Nura Giden Yol
Nura giden yol ( 43 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Şimdi Bakara suresinin 148. ayeti
وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا فَاسْتَبِقُواْ الْخَيْرَاتِ أَيْنَ مَا تَكُونُواْ يَأْتِ بِكُمُ اللّهُ جَمِيعًا إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Yani:
Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. (Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
Daha önceki bölümlerde anlatıldığı üzere kıblenin yönü önemli değildir, çünkü tarih boyunca çeşitli kavimlerin farklı kıbleleri olmuştur.
Önemli olan esas şey, Allah'ın emirlerine karşı teslim olmaktır. O zaman dinin temelini oluşturmayan beyhude konular hakkında tartışmamak gerekir. Yüce Allah katında esas olan şey iyi ameldir ve bu durumda başkalarını geride bırakmak gerekir ve tartışmak yerine amel meydanına adım atmak gerekir.
Yarışmak, eskiden beri insanların ilgi duyduğu alanlardan biridir. İnsanlar bazen spor dallarında yarışma düzenler, bazen de bilimsel konularda. Ancak Kuran-ı Kerim yarışmak için herhangi bir konu belirlemeksizin bireylere ve topluma hayır vesile olmak için yarışın ve bu yarışta başkalarını geride bırakmaya çalışın diyor. Ancak bu yarışmanın Allah için olması açısından ne yaparsanız yapın kıyamet gününü de unutmayın ve o gün için çalışın, çünkü esas mükâfat oradadır.
Şimdi, Bakara suresinin 149 ve 150. ayetlerini dinliyoruz.
وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِنَّهُ لَلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ (*) وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلاَّ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ إِلاَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْهُمْ فَلاَ تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِي وَلأُتِمَّ نِعْمَتِي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Yani:
Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
(Evet Resûlüm ! ) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız.
Bu iki ayet bir kez daha İslam peygamberi ve müslümanları Mekke yönünü kıble edinme konusunda uyarıyor ki bunun da çeşitli sebepleri olabilir.
İlkin birçok müslüman için yahudilerin alay konusu olmaktan korkmaları yüzünden kıblenin değiştiği hükmünü kabul etmek zordu. Bu yüzden bu ayet, yahudilerden değil, esas Allah'tan korkun ve O'nun hükmüne karşı zayıf davranmayın şeklinde buyuruyor.
İkincisi kitap ehli olanlar kendi kitaplarında İslam peygamberinin iki kıbleye doğru namaz kıldığını okumuştu. O zaman eğer bu işaret gerçekleşmeseydi onlar bu peygamberin semavi kitapta belirtilen işaretten yoksun olduğunu ileri sürecekti.
Üçüncüsü, önceki ayetler, bir kentte sakin iken namaz kılmakla ilgiliydi ve bu ayet, yolculuk esnasında namazın Mescid-i Haram'a doğru kılınmasını belirtiyor. Her halükarda İslam ümmetinin bağımsızlığı büyük bir ilahi nimettir ki her türlü şartlar altında korunmalıdır.
Şimdi, Bakara suresinin 151. ayetini dinliyoruz
كَمَا أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولاً مِّنكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُم مَّا لَمْ تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ
Yani:
Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik. Yüce Allah bir önceki ayette kıble yönünün değiştirilmesini Müslümanlara nimetini tamamlama şeklinde açıklarken bu ayette şöyle buyurmakta:
Rabbiniz size başka büyük nimetler de sundu ki en önemlisi peygamberin varlığıdır, öyle bir Peygamber ki hem insanların öğretmeniydi ve onlara ilahi ahkâmı öğretiyordu, hem de yüreği insanların ıslahı uğruna yanan bir eğiticiydi.
İnsanların ruhunun tezkiyesi için zemin oluşturan ilahi ayetlerin tilaveti ve ardından ahkâm ve hikmet ve doğru görüşü öğretmek, ilahi peygamberlerin insanların hidayeti için yaptıkları en önemli görevlerdir. Peygamberler sadece halkın ahlaki ve inanç rehberleri değil, aynı zamanda toplumun ilmi ve fikri düşüncelerini gelişmesini de kaygı ediyordu. Ancak peygamberler ancak Allah'a iman ve inanç sayesinde olan ilimleri yaygınlaştırıyor ve Allah'a karşı olanlarla karşı çıkıyordu.
