: Nura Giden Yol
Nura giden yol ( 70 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Şimdi Bakara suresinin 268 ve 269. ayetleri:
الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (*) يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
Yani:
Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vâdeder. Allah herşeyi ihata eden ve herşeyi bilendir.
Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.
Şeytan ve şeytan kılığındaki insanlar türlü yollara baş vurarak insanları başkalarına yardım etmekten men eder ve örneğin sen gelecekte bu paraya ihtiyacın olur veya neden sen çalışırken başkasına vereceksin veya eğer Allah isteseydi o yoksul olmazdı gibi lafları gündeme getirerek bir yandan infakta bulunmak isteyen insanları engeller ve onları mal biriktirmeye teşvik eder, öbür yandan insanları gelecekte yoksul olmakla korkutur. Oysa bizlerin kıyamet gününde ilahi rahmete olan ihtiyacımız bu dünyadakinden çok daha fazladır. Bunun dışında yüce Allah, O'nun yolunda infakta bulunanların geleceğini güvence altına almış ve gerçekte yoksulluğa karşı sigortalamıştır.
Ancak maalesef birçokları bu hikmet dolu sözleri dikkate almadan şeytanın telkinlerinin etkisi altında kalıyor.
Bu tür insanlar ancak mal ve serveti hayır vesilesi olarak görüyor, oysa gerçek hayır, insanların doğru teşhis koyma gücüdür, böylece insanlar ilahi mağfiret vaadi ile şeytanın boş vaatlerine kanmaz.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Yoksulluktan korkarak cimri olmayalım, çünkü bu, şeytanın vesvesesidir ki infakta bulunmamamızı sağlamaya çalışıyor. Bu korkuya karşı ilahi rahmet ve fazileti hatırlayalım.
2 - Sağlıklı akıl işareti, şeytanın vaadlerine karşın ilahi vaatlerini tercih etmektir. Dini açıdan ancak Allah'a itaat eden ve heveslerine yenik düşmeyen insan, akıl sahibidir.
Şimdi, Bakara suresinin 270 ve 271. ayetlerini dinliyoruz.
وَمَا أَنفَقْتُم مِّن نَّفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُم مِّن نَّذْرٍ فَإِنَّ اللّهَ يَعْلَمُهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ (*) إِن تُبْدُواْ الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاء فَهُوَ خَيْرٌ لُّكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Yani:
Yaptığınız her harcamayı ve adadığınız her adağı muhakkak Allah bilir. Zalimler için hiç yardımcı yoktur.
Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.
Bu ayetler şöyle buyurmakta: Belki başkaları senin iyiliklerini görmeyebilir veya teşekkür etmeyebilir, lakin bu amelleri yüce Allah görmekte ve kaydetmektedir. Yoksa sen Allah için infakta bulunmadın mı? O zaman neden karşılığını kullardan istiyorsun? İnsan yaptığı iyi amellerin Allah tarafından görüldüğünü bilmesi bile iyi amellerde bulunmak için en iyi gerekçedir. Nitekim mağdurlara ilgisizlik Kuran-ı
Kerim'de insanları kıyamette her türlü yardımdan mahrum bırakmak ve evliyaların şefaat zeminini yok eden zulümdür.
İnfakın biçimi konusunda da rivayetlere göre şöyle denir: İnsanları farz olan zekâtı aleni, fakat müstehap olan sadakayı gizlice vermesi uygundur. Belki bu yüzdendir ki farz olan ameller genel bir görevdir ve genellikle her türlü riyakârlıktan uzak bir şekilde yapılır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Yüce Allah bizlerin infak ettiklerimizin farkındadır. O zaman en iyi malımızı ve en yüce saiklerle Allah yolunda infak edelim.
2 - İnfak bazen aleni ve bazen de gizli olmalı. Aleni yapılan infak, başkalarını infak etmeye teşvik eder ve gizli infak, bizi riyakarlıktan uzaklaştırırken sadakayı kabul edenin onurunu korur.
3 - İnfak, günahların affedilmesine sebep olur ve bazen tevbe ve dönüş için biraz paradan vazgeçmek gerekir ki Allah da bizi bağışlasın.
