Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

    sünni hadis kitaplarında geçiyordu. Sitede bir arkadaş paylaşmıştı, Ömer halifeliği döneminde yanına gelen Ali a.s. ve Abbas için diyor ki: biliyorum ki siz Ebubekiri gasıp ve fasık biliyorsunuz, beni de aynı şekilde görüyorsunuz...

    bu hadisi şimdi bulamıyorum neredeydi acaba? bilen varsa link ya da kaynak atarsa seviirim..

    #2
    Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

    Bunu hudeyfe abimde söylemişti o yardımcı olsun...

    Yorum


      #3
      Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

      ben ömerin " Ebubekre biat ansızın bir biat idi Allah onun şerrinden korudu" dediğini biliyorum eğer lazımsa bunun için kaynak yazabilirim
      "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
      "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

      Yorum


        #4
        Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

        [quote author=Qom_u_aşk link=topic=18844.msg113817#msg113817 date=1294157942]
        sünni hadis kitaplarında geçiyordu. Sitede bir arkadaş paylaşmıştı, Ömer halifeliği döneminde yanına gelen Ali a.s. ve Abbas için diyor ki: biliyorum ki siz Ebubekiri gasıp ve fasık biliyorsunuz, beni de aynı şekilde görüyorsunuz...

        bu hadisi şimdi bulamıyorum neredeydi acaba? bilen varsa link ya da kaynak atarsa seviirim..[/quote]
        Müslim, "Sahih", Cihad kitabı, hadis 49

        Yorum


          #5
          Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

          dara düştüğümüzde elmeddini çağıralım imdada...

          Yorum


            #6
            Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

            estağfirullah abi

            Yorum


              #7
              Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

              Allah razı olsun Elmeddin kardeş.. bu hadis sitemizde paylaşılmıştı ama kaç defa arattım bulamadım.. sanki buharidendi rivayet ve gasıp kelimesi de geçiyor gibi hatırlıyordum. yoksa buharideki farkı mı böyle ya da ben yanlış mı hatırlıyorum.. neyse bu rivayeti ben buraya taşıyorum ki lazım olduğunda siteden bulabilelim.. ve bunu: ben gördüm başlığına da taşıyalım ki gözümüzün önünde olsun.. tabi kitaptan gördükten sonra bu işi yapacağım inşaAllah..

              49- (...) Bana Abdullah b. Muhammet! b. Esma Ed-Dubaî de riva­yet etti. (Dedi ki) : Bize Cüveyriye, Mâlik'ten, o da Zührî'den naklen rivayet etti ki, Zührî'ye Mâlik b. Evs rivayet etmiş. (Demiş ki) : Ömer b. Hattâb bana haber gönderdi. Ben de ona gün yükseldiği vakit geldim; ve kendisini evinde bir serîr Üzerine oturmuş; banlarının üzerine yapış­mış; deriden dit yastığa dayanmış olduğu halde buldum. Bana:

              — Yâ Mâlik! Mesele şu ki, senin kavminden birkaç hâne sahibi ko­şup geldiler. Ben de kendilerine biraz atıyye ayrılmasını emrettim. Şunu al da aralarında taksim ediver! dedi. Ben:

              — Bunu benden başkasına emretsen iyi edersin! dedim.

              — Al onu yâ Mâlik! dedi. Az sonra Yerfe [15] geldi. Ve:

              — Osman, Abdurrahmân b. Avf, Zübeyr ve Sam için (içeri girme­lerine) iznin var mı yâ Emire'l-mü'minîn? dedi. Ömer:

              — Evet! dedi. O da kendilerine izin vererek içeri girdiler. Sonra tekrar gelerek:

              — Abbâs'la Alî için iznin var mı? dedi. Ömer (yine) :

              — Evet! cevâbın verdi. Onlara da izin verdi. Derken Abbâs:

              — Tâ Emirel-mü'minîn! Benimle şu yalancı, günahkâr, vefasız, hâin arasında hüküm ver! dedi. Cemaat dahi:

              — Evet, yâ Emirel-mü'minîn, aralarında hüküm ver de kendilerini rahata kavuştur! dediler.

