Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

CUMA HUTBELERİ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    CUMA HUTBELERİ

    Rahman ve Rahim Allah'ına dıyla

    Hamd alemlerin Rabbi Allah'a Salat u selam O'nun kutlu Habibine ve Ehlibeytine, lanetse onların kıyamete kadar düşmanlarının üzerine olsun..

    değerli kardeşlerimiz. bu başlık altında sizlere her hafta Cuma Hutbelerini yayınlamaya çalışacağız. Cuma Hutbelerini, Kevser Alimlerinin cumayı eda ettikleri Camlıkahve mescidinde okunan hutbelerden nakledeceğiz..

    ilk olarak geçen haftanın hubesini yayınlıyoruz:

    "Ş. Kadir AKARAS hocamız bu haftaki Cuma’da birinci hutbesinde Akıl, hüsnü zan ve sui zan üzerinde konuştular.

    Birinci Hutbe

    Hamd Alemlerin rabbi olan Allah’a, selat ve selam onun kulu ve elçisi olan Hz. Muhammed’e (s.a.a), onun pak ve temiz Ehlibeyt’ine olsun.

    Allah insana en büyük nimet olarak aklı vermiştir. Bundan dolayı da insan sorumluluk sahibi ve o emaneti kabul edecek bir yapıya sahiptir. O zaman ki Allah bütün dağlara o emaneti verdik de onu taşımaktan çekindiler cevabını verdi o zaman ki insan akıl sahibidir. Ve bu sorumluluğunu bu aklıyla yerine getirir. Aklın çeşitli işlevleri vardır. Çeşitli vazifeleri vardır. Onlardan birisi o vazifelerden birisi kendinin dışında olup biten olayları tahlil etmektir. Başkalarını tahlil etmektir. Yani insan bir başka insana baktığı zaman o insanın halini tahlil edebilmek daha basit ifadeyle o insanı tartabilmek için akla ihtiyacı vardır.

    Akıl insanları tartarken insanları kategorize eder çeşitli kısımlara ayırır. Akıl insana baktığı zaman önce insanları kendisine uygun olup olmama, noktasında tahlil eder. Benimle bu insanın müşterekleri nedir, ikinci bir şahıs olan insanla müşterekleri var mıdır yok mudur varsa hangi seviyededir ona bakar. Dolayısıyla ilk etapta insana uyumlu olan başkalarını doğal olarak iman noktasında kategorize ede r. Önce demeli ki bu insanlar benim inancımdan mıdır inanmak ve inanmamak noktasında bir ayrım yapar. Bu insan benim inancımdandır ötekiler değil bu insan benim partimdendir öteki değil. Çeşitli sebeplerle insan hayatının bizzat reel gerçekleriyle hareket eder böylece insanları farklı kategorilerde değerlendirir. Bu değerlendirmelerin her biri de sorumluluk getirir. Yani kimi nereye koyduysa ona karşı bir sorumluluğun vardır. Yani insan hemşerileri arasına koyduysa ona karşı başka vatandaşları yerine koyduysa başka sorumluluğu doğar. Eğer benimle aynı inancı taşıyor diye kategorize ettiysen ona karşı başka bir görevin vardır.

    Dolayısıyla İslam’da ve Kur’an’da genel manasıyla mü’minin mü’mine karşı görevleri sayılırken bu birinci kategorinin vazifeleri anlatılır. Madem mü’minsin aynı kategoride bunu değerlendiriyorsun o zaman sizin karşılıklı vazifeleriniz vardır. Bu vazifeleri bir çok defa açıklamıştık. Ancak Kur’an’da Hucurat suresi, bir çok zaman bu sureden bahsediyorum ben, bu sure Mü’minlerin birbirleriyle olan sosyal ilişkilerini açıklar. Mü’minler birbirlerine karşı nasıl davranmalı nasıl hareket etmeli bu vazifeyi nasıl ifa etmeli hucurat suresi sanki toplumsal ilişkiler manifestosudur. Sanki bir dizi kurallardır ki öyledir bu kurallar müminlerin birbirlerine vazife ve hukuklarını ele alır. Nicelik ve niteliğini beyan eder.

    Kısa bir süredir ama içerisinde insanın toplumsal hayatının çok önemli şekilde dizayn eden emirler ve yasaklar vardır. Onlardan birisi de şu ayettir ki hutbenim başında okudum.

