Sakife Olayının Gelişimi Ve Doğurduğu Sonuçlar/Şeyh Abbas Kummi
1-İmam Ali (a.s) ve Haşimoğullarının Sakife Toplantısında Hazır Bulunmamaları
Büyük âlim Şeyh Müfid (ö.413 h.k) “İrşad” adlı eserinde şöyle der: Resulullah’ın (s.a.a) vefatından sonra İmam Ali (a.s), yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) gusül, kefen ve defin (s.a.a) işleriyle meşguldü. Haşimoğulları bu büyük musibetten dolayı insanlardan uzaklaşmış ve matem havasına bürünmüşlerdi. Liderlik sevdasına kapılmış ve gözlerini iktidar hırsı bürüyen bazı kimseler, bu fırsattan yararlanarak, halife seçimi için toplandılar. Sonunda da İmam Ali (a.s) ve Haşim oğullarının gıyabında Ebubekir’i halife seçtiler. Ensar’ın arasında anlaşmazlık çıkmıştı. Mekke fethinde azat edilmiş bir topluluk ve Peygamberin (s.a.a) kendilerini İslam’a cezp etmek amacıyla Müslüman olmlarına izin verdiği kimseler halife seçiminin birkaç gün bile gecikmesini istemiyordular. Haşimoğullarının Peygamberin (s.a.a) defin işlemlerinden fırsat bulmadan işi bitirmek istiyorlardı. Sonuç olarak Ebubekir’e biat edildi. Zira Ebubekir Sakife’de hazırdı ve işler önceden planladıkları gibi istekleri doğrultusunda gelişti ve amaçlarına ulaşmayı kolaylaştırdı. Bu mevzu kitaba sığmayacak kadar geniş bir konu olduğu için başka yerde teferruatlı bir şekilde açıklamasını yapacağız.
2-Hz. Ali’nin (a.s) Sözü
Şöyle rivayet edilir: Ebubekir’e biat edildikten sonra adamın biri Hz. Ali’nin (a.s) huzuruna geldi ve Hz. Ali’nin (a.s) Resullah’a (s.a.a) kabir kazdığını ve elindeki kürekle mezarı düzeltmekle meşgul olduğunu gördü. Adam, hazrete şöyle arz etti; “Cemaat Ebubekir’e biat etti, Ensar topluluğu ise hilafet konusunda aralarında çıkan anlaşmazlık yüzünden yenilgiye uğradı. İnsanlar, senin hilafet makamını elde etmenden endişe duyan Azat edilmiş kölelere herkesten önce biat ettiler.
Hz. Ali (a.s) elindeki küreği yere bıraktı ve şöyle buyurdu; “
“Rahman ve Rahim (olan) Allah’ın adıyla
Elif. Lam. Mim. İnsanlar, sanırlar mı ki inandık derler de öylece bırakılıverirler ve sınanmaz onlar? Ve andolsun ki biz onlardan öncelikleri de sınadık; artık Allah, doğru olanları da mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir. Yoksa kötülük edenler, sanırlar mı ki bizden kurtulacaklar, ne de kötü hükmediyorlar.”
3-Ebu Süfyan’ın Önerisinin Geri Çevrilmesi
Ebu Süfyan Peygamberin (s.a.a) evinin kapısına kadar gelmişti, Hz. Ali (a.s) ve Peygamberin (s.a.a) amcası Abbas, merakla Ebu Süfyan’ın ne söyleyeceğini bekliyordular. Ebu Süfyan şu şiiri okudu:
“Ey Haşimoğulları! Başkalarını özellikle de Teym B. Merra (Ebubekir) ve Adiy (Ömer) kabilelerini hilafetiniz konusunda tamahlandırmayın! Hilafet, Haşimoğullarına aittir ve size geri dönecektir. Bu makam Ebu’l Hasan Ali’ye (a.s) mahsustur.
Ey Ebu’l Hasan! Hilafet vasıtasıyla, sırtını sağlamlaştır, çünkü sen ümit bağladığın hilafete, herkesten daha layıksın!”
