Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

HZ HIZIR AS'IN HAYATI

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    HZ HIZIR AS'IN HAYATI

    Hz Hızır as’ın Hayatı

    Kur’an-ı Kerim’i tefsir eden müfessirler Hz Hızır as’ın ismi hakkında değişik rivayetler nakletmektedir.
    Bazı rivayetlere göre Hz Hızır as’ın asıl ismi ‘’Ermiya’’dır. Bazı rivayetlere göre ‘’el-Yesa’’dır. Bazı rivayetlere göre de ‘Belya’’dır.
    Yine rivayetlere göre Hz Hızır as’ın ayağını bastığı her taştan ve kuru topraktan yemyeşil bitkilerin ve çimenlerin çıkmasından dolayı o anlama gelen ‘’ Hızır’’ adını almıştır. Bazı rivayetlere göre de; Hz Hızır as bir gün bir taşın üzerinde oturuyordu. Taşın üzerinden kalkınca taş yürümeye başladı. İşte bu nedenle de ‘’canlılık veren’’ anlamına gelen ‘’ Hızır’’ adını almış oldu.

    Hz Hızır ‘ın ne zaman yaşadığı ve hangi soydan olduğu ve yine peygamber olup olmadığı hakkında değişik rivayetler vardır. Bazı rivayetlere göre peygamber değildir. Bazı rivayetlere göre de İsrailoğullarına gönderinle bir peygamberdir.
    Bazı rivayetlere göre Hz Nuh as zamanında yaşamıştı ve onun gemisine binenlerden biriydi. Bu rivayetlere göre Hz Hızır as, Hz Nuh’un evlatlarındandı ve yine bu rivayetlere göre Hz Hızır’ın adı ve soyu şöyledir: Tayla b. Melkan b. Amir b. Efrahşad b. Sam b. Nuh’dur.
    Bir gün Hz Nuh as yanındakilere: ‘’ Kim Hindistan’a gidip Serendip adasından Adem ve Havva’nın cesetlerini bana getirebilir ki, ben onun hakkında ömrünün uzun olması için dua edeyim’’ diye buyurdu. Hz Hızır as hemen ayağa katlı:’’ Ey Allah’ın elçisi, ben getirebilrim’’ diye söyledi. Hz Nuh as da Hz Hızır için dua etti. Hz Hızır da Adem ile Havva’nın cesetlerini getirmek için yola koyuldu. Hindistana vardı, Serendip adasına gitti. Hz Adem ile Havva’nın cesetlerini alıp Hz Nuh as’a getirdi. Yüce Allah da Hz Nuh’un duasını kabul edip ona çok uzun bir ömür verdi.
    Hz Hızır as her zaman Mağrib denizi adalarında yaşayıp Rabbi’ne ibadet ve zikir ile meşgul oluyordu. Büyük İskender devri olunca, İskender’in yanına varması emrolundu. Hemen kalkıp İskender’i Zülkarneyn’in yanına gitti. Onun yaşadığı bölgeye, o da yerleşip orada yaşamaya başladı. Hz İskender’i Zülkarneyn bütün dünyayı kendi hâkimiyeti altına aldığında, Hz Hızır onunla beraberdi. İskender’i Zülkarneyn batıda zulümatın bulunduğunu ve o zulümatta da Abı Hayat’ın olduğu haberini alınca batıya hareket etti. Hz Hızır’ı da bir miktar asker ile öncü olarak gönderdi. Hz Hızır hayat suyunu buldu ve ondan bir miktar içti. İşte bundan dolayı hayatta kalmak ona nasip oldu, İskender’e nasip olmadı.
    Bir diğer rivayete göre de Hz Hızır as, Hz Musa as’ın akrabalarındandı. İsrailoğulları içerisinde bir peygamberdi. Hayat suyunu bulup içti ve kıyamete kadar da hayatta kalmak ona nasip oldu.

