Ynt: Nura Giden Yol
Nura giden yol ( 159 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Maide suresinin 12. ayetine kulak veriyoruz.
وَلَقَدْ أَخَذَ اللّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَآئِيلَ وَبَعَثْنَا مِنهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا وَقَالَ اللّهُ إِنِّي مَعَكُمْ لَئِنْ أَقَمْتُمُ الصَّلاَةَ وَآتَيْتُمُ الزَّكَاةَ وَآمَنتُم بِرُسُلِي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَأَقْرَضْتُمُ اللّهَ قَرْضًا حَسَنًا لَّأُكَفِّرَنَّ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَلأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ فَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ
Yani:
ndolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.
Bu ve bundan sonraki ayetler yüce Allah'ın peygamberler aracılığı ile geçmiş ümmetlerden aldığı sözlere değinerek şöyle buyurmakta:
Allah İsrail oğullarının peygamberi olan Hz. Musa'nın dışında 12 kişiyi bu kavmin lideri yapmıştı ki böylece ilahi emirleri Hz. Musa'dan alıp kendi kavimlerine intikal ettirirdi.
Bu sözlerden biri şöyle idi ki yüce Allah İsrail oğullarını düşmana karşı ancak bu kavim dini görevlerine sadık kalıp yerine getirdikleri takdirde koruyacaktı.
Gerçekte ancak Allah'a ve resulüne iman eden ve aynı zamanda namaz ve zekât ve ihsan ve infak ehli olanlar ilahi destek ve yardımdan yararlanabilirler. Bu tür insanlar hem bu dünyada ilahi lütuftan yararlanır, hem de ahiret'te cennetin nimetlerinden faydalanır.
Bazı rivayetlere göre İslam peygamberinin haleflerinin sayısı da İsrailoğullarının olduğu gibi 12 kişidir ki ilki Hz. Ali (sa) ve sonuncusu Hz. Mehdi (sa)'dır.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - İman tek başına yeterli değil, salih amel de şarttır. Nitekim peygamberlere iman etmek kâfi değil, onlara ve dinlerine yardımcı olmak da farzdır.
2 - Allah'ın kullarına her türlü ihsan ve infak, Allah ile yapılan bir muameledir, o zaman muhtaç insanlarda onlara yardım ettiğimiz için hiç bir şekilde minnet duygusu yaratmamalı ve sadece ihtiyaçlarını iyi bir yaklaşımla karşılamalıyız.
Şimdi,Maide suresinin 13. ayetini dinliyoruz.
فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَاقَهُمْ لَعنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِ وَلاَ تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىَ خَآئِنَةٍ مِّنْهُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمُ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
Yani:
Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.
İlahi misakla ilgili geçen ayetin devamında bu ayet, Yahudi kavminin sözünü tutmamasından bahsederek şöyle buyurmakta: Onlar sözlerini bozdular ve bu yüzden ilahi rahmetten uzaklaştılar ve sonuçta gönülleri hakkı benimsemeye karşı taş kesildi. Çünkü sadece sözlerini bozmakla yetinmediler ve çirkin amellerini haklı göstermek için kutsal kitabı da tahrif ettiler ve hatta bir bölümünü kaldırarak unuttular.
Ayetin sonunda şöyle okumaktayız: Sadece Hz. Musa dönemindeki Yahudiler değil, İslam peygamberi döneminde de Medine Yahudileri sürekli komplo kurma ve müminlere ihanet etme peşindeydi ve bu işlerinden el çekmedi.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Pak ve temiz kalpler ilahi kelamı benimseme kabıdır. Kirli gönüller hakkı kabul etmediği gibi, aynı zamanda hak sözü ve kelamı tahrif etmeye kalkışır.
2 - Tarihi açıdan İsrailoğulları sözünü tutmayan hain bir kavimdi.
3 - Başkalarına karşı en iyi ihsan, hoşgörü ve hatalarını affetmektir.
Şimdi, Maide suresinin 14. ayetini dinliyoruz.
وَمِنَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّا نَصَارَى أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ فَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِ فَأَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّهُ بِمَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ
Yani:
"Biz Hıristiyanlarız" diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya Kitab'ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.
Yahudilerin sözünü tutmadığını ifade eden geçen ayetin devamında bu ayet Hıristiyanların sözünü tutmamasından bahsederek şöyle buyurmakta: Kendilerini İsa Mesih'in mensupları olduklarını iddia edenlerden de Allah dinini destekleme konusunda söz aldık, lakin onlar da bu sözlerini tutmadılar ve İsrailoğullarının izlediği yolu izlediler ve kutsal kitabı tahrif ederek bazı bölümlerini sildiler. Sonuçta aralarında bir nevi kin ve düşmanlık yayıldı ve bu, kıyamet gününe kadar sürecektir.
Hıristiyan inancında en büyük tahrif, Allah'ın üç olduğunu ileri süren ve tevhidin yerine geçen teslis inancıdır.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - İman iddiasında bulunanlar çoktur, ama gerçek mümin çok azdır.
2 - Dini toplumlarda tüm ihtilafların ve tefrikanın kökü Allah'ı unutmaya uzanır. Toplumun vahdeti gerçek tevhide inanmaya bağlıdır.
3 - Diğer dinlerin izleyenlerinin sözünü tutmamalarının getirdiği olumsuz sonuçlardan ders almalı ve dini görevimizi yerine getirmekte kararlı olmalıyız.
http://turkish.irib.ir/makaleler/nura-giden-yol/item/234271-nura-giden-yol--159
Nura giden yol ( 159 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Maide suresinin 12. ayetine kulak veriyoruz.
