: Nura Giden Yol
Nura giden yol ( 85 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Al-i İmran suresinin 61. ayeti.
فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Yani:
Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim.
Tarihte şöyle okumaktayız: Hicretin 10. yılında İslam peygamberi (sav) İslam'ın tebliği için bir grup müslümanı Yemen'in Necran yöresine gönderir. Bunun ardından Necran Hıristiyanları da bilginlerinden bir heyeti İslam peygamberi ile görüşmek üzere Medine'ye yollar. Bu heyet Hz. İsa'nın doğumu konusunda İslam peygamberi ile tartışır ve hakkı kabul etmek istemez. Ta ki İslam peygamberi yüce Allah'ın emri üzerine mübaheleye hazırlanır ve Hıristiyan bilginlere şöyle der: Sizler kendi eşleriniz, evlatlarınız ve yakınlarınızdan bir grubu getirin, biz de getirelim, ardından bir noktada toplanıp Allah'a dua edelim ve Rabbimizden hangi grup batıl ise onları kendi rahmetinden uzaklaştırmasını ve azabını onlara nazil etmesini dileyelim.
Bu öneriyi duyan Necran Hıristiyanları İslam peygamberinden istişarede bulunmak üzere mühlet ister. Hıristiyanların büyüğü şöyle der: Öneriyi kabul edin, lakin eğer İslam peygamberinin kalabalık bir topluluk yerine sadece az sayıda çok sevdiği yakınları ile mübahele için gelecek olursa bu işten vazgeçin ve bir şekilde uzlaşın.
Belirlenen gün geldi ve Hıristiyanlar, İslam peygamberinin sadece dört kişiyi beraberinde getirdiğini gördüler. Bunlar kızı Fatıma, damadı Ali Bin Ebutalib ve iki torunu Hasan ve Hüseyin'di. Hıristiyanların büyüğü şöyle der: Ben öyle simalar görüyorum ki eğer dua edecek olurlarsa bir dağı yerinden koparır ve eğer bizi lanetleyecek olurlarsa bizden bir kişi bile sağ kalmaz.
Böylece Hıristiyanlar mübaheleden vazgeçerler.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Sorunun cevabını delil ve mantıkla vermek gerekir, lakin inat ve hakla savaşmanın cevabı ilahi lanetten başka bir şey olamaz. Bu yüzden mazeret peşinde olanlar ilahi cezayı beklemelidirler.
2 - Eğer Allah'ın dinine inanıyorsak, sağlam durmalıyız, çünkü düşmanlar batıl oldukları için geri adım atacaktır.
3 - Ehli Beyt fertlerinin duası de İslam peygamberi gibi kabul edilir. İslam peygamberi bu ameli ile Hasan ve Hüseyin'i kendi evlatları ve Ali
Bin Ebutalib'i de kendi nefsi şeklinde tanıtmıştır.
4 - Gaybdan yardım istemek, normal yeteneklerin kullanılmasından sonra gelir. İslam peygamberi ilkin tebliğ etti, ardından mübaheleyi gündeme getirdi.
Şimdi, Al-i İmran suresinin 62 ve 63. ayetlerini dinliyoruz.
إِنَّ هَـذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ وَمَا مِنْ إِلَـهٍ إِلاَّ اللّهُ وَإِنَّ اللّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (*) فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ
Yani:
Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.
Mübahele olayının ardından yüce Allah, resulüne şöyle buyurmakta:
Mesih hakkında sana nazil ettiklerimiz onun gerçek yaşamıydı ve Allah'tan başka hiç kimse buna tam olarak vakıf değildir ve Mesih'in Allah'ın oğlu olduğu sözü bir yalandan ibarettir. Çünkü yaratan birdir ve O'ndan başka mabut yoktur. O zaman hakkı kabul etmekten kaçınanlar şunu bilmelidir ki Allah onların işinden haberdardır ve cezalarını verecektir.
Genelde insanlar arasında yaygın olan öyküler için iki durum söz konusudur. Bu öyküler ya efsane ve romandır ve gerçeği yansıtmaz ve sadece bir yazarın hayal ürünüdür, ya da geçmişlerimizin tarihine göre yazılmış, lakin hem doğru hem yalan yönleri vardır ve içine bazen hurafe veya abartma karışmıştır. Ancak Kuran-ı Kerim öyküleri evvela gerçektir, hayat ürünü değil ve ikincisi de haktır ve hiç bir eksiği olmaksızın sadece hakikatleri beyan etmek içindir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Kuran-ı Kerim olmasaydı, Hz. İsa ve birçok geçmiş Peygamber ve kavmin gerçek yüzü aydınlanmayacaktı.
2 - Hakka karşı çıkmak veya inat etmek, insanı ve toplumu fesada sürükleyen fesadın örneğidir.
3 - Eğer tüm amellerimizin Allah tarafından gözetildiğini dikkate alacak olursak, yaptıklarımıza dikkat ederiz.
Şimdi, Al-i İmran suresinin 64. ayetini dinliyoruz.