    İsmail Hakkı Efendinin yazdığına göre; Hz Hızır as ashabı kehf ile birlikte, kıyamet yaklaştığında Hz Mehdi as’ın huzurunda ortaya çıkacak ve Hz Mehdi as’ı iman edecek, onun en yakın dostlarından ve askerlerinden biri olacaktır.
    Bir rivayet ise şöyle diyor: Hz Hızır as gençliğinden başlayarak, her an Allah’a ibadet eden bir kişiydi. Bu rivayete göre ona, ulu bir kişi olan babası: ‘’ Ya Hızır, seni evlendireyim, soyumuz çoğalsın.’’ Demişti. O ise ibadeti çok sevdiğinden: ‘’ Babamın bu sonu gelmez evlenme sözlerinden bıktım usandım. Bunlardan kurtulmak için memleket memleket gezeyim diyerek’’ Baba yurdundan ayrıldı. Allah’u Teâlâ da kendisini sevenleri mükâfatsız bırakmayacağı için ona hayat suyundan içirtti.
    Müminlerin inanışına göre Hz Hızır as, Allah’ın ihsanı ile sonsuza dek yaşayışa kavuşmuştur ve hala da aramız da yaşamaktadır. Hz İlyas’ın da ilelebet yaşayacağı nakledilmektedir. Hz Hızır’ın göre denizlerde sıkıntılar içinde kalanları ve boğulmak üzere olan müminlerin imdadına yetişip onları kurtarmaktır. Hz İlyas’ın göre ise karada yolunu kaybeden, aç ve
    susuz kalan, sıkıntılar içerisinde olan müminlerin imdadına yetişip onları kurtarmaktır. Hz Hızır as, Hz İlyas as ile birlikte yılın hac günlerinden buluşurlar ve görüşmeler yaparlar. Hac da bunları görenler de olabilir. Bunları görmek, o kişiye mutluluk bağışlar.
    Hz Hızır hakkında diğer bir rivayet de Ali b. İbrahim’in tefsir kitabında Hz Cafer Sadık as’dan nakledilmektedir. Hazret şöyle buyurmuş:’’ Hızır, padişahlardan birinin oğluydu. Allah’a iman etmişti. Babasının odasında tenha bir köşeye çekilmiş, Rabbine ibadet ve zikir ile meşguldü. Babasının tek evladı idi. Bir gün babasının yakın dostları babasına, Hızır’ı evlendirmelerini söylediler. Böylece Hızır evlenecek, çocuğu olacak ve padişahlık kendisine geçecek, kendinden sonra da kendi oğluna intikal edilecekti. Bu durumdan da padişah babası çok mutlu olacaktı.