    Ey iman edenler birbirinize karşı zihninizde oluşan olumsuz düşüncelerden kaçının. Olumsuz davranışlardan demiyor kötü davranışlardan demiyor çok belli bir konudur bundan herkese nispet taşımak lazım ama zihnimizde oluşan bazı olumsuz düşüncelerden kaçınman lazım. Eğer sen Mü’minsen ve karşıdaki insanı iman kategorisinde değerlendiriyorsan düşünceni bile o insana karşı olumlu şekilde oluşturmak zorundasın. Hatta zihninde ve düşüncende bile o insana karşı olumsuz bir düşünce yerleştirmemek ve beslememek zorundasın. Bunun adına hüsnü zan ve sui zan denir İslami literatürde hadislerde ayetlerde bu ibarelerle geçer. Olumlu düşünce ve olumsuz düşünce. İyi zihniyet ve kötü düşünce. “İçtenibu kesiran minez zann”. Diyor Kafanızda oluşan bir çok düşünceden kaçının. Çünkü bu düşüncelerin bir kısmı günahtır. “İnne badaz zannı ismun”. Günahtır. Halbuki bizim bildiğimiz şey şudur: Günahı hayal etmek günah değildir. Fıkhımızın kuralı budur. Yani bir insan niyet etse günah işlemeye, dese ki ben gidiyorum günah işleyeceğim içki içmeye kumar oynamaya gıybete yalana, sırf bu düşüncesi günah değil. Düşünce bazında kaldığı müddetçe fiiliyate geçirilmediği sürece hatta bakın Allah’ın bize lütfu bir insan evinden çıkar derse ki gidiyorum camiye niyeti bu. Attığı her adım için ona sevap yazılır. Camiye gidip o güzel sevabı işleyinceye namazı kılıncaya kadar. Eğer olur da caminin kapısında engel çıktı ani bir haber geldi gidemedi. O zaman o attığı adımların hepsi onun için sevap yazılır. Çünkü o niyet etmişti ve o sevaba doğru harekete geçmişti. Ama günah konusunda Allah diyor ki ne kadar da yol gitmiş olsa da o günahı işlemedikçe o attığın adımları bile bir fiil saymıyorum. Bu bize bir lutuftur. Her attığın adım sevap olduğu gibi burada da günah olmalıdır. Ama Allahu Teala lütfuyla diyor ki ben onları yazmıyorum ta onları işleyinceye kadar. Günahı işleyince de meleklere diyor 24 saat bekleyin yazmayın bekleyin. Belki tevbe eder. O kadar muhabbetle merhametle davranıyor.

    Peki Günahın niyeti günah değilse günaha atılan adımlar günah sayılmıyorsa o günaha atılan adımlar günah sayılmıyorsa o günahı işlemedikçe günah sayılmıyorsa, bazı düşünceler günahtır derken neyi kastediyor Allahu Teala. Burada düşünmenin esasını kastediyor. Burada Allah diyor ki akıllı bir insan, bizim ona verdiğimiz akılla bu aklı kötüye kullanmanın kendisi kötüdür. Ayrıca kötü düşünce makul düşünce değildir. Akla dayanmaz. Akılsızlıktır. Bir insan aklı kötü düşünüyorsan demek sen akıllı değilsin aklını kullanmamışsın

    Bakın İmam Ali a.s. bu konuda ne diyor bize bazı günahlar var mesela cimrilik mesela korkaklık mesela hırs dünyaya düşkünlük, inat bunlar diyor her birisi günahtır ama bunun kaynağı sui zandır olumsuz düşüncedir. Çünkü tek olumsuz düşünce oluşturduğun an insanlara yönelik kötü davranışlara ulaşıyorsun hırslı davranmaya başlıyorsun. Senin insanların bana yardım etmesinde sui zannın varsa Allahın sana rızık vereceğine dair kötü düşünce varsa tabi cimri olursun. Cimri insan Allah’a güvenmiyor kendi akrabasına eş dostuna güvenmiyor. Dünyaya düşkün insan düşüncesinde akılsızlık var. Yani Allaha güvenmiyor yani kendisine güvenmiyor yani topluluğuna güvenmiyor.

