Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Bilimlerin gelisme ve yayilmasinda sianin basarisi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Bilimlerin gelisme ve yayilmasinda sianin basarisi

    Sia; ötedenberi muhaliflerinin mezhebî tartismalarina mukabele durumunda oldugu ve diger taraftan günlük dini vazifelerini yerine getirebilmek icin fikih ve hadise ihtiyac duydugu icin fikih, hadis ve kelam dallainda var gücüyle calismis ve bu bilimlere ilaveten diraye, rical ve usul gibi gerekli yan bilimlerde de fevkalade bir gelisme gösterebilmistir.

    nitekim bu yogun calisma neticesinde her dönemin en son görüs ve nazariyeleri dikkatle yakindan takib edilip yazili olarak derlenmis ve H. 10.yy'a kadar da bu degerli calisma ayni minval üzere sürmüstür.


    Ne var ki, H.10. yy'dan sonra sia nisbi bir hürriyete kavustugundan, mezhebi akidelerini savunma yolunda artik fazlaca bir cabayi gerekli bulmayarak gevseklik gösterdi ve bunun tabii bir sonucu olarak da kelam ilmindeki ilerleme durmus oldu. bizim bugünkü kelam bahislerimiz, 3-4 yy öncesine ait fikir ve düsüncelerin mahsulünden ibarettir!

    Ancak fikih ve onun mukaddemati olan usul, hadis ve rical bilimleri umumun günlük ihtiyaci oldugundan bu dallarda devamli ilerleme kaydedilmis olup ayni minval üzere günümüzde de bu ilerleme sürmektedir (nitekim bu ilerleme sayesindedir ki son 3-4 yy'da mezkur bilim dallarinda dev ricaller yetisebilmistir. örnek: hadis dalinda: biharul envarin yazari allame meclisi (v.1110), vafi'nin yazari Feyz Kasani 8v.1070), vesail'in yazari seyh hürr amuli (v.1104), Seyyid Hasim 'Buhrani (v.1107 veya 1109) ve ricalde: Cami'erruvatin yazari mirza M.erdebili ve Nuasir meclisi ve usulde: vehid Bohbohani 8v.1205 veya 1208), seyh murtaza ensari 8v.1281) ve fikihta: seyh cafer kasif'ul Gita (v.1227 veya 1228)...vb.

    Tefsir dalindaysa; fikihla kelamdaki ihtiyacin gerektirdigi ölcüde bir ilerleme kaydedildi ve daha önce de belirtildigi gibi mezhebi -sosyal problemler nedeniyle bu dalda da güncel ihtiyaclari karsilayabilecek bir hacimden öteye gecilemedi.

    öte yandan, tefsir dalinda sia imamlarindan naklolan bircok ahbar da vardi ki bunlar o günkü güncel ihtiyaclar icin yeterli icin; fazlaca zahmete katlanilmadan; deirn ve dakik ilmi tartismalara gerek duymadan eldeki bilgilerle yetinilmekteydi.


    Bugün siada ve genelde bütünüyle islam dünyasinda kuran-i kerimin cesitli tefsirleri yapilmistir ki, bunlar arasinda degerli bir cok eser de vardir. ancak, sözkonusu tefsirleri yazan zevatin herbiri kendine mahsus bir bakis acisiyla tefsire girmis oldugundan, kuran ayetlerindeki fevkalade bilimlerin sinirsiz hazineleri hala geregince kesfedlip cagin güncel ve reel ihtiyaclarini kolayca giderebilecek kapasidete bir degerlendirmeye gidilememistir.

    Tarih dalinda ise, daha öncede belirtildigi üzere sadece islam dünyasinin dahili hadiselerinin yorum ve degerlendirmesiyle yetinilmis ve bundan öteye gecilmemistir.




    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Bilimlerin gelisme ve yayilmasinda sianin basarisi

    Felsefeye gelince; islami bilimler üzerine ilmi arastirma, mübahese ve tartismalarda bulunup akli delillerle olaylara yaklasma öteden beri siada serbest oldugu ve sia imamlarinin beyanat ve hitabetlerinde derin felsefi konular fazlasiyla mevcut bulundugu icin diger mezheplere mensup müslümanlara oranla sia müslümanlari felsefe ögrenim ve ögretimine daha yatkindi. bu nedenledir ki yunanca ve diger dillerden arapcaya cevrilen felsefe kitaplari müslüman toplumlarda yayilmaya baslayinca; ancak beli bir kesim tarafindan anlasilabilir olan bu kitaplar diger müslümanlara oranla yine sia kesimde daha ilgiyle karsilanmis ve kolaylikla hazmedilebilmistir.

    Tercüme edilen bu felsefe eserleri islam toplumunda farkli reaksiyonlar yaratti. bu cümleden olmak üzere israkiyye okulu ilkin pek ilgi görmedi, müslüman felsefeciler daha ziyade aristonun ögretisi olan mesailige egilim gösterdiler. ama cok gecmeden felsefeyle din arasindaki yakin iliskiyi farkederek bu sahada basarili olmaya gayret gösterdiler ve nisbeten sade müzakere ve tartismalarla ise basladilar. muallim-i sani "Ebi Nasr Muhammed b. Tarhan Farabi" ve onu izleyen dönemde Seyhu'r-reis ibn-i sina'nin eserlerinde bu gercegi görebilmek mümkündür

    bu iki büyük islam filozofunun eserleri incelendiginde her ikisinin de; yaratilisin hakikatlerina hem enbiyanin zahiri beyanatlari ve dinle, hem felsefe, mantik ve istidlalle, hem de sezgi ve hisle ulasabilecegine ve bu üc yolun ücünün de insanogluna yaratilisin hakikatlerini ögretebilecegine inandiklari ve bu gercegi farketmis oldugu görülür.