وَلَقَدْ أَخَذَ اللّهُ مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَآئِيلَ وَبَعَثْنَا مِنهُمُ اثْنَيْ عَشَرَ نَقِيبًا وَقَالَ اللّهُ إِنِّي مَعَكُمْ لَئِنْ أَقَمْتُمُ الصَّلاَةَ وَآتَيْتُمُ الزَّكَاةَ وَآمَنتُم بِرُسُلِي وَعَزَّرْتُمُوهُمْ وَأَقْرَضْتُمُ اللّهَ قَرْضًا حَسَنًا لَّأُكَفِّرَنَّ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَلأُدْخِلَنَّكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ فَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاء السَّبِيلِ
Yani:
ndolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkâr yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.
Bu ve bundan sonraki ayetler yüce Allah'ın peygamberler aracılığı ile geçmiş ümmetlerden aldığı sözlere değinerek şöyle buyurmakta:
Allah İsrail oğullarının peygamberi olan Hz. Musa'nın dışında 12 kişiyi bu kavmin lideri yapmıştı ki böylece ilahi emirleri Hz. Musa'dan alıp kendi kavimlerine intikal ettirirdi.
Bu sözlerden biri şöyle idi ki yüce Allah İsrail oğullarını düşmana karşı ancak bu kavim dini görevlerine sadık kalıp yerine getirdikleri takdirde koruyacaktı.
Gerçekte ancak Allah'a ve resulüne iman eden ve aynı zamanda namaz ve zekât ve ihsan ve infak ehli olanlar ilahi destek ve yardımdan yararlanabilirler. Bu tür insanlar hem bu dünyada ilahi lütuftan yararlanır, hem de ahiret'te cennetin nimetlerinden faydalanır.
Bazı rivayetlere göre İslam peygamberinin haleflerinin sayısı da İsrailoğullarının olduğu gibi 12 kişidir ki ilki Hz. Ali (sa) ve sonuncusu Hz. Mehdi (sa)'dır.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - İman tek başına yeterli değil, salih amel de şarttır. Nitekim peygamberlere iman etmek kâfi değil, onlara ve dinlerine yardımcı olmak da farzdır.
2 - Allah'ın kullarına her türlü ihsan ve infak, Allah ile yapılan bir muameledir, o zaman muhtaç insanlarda onlara yardım ettiğimiz için hiç bir şekilde minnet duygusu yaratmamalı ve sadece ihtiyaçlarını iyi bir yaklaşımla karşılamalıyız.
Şimdi,Maide suresinin 13. ayetini dinliyoruz.
فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَاقَهُمْ لَعنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ وَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِ وَلاَ تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىَ خَآئِنَةٍ مِّنْهُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمُ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
Yani:
Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.
İlahi misakla ilgili geçen ayetin devamında bu ayet, Yahudi kavminin sözünü tutmamasından bahsederek şöyle buyurmakta: Onlar sözlerini bozdular ve bu yüzden ilahi rahmetten uzaklaştılar ve sonuçta gönülleri hakkı benimsemeye karşı taş kesildi. Çünkü sadece sözlerini bozmakla yetinmediler ve çirkin amellerini haklı göstermek için kutsal kitabı da tahrif ettiler ve hatta bir bölümünü kaldırarak unuttular.
Ayetin sonunda şöyle okumaktayız: Sadece Hz. Musa dönemindeki Yahudiler değil, İslam peygamberi döneminde de Medine Yahudileri sürekli komplo kurma ve müminlere ihanet etme peşindeydi ve bu işlerinden el çekmedi.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Pak ve temiz kalpler ilahi kelamı benimseme kabıdır. Kirli gönüller hakkı kabul etmediği gibi, aynı zamanda hak sözü ve kelamı tahrif etmeye kalkışır.
2 - Tarihi açıdan İsrailoğulları sözünü tutmayan hain bir kavimdi.
3 - Başkalarına karşı en iyi ihsan, hoşgörü ve hatalarını affetmektir.
Şimdi, Maide suresinin 14. ayetini dinliyoruz.
وَمِنَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّا نَصَارَى أَخَذْنَا مِيثَاقَهُمْ فَنَسُواْ حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُواْ بِهِ فَأَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَسَوْفَ يُنَبِّئُهُمُ اللّهُ بِمَا كَانُواْ يَصْنَعُونَ
Yani:
"Biz Hıristiyanlarız" diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya Kitab'ın) önemli bir bölümünü unuttular. Bu sebeple kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara yaptıklarını haber verecektir.
Yahudilerin sözünü tutmadığını ifade eden geçen ayetin devamında bu ayet Hıristiyanların sözünü tutmamasından bahsederek şöyle buyurmakta: Kendilerini İsa Mesih'in mensupları olduklarını iddia edenlerden de Allah dinini destekleme konusunda söz aldık, lakin onlar da bu sözlerini tutmadılar ve İsrailoğullarının izlediği yolu izlediler ve kutsal kitabı tahrif ederek bazı bölümlerini sildiler. Sonuçta aralarında bir nevi kin ve düşmanlık yayıldı ve bu, kıyamet gününe kadar sürecektir.
Hıristiyan inancında en büyük tahrif, Allah'ın üç olduğunu ileri süren ve tevhidin yerine geçen teslis inancıdır.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - İman iddiasında bulunanlar çoktur, ama gerçek mümin çok azdır.
2 - Dini toplumlarda tüm ihtilafların ve tefrikanın kökü Allah'ı unutmaya uzanır. Toplumun vahdeti gerçek tevhide inanmaya bağlıdır.
3 - Diğer dinlerin izleyenlerinin sözünü tutmamalarının getirdiği olumsuz sonuçlardan ders almalı ve dini görevimizi yerine getirmekte kararlı olmalıyız.
http://turkish.irib.ir/makaleler/nura-giden-yol/item/234271-nura-giden-yol--159
Yorum