hayatına esas olarak almıştı:

            “Ey iman edenler! Allah iзin hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu Allah korkusuna daha зok yakışan bir davranıştır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.”

            Peygamber (s.a.a) her savaştan önce, askerlerine kadınlara, зocuklara, yaşlılara ve teslim olanlara saldırmamalarını, bağlara, bahзelere ve tarlalara zarar vermemelerini, savaş meydanından kaзanları takip etmemelerini ve esirlere iyi davranmalarını emrederdi.

            Peygamber (s.a.a) vefatından kısa bir sьre önce, bir gьn mescitte halka; ьzerinde hakkı olan veya zulmettiği kimse varsa öne зıkıp hakkını istemesini söyledi. Mьslьmanlar Peygamber’in (s.a.a) bu isteğinden etkilenerek gözyaşlarına hakim olamadılar. Onlar Peygamber’in (s.a.a) hiзbir zaman kendi isteklerini diğer insanların isteklerinden önde tutmayacağı ve kendi rahatlık ve emniyetini onlarınkine tercih etmeyeceğini зok iyi bilmekteydiler. Bundan dolayı mescitte bulunan Mьslьmanlar teşekkьr ve minnettarlık duygularını Peygamber’e (s.a.a) iletmeye başladılar. Ama o sırada orada bulunanlardan birisi ayağa kalkarak Peygamber’in (s.a.a) ьzerinde hakkı olduğunu iddia etti. Onun anlattıklarına göre savaşlardan birinde Peygamber (s.a.a) Mьslьman askerlerin sıralarını dьzene sokarken, elinde ki sopa o şahsın karnına зarpmıştı. Peygamber (s.a.a) hemen yakınlarından birine evine giderek o sopayı getirmesini buyurdu ve sopayı o şahsa vererek kısas uygulamasını istedi. O şahıs sopanın зıplak karnına зarptığını ve bu yьzden kendisinin de aynı şekilde vurmak istediğini söyledi. Peygamber (s.a.a), o şahsın kısas uygulayabilmesi iзin gömleğini biraz yukarı doğru зekti. Mьslьmanlar sinirli ve şaşkın bir halde bu sarsıcı sahneyi izlemekteydiler ki birden o şahıs eğilerek Peygamber’in (s.a.a) bedenini öptь. İlginз olan o ki bьtьn söylenen sözler sadece Peygamber’in (s.a.a) bedenini öpebilmek iзindi.

            4- İmamet
            Bundan önce de aзıklandığı gibi Şia, Peygamberimizin (s.a.a) getirmiş olduğu dinin kıyamet gьnьne kadar korunabilmesi iзin, imamet konusunun gerekliliğine inanmaktadır. Arapзada “imam” kelimesi önder ve yol gösterici anlamına gelmektedir. Bu sözlьk anlamına göre “imam” kelimesi iyi ve kötь önderlerin her ikisi iзin de kullanılabilir. Aynı şekilde imamın önderlik sınırı bir millet veya bir ьlkenin liderliği gibi зok geniş olabileceği gibi bir mescitte cemaat imamı gibi зok dar bir manada da kullanılabilir.

            Ama Şiо inancında “imam” kelimesinin özel bir anlamı vardır. Bu anlama göre İslam topluluğunun siyasi ve dinо konularının yönetimi iзin Allah (c.c.) tarafından görevlendirilen birisine imam denilmektedir. Yani imam, İslam topluluğunun önderliği, dinо ve şer’i kanunların beyanı ve korunması ve hayatın зeşitli alanlarında halkın kılavuzluğu iзin Allah (c.c.) tarafından seзilen Peygamber (s.a.a) ya da bir önceki imam yoluyla halka bildirilen kimsedir. İmam Allah’ın Peygamber’den (s.a.a) sonra yeryьzьndeki halifesidir. Bu yьzden mutlaka gьnahsız ve Kurвn-ı Kerim’in batını ve zahirine kвmil bir ilmi olması gerekmektedir.