    Korkaklık yine aynı şekilde. Bir insan korkaksa Allah’ın her hareketini yap ben sana yardım ederim sözüne karşı sui zannı vardır. Yani oradaki düşünce bazında diyoruz bu günahtır ama bu düşüncenin insan hayatında nice günahları oluşturduğu ve insanın hayatında nice olumsuzluklar meydana getirdiğini açıkça görebiliyoruz. O kadar ki mutlu insan olumsuz düşünce başkaları hakkında karamsar kötümser onlara güvensizlik duygusu içerisinde hareket eden insan hakkında yine imam Ali a.s. başka hadisinde buyurur ki .

    Sui zanla birlikte iman bir arada olmaz. İman varsa sui zan yoktur. Sui zan geldiyse iman ordan gitmiştir.

    Ayrıca dedik ki akıl da orada olmaz. Başka günaha düşse Hz. Resulullah s.a.a. buyuruyor ki kaçının kötü düşünceden başkaları hakkında çünkü o düşünceniz en büyük yalandır. O düşünceniz en büyük yalandır. Biz ne diyoruz yalan dilde söylenen bir şeydir. Demek ki peygamberimizin dünyasında yalan zihninde başlıyor. Çünkü bizde senin bu düşüncen karşı tarafın gerçeğiyle uyumlu değil. O uyumlu değilse en büyük yalan orada çıkmış olur.

    Başka bir hadiste Peygamber s.a.a. buyurur: Bu hadis çok daha dehşet bir biçimdedir. Mumin kardeşi hakkında olumsuz düşünen kötü düşünen bir insan aslında Allah hakkında olumsuz düşünür. Allah’a karşı kötü bir düşünce içerisine girmiştir. Niye çünkü Allah u telanın burada olumlu emrini bir kenara atmış olur. Ve sui zannın kaynağı yani bir insan hakkında bizler en kötü düşünelim. Bize sordukları zaman varsa bazı insanlar deneyebilirsiniz bunu 5 tane 10 tane en iyi insanı belirleyin, gelin onlara sorun bu adam nasıldır, bu adam iyidir de ama bunun da şu şekli var. Yani herkes hakkında olumsuz düşünce illa ortaya atılır.



    Bu istişarenin bir başka boyutudur. İstişareyi karıştırmıyoruz bu işe. Bunun sebebi nedir, sui zannın sebebi insanın kendisinde gördüğü beceriksizliği örtbas etmektir. Eğer bir insan başka biri hakkında kötü düşünüyorsa aslında o insan kendini beceriksiz buluyor başarısız buluyor ve bunu kabullenmek istemiyor başkasının üzerine atıyor bunu.

    Yaşanan olumsuzluklardan kendisinin sorumluluğunu kabul etmiyor onlardan başkasını sorumlu tutuyor. Bunun esası budur. Bir ikinci sebebi ise sui zannın başkalarının gıybet dedikodu ve yalanını dinlemektir. Eğer bir insan gıybet dinliyorsa illa birilerinin hakkına olumsuz şeyler duyuyordur. O olumsuz şeylerle bu insanda olumsuz düşünceler meydana geliyor. Bu da ikinci sebeptir. Dolayısıyla hem kendine güvenin olsun sorumluluğunu bile hatanı sevabını bil sui zanna düşme birileri hakkında hem de kötülerle oturup kalkma. Yani sana gıybeti yalanı dinletecek insanlarla kötülerle.

    İmam Ali a.s. bir hadisinde buyuyor ki. Kötü ve şerur insanlarla oturup kalkmak iyi insanlar hakkında olumsuz düşünceleri meydana getirir. İyi insanlar hakkında olumsuz düşünceleri meydana getirir. Yani siz kafanızda çok iyi bilin birini, medyadan gazeteden insanların iftirasından dedikodusundan kafanızdaki en büyük bir düşman olarak görebilirsiniz. Nitekim bunu yıllarca yaptılar.

