Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

    Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

    Ehli Sünnet ve Şia tarafından üzerinde konuşulan konulardan bir tanesi de Ehl-i Beyt(as)in kim olduğudur. Bu konu hakkında her iki Ekolün kendisine göre delilleri ve görüşleri bulunmaktadır.Ben bu yazıyı hazırlarken kendime ait herhangi bir yorumu katmadan sadece her iki Ekolün âlimleri tarafından ortaya konan delilleri ve görüşleri aktaracağım inşALLAH. Bu nedenle de yazılanlara verilecek cevaplar tarafımdan cevaplanmayacaktır. Yapılacak yorumlar tarafımdan dikkate alınmayacaktır. Ben sadece her iki tarafın görüşlerini ve delillerini yazacağım.

    Bu başlıkta şöyle bir yol takip etmeyi düşünüyorum. Öncelikle Ehli Sünnet’in Ehli Beyt(as) hakkındaki görüşlerini aktaracağım. Özellikle müfessirlerin görüşlerini(ve tabı ki bu konuda yazılan çeşitli görüşleri).

    Ardından Şia’nın görüşlerini aktaracağım. Sonrasında ise Ehl-i Beyt(as) hakkında Hz.Resulullah(saa) tarafından bildirilen hadisleri aktaracağım. ALLAH(cc) yar ve yardımcımız olsun.

    Madem özellikle müfessirlerden başlayacağız o halde Ehl-i Beyt(as)ın Kuran’da geçtiği yer olan Ahzab-33 ayetinin tefsirine bakalım. Aşağıda bu ayetin Elmalı ve Gölpınarlı meallerini yazdım. Sonrasında inşALLAH tefsirlerine bakalım.


    Elmalı Meali;
    “[033.033]
    Hem vekalarınızla evleriniz de durun da evvelki cahiliyyet çıkışı gibi süslenib çıkmayın, namaz kılın, zekât verin, ALLAH ve Resulüne itaat edin, ALLAH sâde şunu istiyor: sizden kiri uzaklaştırsın da ey ehli beyt sizi tertemiz, pampâk etsin!”


    Abdulbaki Gölpınarlı Meali;

    “33- Ve evlerinizde oturun ve ilk câhiliyet devrinde olduğu gibi sokaklara çıkmayın ve namaz kılın ve zekât verin ve itâat edin ALLAH'a ve Peygamberine. Ancak ve ancak ALLAH, ey Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler.”



    KAYNAK: Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri

    Cenâb-ı Hak Aileden Murdarlığı Gidermek İstiyor
    «Ey Ehl-i Beyt (Peygamberin ev halkı)! ALLAH, elbette sizden her türlü çirkinliği, murdar¬lığı gidermek ve sizi tertemiz (pak ve nezîh) yapmak ister.»
    Burada da hitap «Ehl-i beyt»e, yani Resûlüllah'ın (A.S.) ev halkına yönelse de, dolayısıyla bütün mü'minlerin ev halkını kapsamakta ve aynı hük¬mün içine almaktadır. Zira bütün mü'minlere örnek düzeyde bulunan «Ehl-i Beyt»e yapılan bir tavsiye veya verilen bir emir, dolayısıyla mü'minlerin ev halkına yöneliktir.
    «Rics» kapsamlı bir kavramdır; maddî ve manevî murdarlık anlamına geldiği gibi, şeref ve itibarı zedeleyen, aileye leke süren her türlü kötülük, ölçüsüzlük ve çirkinlik manalarına da delâlet eder. Aynı zamanda aileyi ekonomik yönden çökertecek israf, ölçüsüz harcama gibi huzur bozucu ortama da işaret anlamını taşır.
    İslâm, Kur'ân'ın bu tavsiyesinin ışığı altında, aileyi her türlü şüphe ve hayasızlık damgasından temizlemek için gereken hüküm ve kuralları koy¬muştur. Kadına ölçülü, seviyeli bir hayat ve hareket sahası hazırlamış ve onu süs eşyası olmaktan kurtarmıştır. [70] -Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 9/4855



