Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

şiilik ve sufilik (temel ilişkileri ve tarihi münasebetler)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    şiilik ve sufilik (temel ilişkileri ve tarihi münasebetler)

    islam tarihinde sufiliğin ortaya cikmasina dair en zor meselelerden birisi de, onun şiilikle olan ilişkileriyle alakalidir. ceşitli ve oldukca karmaşik olan bu ilişkileri ilke temelinde veya özleri bakimindan yahutta, zaman ve tarih icinde oldugu kadar tarih ötesi gerceklikleri işiginda da incelemek icin, ayni anda şiilik ve sufiligin islami ve kurani niteliginden süphe eden bazi şarkiyatcılar tarafindan cok sıkca yinelenen elestiri ile pek ilgilenecek degiliz.

    onlar apriori olarak, islamın bir vahiy olmadigi ve sayet bir din olarak degerlendirilmesi gerekirse, bunun ancak basit bir cöl halkına mahsus sade bir "kılıc dini" oldugu varsayimina dayanmaktadirlar. bu elestirel iddialar, irfan ve icsellikten söz eden her seyi, gayr-i islami olarak reddetmek ister ve ilk dönemlerde tarihi belgelerin bulunmayisini da iddilarina destek olarak zikrederler.

    sanki bizzat bu, bizim tarafimizdan bugün derinligine icelenmeye ve tahlil edilmeye elverisli hicbir iz birakmamis olan herhangi bir seyin bulunmadigini isbat edebilmekteymis gibi...

    (oysa ki) islami vahyin bütünleyici görünüsleri olarak, şiilik ve sufilik gercegi, tarafgir bir tarihi delillendirme temelinde ihmal edilemeyecek veya inkar edilemeyecek kadar göz alicidir.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

    Meyvenin varligi, agacin köklerini, onu besleyen topragin icine dogru uzatmis oldugunu isbat eder. ve, manevi meyve de ancak, kökleri vahyedilmis bir hakikate dogru uzanmis bir agac üzerinde gözükebilir.

    kusursuz bir kesinlige sahip bu gercegi inkar etmek, aziz francois d'Assise'in hristiyanî azizligini inkar etmek gibi olacaktir, cünkü Apostolik ardardaligin ilk yillari hakkindaki tarihsel belgeleme [tarzi], üniversitelerimizin kriterlerini tatmin etmemektedir. aziz francois d'assise'in varliginiisbat edense, tam da bunun aksidir, yani apostolik ardardalik, onun hakkinda tarihsel belgeler olmasa bile, gercek olmak zorundadir.
    bu aynen, mutatis mutandis, şiilik ve sufilik icinde böyledir.

    Gercekten de, şiilik ve sufilik -farkli sekillerde ve farkli düzeylerde-, kelimeyi sayet sadece teolojik anlaminda degil de, cok hususi bir sekilde, vahyedilmis bir form icinde mündemic olan gelenek evrensel hakikat gibi, evrensel bir anlamda alirsak, evet iste bunlarin her ikisi de, islami ortodoksinin birbirini bütünleyen iki parcasini meydana getirirler.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

      yazıları bölümler halinde ve kısa kısa eklemeniz isabet olmuş..
      paylaşımınızı takip edeceğim inş.. kolay gelsin..
      +
      Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.(İsra-53)

      Yorum


        #4
        Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

        bu basliklar biraz uzun olacagi icin böyle olmasi gerekti kardesim...Allah razi olsun


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #5
          Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

          şiilik ile sufilik arasindaki iliskiler, karmasiktir; su sebeple ki, bu ruhi ve dini iki gercekligi inceledigimiz zaman, bu iki olguda, islamin ayni düzeyinden veya ayni boyutundan söz etmiyoruz. daha önce de dedigimiz gibi, islamin, bütün ic bölümleriyle vahyin "dikey" yapisini temsil eden bir dişsal (zahir), birde icsel (batin) boyutu vardir. ama bir de o, denilebilir ki, onun ufki yapisini temel eden sünnilik ve şiilik sekline ikiye ayrilmistir.

          sayet burada bu iliskilerin tek bir yönü olsaydi, bunu aciklamak nisbeten kolay olurdu. ama gercekte, sünni ortamda hemen hemen bütünüyle sufilikle irtibatli olan islamin icsel boyutu, batini ve hatta zahiri görünüsü bakimindan, şiiligin yapisini su veya bu sekilde süslemektedir.