Şimdi, Bakara suresinin 272. ayetini dinliyoruz.
لَّيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَـكِنَّ اللّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَلأنفُسِكُمْ وَمَا تُنفِقُونَ إِلاَّ ابْتِغَاء وَجْهِ اللّهِ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ
Yani:
(Ya Muhammed!) Onları doğru yola iletmek sana ait değildir. Lâkin Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah'ın rızasını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa; karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.
Tefsir kitaplarında belirtildiği üzere müslümanlar müşrik yoksullara sadaka verme konusunda kuşkuluydu. Bu konuda İslam peygamberinden sorduklarında işte bu ayet nazil oldu. Ayet şöyle buyurmakta: Dini kabul etmek baskı altında olmamalı, öyle ki yoksullar bir lokma ekmek için müslüman olduğunu ilan etsin ve Müslümanlardan sadaka alsın. İlahi bağış ve nimetler bu dünyada tüm insanları ister kafir ister mümin, kapsadığı gibi müminler de yoksullara yardım ederken mümin olmayanları da gözetlemeleri gerekir ve onlara da Allah'ın kulları olduğu için yardımda bulunmaları gerekir. Böylece yüce Allah'ın mükâfatı da tam olur.
Kuşkusuz gayri Müslimlere infakta bulunmak, ancak küfür ve düşmanların amacına hizmet etmediği takdirde ve sadece onların İslam dininin insan sever ruhu ile tanışmalarına sebep olması durumunda caizdir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Dini benimsemekte zorunluluk yoktur ve hiç kimse, hatta İslam peygamberi hiç kimseyi İslam'ı kabul etmeye zorlayamaz.
2 - İslam dini, insan sever bir dindir ve yoksullara yardım etmeyi hatta gayri müslimler olsa bile tavsiye eder.
3 - Eğer infak etmenin amacı Allah rızası olursa infakta bulunan kimse hem dünyada hem ahirette mükâfatlandırılır.
Nura giden yol ( 70 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Şimdi Bakara suresinin 268 ve 269. ayetleri:
الشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُم بِالْفَحْشَاء وَاللّهُ يَعِدُكُم مَّغْفِرَةً مِّنْهُ وَفَضْلاً وَاللّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ (*) يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
Yani:
Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vâdeder. Allah herşeyi ihata eden ve herşeyi bilendir.
Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.
Şeytan ve şeytan kılığındaki insanlar türlü yollara baş vurarak insanları başkalarına yardım etmekten men eder ve örneğin sen gelecekte bu paraya ihtiyacın olur veya neden sen çalışırken başkasına vereceksin veya eğer Allah isteseydi o yoksul olmazdı gibi lafları gündeme getirerek bir yandan infakta bulunmak isteyen insanları engeller ve onları mal biriktirmeye teşvik eder, öbür yandan insanları gelecekte yoksul olmakla korkutur. Oysa bizlerin kıyamet gününde ilahi rahmete olan ihtiyacımız bu dünyadakinden çok daha fazladır. Bunun dışında yüce Allah, O'nun yolunda infakta bulunanların geleceğini güvence altına almış ve gerçekte yoksulluğa karşı sigortalamıştır.
Ancak maalesef birçokları bu hikmet dolu sözleri dikkate almadan şeytanın telkinlerinin etkisi altında kalıyor.
Bu tür insanlar ancak mal ve serveti hayır vesilesi olarak görüyor, oysa gerçek hayır, insanların doğru teşhis koyma gücüdür, böylece insanlar ilahi mağfiret vaadi ile şeytanın boş vaatlerine kanmaz.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Yoksulluktan korkarak cimri olmayalım, çünkü bu, şeytanın vesvesesidir ki infakta bulunmamamızı sağlamaya çalışıyor. Bu korkuya karşı ilahi rahmet ve fazileti hatırlayalım.
2 - Sağlıklı akıl işareti, şeytanın vaadlerine karşın ilahi vaatlerini tercih etmektir. Dini açıdan ancak Allah'a itaat eden ve heveslerine yenik düşmeyen insan, akıl sahibidir.
Şimdi, Bakara suresinin 270 ve 271. ayetlerini dinliyoruz.