Sonra şöyle feryat etti; “Ey Haşim ve Abdimenaf oğulları! Yoksa alçak oğlu alçak Ebu Fusayl’in sizlere hâkim olmasına rıza mı göstereceksiniz? Allah’a andolsun ki eğer isterseniz onlara karşı süvari ve piyade askerler hazırlarım, böylece sizlerde onları çıkmaza sokarsınız!”
Emirü’l Müminin Ali (a.s) onun sinsiliğinden ve art niyetinden haberdar olduğu için şöyle buyurdu; “Geri dön! Allah’a andolsun ki söylediklerin Allah rızası için değil, sen daima İslam’a zarar verip, Müslümanları aldatmaya çalışmaktasın! Biz Allah Resulünün (s.a.a) cenaze işleriyle meşguldük. Herkes yaptığının karşılığını görecektir. Allah zulme uğrayanların dostu ve yardımcısıdır.”
Hz. Ali’nin (a.s) bu sözlerinden sonra fırsattan yararlanmak isteyen Ebu Süfyan ümidini yitirdi ve Hz. Ali’nin (a.s) yanından ayrılarak mescide gitti. Emevi oğullarının mescitte toplandıklarını gördü. Hilafeti sahiplenmeleri için onları tahrik etti. Ancak kimse onun sözlerine kulak asmadı. Sonuçta herkes çıkan fitne ateşinin içine düşmüştü. Meydana gelen olaylar tutunacak kötü bahanelerdi. Şeytan insanlara hâkim olmuş ve zalimler el ele vermişlerdi. Müminler ise bu uğurda perişan olmuş ve küçük düşürülmüşlerdi. İşte Allah-u Teâlâ’nın buyurduğu sözün batını anlamı da şudur “Ve Sakının o fitneden ki yalnız zulmedenlerinize gelip çatmaz ve bilin ki şüphesiz Allah’ın cezası pek çetindir.”
4-Şeytan Sıfatlının Kışkırtmaları
Büyük âlim Şeyh Ubeydullah b. Abdullah Esedabadi “el-Mukni’u fi’l İmame” kitabında şöyle der:
Bölüm: Burada konunun daha açık ve net olarak anlaşılması için Sakife olaylarının bazı kesitlerini inceleyeceğiz ve o topluluğun emir ve asıl hak sahibini hakkından nasıl mahrum bıraktıklarını anlayacağız:
Tarihçiler ve siyer yazarları ittifakla şöyle nakletmişlerdir: Allah Resulü (s.a.a) vefat ettikten sonra Emirü’l Müminin Ali (a.s) Peygamberin (s.a.a) mukaddes cenaze ve gusül işleriyle meşgul oldu. Muhacirler, Ensar ve Kureyşliler, Emirü’l-Mümin Ali’nin (a.s) ve Haşimoğullarının nasıl bir tutum içinde olacaklarını ve nasıl bir tepki gösterecklerini bekliyorlardı. Şeytan, Sakif kabilesinin alçak fertlerinden olan Mugayre b. Şu’be’nin kılığına girerek içlerine geldi ve onlara şöyle dedi; “Neyi bekliyorsunuz?
“Haşimoğullarının cenaze işlerinin sona ermesini bekliyoruz” dediler.
Şeytan şöyle dedi; “Genişliğe çıkmanız için gidin ve işleri ilerletin ve bir sonuca bağlayın. Allah’a andolsun ki Haşimoğulları’nın Resulullah’ın (s.a.a) cenaze işlerinden bitmelerini beklerseniz onların nüfuzu ve hâkimiyeti altına düşersiniz. Bu durumda da hilafetin gidişatı tıpkı Rum Kayserleri ve İran Kisralarının durumuna düşer. Kaldı ki bundan bir süre önce birkaç Kureyşli bir tumar yazarak Ebu Ubeyde Cerrah’ın yanına emanet bıraktılar. Yazdıkları tumarda Resulullah’ın (s.a.a) ölmesi veya öldürülmesi durumunda Haşimoğullarının imametinden yüz çevirmeyi böylece de hem peygamberlik hem de imamet makamının onlarda toplanmasına engel olmayı ahdettiler.
Sonra şeytan (Mugayre) Ensar’ın yanına giderek onları da hilafet makamını ele geçirmeleri konusunda tahrik etti ve işlerini kendilerine güzel gösterdi.
Ensar, Beni Saide Sakife’sine doğru hareket etti.
