Rahman ve Rahim Allah'ına dıyla
Hamd alemlerin Rabbi Allah'a Salat u selam O'nun kutlu Habibine ve Ehlibeytine, lanetse onların kıyamete kadar düşmanlarının üzerine olsun..
değerli kardeşlerimiz. bu başlık altında sizlere her hafta Cuma Hutbelerini yayınlamaya çalışacağız. Cuma Hutbelerini, Kevser Alimlerinin cumayı eda ettikleri Camlıkahve mescidinde okunan hutbelerden nakledeceğiz..
ilk olarak geçen haftanın hubesini yayınlıyoruz:
"Ş. Kadir AKARAS hocamız bu haftaki Cuma’da birinci hutbesinde Akıl, hüsnü zan ve sui zan üzerinde konuştular.
Birinci Hutbe
Hamd Alemlerin rabbi olan Allah’a, selat ve selam onun kulu ve elçisi olan Hz. Muhammed’e (s.a.a), onun pak ve temiz Ehlibeyt’ine olsun.
Allah insana en büyük nimet olarak aklı vermiştir. Bundan dolayı da insan sorumluluk sahibi ve o emaneti kabul edecek bir yapıya sahiptir. O zaman ki Allah bütün dağlara o emaneti verdik de onu taşımaktan çekindiler cevabını verdi o zaman ki insan akıl sahibidir. Ve bu sorumluluğunu bu aklıyla yerine getirir. Aklın çeşitli işlevleri vardır. Çeşitli vazifeleri vardır. Onlardan birisi o vazifelerden birisi kendinin dışında olup biten olayları tahlil etmektir. Başkalarını tahlil etmektir. Yani insan bir başka insana baktığı zaman o insanın halini tahlil edebilmek daha basit ifadeyle o insanı tartabilmek için akla ihtiyacı vardır.
Akıl insanları tartarken insanları kategorize eder çeşitli kısımlara ayırır. Akıl insana baktığı zaman önce insanları kendisine uygun olup olmama, noktasında tahlil eder. Benimle bu insanın müşterekleri nedir, ikinci bir şahıs olan insanla müşterekleri var mıdır yok mudur varsa hangi seviyededir ona bakar. Dolayısıyla ilk etapta insana uyumlu olan başkalarını doğal olarak iman noktasında kategorize ede r. Önce demeli ki bu insanlar benim inancımdan mıdır inanmak ve inanmamak noktasında bir ayrım yapar. Bu insan benim inancımdandır ötekiler değil bu insan benim partimdendir öteki değil. Çeşitli sebeplerle insan hayatının bizzat reel gerçekleriyle hareket eder böylece insanları farklı kategorilerde değerlendirir. Bu değerlendirmelerin her biri de sorumluluk getirir. Yani kimi nereye koyduysa ona karşı bir sorumluluğun vardır. Yani insan hemşerileri arasına koyduysa ona karşı başka vatandaşları yerine koyduysa başka sorumluluğu doğar. Eğer benimle aynı inancı taşıyor diye kategorize ettiysen ona karşı başka bir görevin vardır.
Dolayısıyla İslam’da ve Kur’an’da genel manasıyla mü’minin mü’mine karşı görevleri sayılırken bu birinci kategorinin vazifeleri anlatılır. Madem mü’minsin aynı kategoride bunu değerlendiriyorsun o zaman sizin karşılıklı vazifeleriniz vardır. Bu vazifeleri bir çok defa açıklamıştık. Ancak Kur’an’da Hucurat suresi, bir çok zaman bu sureden bahsediyorum ben, bu sure Mü’minlerin birbirleriyle olan sosyal ilişkilerini açıklar. Mü’minler birbirlerine karşı nasıl davranmalı nasıl hareket etmeli bu vazifeyi nasıl ifa etmeli hucurat suresi sanki toplumsal ilişkiler manifestosudur. Sanki bir dizi kurallardır ki öyledir bu kurallar müminlerin birbirlerine vazife ve hukuklarını ele alır. Nicelik ve niteliğini beyan eder.