    Merhum İmam için. Bizim kendi camiamız kendi Ehl-i Beyt dostları yıllarca neler düşündü. Sebep? Sebep etrafımızdaki dedikoducu insanlar medya karalama kampanyası. . Bizim zihnimizde ne işledi bunlar ve bunları uzun süre yaşadık.…. Camia olarak yaşadık bunları. Sadece İmam konusu değil. Bunun benzeri bir çok konu. Onun için sui zanda yani Kur’an’ı kerimin sui zandan kaçının olumsuz düşünceden müminlere karşı kötü düşünceden kaçının emrini yerine getirebilmek için iki şey yapmamız lazım. O sui zannı yeşerten iki şeyi kurutmamız lazım. Bir kendimize olan öz güveni geliştirmemiz lazım, ben yaparım ben iyi olabilirim başkaları ne olursa olsun. Ben başkaları için düşüncemi bozamam iki kötü insanların etkisinden kurtulmak için günah ortamına ya girmem veya girdiğim zaman o günah ortamında günahı kaldırırım. Günah ortamı insanı her ne kadar orda bir şey yapmasa bile onu duyman senin için yeterlidir. Bir zehirlenmiş bir havada sen ister istemez kendini zehirlemişsin. Eğer başka bir insan havayı zehirlemişse sen de zehirlenmişsin. Her ne kadar o havayı kirletmekte bir sorumluluğun olmasa da sen de zehirlememiş bile olsan sen de onu soluduğun için zehirlenmişsin. Günah da böyledir. Bana ne başkaları günah işliyor diyemezsin bana ne başkaları hava zehirliyor demek gibi bir şey olur. Hayır sen de zehirlenirsin. Onlarla birlikte oturup kalktığında düşüncelerin altüst olur.



    Allah u Teala bizleri sui zandan uzak eylesin. Bizlere Mu’minler hakkında her zaman hüsni niyeti hüsnü zannı nasip eylesin.



    İkinci Hutbe özet olarak;



    Bu günler İmam-ı Zaman’ın (a.f) zuhuruna daha çok ihtiyacımız ve arzumuz vardır. Mazlumlar ahu feryat etmektedirler. Rabbimiz, mazlumların dostu olan Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhurunu acil etsin.

    Zalim, kanser hastalığı gibidir. Zulüm,hangi topluma girerse girsin inancı ne olursa olsun o toplumun yok eder.

    İmam Ali buyurmaktadır ki; Zalim o kimsedir ki büyüklere (toplumun önde gelenleri) isyan etsin ve güçsüzleri de ezsin köle etsin. Buradaki zalimden kasıt; diktatörlüktür. Zalim; Allah’ın sevmediği ve cehennemde ebedi kalacak olan zümredir. Bugün Arabistan kralının zulümlerine ses çıkarmayan bir topluluk meydana gelmiştir. Bunun nedeni ise Müslüman olan bir grubun kendi çıkarlarını ön planda tutmalarıdır. Batının endişesi petrol kuyularının kendi ellerinden çıkmasıdır. Medya niçin Yemen ve Bahreyn’deki sağır ve dilsiz kalmaktadır.

    Kim zalime zulmü için yardım ederse kıyamette alnına şu yazar; bu adam Allah’ın rahmetinden uzaktır.

    Vesselamu Aleykum ve Rahmetullah"



    #2
    Ynt: CUMA HUTBELERİ

    08.04.2011
    Ş. Kadir Akaras
    Cuma Hutbesi

    İbadet ve itaatlerimizin kabulü içi ali bir salavat buyurun.

    Allahu Teala insanı yaratıp kendisinde mevcut olan güçlerle donattıktan sonra insana çok önemli bir uyarıda bulunuyor. O uyarı ise şudur. Şeytan senin en büyük düşmanındır .Sakın şeytanın oyunlarına gelmeyesin. Bu uyarı insanın ilk yaratıldığı günden günümüze kadar aynı güçte ve aynı yüksek tonda insana söylenmekte ikaz edilmekte. İnsanın mevcu t güçleri yani akıl gücü gönül basiret gücü insanı hakka götürmesi gereken güçlerdir. Bunları Allah insanlara vermiş ki bunların vesilesiyle insan Allah’ı tanısın ve ona kul olsun. bir hadiste İmam Ali a.s. aklı tanımlarken akıl odur ki, akıl insana Allah kulluğunu getirmesi ve cennet kazandırması lazım. Aklın işlevi budur eğer akıl gerçekten kişide varsa ve çalışıyorsa insanı Allah’a kul eder ve cennet kazanır. Eğer insanı Allah’a kul etmiyor ve cennet kazandırmıyorsa orada akıl kendi görevini yapmamıştır. Akıl kendi görevini yapmamıştır derken de şu manada yani aklın görevini yapmasını engellemişiz. O yapmamazlık etmemiş o görevini yaparken onu engellemişiz. Ne ile o ikaz edildiğimiz şeyle yani şeytanla. Şeytanın yaptığı şey bizi yanıltmaktır. Yani aklın gözün gördüğü şeyin hakikat olmadığını veya hakikat olmayana hakikat olarak lanse etmesi. Şeytan insanı yanıltır. bir başkasının elbiseni başkasına giydirir, hakkınkini batıla batılın elbisesini hakka giydirir. Süsler, yani bizim kötü bildiğimiz şeyi öyle süsler ki o bizim hoşumuza gider. Onun alıcısı oluruz, onu güzel görür onun alıcısı olmaya başlarız. Bunun yol çeşitli yolları vardır.

