Allame Meclisi (Allah ona rahmet etsin) Hayatü’l Külub kitabında şöyle naklediyor:
Hazkil peygamber as, Hz Musa as’ın İsrailoğulları arasındaki üçüncü varisidir. Birinci varisi Hz. Yuşa as, ikinci varisi Hz. Kalib b. Yuhenna as, üçüncü varisi ise hz. Hazkil as’dır. Hz. Hazkil as’a ‘’İbnul acuze’’ (yaşlı kadının oğlu) da derler. Zira annesi çok yaşlı bir kandındı. Yüce Allahtan kendisine bir çocuk vermesini istemişti. Yüce Allah da ona hazkil peygamberi vermiştir. Bir diğer rivayete göre Hazkil peygamberin diğer bir adı da ‘’Zulkefl’’ (kefil ve zamin olan adam)’dır. Çünkü o, tam yetmiş peygambere kefil oldu ve onların ölümden kurtulmalarını sağladı. Onlara:’’ Sizler gidin kendinizi kurtarın, benim ölmem sizlerin ölmesinden daha hayırlıdır’’ diye söyledi. Aradan bir müddet geçtikten sonra peygamberlerin kurtulması için kefil olduğu adamlar Hazkil peygamberin yanına gelip peygamberleri ondan istediler. Hazkil peygamber de onlara: ‘’ Kefil olduğum adamlar çekip gittiler, fakat nereye gittiklerini bilmiyorum.’’ diye cevap verdi. Onlar da Hazkil peygambere çok kızdılar ve hakkında kötülük düşündüler, fakat yüce Allah, her seferinde Hazkil peygamberi onların şerrinden korudu.
Hazkil peygamber İsrailoğulları için gönderilmiş bir peygamberdir. Onun en önemli mucizelerinden biri, binlerce ölüyü Allah’ın izni ile diriltmiş olmasıdır. Böylece Hz İsa as gibi o da ölüleri diriltme mucizesine sahipti. Hazkil peygamberin nerede ölüleri dirilttiği değişik rivayetler vardır. Önce Kuran’ı Kerim’deki ayeti nakledelim. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
Görmez misin ki binlerce kişi ölümden çekinerek yurtlarından nasıl çıktılar da sonra Allah onlara ölün dedi, sonra da diriltti onları. Şüphe yok ki Allah, insanlara karşı ihsan sahibidir ama insanların çoğu şükretmez.’’(Bakara/243)
Rivayetlere göre Hazkil peygamberin kavmi olan İsrailoğulları, ‘’Davardan’’ veya ‘’ Vasit’’ isminde bir vilayette yaşıyordu. Yetmiş bin nüfuslu bir cemiyetti. Şehir halkı içine veba hastalığı girdi. Şehir halkının birçoğu ölüm korkusundan şehri terk etti. Çöl ve sahralara yerleştiler. Şehirde kalanlar ise yoksul kesimdi. Ölenler, göç eden zenginlerden daha az, geride kalan fakirlerden daha çok oluyordu.
Göç edenler kendi kendilerine: ‘’ Şayet biz de şehirde kalsaydık orada kalan fakirler gibi bizim de çoğumuz şimdi ölmüştü, ne iyi ettikte göç ettik.’’ diyorlardı. Şehirde kalanlar ise şayet biz de göç etmiş olsaydık, ölenlerimiz az olurdu ve şimdi onalar da yaşıyor olacaktı.’’diye düşünüyorlardı. İşte Yüce Allah ölümden kimsenin kaçamayacağını, kaçarak şehri terk edenlerin anlamaları için ‘’ ölün’’ diye emretti. Orada yaşayanların tümü bir saat içinde ölümü tattılar. Yerleştikleri bölge yolun kenarında olduğu için cesetleri tamamıyla yolun kenarlarına dökülmüştü. Aradan bir müddet geçtikten sonra, bedenleri tamamıyla çürüdü, iskeletlerine dışarı çıtı. Yoldan gelip geçenler, ölülerin iskeletlerine basarak gelip gidiyorlardı.