Kısa bir süredir ama içerisinde insanın toplumsal hayatının çok önemli şekilde dizayn eden emirler ve yasaklar vardır. Onlardan birisi de şu ayettir ki hutbenim başında okudum.
Ey iman edenler birbirinize karşı zihninizde oluşan olumsuz düşüncelerden kaçının. Olumsuz davranışlardan demiyor kötü davranışlardan demiyor çok belli bir konudur bundan herkese nispet taşımak lazım ama zihnimizde oluşan bazı olumsuz düşüncelerden kaçınman lazım. Eğer sen Mü’minsen ve karşıdaki insanı iman kategorisinde değerlendiriyorsan düşünceni bile o insana karşı olumlu şekilde oluşturmak zorundasın. Hatta zihninde ve düşüncende bile o insana karşı olumsuz bir düşünce yerleştirmemek ve beslememek zorundasın. Bunun adına hüsnü zan ve sui zan denir İslami literatürde hadislerde ayetlerde bu ibarelerle geçer. Olumlu düşünce ve olumsuz düşünce. İyi zihniyet ve kötü düşünce. “İçtenibu kesiran minez zann”. Diyor Kafanızda oluşan bir çok düşünceden kaçının. Çünkü bu düşüncelerin bir kısmı günahtır. “İnne badaz zannı ismun”. Günahtır. Halbuki bizim bildiğimiz şey şudur: Günahı hayal etmek günah değildir. Fıkhımızın kuralı budur. Yani bir insan niyet etse günah işlemeye, dese ki ben gidiyorum günah işleyeceğim içki içmeye kumar oynamaya gıybete yalana, sırf bu düşüncesi günah değil. Düşünce bazında kaldığı müddetçe fiiliyate geçirilmediği sürece hatta bakın Allah’ın bize lütfu bir insan evinden çıkar derse ki gidiyorum camiye niyeti bu. Attığı her adım için ona sevap yazılır. Camiye gidip o güzel sevabı işleyinceye namazı kılıncaya kadar. Eğer olur da caminin kapısında engel çıktı ani bir haber geldi gidemedi. O zaman o attığı adımların hepsi onun için sevap yazılır. Çünkü o niyet etmişti ve o sevaba doğru harekete geçmişti. Ama günah konusunda Allah diyor ki ne kadar da yol gitmiş olsa da o günahı işlemedikçe o attığın adımları bile bir fiil saymıyorum. Bu bize bir lutuftur. Her attığın adım sevap olduğu gibi burada da günah olmalıdır. Ama Allahu Teala lütfuyla diyor ki ben onları yazmıyorum ta onları işleyinceye kadar. Günahı işleyince de meleklere diyor 24 saat bekleyin yazmayın bekleyin. Belki tevbe eder. O kadar muhabbetle merhametle davranıyor.
Peki Günahın niyeti günah değilse günaha atılan adımlar günah sayılmıyorsa o günaha atılan adımlar günah sayılmıyorsa o günahı işlemedikçe günah sayılmıyorsa, bazı düşünceler günahtır derken neyi kastediyor Allahu Teala. Burada düşünmenin esasını kastediyor. Burada Allah diyor ki akıllı bir insan, bizim ona verdiğimiz akılla bu aklı kötüye kullanmanın kendisi kötüdür. Ayrıca kötü düşünce makul düşünce değildir. Akla dayanmaz. Akılsızlıktır. Bir insan aklı kötü düşünüyorsan demek sen akıllı değilsin aklını kullanmamışsın
Bakın İmam Ali a.s. bu konuda ne diyor bize bazı günahlar var mesela cimrilik mesela korkaklık mesela hırs dünyaya düşkünlük, inat bunlar diyor her birisi günahtır ama bunun kaynağı sui zandır olumsuz düşüncedir. Çünkü tek olumsuz düşünce oluşturduğun an insanlara yönelik kötü davranışlara ulaşıyorsun hırslı davranmaya başlıyorsun. Senin insanların bana yardım etmesinde sui zannın varsa Allahın sana rızık vereceğine dair kötü düşünce varsa tabi cimri olursun. Cimri insan Allah’a güvenmiyor kendi akrabasına eş dostuna güvenmiyor. Dünyaya düşkün insan düşüncesinde akılsızlık var. Yani Allaha güvenmiyor yani kendisine güvenmiyor yani topluluğuna güvenmiyor.