    Hz Hızır’ın babası yakın dostlarının bu fikrini çok beğendi. Hemen oğluna ve kendi soyuna uygun bir kız buldu. Düğün merasimi yaptıktan sonra oğlu Hızır’ı zifaf odasına gönderdi. Fakat Hızır as odasına gelen ve karısı olacak kıza asla ilgi duymadı. Böylece sabah oldu. İkinci gün olunca, Hz Hızır karısı olacak kıza şöyle dedi: ‘’Sana bir sır söylersem saklar mısın?’’ Kız: ‘’ Evet, saklarım’’ dedi. Hz Hızır as :’’ Babam, senin ile zifaf gecesi ilişki kurup kurmadığımı sorar ise, sen babama; evet, ilişki kurdu.’’ diye söyler misin? Kız evet, söylediğinin aynısını yaparım dedi.
    İkinci gün padişah, gelini olan kızı huzuruna çağırttı. Oğlunun kendisiyle ilgilenip ilgilenmediğini sordu. Kız da Hz Hızır’a söz verdiği için ilgilendiğini söyledi. Fakat orada bulunan padişahın yakınlarının bir kısmı padişaha: Kadınların kızı teftiş etmelerini ve böylece de ilişki kurulup kurulmadığını öğrenmelerini’’ istediklerini bildirdiler. Kadınlar da kızın durumunu teftiş ettiler, fakat kızın hala kız olarak kaldığını anladılar. Kadınlar durumu padişaha bildirdiler. Padişah o kızı sarayından uzaklaştırdı ve ikinci bir kızla evlendirdi. Hz Hızır ikinci kıza da ilgi göstermedi. Hz Hızır kıza sana bir sır versem saklar mısın? Dedi. Kız saklarım dedi. Hz Hızır önceki kıza söylediklerini buna da söyledi. Padişah bu kızı da huzuruna çağırdı ve sordu. Kız, Hz Hızır’a verdi sözü tutmadı. Padişaha: ey hükümdar, senin oğlun da benim gibi bir kadındır. Kadının kadınla ilişki kurup çocuk doğurması mümkün mü? diye söyledi. Padişah bu söze çok öfkelendi ve o kızı derhal kapı dışarı etmelerini emretti. Üçüncü gün olunca, babalık duygusu Hz Hızır’ın babasını harekete geçirdi. Oğlunu görmek istedi. Fakat oğlunu odasında bulamadı.
    Yüce Allah sevdiği kulu Hz Hızır’a öylesine bir güç vermişti ki, istediği bir şeyi nasıl tasavvur ediyorduysa, o şey aynen öyle gerçekleşmiş olurdu.
    Bir gün Hz Hızır’ın babasının bulunduğu şehirden, deniz ticareti yapanlardan iki kişi, ticaret yapmak amacıyla denizlerden birinin adasına doğru hareket ettiler. Fakat yollarını kaybedip ıssız bir odaya vardılar. Adada Hz Hızır’ı namaz kılarken buldular. Hz Hızır namazdan sonra o ikisini huzuruna çağırdı. Durumlarını, nereden geldiklerini ve kim olduklarını sordu. Onlar da durumlarını anlatıp kaybolduklarını anlattılar. Hz Hızır onlara: ‘’ Ben şayet bu gün sizleri evlerinize gönderir isem, benim bu sırrımı saklar mısınız? diye sordu. Onlar da saklarız dediler. Fakat birisi kalbinden: ben bu sırrı kalbimde saklarım diye geçirirken; diğeri ben evime varır varmaz hemen bu durumu Hızır’ın babasına bildireceğim diye düşündü. Hz. Hızır bunların verdikleri söze güvenerek hemen bir rüzgâr çağırdı ve bunları evlerine götürmesini emretti. O iki kişiden biri sırrı saklarken diğeri padişahın yanına varıp oğlunun nerde olduğunu bildirdi. Padişah, durumu haber veren adama: ‘’ Senin bu söylediklerine şahitlik edebilecek biri var mıdır?’’diye sordu. Adam evet vardır, filan tacir arkadaşım benim yanımdaydı diye söyledi. Padişah adamın arkadaşını huzuruna çağırttı. Tacir arkadaşı padişahın huzuruna çıkınca, aklına Hz Hızır’a verdiği söz geldi ve bu nedenle padişaha: Hayır, ben ne öyle bir durumla karşılaştım ne de bu adamı tanıyorum dedi.
    Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
    Hz.Peygamber (saa)

