Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Atif hoca- Necip Fazıl'dan

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Atif hoca- Necip Fazıl'dan

    Fert cercevesinde, hem zulüm, hem de hak kanununa göre sucsuz ilk din mazlumlugunu, inkilap tarihine göz atar atmaz, iskilpli atif hocada görüyoruz. bu muazzam sehit, hicbir alakasi bulunmayan sapka tepkisinin ruhu farzedilmek veya bu mevzuda seriat ölcüsünü temsil edici sahsiyet kabul edilmek gibi bir anlayisa kurban gitmistir. zira seyh said isyanindan sonra yüz bulan rejim, artik kavun koklarcasina din kokusu aldigi sahsiyetli insanlari yasatmamak niyetindedir.

    Atif hocanin hayati bastan basa macera ve cile doludur. temsil ettigi parlak dini sahsiyet her devrin "dinalerjisi belirten hareketlerini atif hocaya yönelttigi icin ilk tutuklanisi mesrutiyetin basinda ve mahmut sevket pasa suikastinin süpeliler karosu cindedir.

    ittihatcilara, hususiyetle "donanma cemiyeti" faaliyetleri bakimindan büyük yardimlari dokuna ve bu is icin "nazar-i seriatte kuvay-i bahriye ve berriye" isimli bir eser kaleme alan atif hoca, "zalime yardim edene allah ayni zalimi musallat eder" mealindeki hadis geregince ayni ittihatcilarin zulmüne ugramis ve komite kendisini mahmut sevket pasanin öldürülmesi üzerine harman ettigi din adamlari arasinda "eser-i cedid" isimli bir vapura bindirerek sinop kale'sine sürmüstür.

    oradan coruma, arkasindan bogazliyan'a pesinden sungurluy sürgün ve derken:
    -affedesiniz; bir yanlislik oldu!
    hitabiyle serbest birakilis...

    birde üstelik teselli mükafati: atif hoca, iptidai dahil medresesi umum müdürü...

    medreseyi kisa zamanda öyle islah ediyor ki, ismi her tarafa yayiliyor ve hem madde, hem de mana cepheleriyle örnek medresenin ne demek oldugu görülüyor


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

    Ecnebiler bile u örnek medresenin manzarasna hayran..birgün amerikan elciliginden bir rup atif hocaya ziyarete gliyor, ona islamiyet hakkinda sualler yöneltiyor ve ayrilirkn ihtiramlarin en taskinini gösteriyor. gruptan yasli bir amerikali atif hocaya söyle hitap ediyor:
    -keske genc olsaydim da talebeniz sifatiyla yaninizda kalsaydim. sizden feyz alsaydim.

    dünyaca meshur bir italyan müstesriki de seyhülislamlik kapisina vasvurarak bazi suallerine cevap istiyor. onu Atif hocaya gönderiyorlr. Atif hocayla saatlerce görüsüp ilmine hayran kalan müstesrikin sözleri:
    -ben arap ve hind illerini gezdim ve bircok din alimleriyle görüstüm. hicbiri beni sizn kadar doyuramadi. yillardir fikrimi trmalayan en karisik ve girift meseleleri siz cözdünüz. her tarafa yayilan söhretinizin ne kadarhakli oldugunu simdi anliyorum.

    Atif oca, islam aleminin her tarafindan mektuplar aliyor, bircok dergide cikan yazilari ve bazi risaleleriyle Fas'tan hindistan kadar adini ulastirmis bulunuyordu. hatta fransada müstesriklerin yayinladigi bir dergi, kendisinden yüksek bir telif ücreti karsiliginda islamiyete ait yazilar istemisti.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

      Bazi ecnebi idareler altinda bulunan islam topluluklari, türkiye ye heyeler göndererek atif hocayi ziyaret ettirirlr ve bsta medreseler bulunmak üzere girisilecek islah hareketlerini atif hocadan ögrenmek isterlerdi.

      atif hocadan faydalanmak isteyn islam aleminin basinda kirim vardi.