              (Mâlik b. Evs: Bana öyle geliyor ki, onlar bu cemaati bunun için önceden göndermişler; demiş.) Bunun üzerine Ömer:

              — İkiniz» durun! Size Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! ResûIüNah (SalJaîhhü Aleyhi ve Sellem) 'in:

              «Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.»buyurduğunu biliyorsunuz? dedi. Cemâat:

              — Evet! cevâbını verdiler. Sonra Abbâs'la Âlî'ye dönerek:

              — Sizin ikinize (de) Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Resûlüllah (Sallahü Aleyhi ve sellem'in:

              «Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.» buyurduğunu biliyor musunuz? diye sordu.

              — Evet! dediler. Bunun üzerine Ömer şunları söyledi:

              — «Hakîkaten Allah (Azze've Ceiî) , Resulü (Sallahü Alâyhi ve Sellem)'e öyle bir hâssa bahsetmiştir ki, bunu ondan başka hiç bir kim­seye tahsis etmemişti. Teâlâ Hazretleri: Allah, Resulüne beldeler halkın­dan ne ganimet verdi ise bu sadece Allah ve Resulüne aittir! buyurdu. (Râvi: Bundan önceki âyeti okudu mu, okumadı mı bilmiyorum! diyor.) Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)\se Benî Nadîr'in mallarını sizin ara­nızda taksîm etti. Vallahi kendini size tercîh etmedi. Sizi bırakıp da on-lan kendisi almadı. Ta ki şu mal kaldı! Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem bundan senelik nafaka alır; bilâhare kalanı Beytü'1-maPe yardım olarak koyardı.» Sonra şöyle dedi:

              «Sîze Allah aşkına soruvorum! O Allah m ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Bunu biliyor musunuz?» Cemâat:

              — Evet! dediler. Sonra Abbasla Alî'ye de cemaata sorduğu gibi: «Bunu biliyor musunuz?» diye sordu.

              — Evet! dediler. Ömer (sözüne devamla) şunları söyledi:

              — Resûlüllah (SaUallahü A Jeyhi ve SeVem) vefat edince Ebû Bekir: Ben HesClullahfSaUallahü Aleyhi ve Sellem) 'in velî-i ahdiyim, dedi. Siz geldiniz! Sen kardeşin oğlundan mirasını istiyordun; o da karısının mirasını baba­sından istiyordu. Ebû Bekir şöyle dedi: Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) t

              «Bize mirasçı olunmaz :*Bıraktıçi>m'z sadakadır.» buyurdu. Siz ikiniz onu da yalancı, günahkâr, vefasız, hâin saydınız! Halbuki Allah onun doğrucu, iyi, aklı başında, hakka tâbi' bir zât olduğunu biliyor!

              Sonra Ebû Bekir vefat etti. Ben de Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) ile Ebû Bekr'in velî-i ahidleri oldum. Siz beni de yalana, günah­kâr, vefasız, hâin gördünüz! Halbuki Allah benim doğrucu, iyi, aklı ba­şında, hakka tâbi* bir kimse olduğumu biliyor. Ben de bu (hükümet) isi (ni) üzerime aldım. Sonra bana sen ve şu geldiniz. İkiniz birliksiniz; matbunms bir! Onu bize ver, dediniz. Ben de derim ki: Dilerseniz onu size, vereyim! Şu şartla ki: Onu Resûlüllah (Salkîlahü Aleyhi ve Scllem) ne yapardı İse siz de Öyle yapacağınıza Allah'a söz verin! Onu bu şartla alırsınız! Öyle mi?

              — Evet! dediler. (Ömer devamla) şunu söyledi:

              — Sonra bana, aranızda hüküm vereyim diye geldiniz! Hayır, val­lahi! Sİzin aranızda bundan başka bir şeyle kıyamet kopuncaya kadar hüküm veremem! Eğer ondan âciz kalırsanız bana iade ediverin!