Bir gün Hazkil peygamber de o yoldan geçiyordu. Orada çürümekte olan insanların iskeletlerini görünce, onlara acıdı:’’Ya Rabbi! Sen dilersen bunları yeniden diriltebilesin, çünkü sen Erhamurrahimsin’ diye yakardı. Yüce Allah da ona: ‘’Ya Hazkil! Sen onarlın dirilmesini istiyor musun? diye vahyetti. Hazkil peygamber de: Elbette ki isterim Ya Rabbi. Çünkü onlar dirilirse, sana ibadet eder ve emirlerine de riayet ederler.’’ diye arz etti. Yüce Allah da ona: ‘’ Öyleyse ben sana ismi A’zamı öğretiyorum, kendi peygamberliğini etraftakilere ispatlaman, onlara mucize göstermen için, benim isimlerimi çağır ve onların dirilmelerini iste, ben de senin isteğini kabul edeceğim.’’diye vahyetti. Hazkil peygamber de ismi A’zamı okudu ve Yüce Allahtan onların dirilmesini istedi. Yüce Allah da onları diriltti. Öyle ki dirildiklerini kendi gözleriyle görüyorlardı. Sanki yerden bitki çıkar gibi çıkıyorlardı. Kafalarından ve bedenlerinden toprak dökülüyordu. Hepsi yeniden dirildi. Epeyce bir ömür daha yaşadılar ve teker teker ölüverdiler ve birbirlerini gömdüler.
Hz. Muhammed Bakır as’dan ileride kaydettiğimiz ayetin tefsirini sordular. İmam da o ayetin kimler hakkında olduğunu şöyle açıkladı: Şu ölenler, Şam yöresinde bulunan vilayetlerden bir vilayette yaşıyorlardı. O vilayet yetmiş bin nüfuslu idi. Onlara veba hastalığı geldiğinde, zenginler başka bölgelere taşındılar. Yoksullar ise taşınamayıp kendi bölgelerinde kaldılar. Böylece şehri terk edenlerden pek az kimse ölüyor, kalanlardan birçoğu telef oluyordu.
Bir seferinde şöyle bir karara vardılar: şayet bu sefer de veba hastalığı baş gösterirse fakir zengin demeden tümümüz birlikte şehri terk edeceğiz ve zenginler yoksulara yardımda bulunacaktır.
Bir müddet sonra veba hastalığı yeniden baş gösterdi. Şehir halkı tümüyle şehri terk etti. Şam yöresinde bulunan ve halkı tamamıyla veba hastalığında ölen başka boş bir vilayete yerleştiler. Yüce Allah da onlara ölün diye emretti. Hepsi anında öldü. Etleri çürüyüp iskeletleri çıktı. Öldükleri vilayet yol üzerinde olduğu için yoldan gelip geçenler ölenlerin iskeletlerini bir araya topladılar. Onların tümünü defnedemeyeceklerini anlayınca iskeletlerin etrafına duvar çektiler.
İsrail peygamberinler Hazkil namında bir peygamber oradan geçiyordu. İskeletlere gözü çarptı. Çok ağladı ve: ‘’Ya Rabbi! Sen her şeye kadirsin. Bunları bir saat içinde öldürmeye kadir olduğun gibi bir sat içinde yeniden diriltmeye kadirsin; şayet dilersen yeniden diriltirsin. Bunları yeniden diriltirsen şehirlerini abad ederler. Bunlardan sonra yeni kullar dünyaya gelir, sana ibadet eder ve diğer kulların gibi senin emrine riayette bulunurlar.’’diye yakardı.
Yüce Allah Hazkil peybambere: Ya Hazkil onları yeniden diriltmemi istiyor musun? diye arz etti. Hazkil peygamber de: Evet Ya Rabbi istiyorum’ diye arz etti.
Yüce yaradan da ona ismi A’zamı öğretti ve: Ey Hazkil beni bu isimler ile çağır da yeniden dirilteyim diye buyurdu. Hazkil peygamber de ismi A’zamı okuyunca kemiklerin birbirlerine doğru uçuştuklarını gördü. Vücutlar tamamlandı. Ruh bedenlerine girdi. Hepsi birebirlerine bakışmaya başladılar. Zikir ve tesbih ettiler. Hazkil peygamber de hayretli bakışlarıyla: Ya Rabbi inanıyor ve şahadet ediyorum ki Sen her şeye kadirsin diye söylüyor ve ağlıyordu.