      Atif hocaya belki makamlarin en üstünü olan üc ayakli sehpanin hazirlanmakta oldugu günlerde, kirim müslümanlarinin reisi istanbula gelmis. Atif hocayi kiraima davet etmis ve kendisine Evkaf nezaretiyle beraber kirimdaki bütün dini müessiselerin islahi isini sunmustu. fakat atif hoca, bu teklife, benzerlerine verdigi cevapla mukabele etmisti:
      -vatanimdan ayrilamam! islami kalkinma davasinin ilk merkezi türkiyedir. baska bir yer olamaz!

      Atif hoca, yalnizezberleme bir ilimle degil, o ilmin tefekkür hassasi ve en ince hikmetleriyle de doluydu. yani gerek ve derin mümin...

      Hoca, bir aksam yildiz sarayinda vahidüddin'in iftar sofrasida..tam bir avrupaliedasiyle yemek yiyor ve catal-bicagini bir diplomat itinasiyle kullaniyor. beyaz sarik altinda bu zarefet edasi sultanin gözünden kacmadi:
      -sizi tebrik ederim hoca efendi hazretleri; catal-bicak kullanmaktaki zarif ve hakim edanizi pek begendim. halbuki catal-bicakla ymek yemeyi günah sayanlar bile var...

      hoca güzel yüzünü parildatan bir tebessümle cevap verdi:
      -hayir, sevketmeab, bu isde hic günah yoktur! peygmer efendimi, catalin prensibini ortaya koyan ucu tirtilli bir dal parcasiyle de yemek yedikleri gibi, kendilerinden sonra icat edilen temizlik vasitalari ve faydali aletlerin kullanilmasinda da hic bir dini engel düsünülemez...


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

        bundan sonra Atif hoca, bazi yeniliklere karsi "bidat" iddiasiyle kari duranlarin halini v "bidat" sinirlarinin incenoktalarini izah ediyor ve bütün iftar sofrasini kusatanlarla berabe padisahin hayranligini kazaniyor. kendisine, ayrilirken bir hediye vermek isteyen hünkara da, esine az rastlanir bir faziletin su sözleriyle karsilik veriyor:
        - kkulunuzu ihsan almaya alistirmamanizi niyaz ederim efendim!

        padisah büsbütün hayran...

        Atif hoca da, maddi menfaat tiksintisi ve hediye kabul etmemek prensibi o kadar köklesmistir ki, bir gün evine, karisinin iyi baklava yaptigi ifadesiyle bir tepsi getiren eski ve emektar bir odacisinin masum ricasinni da reddetmis ve ertesi günü, adamin kalbini almak arzusyle söyle demisti:

        - hediyeni kabul edemedigim icin beni affet evladim! öyle bir mesle ve dava üzerineyim ki, maddi menfaatin miskal kadarina bile tahammül edemem.

        Atif hoca, ayni zamanda islami ruhun büyük hamle ve hreket mizcinada sahip...

        "teal-i islam: islamin yükselisi" siimli bir cemiyet kurmus ve izmirin yunanlilarca isgalinde ilk protesto sesi bu dernekten yükselmistir.

        Atif hoca, bu dernegin kurucusu ve reisi sifatiyle, yanina o devrin din alimlerinden br heyet alarak, isgal altindaki istanbulda bulunan itilaf kuvvetlri mümessillerine gidiyor. yunalilarin izmiri isgal etmelerini siddetle protsto ediyor ve istilcilarin cehrelerini hayret ve dehset czgileriyle dolduran su sözleri söylüyor:

        - kötü politika yüzünden zebun düsmüs bir milletin zaafini bu dereceye kadar istismar etmek, hicbir din ve insaf ölcüsüne sigdirilamaz! gayeniz, türk milletinin sahsinda islama darbe vurmaksa bunu acikca bildiriniz ki, bizde ona göre basimizin caresine bakalim!


