Hz. MUSA (a.s)
Allah Teâlâ’nın, dört büyük kitaptan biri olan Tevrat'ı verdiği ve yeryüzünde dinini tebliğ edip, hâkim kılması için gönderdiği Ulu'l-Azm peygamberlerden biri. Hz. İbrahim (a.s)'in soyundan olup, İsrail oğullarının akidelerini islah etmek ve onları Allah Teala'nın dilediği nizama kavuşturmakla görevlendirilmişti. Küfürle mücadelesi Kur'an-ı Kerim'de uzun uzun anlatılmaktadır.
Hz. Adem (a.s)'den, Rasulullah (s.a.s)'e kadar pek çok peygamber gelmiştir. Bu peygamberler, gönderildikleri kavimleri, Allah Teala'ya iman etmeye çağırmışlar; bu yolda kafirlerle savaşmışlar, yaşadıkları diyarlardan çıkarılmışlar; ezilmişler, hor görülmüşler ve hatta öldürülmüşlerdir.
Musa (a.s) da, Allah Teala tarafından İsrailoğulları'na gönderilmiş bir rasul idi. O da tıpkı kendisinden önce gönderilmiş olan peygamberler gibi kavmini Allah'a iman etmeye çağırdı. Kavmine zulmeden ve ilahlık iddiasında bulunan Firavun'a karşı tevhid yolunda mücahede etti. Bu uğurda, bütün peygamberlerin karşısına çıkan güçlükler, onun da karşısına çıktı. Doğup büyüdüğü diyardan çıkarıldı, kafirler tarafından öldürülmek gayesiyle kovalandı. Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de bir ayette Hz. Musa (a.s)'dan şöyle bahsediyor: "Kur'an'da Musa'yı da an. Çünkü o ihlas sahibi idi ve İsrailoğulları'na gönderilmiş bir peygamber idi" (Meryem, 19/51).
Hz. Musa (a.s)'nın Firavun ile olan kıssası, Kur'an'ın bazı sürelerinde çeşitli üsluplarda ve teferruatlı olarak anlatılmıştır. Firavun ve ordusunun Kızıldeniz'de boğulmaları olayından sonra, İsrailoğullan ile ilgili kıssasına da genişçe yer verilmiştir.
Musa (a.s)'nın Firavun ile olan mücadelesi, bir şahsın bir kralla, bir peygamberin sadece büyük bir zorba ile olan mücadelesinden ibaret değildir. Bilakis bu hak ile batıl'ın çatışması, Rahman'ın ordusu ile şeytanın ordusunun kaçınılmaz savaşıdır. Aslında hak ile batıl arasındaki bu savaş, insanoğlunun yaratılışından, insanları ıslah etmek üzere nebîler ve rasullerin hayat sahnesine çıkmasından beri devam edegelmektedir.
Sapıklık ve batıl, daima iblis ve onun ordusu tarafından temsil edilmiş, imana, tevhide, peygamberliğe, kısaca Hakka sürekli meydan okumuştur. Fakat kazanan daima Hak olmuştur. Allah Teala şöyle buyuruyor: "Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatında, hem de meleklerin Şahid olacağı günde muzaffer kılacağız" (el-Mü'min, 40/51).
Hz. Musa (a.s)'da gönderildiği kavmi cehalet ve sapıklık içerisinde buldu. Onları Hakka davet etti, yurdundan çıkarıldı, savaştı ve sonunda Allah Teala'nın izniyle kazandı.
Allah Teâlâ’nın, dört büyük kitaptan biri olan Tevrat'ı verdiği ve yeryüzünde dinini tebliğ edip, hâkim kılması için gönderdiği Ulu'l-Azm peygamberlerden biri. Hz. İbrahim (a.s)'in soyundan olup, İsrail oğullarının akidelerini islah etmek ve onları Allah Teala'nın dilediği nizama kavuşturmakla görevlendirilmişti. Küfürle mücadelesi Kur'an-ı Kerim'de uzun uzun anlatılmaktadır.
Hz. Adem (a.s)'den, Rasulullah (s.a.s)'e kadar pek çok peygamber gelmiştir. Bu peygamberler, gönderildikleri kavimleri, Allah Teala'ya iman etmeye çağırmışlar; bu yolda kafirlerle savaşmışlar, yaşadıkları diyarlardan çıkarılmışlar; ezilmişler, hor görülmüşler ve hatta öldürülmüşlerdir.
Musa (a.s) da, Allah Teala tarafından İsrailoğulları'na gönderilmiş bir rasul idi. O da tıpkı kendisinden önce gönderilmiş olan peygamberler gibi kavmini Allah'a iman etmeye çağırdı. Kavmine zulmeden ve ilahlık iddiasında bulunan Firavun'a karşı tevhid yolunda mücahede etti. Bu uğurda, bütün peygamberlerin karşısına çıkan güçlükler, onun da karşısına çıktı. Doğup büyüdüğü diyardan çıkarıldı, kafirler tarafından öldürülmek gayesiyle kovalandı. Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de bir ayette Hz. Musa (a.s)'dan şöyle bahsediyor: "Kur'an'da Musa'yı da an. Çünkü o ihlas sahibi idi ve İsrailoğulları'na gönderilmiş bir peygamber idi" (Meryem, 19/51).
Hz. Musa (a.s)'nın Firavun ile olan kıssası, Kur'an'ın bazı sürelerinde çeşitli üsluplarda ve teferruatlı olarak anlatılmıştır. Firavun ve ordusunun Kızıldeniz'de boğulmaları olayından sonra, İsrailoğullan ile ilgili kıssasına da genişçe yer verilmiştir.
Musa (a.s)'nın Firavun ile olan mücadelesi, bir şahsın bir kralla, bir peygamberin sadece büyük bir zorba ile olan mücadelesinden ibaret değildir. Bilakis bu hak ile batıl'ın çatışması, Rahman'ın ordusu ile şeytanın ordusunun kaçınılmaz savaşıdır. Aslında hak ile batıl arasındaki bu savaş, insanoğlunun yaratılışından, insanları ıslah etmek üzere nebîler ve rasullerin hayat sahnesine çıkmasından beri devam edegelmektedir.
Sapıklık ve batıl, daima iblis ve onun ordusu tarafından temsil edilmiş, imana, tevhide, peygamberliğe, kısaca Hakka sürekli meydan okumuştur. Fakat kazanan daima Hak olmuştur. Allah Teala şöyle buyuruyor: "Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatında, hem de meleklerin Şahid olacağı günde muzaffer kılacağız" (el-Mü'min, 40/51).
Hz. Musa (a.s)'da gönderildiği kavmi cehalet ve sapıklık içerisinde buldu. Onları Hakka davet etti, yurdundan çıkarıldı, savaştı ve sonunda Allah Teala'nın izniyle kazandı.
Yorum