    KAYNAK: Esbab-ı Nüzul, Abdulvahit Metin

    Ayetin nüzul sebebi ile ilgili rivayetler:
    1- Ebû Bekr el-Harisi, Ebû MUHAMMED b. Hayyan'dan, o Ahmed b. Amr b. Ebî Asım'dan, o Ebu'r-Rabi' ez-Zehranî'den, o Ammar b. MUHAMMED'den, o es-Sevrî'den, o Süfyan'dan, o Ebu'l-Cahhaf’tan, o Atiyye'den, o da Ebû Said'den bu âyet hakkında şunu dediğini bize haber verdi:
    "Bu âyet beş kişi hakkında indi. Nebî (s.a.v.), Ali, Fatıma Hasan ve Hüseyn (r.a.) " [57]
    2- Taberi de bu hadisi Ebu Saîd el-Hudrî'den merfü olarak rivayet etmiştir. [58]
    3- İbn Cerîr'in İbn Abbâs ve İkrime'den rivayetlerine göre bu âyet-i kerime¬ler özellikle Hz. Peygamber (sa)'in hanımları hakkında nazil olmuştur. [59]
    4- Said en-Nasrubi, Ahmed b. Cafer el-Katiî'den, o Abdullah b. Ahmed b. Hanbel'den, o babasından, o İbn Numeyr'den, o Abdulmelik'ten, o da Ata b. Ebî Rebah'tan bize şunu rivayet ederek dedi ki:
    "Ümm-ü Seleme, Rasulullah (s.a.v.)'tan bahsederken, başkasının kendisine söylediğine göre -ki Nebî (s.a.v.) Ümm-ü Seleme'nin evinde bulunduğu bir sırada- Hz Fatıma, Ümm-ü Seleme'nin evine, içinde etli yemeğin bulunduğu bir çanak getirdi. Rasulullah (s.a.v.), Hz. Fatıma'ya buyurdu ki:
    "Bana kocanı ve iki oğlunu çağır." Ümm-ü Seleme dedi ki:
    "Ali, Hasan ve Hüseyn geldi¬ler. İçeri girip oturdular ve yemekten yediler. O anda Rasulullah (s.a.v.) bir sedir üzerinde idi. Altında da Hayber'den elde edilen bir elbise vardı. Ben odada namaz kılıyordum. ALLAH Teala Ahzab: 33/33 âyetini indirdi.
    Rasulullah (s.a.v.) elbisesinin sarkan kısmını aldı ve üstünü örttü. Sonra iki elini semaya kaldırdı ve şöyle buyurdu:
    "ALLAH'ım, şunlar benim Ehl-i Beytim ve seçkinlerim (himayem altında) dir. Onlardan kötülüğü al götür ve onları tertemiz et." Ümm-ü Seleme dedi ki:
    "Başımı evden içeri soktum. Ben de sizinle beraberim ey ALLAH'ın Rasulü" dedim. Buyurdu ki:
    "Sen hayırlısın, sen hayırlısın." [60]
    5- Ebu'l-Kasım Abdurrahman b. MUHAMMED es-Serrac, MUHAMMED b. Yakub'dan, o Hasan b. Ali b. Affan'dan, o Ebû Yahya el-Hamanî'den, o Salih b. Musa el-Kureşî'den, o Hasif’ten, o Said b. Cübeyr'den, o da İbn Abbas'tan rivayet ederek dedi ki:
    "Bu âyet, Nebî (s.a.v.)'nin hanımları hakkında indi." [61]
    6- Akil b. MUHAMMED el-Cürcanî, (lafzen rivayette bulunmak üzere icazet verdi) el-Müâfî b. Zekeriyya el-Kâdî'den, o MUHAMMED b. Cerir'den, o İbn Hamid'den, o Yahya b. Vadıh'tan, o el-Esbağ'dan, o Alkame'den, o da İkrime'den bize şunu rivayete etti:
    "Bu âyetin iniş sebebi sizin zannettiğiniz gibi değildir. Bu âyet Nebî (s.a.v.)'nin hanımları hakkında indi."
    İkrime bunu sokakta bu şekilde nida ediyordu. [62]
    7- Ebu Saîd el-Hudrî'nin Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme'den rivayetinde o şöyle demiştir:
    "Bu âyet-i kerime Rasûlullah benim odamda iken nazil oldu. Ben, odanın kapısı yanında oturuyordum. Bu âyet nazil olduğunda Hz. Pey¬gamber (sa)'in yanında Ali, Fâtıma, Hasen ve Hüseyin vardı. Ben:
    "Ben, ey Al¬lah'ın elçisi, ben senin ehl-i beytinden değil miyim?" diye sordum, "Elbette sen de hayırdasın ve sen ALLAH'ın Rasûlü'nün hanımlarındansın." buyurdu. [63]