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #5
          Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

          Eserleri:

          japonya büyük elcisi baron usida,istanbula ayak basar basmaz, ilk is olarak, rsmi ziyaretlerinin pesinden, söhreti japonyaya kadar erisen Atif hocayi ziyaret etmis, onunla basbasa saatler gecirmis, ayrilirken de söyle demisti:

          -sizin gibi birkac hoca daha olsaydi, islamiyet bütün doguyu, bu arada da japonyayi fethederdi.

          iste bu tesir ve mananin sahibi Atif hoca, din yolunda ki gayretlerinin fikir zemini olarak "Atif efendi kütüphanesi" ismiyle bir yayin cercevesi kurmus ve su eserleri kaleme alip nesretmisti:

          mir'at-ül-islam (islamin aynasi)
          islam yolu
          islam cagrisi
          din-i islamda müskirat
          nazar-i seriatta kuvay-i beriyye ve bahriye
          tesettür-ü nisvan
          muayene-tüt- talebe (ögrenci ölcüleri)
          medeniyet- seriye

          ve bu 8 eseren sonra, kendisini daragacina göndermekte amil olan veya kendisini gibi bir adamin yasatilmamasi fikrini ilham eden meshur eseri: FRENK MUKALLITLIGI


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

            FRENK MUKALLITLIGI

            cumhuriyetin birinci yilini tamamamaya dogru gittigi bir zamanda (1340-1924) ve henüz islami ölcüler hor görülmeye baslanmamisken, hususiyle sapka kanunundan mevsimlerce evvel cikan bu eser, sahsiyetve asliyet müdafacisi ve islam ruhuna tam uygun bir fikir yazisi arz eder ve sahibini mimletmekten ve ilk firsatta yok etmek firsatini asiamaktan baska bir suc belirtmez. zira atif hoca, he hangi ezberci bir seriat adami degil, din öfke ve hamlesine sahip, som bir sahsiyetir ve böylelerinin yasatilmasi, girisilecek bazi isler bakimindan cok korkulu...


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #7
              Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

              TEVKIF EDILIS
              sene 1926..sonbahar..iskilipli atif hocanin aksarayda, lalelide, fethibey caddesinde 1 numarali evi...

              hoca, ikinci kattaki odasinda sedire oturmus, aksam namazinin ezanini beliyor. birden yakindaki caminin minaresinden yanik bir ses..hoca ezani, icinden, kelimesi kelimesine tekrar ettikten sonra kibleye dönüyor ve tekbr getirerek giriyor.

              Tam o anda zil sesi...kapi calinmakta...atif hocanin haremi Zahide hanim kapida..disariya sesleniyor:
              -kim o?
              -Atif hocayi görmek istiyoruz
              -hoca amazda...
              -siz kapiyi acin da bekleriz...

              kadin kapiyi aciyor. kilik ve edalari süphe verici üc adam..sivil olduklari halde ayni meslekten olduklarini ihtar eden, üniformaya benzer bir üslup birligi icindeler...bslarinda, yeni kabul edilmis bulunan sapka kanunumuzun tabikatina ait (fötr) bicimindeki müstekrah örnekler... su, anadolulularin (foter) dedigi nesne...

              mechul insanlar iceriye girip taslikta beklemeye basliyorlar.

              zahide hanim yukariya cikip selam vaziyetinde buldugu kocasina vaziyeti haber veriyor:
              -asagida meymenetsiz suratli birkac adam sizi görmek istiyor. hallerini begenmedim.

              Atif hoca, gayet vakarli, asagiya inerken, en büyük telasa, Melaat isimli biricik kizinda sahit oluyor.

              gelenleri gören genc kiz fevkalade ürkmüs, babasina kosmaktadir:
              -baba, kim bunlar? ne istiyorlar?
              -sakin olun! heyecana kapilmanin manasi yok...
              bende bilmiyorum gelenleri..simdi görecegim..ama kac gündür etrafimda dolanan hafiye kilikli insanlara bakilirsa herhalde polis...

              Atif hoca, gayet metin asagiya inip gelenlerle karsilasiyor:
              -selamun aleykum
              -aleyhumus selam
              -ne istiyorsunuz?
              -evi arayacagiz!
              -siz polismisiniiz?
              -evet, biinci sube memurlugundan
              -bu hususta resmi bir vesikaya, mahkeme kararina malikmisiniz?
              -hayir; fakat aldigimiz emir böyle!
              -emir kafi degil..kanuni selahiyetinizi tesbi edici bir vesika lazim..ama buyrun hakkimi aramiyorum, he tarafi aryabilirsiniz!