5-Ebu Zuveyb Hezli’nin İlginç Haberi
Adı zikredilen âlim Ubeydullah b. Abdullah Esedabadi konuşmasına şöyle devam eder; Basra ahalisinden olan Ebu’l Hasan b. Zenci Lugavi 433 h.k yılında bana şöyle bir haber verdi… Ebu Zuveyb Hezeli şöyle dedi; “Medine dışında bulunduğumuz bir sırada Resullah’ın (s.a.a) hastalanıp, yatağa düştüğü haberi bize ulaştı. Bu beklenmedik haber bizi derinden üzdü ve perişan etti. Çok zor bir gece geçirdik. Üzüntüden yerimizde duramıyorduk. Karışık ve kâbus dolu bir uykuya dalmıştım. Şafak sökünce bir münadinin şöyle seslendiğini işittim:
“Büyük bir hadise İslam’ı sarsmış ve İslam’daki bağları koparmıştır. Hurma ağacı ve putların bulunduğu yerde (yani Medine’de) Allah Resulü (s.a.a) vefat etti. Bu büyük musibet karşısında gözlerimizden yaşlar akmaktadır.”
Ebu Zuveyb der ki; “Korkarak uykudan kalktım ve gökyüzüne baktım. Gökyüzünde “Sa’d-ı Zabih” yıldızından başka bir şey görmedim. O yıldızı görünce Araplar arasında kanlı bir savaş çıkacağı şeklinde tahmin yürüttüm. Bu akşam Resulullah’ın (s.a.a) vefat ettiğini ya da yakalandığı bu hastalıktan kurtulamayacağını anladım. Kalktım ve deveme binerek Medine’ye doğru hareket ettim. Dinlenmeden, aralıksız yoluma devam ediyordum. Derken şafak sökmüş ve hava aydınlanmıştı. Belki bir şey görür ve ona bakarak tahmin yürütürüm diye etrafıma bakınıyordum. Birden çölde bir kirpi gördüm, küçük bir yılan yakalamış ve ağzında çeviriyordu. Sonunda yılanı çiğnedi ve yuttu. Bu durumdan büyük bir hadisenin gerçekleştiğini tahmin ettim. Yılanın kirpinin ağzında kıvrılmasını insanların Resulullah’ın (s.a.a) hak vasisi ve halifesinden yüz çevireceklerine, yılanın kirpi tarafından yutulmasını ise hilafet makamının gasp edileceğine ve başkalarının eline geçeceğine yorumladım.
Devemi hızla sürerek kendimi Medine’ye yetiştirdim. Medine halkının yaslara büründüklerini, ağıtlar yakıp ağladıklarını gördüm. Tıpkı ihrama girmiş hacılar gibi Medine’nin her köşesinden ağlama ve inleme sesleri yükseliyordu.
İnsanlara ne oldu diye sorduğumda Allah Resulünün (s.a.a) vefat ettiğini söylediler. Bu haberi işitince aceleyle mescide gittim. Kimseyi orada göremedim. Sonra Resulullah’ın (s.a.a) evine gittim ve kapısının kapalı olduğunu gördüm. Allah Resulünün (s.a.a) dünyadan göçtüğünü, mukaddes bedeninin üzerinin örtüldüğünü ve cenazesinin başında sadece Ehlibeyt’inin (a.s) olduğunu ve onların da gusül işleriyle meşgul olduğunu söylediler.
İnsanların nereye gittiklerini sorduğumda, Ensar’ın Beni Saide Sakife’sinde toplandıkları yerde bir araya geldiklerini söylediler. Kendimi Sakife’ye yetiştirdim. Ebubekir, Ömer, Mugayre, Ebu Ubeyde Cerrah ve Kureyş kabilesinden bir grubu orada toplanmış olarak gördüm. Aynı şekilde Ensar’ın arasında Sa’d b. Delhum, şairlerini ve şairlerinin başkanı Hassan b. Sabit’i gördüm. Ensar ve Kureyşlilere hilafetten bahsettim. Hiçbirinden hak sözü işitmedim. Sonra Ebubekir’e biat ettiler…
Sonra Ebu Zuveyb geldiği çöle geri döndü ve orada kaldı. Osman’ın hilafeti döneminde vefat etti.
