Ynt: Nura Giden Yol
Nura giden yol ( 253 )
Bismillahirrahmânirrahîm
A’raf suresinin 128. ayeti:
قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللّهِ وَاصْبِرُواْ إِنَّ الأَرْضَ لِلّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
Musa kavmine dedi ki: "Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Sonuç (Allah'tan korkup günahtan) sakınanlarındır."
Geçen bölümde Hz. Musa’nın sihirbazları yenmesinin ardından Firavun’un Hz. Musa’nın izleyenlerini işkence etmek ve öldürmekle hem sayılarını azaltmayı hem de başkalarında o hazrete yönelme isteğini yok etmeyi hedeflediğini anlattık. Bu yüzden Firavun, İsrailoğullarının gençlerini öldürmeyi ve kadınlarını da esir almayı emretti. Gerçekte Firavun bu hareketi ile Hz. Musa’nın kavmini bu tür zorluklara karşı sabır ve direnişe davet ediyor. Kuran-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmakta: Ey insanlar, yer yüzü Allah’ındır ve mutlak hakimi O’dur. Eğer siz Firavun’a karşı direnir ve onunla mücadele ederseniz, eğer Allah yolunda kıyam edersiniz, sonunda zafer sizindir, tabi eğer takva yolunda ilerlerseniz.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Zalim hükümdara karşı zafer elde etmek için üç etken gereklidir: Sabır ve deriniş, Allah’a tevekkül etmek, takva.
2 – Takva ehli olanların hem bu dünyada akıbeti iyidir, hem ahirette ki ebedi cennete girerler.
Şimdi,A’raf suresinin 129. ayeti:
قَالُواْ أُوذِينَا مِن قَبْلِ أَن تَأْتِينَا وَمِن بَعْدِ مَا جِئْتَنَا قَالَ عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الأَرْضِ فَيَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ
Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. (Musa), "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yeryüzüne hâkim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar" dedi.
İsrailoğulları Hz. Musa’nın kıyamı ve sihirbazlara galip gelmesinin ardından Firavun’un sultasından kurtulup refaha kavuşmayı umuyordu, fakat böyle olmadı ve tam tersine Firavun yandaşlarının şiddet uygulamaları daha da arttı, öyle ki Hz. Musa’ya şöyle dediler: Senin kıyamın faydasızdı. Bizler hem sen gelmeden önce hem senden sonra taciz oluyoruz. Hz. Musa onlara şöyle karşılık verdi: Düşmana karşı zafer bir gecede ve zorluklara katlanmadan elde edilemez. Eğer direnir ve mücadele ederseniz Allah da düşmanlarınızı helak eder ve sizler başa geçersiniz. Tabi eğer iktidarın başına geçseniz bile bu, hür olduğunuz ve her istediğinizi yapmanız anlamına gelmez, çünkü Allah sizi gözetleyecektir ki Firavun gibi insanlara zulmetmeyin ve adaletli davranın.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Refah peşinde olmak ve refah düşkünlüğü, ilahi dinlerin izleyenlerini amacına ulaşmaktan alıkoyan afettir. Dindarlık zordur ve refah peşinde olanlar din taalimine katlanamaz.
2 – Güç ve hâkimiyet, ilahi sınav arenasıdır, bireysel ve grup çıkarları uğruna her istediğini yapmak değil.
A’raf suresinin 130 ve 131. ayetleri:
وَلَقَدْ أَخَذْنَا آلَ فِرْعَونَ بِالسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِّن الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
فَإِذَا جَاءتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُواْ لَنَا هَذِهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُواْ بِمُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَلا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ
Andolsun ki, biz de Firavun'a uyanları ders alsınlar diye yıllarca kuraklık ve mahsul kıtlığı ile cezalandırdık.
Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, "Bu bizim hakkımızdır" derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Yüce Allah bu ayetlerde şöyle buyurmakta: Sadece İsrailoğulları zorlukların altında ve Firavun yandaşları sürekli refah içindedir diye bir şey yoktur. Biz onları da kıtlık ve kuraklıkla karşı karşıya bıraktık ki bu durumların onların elinde olmadığını ve onların yeryüzünde tanrı olmadıklarını anlasın. Lakin onlar uyanmak yerine bu işlerden Hz. Musa’yı ve mensuplarını sorumlu tuttular, öyle ki başlarına ne gelirse, İsrailoğullarının şom olduğunu ve nerede olurlarsa olsunlar bu şomluğu ve bedbahtlığı beraberinde götürdüklerini söylediler.
Firavun’un kavmi öylesine bencildi ki kendilerini tüm iyiliklerin kaynağı görüyordu ve bunun onların liyakatinden kaynaklandığını ileri sürüyordu. Yüce Allah onlara şöyle karşılık vermekte: Ne İsrailoğulları tüm kötülüklerin kaynağı ne de Firavun kavmi tüm iyiliklerin kaynağıdır. Her şey Allah’ın elindedir, fakat onlar bunu anlamaz.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Allah’ın iradesin tüm doğal etkenlere hâkimdir. Her şeyi doğadan görmeyelim, nitekim kıtlık ve kuraklık da ilahi ceza ve bir uyarı olabilir.
2 – Hayatın iyi kötü olaylarını yorumlamakta hataya düşmeyelim ve kötü olaylar için dış etkenler arayarak suçu başkalarına yüklemeyelim, nitekim bu kötülüklerin kaynağı bizzat kendimiz olabiliriz.