              Yorum


                #8
                Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

                HUVE'L AZİZ

                SELAM OLSUN ALAH'IN HABİBİNE VE TEMİZ PAK KILDIĞI EHL-İ BEYTE

                KİTÂBÛ'L-HUMUS
                (Ganimetin Beşte Biri Kitabı)

                [ 3 ] حدثنا إسحاق بن محمد الفروي حدثنا مالك بن أنس عن بن شهاب عن مالك بن أوس بن الحدثان وكان محمد بن جبير ذكر لي ذكرا من حديثه ذلك فانطلقت حتى أدخل على مالك بن أوس فسألته عن ذلك الحديث فقال مالك بينا أنا جالس في أهلي حين متع النهار إذا رسول عمر بن الخطاب يأتيني فقال أجب أمير المؤمنين فانطلقت معه حتى أدخل على عمر فإذا هو جالس على رمال سرير ليس بينه وبينه فراش متكئ على وسادة من آدم فسلمت عليه ثم جلست فقال يا مال إنه قدم علينا من قومك أهل أبيات وقد أمرت فيهم برضخ فأقبضه فاقسمه بينهم فقلت يا أمير المؤمنين لو أمرت به غيري قال أقبضه أيها المرء فبينا أنا جالس عنده أتاه حاجبه يرفأ فقال هل لك في عثمان وعبد الرحمن بن عوف والزبير وسعد بن أبي وقاص يستأذنون قال نعم فأذن لهم فدخلوا فسلموا وجلسوا ثم جلس يرفأ يسيرا ثم قال هل لك في علي وعباس قال نعم فأذن لهما فدخلا فسلما فجلسا فقال عباس يا أمير المؤمنين اقض بيني وبين هذا وهما يختصمان فيما أفاء الله على رسوله صلى الله عليه وسلم من بني النضير فقال الرهط عثمان وأصحابه يا أمير المؤمنين اقض بينهما وأرح أحدهما من الآخر قال عمر تيدكم أنشدكم بالله الذي بإذنه تقوم السماء والأرض هل تعلمون أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لا نورث ما تركنا صدقة يريد رسول الله صلى الله عليه وسلم نفسه قال الرهط قد قال ذلك فأقبل عمر على علي وعباس فقال أنشدكما الله أتعلمان أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قد قال ذلك قالا قد قال ذلك قال عمر فإني أحدثكم عن هذا الأمر إن الله قد خص رسوله صلى الله عليه وسلم في هذا الفيء بشيء لم يعطه أحدا غيره ثم قرأ { وما أفاء الله على رسوله منهم } إلى قوله { قدير } فكانت هذه خالصة لرسول الله صلى الله عليه وسلم والله ما احتازها دونكم ولا استأثر بها عليكم قد أعطاكموها وبثها فيكم حتى بقي منها هذا المال فكان رسول الله صلى الله عليه وسلم ينفق على أهله نفقة سنتهم من هذا المال ثم يأخذ ما بقي فيجعله مجعل مال الله فعمل رسول الله صلى الله عليه وسلم بذلك حياته أنشدكم بالله هل تعلمون ذلك قالوا نعم ثم قال لعلي وعباس أنشدكما بالله هل تعلمان ذلك قال عمر ثم توفى الله نبيه صلى الله عليه وسلم فقال أبو بكر أنا ولي رسول الله صلى الله عليه وسلم فقبضها أبو بكر فعمل فيها بما عمل رسول الله صلى الله عليه وسلم والله يعلم إنه فيها لصادق بار راشد تابع للحق ثم توفى الله أبا بكر فكنت أنا ولي أبي بكر فقبضتها سنتين من إمارتي أعمل فيها بما عمل رسول الله صلى الله عليه وسلم وما عمل فيها أبو بكر والله يعلم إني فيها لصادق بار راشد تابع للحق ثم جئتماني تكلماني وكلمتكما واحدة وأمركما واحد جئتني يا عباس تسألني نصيبك من بن أخيك وجاءني هذا يريد عليا يريد نصيب امرأته من أبيها فقلت لكما إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لا نورث ما تركنا صدقة فلما بدا لي أن أدفعه إليكما قلت إن شئتما دفعتها إليكما على أن عليكما عهد الله وميثاقه لتعملان فيها بما عمل فيها رسول الله صلى الله عليه وسلم وبما عمل فيها أبو بكر وبما عملت فيها منذ وليتها فقلتما ادفعها إلينا فبذلك دفعتها إليكما فأنشدكم بالله هل دفعتها إليهما بذلك قال الرهط نعم ثم أقبل على علي وعباس فقال أنشدكما بالله هل دفعتها إليكما بذلك قالا نعم قال فتلتمسان مني قضاء غير ذلك فوالله الذي بإذنه تقوم السماء والأرض لا أقضي فيها قضاء غير ذلك فإن عجزتما عنها فادفعاها إلي فإني أكفيكماها