    KAYNAK:El Veciz, El Vahidi

    33- “Evlerinizde vakarla oturun”
    Tüm mü’min kadınlara verilen bir emirdir.
    “Açılıp saçılmayın”
    Cahiliye ehli kadınların yaptığı gibi güzelliklerinizi açığa vurup göstermeyiniz. Cahiliye ehlinden kasdı, İsa (a.s.) ile MUHAMMED (a.s.) arasında olanlardır.
    “ALLAH sizden pisliği gidermek istiyor”
    Çirkin ve kötü olan her amelden
    “Ey ehli beyt”
    Peygamberin ev halkından olan kadın ve erkekler


    Selametle.

    İnşallah Devam Edecek...
    “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

    Doğrusu ben Hür’üm
    Sizleri kılıçtan geçiririm.
    Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
    Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

    #2
    Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

    Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

    ALLAH(cc)ın izniyle tefsirlere devam edelim.


    KAYNAK:Et Tefsirül Hadis,İzzet Derveze


    "Ehl-İ Beyt" Tabiri Hakkındaki Rivayetler

    Ayetlerde, açık bir şekilde "ehl-i beyt" tabirinden, hitaba konu olan Peygamber ha¬nımları kastedilmekle birlikte, bazı rivayetler, hanımlarının dışındakileri de bu tabirin şümulüne sokarken bir kısım rivayetler de Peygamber hanımlarını bu tabirin dışında göstermektedir.
    Müslim ve Tirmizi'nin, mü'minlerin annesi Ümmü Seleme'den rivayet ettikleri bir hadiste Ümmü Seleme şöyle demiştir: "Ey ehl-i beyt! ALLAH sizden kiri giderip sizi terte¬miz kılmak ister, ayeti evimde nazil oldu ve Peygamber (s) Fatıma'yı ve Hasan ile Hüseyn'i çağırdı. Onları abasının altına aldı ve Ali gerideydi. Sonra dedi ki; ALLAHım! bun¬lar ehl-i beytimdir. Onlardan kiri gider ve onları tertemiz kıl. Dedim ki: Ben de onlarda¬nım ya ResulALLAH. Dedi ki: Senin yerin ayrıdır, sen de hayırlısın"
    Ümmü'l mü'minin Aişe'den rivayet edilen bir hadiste o şöyle demiştir: "Peygamber (s) sabah vakti, siyah kıldan yapılmış bir elbise ile çıktığında Ali'nin oğlu Hasan geldi. Peygamber onu elbise içine alıp sardı. Sonra Hüseyn geldi. Onu da elbisesinin içine al¬dı. Sonra Fatıma geldi. Onu da elbisesinin içine aldı. Sonra Ali geldi. Onu da elbisesinin içine aldı ve: Ey ehl-i beyt ALLAH, sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister, de¬di"
    Müslim'in Husayn'dan onun da Zeyd b. Erkam'dan rivayet ettiği bir hadiste Rasu-lullah şöyle dedi: "Size ehli beytim hakkında hatırlatmada bulunuyorum (bunu üç kez tekrarladı). Husayn Zeyd'e sordu: Ey Zeyd, ehli beyt kimdir? Hanımları ehli beyt değil midir? Zeyd: Hanımları ehli beyttir, ancak onun ehli beyti kendisinden sonra onlara ze¬kat verilmesi haram kılınmış olanlardır, dedi. Onlar kimdir? deyince Zeyd: Onlar Ali, Akil, Cafer ve Abbas aileleridir, dedi". Bir rivayette de Husayn: "Ehli beyti kimdir? Ha¬nımları mı? diye sordu. Zeyd: hayır ALLAH'a yemin ederim ki, bir kadın kocası ile bir müddet yaşar, sonra kocası boşarsa babasına ve kendi kavmine döner. Peygamber'in ehli beyti ise, kendisinden sonra onlara zekat verilmesi haram olan aslı ve neslidir, dedi."