Korkaklık yine aynı şekilde. Bir insan korkaksa Allah’ın her hareketini yap ben sana yardım ederim sözüne karşı sui zannı vardır. Yani oradaki düşünce bazında diyoruz bu günahtır ama bu düşüncenin insan hayatında nice günahları oluşturduğu ve insanın hayatında nice olumsuzluklar meydana getirdiğini açıkça görebiliyoruz. O kadar ki mutlu insan olumsuz düşünce başkaları hakkında karamsar kötümser onlara güvensizlik duygusu içerisinde hareket eden insan hakkında yine imam Ali a.s. başka hadisinde buyurur ki .
Sui zanla birlikte iman bir arada olmaz. İman varsa sui zan yoktur. Sui zan geldiyse iman ordan gitmiştir.
Ayrıca dedik ki akıl da orada olmaz. Başka günaha düşse Hz. Resulullah s.a.a. buyuruyor ki kaçının kötü düşünceden başkaları hakkında çünkü o düşünceniz en büyük yalandır. O düşünceniz en büyük yalandır. Biz ne diyoruz yalan dilde söylenen bir şeydir. Demek ki peygamberimizin dünyasında yalan zihninde başlıyor. Çünkü bizde senin bu düşüncen karşı tarafın gerçeğiyle uyumlu değil. O uyumlu değilse en büyük yalan orada çıkmış olur.
Başka bir hadiste Peygamber s.a.a. buyurur: Bu hadis çok daha dehşet bir biçimdedir. Mumin kardeşi hakkında olumsuz düşünen kötü düşünen bir insan aslında Allah hakkında olumsuz düşünür. Allah’a karşı kötü bir düşünce içerisine girmiştir. Niye çünkü Allah u telanın burada olumlu emrini bir kenara atmış olur. Ve sui zannın kaynağı yani bir insan hakkında bizler en kötü düşünelim. Bize sordukları zaman varsa bazı insanlar deneyebilirsiniz bunu 5 tane 10 tane en iyi insanı belirleyin, gelin onlara sorun bu adam nasıldır, bu adam iyidir de ama bunun da şu şekli var. Yani herkes hakkında olumsuz düşünce illa ortaya atılır.
Bu istişarenin bir başka boyutudur. İstişareyi karıştırmıyoruz bu işe. Bunun sebebi nedir, sui zannın sebebi insanın kendisinde gördüğü beceriksizliği örtbas etmektir. Eğer bir insan başka biri hakkında kötü düşünüyorsa aslında o insan kendini beceriksiz buluyor başarısız buluyor ve bunu kabullenmek istemiyor başkasının üzerine atıyor bunu.
Yaşanan olumsuzluklardan kendisinin sorumluluğunu kabul etmiyor onlardan başkasını sorumlu tutuyor. Bunun esası budur. Bir ikinci sebebi ise sui zannın başkalarının gıybet dedikodu ve yalanını dinlemektir. Eğer bir insan gıybet dinliyorsa illa birilerinin hakkına olumsuz şeyler duyuyordur. O olumsuz şeylerle bu insanda olumsuz düşünceler meydana geliyor. Bu da ikinci sebeptir. Dolayısıyla hem kendine güvenin olsun sorumluluğunu bile hatanı sevabını bil sui zanna düşme birileri hakkında hem de kötülerle oturup kalkma. Yani sana gıybeti yalanı dinletecek insanlarla kötülerle.