    Din, ilahi vahyden kaynaklandigi ve insanlarin kemal ve hidayeti icn peygamberler araciliyla alim, cahil, avam, elit...vb. ayrimlar gözetilmeksizin bütün bir insanliga hitap ettiginden; onun yönteminde yaratilisin hakikatleri ve varlik aleminin sirlari cok sade bir dille anlatilmistir ki herkes, kendi bilinc ve kapasitesi ölcüsünde bunlari kavrar ve anlamlari idrak eder.

    Felsefe ise avamin idrakini asan ve ancak bu bransla ugrasan, gerekli akli egzersizlerle istidlal gücünü gelistirip mantikli bir delille sosyal düsünceleri birbirinden ayristirabilen ve ciddi tartismalarla laf kalabaligini yekdigerinden ayirabilen kisilerin ilgi duydugu bir sahadir.

    Ayni sekilde; kimileri de hakikati sezgi ve mukasefe yoluyla algilarlar ki bu da dini ve ser'i emirlere harfiyyen uyarak ser'i usullerle nefsini tezkiye edip riyazetler ceken, bu hususta ne ifrat, ne tefritte bulunaksizin nefsini isitip parlatan ve neticede ilahi ve batini lütuflar sayesinde hakikatleri müsahede edebilenlere mahsustur.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Bilimlerin gelisme ve yayilmasinda sianin basarisi

      Evet, -sözkonusu tercümelerle gerceklesen- bu fikir teatüsü neticesinde mezkur iki müslüman filozof islam felsefesinin ilk adimlarini atmis oldular. bunlari, hicri 6. yy'da "seyh-i israk" namiyle maruf olan Sehabeddin Sühreverdi izledi; sühreverdi akilla sezgi yöntemini birlestirerek gercekte israkiyye felsefesini -sezgicilik- yenilemis oldu. onu da 7. yy'da yasayan büyük islam filozofu, taninmis kelamci ve matematikci Hace nasreddin Tusi izleyecek ve o da akilcilikla seriati birlestirecekti. onu izleyen h.s. yy'da semseddin Muhammed terke ayni yolu izleyerek hace tusinin yöntemini daha da gelistirme yoluna gitti ve bu konuda önemli eserler birakti.

      Bu taninmis islam filozoflarindan sonra hicri 2. yy'a rastlayan dönemlerde israkilige benzer bir yöntem ve okul gelistiren Mir Muhammed Bakir Damad cikar ortaya ve onu da, islam felsefesini yenileyerek her üc felsefi yöntemle (seriat, akil ve mukasefe-sezgi-) yaratilis aleminin hakikatlerine yaklasmaya calisan sadr'ulmüteellihin-i sirazi izler. bu taninmis islam filozofu dinin görünen kurallari, akil ve sezgi -seriat, burhan ve kesf. cev- arasinda bir bütünlük kurma ve ayni sekilde, seriatle sezgiciligi sentezleme yolunda da kayda deger eserler birakmistir.

      Sadr'ulmuteellihin'in okulu bugünde varligini sürdürmekte ve aradan gecen üc küsur asra ragmen onun felsefesi üzerinde hala müzakere ve incelemeler yapilmaktadir. bu felsefe okulunun yetistirdigi güclü düsünürler arasinda önemli bir bölümü felsefesi bahisleri; seriatle akil ve burhan arasinda baglanti kurarak degerlendirmektedir ki, bu kesimin taninmis isimleri arasinda gazi said kummi, ahund molla Ali Nuri ve zunazi Ali aga...vb.leri sayilabilir.

      sadr'ulmuteelihin felsefesinin yetistirdigi bir diger grupsa akil ve mantiki delillerle sezgi ve his yöntemini birlestirmistir ki, aga muhammed biydabadi ve aga muhammed riza gemsei gibi filozoflar bu grubun taninmis isimlerindendir.

      ayni okulda yetisen ücüncü bir grup ise Feyz-i kasani örneginde görüldügü üzere seriatle sezgi yöntemini birlestirirken, haci sebzevari ve benzeri bazi düsünürler her üc yöntemi de sürdürmüstür.


      Bu okul, sözkonusu üc felsefe yöntemini yek digeriyle birlestirebildigi icin; felsefenin binlerce yillik tarihi boyunca ulasamadigi basarilar elde etmis; bu üc düsüncenin ayriligi nedeniyle felsefenin yasadigi bircok celiski ve cikmaza bir son vermistir.

      bu islami felsefe; kelde -keldaniyen- misir, yunan ve iskenderiye gibi eski ve köklü felsefelerin sahip olmadigi bircok felsefi sifre ve yöntemler kesfetti.

      sonuc su oldu: evvela eski felsefecilerin eserlerinden arapcaya cevrilen metinlerde ancak 200 felsefi önerme varken sadr'ulmuteellihin felsefesi bu rakami 700'e cikardi.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum

      YUKARI ÇIK
      Çalışıyor...
      X