            Ehl-İ Sьnnet’in Görьşь:Ehl-i Sьnnet mezhebine bağlı olan Mьslьmanlar “imam” kelimesini “halife” kelimesi ile aynı anlamda kullanmaktadırlar. Arapзada “halife” kelimesi bir öncekinin yerine geзen ve onun görevini ьstlenen anlamına gelmektedir. Bu unvanı hьkьmetin başına geзen ve Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra İslam topluluğuna hьkmeden herkese vermektedirler. Halifenin halk tarafından seзilmesi ya da önceki halife tarafından atanması ya da belli bir şuranın seзmesi, hatta gьз kullanarak başa geзmesi dahi mьmkьndьr. Halifenin gьnahsız veya iman ve ilim gibi sıfatlarda başkalarından ьstьn olması gerekli değildir.

            Şiоler (İsn’a aşarо) aşağıdaki sıraya göre Peygamber (s.a.a)’den sonra on iki imamın geldiğine inanmaktadırlar:

            1- İmam Ali b. Ebu Talip, el-Murteza (40 h.k şehit oldu)

            2- İmam Hasan b. Ali, el-Mьctaba (50 h.k şehit oldu)

            3- İmam Hьseyin b.Ali,Seyyidь’ş-Şьheda (61 h.k şehit oldu)

            4- İmam Ali b. Hьseyin, Zeynь’l-Abidin (95 h.k şehit oldu)

            5- İmam Muhammed b. Ali, el-Bвkır (114 h.k şehit oldu)

            6- İmam Cafer b. Muhammed es-Sвdık (148 h.k şehit oldu)

            7- İmam Musa b. Cвfer, el-Kвzım, (183 h.k şehit oldu)

            8- İmam Ali b. Musa, er-Rıza (203 h.k şehit oldu)

            9- İmam Muhammed b. Ali, el-Cevвd (220 h.k şehit oldu)

            10- İmam Ali b. Muhammed, el-Hвdi (254 h.k şehit oldu)

            11- İmam Hasan b. Ali, el-Askerо (260 h.k yılında şehit oldu)

            12- İmam Muhammed b. Hasan, el-Mehdо (Şu anda hayatta gözlerden uzak bir şekilde yaşamaktadır.)

            Bьtьn ilahо dinlerde, bir kurtarıcının geleceği inancı vardır. İslam dininde ise bu kurtarıcıya olan inanз, mehdilik öğretisinde konu olmuştur. İmam Mehdi (a.f) yeryьzь zulьmle dolduktan sonra Allah’ın (c.c.) izni ile kıyam edecek ve yeryьzьnь baştan sona adaletle dolduracaktır. Mьjdelenmiş kurtarıcı veya dьnya iзin iyi bir son inancı Kuran’ın birзok ayetlerinde ve Peygamber’in (s.a.a) hadislerinde beyan edilmiştir:

            “And olsun Zikir’den sonra Zebur’da da “Yeryьzьne iyi kullarım vвris olacaktır” diye yazmıştık.”

            “Biz ise, yeryьzьnde gьзsьz dьşьrьlenlere lьtufta bulunmak, onları önder yapmak ve onları vвris kılmak istiyoruz.”

            Burada Ehl-i Sьnnet’in önemli kaynaklarında bulunan kurtarıcı ile ilgili hadislere değineceğiz:

            1- Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor:

            “Dьnyanın sadece bir gьnlьk ömrь kalsa bile Allah (c.c.) o gьnь o kadar uzatır ki, ta soyumdan ismi benim ismimle aynı olan birisinin, yeryьzьne hвkim olsun.”

            2- Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:

            “Mehdi, benim Ehl-i Beyt’imdendir. Allah-u Teala onun iзin gerekli şartları bir gecede hazırlar.”

            3- Peygamber (s.a.a)’den şöyle naklediliyor:

            “Vaat edilmiş Mehdi, benim Ehl-i Beyt’imden ve Fatıma’nın evlatlarındandır.

            4- Cabir b. Abdullah Ensarо Peygamber (s.a.a)’den şöyle naklediyor:

            “Ümmetimden bir topluluk kıyamet gьnьne yakın bir zamana kadar hakkı ayakta tutmak iзin savaşacaklardır. O sırada Meryem oğlu İsa gökyьzьnden yeryьzьne inecektir. Ve o topluluğun imamı, İsa b. Meryem’den kendilerine cemaat namazı kıldırmasını isteyecek; ama Hz. İsa bunu kabul etmeyerek şöyle buyuracaktır: “Hayır, Allah bu ьmmeti şereflendirmek iзin imamları sizin aranızda karar kılmıştır.”