          Denilebilir ki, icsellik veya islami irfan, sünni dünyada sufilik bicimi altinda saflasmis (cristallisê), ama şiiligin tüm yapisina, bilhassa baslangicta (nüfuz ederek) akivermistir.

          sunni bakis acisindan sufilik, şiilikle bir takim benzerlikler sergiler; hatta, onun bazi yönlerini kendine mal ederek benimsemistir bile. ibn haldun gibi büyük bir otorite bile söyle yazmistir: "sufiler böylece, şia teorilerinden doyum noktasina gelmislerdi. bu teoriler onlarin dini düsüncelerine o kadar derinligine nüfuz etmistir ki, sufiler, onlara özgü bir hirka giyme adetini, hz.Alinin, hasan el basriye böyle bir hirka giydirmis olmasi ve ondan, sufi yolu izlemeyi acikca kabul etmesini istemis olmasi olgusuna dayandirmislardir.

          Hz.Ali tarafindan baslatilmis olan gelenek, sufilere göre, sufi seyhleriden birisi olan cüneyd-i bağdadi vasitasiyla sürdürülmüstür. şii bakis acisindan şiilik, cok sonralar sufilik olarak isimlendirilmis olan seyin kaynagidir. fakat burda şiilik ile hz. peygamberin batini aciklamalari, bir cok şii müellifin, şii bir (davranis bicimi olan) "duygu ve düsünceleri aciga vurmama" takiyye ile özdeslestirdikleri esrar anlasilir.



          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

            Bu iki bakis acisindan her biri ayni, ama genel islami ortodoksinin (evrensellik) bagrinda mündemic olan iki dünyada görülen gercekligin bir yönüne uygun düser. bu gerceklik, icsellik veya islami irfandır. sayet biz, sufiliği ve şiiliği, cok yakin merhaleleri bulunan tarihsel görünüsleri icinde alirsak, (görürüzki), ne şiilik, ne sunnilği, ne de sunni dünyadaki sufilik birbirlerinden gelmemektedirler. hepsi de otoritesini hz.peygamberden ve islami vahyin kaynağindan alirlar. fakat sayet şiilik ile biz islami icselligi anlarsak, bu niteligiyle o, tabii olarak sufilikten ayrilmaz.

            örnegin, şii imamlar, sufilikte temel bir rol oynarlar, ama islami icselligin temsilcileri olarak; özellikle, şii inancin en yakin düzenlemesine göre şii imamlar olarak degil...gercekte, en muahhar müslüman tarihciler ve alimler, ancak cok sonralari yerlestirilmis olan belli farkliliklari ilk iki asirda arama egilimindedirler. su bir gercektir ki, şii unsurlar hz.peygamberin bizzat hayatinda ayirdedilebilmektedir ve şiilik ile sunnilik, kaynaklarini islami vahyin bizzat menseinden almakta olup, onar islami vahye, farli psikolojik ve etnik tipleri terbiye etmek icin, ilahi bir lutuf olarak yerlestirilmislerdir. ama, daha sonra ki asirlar tarafindan cözüme kavusturulan bölünmelerse ilk dönemlede farkedilemez.

            apacik şii eğilimi tasiyan sunni unsurlar bulundugu gibi, sunni unsurlarla hem entellektüel hemde sosyal olan şii münasebetlerde bulunmaktadir.

            gercektende, bazi durumlarda, baskalarina benzemeyen bir müellifin şii mi sünnimi olduguna karar vermek zorur. bizzat o tarihten beri, şii ve sünnilerde dini ve ruhi hayat, ayni koku ve ayn renge sahip olmamis olsa da, özellikle IV/X. yüzyildan önceki durum budur.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #7
              Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

              Bu, az netlesmis ve cok akiskan ortamda, sii bakis acisindan özellikle sii olarak telakki edilen islami icselligi unsurlari, sünni dünyada oldugu seliyle islami icselligi temsil ediyor gibidirler. bu konuda, Hz.Alinin kisiliginden daha mükemmel br örne verilemeyecektir.

              siilik, siilikte hz.peygamberden sonra, ayni zamanda hem "ruhani", hem de "cismani" otorite olan "Alinin islami" olarak isimlenirilir.

              sünnilikte de heme hen bütün sufi tarikatler ona dayanirlar ve onlarin, hz.peygamberden sonra, en üst düzeyde mnevi otoritesidir.