çlar/Şeyh Abbas Kummi
1-İmam Ali (a.s) ve Haşimoğullarının Sakife Toplantısında Hazır Bulunmamaları
Büyük âlim Şeyh Müfid (ö.413 h.k) “İrşad” adlı eserinde şöyle der: Resulullah’ın (s.a.a) vefatından sonra İmam Ali (a.s), yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) gusül, kefen ve defin (s.a.a) işleriyle meşguldü. Haşimoğulları bu büyük musibetten dolayı insanlardan uzaklaşmış ve matem havasına bürünmüşlerdi. Liderlik sevdasına kapılmış ve gözlerini iktidar hırsı bürüyen bazı kimseler, bu fırsattan yararlanarak, halife seçimi için toplandılar. Sonunda da İmam Ali (a.s) ve Haşim oğullarının gıyabında Ebubekir’i halife seçtiler. Ensar’ın arasında anlaşmazlık çıkmıştı. Mekke fethinde azat edilmiş bir topluluk ve Peygamberin (s.a.a) kendilerini İslam’a cezp etmek amacıyla Müslüman olmlarına izin verdiği kimseler halife seçiminin birkaç gün bile gecikmesini istemiyordular. Haşimoğullarının Peygamberin (s.a.a) defin işlemlerinden fırsat bulmadan işi bitirmek istiyorlardı. Sonuç olarak Ebubekir’e biat edildi. Zira Ebubekir Sakife’de hazırdı ve işler önceden planladıkları gibi istekleri doğrultusunda gelişti ve amaçlarına ulaşmayı kolaylaştırdı. Bu mevzu kitaba sığmayacak kadar geniş bir konu olduğu için başka yerde teferruatlı bir şekilde açıklamasını yapacağız.
2-Hz. Ali’nin (a.s) Sözü
Şöyle rivayet edilir: Ebubekir’e biat edildikten sonra adamın biri Hz. Ali’nin (a.s) huzuruna geldi ve Hz. Ali’nin (a.s) Resullah’a (s.a.a) kabir kazdığını ve elindeki kürekle mezarı düzeltmekle meşgul olduğunu gördü. Adam, hazrete şöyle arz etti; “Cemaat Ebubekir’e biat etti, Ensar topluluğu ise hilafet konusunda aralarında çıkan anlaşmazlık yüzünden yenilgiye uğradı. İnsanlar, senin hilafet makamını elde etmenden endişe duyan Azat edilmiş kölelere herkesten önce biat ettiler.
Hz. Ali (a.s) elindeki küreği yere bıraktı ve şöyle buyurdu; “
“Rahman ve Rahim (olan) Allah’ın adıyla
Elif. Lam. Mim. İnsanlar, sanırlar mı ki inandık derler de öylece bırakılıverirler ve sınanmaz onlar? Ve andolsun ki biz onlardan öncelikleri de sınadık; artık Allah, doğru olanları da mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir. Yoksa kötülük edenler, sanırlar mı ki bizden kurtulacaklar, ne de kötü hükmediyorlar.”
3-Ebu Süfyan’ın Önerisinin Geri Çevrilmesi
Ebu Süfyan Peygamberin (s.a.a) evinin kapısına kadar gelmişti, Hz. Ali (a.s) ve Peygamberin (s.a.a) amcası Abbas, merakla Ebu Süfyan’ın ne söyleyeceğini bekliyordular. Ebu Süfyan şu şiiri okudu:
“Ey Haşimoğulları! Başkalarını özellikle de Teym B. Merra (Ebubekir) ve Adiy (Ömer) kabilelerini hilafetiniz konusunda tamahlandırmayın! Hilafet, Haşimoğullarına aittir ve size geri dönecektir. Bu makam Ebu’l Hasan Ali’ye (a.s) mahsustur.
Ey Ebu’l Hasan! Hilafet vasıtasıyla, sırtını sağlamlaştır, çünkü sen ümit bağladığın hilafete, herkesten daha layıksın!”
Sonra şöyle feryat etti; “Ey Haşim ve Abdimenaf oğulları! Yoksa alçak oğlu alçak Ebu Fusayl’in sizlere hâkim olmasına rıza mı göstereceksiniz? Allah’a andolsun ki eğer isterseniz onlara karşı süvari ve piyade askerler hazırlarım, böylece sizlerde onları çıkmaza sokarsınız!”