İmam Ali a.s. bir hadisinde buyuyor ki. Kötü ve şerur insanlarla oturup kalkmak iyi insanlar hakkında olumsuz düşünceleri meydana getirir. İyi insanlar hakkında olumsuz düşünceleri meydana getirir. Yani siz kafanızda çok iyi bilin birini, medyadan gazeteden insanların iftirasından dedikodusundan kafanızdaki en büyük bir düşman olarak görebilirsiniz. Nitekim bunu yıllarca yaptılar.
Merhum İmam için. Bizim kendi camiamız kendi Ehl-i Beyt dostları yıllarca neler düşündü. Sebep? Sebep etrafımızdaki dedikoducu insanlar medya karalama kampanyası. . Bizim zihnimizde ne işledi bunlar ve bunları uzun süre yaşadık.…. Camia olarak yaşadık bunları. Sadece İmam konusu değil. Bunun benzeri bir çok konu. Onun için sui zanda yani Kur’an’ı kerimin sui zandan kaçının olumsuz düşünceden müminlere karşı kötü düşünceden kaçının emrini yerine getirebilmek için iki şey yapmamız lazım. O sui zannı yeşerten iki şeyi kurutmamız lazım. Bir kendimize olan öz güveni geliştirmemiz lazım, ben yaparım ben iyi olabilirim başkaları ne olursa olsun. Ben başkaları için düşüncemi bozamam iki kötü insanların etkisinden kurtulmak için günah ortamına ya girmem veya girdiğim zaman o günah ortamında günahı kaldırırım. Günah ortamı insanı her ne kadar orda bir şey yapmasa bile onu duyman senin için yeterlidir. Bir zehirlenmiş bir havada sen ister istemez kendini zehirlemişsin. Eğer başka bir insan havayı zehirlemişse sen de zehirlenmişsin. Her ne kadar o havayı kirletmekte bir sorumluluğun olmasa da sen de zehirlememiş bile olsan sen de onu soluduğun için zehirlenmişsin. Günah da böyledir. Bana ne başkaları günah işliyor diyemezsin bana ne başkaları hava zehirliyor demek gibi bir şey olur. Hayır sen de zehirlenirsin. Onlarla birlikte oturup kalktığında düşüncelerin altüst olur.
Allah u Teala bizleri sui zandan uzak eylesin. Bizlere Mu’minler hakkında her zaman hüsni niyeti hüsnü zannı nasip eylesin.
İkinci Hutbe özet olarak;
Bu günler İmam-ı Zaman’ın (a.f) zuhuruna daha çok ihtiyacımız ve arzumuz vardır. Mazlumlar ahu feryat etmektedirler. Rabbimiz, mazlumların dostu olan Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurunu acil etsin.
Zalim, kanser hastalığı gibidir. Zulüm,hangi topluma girerse girsin inancı ne olursa olsun o toplumun yok eder.
İmam Ali buyurmaktadır ki; Zalim o kimsedir ki büyüklere (toplumun önde gelenleri) isyan etsin ve güçsüzleri de ezsin köle etsin. Buradaki zalimden kasıt; diktatörlüktür. Zalim; Allah’ın sevmediği ve cehennemde ebedi kalacak olan zümredir. Bugün Arabistan kralının zulümlerine ses çıkarmayan bir topluluk meydana gelmiştir. Bunun nedeni ise Müslüman olan bir grubun kendi çıkarlarını ön planda tutmalarıdır. Batının endişesi petrol kuyularının kendi ellerinden çıkmasıdır. Medya niçin Yemen ve Bahreyn’deki sağır ve dilsiz kalmaktadır.
Kim zalime zulmü için yardım ederse kıyamette alnına şu yazar; bu adam Allah’ın rahmetinden uzaktır.