    İmam Ahmed'in Enes b. Malik'den tahric ettiği bir diğer hadiste şunlar yer almakta¬dır: Nebi (s) altı ay boyunca, Fatıma'nın kapısının önünden geçerken, sabah namazı için gidiyorsa eğer; ey ehli beyt namaz, der ve "Ey ehli beyt, ALLAH sizden kivi gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister" ayetini okurdu".

    Aişe (r)'den Ümmü Mecma'ın "Rasulullah için insanların en hayırlısı kimdir" soru¬suna cevap olarak şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Rasulullah'in Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyn'i bir elbise altında toplayıp: ALLAHım! bunlar benim ehli beytimdir. Onlardan ki¬ri gider ve onları tertemiz kıl, dediğini gördüm. Bunun üzerine: Ya RasulALLAH ben de senin ehlindenim, dedim. Dedi ki; sen kenarda dur, sen de hayırlısın"
    Ebu Said el-Hudri'den rivayet edilen bir başka hadiste Rasulullah şöyle demiştir: "Bu ayet ben, Ali, Hasan, Hüseyn ve Fatıma hakkında nazil oldu."

    Özellikle Peygamber hanımlarını bu tabirin şümulünden çıkaran ve Şianın dört elle sarıldığı, ayetlerin açık ifadelerine karşı bizleri hayrete düşüren bu hadisler üzerinde bi¬raz durmak istiyoruz. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, sözkonusu temizleme cümlesin¬den sonra gelen ayet Peygamber hanımlarına yönelik hitabın devamıdır. Dolayısıyla, bu makamda ehli beyt tabirinin Peygamber hanımları haricinde yorumlanması mümkün değildir. Kaldı ki, ehli beyt tabiri başka ayetlerde hanımlardan kinaye olarak kullanıl¬mıştır. Hud sûresinin İbrahim (a) ile ilgili 71 ila 73. ayetlerinde: "Ayakta durmakta olan karısı, güldü. Biz de ona İshak'ı müjdeledik. Ishak'ın ardından da Yakub'u. Vay, dedi. Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken doğuracak mıyım? Bu, cidden şaşılacak bir şey!. Dediler ki, "ALLAH'ın işine mi şaşıyorsun? ALLAH'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir, ey ehli beyt! O, övülmeye layıktır, ihsanı boldur!" buyrulmaktadır. Nemi sûresinin 7. ayetinde ise şöyle buyurulmaktadır: "Musa, ehline: 'Ben bir ateş gördüm, size ondan bir haber getireyim, yahut size bir ateş koru getireyim de ısınasınız demiş¬ti" .

    Bunlara ilave olarak Buhari, Müslim ve Tirmizi, Ahzab sûresi 52. ayetin tefsiri ile ilgili rivayet ettikleri hadiste Peygamber hanımlarının odalarından geçerken onlara "ey ehli beyt ALLAH'ın selam ve rahmeti üzerinize olsun" diyordu.

    İbn Kesir, Tabiin alimlerinin büyüklerinden biri olan İkrime'nin şöyle dediğini nak¬leder: "Bu cümle hususiyetle Peygamber hanımları hakkında nazil olmuştur". İbn Kesir bu cümleye ek olarak şunları söyler: "Bu ayet, Peygamber hanımlarının ehli beytin şü¬mulü içine girdiğinin açık bir hükmüdür. Çünkü, bu ayetin nüzul sebebi Peygamber ha¬nımlarıdır. Nüzul sebebi ya tek başına İkrime'nin kavli üzerine ya da başkalarıyla birlik¬te ayetin hükmü içine dahil olur. Doğru olan budur".
    Ümmü Seleme'den rivayet edilen hadise gelince, bu rivayette "ALLAH, ey ehli beyt sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister" ayeti onun evinde nazil olmuştur ve tek başına bir ayet değildir. Önceki ayetlerin bir parçası ve tamamlayıcısıdır. Bu kabil değerlendirme, Ebu Said el-Hudri'den rivayet edilen hadis için de geçerlidir.