              memurlar üst kata ickarak atif hocanin kütüphanesine giriyorlar. hoca, kendilerini, rahat is görmeleri icin yalniz birakiyor ve yatak odasina cekiliyor. memurlar, girdikleri kütüphane odasinda tavana kadar yükselen kitap raflarina atiliyor ve tek tek kiaplari elden gecirmeye basliyorlar. yazi masasinin da üstü ve gözleri en kücük kagit parcasina kadar eleniyor ve zavalli din adaminin yillardir en titiz emekle nizamladigi od, yangin yerine döndürülüyor.

              manzarayi kapi araligindan takip eden kizi melakat, birdenbire yere düsüp bayiliyor. atif hoca bir taraftan kizini ayiltmaya calisirken, öbür taraftanda haremine, misafirlerine kahve pisirmesini tembihlemeyi ihmal etmiyor.


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #8
                Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

                zahide hanim nefretle haykiriyor:
                -aman efendi, evimizi basanlara bir de kahve mi ikram edecegiz?

                atif hocanin cevabi:
                -ziyani yok hanim, onlarda insan ve müslüman. ne yapsinlar, emir kulu onlar...

                kahveler pisirilip getiriliyor. atif hoca onlari memurlara eliyle ikram ediyor.

                evin aranmasi gecenin gec vaktine kadar sürdü. is bittikten sonra polis ekibinin sefi hocaya söyle hitab etti:
                -isimiz bitti hoca efendi, alacalarimizi aldik, sidi is sizi müdüriyete götürmeye kaldi!

                haremi ve kizi birer ciglik sesi cikarirken hocada carpici bir vakar ve tevekkül:
                -buraya adar mi emir aldiniz?
                -evet hocam
                -elinizde, tabii bir tevkif müzekkeresi de yok
                -dedik ya, emir böyle..hem biz sizi tevkif etmiyoruz ki..bes dakika icin müdüriyete kadar geliip birkac tsbitten sonra evinize döneceksiniz!
                -öyle olsun, diyor hoca; kapiniza kadar da gidelim. buyrun

                hoca, basina sarikli fesini ve sirtina latasini gecirirken, kadinlar hickira hickira aglamaktadir. melahat, babasina sarilmis haykirmakta:
                -baba beni kimlere birakip da gidiyorsun?
                -seni Allaha emanet ediyorum..Allahin kaderine bas egmeyi biliniz!



                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

                  Atif hocanin daragacinda sehid olusundan bir müddet sonra bütün bu tevkif tablosunu cizen melahat hanim:
                  -babami, diyor, iste bu son görüsümdü.

                  atif hocayi müdüriyette bir hücreye tikiyorlar. penceresi tepeden avlu tarafina acilan bos ve pis bir oda...icinde (banko) dedikleri tahta bir siradan baska esya yok...

                  Memurlar:
                  -simdi cagirilirsiniz! isin biter, evine dönersin!
                  diyerek atif hocayi diri diri mezara gömmüslerdir.
                  ne soran, ne arayan, ne de hesaba ceken..fakat Atif hocayi en cok üzen sey, bütün bunlar degilde, namazlarini kaybetmek kaygisi..o gece yatsiyi kacirmamak icin abdest almak üzere kapisini vurup izin almak istedigi halde kendisine ses eren olmuyor. sabah namazi icinde ayni sey..bu cin iskencsine benzer vaziyet karsisinda hocanin cektigi aciyi hayal edebilmek lazim...ne evinde suc belirtici bir sey bulunabilmis, ne de sucunun ne olduguna dair bir itham karsisinda kalmistir.

                  sabahleyin zahide hanim müdüriyette:
                  -kocami görmek istiyorum
                  -hayir, diyorlar; göremezsin! hic kimseyle temas edemez! yasak!

                  bu manzara karsisinda ici burkulan bir polis memuru dayanamiyor ve zahide hanima:
                  -bir dakika, hanim diyor; ben gidip hocayla görüseyim, bir istegi veya diyecegi olup olmadigini size haber vereyim!

                  memur gidip geliyor:
                  -cevabi su: iyiyim merak etmesinler, Allaha baglansinlar! bana yalniz bir yatak göndersinler! basa bir ihtiyacim yok

                  kadincagiz kosa kosa evine gidiyor; iman renkli ve islam kokulu, bembeyaz ve misk gibi carsaflarla kalin bir silte cekii, müdüriyete getiriyor ve polis amirine yalvariyor:

                  -yaninizda bir dakika, bir dakikacik görmeme izin vermezmisiniz bizim efendiyi?
                  -hayir, diyorlar; göremezsiniz!