Hz Cafer sadık as’dan edinilen rivayetlere göre; O insanların dirildiği gün Nevruz günüydü. Nevruz gününde Yüce Allah Hazkil peygambere: Sen bu gün onların dirilmesi için dua et ve kemiklerinin üzerine su dök, su döker dökmez dirilmeye başlayacaklardır.’’ diye emretti. Hazkil peygamberde Yüce Rabbi’nin emrettiği gibi yaptı ve kemiklerinin üzerine su döker dökmez onlar dirilmeye başladılar. Dirilenlerin sayısı otuz bin kişiden fazlaydı. İşte Nevruz bayramı diye kutlanan o günde acemlerin birbirlerinin üzerine su serpmeleri, oradan adet olarak kalmıştır.
Hz. Muhammed Bakır as’dan şöyle rivayet ediliyor: Kıptilerden olan bir padişah, Beytül Makdis’i yakıp yıkmak için güçlü bir ordu ile orayı muhasara altına aldı. Hazkil peygamberin halkı da hemen peygamberin etrafına toplandı. Bu belanın kendilerinden uzaklaşması için Hazkil peygambere yalvarıp yakardılar. Hazkil peygamber de Yüce Rabbine yalvarıp yakardı. Düşmanların şerrini kendi üzerlerinden kaldırması için dua etti. Yüce Rabbi de ona: Ben bunların şerrini sizlerin üzerinden kaldıracağım’’diye vahyetti. Sonra yüce Allah havaya görevli olan meleğe: Onların nefeslerini sıkıştır diye emretti. Melekler onların nefeslerini sıkıştıranca tümü helak olup gitti. Sabah olunca Hazkil peygamber kendi kavmine Yüce Allah’ın düşmanları helak ettiğini bildirdi. Hazkil peygamber kendi kendisine hayret etti. Duasının hemen icabet bulması azıcık olsun hayalini karıştırdı. Kalbinden:’’ Benim ile Süleyman’ın arasında ne fark var ki.’’ Diye geçirdi. Bundan dolayı ciğerlerinde bir rahatsızlık belirdi. Ona tembih ve ihtar olsun diye de çok acı veriyordu. Böylece aklı başına geldi ve kalbinden öyle bir düşünceyi geçirdiği için Rabbine istiğfar ve tövbede bulundu. Yüce Rabbi de onun tövbesini kabul etti. Hastalığının iyileşmesi için incir sütünü göğsüne sürmesini bildirdi. Bunu hemen yaptı ve böylece hastalığı geçmiş oldu.
Bu hadisten anlaşıldığına göre Hazkil peygamber Hz. Süleyman’dan sonra yaşamıştır. Buradan hareketle hz Musa’dan sonra yaşadığını söyleyen rivayetlerin doğru olmadığı anlaşılmaktadır.
Hz. Cafer sadık as’dan şöyle bir rivayet nakledilmiştir:
—Yüce Allah Hazkil peygambere: ‘’Git filan padişaha, onun falan günü canını alacağımı haber ver.’’ diye vahyetti. Hazkil peygamber de derhal Rabbinin emrini yerine getirip durumu haber verdi. Padişah da tahtının üzerinde Rabbine yalvarıp yakarmaya başladı.
‘’Ya Rabbi! Benim çocuğumun büyüyüp benim yerimi alacağı güne kadar benim ölümümü ertele.’’diye dua etti. Yüce Allah padişahın bu duasını kabul etti. Hazkil peygambere, git padişaha söyle ona 15 yıl daha ömür verdim.’diye vahyetti. Hazkil peygamber:’’Ya Rabbi! Hiçbir zaman benim kavmim benim ağzımdan yalan bir söz duymamışlardır. Onlara ne söylemişsem aynen olmuştur. Şimdi ben padişaha 15 yıl daha yaşayacağını söyler isem, kavmimin içinde bana yalancılığı isnat edeceklerdir.’’diye arz etti. Yüce Allah: Ey Hazkil! Sen bir kulsun, söyleneni duymalı ve duyduğun şeyi de yerine getirmelisin’ diye vahyetti. Hazkil peygamber de derhal ilahi emri yerine getirdi.