Nura giden yol ( 253 )
Bismillahirrahmânirrahîm
A’raf suresinin 128. ayeti:
قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللّهِ وَاصْبِرُواْ إِنَّ الأَرْضَ لِلّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
Musa kavmine dedi ki: "Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Sonuç (Allah'tan korkup günahtan) sakınanlarındır."
Geçen bölümde Hz. Musa’nın sihirbazları yenmesinin ardından Firavun’un Hz. Musa’nın izleyenlerini işkence etmek ve öldürmekle hem sayılarını azaltmayı hem de başkalarında o hazrete yönelme isteğini yok etmeyi hedeflediğini anlattık. Bu yüzden Firavun, İsrailoğullarının gençlerini öldürmeyi ve kadınlarını da esir almayı emretti. Gerçekte Firavun bu hareketi ile Hz. Musa’nın kavmini bu tür zorluklara karşı sabır ve direnişe davet ediyor. Kuran-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmakta: Ey insanlar, yer yüzü Allah’ındır ve mutlak hakimi O’dur. Eğer siz Firavun’a karşı direnir ve onunla mücadele ederseniz, eğer Allah yolunda kıyam edersiniz, sonunda zafer sizindir, tabi eğer takva yolunda ilerlerseniz.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Zalim hükümdara karşı zafer elde etmek için üç etken gereklidir: Sabır ve deriniş, Allah’a tevekkül etmek, takva.
2 – Takva ehli olanların hem bu dünyada akıbeti iyidir, hem ahirette ki ebedi cennete girerler.
Şimdi,A’raf suresinin 129. ayeti:
قَالُواْ أُوذِينَا مِن قَبْلِ أَن تَأْتِينَا وَمِن بَعْدِ مَا جِئْتَنَا قَالَ عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الأَرْضِ فَيَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ
Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. (Musa), "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yeryüzüne hâkim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar" dedi.
İsrailoğulları Hz. Musa’nın kıyamı ve sihirbazlara galip gelmesinin ardından Firavun’un sultasından kurtulup refaha kavuşmayı umuyordu, fakat böyle olmadı ve tam tersine Firavun yandaşlarının şiddet uygulamaları daha da arttı, öyle ki Hz. Musa’ya şöyle dediler: Senin kıyamın faydasızdı. Bizler hem sen gelmeden önce hem senden sonra taciz oluyoruz. Hz. Musa onlara şöyle karşılık verdi: Düşmana karşı zafer bir gecede ve zorluklara katlanmadan elde edilemez. Eğer direnir ve mücadele ederseniz Allah da düşmanlarınızı helak eder ve sizler başa geçersiniz. Tabi eğer iktidarın başına geçseniz bile bu, hür olduğunuz ve her istediğinizi yapmanız anlamına gelmez, çünkü Allah sizi gözetleyecektir ki Firavun gibi insanlara zulmetmeyin ve adaletli davranın.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Refah peşinde olmak ve refah düşkünlüğü, ilahi dinlerin izleyenlerini amacına ulaşmaktan alıkoyan afettir. Dindarlık zordur ve refah peşinde olanlar din taalimine katlanamaz.
2 – Güç ve hâkimiyet, ilahi sınav arenasıdır, bireysel ve grup çıkarları uğruna her istediğini yapmak değil.
A’raf suresinin 130 ve 131. ayetleri:
وَلَقَدْ أَخَذْنَا آلَ فِرْعَونَ بِالسِّنِينَ وَنَقْصٍ مِّن الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
فَإِذَا جَاءتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُواْ لَنَا هَذِهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُواْ بِمُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَلا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ
Andolsun ki, biz de Firavun'a uyanları ders alsınlar diye yıllarca kuraklık ve mahsul kıtlığı ile cezalandırdık.
Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, "Bu bizim hakkımızdır" derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Yüce Allah bu ayetlerde şöyle buyurmakta: Sadece İsrailoğulları zorlukların altında ve Firavun yandaşları sürekli refah içindedir diye bir şey yoktur. Biz onları da kıtlık ve kuraklıkla karşı karşıya bıraktık ki bu durumların onların elinde olmadığını ve onların yeryüzünde tanrı olmadıklarını anlasın. Lakin onlar uyanmak yerine bu işlerden Hz. Musa’yı ve mensuplarını sorumlu tuttular, öyle ki başlarına ne gelirse, İsrailoğullarının şom olduğunu ve nerede olurlarsa olsunlar bu şomluğu ve bedbahtlığı beraberinde götürdüklerini söylediler.
Firavun’un kavmi öylesine bencildi ki kendilerini tüm iyiliklerin kaynağı görüyordu ve bunun onların liyakatinden kaynaklandığını ileri sürüyordu. Yüce Allah onlara şöyle karşılık vermekte: Ne İsrailoğulları tüm kötülüklerin kaynağı ne de Firavun kavmi tüm iyiliklerin kaynağıdır. Her şey Allah’ın elindedir, fakat onlar bunu anlamaz.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Allah’ın iradesin tüm doğal etkenlere hâkimdir. Her şeyi doğadan görmeyelim, nitekim kıtlık ve kuraklık da ilahi ceza ve bir uyarı olabilir.
2 – Hayatın iyi kötü olaylarını yorumlamakta hataya düşmeyelim ve kötü olaylar için dış etkenler arayarak suçu başkalarına yüklemeyelim, nitekim bu kötülüklerin kaynağı bizzat kendimiz olabiliriz.
Yorum