Şimdi, Bakara suresinin 152. ayetini dinliyoruz
فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
Yani:
Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!
Eğer yüce Allah bizlere bunca büyük bir nimet sunduysa o zaman akıl ve fıtrat hem veli nimetimize teveccüh etmemizi ve neyimiz varsa O'ndan olduğuna inanmamızı, hem de O'nun sunduğu nimetleri rızasını kazanacak yolda kullanmamızı hükmeder.
Eğer insan Allah'ı unutursa, tüm iyiliklerin kaynağını da unutmuş olur ve doğal olarak yüce Allah da böyle bir kimseyi unutur ve kendi haline bırakır. Allah'ı anmak demek sadece dille ifade etmek değildir. Gerçek anmak, insan bir günahla karşılaşınca o günahtan yüce Allah rızası için uzaklaşmasıdır. Nitekim şükretmekten maksat da dille şükretmek değil, gerçek şükürdür ve insan her nimeti kendi yerinde kullanması ve yaratıldığı amaç uğrunda yararlanması gerekir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Pek fazla yararı olmayan çeşitli dinler arasında ihtilaf konularını gündeme getirmek yerine, hayır amelleri yaymaya ve bu konuda başkalarını geride bırakmaya çalışmalıyız.
2 - Müslümanlar düşmanlara bahane oluşturacak her türlü amelden uzak durmalı ve düşmanların üstünlüğüne izin vermemelidir.
3 - Kıble yönü değişmesi hem Müslümanların iç vahdetine sebep oldu hem de başkalarının sultacılığına karşı koymakta işe yaradı.
4 - Peygamberler insanları eğiten ve onların fikri ve cismi huzuru için çalışan birer iyi öğretmen gibidir.
Nura giden yol ( 43 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Şimdi Bakara suresinin 148. ayeti
وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا فَاسْتَبِقُواْ الْخَيْرَاتِ أَيْنَ مَا تَكُونُواْ يَأْتِ بِكُمُ اللّهُ جَمِيعًا إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Yani:
Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. (Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
Daha önceki bölümlerde anlatıldığı üzere kıblenin yönü önemli değildir, çünkü tarih boyunca çeşitli kavimlerin farklı kıbleleri olmuştur.
Önemli olan esas şey, Allah'ın emirlerine karşı teslim olmaktır. O zaman dinin temelini oluşturmayan beyhude konular hakkında tartışmamak gerekir. Yüce Allah katında esas olan şey iyi ameldir ve bu durumda başkalarını geride bırakmak gerekir ve tartışmak yerine amel meydanına adım atmak gerekir.
Yarışmak, eskiden beri insanların ilgi duyduğu alanlardan biridir. İnsanlar bazen spor dallarında yarışma düzenler, bazen de bilimsel konularda. Ancak Kuran-ı Kerim yarışmak için herhangi bir konu belirlemeksizin bireylere ve topluma hayır vesile olmak için yarışın ve bu yarışta başkalarını geride bırakmaya çalışın diyor. Ancak bu yarışmanın Allah için olması açısından ne yaparsanız yapın kıyamet gününü de unutmayın ve o gün için çalışın, çünkü esas mükâfat oradadır.
Şimdi, Bakara suresinin 149 ve 150. ayetlerini dinliyoruz.
وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِنَّهُ لَلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ (*) وَمِنْ حَيْثُ خَرَجْتَ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلاَّ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ إِلاَّ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْهُمْ فَلاَ تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِي وَلأُتِمَّ نِعْمَتِي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Yani:
Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
(Evet Resûlüm ! ) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız.
Bu iki ayet bir kez daha İslam peygamberi ve müslümanları Mekke yönünü kıble edinme konusunda uyarıyor ki bunun da çeşitli sebepleri olabilir.
İlkin birçok müslüman için yahudilerin alay konusu olmaktan korkmaları yüzünden kıblenin değiştiği hükmünü kabul etmek zordu. Bu yüzden bu ayet, yahudilerden değil, esas Allah'tan korkun ve O'nun hükmüne karşı zayıf davranmayın şeklinde buyuruyor.