    Yani şeytan insanı hak yola gitmekte engellemek için bu genel metotlar içerisinde bir de özel metotlar uygular. Yani insanı yanıltma noktasında yanılgıya götürme noktasında bir çok şeylerin yerini değiştirir. Yani genel ifadeyle hakkın ve batılın yerini değiştirir hakka batıl elbisesi batıla hak elbisesi giydirir o her alanda böyle olabilir. Yani hakkı sadece bir şeyden ibaret görmeyin. Batılı da bir şeyden ibaret görmeyin. Hak ve batılın yansımaları vardır. Aynı şekilde yansımalar üzerinde de şeytan bu oyunları oynayabiliyor.

    İnsanın yanılgılarından birisi yani aklın durduğu yerlerden birisi aklın engellendiği yerlerden birisi güç noktasıdır. İnsanın yanıldığı noktalardan birisi güçtür. İnsan yanılgıya düştüğü zaman şeytan onu yanılttığı zaman insan bir takım güçler icad etmeye başlar. Allah’ın gücünün karşısında yani Firavunu bir güç olarak görür Yezidi bir güç olarak görür parayı bir makam ve mevkide olmayı güç olarak görür. Ve bunlar olmadan bir çok şeylere ulaşamayız düşüncesi içerisine girer. İnsanların en büyük yanılgılarından birisi budur. Biz bu güçlere ulaşmadıkça hiçbir şey yapamayız. Bu güçler insanı yanıltır. Hem korkar geri çekilmesine hem de o güçlerden korktuğu için onu güç olarak gördüğü için kendisi de öyle olmaya çalışır. O gücü yok etmek o gücü güç görmemek yerine çünkü Allahtan başka hiçbir şey güç değildir, Bir kardeşimiz dün sohbet ederken şöyle bir cümle sordu acaba Allah bizlere diyor size az bir mal verdim bu az mal derken yani kendi katında olana göre mi az dedim yok. kendi katına göre değil ben de espiriyle şu cevabı verdim senin mal varlığın diyelim ki falan kese göre azdır onunki falancaya göre az onunki sabancıya göre onunki bil gatese göre azdır onunkisi Allah ile mukayese edilemez ki Allah’ta da var bizde de var hayır böyle bir mukayese yok. Biz birbirimizle mukayese edilebiliriz. Birimize az birimize çok olabilir. Ama Allah ile mukayese edilemeyiz. Allah’taki güçle hiçbir güç mukayese edilmez. Onun için lahavle vela guvvete illabillah insanın yanılgısını gidermesi gereken bir cümledir. Yani Allah’tan başka hiçbir güç yoktur siz bunları güç görüyorsanız bu yalandır. Eğer firavunu amerikayı şunu bunu güç olarak görüyorsanız siz yanıldınız öyle bir güç yok. Allahtan başka güç yoktur.


    İnsanın yanılgılarından birisi de bu çokluktur. Gücün yanında bir çokluk sayısal çokluktur. Bu sayısal çokluk insanlara müthiş derecede yanıltır. En büyük engellerimizden birisi budur. Bunun bir çok örneklerini siz düşünün . Ramazan ayında bayram oldu olmadı, ezan beş dakika geç okunacak ya kardeşim bu kadar insan cehenneme gidecekse bırak ben de gideyim. Bu kadar insanın orucu batıl olacaksa benimki de olsun. Bu kadar insan bu kadar sayı yani insanın yanılgısıdır. Hakkın ibadetin ölçüsünü sayılara bağlamak ya bu kadar insan hristiyandır demokrattır şudur budur da bunlar yanılıyor da biz mi yanılmıyoruz. Bu bir yanılgıdır. Ve bunun benzeri bir çok sorular vardır ki bunlar yanılgılardan ibarettir. Kur’an’da bunun bir örneği de: mal biriktirdi ve saydı onu sürekli saydı durdu. Zannetti ki o mal çokluğu onu ebedileştirecektir. Yanılgı bu. Zannediyor. Hayır böyle bir düşünce olamaz. Bu bir yanılgıdır veya başka, çokluk sizi Allah’tan uzaklaştırdı çokluğunuza güvenmek sizi o kadar ki, ölülerinizi de saydınız ki kimin ölüsü daha çok , bu çoklukla övünmeye başladınız.