            Özet olarak, Hz. Mehdi (a.f), bьtьn insanlık iзin görevlendirilecek ve kıyamının başlangıcı da Arap yarımadasında olacaktır. Onun ismi Peygamber’in (s.a.a) ismi olan Muhammed’dir ve o Hz. Fatıma’nın (s.a) neslinden gelecektir. Peygamber’in (s.a.a) hadisleri ve Ehl-i Beyt’in (a.s) sözlerine göre Mehdi on birinci imam Hasan Askeri (a.s)’in oğludur. Hz. Mehdi (a.f) 255 h.k yılında dьnyaya gelmiş ve 260 h.k yılında ise imam Hasan Askeri’nin şehit olmasının ardından gaybete зekilmiştir. İmam Mehdi (a.f) hayattadır ve ne zaman ortam mьsait olursa zuhur edecektir.

            Ehl-i Sьnnet вlimlerinin birзoğu da aynı şekilde bu konuyu kendi kitaplarında zikretmişlerdir. Ama bunun karşısında Ehl-i Sьnnet вlimlerinin bir başka зoğunluğu ise Mehdi’nin henьz dьnyaya gelmediğine inanmaktadırlar.

            Ünlь Şiо araştırmacı Seyit Muhsin Emin “Ayanь’ş-Şia” kitabında Mehdi’nin, imam Hasan Askeri’nin (a.s) oğlu olduğuna inanan Ehl-i Sьnnet вlimlerinden on ьз kişinin ismini zikretmiştir. Örnek olarak; Muhammed b. Yusuf el-Kenci eş-Şafiо “el-Beyan fi Âhbarо Sahibi’z-Zaman” ve “Kifayetь’t-Talib fi Menakibо Ali b. Ebu Talib” kitabında; Nuruddin Ali b. Muhammed el-Mвlik “el-Fusulu’l-Mьhimme fi Ma’ifeti’l-Eimme” kitabında ve ibn-i Cыzi “Tezkiretь’l-Havas” kitabında bu konuyu zikretmişlerdir.

            [b]5- Mead

            Bir gьn bu dьnya kıyametin gelmesi ile sona erecektir. Bьtьn insanlar yeniden dirilip Allah’ın huzurunda toplanacaklardır. Allah bьtьn insanların inanз ve amellerini hesaba зekerek salih ve iyi işlerde bulunanlara sevap verecek ve sapıklıklarında inat eden, kötь amellerde bulunanları da cezalandıracaktır. (Hac.6-9); Al-i İmran.185; En’am.62)

            Allah, herkese adaletli bir şekilde davranacaktır. Bununla birlikte bu adaletin uygulanmasında, Allah daha зok rahmet sıfatıyla kullarını hesaba зekecektir. (En’am.12)[/b]

            Yorum


              #7
              Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

              Alevilerin Hz Aliden sonraki önderleri bildiginiz gibi 12 imamlardir.
              Ibadetlerine gelince asil alevilerin ibadetleri yani furud- din sunlardir

              Namaz
              Oruç
              Zekat
              Hac
              cihad
              Humus
              Emri Bil Maruf (İyiliği Emretmek)
              Nehyi Anil Münker (Kötülükten Sakındırmak)
              Tevella ve Teberra




              Yorum


                #8
                Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

                [quote author=segaleyn link=topic=4138.msg53332#msg53332 date=1252880206]
                Alevilerin Hz Aliden sonraki önderleri bildiginiz gibi 12 imamlardir.
                Ibadetlerine gelince asil alevilerin ibadetleri yani furud- din sunlardir

                Namaz
                Oruç
                Zekat
                Hac
                cihad
                Humus
                Emri Bil Maruf (İyiliği Emretmek)
                Nehyi Anil Münker (Kötülükten Sakındırmak)
                Tevella ve Teberra





                [/quote]
                Allah razı olsun.
                nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
                noktayı koyacak olan sensin anlasana
                ...