    #2
    Ynt: HZ HIZIR AS'IN HAYATI

    Sırrı açıklayan adam çok perişan oldu. Padişaha: ‘’Ey hükümdar, sen benimle birlikte bir kayık gönder. Ben o adaya gidip oğlunu getirip sana teslim edeyim, ben gelene kadar da arkadaşımı zindan da hapset, bakalım hangimiz doğru söylüyoruz.’’ Diye söyledi. Padişah da bu sözü kabul etti. Adamı büyük bir kayık ile o adaya gönderdi. Aradan kısa bir müddet geçtikten sonra Hz Hızır’ı geri getirmek isteyen adam ve yanındakiler elleri boş olarak geri döndüler. Hz Hızır’ı bulamamışlardı. Padişah o adamın yalancı olduğunu anladı ve diğer adamı da zindandan çıkarıp serbest bıraktı.
    Aradan hayli bir zaman geçtikten sonra, o şehrin haklı tamamen doğru yoldan sapmaya başladı. Yüce Allah onların üzerine azabını gönderdi. Şehirlerinin altlarını üstlerine çevirdi. Hz Hızır’ın sırrını koruyan o kız ile adam hariç hepsi helak oldular. Bu kız ile o adam, azap şehre indiği zaman, şehrin dışına koşup kendilerini azaptan kurtarmışlardı. Her biri şehrin ayrı yerlerinde olmalarına rağmen, ikisi de bir bölgede karşılaştılar. Karşılaştıklarında, ikisi de birbirine: ‘’ Beni Hızır kurtardı çünkü onun sırrını korumuştum.’’diye söylediler. Her ikisi de orada Hz Hızır’ın Allah’ına inandılar. Sonrada evlendiler ve başka bir padişahın şehrine yerleştiler. Kadın çalışmak üzere, padişahın sarayında işe girdi. Kadın, padişahın kızının bakıcılığını yapıyordu. Bir gün kadın, padişahın kızının saçını tararken tarak elinden düştü. Kadın :’’ la havle vela kuvvete illa billah’’ diyerek tarağı yerden aldı. Padişahın kızı bu sözü ilk defa duyuyordu. Kız, kadından bu sözün ne anlama geldiğini sordu. Bakıcı kadın :’’ Tüm işleri kendi gücüyle halleden benim bir Allah’ım vardır, onun adını çağırıyorum’’ diye cevap erdi. Padişahın kızı: Babamdan başka senin başka bir ilahın mı var? diye söyledi. Bakıcı kadın evet benim Allah’ım babanın da Allahı’dır. Diye cevap verdi. Padişahın kızı da bu söze çok öfkelendi ve durumu babasına bildirdi. Padişah kadını huzuruna çağırdı ve kızından duyduklarını kadına sordu. Kadın hiç çekinmeden inandıklarını aynen padişaha anlattı. Padişah: Sana bu dini öğreten kimdir? Diye sordu. Kadın: ‘’ Kocam ve oğlum öğretti.’’ Dedi. Padişah hemen kadının kocasını ve oğlunu çağırttı. Onlardan hemen inandıklarından vazgeçmelerini ve Allah’tan el çekmelerini istedi. Onlar da inançlarından kesinlikle vazgeçmeyeceklerini bildirdiler. Padişah bunların dinlerinden vazgeçemeyeceklerini anlayınca, hemen büyük bir teşt (kazan) içerisine kaynar su doldurmalarını emretti. Su hazır olunca bunları kaynar suya atmalarını söyledi. Bunların üçünü de kaynar suyun içine attılar. Suyun içerisinde derileri yanıyordu ve sesleri her taratan duyuluyordu. Bu işkence yetmemiş gibi ayrıca da onların bulundukları damı, onların üzerlerine yıktılar ve üçü de damın çöküntüsü altında kalıp canlarını dinleri uğruna feda ettiler.
    Ali b. İbrahim kendi tefsir kitabında şöyle bir rivayet naklediyor: Allah Resulü (saa) Miraç’a giderken, yolda burnuna çok güzel bir koku geldi. Kardeşi Cebrail’den bu kokunun nereden geldiğini sordu. Cebrail :’’Ey Allah’ın elçisi bu koku Allah’a iman etmeleri dolayısıyla sıcak suya atılıp ve üzerlerine de damın yıkılması nedeniyle ölen, Allah’ın o güzel üç kulunun cesetlerinden gelen kokudur.’’ Diye cevap verdi ve onların başlarından geçeni Hz Resülullah’a anlattı.
    Amali namındaki kitapta, Abdullah b. Süleyman’dan şöyle rivayet ediliyor: ‘’ Ben semavi kitaplardan bazılarında şöyle okudum: ‘’ İskender Zulkarneyn Allah’ın Salih kullarındandı. Allah, onu kullarına hüccet olarak göndermişti, peygamber olarak göndermemişti. Ona yeryüzünde öyle bir güç vermişti ki, her şeyden ona bir hisse vermişti. Ayrıca onun için bir de hayat suyunu yaratmıştı ve ona : ‘’ Kim bu sudan içerse İsrafil’in sur’u üfleyeceği güne kadar yaşayacağı’’ haberi de verilmişti.
    İskender Zulkarneyn o sudan bulmak için hemen harekete geçti. Öyle bir yere vardı ki, orada yerden kaynayıp akan üç yüz altmış tane çeşme gözesi bulunuyordu. İskender, bu çeşme sularının hangisinin hayat suyu olduğunu bilemiyordu. Bu nedenle de yanındaki ashabına ve öncü askerlerinin komutanı olan Hz Hızır’a kızartılmış ve tuzlanmış bir balık verdi. Onlara: ‘’ Her biriniz sizlere vermiş olduğum elinizdeki balığı götürüp bir çeşmenin suyuna yıkayıp, sonra bana geri getireceksiniz’’diye emretti.
    İskender’in adamları ellerindeki yağda kızarmış balıkları yıkamak için çeşmelere dağıldılar. Her birini değişik çeşmede balığı yıkaması gerekiyordu.
    Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
    Hz.Peygamber (saa)