Kaynak: Peygamberlerin Hayatı (Hasan Kanaatlı)
Cilt 2
Sayfa:138–141
Evrensel değerler yayıncılık
Hazkil peygamber as, Hz Musa as’ın İsrailoğulları arasındaki üçüncü varisidir. Birinci varisi Hz. Yuşa as, ikinci varisi Hz. Kalib b. Yuhenna as, üçüncü varisi ise hz. Hazkil as’dır. Hz. Hazkil as’a ‘’İbnul acuze’’ (yaşlı kadının oğlu) da derler. Zira annesi çok yaşlı bir kandındı. Yüce Allahtan kendisine bir çocuk vermesini istemişti. Yüce Allah da ona hazkil peygamberi vermiştir. Bir diğer rivayete göre Hazkil peygamberin diğer bir adı da ‘’Zulkefl’’ (kefil ve zamin olan adam)’dır. Çünkü o, tam yetmiş peygambere kefil oldu ve onların ölümden kurtulmalarını sağladı. Onlara:’’ Sizler gidin kendinizi kurtarın, benim ölmem sizlerin ölmesinden daha hayırlıdır’’ diye söyledi. Aradan bir müddet geçtikten sonra peygamberlerin kurtulması için kefil olduğu adamlar Hazkil peygamberin yanına gelip peygamberleri ondan istediler. Hazkil peygamber de onlara: ‘’ Kefil olduğum adamlar çekip gittiler, fakat nereye gittiklerini bilmiyorum.’’ diye cevap verdi. Onlar da Hazkil peygambere çok kızdılar ve hakkında kötülük düşündüler, fakat yüce Allah, her seferinde Hazkil peygamberi onların şerrinden korudu.
Hazkil peygamber İsrailoğulları için gönderilmiş bir peygamberdir. Onun en önemli mucizelerinden biri, binlerce ölüyü Allah’ın izni ile diriltmiş olmasıdır. Böylece Hz İsa as gibi o da ölüleri diriltme mucizesine sahipti. Hazkil peygamberin nerede ölüleri dirilttiği değişik rivayetler vardır. Önce Kuran’ı Kerim’deki ayeti nakledelim. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
Görmez misin ki binlerce kişi ölümden çekinerek yurtlarından nasıl çıktılar da sonra Allah onlara ölün dedi, sonra da diriltti onları. Şüphe yok ki Allah, insanlara karşı ihsan sahibidir ama insanların çoğu şükretmez.’’(Bakara/243)
Rivayetlere göre Hazkil peygamberin kavmi olan İsrailoğulları, ‘’Davardan’’ veya ‘’ Vasit’’ isminde bir vilayette yaşıyordu. Yetmiş bin nüfuslu bir cemiyetti. Şehir halkı içine veba hastalığı girdi. Şehir halkının birçoğu ölüm korkusundan şehri terk etti. Çöl ve sahralara yerleştiler. Şehirde kalanlar ise yoksul kesimdi. Ölenler, göç eden zenginlerden daha az, geride kalan fakirlerden daha çok oluyordu.
Göç edenler kendi kendilerine: ‘’ Şayet biz de şehirde kalsaydık orada kalan fakirler gibi bizim de çoğumuz şimdi ölmüştü, ne iyi ettikte göç ettik.’’ diyorlardı. Şehirde kalanlar ise şayet biz de göç etmiş olsaydık, ölenlerimiz az olurdu ve şimdi onalar da yaşıyor olacaktı.’’diye düşünüyorlardı. İşte Yüce Allah ölümden kimsenin kaçamayacağını, kaçarak şehri terk edenlerin anlamaları için ‘’ ölün’’ diye emretti. Orada yaşayanların tümü bir saat içinde ölümü tattılar. Yerleştikleri bölge yolun kenarında olduğu için cesetleri tamamıyla yolun kenarlarına dökülmüştü. Aradan bir müddet geçtikten sonra, bedenleri tamamıyla çürüdü, iskeletlerine dışarı çıtı. Yoldan gelip geçenler, ölülerin iskeletlerine basarak gelip gidiyorlardı.
