Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

    Belkide alimlerimiz bölümünde yer alması gereken bir konudur.Ama yakın tarihimizin en önemli olaylarından biridir Irak işgali.ABD ve yandaşları tarafından yapılan bu işgali vicdan sahibi hiç kimse kabul etmemektedir. Irak'ta yapılan ve müslümanları birbirine düşürmeye gayret eden zihniyetin önündeki en büyük engellerden olan Ayetullah Sistaninin hayatını yakın tarihin en önemli olaylarında birinde çok özel bir konuma sahip olduğundan bu bölümde yazmak istedim. Elbette değerli kardeşlerimizin bu kıymetli alimimizin hayatını okumuşlardır.Ben bu değerli şahsiyetin hayatını kısa kısa aktarmak ve tekrar hatırlatmak istedim.

    Yardım Allah'tan.
    Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

    #2
    Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

    "DOĞUMU VE EĞİTİMİ

    1349 (Hicri - Kameri) yılının Rebi’ul evvel ayında İmam Ali Rıza Aleyhi’s Selam’ın şereflendirdiği mubarek Meşhed şehri yakınlarında dindar bir ailede; ilim, takva, keramet ve seyyidler ocağında dünyaya geldi. Ve bu kutsal mekanda faziletler içinde yetişti, olgunlaştı.

    İlk ve orta eğitimini (Arab edebiyatı, Belagat ilmi, temel akli ve dini ilimler) değerli üstadların huzurunda gerçekleştirdi.

    Yüksek derecede Usul, Fıkh, akli ilimler ve ilahiyat bilimleri eğitimini o mubarek belde de Muhakkık Mirza Mehdi İsfehani Rahmetullahi Aleyhi gibi değerli üstadların huzurunda tamamlayarak tahsilinin gelişimi, kemali ve bazı değerli alimlerden istifade edebilmek için 1368 (h.k) yılında mukaddes Kum şehri ilim merkezine hicret ettiler. O günlerde bu mukaddes ilim merkezi eğitimini, Ayetullah Uzma Seyyid Hüseyin Burucerdi Kuddise Sırruh’un emeği ve mercaiyetinin gölgesi altında sürdürmekteydi.

    Ayetullah Seyyid Burucerdi Kuddise sırruh’un Usul ve Fıkh dersleri özel bir metod ile tahkik ve tatbik üzere bütün fıkhi hadisler ve İslami görüşleri kapsayıcı, oldukca ciddi idi.

    Seyyid Ali Hüseyni Sistani, bu kaynaktan kamilen yararlanmanın yanı sıra Hadis ve Rical iliminde de kemale erişmiş, Ayetullah Hüccet gibi faziletli, büyük üstadlardan da önemli ölçüde yararlanmıştır.

    Seyyid Ali Hüseyni Sistani Dame Zilluh 1371 (h.k) yılında Alevi feyzinin kaynağına ulaşmak, Necef-i Eşref’in meşhur, eski ilim merkezinde bulunan üstadlardan da yararlanmak, ilahi kabir ve Peygamber ilminin pak kapısı Hazreti Emir el müminin Ali Aleyhi’s Selam’ın yakınında olabilmek için Kum’dan ayrılarak Irak’a gitti.

    Onun Necef’e geldiği o günlerde, orada bulunan ilim merkezlerinin dersleri; verim, coşku, heycanın doruğuna ulaşmıştı. O bütün gücü ile kendini ilmi esaslara ve fakihliğe verdi. O diyarın büyük, meşhur, tecrübeli üstadlarından çok derin istifadeler elde etti.

    Bu değerli şahsiyet, on yıldan fazla fakih ve müctehidlerin üstadı Ayetullah Uzma Seyyid Hui Kuddise Sırruh’un derslerine katıldı ve o günlerde Necef ilim merkezinin değerli büyüğü ve mesulü olan Hazreti Ayetullah Uzma Seyyid Hekim’den de büyük ölçüde yararlandı.