                Ganimetten Beşte Bir Ayırmanın Farz Oluşu Babı
                HADİS NO 3- (ez-Zuhrî şöyle dedi Muhammed İbni Cubeyr İbni Mutun, şu gelecek olan hâdisinden bana bir kısım zikredip şöyle dedi: Ben Malik İbni Evs'in yanma girinceye kadar gittim ve kendisinden bu hâdisi sordum. Malik şöyle dedi: Güneş yükseldiği zaman ben ai¬lem içinde oturduğum sırada gördüm ki, Ömer İbnu'l-Hattab’ın el¬çisi bana geliyor. Gelince:
                — Müminlerin Emîri'nin davetine icabet et, dedi.
                Akabinde elçinin beraberinde ta Ömer'in huzuruna girinceye ka¬dar yürüdüm. Ömer'i hurma dallan veya yapraklarından yapılmış bir divanın şerit örgüleri üzerinde oturuyor buldum. Kendisiyle divan ara¬sında bir yaygı ve döşek yoktu. Ömer deriden yapılmış bir yastığa dayanmıştı. Kendisine selâm verdikten sonra oturdum. Ömer:
                — Ya Malik, senin kavminden birtakım evler ahalisi bize gelmiş¬lerdir. Ben de onlar hakkında kendilerine az miktar atiyye verilme¬sini emrettim. Sen bu malı teslim al da, onu aralarında taksim et, dedi.
                Ben de:
                — Ey Müminlerin Emîri! Sen bunu benden başka birine emretseydin, dedim,
                O:
                — Bu malı teslim al, ey adam! Dedi.
                Ben onun yanında oturmakta iken yanma kapıcısı Yerfa' geldi de: Osman İbni Affan, Abdurrahman İbni Avf, ez-Zubeyr, Sa'd
                İbni Ebî Vakkas’la görüşme arzun var mı; onlar senin yanına girmek
                İçin izin istiyorlar, dedi.
                Ömer:
                — Evet, dedi ve onlara izin verdi.
                Akabinde onlar içeriye girdiler ve selâm verip oturdular. Sonra Yerfa' da biraz oturdu. Sonra:
                — Ali ve Abbas'la konuşmaya arzun var mı? Dedi.
                Ömer:
                — Evet, dedi ve onlara da izin verdi.
                Akabinde ikisi de içeriye girdiler ve selâm verip oturdular. Aka¬binde Abbas, Ömer'e:
                — Ey Müminlerin Emîri, benimle şu Ali arasında bir hüküm ver, dedi.
                Ali ile Abbas, Allah'ın, Resulü’ne Beni-Nadir’den fey ola¬rak verdiği mallar hususunda çekişiyor ve mücadele ediyorlardı. Abbas'ın bu sözü üzerine oradaki topluluk, yani Osman ve arkadaşları:
                — Ey Müminlerin Emîri, bu ikisi arasında hükmet ve bunların birini diğerinden rahat ettir, dediler.
                Ömer:
                — Yavaş ve sabırlı olun! Gök ve yer izniyle duran Allah hakkı için size sorarım. Rasulullah’ın (S): "Bizler miras olunmayız, biz ne bırakmışsak sadakadır" buyurduğunu biliyor musunuz? Rasulullah "Bizler" sözüyle kendisim kastediyordu değil mi? dedi.
                Topluluk:
                — Rasulullah bunu söylemiştir, dediler.
                Bu cevap ve tasdik üzerine Ömer, Ali ile Abbas'a yöneldi de:
                — Allah hakkı için ikinize soruyorum: Rasûlullah'ın bu sözü söy¬lemiş olduğunu biliyor musunuz? Dedi.
                Onlar:
                — Rasulullah bu sözü söylemiştir, dediler. Ömer:
                — Ben size bu işten tahdîs ediyorum: Muhakkak ki Allah bu fey' malı hakkında başka hiçbir kimseye vermediği bir şeyi kendi Resulü’ne tahsis etmiştir, dedi. Sonra: "Allah'ın (onların malların) Resulü’ne verdiği fey'(e gelince) siz bunun üzerine ne ata, ne deveye binip koşmadınız. Fakat Allah, Resullerini dileyeceği kimselere musallat eder. Allah her şeye kadirdir" ( el-Haşr. 6) ayetini okudu. İşte bu (yani Nadir oğullan, Hayber ve Fedek) Allah'ın Resulü’ne has oldu. Allah'a yeminle söylüyorum ki, Rasulullah bu malları sizleri dışarıda bıra¬karak alıp toplamadı ve onu sırf kendisine tahsis etmedi, muhakkak bu fey' mallarını sizlere vermiş ve onu size dağıtmıştır. Nihayet o feylerden şu mal arta kalmıştır. Rasulullah bu fey' malından kendi ailesi¬nin bir senelik nafakasını ayırıp verirdi. Sonra geri kalanını alır ve onu Allah'ın malı (bir vakıf) kılar (Müslümanların işlerine tahsis eder) idi
                İşte Rasulullah kendi hayatında bu malları böyle kullandı. Al¬lah hakkı için size soruyorum: Siz bunu biliyor musunuz? Dedi. Onlar:
                — Evet, böyle biliyoruz, dediler.
                Sonra Ali ile Abbas'a döndü ve:
                — Sizlere Allah hakkı için soruyorum: Siz de bunu böyle biliyorsunuz? Diye sordu.
                (Ukayl, İbni Şihâb'dan şunu ziyade etti: Onlar da evet dediler.) Ömer şöyle dedi:
                — Sonra Allah, Peygamberi'ni vefat ettirdi. Ebu Bekir: Ben Rasulullah’ın velisiyim, dedi ve Ebu Bekir bu malları teslim aldı ve o mal¬larda Rasûlullah'ın yaptığı gibi tasarruf etti. Allah bilir ki, Ebu Bekir bu hususta doğru sözlüdür, itaatlidir, doğru yoldadır, hakka uyucu-dur. Sonra Allah, Ebu Bekir'i vefat ettirdi. Bu sefer ben Ebu Bekir'in velisi oldum. Ve o malları teslim aldım, emirliğimin iki senesinde o mallarda Rasûlullah'ın ve Ebu Bekir'in yaptığı gibi tasarruf ediyor¬dum. Allah biliyor ki, ben de bu tasarruf hususunda doğru sözlü, itaatli, doğru yolda yürüyen ve hakka uyucu idim. Sonra siz ikiniz bana geldiniz, benimle konuştunuz. Sözünüz bir, işiniz birdir. Ya Abbas, sen bana geldin, kardeşinin oğlu tarafından miras hisseni istiyor¬dun. Ve bana şu da, yani Ali de geldi; o da karısı Fâtime’nin babasının mirasından olan payını istiyordu. Ben de sizlere: Rasulullah "Biz peygamberler topluluğu vâris olunmayız. Biz ne bırakırsak sadakadır (mülkiyeti Beytü'1-mala aittir)" buyurdu dedim. Müteakiben o ma¬lı size aynı şartla (yani mülkiyeti Beytül-mala, tasarrufu da Rasulullah ve Ebu Bekir devrindeki gibi olmak şartıyla) teslim etmek fikri bana zahir olunca. İsterseniz Rasûlullah'ın tasarrufu, Ebu Bekir'in tasarrufu ve mallara veli olduğum zamandan beri benim tasarruf ede-geldiğim gibi tasarruf edeceğinize dair Allah'ın ahdi ve misakı üzeri¬nize olmak şartıyla o mallan size teslim edeyim, dedim. Sizler: Bu şart ile onları bize teslim et, dediniz. Ben de malları size teslim ettim. Şimdi Allah hakkı için (ey topluluk) sizlere soruyorum: Ben bu mal¬lan bu şartla Ali ile Abbas'a teslim ettim mi? dedi.
                Topluluk:
                — Evet, teslim ettin, dediler.
                Sonra Ömer, Ali ile Abbas'a yöneldi ve:
                — Allah adına yeminle size soruyorum: Ben o malları bu şartla izlere teslim ettim mi? dedi.
                Onlar da:
                — Evet, diye cevap verdiler.
                Ömer:
                — Öyleyken, benden bundan başka bir hüküm mü istiyorsunuz? Gök ve yer, izni ve emriyle durmakta olan Allah'a yemin ediyorum ki, ben o mallar hakkında bundan başka bir hüküm vermem. Bu şart¬lar içinde bu malları kullanmaktan ileride acze düşerseniz, onları bana geri veriniz; ben onları sizin yerinize (velayet yolu üzere) tasarruf ederim, dedi
                ( Cilt 6 sayfa 2882-2887 Ötüken Yayınları Sahih-i Buhari)