Emirü’l Müminin Ali (a.s) onun sinsiliğinden ve art niyetinden haberdar olduğu için şöyle buyurdu; “Geri dön! Allah’a andolsun ki söylediklerin Allah rızası için değil, sen daima İslam’a zarar verip, Müslümanları aldatmaya çalışmaktasın! Biz Allah Resulünün (s.a.a) cenaze işleriyle meşguldük. Herkes yaptığının karşılığını görecektir. Allah zulme uğrayanların dostu ve yardımcısıdır.”
Hz. Ali’nin (a.s) bu sözlerinden sonra fırsattan yararlanmak isteyen Ebu Süfyan ümidini yitirdi ve Hz. Ali’nin (a.s) yanından ayrılarak mescide gitti. Emevi oğullarının mescitte toplandıklarını gördü. Hilafeti sahiplenmeleri için onları tahrik etti. Ancak kimse onun sözlerine kulak asmadı. Sonuçta herkes çıkan fitne ateşinin içine düşmüştü. Meydana gelen olaylar tutunacak kötü bahanelerdi. Şeytan insanlara hâkim olmuş ve zalimler el ele vermişlerdi. Müminler ise bu uğurda perişan olmuş ve küçük düşürülmüşlerdi. İşte Allah-u Teâlâ’nın buyurduğu sözün batını anlamı da şudur “Ve Sakının o fitneden ki yalnız zulmedenlerinize gelip çatmaz ve bilin ki şüphesiz Allah’ın cezası pek çetindir.”
4-Şeytan Sıfatlının Kışkırtmaları
Büyük âlim Şeyh Ubeydullah b. Abdullah Esedabadi “el-Mukni’u fi’l İmame” kitabında şöyle der:
Bölüm: Burada konunun daha açık ve net olarak anlaşılması için Sakife olaylarının bazı kesitlerini inceleyeceğiz ve o topluluğun emir ve asıl hak sahibini hakkından nasıl mahrum bıraktıklarını anlayacağız:
Tarihçiler ve siyer yazarları ittifakla şöyle nakletmişlerdir: Allah Resulü (s.a.a) vefat ettikten sonra Emirü’l Müminin Ali (a.s) Peygamberin (s.a.a) mukaddes cenaze ve gusül işleriyle meşgul oldu. Muhacirler, Ensar ve Kureyşliler, Emirü’l-Mümin Ali’nin (a.s) ve Haşimoğullarının nasıl bir tutum içinde olacaklarını ve nasıl bir tepki gösterecklerini bekliyorlardı. Şeytan, Sakif kabilesinin alçak fertlerinden olan Mugayre b. Şu’be’nin kılığına girerek içlerine geldi ve onlara şöyle dedi; “Neyi bekliyorsunuz?
“Haşimoğullarının cenaze işlerinin sona ermesini bekliyoruz” dediler.
Şeytan şöyle dedi; “Genişliğe çıkmanız için gidin ve işleri ilerletin ve bir sonuca bağlayın. Allah’a andolsun ki Haşimoğulları’nın Resulullah’ın (s.a.a) cenaze işlerinden bitmelerini beklerseniz onların nüfuzu ve hâkimiyeti altına düşersiniz. Bu durumda da hilafetin gidişatı tıpkı Rum Kayserleri ve İran Kisralarının durumuna düşer. Kaldı ki bundan bir süre önce birkaç Kureyşli bir tumar yazarak Ebu Ubeyde Cerrah’ın yanına emanet bıraktılar. Yazdıkları tumarda Resulullah’ın (s.a.a) ölmesi veya öldürülmesi durumunda Haşimoğullarının imametinden yüz çevirmeyi böylece de hem peygamberlik hem de imamet makamının onlarda toplanmasına engel olmayı ahdettiler.
Sonra şeytan (Mugayre) Ensar’ın yanına giderek onları da hilafet makamını ele geçirmeleri konusunda tahrik etti ve işlerini kendilerine güzel gösterdi.
Ensar, Beni Saide Sakife’sine doğru hareket etti.