    Derslerinde çok titiz, derin görüşlere sahip olmasıyla meşhur olan Ayetullah Uzma Şeyh Hüseyin Hilli’nin huzurunda bir devre bütün Usul derslerini okudu.

    O Meşhed, Kum ve Necef gibi mukaddes ilim merkezlerinde yıllarca eğitim görerek Usul ve Fıkh’ta öğrenim ve öğretim de bulunmuş ayrıca bir çok ilim dalında büyük tecrübe, derin ilim sahibi olmuştur.

    1381 (h.k) yılında Şeyh Ensari Rahmetullahi Aleyh’in Mekasib’i üzerinden içtihad derslerine başladı bu kaynak üzere yıllarca içtihad dersleri verdi. Daha üst düzeyde içtihad derslerini şerh ünvanı ile Seyyid Muhammed Kazım Tabatabai Yezdi Rahmetullahi Aleyh’in Urvet’ul Vuska’sıyla sürdürdü. Bu dönemde Taharet, Hums, Namaz ve Namazla ilgili bir çok konuda geniş içerikli dersler verdi.

    Bu değerli şahsiyet, 1384 (h.k) yılının Şaban ayında yüksek içtihad derecesinde Usul dersleri vermeye başladı. Bu derslerin üçüncü devresini 1411 yılının Şaban ayında tamamladı; Onun yetiştirdiği bir çok alim üstadlarından kazandıkları Usul ve Fıkh derslerindeki değerli bilgileri ders olarak vermeye başladılar."

    Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

    Yorum


      #3
      Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

      allahu teala değerli müçtehitimizin ömrüne bereket versin ve bu alimimizin mektebimize daha nice değerli alimler yetiştirmesini nasip eylesin inşaallahuteala
      "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

      Yorum


        #4
        Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

        "İLMİ DEHASI

        Hazreti Ayetullah Uzma Seyyid Ali Sistani Dame Zilluh, üstadların yetiştiği ilmi merkezlerdeki derslerde hızla parladı.

        Ders arkadaşları ve üstadları arasında; araştırma, tahkik, eleştirme, değerlendirme kudretinin kuşatıcılığı, konulara hakim olması, ilmi iradesi, bir çok ilmi konularda özellikle Fıkh, Usul ve Rical ilmindeki derinliği ve başarısından dolayı tanınıyor ve övülüyordu.

        …O değerli şahsiyetin üstünlüğü herkes tarafından açıkca bilinmekteydi. O, genç yaşta üstadı (Ayetullah Uzma Seyyid Hui) tarafından yazılı olarak içtihad izni olan ender şahsiyetlerdendir. Diğer bir üstadı olan Hazreti Ayetullah Şeyh Hüseyin Hilli’de içtihad şehadetnamesini 1380 (h.k) yılında yazılı olarak vererek onun faziletlerini, ilmi derinliğini ve üstünlüğünü övmüştür."



        Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

        Yorum


          #5
          Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

          "DÜŞÜNCE VE ESERLERİ

          Ayetullah Uzma Sistani Dame zilluh otuzdört yıl boyunca üst düzey Fıkh, Usul ve Rical eğitimi vererek çok büyük hızmetler göstermiştir. Onun bu ilmi cihadı, Fıkhi çabaları ve araştırmalarının meyveleri oldukça fazladır. Bunlardan bazısına işaret edeceğiz.

          Daha önce değindiğimiz gibi Şeyh Ensari Rahmetullahi Aleyh’in Mekasib’ini üst düzey dersi olarak verdi, bu öğretimini sona erdirdiği dönemde Taharet, Kaza, Hums, Fıkh’ın bazı kaide ve bahslerini (Faiz, Takiyye, İlzam Kaidesi... gibi) ders olarak verdi. Bu derslerinin bir kısmı kitab olarakda basıldı. Ayrıca üç devre kamil olarak Usul dersi verdi bu derslerindeki bazı bahisleri kitap olarak yayınlandı. Bu değerli şahsiyetin bazı öğrencileri de üstadlarının bu derslerini beyan ederek yayınladılar.