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

                  segaleyn değerli bilgilerin için teşekkürler ama şunu söylemeden geçemeyeceğim peki şimdi ki aleviler neden oruç tutup namaz kılmıyor tamam bütün aleviler aynı değil ama genellikle oruç tutmayan namaz kılmayan alevilerde var ve de bunu hz.ali ye yoruyorlar yani günümüzde ki alevilik asıl alevilik mi ?
                  ya da alevilik önceden bektaşilik miydi ve osmanlı da olan bazı isyanlar var yani size sormak istediğim bana tam olarak anlatın herşeyini cem evini semah dönmeyi mumsöndü yapmayı dedelik olayını vs. gibi çok konular var anlatırsanız benide bu bilgi eksikliğinden kurtarmış olursunuz..
                  Allah razı olsun..

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

                    Tüm sünniler oruç tutup namaz kılıyor mu?
                    Bu bir kriter olmaz can,
                    Bu yolun gerekleri yerine getirilmiyorsa bu kişilerin sorunudur. Ayrıca Alevi toplumunu yönlendiren Bektaşilerin oyunları neticesinde bugün bu haldeyiz.
                    nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
                    noktayı koyacak olan sensin anlasana
                    ...

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

                      Namaz kılmamakla namazı inkar etmek arasında oruç tutmamakla orucu inkar etmek arasında hem Şiilik hemde Sünnilik açısından çok büyük bir fark var.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

                        [quote author=Menem Aşığ-ı ABBAS link=topic=4138.msg53391#msg53391 date=1252960532]
                        segaleyn değerli bilgilerin için teşekkürler ama şunu söylemeden geçemeyeceğim peki şimdi ki aleviler neden oruç tutup namaz kılmıyor tamam bütün aleviler aynı değil ama genellikle oruç tutmayan namaz kılmayan alevilerde var ve de bunu hz.ali ye yoruyorlar yani günümüzde ki alevilik asıl alevilik mi ?
                        ya da alevilik önceden bektaşilik miydi ve osmanlı da olan bazı isyanlar var yani size sormak istediğim bana tam olarak anlatın herşeyini cem evini semah dönmeyi mumsöndü yapmayı dedelik olayını vs. gibi çok konular var anlatırsanız benide bu bilgi eksikliğinden kurtarmış olursunuz..
                        Allah razı olsun..
                        [/quote]
                        Saygi deger asigi Abbas kardesim!
                        Sorulariniza Insallah teker teker cevap yazmaya calisacagim.
                        Öncelikle mum söndü iftirasinin dogusundan baslayalim
                        Bu konuda bulmus oldugum bir yazi var izninizle onu eklemek itiyorum

                        mum söndü ne demektir? mum söndü gerçeği



                        Öncelikle şunu açık seçik ifade etmek gerekir ki; Sözde “Mum Söndü” çirkinliği, Alevilere isnad edilen mesnetsiz bir iftiradır. Alevi müslümanları ve Alevilik kavramını kıymetten düşürmek ve birbirimize düşman gibi göstermek isteyen bazı dış güçlerin ve bunların içerideki yandaşlarının çirkin planlarıdır. Ve asıl amaçları, ne yazık ki;cahil sünni müslümanları böyle bir iftira ile oyuna getirip, biz Alevi canlarına karşı kandırma çabalarından ibarettir. Mesele esasen, Alevi & Sünni müslümanlarının aralarına fitne sokup, birbirine düşman gibi göstermek ve kardeşi kardeşe kırdırma planlarından başka birşey değildir. Halbuki olayın aslı astarı şudur;

                        Toplumun her alanınında fitne çıkarmak isteyen kafir ve münafıkların bir çoğu Alevi & Bektaşi müslümanlarının aralarına sızmayı başarmışlar ve böylece çok rahat hareket edebildikleri bu zümrenin içinde gizli olarak faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bunu yaparken de, bir tasavvuf, sevgi, insanlık yolu(tarikatı) olan Alevi & Bektaşi inancını da farklı anlayış ve yorumlarla anlatmışlar, özünden ve hakikatından uzaklaştırmışlardır. Son zamanlarda yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan “Ali-siz Alevilik” yine bunların başlarının altından çıkmıştır. Provokatif olaylarla sürekli gündemde tutulan Alevi-Sünni gerilimi de bu islam düşmanlarının kullandığı malzemelerden biridir. İnsan ve dost canlısı, kalender bir İslam yolu olan Türk Aleviliğini toplumun diğer kesimlerine karşı geren bu zalimler, Türkiye’deki mezhep kaynakli cepheleşmeyi sürekli körüklemişler ve kiskirtmislardir. Bu kısa ön bilgiyi verdikten sonra, meselenin izahına geçiyoruz;