Vesselamu Aleykum ve Rahmetullah"
Hamd alemlerin Rabbi Allah'a Salat u selam O'nun kutlu Habibine ve Ehlibeytine, lanetse onların kıyamete kadar düşmanlarının üzerine olsun..
değerli kardeşlerimiz. bu başlık altında sizlere her hafta Cuma Hutbelerini yayınlamaya çalışacağız. Cuma Hutbelerini, Kevser Alimlerinin cumayı eda ettikleri Camlıkahve mescidinde okunan hutbelerden nakledeceğiz..
ilk olarak geçen haftanın hubesini yayınlıyoruz:
"Ş. Kadir AKARAS hocamız bu haftaki Cuma’da birinci hutbesinde Akıl, hüsnü zan ve sui zan üzerinde konuştular.
Birinci Hutbe
Hamd Alemlerin rabbi olan Allah’a, selat ve selam onun kulu ve elçisi olan Hz. Muhammed’e (s.a.a), onun pak ve temiz Ehlibeyt’ine olsun.
Allah insana en büyük nimet olarak aklı vermiştir. Bundan dolayı da insan sorumluluk sahibi ve o emaneti kabul edecek bir yapıya sahiptir. O zaman ki Allah bütün dağlara o emaneti verdik de onu taşımaktan çekindiler cevabını verdi o zaman ki insan akıl sahibidir. Ve bu sorumluluğunu bu aklıyla yerine getirir. Aklın çeşitli işlevleri vardır. Çeşitli vazifeleri vardır. Onlardan birisi o vazifelerden birisi kendinin dışında olup biten olayları tahlil etmektir. Başkalarını tahlil etmektir. Yani insan bir başka insana baktığı zaman o insanın halini tahlil edebilmek daha basit ifadeyle o insanı tartabilmek için akla ihtiyacı vardır.
Akıl insanları tartarken insanları kategorize eder çeşitli kısımlara ayırır. Akıl insana baktığı zaman önce insanları kendisine uygun olup olmama, noktasında tahlil eder. Benimle bu insanın müşterekleri nedir, ikinci bir şahıs olan insanla müşterekleri var mıdır yok mudur varsa hangi seviyededir ona bakar. Dolayısıyla ilk etapta insana uyumlu olan başkalarını doğal olarak iman noktasında kategorize ede r. Önce demeli ki bu insanlar benim inancımdan mıdır inanmak ve inanmamak noktasında bir ayrım yapar. Bu insan benim inancımdandır ötekiler değil bu insan benim partimdendir öteki değil. Çeşitli sebeplerle insan hayatının bizzat reel gerçekleriyle hareket eder böylece insanları farklı kategorilerde değerlendirir. Bu değerlendirmelerin her biri de sorumluluk getirir. Yani kimi nereye koyduysa ona karşı bir sorumluluğun vardır. Yani insan hemşerileri arasına koyduysa ona karşı başka vatandaşları yerine koyduysa başka sorumluluğu doğar. Eğer benimle aynı inancı taşıyor diye kategorize ettiysen ona karşı başka bir görevin vardır.
Dolayısıyla İslam’da ve Kur’an’da genel manasıyla mü’minin mü’mine karşı görevleri sayılırken bu birinci kategorinin vazifeleri anlatılır. Madem mü’minsin aynı kategoride bunu değerlendiriyorsun o zaman sizin karşılıklı vazifeleriniz vardır. Bu vazifeleri bir çok defa açıklamıştık. Ancak Kur’an’da Hucurat suresi, bir çok zaman bu sureden bahsediyorum ben, bu sure Mü’minlerin birbirleriyle olan sosyal ilişkilerini açıklar. Mü’minler birbirlerine karşı nasıl davranmalı nasıl hareket etmeli bu vazifeyi nasıl ifa etmeli hucurat suresi sanki toplumsal ilişkiler manifestosudur. Sanki bir dizi kurallardır ki öyledir bu kurallar müminlerin birbirlerine vazife ve hukuklarını ele alır. Nicelik ve niteliğini beyan eder.