              dogrudan dogruya z.Alinin islami icsellikteki rolüne atifta bulunan, "ben ilmin beldesiyim Ali ise onun kapisidir" selindeki meshur hadis, ayni zamanda hem siiler, hemde sünniler tarafindan kabul edilmektedir, ama hz.alinin "r u h a n i n a i b l i g i" (hilafe ruhaniyye) rolü, sünni dünyadaki sufilik icin, özellikle siiolan her hangi bir seyi betimlemez, ama bu, (sunniye göre daa ziyade, dogrdan, oldugu sekliyle islami icsellikle irtibatli olarak degerlendirilir.

              bununla birlikte, hz.Alinin durumu ve sufiler kadar siiler tarafindan da ona gösterilen saygi, siilik ile sufilikarasinda var olan ilikiyi gösterir. sufligin (kendine özgü) seriati yoktur, bu ancak, maliki veya safii gibi verili bir seri usule bagli olan manevi bir yoldur (tarika), siilik ise aksine, ayni zamnda, hem (kendine özgü) seriata, hem de tarikata sahiptir.

              salt manevi veya tarikat yönü bakimindan o SIK SIK, SÜNNI DÜNYADA BULUNDUGU SEKLIYLE SUFILIKLE ÖZDESTIR ve nimetullahi gibi bazi sufi tarikatler, ayni zamanda hem sii dünyada, hem de süni dünyada yer alirlar.

              ama, seri ve kelami görünümlerinde bile siilik ayrica, sufilige ait olan bazi icsel unsurlara sahiptir. gercekten de siiligin , disa ait görünümlerinde bile sufilikte manevi yolun gayeside olan hz.peygamber ve imamlarin manevi makamlarina (makamat-i irfani) dogru yöneldigi söylenebilecektir


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #8
                Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

                siilik ile sufilikarasinda genis ve karmasik iliskilerkonusunda alinabilecek bazi örnekler, bizim incelemis oldugumuz bazi konulari daha acik olarak izah edebilecektir.

                genelde islamda, özeldeyse sufilikte, kutal (saint) bir kisiye veli ve kutsal olusa da vilayeh denilir.

                daha önce de belirtildig üzere, siilikte imamin bütün görevi,iranda vilayet ile ayni kökten gelmekte olup,ona bagli bir sözcük olan velayet (-i fakih)denilen kurumun iktidarina ve islevine bitisiktir.

                bazi müellifler, ikisini özdeslestirmislerdir bile. her ne olursa olsun,siilige göre islam peygamberi, ilahi bir yasa getirmek (nübüvvet ve risalet) anlaminda peygamberlik kudretinden fazla olarak -kendisinden önce-ki diger büyük peygamberler gibi- ,yol gösterme ve velayet kudretine de sahip idi ve bunu fatima ile aliye, onlar vasitasiyla da bütün imamlara intkal ettirmisti.

                imam daima diri olduguna göre,bu vazife ve bu iktidar, ayni sekilde bu dünyamizda da mevcuttur ve insanlari,manvi hayata dogru kilavuzlayabilirler.

                "peygamberlik dairesi"ni takip eden "velayet dairesi" su halde simdi de devametmekte ve ilamda daima diri bir icsel yolun varligini garanti altina almaktadir.

                ayni anlam, islamda, isanlarin manevi yolu uygulamalarina ve bir velilik durumua ulasmalarina imkan veren daima diri istidatin bulunusuyla alakali manasinda, vilayet terimine de uygulanir.

                iste bu sebepten ötürüdür ki, hakim et-tirmizinin cagindan beri pek cok sufi, bunca dikkati sufiligin bu temel yöüne tahsis etmislerdir.

                bu görevin nasil bilinecegi ve kim vasitasiyla icra edilecegi,kimin (velayet) mührü olarak telakki edilecegi konusunda, sufilk ve siilik arasinda birfarklilik bulunmaktadir.

                ama, bu inanis üzerinde siiler ile sufiler arasindaki benzerlik sasirticidir. bu benzerlik dogrudan dogruya, yukarda zikredildigi üzere, her ikisininde sufi kaynaklarin yani sira sii kaynaklarda da kullanildigi gibi-, kelmenin teknik anlaminda, vilayet veya velayet de baska bir sey olmayan islami derunilikle iribatli olmasi olgusundan ileri gelmektedir.