                Buharide geçen aynı rivayette artık ravinin mi yoksa Buhari'mi metin üzerinde oynamıştır. Müslimde geçen rivayetteki bazı beyanatlar Buhari'nin sahihine aldığı aynı rivayette her nedense yoktur. Burdaki ravinin/Buhari'nin tasarrufu ne derece kabul edilir oda ayrıca konuşulması gereken bir mevzudur.
                EY AZİZAN, BİZ KAR-ZARAR HESABI YAPMAKSIZIN SEVGİ'YE TESLİM OLUR SELAMA ERERİZ. KİM NE DERSE SÖYLESİN, SEVDİM ALİ'Yİ. KAR-ZARAR http://www.nuvezan.com/

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

                  bu konuda yine buhariydeydi sanırım yalancı günahkar vefasız hain kelimeleri yerine "şöyle böyle dedi" diye bi ibare vardı yanlış hatırlamyıorsam.. o kelimeleri kaldırmış "şöyle böyle dedi" diye yazmış...

                  buharinin, bir çok konuda sansüre gittiği ittifakla kabul edilmiştir.

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Bir hadis arıyorum Ömerin Abbas ve Ali a.s.'a konuşması

                    [quote author=Qom u aşk link=topic=18844.msg113835#msg113835 date=1294177232]
                    Allah razı olsun Elmeddin kardeş.. bu hadis sitemizde paylaşılmıştı ama kaç defa arattım bulamadım.. sanki buharidendi rivayet ve gasıp kelimesi de geçiyor gibi hatırlıyordum. yoksa buharideki farkı mı böyle ya da ben yanlış mı hatırlıyorum.. neyse bu rivayeti ben buraya taşıyorum ki lazım olduğunda siteden bulabilelim.. ve bunu: ben gördüm başlığına da taşıyalım ki gözümüzün önünde olsun.. tabi kitaptan gördükten sonra bu işi yapacağım inşaAllah..

                    49- (...) Bana Abdullah b. Muhammet! b. Esma Ed-Dubaî de riva­yet etti. (Dedi ki) : Bize Cüveyriye, Mâlik'ten, o da Zührî'den naklen rivayet etti ki, Zührî'ye Mâlik b. Evs rivayet etmiş. (Demiş ki) : Ömer b. Hattâb bana haber gönderdi. Ben de ona gün yükseldiği vakit geldim; ve kendisini evinde bir serîr Üzerine oturmuş; banlarının üzerine yapış­mış; deriden dit yastığa dayanmış olduğu halde buldum. Bana:

                    — Yâ Mâlik! Mesele şu ki, senin kavminden birkaç hâne sahibi ko­şup geldiler. Ben de kendilerine biraz atıyye ayrılmasını emrettim. Şunu al da aralarında taksim ediver! dedi. Ben:

                    — Bunu benden başkasına emretsen iyi edersin! dedim.

                    — Al onu yâ Mâlik! dedi. Az sonra Yerfe [15] geldi. Ve:

                    — Osman, Abdurrahmân b. Avf, Zübeyr ve Sam için (içeri girme­lerine) iznin var mı yâ Emire'l-mü'minîn? dedi. Ömer:

                    — Evet! dedi. O da kendilerine izin vererek içeri girdiler. Sonra tekrar gelerek:

                    — Abbâs'la Alî için iznin var mı? dedi. Ömer (yine) :

                    — Evet! cevâbın verdi. Onlara da izin verdi. Derken Abbâs:

                    — Tâ Emirel-mü'minîn! Benimle şu yalancı, günahkâr, vefasız, hâin arasında hüküm ver! dedi. Cemaat dahi:

                    — Evet, yâ Emirel-mü'minîn, aralarında hüküm ver de kendilerini rahata kavuştur! dediler.