                        Cumhuriyet kurulduğu ilk dönemlerde devrim kanunlarının yürürlüğe girdiği, ve özel bir kanunla Türkiyedeki bütün tekke ve zaviyeler kapatılmış olduğu herkesin malumudur. Bu kapatılma içerisinde, Alevi ve bektaşilere ait tekke ve dergahlar, yani bugünkü anlamı ile Cem Evleri de ortadan kaldırılmıştır. Bu dönem içerisinde bilindiği gibi Alevi dedeleri katledilerek veya sürgün edilerek, alevi kitapları yakılarak, dergahlar kapatılarak dini bir amaç için toplanmalar ve cem ayinlerinin(zikirlerinin) yapılması engellenmekte ve yapılamamaktaydı,çünkü yasaktı. Bunun üzerine Alevi Müslümanlar da geceleri evlerde toplanıp, cem zikirlerini kimseden habersiz yapmaktaydılar. Tabii yasak olması hasebi ile çok ciddi bir tarassut ve devlet baskısı vardı. Her hangi bir evde bir cem ayini yapıldığı tespit edilse, hemen karakola götürülüp ya dayak atılır, ya da mahkemeye sevkedilirlerdi. Bu yüzden, evlerde toplanıldığında dışardan belli olmasın diye perdeler çekilir ve mumlar yakılırdı. Evlerde toplanan aleviler dışarda bir bekçi veya asker gördüğünde hemen mumları söndürürlerdi.

                        Gelelim karalama olayına; Yukarıda da bahsedildiği gibi, Alevi köylerinde cem zikir ayinleri sorun olmadan yapılmaktaydı. Ancak merkezlerde, özellikle Alevi&Sünni müslümanların iç içe yaşadıkları bölgelerde, birbirlerine karşı kışkırtılmaya, dolayısı ile bu iftira ve karalamalara çok elverişli bir ortam bulunmaktaydı. Ve Maalesef, islam karşıtları, yıllarca beraber yaşamış bu islam meşreplerini birbirine düşürüp, her iki tarafıda biri birine karşı kışkırtıp, siyasi ranttan tutun, menfi çok farklı amaç ve bölücü fikirlerle, toplum üzerinden rant elde etme ve kötü ahlakı yayma amaçlı, bu milletin değerlerine saldırmışlardır.

                        Alevilik İslamın mümtaz bir yoludur. Dedelerin bir çoğu Evlad-I Resuldür, yani “Seyyid”tirler.. Dedelerin ve seyyidlerin soyları Osmanli Imparatorlugu devrinde, hatta cumhuriyete yakın zamana kadar resmi kayitlarda tutulmakta ve bilinmekte idi. Ancak son 100 yıldır islam düşmanlarının bu kesime yönelmesinden sonra bu silsilede de karışıklılar olmuştur. Devrim kanunları ile bu resmi uygulama da kaldirilmis, Dedeler ve Seyyidler gelenegine de ciddi bir darbe vurulmustur. O günden bu güne, pek çok ve çeşitli Alevi ve Bektaşi dernekleri, vakıfları kurulmuş; ve bir çoğunun başına, ne yazıkki bu ayrımcı zihniyetteki insanlar getirilmiştir. Aleviler inançları ve değerleri ile oynanarak, istismara açık hale getirilmişlerdir. Netice olarakta ortaya bir çok Alevilik anlayışı çıkmıştır.

                        Çoğu Yahudi asıllı bu dış güçler ve içimizde yetiştirdikleri müslüman görünümlü münafıklar, Alevilerin içine 19.-20. yüzyıldan itibaren sızmış, Alevilerin güvenini kazanarak temel öğretilerini değiştirmiş, Alevilik tarihi kitapları yazarak Aleviliği asil kaynagindan saptırmaya calisarak, Alevi gençlerin pek çoğunu kültürel ve dini değerlerinden kopararak, sonuçta da ne yazıkki bir çoğunu fanatik siyasetçi veya ateist haline getirmeyi başarmışlardır.