    İmam Ali a.s.’ın 146. Hutbesinden Nehcül Belağada bu konuyla ilgili bir beyanı var.
    Savaş zamanında buyuruyor ki: bu savaşta zafer elde etmek kazanmak askerin sayısının çokluğuyla veya azlığıyla değil, burada yanılmayın, askerin sayısı çok olması veya az olması başarı getirmez zafer getirmez , Allah’ın dinidir, bu dindir ki sizi koruyor. Allah o dini izhar etmiş ve Allah’ın ordusu ki Allah bu orduyu hazırlamış yardım etmiş, gideceği yere kadar gider, bu güneş doğacağı doğacaktır. Allah bize vaat etmiştir, söz vermiştir yardım etmeyi, Allah sözünü yerine getirir ve ordusunu zafere ulaştırır sayısı az olsun veya çok olsun. Bunun örneklerini Kur’an bir çok yerde vermiş, azı çokluk noktasında yanılan önemli bir şahsiyeti İmam Ali a.s. ikaz ediyor bu sözleri kime karşı söylüyor? İkinci halifeye karşı. O ordusuyla o zamanın İran imparatorluğuna karşı savaş açarken bir tereddütleri var korkuları var bu sözler İmam Ali a.s.’ın buna söylediği sözler. O sözün bir cümlesi de şudur: Ama senin çekindiğin korktuğun onların sayısı bizden çoktur diye korkuyorsun endişe ediyorsun ya burada bir yanılgı var, halifedir büyük bir şahsiyet, kocaman bir İslam İmparatorluğunun halifesi olmuş ama yanılgısı var nerede ? düşman ordusu bizden çoktur. Nasıl edeceğiz kendisi de savaşa hazırlanıyor Ali a.s. diyor otur yerinde sen meydana gitmeyesin. Olabilir düşmanın sayısı çoktur, hatırlamıyor musun ki biz eski savaşlarımızda sayısal çoğunlukla savaşları kazanmadık. Beraber yaşadık bunları. Halife öyleydi diyor. O savaşları Peygamberin döneminde yaptığımız savaşları sayımız çoktu diye mi kazandık? Düşman bizim üç katımız 4 katımız bizden daha fazlaydı ve kazanıyorduk. Bizi kazanmaya götüren faktör neydi, bize zafer getiren şey neydi, biz ilahi yardımla savaşı kazanıyorduk. Biz Allah’ın yardımıyla kazanıyorduk bu savaşları.

    Ve bunun bir şartını İmam Ali a.s. aynı hutbenin bir başka paragrafında diyor ki Ümmetin İmamı, genel bir kuraldan bahsediyor Ümmetin imamı bir tesbihin ipi gibidir. O tespihe onlarca tane var o ip olmasa darmadağındırlar. Onları bir araya getiren o iptir. O koparsa daneler dağılır hiçbir işe yaramaz. Savaşı kazanmanın yolu, burada İmam buna işaret ediyor. Birliktir beraberliktir ama nerde imamın etrafında. İmamın etrafında bir olabilirseniz sayınızın az veya çok oluşuna bakmayın o şeytandır ki sizi yanılgıya düşürür ve size sayınız azdır etmeyin gitmeyin o güçlüdür kaybedersiniz korkusunu sizin kalbinize düşürür. Halbuki savaş sayısal çoklukla kazanılmaz. Nice sayıları çok olanlar vardır ki kaybediyorlar. İki yüz milyon üç yüz milyona yakın sözde arap var, Müslümanları katmıyorum işin içerisine. Ama o tarafta üç milyonluk bir Siyonist var. Üç milyonluk bir Siyonist sayısı görüyoruz ki iki yüz milyondan fazla araplara galip gelebiliyor Ama bu taraftan on bin tane on bin tane Allah’ın hizbinden hizbullahtan olan ama bir lider etrafında kenetlenmiş bir tesbih gibi dizilmiş insanlara bakıyoruz ki İsrail yenemiyor. 70-80 yıl tarihinde İsrail ilk yenilgisinin bu 10 bin kişinin o sadece o da diyorlar savaşan 2-3bin kişidir diğeleri lojistik destek sağlıyordu. Bu üç bin kişi 3 milyon insana karşı savaş kazanabiliyor. Veya daha sonrasında Gazzede en az imkanlarla savaşan Müslümanlar İsraile galip gelebiliyor. Ha bu neyledir Allah’a güvenin varsa eğer İsrail gücü karşısında Amerika gücüne güvenirsen Eğer Rusya gücüne güveniyorsan kaybedersin. Çünkü güç güce karşıdır Ama Allah’ın gücüyle bunlar mukayese edilmez.