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #9
                  Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

                  sufi uygulamalari arasinda bir tanesi vadir ki, sembolik anlami itibariyle, vilayet ve ayni orijine saip sii velayet kavramiyla birlesmistir.

                  bu, bir hirka giymek ve onu, manevi bir ögretinin ve velayet isiyle birlesmis hususi lutfun aktarilmasinin sembolü olarak üstaddan tilmze aktarmaktir.

                  varligin her durumu, üst hali/dis yüzü "bürüyen" bir hika veya bir örtü gibidir, cünkü sembolik olark "üst durum", "ic hale", (batin)a bitisiktir. sufinin hirkasi, müridin, günlük bilinc halinin ötesine nüfuz etmesine imkan veren manevi gücün aktarilmasini sembolize eder.

                  bu hirkayi vyabu örtüyü, sembolik anlaminda kabul etmesi sebebiyle mürid, ilahi olandan onu ayiran ic örtüyü icinden atabilir.


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

                    Bu hirka tasima ve onu aktarma gelenegi ile onun anlami, ibn haldunun yukardaki ifadede onayladigi gibi, siilikle irtibatlidir.

                    meshur hadis-i kisa (hirka hadisi)'ya göre, hz. peygamber, hz.aliyi, hasan ve hüseyni oldugu gibi, kizi fatimayi da getirir ve onlari bürüyecek bir sekilde, üzerlerine bir hirka koyar.

                    bu hirka, hz. peygamberin evrensel velayetinin, kismi velayet (velayet-i fatimiyye) suretinde hz. fatimaya, onun vasitasiyla da torunlari olan imamlara aktarilmasini simgeler. güzelligi ve anlami sebebiyle burada zikredecegimiz, cok iyi bilinen bir hadiste, hirkanin isari (esoterique) sembolizmine dogrudan bir atif bulunmaktadir:

                    "hz.peygamberden (ona ve âline selam olsun) nakledildgine göre, o söyle demistir: "gece yükselisi (mirac) esnasinda, göe tasindim ve cennete irdim, ortasinda da kirmizi yakuttan yapilmis bir kösk gördüm. cebrail bana onun kapisini acti ve oraya girdim.. ortada, beyaz incilerden yapilmis bir ev gördüm. eve girdim ve ortasinda nurdan apilma bir kilitle kapatilmis, nurdan bir sandik gördüm. dedim ki. "ey cebrail! Bu sandik nedir ve icinde ne vardir?" cebrail dedi ki: "Ey Allahin sevgilisi (habiballah),onda, benim sevdigim kimseler haric, Allahin hic kimseye bildirmedigi sirri (sirrullah) vardir"

                    Dedim ki: "bana onun kapisini ac" o da, "ben, ilahi emre itaat eden bir kulum. onu acma izni verinceye kadar, Rabbinden iste" seklinde cevap verdi. bende o zaman, Allahin izin vermesini istedim. o zaman Allahin tahtindan, "cebrail, ona, onun kapisini ac!" demekte olan bir ses geldi ve o da kapiyi acti. orada ben , manevi fakirligi (fakr) ve bir hirka (murakka) gördüm. dedim ki: "bu manevi fakr ve bu murakka nedir"

                    gökten gelen ses dedi ki, "ey Muhammed! bunlar, senin ve ta onlari yarattigim andan itibaren, senin halkin (ümmet) icin secmis oldugum iki seydir. bu iki seyi, sevdigim kimselerden baska hicbir kimseye vermem, ve bunlardan daha degerli olan hicbirsey de yaratmadim". o zaman peygamber söyle dedi: "yüce ismi her seyden münezzeh olan Allah, fakr'i ve murakka'i benim icin secti ve bunlar, O'nun katinda en degerli olan iki seydir"

                    peygamber dikkatini Allaha dogru cevirdi ve gece yükselisi (mirac)'inden döndügü zaman, Allahin izni ve O'nun müsadesiyle, hirkayi Aliye getirtti. ali onu üzerinde tasidi ve ona, söyle diyecek denli, pekcok parca/yama ekledi: "bu hirka üzerine, terzinin önünde SIKILACAK KADAR cok parca/yama ekledim" Ali bu hirkayi, kendisinden sonra oglu hasana, sonra huseyne, ve en nihayet, mehdiye kadar, birbiri pesinden hüseynin torunlarina giydirtti. hirka su anda, onda (mehdide)dir.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

                      Hadis üzerindeki cok yeni sii yorumcular gibi, ibn ebi cumhur (da), sunu ilave ederler ki, sufiler tarafindan giyinilen ve aktarilan hirka, adi gecen hadisin kendisinden söz ettiginin aynisi degildir. sufilerin yapmaya calistiklari sey daha ziyade, peygamberin giydigi sekilde hirka giymek icin sartlari taklit etmek ve buradan da, hirkanin sembolize ettigi ilahi gizleri kavrama kapasitelerinin enginliginin bilincine varmaktir.