5-Ebu Zuveyb Hezli’nin İlginç Haberi
Adı zikredilen âlim Ubeydullah b. Abdullah Esedabadi konuşmasına şöyle devam eder; Basra ahalisinden olan Ebu’l Hasan b. Zenci Lugavi 433 h.k yılında bana şöyle bir haber verdi… Ebu Zuveyb Hezeli şöyle dedi; “Medine dışında bulunduğumuz bir sırada Resullah’ın (s.a.a) hastalanıp, yatağa düştüğü haberi bize ulaştı. Bu beklenmedik haber bizi derinden üzdü ve perişan etti. Çok zor bir gece geçirdik. Üzüntüden yerimizde duramıyorduk. Karışık ve kâbus dolu bir uykuya dalmıştım. Şafak sökünce bir münadinin şöyle seslendiğini işittim:
“Büyük bir hadise İslam’ı sarsmış ve İslam’daki bağları koparmıştır. Hurma ağacı ve putların bulunduğu yerde (yani Medine’de) Allah Resulü (s.a.a) vefat etti. Bu büyük musibet karşısında gözlerimizden yaşlar akmaktadır.”
Ebu Zuveyb der ki; “Korkarak uykudan kalktım ve gökyüzüne baktım. Gökyüzünde “Sa’d-ı Zabih” yıldızından başka bir şey görmedim. O yıldızı görünce Araplar arasında kanlı bir savaş çıkacağı şeklinde tahmin yürüttüm. Bu akşam Resulullah’ın (s.a.a) vefat ettiğini ya da yakalandığı bu hastalıktan kurtulamayacağını anladım. Kalktım ve deveme binerek Medine’ye doğru hareket ettim. Dinlenmeden, aralıksız yoluma devam ediyordum. Derken şafak sökmüş ve hava aydınlanmıştı. Belki bir şey görür ve ona bakarak tahmin yürütürüm diye etrafıma bakınıyordum. Birden çölde bir kirpi gördüm, küçük bir yılan yakalamış ve ağzında çeviriyordu. Sonunda yılanı çiğnedi ve yuttu. Bu durumdan büyük bir hadisenin gerçekleştiğini tahmin ettim. Yılanın kirpinin ağzında kıvrılmasını insanların Resulullah’ın (s.a.a) hak vasisi ve halifesinden yüz çevireceklerine, yılanın kirpi tarafından yutulmasını ise hilafet makamının gasp edileceğine ve başkalarının eline geçeceğine yorumladım.
Devemi hızla sürerek kendimi Medine’ye yetiştirdim. Medine halkının yaslara büründüklerini, ağıtlar yakıp ağladıklarını gördüm. Tıpkı ihrama girmiş hacılar gibi Medine’nin her köşesinden ağlama ve inleme sesleri yükseliyordu.
İnsanlara ne oldu diye sorduğumda Allah Resulünün (s.a.a) vefat ettiğini söylediler. Bu haberi işitince aceleyle mescide gittim. Kimseyi orada göremedim. Sonra Resulullah’ın (s.a.a) evine gittim ve kapısının kapalı olduğunu gördüm. Allah Resulünün (s.a.a) dünyadan göçtüğünü, mukaddes bedeninin üzerinin örtüldüğünü ve cenazesinin başında sadece Ehlibeyt’inin (a.s) olduğunu ve onların da gusül işleriyle meşgul olduğunu söylediler.
İnsanların nereye gittiklerini sorduğumda, Ensar’ın Beni Saide Sakife’sinde toplandıkları yerde bir araya geldiklerini söylediler. Kendimi Sakife’ye yetiştirdim. Ebubekir, Ömer, Mugayre, Ebu Ubeyde Cerrah ve Kureyş kabilesinden bir grubu orada toplanmış olarak gördüm. Aynı şekilde Ensar’ın arasında Sa’d b. Delhum, şairlerini ve şairlerinin başkanı Hassan b. Sabit’i gördüm. Ensar ve Kureyşlilere hilafetten bahsettim. Hiçbirinden hak sözü işitmedim. Sonra Ebubekir’e biat ettiler…
Sonra Ebu Zuveyb geldiği çöle geri döndü ve orada kaldı. Osman’ın hilafeti döneminde vefat etti.
çlar/Şeyh Abbas Kummi