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

                    Zahide hanim melul melul lalelideki evine dönüyor. kiziyla aglasirken, dertlesirken hic beklenmedik bir anda calinan kapi...kapida, ayni kasiktan cikmis un helvalari gibi öbürlerini andiran, sivil kilikli biri:
                    -ben birinci subedenim! hoca efendi ye büyük saygi ve sevgim var..bütün eserlerini okudum ve bazi derslerinde bulundum. telas ve istirabinizi tahmin ettigim icin sizi teselliye geldim. hic merak etmeyiniz! müdüriyete getirilen evrak ve kitaplar arasinda sorumlulugu gerektirir bir sey bulunamadi. pek yakinda birakilmasi lazim...

                    fakat hoca, müdüriyetteki los hücresinde, yere serilms dantelali ve islemeli yatagina oturmus, dogup battigini göremedigi günesleri sayiklamakta ve günler gectigi halde bir türlü hesaba cekilmemekte, müdafaasini yapabilecegi bir itham ile karsilasmamakta..sadece eskiya elinde bir rehine gibi, bekletilmekte...

                    günün birinde zahide hanimin kulaklarina, erimis kursun gibi dolan bir haber:
                    -Hocay trabzona gönderiyorlar!

                    zahide hanim basina örtüsünü cekip müdüriyete kosuyor ve birinci sube müdürünün karsisina dikiliyor:
                    -hocayi trabzon gönderiyorlarmis...öylemi?

                    müdür kaslari catik bagiriyor:
                    -kimden aldin bu haberi? hemen söylemezsen evine dönemezsin!

                    zahide hanim daha sert haykiriyor:
                    -kimden aldimsa aldim! bana bu haberi filan memur verdim i diyeyim? böyle bir sey omus olsa ile isim verebilirmiyim..halbuki yok böyle bir memur! ben kocam hakkinda bilgi istiyorum sizden..hakkimi istiyorum! bildirmeye mecbursunuz! siz müslüman degilmisiniz? nedir, su moskof gavuruna yapilamayacak seyleri, müslüman bir din adamina reva görmeniz?

                    kadin öylesine cikisiyor ve tepiniyor ki, müdür sasiriyor ve hicbir mukabelede bulunamiyor, sadece öfkesi basina vuran bu kadini basindan savmayi düsünüyor:
                    -cekil, hanim, karsimdan ve evine git! neticeyi tevekülle bekle! biz de emir kullarindan baskasi degiliz!

                    ayni gün zahide hanimin kapisinda, ici tam bir iman ve merhamet atesiyle kaynayan memur:
                    -hanim, hemen basini ört ve firla! hocayi galatadan kalkacak olan vapura götürüyorlar..belki yolda yakalarsin!

                    deli gibi firlayan zahide hanim, köprü üstünde kocasini yakaliyor. iki polis arsinda, ancak katillere mahsus bir emniyet tertibati icinde alata rihtimina dogru götürülmektedir.

                    zahide hanim kocasinin üzerine atiliyor:
                    -efendi, efendi!

                    polisler zahide hanimi siddetle iterek kocasiyla konusmasina engel oluyorlar. arkadan geen ücüncü bir memur, kadincagizi yaka-paca sürüklemeye basliyor. kadin, kaplan gibi atilip kocasina mendil icinde bir ssy uzatiyor:
                    -para!
                    ve ancak bunu söyleyebiliyor


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

                      Kadini, manzaraya dehsetle gözünü diken bir halk yigini icindn sürükleyip uzaklastiriyorlar.

                      Atif hoca, trabzon yerine giresuna götürdüler.
                      kendisini hesaba cekecek istiklal mahkemesi oradaymis.

                      bu mahkeme karsisinda atif hoca, hilkat eliyle yontulmus, nurani bir masumiyet heykeli seklinde boy gösterdi. mahkeme, atif hocayi suclandirici hicbir vesika, delil, isaret, hatta sahadet bulunmadigini tesbit ve hocayi istanbula iade etti.