                      Velayet ile, onu simgeleyen hirka konusunun tamami, siilik ile sufilik arasinda cok önemli olarak ortak bir unsuru ortaya koymaktadir.

                      bilgi ve ögretinin gizli bir formunun mevcudiyeti..Tevil (siilik sufilikte müsterek olan, "kevni metn"in oldugu gibi kuranin anlasilmasindaki manevi hermeneutik ve vahiydeki anlamin derecelerine inanmis) metodunun kullanilmasi, bu deruni bilgi formunun varligindan ortaya cikar.

                      velayetin mevcudiyeti, hem siilik hem de sufilik icin, deruni ve irfani bir niteligi güvence altina alirken, her ikisinde (siilik ve sufilik) de mevcut olan ögreti il ayirdedici egitim usulu tabi anlatimlardir.

                      velayete bitisik olansa, siilikteki imam kavramidir, cünkü imam, velayet kudretine ve görevine sahip olan kimsedir. imam rolü, siilikte merkezi bir yer isgal eder, ama biz burada onu bütün dallariyla birlikte incelemeyecegiz.

                      manevi bakis acisindan, bununla birlikte onun manevi rehber olarak haiz oldugu isleve: sufi üstadinkine benzeyen görevine isaret etmek de mühimdir. her ne kadar bazi sii sufiler her bir ferdin imamindan (imamu vucudike) bahsediyorlar ise de, sii, manevi icsel rehberden baska bir sey olmayan kendi imami ile karsilasmaya gayret eder.

                      sayet imamin seri ve ayni sekilde kevni islevleri bir kenara birakilsa bile, onun velayetle ilgili islevi ve rolü sufi üstadinkine benzemektedirler.


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

                        Gercektende, tipki sufilikte her üstad kendi caginin kutubu ile iliski halindeyse, siilikte de bütün manevi görevler, her cagda, icten ice imam ile irtibatlidir.

                        tipki seyyid haydar amulinin de asagidaki ifadelerinde belirttigi gibi, evrenin kutbu olarak imam fikri, sufilikteki kutb fikriyle hemen hemen aynidir: "kutb ve iman, ayni anlama sahip olan ve ayni sahsa atfedilen iki deyimdirler"

                        ibn arabi tarafindan aciklandigi sekliyle, evrensel veya kamil insan (el-insanul kamil) ögretisi, sii kutb ve imam doktrinine oldugu gibi, yine cok sonralari sufi üstadlar tarafindan gelistirilmis olan mehdi ögretisine cok benzemektedir.

                        bütün bu ögretiler, kaynak bakimindan, esas ve nihai olarak ayni deruni gerceklige: siilik ve sufilikte mevcut oldugu sekliyle, hakikat-i muhammediyyeye dayanmaktadirlar. bu ögretinin dile getirilisiyle ilgili olarak da, sonraki sufi ifadelendirmeler üzerinde bu durumda, bazi dogrudan sii etkiler olmus olabilir.

                        birazcik arkli bicimler altinda siiler ile sufilerin paylasmis olduklari bir baska ögreti de, "Muhammedin nuru" (en-nurul muhammedi) ve velayet zinciri (silsile) ögretisidir. siilik, bir peygamberden digerine, ve en sonunda da islam peygamberinden imamlara aktarila gelmis bir "ilk nur"un var olduguna inanir.

                        bu nur, peygamberleri ve imamlari günaha karsi korur, yanilmaktan uzak tutar (masum) ve onlara ilahi sirlarin bilgisini verir.

                        bu bilgiyi elde edebilmek icin insanin, peygamberden sonra, insan tarafindan ilahi bilginin aranisinda insan ile Allah arasinda bir vasita gibi davranan, imam vasitasiyla bu nura baglanmasi gerekir.

