HENDEK SAHİPLERİ
Burçlar sahibi gökyüzüne,
Vaad olunan o güne,
Şahitlik edene ve edilene and olsun ki,
Kahroldu o hendeğin sahipleri, (Ya da öldürüldü hendek ashabı)
O çıralı ateşin,
Hani o ateşin başına oturmuşlar,
Müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Müminlere kızmalarının sebebi de, onların yalnız çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah'a iman etmeleri idi.
O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur ve Allah her şeye şahittir.
İnanan erkek ve kadınlara işkence yapıp sonra da tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yangın azabı vardır.
İnanan ve iyi amel yapanlar için de altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş odur. (Buruc: 1-11)
Kur’an’da, Buruc Suresinin girişinde Uhdud Ashabı olarak anılan bir topluluk vardır.
Uhdud, Arapça’da ‘yerdeki derin uzun hendek’ veya ‘yarıklara’ verilen isimdir.
Dönemin müminlerinin dinlerinden dönmeyişleri neticesinde içi ateşle doldurulan hendeklerde şehit edilişi toplu bir kıyıma uğratılışı, Müslüman bir toplumun katledilmesi gibi trajik bir olaydır bu durum.
Ashab-ı Uhdud kavramı üzerinde iki görüş vardır.
Kimileri Buruc Suresi 4. ayette geçen “Qutile” fiilini temenni manasında anlamıştır. Ki Arapça da fiilin dua kipinde kullanılması sıkça rastlanan bir olaydır. Bu durumda “Qutile” fiili ölsün, gebersin,kahrolsun gibi Türkçe anlamları verir. Bu görüşte (yani fiilin temenni babında olması) olanlara göre Ashab-ı Uhdud; Hendekleri kazıp içini ateşle doldurduktan sonra müminleri o hendeklerde şehit eden katillerdir. Ashab-ı Uhdud hendek sahipleri olarak dillendirilir.
Diğer görüşe göre Ashab-ı Uhdud ateşten hendeklerde şehit edilenlerin kendilerine denir. Hendek Ashabı, Ashab-ı Resulullah deyişimizde ki anlamı verir. Bu görüşü dile getirenler, Buruc süresi 4. ayette ki “Qutile” fiilini meçhul mazi fiil kipinde değerlendirir ki bu durumda anlam şöyle olur; Uhdud Ashab-ı öldürüldü.
Fakat galiba meşhur olan 1. görüştür. Neticede vakanın ismi değil, kendisi ölçüdür. Biz Uhdud Ashab-ı derken, hendek sahiplerini kastedeceğiz. Yani seri yazımızda katilleri hendek sahipleri olarak dillendireceğiz.
Bu katliam, tıpkı Ebrehe ordusunun Mekke’ye yürüyüşü gibi Resulullah’tan çok uzak olmayan bir zaman dilimi içinde gerçekleşmiştir. Genel rivayetler Hz. İsa ile Hz Resulullah (sav) arasında vuku bulduğunda ittifak ederler. Nitekim katliama uğratılanların teslis şirkine bulaşmamış, saf ve ari bir din üzerine olan İseviler olduğu yine genel bir kanıdır.
Mekkeliler, İsevi muvahidlerin hendekler dolusu ateşlerde yakılıp şehit edildiğini, onları şehit edenlerin de sonra da helak edildiğini iyi biliyorlardı. Tıpkı Ebrehe ve ordusu gibi bu katliama da yabancı değillerdir. Mekke’de şirk ehlinin Muhammedilere işkence ve zulümlerinin iyice arttığı ve sistemli bir hale getirildiği dönemde Allah onlara Buruc Süresinde Ashab-ı Uhdudu hatırlattı.
Ziya Çevlik (inzar Dergisi 58. Sayı)
Burçlar sahibi gökyüzüne,
Vaad olunan o güne,
Şahitlik edene ve edilene and olsun ki,
Kahroldu o hendeğin sahipleri, (Ya da öldürüldü hendek ashabı)
O çıralı ateşin,
Hani o ateşin başına oturmuşlar,
Müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
Müminlere kızmalarının sebebi de, onların yalnız çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah'a iman etmeleri idi.
O Allah ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur ve Allah her şeye şahittir.
İnanan erkek ve kadınlara işkence yapıp sonra da tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yangın azabı vardır.
İnanan ve iyi amel yapanlar için de altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş odur. (Buruc: 1-11)
Kur’an’da, Buruc Suresinin girişinde Uhdud Ashabı olarak anılan bir topluluk vardır.
Uhdud, Arapça’da ‘yerdeki derin uzun hendek’ veya ‘yarıklara’ verilen isimdir.
Dönemin müminlerinin dinlerinden dönmeyişleri neticesinde içi ateşle doldurulan hendeklerde şehit edilişi toplu bir kıyıma uğratılışı, Müslüman bir toplumun katledilmesi gibi trajik bir olaydır bu durum.
Ashab-ı Uhdud kavramı üzerinde iki görüş vardır.
Kimileri Buruc Suresi 4. ayette geçen “Qutile” fiilini temenni manasında anlamıştır. Ki Arapça da fiilin dua kipinde kullanılması sıkça rastlanan bir olaydır. Bu durumda “Qutile” fiili ölsün, gebersin,kahrolsun gibi Türkçe anlamları verir. Bu görüşte (yani fiilin temenni babında olması) olanlara göre Ashab-ı Uhdud; Hendekleri kazıp içini ateşle doldurduktan sonra müminleri o hendeklerde şehit eden katillerdir. Ashab-ı Uhdud hendek sahipleri olarak dillendirilir.
Diğer görüşe göre Ashab-ı Uhdud ateşten hendeklerde şehit edilenlerin kendilerine denir. Hendek Ashabı, Ashab-ı Resulullah deyişimizde ki anlamı verir. Bu görüşü dile getirenler, Buruc süresi 4. ayette ki “Qutile” fiilini meçhul mazi fiil kipinde değerlendirir ki bu durumda anlam şöyle olur; Uhdud Ashab-ı öldürüldü.
Fakat galiba meşhur olan 1. görüştür. Neticede vakanın ismi değil, kendisi ölçüdür. Biz Uhdud Ashab-ı derken, hendek sahiplerini kastedeceğiz. Yani seri yazımızda katilleri hendek sahipleri olarak dillendireceğiz.
Bu katliam, tıpkı Ebrehe ordusunun Mekke’ye yürüyüşü gibi Resulullah’tan çok uzak olmayan bir zaman dilimi içinde gerçekleşmiştir. Genel rivayetler Hz. İsa ile Hz Resulullah (sav) arasında vuku bulduğunda ittifak ederler. Nitekim katliama uğratılanların teslis şirkine bulaşmamış, saf ve ari bir din üzerine olan İseviler olduğu yine genel bir kanıdır.
Mekkeliler, İsevi muvahidlerin hendekler dolusu ateşlerde yakılıp şehit edildiğini, onları şehit edenlerin de sonra da helak edildiğini iyi biliyorlardı. Tıpkı Ebrehe ve ordusu gibi bu katliama da yabancı değillerdir. Mekke’de şirk ehlinin Muhammedilere işkence ve zulümlerinin iyice arttığı ve sistemli bir hale getirildiği dönemde Allah onlara Buruc Süresinde Ashab-ı Uhdudu hatırlattı.
Ziya Çevlik (inzar Dergisi 58. Sayı)