    Yorum


      #3
      Ynt: HZ HIZIR AS'IN HAYATI

      Hz Hızır bunların arasındaydı. İlahi hikmet gereği Hz Hızır, hayat suyunun bulunduğu çeşmenin yanına gitti. Fakat onun hayat suyu olduğunu bilemiyordu. Elindeki balığı çeşme suyuna uzattı. Balık suya değer değmez canlanmaya başladı. Hz Hızır bu suyun hayat suyu olduğunu anladı ve hemen elbiselerini çıkarıp kendini suyun içine atıverdi. Hayat suyundan hem içip hem de yıkandı.
      İskender’in adamları yanına döndüklerinde kızartılmış balıklar ellerinde duruyordu. Fakat Hz Hızır eli boş bir şekilde İskender’in yanına döndü. İskender, Hz Hızır’dan balığı ne yaptığını sordu. Hz Hızır da başında geçenleri bir bir anlattı.
      Hisal kitabında Hz Rıza as’dan şöyle rivayet ediliyor: Hz Hızır hayat suyundan içmiştir. Bu nedenle de ‘’Sur’’ üflenmeyene kadar ölmeyecek ve yaşayacaktır. Hızır bizlerin yanına gelir ve bizlere selam verir. Bizler onun sesini işitiyoruz, fakat yüzünü göremiyoruz. O, nerede çağırılırsa orada hazır bulunur. Sizlerden biriniz onu çağırdığınız zaman ona selam veriniz. O, hac vakitlerinde hacda hazır bulunur. Bütün hac amellerini yerine getirir. Arafat’da durur, müminlerini dualarına kulak verir. Bizim evladımız olan Hz Mehdi as zuhur edeceğinde, o da Mehdi as ile birlikte olacaktır.(1)
      Yine Hz Rıza as’dan şöyle rivayet ediliyor: Allah Resulü (saa) dünyadan göçtüğünde Hz Hızır geldi ve evin kapınsın önünde durdu. İçeri de Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin as bulunuyordu. Allah Resulü kefenlenmişti.
      Hz Hızır, içeride bulunan Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’e şöyle dedi: ‘’Selam olsun ey ehlibeyt’i Resulullah! Her nefis ölümü tadacaktır. Sizler mükâfatınızı kıyamet gününde alacaksınız. Sizin için de kendim için de Allah’a istiğfar ediyorum.’’
      Sonra Hz Ali as yanında bulunan karısı Hz Fatıma ve oğullarına şöyle dedi:’’ İşte bu gördüğünüz şahıs, kardeşim Hızır’dır. Size peygamberinizden taraf başsağlığı vermeye gelmiştir.
      Ayyaşi kendi tefsirinde Yezd namındaki bir rivayetçiden Hz Cafer Sadık as’ın şöyle buyurduğunu naklediyor: ‘’ Hızır da, İskender’i Zulkarneyn de âlim kimselerdi, peygamber değillerdi.
      Menhacü’d-davet kitabında şöyle rivayet ediliyor: ‘’ Hızır ile İlyas her hac mevsiminde Hicazda bir araya gelip buluşuyorlardı. Birbirlerinden ayrılmaları gerektiğinde de şu dua’yı okuyup ayrılıyorlardı: ‘’Bismillah, maşa’allah, la kuvvete illa billah, maşa’allah, küllü nimetin feminellah, maşa’allah, el hayrü küllühü lillah ezze ve celle, la yesrifüssue illallah.’’