                        Ayni sekilde, sufilikte de manevi gerceklesmeyi mümkün kilacak yegane yöntemlere ulasabilmek icin, insanin, peygambere kadar cikan bir velayet silsilesi ile buradan, yola süluk etmis kimsenin varligina vahy kaynagindan akan bir berekete bagli olmasi gerekecektir.

                        demek oluyor ki, silsile, siilikteki "nur-i Muhammedi"ye cokca benzeyen, manevi bir mevcudiyetin sürekliligine dayanmaktadir. gercekten, cok sonralari bizzat sufilerde "nur-i muhammedi"den bahsediyorlardi.

                        baslangicta, bilhassa imam cafer sadikin ögretilerinde, siiligin "nur-i muhammedi" doktrini ile sufiligin manevi silsile doktrini birlesmkte ve diger durumlarda da oldugu gibi, islamin bizzat deruni ögretilerinden kaynaklarini almaktadirlar.


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

                          Nihayet, sufi ve sii ögretiler arasindaki bu karsilastirmada, manevi ve irfani makamlari (makamat-i irfani) zikretmek gerekir. sayet biz, örnegin meclisi tarafindan biharul-envarinda verilmis olan derleme gibi, hz.peygamber ve imamlarin hayatini konu alan bir arastirmaya basvurursak, sunu kesfederiz ki, bu aciklamalar baska herhangi bir seyden cok, bu sahsiyetlerin ic manevi hallerine dayanmaktadirlar.

                          gercekten de, siilikte dini hayatin amaci, hz.peygamberin ve imamlarin hayatini taklit etmek ve onlarin icsel manevi hallerine ulasmaktir. siilerin cogunlugu icin bu belirsiz bir olasilik olarak kalirsa da, seckinler (havass) daima bunun bilincindedir.

                          hz.peygamber ile imamlarin, Allah ile birlesmeye götüren manevi makamlari, sii dindarligin kendisine dogru ulasmak icin caba sarfettigi ve siiligin bütün manevi yapisinin kendisine dayandigi nihai amac olarak degerlendirilebilirler.

                          oysa ki, sufilikte de, Allaha ulasmak olan gayeye, klasik sufi arastirmalarda son derece büyük yer tutan haller ve makamlardan (hal ve makam) baska bir seyle ulasilamaz. sufi yasam da ayni sekilde bu hallerin elde edilmesine dayanir; ancak ne var ki sufiler bu halleri bizzat amac olarak degil, ama yüce zati icinde Allahi bulmak icin arastirirlar.

                          Tabii olarak, sufilikte hemen hemen bir tarikatin bütün üyeleri, hallerin ve makamlarin bilincindedirler, ama halbu ki siilikte sadece bir seckinler (havass) sinifi bunun bilincindedir; buda cok dogaldir, cünkü siilik bütün topluma yöneliyorken, manevi elitin yolu olarak sufilik, bizzat kendi icinde dissallik (exoterisme) ve icsellik ( esoterisme) diye ikiye bölünür ve bir müminler kitlesine (avam) oldugu gibi, kendi özgün elitine de sahiptir.

                          Ama, manevi makamlara, hz.peygamberin hayati ile imamlarin hayatina sii bakis acisindan vrilen özel anlama elince, sufilikte olanla (bunun arasinda) cok carpici bir benzerlik bulunmaktadir. hatta bu noktada ikisi de, manevi makamlarla ilgili olan fiili (praique) ve tatbiki (realise) yönüyle beraber, ayni gerceklige: islami icsellige atifta bulunmaktadirlar.


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

                            Siilikle sufilik arasinda ilke bakimindan olan bu kimi iliski durumlarini gözden gecirdikten sonra, simdi de, bu iliskilerin islam tarihinde tezahü edis bicimleirni kisaca degerlendirmemiiz gerekmektedir.

                            (birincisinden sekizincisine kadar) imamlarin sagliginda ikisi arasindaki iliski, son derece yogun olmustur. imamlara dair yazili metinler, islami bir irfan hazinesi ihtiva etmektedirler. (batili islam arastiricilarinin modern calismalada en cok ihmal etmis oldugu islami eserlerden birisi olan), hz.Alinin nehcul belagasi, dördüncü imam (peygamber ailesinin mizmarlari (psaumes)de denilen) zeynel abidinin sahife-i seccadiyesi ve (imamlarin sözlerini nakleden) kuleyninin usulu'l kafi'si islam irfanina dair eksiksiz bir aciklamanin taslagini olustururlar; gercekten de bunlar, daha sonraki pekcok irfani ve sufi yoruma temel islevi görmüslerdr. massignonunda gösterdigi gibi, teknik sözcük ve terimleri her bakimdan ilk sufilerinkiyle ayni degilse de, bunlarda bulunan görüsler ve aciklamalar, klasik sufi incelemelerde bulunanlarin, esas itibariyle aynisidir.