Kısa bir süredir ama içerisinde insanın toplumsal hayatının çok önemli şekilde dizayn eden emirler ve yasaklar vardır. Onlardan birisi de şu ayettir ki hutbenim başında okudum.
Ey iman edenler birbirinize karşı zihninizde oluşan olumsuz düşüncelerden kaçının. Olumsuz davranışlardan demiyor kötü davranışlardan demiyor çok belli bir konudur bundan herkese nispet taşımak lazım ama zihnimizde oluşan bazı olumsuz düşüncelerden kaçınman lazım. Eğer sen Mü’minsen ve karşıdaki insanı iman kategorisinde değerlendiriyorsan düşünceni bile o insana karşı olumlu şekilde oluşturmak zorundasın. Hatta zihninde ve düşüncende bile o insana karşı olumsuz bir düşünce yerleştirmemek ve beslememek zorundasın. Bunun adına hüsnü zan ve sui zan denir İslami literatürde hadislerde ayetlerde bu ibarelerle geçer. Olumlu düşünce ve olumsuz düşünce. İyi zihniyet ve kötü düşünce. “İçtenibu kesiran minez zann”. Diyor Kafanızda oluşan bir çok düşünceden kaçının. Çünkü bu düşüncelerin bir kısmı günahtır. “İnne badaz zannı ismun”. Günahtır. Halbuki bizim bildiğimiz şey şudur: Günahı hayal etmek günah değildir. Fıkhımızın kuralı budur. Yani bir insan niyet etse günah işlemeye, dese ki ben gidiyorum günah işleyeceğim içki içmeye kumar oynamaya gıybete yalana, sırf bu düşüncesi günah değil. Düşünce bazında kaldığı müddetçe fiiliyate geçirilmediği sürece hatta bakın Allah’ın bize lütfu bir insan evinden çıkar derse ki gidiyorum camiye niyeti bu. Attığı her adım için ona sevap yazılır. Camiye gidip o güzel sevabı işleyinceye namazı kılıncaya kadar. Eğer olur da caminin kapısında engel çıktı ani bir haber geldi gidemedi. O zaman o attığı adımların hepsi onun için sevap yazılır. Çünkü o niyet etmişti ve o sevaba doğru harekete geçmişti. Ama günah konusunda Allah diyor ki ne kadar da yol gitmiş olsa da o günahı işlemedikçe o attığın adımları bile bir fiil saymıyorum. Bu bize bir lutuftur. Her attığın adım sevap olduğu gibi burada da günah olmalıdır. Ama Allahu Teala lütfuyla diyor ki ben onları yazmıyorum ta onları işleyinceye kadar. Günahı işleyince de meleklere diyor 24 saat bekleyin yazmayın bekleyin. Belki tevbe eder. O kadar muhabbetle merhametle davranıyor.
Peki Günahın niyeti günah değilse günaha atılan adımlar günah sayılmıyorsa o günaha atılan adımlar günah sayılmıyorsa o günahı işlemedikçe günah sayılmıyorsa, bazı düşünceler günahtır derken neyi kastediyor Allahu Teala. Burada düşünmenin esasını kastediyor. Burada Allah diyor ki akıllı bir insan, bizim ona verdiğimiz akılla bu aklı kötüye kullanmanın kendisi kötüdür. Ayrıca kötü düşünce makul düşünce değildir. Akla dayanmaz. Akılsızlıktır. Bir insan aklı kötü düşünüyorsan demek sen akıllı değilsin aklını kullanmamışsın
Bakın İmam Ali a.s. bu konuda ne diyor bize bazı günahlar var mesela cimrilik mesela korkaklık mesela hırs dünyaya düşkünlük, inat bunlar diyor her birisi günahtır ama bunun kaynağı sui zandır olumsuz düşüncedir. Çünkü tek olumsuz düşünce oluşturduğun an insanlara yönelik kötü davranışlara ulaşıyorsun hırslı davranmaya başlıyorsun. Senin insanların bana yardım etmesinde sui zannın varsa Allahın sana rızık vereceğine dair kötü düşünce varsa tabi cimri olursun. Cimri insan Allah’a güvenmiyor kendi akrabasına eş dostuna güvenmiyor. Dünyaya düşkün insan düşüncesinde akılsızlık var. Yani Allaha güvenmiyor yani kendisine güvenmiyor yani topluluğuna güvenmiyor.