          Bu değerli üstad, tahkikat ve çalışmalarında çok ciddi, dayanıklı, yorulmak bilmezdi. Bütün bu çalışmaları, eğitim ve öğretimi yanısıra birçok konularda araştırmalarda bulunmuş ve çok sayıda değerli eserler yazmıştır. Onlardan bir kısmını burada kısaca sıralıyoruz:

          1. Şerhi Urvet’ul Vuska

          2. El Buhus’ul Usuliye

          3. Kitab’ul Kaza

          4. Kitab’ul Bey’i ve’l Hıyarat

          5. Fi’l Libas’il Meşkuk fihi

          6. Fi Kaidet’il Yed

          7. Fi Salat’il Musafir

          8. Fi Kaidet’il Tecavüz ve’l Furağ.

          9. El Kıble

          10. Et Takiyye

          11. Kaidet’ul İlzam

          13. İçtihat ve Taklid

          14. Fevaid’ul Ğareviyye

          15. Er Riba

          16. Hucciyetu Merasili İbn-i Ebi Umeyr

          17. Nakdi Risalet’u Tashih’il Esanid’il Erdebili

          18. Şerhi Meşiyhet’ut Tehzibeyn

          19. Kaidet’il Kur’a

          20. Tarihi Tedvini’l Hadis fi’l İslam

          21. Fevaid’ul Fıkhiyye

          22. Risalet’un fi Hukmi ma iza... İhtilaf’ul Müctehidan’il Mutasaviyan fi’l Fetva…

          * Ayrıca ilmihal kitabı olan Tevzih il Mesail kitabı Türkce de olmak üzere bir çok dilde yayınlanmıştır."
          Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

          Yorum


            #6
            Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

            "EĞİTİM METODU

            Onun eğitimdeki metodu ilmi merkezlerdeki bir çok üst düzey dersleri veren üstadların metodundan farklı ve ayrıcalıklıdır. Bu ayrıcalık ve imtiyazın başka göstergeleri şunlardır:

            (A) Bir Konuyu Beyan Ederken Onun Tarihini ve Temellerini Tanıtır:

            Bu beyan felsefeyle ilgili olsun; “Müştak”ın terkibi, özellikleri gibi veya Akaidi olsun, Teâdül ve Terâcih gibi. O böylece hadislerde meydana gelen ihtilafların imamların zamanındaki düşünsel ve akaidi mücadeleler ve siyasi ortamlardan kaynaklandığını ispatlar. Bir konunun tarihsel yönünü çok iyi bilmek doğal olarak o konunun tüm yönleriyle anlaşılmasına, sorunların halline büyük ölçüde yardımcı olmaktadır.

            (B) İlmi Merkezdeki Düşüncelerle Çağdaş Kültürlerin Arasında Bağlantı Kurmak:

            İsim ile edatın arasındaki fark zati midir yoksa arazi midir? Konusunda “Kifayet’ul Usul” kitabının yazarının görüşünü tercih etmekle beraber kendi görüşünün temelleri, yeni felsefi teoriye dayanmaktadır. Yani zihin bir konuyu iki şekilde tasavvur edebilir. Eğer konuyu mustakil ve net bir şekilde düşünüyorsa buna isim denir. Eğer konuyu bazı vesileler sayesinde düşünüyorsa buna edat denir.

            Örneğin, “Emir” cümlelerinin ne manaya geldiğini bazı sosyologların tanımladığı gibi beyan eder ve şöyle buyurur: “Taleb veya emir, ya rica ya da istek manasına gelir; insanın toplumdaki konumuna göre değişir.

            (C) Özel, Fikhı İlgilendiren Usûllere Önem Vermek:

            İlmi Merkezlerdeki öğrenci, Fıkıhta bir çok pratik bir sonucu olmıyan bazı konuların üstadları tarafından aşırı bir şekide bahsedildiğini görmektedir. Örneğin “Va’z” (Karar kılma) itibari midir, tekvini mi? Veya ilmin konusu nedir? …gibi.