                    (Mâlik b. Evs: Bana öyle geliyor ki, onlar bu cemaati bunun için önceden göndermişler; demiş.) Bunun üzerine Ömer:

                    — İkiniz» durun! Size Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! ResûIüNah (SalJaîhhü Aleyhi ve Sellem) 'in:

                    «Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.»buyurduğunu biliyorsunuz? dedi. Cemâat:

                    — Evet! cevâbını verdiler. Sonra Abbâs'la Âlî'ye dönerek:

                    — Sizin ikinize (de) Allah aşkına soruyorum! O Allah'ın ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Resûlüllah (Sallahü Aleyhi ve sellem'in:

                    «Bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır.» buyurduğunu biliyor musunuz? diye sordu.

                    — Evet! dediler. Bunun üzerine Ömer şunları söyledi:

                    — «Hakîkaten Allah (Azze've Ceiî) , Resulü (Sallahü Alâyhi ve Sellem)'e öyle bir hâssa bahsetmiştir ki, bunu ondan başka hiç bir kim­seye tahsis etmemişti. Teâlâ Hazretleri: Allah, Resulüne beldeler halkın­dan ne ganimet verdi ise bu sadece Allah ve Resulüne aittir! buyurdu. (Râvi: Bundan önceki âyeti okudu mu, okumadı mı bilmiyorum! diyor.) Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)\se Benî Nadîr'in mallarını sizin ara­nızda taksîm etti. Vallahi kendini size tercîh etmedi. Sizi bırakıp da on-lan kendisi almadı. Ta ki şu mal kaldı! Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem bundan senelik nafaka alır; bilâhare kalanı Beytü'1-maPe yardım olarak koyardı.» Sonra şöyle dedi:

                    «Sîze Allah aşkına soruvorum! O Allah m ki, yerle gök ancak onun izniyle durmaktadır! Bunu biliyor musunuz?» Cemâat:

                    — Evet! dediler. Sonra Abbasla Alî'ye de cemaata sorduğu gibi: «Bunu biliyor musunuz?» diye sordu.

                    — Evet! dediler. Ömer (sözüne devamla) şunları söyledi:

                    — Resûlüllah (SaUallahü A Jeyhi ve SeVem) vefat edince Ebû Bekir: Ben HesClullahfSaUallahü Aleyhi ve Sellem) 'in velî-i ahdiyim, dedi. Siz geldiniz! Sen kardeşin oğlundan mirasını istiyordun; o da karısının mirasını baba­sından istiyordu. Ebû Bekir şöyle dedi: Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) t

                    «Bize mirasçı olunmaz :*Bıraktıçi>m'z sadakadır.» buyurdu. Siz ikiniz onu da yalancı, günahkâr, vefasız, hâin saydınız! Halbuki Allah onun doğrucu, iyi, aklı başında, hakka tâbi' bir zât olduğunu biliyor!

                    Sonra Ebû Bekir vefat etti. Ben de Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) ile Ebû Bekr'in velî-i ahidleri oldum. Siz beni de yalana, günah­kâr, vefasız, hâin gördünüz! Halbuki Allah benim doğrucu, iyi, aklı ba­şında, hakka tâbi* bir kimse olduğumu biliyor. Ben de bu (hükümet) isi (ni) üzerime aldım. Sonra bana sen ve şu geldiniz. İkiniz birliksiniz; matbunms bir! Onu bize ver, dediniz. Ben de derim ki: Dilerseniz onu size, vereyim! Şu şartla ki: Onu Resûlüllah (Salkîlahü Aleyhi ve Scllem) ne yapardı İse siz de Öyle yapacağınıza Allah'a söz verin! Onu bu şartla alırsınız! Öyle mi?

                    — Evet! dediler. (Ömer devamla) şunu söyledi:

                    — Sonra bana, aranızda hüküm vereyim diye geldiniz! Hayır, val­lahi! Sİzin aranızda bundan başka bir şeyle kıyamet kopuncaya kadar hüküm veremem! Eğer ondan âciz kalırsanız bana iade ediverin!


                    [/quote]
                    [center]
                    ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
                    [center]
                    Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
                    Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

                    Yorum

                    YUKARI ÇIK
                    Çalışıyor...
                    X