Korkaklık yine aynı şekilde. Bir insan korkaksa Allah’ın her hareketini yap ben sana yardım ederim sözüne karşı sui zannı vardır. Yani oradaki düşünce bazında diyoruz bu günahtır ama bu düşüncenin insan hayatında nice günahları oluşturduğu ve insanın hayatında nice olumsuzluklar meydana getirdiğini açıkça görebiliyoruz. O kadar ki mutlu insan olumsuz düşünce başkaları hakkında karamsar kötümser onlara güvensizlik duygusu içerisinde hareket eden insan hakkında yine imam Ali a.s. başka hadisinde buyurur ki .
Sui zanla birlikte iman bir arada olmaz. İman varsa sui zan yoktur. Sui zan geldiyse iman ordan gitmiştir.
Ayrıca dedik ki akıl da orada olmaz. Başka günaha düşse Hz. Resulullah s.a.a. buyuruyor ki kaçının kötü düşünceden başkaları hakkında çünkü o düşünceniz en büyük yalandır. O düşünceniz en büyük yalandır. Biz ne diyoruz yalan dilde söylenen bir şeydir. Demek ki peygamberimizin dünyasında yalan zihninde başlıyor. Çünkü bizde senin bu düşüncen karşı tarafın gerçeğiyle uyumlu değil. O uyumlu değilse en büyük yalan orada çıkmış olur.
Başka bir hadiste Peygamber s.a.a. buyurur: Bu hadis çok daha dehşet bir biçimdedir. Mumin kardeşi hakkında olumsuz düşünen kötü düşünen bir insan aslında Allah hakkında olumsuz düşünür. Allah’a karşı kötü bir düşünce içerisine girmiştir. Niye çünkü Allah u telanın burada olumlu emrini bir kenara atmış olur. Ve sui zannın kaynağı yani bir insan hakkında bizler en kötü düşünelim. Bize sordukları zaman varsa bazı insanlar deneyebilirsiniz bunu 5 tane 10 tane en iyi insanı belirleyin, gelin onlara sorun bu adam nasıldır, bu adam iyidir de ama bunun da şu şekli var. Yani herkes hakkında olumsuz düşünce illa ortaya atılır.
Bu istişarenin bir başka boyutudur. İstişareyi karıştırmıyoruz bu işe. Bunun sebebi nedir, sui zannın sebebi insanın kendisinde gördüğü beceriksizliği örtbas etmektir. Eğer bir insan başka biri hakkında kötü düşünüyorsa aslında o insan kendini beceriksiz buluyor başarısız buluyor ve bunu kabullenmek istemiyor başkasının üzerine atıyor bunu.
Yaşanan olumsuzluklardan kendisinin sorumluluğunu kabul etmiyor onlardan başkasını sorumlu tutuyor. Bunun esası budur. Bir ikinci sebebi ise sui zannın başkalarının gıybet dedikodu ve yalanını dinlemektir. Eğer bir insan gıybet dinliyorsa illa birilerinin hakkına olumsuz şeyler duyuyordur. O olumsuz şeylerle bu insanda olumsuz düşünceler meydana geliyor. Bu da ikinci sebeptir. Dolayısıyla hem kendine güvenin olsun sorumluluğunu bile hatanı sevabını bil sui zanna düşme birileri hakkında hem de kötülerle oturup kalkma. Yani sana gıybeti yalanı dinletecek insanlarla kötülerle.