            Ama üstad Sistani, istinbat (hüküm çıkarma) ile ilgili olan usüllerde (usül-ü ameliyye, teadül-teracih, umum-husus gibi) gerçek bir ilmi temele ulaşmak için çaba harcamakta, pratik neticesi olduğu kadar o konu hakkında beyanda bulunmakta.

            (D) Yenilik:

            İlmi Merkezlerin bir çok üstadları maharetli olmalarına rağmen yenilik ruhuna sahip değildirler. Öyleki, işlenen konunun cevherine inmekten ziyade sadece görüşlerine bağlı kalmakta konuyu dipnotlarla geçiştirmektedir. Üstad ise; mevcut görüşleri öne sürer, kendisine göre daha güclü olan görüşü belirterek düşün ve sonuca ulaş gibi cümleleri kullanır.

            (E) Müşriklerle evlenmenin caiz olması meselesinde ve aynı şekilde tezahüm kuralında (usülde bir kaidedir):


            Fakihler bunu sadece akli bir konu olarak ele alır. Ama Seyyid Sistani bu kaideyi şu şekil açıklanan “iztirar” (zorunluluk) kaidesi ile birlikte ele alır: Allah-u Teala bir şeyi haram kıldıysa, zorunlu olanlar için onu helal kılmıştır.” İşte sonuç olarak Tezahüm ve İztirar kaideleri uygulamada aynı neticeyi verir. Bazen bu gibi konuların uygulama alanını genişletir. Tıpkı “Namaz beş durum dışında tekrar kılınmaz” kaidesinde olduğu gibi. Fakihler bunu normalde sadece namaz konusunda uygulasalar da Seyyid Sistani bu rivayeti şu rivayet ile birlikte neticelendirir: “Sünnet farzın sıhhatini bozmaz” gibi. Namazda ölçü farzın sünnetten öne geçmesidir. Aynı ölçü vakit ve kıble de de uygulanabilir. Diğer farzlar ve sünnetlerde böyledir. Vakit ve kıblede namazın farzlarındandır.

            (F) Nassa Geniş Açıdan Bakmak:


            Bazı fakihler nassın sadece kelimelerinin sınırlarına bakarak hiç bir zaman nassın delâletinin kapsamına dikkat etmezler ama bazı fakihler rivayet ve nassın söylendiği ortam ve şartlara dahi dikkat ederek, hadisin de delâlet ettiği hükme etki eden diğer etkenleride göz önüne alırlar. Örneğin: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Alih evcil eşeklerin etinin yenilmesini Hayber gününde haram etmiştir. Eğer nassın sadece kelimelerini göz önünde bulundurursak evcil eşek etinin yenilmesinin haram veya mekruh olduğunu söyleriz. Ama rivayete geniş açıdan bakarsak görürüz ki Hayber günü Yahudilere karşı bir savaş vardı; savaşta da silah ve diğer gereksinimlerin taşınması için o günkü hayvanlara ihtiyaç vardı. Buradaki menediş maslahat içindir. Bu maslahat ise sadece o günkü ihtiyaçtan dolayı idi. Bu rivayet maslahat nedeni ile söylenmiş olup, haram veya mekruha delâlet etmez. İşte üstadımız Seyyid Sistani bu gurub alimlerdendir."

            Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

            Yorum


              #7
              Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

              (G) Hüküm Çıkarmak İçin Gerekli İlimlerdeki Uzmanlığı:

              Seyyid Sistani’nin görüşüne göre bir fakihin gerçek ve kamil manada fakih olabilmesi için; Arap edebiyatını, şiirini, arapların sözlerini iyi bilmesi ve böylece nassın delâletini mevzu yönünden anlaması gerekir. Ayrıca lügat kitablarını, müelliflerinin durumlarını, yazılış uslüblarını bilmelidir. Çünkü bütün bu bilgiler, fakihin lügat aliminin sözüne güvenebilmesinde veya güvenmemesinde önemli etkendir. Ayrıca Ehl-i Beyt Aleyhimusselam’ın hadislerini ve ravilerini çok iyi bilmelidir. Hadisin senedinin sağlam olduğuna güvenebilmek için rical ilmi bir müçtehid için zaruridir. Seyyid Sistani’nin bu konuda meşhur alimlerden farklı bazı görüşleri vardır. Örneğin meşhur olan görüşde, İbn’ul Fezairi’nin Rical kitabına, kitabı ona ait olmadığı veya tam güvenilir olmadığı gerekçesiyle pek güvenmezler ama üstad Seyyid Sistani bunu yeterli görmeyerek onun kitabının Şeyh Tusi ve Necaşi’nin kitablarından daha güvenilir olduğunu belirtmektedir. Ayrıca bir hadisin mürsel veya müsned olup olmadığı ve ravinin hangi tabakadan olduğu konusunda Seyyid Burucerdi’nin görüşlerine güvenir. Aynı şekilde hadislerin ve ravilerin; kaydı ve tesbiti, asıl nüshaların ihtilaflarını iyice araştırmak gerektiğine inanır. Bu konuda Şeyh Saduk’un Şeyh Tusi’den daha dikkatli olduğu şeklindeki yaygın görüşü kabullenmez. Bazı sebeblerden dolayı Şeyh Tusi’nin daha emin olduğunda inanır. Bu uzmanlık yönlerini fakihlerin bir çoğu hüküm çıkarma esnasında pek önemsemezler hatta bazen bir kelimenin manasını bir lügatcıdan naklederken müellif ve telif uslübu hakkında pek araştırma yapmazlar. Bazı fakihler ise, Rical ilminde ve hadis kitabları hakkında fazla bilgi sahibi değildiler. Ancak üstad Seyyid Sistani ile Seyyid Şehid Sadr bu konuda farklıdırlar, her ikisi de konuya yeni bir açıdan bakmışlardır. Konuyu günün ihtiyaçlarına göre değerlendirmektedirler. Örneğin: Seyyid Sistani bir lafzın bir kaç manaya delâlet etmesi konusunda, diğer fakihlerin acaba böyle bir şey felsefi açıdan mümkün müdür? Şeklindeki hiçbir pratik faydası olmıyan bahislerinden ziyade böyle bir durumun vuku bulup bulmadığından bahs eder. Çünkü bir şey vuku bulmuşa demekki o şey mümkündür.

              Teadül ve Teracih adlı usulü fıkh konusundaki ihtilafın sebebinin de hadislerin muhtelif olmasından ileri geldiğini belirtir. Şerî nasları, ihtilaf sebebinin sınırlarını belirler; Bu konudan bahsedersek Ehl-i Beyt hadislerinden istifade eden fakihin karşılaştığı sorunları da çözmüş oluruz. Böylece, Kifayet’ul Usul kitabının yazarının müstahaptır hükmünün aksine- değişiklik ve tercihlere gereksinim kalmaz. Aynı konuyu Seyyid Şehid Sadr’da sırf akli açıdan Seyyid Sistani gibi inceler. Ama Seyyid Sistani tarihi ve hadissle şahidlerle bu ihtilafın yok edilmesini sağlayarak önemli bir kaideyi ortaya koymuş ve fıkh derslerinde de bunu uygulamıştır.

              (H) Çeşitli Mekteplere Yaklaşımı:


              Bir çok üstadların belirli bir mektep üzere ve tek yönlü bahisler ettiği maruftur ama Seyyid Sistani; Meşhed, Kum ve Necef medreselerinin fikirlerini birleştirir. O Meşhed alimlerinden Mirza Mehdi İsfahani (r.a), Kum medresesi fikir üstadı Seyyid Burucerdi (r.a), Hilli (r.a), Seyyid Hui (r.a) ve Şehid Seyyid Sadr (r.a) in görüşlerini öne sürer. Böylece konunun çeşitli ilmi açılardan geniş olarak gözler önüne serilmesine yardımcı olur.