                        ALLAH’a ve peygamberine (a.s.m) ve O’nun Ehl-i Beytine (r.a. ecmain) inanan, müslüman alevilerin böyle çirkin şeylerle hiç ilgisi ve alakası yoktur. Böyle çirkin bir iftirayı Alevi müslümanlara yakıştırmak bırakın yalnız Alevi canlarına, insanlığa karşı bir ayıp olmakla birlikte, İslama ve Onun nurlu Peygamberi Hz. Muhammed (a.s.m)’e karşı en adi bir hakarettir !

                        Sünni müslüman kardeşlerimizin doğru aleviliği öğrenmeleri , bilinçli olmaları bu fitnenin önüne geçecek önemli bir etkendir. Ve Alevi canlarımızın; inançlarını tahrip ederek kendilerini toplumun diğer kesimleriyle kavgalı hale getiren yabancı ve yerli münafik unsurlarla mücadele etmeleri, istismar edilmekten kurtulmaları, her türlü siyasi ve çıkarcı grupların oyunlarına gelmeden, siyasetten uzak bir din öğretisi olan Gerçek Aleviliğe yönelmeleri bu bakımdan çok ehemmiyetlidir. Bunun en doğru yolu ise, Hakiki Aleviliği, bu yolun kurucusu Şeyh ve Pir’lerin kitaplarından öğrenmektir. Bizim sitemizdeki yazılar hep bu minval üzeredir, ALLAH şaşırtmasın, amin.

                        Yine alevi canlarımızın sünnilerle veya diğer islam yollarıyla uğraşmak yerine aleviliğin güzelliğini yaşamaları ve temsil etmeleri bütün sorunların önüne geçen en büyük silahtır. Aynı şekilde sünni kardeşlerimizde alevilerle uğraşmak yerine kendi mesleklerini yaşamak ve temsil etmek için çalışmalıdır.

                        Sorularla Alevilik Ekibi olarak, Alevi ve Sünni tüm müslümanları, bu gereksiz ve faydasız ve manasız önyargılardan vazgeçmeye, Allah’a, Peygamber’ine ve O’nun Ehl-i Beytine inanan ve dinin esasatında ittifak eden müslümanların teferruattaki farklılıkları bir birlerine hoş görmelerine ve müslüman ve ALLAH’a kul olduğumuzu hatırlamaya davet ediyoruz.

                        Bu güne kadar müslümanların arasına fitne sokanların sebeb olduğu düşmanlığın, - ki kardeşi kardeşe düşürmekten başka birşey değildir- ne dünyamıza ne de ahiretimize hiç bir faydası olmadığını gördük. Cehaletimizden istifade eden bu zalimlerin oyuncağı olduğumuz artık yeter Alevi ve Sünni her iki müslüman tarafta artık daha fazla zarar görmeden ve bütün kalbimizle “Gelin canlar bir olalım” diyoruz.

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

                          moderatör mikdat bin esved kardeşim bu konu aralarındaki ''bayanların msn adreslerini al'' şeklindeki reklamda ne oluyor..??

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

                            [quote author=Ebu_Turab link=topic=4138.msg53515#msg53515 date=1253136474]
                            moderatör mikdat bin esved kardeşim bu konu aralarındaki ''bayanların msn adreslerini al'' şeklindeki reklamda ne oluyor..??
                            [/quote]

                            sanırım google reklamlarından bahsediyorsunuz gördüğümüz sitenin misyonuna uygun olmayan reklamları filtreliyoruz inşallah bunuda filtreleyelim
                            Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                            İmam Ali (a.s)

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Alevilik Nasıl Doğdu ?

                              [quote author=mikdat bin esved link=topic=4138.msg53516#msg53516 date=1253137268]
                              [quote author=Ebu_Turab link=topic=4138.msg53515#msg53515 date=1253136474]
                              moderatör mikdat bin esved kardeşim bu konu aralarındaki ''bayanların msn adreslerini al'' şeklindeki reklamda ne oluyor..??
                              [/quote]

                              sanırım google reklamlarından bahsediyorsunuz gördüğümüz sitenin misyonuna uygun olmayan reklamları filtreliyoruz inşallah bunuda filtreleyelim
                              [/quote]

                              Allah razı olsun. Hemen filtreleyin.

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X