      Hz Hızır as hakkında ağzından ağza dolaşan sözler çoktur. Bir hikâye de şudur: o, bir gün denizin kıyısında dolaşıyordu. Karşısına el açan bir dilenci çıktı: ‘’ Allah rıza için bana bir yardımda bulun’’dedi. Hızır as’ın gönlü ise gani idi, ama dünya malından hiçbir şeyi yoktu. Yardım yapamayacağından sıkıldı. Yere baygın düştü. Sonra ayıldı, o kişiye: ‘’ Ey yoksul adam! dedi. Benim bu dünyada kendi nefsimden başka bir şeyim yok. Allah’ın adını andığın için kendimi senin kulluğuna bağışladım. Beni al, sat. Eline geçen akçeyle geçin, dur.’’
      Dilenci de aynen yaptı: ‘’O, halde önüme düş ya kul!’’ dedi. Onu bir şehrin pazar yerine götürdü. Zengin birisine sattı. O da bu yeni kölesini alıp evine götürdü. Köşkünün ilerisinde bir dağ vardı. Hz Hızır as’a: Ey kölem dedi. Şu kazmayı al, şu tepeden taşlar kır, köşkün bahçe yollarlına döşe. Hz Hızır as kazmayı sırtına aldı ve tepeye doğru yol aldı. Akşama doğru efendisi bahçeyi görmeye geldi. Tepeyi aradı fakat tepenin yerinde olmadığını gördü. Şaşırdı, kalktı. Hızır’a döndü: ‘’ Ey kul, sen kimsin diye sordu. O da: Ben Allah-u Teâlâ’nın kuluyum. Âdemoğullarındanım, senin de kölenim diye cevap verdi. Efendisinin şaşkınlığı hala sürüyordu. Ey kölem! Doğruyu söyle bana. Bir insan gücünün dışında iş yapan sen kimsin? Dedi. Bu soruya tabi ki doğru bir karşılık vermek gerekiyordu. ‘’ Ben Allah’ın nebi kulu Hızır’ım’’ dedi.
      Bu sefer efendisi Hızır’a yalvarıp yakarmaya başladı: ‘’ Bana hak yolunu göster, sana iman edeyim!’’ dedi. Hızır da puta tapan o kişiye hak dinini anlattı. O kişi de, ona iman edip müminlerden oldu.

      Hasan Kanaatlı (Peygamberlerin Hayatı cilt 2)
      Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
      Hz.Peygamber (saa)

      Yorum


        #4
        Ynt: HZ HIZIR AS'IN HAYATI

        Hangisi doğrudur acaba.. Hepsi ilginç.

        Yorum


          #5
          Ynt: HZ HIZIR AS'IN HAYATI

          [quote author=garib_i neyneva date=1328275880 link=topic=22631.msg142118#msg142118]
          (1)
          Yine Hz Rıza as’dan şöyle rivayet ediliyor: Allah Resulü (saa) dünyadan göçtüğünde Hz Hızır geldi ve evin kapınsın önünde durdu. İçeri de Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin as bulunuyordu. Allah Resulü kefenlenmişti.
          Hz Hızır, içeride bulunan Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’e şöyle dedi: ‘’Selam olsun ey ehlibeyt’i Resulullah! Her nefis ölümü tadacaktır. Sizler mükâfatınızı kıyamet gününde alacaksınız. Sizin için de kendim için de Allah’a istiğfar ediyorum.’’

          Yukarıdaki sözler yoruma muhtaçtır.Eğer mana direk burda söylendiği gibiyse ,bu sözler saçmalık gibi geldi bana.
          [/quote]
          "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

          علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

          Yorum


            #6
            Ynt: HZ HIZIR AS'IN HAYATI

            [quote author=garib_i neyneva date=1328275730 link=topic=22631.msg142116#msg142116]
            Hz Hızır as’ın Hayatı

            Hz Hızır ‘ın peygamber olup olmadığı hakkında değişik rivayetler vardır. Bazı rivayetlere göre peygamber değildir. Bazı rivayetlere göre de İsrailoğullarına gönderinle bir peygamberdir.[/quote]

            konu hakkında hadisler: http://www.velayet.com/index.php?topic=24049.0

            Yorum

            YUKARI ÇIK
            Çalışıyor...
            X