                            imamlarin hayatinda, onlarla bazi cok büyük sufiler arasinda yakin bir iliski vardi. hasan el-basri ve üveys el-karani, hz.alinin ögrencileri idiler; ibrahm el-edhem, bisr el-hafi ve bayezid el-bistami imam cafer es-sadikin halkasina dahildiler;

                            maruf el-kerhi, imam rizanin bir arkadasi idi. öte yandan henüz bu ifadeyle gösterilmeyen ilk sufiler, zahidler (zühhad) olarak taniniyordu; aralarindan cogu cokca imamlari ziyaret ediyor ve zühd yolunda onlarin örnekligini takib ediyorlardi.

                            Kufede, kumeyl, meysem et-temmar ve Rasid el-haceri gibi, hepsi de ilk sufi ve zahidler arasinda yer alan kimseler, imamlarin cevresini meydana getiriyorlardi. onlardan önce, selman, ebu zerr ve ammar el-yasir gibi suffe ashabi, ayni zamanda hem ilk sufiligin kutublari idiler, hemde sii toplulugun ilk üyeleri arasinda yer alirlar.


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: siilik ve sufilik (temel iliskileri ve tarihi münasebetler)

                              iste, ancak 8. imam ali er-rida'dan sonradir ki, sii imamlar artik acikca sufilerle birlesmemislerdir. ama bu, sufiligi elestiren bazi sii zahiri münekkitlerin iddia ettigi gibi, onlarin sufiligin aleyhine konustuklarini göstermez.

                              Daha ziyade, o dönemde var olan bazi oözel sebepler debebiyledir ki, bu konuda onlar sessiz kalmislardir.

                              Su halde, sufilik ile sii imamlar arasindaki acik ve belli son bag olarak gözüken, imam Rizadir. Gercekten de o, bugüne degin, "velayetin imami" olarak görülmeye devam etmistir ve sufilikte manevi bir üstan ve bir velayet arayan pekcok iranli, bir üstad bulma konusunda yardimini talep etmek icin, mesheddeki mezarini ziyaret eder. iste bu sebepledir ki yine, onun rolü, sii sufi tarikatlerde son derece önemlidir.

                              imamlardan sonra siilik ve sufilik, onlarin her biir, farkli bir kisilik kazandi ve belli bir ölcüde birbirlerinden ayrildilar. bu dönem boyunca, sufilerin cogu, en azindan III/IX. asirlar süresince, ne siyasi hayata, n de bu dünyaya ait gözüken hicbir seye katilmak istemiyorlar iken, imamlarin sagliginda cereyan edene aykiri olarak siilik, daha aktif bir politik rol oynamaya basladi.

                              yine de, hallac gibi bazi sufiler, acik bir sekilde ya sii veya sii egilimli idiler. bununla birlikte, ihvan-i safanin risalelerinde sufilige yapilan kimi acik atiflarin gösterdigi gibi, sufilikle siilik arasinda bazi iliskiler (özellikle ismaili formu altinda) olmustur.

                              Bu berikiler (ihvan-i safa)in acikca ismaili bir mensei yok ise de, ksin olarak sii bir temelleri vardir ve cok sonralari da, ismailikle birlesmislerdir.

                              isna aseriye siiligi, o da, sufilikle bazi iliskiler sergilemistir. meshur sii kelamcisi ibn babuyeh, zikrin icra edildigi sufi halkasini tasvir eder, seyyid serif mirteda da sufileri "gercek siiler" olarak adlandirir. zanaat topluluklari ve cesitli meslek tarikatleri (fütüvvet)de, sufilikle siilik arasinda bir iliski sergiler, cünkü onlar bir yandan, hz.Aliye karsi özel bir hayranlikla sii bir ortamda boy atmislardir, diger yandan da iclerinden pekcok kimse sufi tarikatlere baglanmislar ve "mesleki özel kurumlar" formu altinda, onlarin genislemekte olan boyutlari haline gelmislerdir.


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...