                      öyle ki, mahkeme azasindan biri su acik beyanda bulunmaktan kendisini alamadi:
                      -alim ve fazil bir din adamini türlü eziyetlere sokup bos yere buraya kadar göndermisler! ortada itham sebebi olabilecek hicbir sey yok!

                      Atif hoca, istiklal mahkemesi heyetiyle ayni vapurda istanbula gönderildi. fakatevine gönderilecegi yerde polis müdüriyetine teslim edilmek sartiyle...


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

                        Atif hoca, yine müdüriyeetteki mahut hücresinde..
                        bu defa, kontrolden gecirilerek, evine birm ektup yazmasini kabul ediyorlar. iste, kelimesi kelimesine mektup:

                        "Bugün karadeniz vapuru ile istanbula getirildim. istiklal mahkemesi heyeti de bizimle beraber istanbula geldi. gresunda vukua gelen bir hadisede kitap dolayisiyle beni alakadar zannettiler. bilahare alakam olmadigi tebeyyün eyledi. orada olan sui zandan halas oldum. insaAllah burada halas olurum da yakinda kavusuruz. bizim talebeden hamdi efendi vasitasiyla size bir sepet elma gönderdim. lehulhamd sihhat ve afiyet yerindedir, insaAllah cümleniz iyisinizdir. tabii polis müdüriyetine sevk olunduk. orada yoklarsiniz. kizim melahat merak etmesin, mektebe devam ve isine dikkat etsin! semih oglan ne yapiyor. yaramazlik ediyormu? mektebine devam etsin. dersini güzel güzel okusun! insaAllah yakinda geliip onu dinleyecegim. baki sihhat ve selametinizi temenni eylerim


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

                          Atif hocanin mektubunda, "giresunda vukua gelen bir hadise" diye isaret ettigi, suclandirilmasinda esas tutulan bahane sudur:

                          giresunda -belki de bir tertip eseri olarak- garip ve muavazenesiz bir adam, sokak ortasinda avaz avaz haykirarak sapka giymeyecegini ilan ediyor. polisler adami yakaliyorlar ve suale cekiyorlar:
                          -nicin giymezmisin sapkayi?

                          adam herhalde tertip icabi, rolünü su cevabi vererek oynuyor:
                          -istanbulda yüksek din alimlerinden Atif hocayla mektuplatim. kendisi, bana cevap olarak seriatin sapka giyilmesine müsaade etmedigini ve bu fiilin din gözüyle küfür oldugu cevabini verdi. bende bunun üzerine sapka giymemeye karar verdim!

                          hadisenin bir tertip eseri oldugu suradan belli ki, kimse bu garip ve muvazenesiz adama:
                          -sapka giymemeye karar verdinse bu kararini sokaklarda ve halk arasinda bagirmak lüzumunu neden duydun ve nereden aldin? bunu da sana atif hocami telkin etti?
                          diye sormuyor.

                          istiklal mahkemesinin bilgisi disinda politikanin tertibi olan bu is, istanbuldan baslatilip istanbula intikal ettiriliyor ve iste din vecdi icinde, hain ve hasis dalavereleri görmesine imkan olmayan masum hoca, sirf frenk mukallitligi eserinin sahibi oldugu icin, en adi bir tertiple, vaka mahalli giresunda istiklal mahkemesi karsisina cikariliyor. fakat oradaki mahkeme, tertiplerin bu kadar adisine kiymet vermiyor, mahut garip ve muvazenesiz insan, atif hocanin kendisine yazdigini iddia ettigi mektubu cikarip gösteremiyor, mektubu kaybettigini söylüyor. atif hoca da hakimlere:

                          -ben bu adamin yüzünü rüyamda bile görmedim ve kimseden ne böyle bir mektup aldim, nede kimseye böyle bir mektup yazdim.
                          deyince, hakikat, anadan dogma bir ciplaklikla meydana cikiyor.