              Fıkhi üslubu ise: onun fıkhi derslerindeki üslubu diğerlerinden çeşitli yönleriyle ayrıcalıklıdır.

              1. Şia fıkhı ile diğer mezheplerin fıkhını yaklaştırmak: Nass ile aynı zamanda yaşıyan sunni fakihlerin görüşünü öğrenmek -örneğin Muvatta-i Malik, Hırâc-ı Ebu Yusuf ve emsallerinde olduğu gibi- İmamlarımız Aleyhimusselam’ın nassı buyururken neyi göz önünde bulundurduklarını öğrenmeye yardımcı olur.

              2. Bazı fıkhi konumlarda yeni kaidelerden yararlanmak: Örneğin: Alış-veriş ve muamelenin iptali konularında Irak, Mısır, Fransız kanunlarına müracaatı.

              Çağdaş kanunların fikrine vakıf olmak, insanda kanunla ilgili uzmanlık yaratır. Dolayısıyla fıkhi kanunların analizi senedlerinin genişletilmesi ve pratiğe dökülmesi daha da kolaylaşır.

              3. Fıkhi Kanunları öne sürmede yenilik: Büyük alimlerimizin çoğu bir fıkhi kanunu öne sürerken eski alimlerin fıkhi üslubunu hiç değiştirmez, konuya hiç bir şey eklemezler sadece konunun dayandığı delilin var olup olmadığı veya sağlam olup olmadığından bahs ederler ama Seyyid Sistani bazı fıkhi kaidelerin öne sürülmesinde önemli değişiklikler yapmıştır. Mesela Seyyid Sistani -daha öncede açıkladığımız gibi- diğer fakihlerin ilzam olarak öne sürdükleri kaideyi diğer mezheblerin kanun ve görüşlerine “saygı” olarak niteler- Her kavmin kendine has nikahı vardır- hadisi de bu üslubu onaylar.

              Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

              Yorum


                #8
                Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

                El Kaide Vahhabileri ve cıa ajanları acımasızca kitleler halinde şii müslümanları şehid ettikleri halde şii müslümanları sünni müslümanlara saldırmaktan o yüce insan sürekli men etmiş, müslümanları kardeş kavgasından korumuştur.

                Saddamın düşürüldüğü zamanda meydana gelen kaos ve yağmayı dirayetli emri ile durdurmuş, amerikayı Irakta bataklığa o yüce alim saplamıştır. Ömrü uzun olsun ki islam ümmeti o berektil ömründen istifade etsin inşallah.
                Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                Yorum


                  #9
                  Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

                  "ŞAHSİYETİ

                  Şüphesiz Seyyid Sistani ile birlikte olan, onu tanıyan ve onunla irtibatı olanlar; onun Ehl-i Beyt Aleyimusselam’ın buyurduğu manevi özelliklere sahip, örnek bir şahsiyet olduğunu bilirler. İşte o ve onun gibi büyük alimler “Rabani alim” kelimesinin ve imam aleyhisselam’ın “işlerin yürümesi Allah’ın helali ve haramında emini olan alimlerin eliyledir” sözünün tecellisidirler.

                  Konuyu tamamlamak için derslerine katıldığımda kendi gördüğüm özelliklerinden bazılarını naklediyorum:

                  A- İNSAF VE KARŞI GÖRÜŞLERE SAYGI

                  Seyyid Sistani, ilim ve maarif aşkı ile dolu, hakikate ulaşmaya istekli, yapıcı görüşlerin özgürlüğüne inançlı olduğu için çok okuyup araştırır, çeşitli görüşleri hatta ilmi sevyede kendisiyle aynı düzeyde olanların görüşlerini de öğrenmeye çalışır; bazen derslerde kendi üstadı olmayanların dahi önemli görüşlerini belirterek naklederdi. Örneğin, Muhammed Rıza Muzaffer’in “Usul-ü Fıkh” kitabındaki görüşünü nakleder.