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْاْ إِلَى كَلَمَةٍ سَوَاء بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللّهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُولُواْ اشْهَدُواْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
Yani:
(Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz Müslümanlarız! deyiniz.
Kuran-ı Kerim geçen ayetler Hıristiyanları ilkin delil ve mantığa göre İslam'ı benimsemeye davet etti, ancak kabul etmeyince onları mübaheleye çağırdı, fakat hristiyanlar mübaheleden kaçtı. Bu ayette yüce Allah, resulüne şöyle buyurmakta:
Onlara de ki eğer İslam'ı kabul etmek istemiyorlarsa hiç olmazsa ortak inanç ve düşünceler üzerinde birlik olalım ve küfür ve şirke karşı birleşelim, gerçi siz teslis ve üçlü Rablere inanıyorsunuz ve bu inancınızın tevhit inancı ile bir çelişki içinde olmadığını düşünüyorsunuz ve bu yüzden tesliste vahdete inanıyorsunuz, o zaman gelen tevhid üzerine ortak bir ilke olarak vahdet kuralım ve bunu, sonucu şirk olan yanlış tefsirlerden arındıralım.
Bazı Hıristiyan alimler Allah'ın helal veya haram saydığı şeyleri kendilerince değiştiriyordu. Oysa bu iş ancak Allah'a mahsustur. Bu yüzden Kuran-ı Kerim şöyle buyurmakta: Bu tür kimseleri izlemeyin, onlar kendilerini kanun vazetmede Allah'ın ortağı sanıyorlar.
Ayetin sonunda Müslümanlara şöyle buyurmakta: Eğer sizler kitap ehli olanları vahdete çağırır, lakin onlar kabul etmezlerse, izlediğiniz yolda sarsılmayın ve kesin bir tavırla biz sadece Allah'a teslim oluruz ve sizin sırt çevirmeniz bizi asla etkilemez.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Kuran-ı Kerim bizleri müşriklere karşı kitap ehli olanlarla vahdete davet ediyor. O zaman müslümanlar arasında her türlü tefrika ve
ihtilafa sebep olacak her iş Kuran-ı Kerim ve İslam'a aykırıdır.
2 - Tüm insanlar kardeştir ve hiç kimsenin Allah'ın izni olmadıkça başkalarına hükmedemez.
3 - Müslümanlar ehli kitap olanları İslam'a davet etmekte öncü olmalı ve eğer bu yolda tüm amaçlarına ulaşmazlarsa bazı amaçlara ulaşmak için çabalarından vazgeçmemelidir.
Nura giden yol ( 85 )
Bismillahirrahmânirrahîm
Al-i İmran suresinin 61. ayeti.
فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ
Yani:
Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim.
Tarihte şöyle okumaktayız: Hicretin 10. yılında İslam peygamberi (sav) İslam'ın tebliği için bir grup müslümanı Yemen'in Necran yöresine gönderir. Bunun ardından Necran Hıristiyanları da bilginlerinden bir heyeti İslam peygamberi ile görüşmek üzere Medine'ye yollar. Bu heyet Hz. İsa'nın doğumu konusunda İslam peygamberi ile tartışır ve hakkı kabul etmek istemez. Ta ki İslam peygamberi yüce Allah'ın emri üzerine mübaheleye hazırlanır ve Hıristiyan bilginlere şöyle der: Sizler kendi eşleriniz, evlatlarınız ve yakınlarınızdan bir grubu getirin, biz de getirelim, ardından bir noktada toplanıp Allah'a dua edelim ve Rabbimizden hangi grup batıl ise onları kendi rahmetinden uzaklaştırmasını ve azabını onlara nazil etmesini dileyelim.
Bu öneriyi duyan Necran Hıristiyanları İslam peygamberinden istişarede bulunmak üzere mühlet ister. Hıristiyanların büyüğü şöyle der: Öneriyi kabul edin, lakin eğer İslam peygamberinin kalabalık bir topluluk yerine sadece az sayıda çok sevdiği yakınları ile mübahele için gelecek olursa bu işten vazgeçin ve bir şekilde uzlaşın.
Belirlenen gün geldi ve Hıristiyanlar, İslam peygamberinin sadece dört kişiyi beraberinde getirdiğini gördüler. Bunlar kızı Fatıma, damadı Ali Bin Ebutalib ve iki torunu Hasan ve Hüseyin'di. Hıristiyanların büyüğü şöyle der: Ben öyle simalar görüyorum ki eğer dua edecek olurlarsa bir dağı yerinden koparır ve eğer bizi lanetleyecek olurlarsa bizden bir kişi bile sağ kalmaz.
Böylece Hıristiyanlar mübaheleden vazgeçerler.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Sorunun cevabını delil ve mantıkla vermek gerekir, lakin inat ve hakla savaşmanın cevabı ilahi lanetten başka bir şey olamaz. Bu yüzden mazeret peşinde olanlar ilahi cezayı beklemelidirler.
2 - Eğer Allah'ın dinine inanıyorsak, sağlam durmalıyız, çünkü düşmanlar batıl oldukları için geri adım atacaktır.