وَمَا أَنفَقْتُم مِّن نَّفَقَةٍ أَوْ نَذَرْتُم مِّن نَّذْرٍ فَإِنَّ اللّهَ يَعْلَمُهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ (*) إِن تُبْدُواْ الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِن تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاء فَهُوَ خَيْرٌ لُّكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنكُم مِّن سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Yani:
Yaptığınız her harcamayı ve adadığınız her adağı muhakkak Allah bilir. Zalimler için hiç yardımcı yoktur.
Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.
Bu ayetler şöyle buyurmakta: Belki başkaları senin iyiliklerini görmeyebilir veya teşekkür etmeyebilir, lakin bu amelleri yüce Allah görmekte ve kaydetmektedir. Yoksa sen Allah için infakta bulunmadın mı? O zaman neden karşılığını kullardan istiyorsun? İnsan yaptığı iyi amellerin Allah tarafından görüldüğünü bilmesi bile iyi amellerde bulunmak için en iyi gerekçedir. Nitekim mağdurlara ilgisizlik Kuran-ı
Kerim'de insanları kıyamette her türlü yardımdan mahrum bırakmak ve evliyaların şefaat zeminini yok eden zulümdür.
İnfakın biçimi konusunda da rivayetlere göre şöyle denir: İnsanları farz olan zekâtı aleni, fakat müstehap olan sadakayı gizlice vermesi uygundur. Belki bu yüzdendir ki farz olan ameller genel bir görevdir ve genellikle her türlü riyakârlıktan uzak bir şekilde yapılır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Yüce Allah bizlerin infak ettiklerimizin farkındadır. O zaman en iyi malımızı ve en yüce saiklerle Allah yolunda infak edelim.
2 - İnfak bazen aleni ve bazen de gizli olmalı. Aleni yapılan infak, başkalarını infak etmeye teşvik eder ve gizli infak, bizi riyakarlıktan uzaklaştırırken sadakayı kabul edenin onurunu korur.
3 - İnfak, günahların affedilmesine sebep olur ve bazen tevbe ve dönüş için biraz paradan vazgeçmek gerekir ki Allah da bizi bağışlasın.
Şimdi, Bakara suresinin 272. ayetini dinliyoruz.
لَّيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَـكِنَّ اللّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَلأنفُسِكُمْ وَمَا تُنفِقُونَ إِلاَّ ابْتِغَاء وَجْهِ اللّهِ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ
Yani:
(Ya Muhammed!) Onları doğru yola iletmek sana ait değildir. Lâkin Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah'ın rızasını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa; karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.
Tefsir kitaplarında belirtildiği üzere müslümanlar müşrik yoksullara sadaka verme konusunda kuşkuluydu. Bu konuda İslam peygamberinden sorduklarında işte bu ayet nazil oldu. Ayet şöyle buyurmakta: Dini kabul etmek baskı altında olmamalı, öyle ki yoksullar bir lokma ekmek için müslüman olduğunu ilan etsin ve Müslümanlardan sadaka alsın. İlahi bağış ve nimetler bu dünyada tüm insanları ister kafir ister mümin, kapsadığı gibi müminler de yoksullara yardım ederken mümin olmayanları da gözetlemeleri gerekir ve onlara da Allah'ın kulları olduğu için yardımda bulunmaları gerekir. Böylece yüce Allah'ın mükâfatı da tam olur.
Kuşkusuz gayri Müslimlere infakta bulunmak, ancak küfür ve düşmanların amacına hizmet etmediği takdirde ve sadece onların İslam dininin insan sever ruhu ile tanışmalarına sebep olması durumunda caizdir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Dini benimsemekte zorunluluk yoktur ve hiç kimse, hatta İslam peygamberi hiç kimseyi İslam'ı kabul etmeye zorlayamaz.
2 - İslam dini, insan sever bir dindir ve yoksullara yardım etmeyi hatta gayri müslimler olsa bile tavsiye eder.
3 - Eğer infak etmenin amacı Allah rızası olursa infakta bulunan kimse hem dünyada hem ahirette mükâfatlandırılır.
Yorum