                  Onun bu tavrı başkaların görüşlerine olan saygısını gösterir.

                  B- SÖYLEŞİDE EDEB

                  Necef şehrinin üstadları ile talebeleri arasındaki ilmi bahislerin ciddiyeti meşhurdur. Bu talebenin ilimde güçlü olduğununda göstergesidir. Ama bazen bu söyleşiler, boş mücadeleye dönüşmekte, hedefe ulaşmamakla birlikte talebeyi ilmi havadan uzaklaştırmaktadır. Seyyid Sistani’nin bahisleri ise cedel, susturma, saygısızlıktan kesinlikle uzaktır. O, üstadları veya başklarının görüşleri konusunda alimlerin ve büyük şahsiyetlerin saygınlığını koruyan edepli, olgun kelimeler kullanır. Hatta karşı tarafın görüşleri bariz bir şekilde zaaf içinde olsa dahi. Hatta talebesine cevab verirken ona yol gösterici, irşad edici cevablar verir. Eğer talebe içerikten uzak bir münakaşaya doğru gitse dahi Seyyid cevabı ilmi bir şekilde tekrarlar, talebenin israrı karşısında ise susmayı konuşmaya tercih eder."

                  Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

                    C- EĞİTİM AHLAKI

                    Eğitim, resmi bir görev veya bir miktar mal karşısında yerine getirilen bir memuriyet değildir. Bu durumda üstad, öğrencisini hiç bir zaman istenilen ilmi sevyeye ulaştıramaz, öğrencinin eğitiminde beklenen başarıyı elde edemez. Aynı şekilde eğitim sadece öğrenciye yol göstermek için ilmi bir çaba da değildir. Aksine eğitim, incelikli- hassas bir risalet olup öğrenciye muhabbet, şefkat, merhamet ruhu vererek ilme ve ilmi edeplere teşvik etmektir. Eğer ilmi merkezlerde ve buraların dışında eğitim ve öğretim konusunda bazı ihlaslı olmıyan kimselere rastlanılsada bu ilmi merkezlerde birçok ihlaslı üstad eğitimi bir semavi risalet olarak bilirler; öğrenciye teorik ve pratik olarak kamil bir inayet gösterirler. Eğitim ahlâkına sahip en büyük örneklerden biri Seyyid Hekim (r.a) dir. Seyyid Hui (r.a) de aynı ahlâka sahiptir. Ben aynı huyu Seyyid Sistani’nin şahsiyetinde de gördüm. O öğrencilerine; üstadlara, alimlere ve fakihlere saygı göstermelerini öğütler tartışmalarında üstadları karşısında tavırlarına dikkat ederek saygılı olmalarını tavsiye eder ayrıca kendi üstadlarının ruhi hallerini, ahlaki yapılarını onlara anlatırdı.

                    Bütün bunlar onun yüce şahsiyetinin göstergesidir.

                    D- TAKVA


                    Necef’in bir çok büyük alimlerinin ilmi bahisleri, fitne ve karmaşalardan uzaktır. Ama bu durum bazılarına göre menfi olup, gerçeklerden ve kutsal şeriatın tavrını ortaya koymaktan kaçış olarak nitelenmektedir. Ama biraz düşünecek olursak bu durumun müsbet genel maslahat için kaçınılmaz ve şeriatın tavrı olduğunu anlarız. Şeiatın asıl tavrını ortaya koymak için uygun şartların varlığı zaruridir.