3 - Ehli Beyt fertlerinin duası de İslam peygamberi gibi kabul edilir. İslam peygamberi bu ameli ile Hasan ve Hüseyin'i kendi evlatları ve Ali
Bin Ebutalib'i de kendi nefsi şeklinde tanıtmıştır.
4 - Gaybdan yardım istemek, normal yeteneklerin kullanılmasından sonra gelir. İslam peygamberi ilkin tebliğ etti, ardından mübaheleyi gündeme getirdi.
Şimdi, Al-i İmran suresinin 62 ve 63. ayetlerini dinliyoruz.
إِنَّ هَـذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ وَمَا مِنْ إِلَـهٍ إِلاَّ اللّهُ وَإِنَّ اللّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (*) فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ
Yani:
Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.
Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.
Mübahele olayının ardından yüce Allah, resulüne şöyle buyurmakta:
Mesih hakkında sana nazil ettiklerimiz onun gerçek yaşamıydı ve Allah'tan başka hiç kimse buna tam olarak vakıf değildir ve Mesih'in Allah'ın oğlu olduğu sözü bir yalandan ibarettir. Çünkü yaratan birdir ve O'ndan başka mabut yoktur. O zaman hakkı kabul etmekten kaçınanlar şunu bilmelidir ki Allah onların işinden haberdardır ve cezalarını verecektir.
Genelde insanlar arasında yaygın olan öyküler için iki durum söz konusudur. Bu öyküler ya efsane ve romandır ve gerçeği yansıtmaz ve sadece bir yazarın hayal ürünüdür, ya da geçmişlerimizin tarihine göre yazılmış, lakin hem doğru hem yalan yönleri vardır ve içine bazen hurafe veya abartma karışmıştır. Ancak Kuran-ı Kerim öyküleri evvela gerçektir, hayat ürünü değil ve ikincisi de haktır ve hiç bir eksiği olmaksızın sadece hakikatleri beyan etmek içindir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Kuran-ı Kerim olmasaydı, Hz. İsa ve birçok geçmiş Peygamber ve kavmin gerçek yüzü aydınlanmayacaktı.
2 - Hakka karşı çıkmak veya inat etmek, insanı ve toplumu fesada sürükleyen fesadın örneğidir.
3 - Eğer tüm amellerimizin Allah tarafından gözetildiğini dikkate alacak olursak, yaptıklarımıza dikkat ederiz.
Şimdi, Al-i İmran suresinin 64. ayetini dinliyoruz.
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْاْ إِلَى كَلَمَةٍ سَوَاء بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلاَّ نَعْبُدَ إِلاَّ اللّهَ وَلاَ نُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَلاَ يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُولُواْ اشْهَدُواْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ
Yani:
(Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz Müslümanlarız! deyiniz.
Kuran-ı Kerim geçen ayetler Hıristiyanları ilkin delil ve mantığa göre İslam'ı benimsemeye davet etti, ancak kabul etmeyince onları mübaheleye çağırdı, fakat hristiyanlar mübaheleden kaçtı. Bu ayette yüce Allah, resulüne şöyle buyurmakta:
Onlara de ki eğer İslam'ı kabul etmek istemiyorlarsa hiç olmazsa ortak inanç ve düşünceler üzerinde birlik olalım ve küfür ve şirke karşı birleşelim, gerçi siz teslis ve üçlü Rablere inanıyorsunuz ve bu inancınızın tevhit inancı ile bir çelişki içinde olmadığını düşünüyorsunuz ve bu yüzden tesliste vahdete inanıyorsunuz, o zaman gelen tevhid üzerine ortak bir ilke olarak vahdet kuralım ve bunu, sonucu şirk olan yanlış tefsirlerden arındıralım.
Bazı Hıristiyan alimler Allah'ın helal veya haram saydığı şeyleri kendilerince değiştiriyordu. Oysa bu iş ancak Allah'a mahsustur. Bu yüzden Kuran-ı Kerim şöyle buyurmakta: Bu tür kimseleri izlemeyin, onlar kendilerini kanun vazetmede Allah'ın ortağı sanıyorlar.
Ayetin sonunda Müslümanlara şöyle buyurmakta: Eğer sizler kitap ehli olanları vahdete çağırır, lakin onlar kabul etmezlerse, izlediğiniz yolda sarsılmayın ve kesin bir tavırla biz sadece Allah'a teslim oluruz ve sizin sırt çevirmeniz bizi asla etkilemez.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 - Kuran-ı Kerim bizleri müşriklere karşı kitap ehli olanlarla vahdete davet ediyor. O zaman müslümanlar arasında her türlü tefrika ve
ihtilafa sebep olacak her iş Kuran-ı Kerim ve İslam'a aykırıdır.
2 - Tüm insanlar kardeştir ve hiç kimsenin Allah'ın izni olmadıkça başkalarına hükmedemez.
3 - Müslümanlar ehli kitap olanları İslam'a davet etmekte öncü olmalı ve eğer bu yolda tüm amaçlarına ulaşmazlarsa bazı amaçlara ulaşmak için çabalarından vazgeçmemelidir.
Yorum