Bir gün Hazkil peygamber de o yoldan geçiyordu. Orada çürümekte olan insanların iskeletlerini görünce, onlara acıdı:’’Ya Rabbi! Sen dilersen bunları yeniden diriltebilesin, çünkü sen Erhamurrahimsin’ diye yakardı. Yüce Allah da ona: ‘’Ya Hazkil! Sen onarlın dirilmesini istiyor musun? diye vahyetti. Hazkil peygamber de: Elbette ki isterim Ya Rabbi. Çünkü onlar dirilirse, sana ibadet eder ve emirlerine de riayet ederler.’’ diye arz etti. Yüce Allah da ona: ‘’ Öyleyse ben sana ismi A’zamı öğretiyorum, kendi peygamberliğini etraftakilere ispatlaman, onlara mucize göstermen için, benim isimlerimi çağır ve onların dirilmelerini iste, ben de senin isteğini kabul edeceğim.’’diye vahyetti. Hazkil peygamber de ismi A’zamı okudu ve Yüce Allahtan onların dirilmesini istedi. Yüce Allah da onları diriltti. Öyle ki dirildiklerini kendi gözleriyle görüyorlardı. Sanki yerden bitki çıkar gibi çıkıyorlardı. Kafalarından ve bedenlerinden toprak dökülüyordu. Hepsi yeniden dirildi. Epeyce bir ömür daha yaşadılar ve teker teker ölüverdiler ve birbirlerini gömdüler.
Hz. Muhammed Bakır as’dan ileride kaydettiğimiz ayetin tefsirini sordular. İmam da o ayetin kimler hakkında olduğunu şöyle açıkladı: Şu ölenler, Şam yöresinde bulunan vilayetlerden bir vilayette yaşıyorlardı. O vilayet yetmiş bin nüfuslu idi. Onlara veba hastalığı geldiğinde, zenginler başka bölgelere taşındılar. Yoksullar ise taşınamayıp kendi bölgelerinde kaldılar. Böylece şehri terk edenlerden pek az kimse ölüyor, kalanlardan birçoğu telef oluyordu.
Bir seferinde şöyle bir karara vardılar: şayet bu sefer de veba hastalığı baş gösterirse fakir zengin demeden tümümüz birlikte şehri terk edeceğiz ve zenginler yoksulara yardımda bulunacaktır.
Bir müddet sonra veba hastalığı yeniden baş gösterdi. Şehir halkı tümüyle şehri terk etti. Şam yöresinde bulunan ve halkı tamamıyla veba hastalığında ölen başka boş bir vilayete yerleştiler. Yüce Allah da onlara ölün diye emretti. Hepsi anında öldü. Etleri çürüyüp iskeletleri çıktı. Öldükleri vilayet yol üzerinde olduğu için yoldan gelip geçenler ölenlerin iskeletlerini bir araya topladılar. Onların tümünü defnedemeyeceklerini anlayınca iskeletlerin etrafına duvar çektiler.
İsrail peygamberinler Hazkil namında bir peygamber oradan geçiyordu. İskeletlere gözü çarptı. Çok ağladı ve: ‘’Ya Rabbi! Sen her şeye kadirsin. Bunları bir saat içinde öldürmeye kadir olduğun gibi bir sat içinde yeniden diriltmeye kadirsin; şayet dilersen yeniden diriltirsin. Bunları yeniden diriltirsen şehirlerini abad ederler. Bunlardan sonra yeni kullar dünyaya gelir, sana ibadet eder ve diğer kulların gibi senin emrine riayette bulunurlar.’’diye yakardı.
Yüce Allah Hazkil peybambere: Ya Hazkil onları yeniden diriltmemi istiyor musun? diye arz etti. Hazkil peygamber de: Evet Ya Rabbi istiyorum’ diye arz etti.
Yüce yaradan da ona ismi A’zamı öğretti ve: Ey Hazkil beni bu isimler ile çağır da yeniden dirilteyim diye buyurdu. Hazkil peygamber de ismi A’zamı okuyunca kemiklerin birbirlerine doğru uçuştuklarını gördü. Vücutlar tamamlandı. Ruh bedenlerine girdi. Hepsi birebirlerine bakışmaya başladılar. Zikir ve tesbih ettiler. Hazkil peygamber de hayretli bakışlarıyla: Ya Rabbi inanıyor ve şahadet ediyorum ki Sen her şeye kadirsin diye söylüyor ve ağlıyordu.