                    İslami bir toplumda veya ilmi merkezlerde ortaya çıkan bazı karmaşalar, İslam şeriatındaki bazı temel mefhumların asıl manasını gizliyorsa ilk önce İslam uleması şüpheleri gidermek ve gerçekleri ortaya koymak zorundadır. Eğer ortaya bid’atlar çıkarsa İslam uleması ilmini ortaya koymalıdır. Aksi takdirde hadiste zikredildiği gibi iman nuru ondan çıkar gider. Ama eğer bu günde olduğu gibi fitneler ve taasuplar bir merciin üzerinde toplanmış ve sadece onu hedef almışsa, İslam alimleri ve bu cümleden Sayyid Sistani sükütu, vakarı, bu karmaşalardan uzak durmayı tercih ederler. Tıpkı Seyyid Burucerdi (r.a) ve Seyyid Hekim (r.a) in vefatlarından sonraki durumlar gibi.

                    Bugün de aynı hal lakap, şöhret, makam, cüzi ihtilaflar devam etmektedir; Seyyid Sistani zühd ve tevazu içinde, kiralık evinde sade eşyaları olduğu halde Irak’ta yaşamını sürdürmektedir.

                    E- DÜŞÜNSEL NETİCE


                    Seyyid Sistani, sadece bir fakih değil aynı zamanda bir kültür adamı olup çağdaş kültürleri yakından tanıyan ve çok iyi bilen bir kimsedir. Çeşitli medeni düşünceleri öğrenmiş, dünya düşünce sistemleri arasında hem siyasi hem de ekonomik açıdan basiretli bir görüşe sahip olmuştur. Onun toplumsal ve idari konularda olgun görüşleri vardır.

                    Ve Seyyid Sistayni’ye göre, fetva, İslam toplumunun hayır ve salâhı için bir yoldur.
                    Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: AYETULLAH UZMA SEYYİD ALİ HÜSEYNİ SİSTANİ-Allah ona uzun bir ömür versin.-

                      MERCİLİĞİ

                      Necef-i Eşref’in bazı üstadlarının naklettiğine göre, Ayetullah Seyyid Nasrullah Müstenbit’in vefatından sonra bazı fazilet sahipleri Seyyid Hui (r.a)in merciliğinde toplanmış ve ilmi merkezlerdeki faaliyetleri yapıcı bir şekilde ilerletecek bir platfrom aramışlardı. Seyyid Hui (r.a) de ilmi faziletleri, hattı ve safhası nedeniyle Seyyid Sistani’yi seçti. Seyyid Sistani, İmam Hui (r.a)nin mihrabında namaz kılmaya, onun medresesinde dersler vermeye ve onun kitaplarına dipnotlar yazmaya başladı.

                      Seyyid Hui (r.a)nin vefatından sonra onun cenazesini geceleyin toprağa veren altı kişiden biri olup onun pak cenazesinin namazını kıldırmıştır.

                      Daha sonra mercii taklidlik görevini ve ilmi merkezlerin liderliğini üstlenerek icazeler vermeğe, hukuk dağıtmaya ve Hadra mescidinde İmam Hui (r.a)nin minberinde dersler vermeğe başlamıştır. Onun merciliği Irak’ta ve diğer ülkelerde hızla yayılmaya başlamıştır. Örneğin; İran körfezi, Hindistan, Afrika...

                      Özellikle de onun kültürel alandaki çağdaş fikirlerini bilen ilmi merkezlerdeki faziletli alimler, ilmi derecelere sahip kimseler, gençler arasında... yaygındır.

                      O, A’lemliğin etrafında döndüğü birkaç büyük fakihten birisidir; Buna hem Necef-i Eşref hemde mukaddes Kum şehrinin birçok ilmi merkezindeki uzman ve üstadları şahittirler.

                      Allah-u Teala onun gölgesini üzerimizden eksik etmesin."

                      Yezid,bu yaptıklarınla ancak kendi derini yüzdün ve kendi etini parçaladın. Çok sürmeyecek;Peygamberin evlatlarının kanını akıtmak ve Ehl-i Beyt'ine saygısızlıkta bulunmakla yüklendiğin bu vebalin altında Peygamberin huzuruna çıkacaksın.Ogün Allah onları bir araya toplayacak ve haklarını alacaktır.

                      Yorum

                      YUKARI ÇIK
                      Çalışıyor...
                      X