    Bu gün Müslümanların yaşadığı dünyaya baktığımızda bu yanılgıdan kurtulmanın bu yanılgıyı bertaraf etmenin emarelerinden birisini görüyoruz. İslam dünyasındaki güç olarak sözde az olan sayısal azlıkları olan ama büyük diktatörlere karşı nasıl da zafer elde ediyorlar bunu görebiliyoruz. Bütün diktatörlere karşı mücadele edenleri bir şekilde birileri himaye ediyor. Ama bir Bahreyni düşünün arabistandaki insanları düşünün, insan haklarında demokraside bir kişinin bile hakkı olsa o korunmalıdır devlet onu korumalıdır devlet onu korumalıdır.. Yani insan yüzde sekseni en azından bunun içerisinden bahreynde Sünnilerin de destek verdiği bu hareket yüzde doksanlara ulaşan belki daha fazla bir sayı; ama ne neymiş mezhepçilikmiş ama neymiş kavmiyetçilikmiş diye dışlanıyorlar yani buna bizim insanlarımız da buna inanıyor. Burada defalarca söylemişiz söylemişler.

    Söylediğin sözde kiminle berabersin. Senin sözünü Amerika da söylüyorsa demek ki senin sözün batıldır. Yanlıştır. Eğer senin sevincinle amerikanın israilin sevinci aynıysa demek ki yanlış sevilmişsin eğer üzülürken onlarla beraber üzülüyorsan demek ki yanlış yere üzülmüşsün. Tarihlerde düşüncelerimizde olaylara bakışımızda eğer Amerika İsrail firavunlar menşeyli bir düşünce tahmin yorum düşünüyorsak bilin ki bu yanlıştır yanılgı içindesin. Şeytanla aynı düşünmek yanılgıdır. Şeytan yanıltmış bizi kendisiyle hemfikir etmiş. Onun için yanılgılarımızı bu yanılgı faktörlerini zihnimizde tashih etmemiz gerekiyor. Yani bir güç olarak Allah’ta n başkasını görmemeliyiz her şey onun iradesi isteği doğrultusundadır. ki zaferin kazanmanın şartlarından birisi bir lider etrafında birleşmektir. Ki o Allaha hamd olsun zamanımızda Allah bizlere bir lider nasip etmiş velayeti fakih nasip etmiş ki dünyanın bütün tahminlerini bütün kitaplarını altüst edecek güce sahiptir Allah’ı inayetleriyle İmamı zamanın inayetleriyle..

    Sayısal çokluklar bizi korkutmasın gücün paranın çokluğu bizi korkutmasın bunların hiç birisi zafer getirmiyor ve nerede duruyorsun yanılgılarınızı bertaraf etmenin yollarından birisi budur. Rehberimiz öyle bir cümle buyurmuştur ki: Eğer Amerika size bir hurma ikram etmişse onu yemeyin onda zehir vardır. Sakın yemeyin Nerde kaldı ki düşünce onun istediği şekilde düşünmek . Onun için İmam Ali a.s. bu hutbesinde bizlere şeytanın vesvesesi Kur’an-ı kerimdeki bir başka ayetlerde bir başka yanılgı sebebini hatırlatıyor ve bizler bu yanılgılardan kurtulmadıkça başarının kazanmanın açamayacağız. Bu yanılgılardan kurtulmak ise başarının ta kendisidir.


    Allahu Teala bizlere yanılgılardan necat versin Müslümanlara özellikle Bahreynde ezilen Bahreynde haklarını elde etmek için mücadele veren kardeşlerimize yardım etsin İslam coğrafyasında bütün Müslümanları Amerikanın şerlerinden emanda eylesin bizleri de bu kardeşlerimizle aynı derdi paylaşan kullarından karar eylesin.[/b]

    [/b]

    Yorum

    YUKARI ÇIK
    Çalışıyor...
    X