                          ortada, kala kala FRENK MUKALLITLIGI isimli kitap kaliyor ki, bu mücerret ilmi eserde,sapka kanunundan cok önce nesredildigi ve hic deböyle bir tesebbüsü tahmin yoliyle kaleme alinmadigi icin herhangi bir suc teskil etmekten uzak bulunuyor


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

                            öyleyse, istiklal mahkemesinin kendsini takip disi birakmasina ragmen nedir atif hocanin üzerinde hic gevsemeyen siyasi baski?...sudur ki, atif hoca, herhangi bir fiil bahane edilerek ortadan kaldirilmalidir. buisi de, ilk verildigi mahkeme yerine getiremedigi, o derecede kara bir vicdan tasimadigi icin, simdi bir baskasina, birincinin yapmadigini yerine getirebilecek ikinci bir organa basvurmak gerekiyor.

                            öyle oldu, atif hoca, ankarada adalet tevziiyle mesgul olan en korkunc istiklal mahkemesine "kel ali" namiyle maruf Ali Cetinkayanin baskanlik ettigi mahkemeye sevkedildi.

                            kocasindan aldigi mektup üzerine dogru müdüriyete kosan zahide hanima verilen cevap:
                            -hoca, bir saat kadar evvel müdüriyetten cikarilarak, ankaraya gönderilmistir.

                            kadincagiz derhal haydarpasaya kosuyor, orada kocasini buluyor ve memurlarin merhametinden faydalanarak, tevfikinden beri ilk defa atif hoca ile doya doya konusuyor v iste giresin mahkemesine ait bütün tafsilati kocasindan orada aliyor.

                            derken düdük sesleri ve dönen tekerlekler...atif hoca, ücüncü mevki bir kompartimanin penceresinde, hüngür hüngür aglayan esine diktigi gözleri yasli,kücüle kücüle kaybolmaktadir.ankara onun icin, üc ayakli sehpanin arsasindan baska bir yer degil...



                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Atif hoca- necip fazil'dan

                              Ankara istiklal mahkemesi atif hocayla birlikte bir cok hocanin muhakemesine hazirlanmaktadir. bunlar arasinda Usakli hoca süleyman, usak imam-hatip mektebi müdürü antepli salih efendi, bozrikli ahmed ve sultaniyeli durmus hocalarla, dagistanli seyh serefüddin ve arkadaslari vardir. bunlarin hepsi sapka davasina muhalefetten ve rize, erzurum, giresun, sivas ve sair yerlerdeki taskinliklari körüklemekten sanik...

                              bilhassa usak imam hatip mektebi müdürü antepli salih hoca, en fazla eziyet görenlerden...aralarinda sapka hadiseleriyle hicbir alakasi olmadigi halde ithamin merkezi yerinde tek sahsiyet yine atif hoca...

                              mahkeme reisi antepli salih hocaya soruyor:
                              -iskilipli atif hocayi taniyormusunuz? kendisiyle herhangi bir münasebetiniz oldumu?

                              salih hoca cevap veriyor:
                              -iskilipli atif hocayi öteden beri tanirim. kendisine bazi ticari esyada göndermistim. istanbula her gidisimde kendisini ziyaret etmek mutadimdi.

                              mahkeme reisi, su gayet manali nokta üzerinde duruyor:
                              -eserlerini okudunuz ve yayilmalarina calistinizmi?

                              salih hoca, gayet safdil ve samimi, mukabele ediyor:
                              -evet, gecen yilin subat ayinda, bana, "frenk mukallitligi" isimli eserinden 60 nüsha göndermisti. bunlari satamadim. ramazanda istanbula eldigim zaman da, kendisini hakkaklerdeki kitapci dükkaninda gördüm.

                              baskan, bu ifade karsisinda her sucu frenk mukallitligi eserinde görürcesine salih hocanin iyice üzerine gidiyor ve bu kitaptan kendisine hangi tarihte gönderimlis oldugunu soruyor. salih hoca, günü gününe hatirlamayacagi cevabini verince de dayatiyor:
                              -ayini olsun hatirlayiniz!

                              kitabin gönderildigi yil ve ay malum olunca, baskan ic niyetini agzindan kaciriyor:
                              -tamam! iste o sirada bahriyelilerin serpuslarinda, sapkaya dogru bir hareket olarak kücük bir "siper-i sems" (günes siperi) kabul edilmisti.


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X