Hz Cafer sadık as’dan edinilen rivayetlere göre; O insanların dirildiği gün Nevruz günüydü. Nevruz gününde Yüce Allah Hazkil peygambere: Sen bu gün onların dirilmesi için dua et ve kemiklerinin üzerine su dök, su döker dökmez dirilmeye başlayacaklardır.’’ diye emretti. Hazkil peygamberde Yüce Rabbi’nin emrettiği gibi yaptı ve kemiklerinin üzerine su döker dökmez onlar dirilmeye başladılar. Dirilenlerin sayısı otuz bin kişiden fazlaydı. İşte Nevruz bayramı diye kutlanan o günde acemlerin birbirlerinin üzerine su serpmeleri, oradan adet olarak kalmıştır.
Hz. Muhammed Bakır as’dan şöyle rivayet ediliyor: Kıptilerden olan bir padişah, Beytül Makdis’i yakıp yıkmak için güçlü bir ordu ile orayı muhasara altına aldı. Hazkil peygamberin halkı da hemen peygamberin etrafına toplandı. Bu belanın kendilerinden uzaklaşması için Hazkil peygambere yalvarıp yakardılar. Hazkil peygamber de Yüce Rabbine yalvarıp yakardı. Düşmanların şerrini kendi üzerlerinden kaldırması için dua etti. Yüce Rabbi de ona: Ben bunların şerrini sizlerin üzerinden kaldıracağım’’diye vahyetti. Sonra yüce Allah havaya görevli olan meleğe: Onların nefeslerini sıkıştır diye emretti. Melekler onların nefeslerini sıkıştıranca tümü helak olup gitti. Sabah olunca Hazkil peygamber kendi kavmine Yüce Allah’ın düşmanları helak ettiğini bildirdi. Hazkil peygamber kendi kendisine hayret etti. Duasının hemen icabet bulması azıcık olsun hayalini karıştırdı. Kalbinden:’’ Benim ile Süleyman’ın arasında ne fark var ki.’’ Diye geçirdi. Bundan dolayı ciğerlerinde bir rahatsızlık belirdi. Ona tembih ve ihtar olsun diye de çok acı veriyordu. Böylece aklı başına geldi ve kalbinden öyle bir düşünceyi geçirdiği için Rabbine istiğfar ve tövbede bulundu. Yüce Rabbi de onun tövbesini kabul etti. Hastalığının iyileşmesi için incir sütünü göğsüne sürmesini bildirdi. Bunu hemen yaptı ve böylece hastalığı geçmiş oldu.
Bu hadisten anlaşıldığına göre Hazkil peygamber Hz. Süleyman’dan sonra yaşamıştır. Buradan hareketle hz Musa’dan sonra yaşadığını söyleyen rivayetlerin doğru olmadığı anlaşılmaktadır.
Hz. Cafer sadık as’dan şöyle bir rivayet nakledilmiştir:
—Yüce Allah Hazkil peygambere: ‘’Git filan padişaha, onun falan günü canını alacağımı haber ver.’’ diye vahyetti. Hazkil peygamber de derhal Rabbinin emrini yerine getirip durumu haber verdi. Padişah da tahtının üzerinde Rabbine yalvarıp yakarmaya başladı.
‘’Ya Rabbi! Benim çocuğumun büyüyüp benim yerimi alacağı güne kadar benim ölümümü ertele.’’diye dua etti. Yüce Allah padişahın bu duasını kabul etti. Hazkil peygambere, git padişaha söyle ona 15 yıl daha ömür verdim.’diye vahyetti. Hazkil peygamber:’’Ya Rabbi! Hiçbir zaman benim kavmim benim ağzımdan yalan bir söz duymamışlardır. Onlara ne söylemişsem aynen olmuştur. Şimdi ben padişaha 15 yıl daha yaşayacağını söyler isem, kavmimin içinde bana yalancılığı isnat edeceklerdir.’’diye arz etti. Yüce Allah: Ey Hazkil! Sen bir kulsun, söyleneni duymalı ve duyduğun şeyi de yerine getirmelisin’ diye vahyetti. Hazkil peygamber de derhal ilahi emri yerine getirdi.
Kaynak: Peygamberlerin Hayatı (Hasan Kanaatlı)
Cilt 2
Sayfa:138–141
Evrensel değerler yayıncılık