İkincisi kitap ehli olanlar kendi kitaplarında İslam peygamberinin iki kıbleye doğru namaz kıldığını okumuştu. O zaman eğer bu işaret gerçekleşmeseydi onlar bu peygamberin semavi kitapta belirtilen işaretten yoksun olduğunu ileri sürecekti.
Üçüncüsü, önceki ayetler, bir kentte sakin iken namaz kılmakla ilgiliydi ve bu ayet, yolculuk esnasında namazın Mescid-i Haram'a doğru kılınmasını belirtiyor. Her halükarda İslam ümmetinin bağımsızlığı büyük bir ilahi nimettir ki her türlü şartlar altında korunmalıdır.
Şimdi, Bakara suresinin 151. ayetini dinliyoruz
كَمَا أَرْسَلْنَا فِيكُمْ رَسُولاً مِّنكُمْ يَتْلُو عَلَيْكُمْ آيَاتِنَا وَيُزَكِّيكُمْ وَيُعَلِّمُكُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُعَلِّمُكُم مَّا لَمْ تَكُونُواْ تَعْلَمُونَ
Yani:
Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik. Yüce Allah bir önceki ayette kıble yönünün değiştirilmesini Müslümanlara nimetini tamamlama şeklinde açıklarken bu ayette şöyle buyurmakta:
Rabbiniz size başka büyük nimetler de sundu ki en önemlisi peygamberin varlığıdır, öyle bir Peygamber ki hem insanların öğretmeniydi ve onlara ilahi ahkâmı öğretiyordu, hem de yüreği insanların ıslahı uğruna yanan bir eğiticiydi.
İnsanların ruhunun tezkiyesi için zemin oluşturan ilahi ayetlerin tilaveti ve ardından ahkâm ve hikmet ve doğru görüşü öğretmek, ilahi peygamberlerin insanların hidayeti için yaptıkları en önemli görevlerdir. Peygamberler sadece halkın ahlaki ve inanç rehberleri değil, aynı zamanda toplumun ilmi ve fikri düşüncelerini gelişmesini de kaygı ediyordu. Ancak peygamberler ancak Allah'a iman ve inanç sayesinde olan ilimleri yaygınlaştırıyor ve Allah'a karşı olanlarla karşı çıkıyordu.
Şimdi, Bakara suresinin 152. ayetini dinliyoruz
فَاذْكُرُونِي أَذْكُرْكُمْ وَاشْكُرُواْ لِي وَلاَ تَكْفُرُونِ
Yani:
Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!
Eğer yüce Allah bizlere bunca büyük bir nimet sunduysa o zaman akıl ve fıtrat hem veli nimetimize teveccüh etmemizi ve neyimiz varsa O'ndan olduğuna inanmamızı, hem de O'nun sunduğu nimetleri rızasını kazanacak yolda kullanmamızı hükmeder.
Eğer insan Allah'ı unutursa, tüm iyiliklerin kaynağını da unutmuş olur ve doğal olarak yüce Allah da böyle bir kimseyi unutur ve kendi haline bırakır. Allah'ı anmak demek sadece dille ifade etmek değildir. Gerçek anmak, insan bir günahla karşılaşınca o günahtan yüce Allah rızası için uzaklaşmasıdır. Nitekim şükretmekten maksat da dille şükretmek değil, gerçek şükürdür ve insan her nimeti kendi yerinde kullanması ve yaratıldığı amaç uğrunda yararlanması gerekir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Pek fazla yararı olmayan çeşitli dinler arasında ihtilaf konularını gündeme getirmek yerine, hayır amelleri yaymaya ve bu konuda başkalarını geride bırakmaya çalışmalıyız.
2 - Müslümanlar düşmanlara bahane oluşturacak her türlü amelden uzak durmalı ve düşmanların üstünlüğüne izin vermemelidir.
3 - Kıble yönü değişmesi hem Müslümanların iç vahdetine sebep oldu hem de başkalarının sultacılığına karşı koymakta işe yaradı.
4 - Peygamberler insanları eğiten ve onların fikri ve cismi huzuru için çalışan birer iyi öğretmen gibidir.
Yorum