İmam Ali a.s. bir hadisinde buyuyor ki. Kötü ve şerur insanlarla oturup kalkmak iyi insanlar hakkında olumsuz düşünceleri meydana getirir. İyi insanlar hakkında olumsuz düşünceleri meydana getirir. Yani siz kafanızda çok iyi bilin birini, medyadan gazeteden insanların iftirasından dedikodusundan kafanızdaki en büyük bir düşman olarak görebilirsiniz. Nitekim bunu yıllarca yaptılar.
Merhum İmam için. Bizim kendi camiamız kendi Ehl-i Beyt dostları yıllarca neler düşündü. Sebep? Sebep etrafımızdaki dedikoducu insanlar medya karalama kampanyası. . Bizim zihnimizde ne işledi bunlar ve bunları uzun süre yaşadık.…. Camia olarak yaşadık bunları. Sadece İmam konusu değil. Bunun benzeri bir çok konu. Onun için sui zanda yani Kur’an’ı kerimin sui zandan kaçının olumsuz düşünceden müminlere karşı kötü düşünceden kaçının emrini yerine getirebilmek için iki şey yapmamız lazım. O sui zannı yeşerten iki şeyi kurutmamız lazım. Bir kendimize olan öz güveni geliştirmemiz lazım, ben yaparım ben iyi olabilirim başkaları ne olursa olsun. Ben başkaları için düşüncemi bozamam iki kötü insanların etkisinden kurtulmak için günah ortamına ya girmem veya girdiğim zaman o günah ortamında günahı kaldırırım. Günah ortamı insanı her ne kadar orda bir şey yapmasa bile onu duyman senin için yeterlidir. Bir zehirlenmiş bir havada sen ister istemez kendini zehirlemişsin. Eğer başka bir insan havayı zehirlemişse sen de zehirlenmişsin. Her ne kadar o havayı kirletmekte bir sorumluluğun olmasa da sen de zehirlememiş bile olsan sen de onu soluduğun için zehirlenmişsin. Günah da böyledir. Bana ne başkaları günah işliyor diyemezsin bana ne başkaları hava zehirliyor demek gibi bir şey olur. Hayır sen de zehirlenirsin. Onlarla birlikte oturup kalktığında düşüncelerin altüst olur.
Allah u Teala bizleri sui zandan uzak eylesin. Bizlere Mu’minler hakkında her zaman hüsni niyeti hüsnü zannı nasip eylesin.
İkinci Hutbe özet olarak;
Bu günler İmam-ı Zaman’ın (a.f) zuhuruna daha çok ihtiyacımız ve arzumuz vardır. Mazlumlar ahu feryat etmektedirler. Rabbimiz, mazlumların dostu olan Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurunu acil etsin.
Zalim, kanser hastalığı gibidir. Zulüm,hangi topluma girerse girsin inancı ne olursa olsun o toplumun yok eder.
İmam Ali buyurmaktadır ki; Zalim o kimsedir ki büyüklere (toplumun önde gelenleri) isyan etsin ve güçsüzleri de ezsin köle etsin. Buradaki zalimden kasıt; diktatörlüktür. Zalim; Allah’ın sevmediği ve cehennemde ebedi kalacak olan zümredir. Bugün Arabistan kralının zulümlerine ses çıkarmayan bir topluluk meydana gelmiştir. Bunun nedeni ise Müslüman olan bir grubun kendi çıkarlarını ön planda tutmalarıdır. Batının endişesi petrol kuyularının kendi ellerinden çıkmasıdır. Medya niçin Yemen ve Bahreyn’deki sağır ve dilsiz kalmaktadır.
Kim zalime zulmü için yardım ederse kıyamette alnına şu yazar; bu adam Allah’ın rahmetinden uzaktır.
Vesselamu Aleykum ve Rahmetullah"
Yorum