    Ancak bunları söylerken biz, Peygamber (s)'e kan bağıyla akraba olanların ehli beytiz. Bilakis, bu konuda eğer Kur'an'ın bu cümlesine ve ayetin indiği döneme istinad ediliyorsa o taktirde ayetin, ne şümulünün ne de hasrının doğrudan doğruya kastedilmediğini söylemek istiyoruz. Öyleyse şunu söylemek yerinde olur; Nebi (s)'ye nisbet edilen bu rivayetlerin doğru olması batinde, Peygamber eşleri ile birlikte dört mutahhar; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin de ayetin şümulü içerisine girmektedir.


    KAYNAK: Tefsiri Kebir , Fahri Razi

    Vakarla Oturun, Dolaşmayın


    Vakar ile evlerinizde oturun. Evvelki câhiliyyet yürüyüşü gibi yürümeyin. Samazı dosdoğru kılın. Zekâtı verin. ALLAH ve Resulüne itaat edin. Ey Ehi-i Beyt, ALLAH sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak diler"
    (Ahzâb, 33).
    Ayetteki kelimesi, "karâr" masdarmdan olup, muzaaf harflerinden biri düşürülmüştür. Nitekim Cenâb-ı Hak (vakıa, 65) buyurmuştur. Bu kelimenin "vakar" masdarmdan olduğu da ileri sürülmüştür. (Buna göre şeklinde okunur.) Nitekim Arapça'da, denilir.
    ALLAH Teâlâ "Evvelki câhiliyyet yürüyüşü gibi yürümeyin" buyurmuştur. Bunun, "Kınla döküle, kırıtarak yürümeyin" manasına olduğu söylenmiştir. Yine bundan muradın, "Süslerinizi ortaya koymayın, göstermeyin" manası olması da muhtemeldir.

    Cahiliyye Terimi

    Ayetteki, "Evvelki câhiliyye"n\n manası hususunda da şu iki izah yapılmıştır:
    a) Bununla, Nûh (a.s) zamanında olanlar, sonraki cahiliyye ile de, ondan sonrakiler kastedilmiştir.
    b) Bu, bir diğerinin olmasını gerektiren bir "ewel"lik değildir. Aksine bunun manası tıpkı bir kimsenin, "Nerede o ilk (evvelki) zorba kisrâlar?" demesi gibi, "Evvelki (eski) cahiliyye yürüyüşü gibi yürümeyin" demektir.
    Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Namazı dosdoğru küm, zekâtı verin. ALLAH ve Resulüne itaat edin" yani "Mükellefiyet sadece nehiylerde değildir ki "Yumuşak konuşmayın", "Cahiliyye yürüyüşü gibi yürümeyin" ifadeleriyle elde edilmiş olsun. Tam aksine mükellefiyet hem nehiy, hem emirler hususundadır. O halde kendini büyük gören zorbalara benzememe demek olan namazınızı kılın, kerîm ve rahîm olana benzemek demek olan zekâtınızı verin ve ALLAH'a itaat edin" buyurmuştur. "Mükellefiyet sadece bu bahsedilenlere mahsus değildir. Binâenaleyh ALLAH'ın emrettiği herşeyi hakkıyla yerine getiriniz ve ALLAH'ın nehyettiği herşeyderv de son derece kaçınınız."


    Emirler Arındırmak İçindir


    Daha sonra ALLAH Teâlâ "Ey Ehl-i Beyt, ALLAH sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak diler" yani "Size verilen mükellefiyetlerden istifâde edecek olan ALLAH değildir. ALLAH yaptıklarınızdan faydalanmaz. Bunun faydası size aittir. ALLAH'ın bu şeyleri size emretmesi, sizin menfaatiniz içindir" buyurmuştur. Bu ifadede şöyle bir incelik vardır: Bazan kirin-pisliğin bizzat kendisi ortadan kalkar, giderilir, ama o yeri tam temizlenmiş olmaz. O halde "ALLAH sizden ancak kiri gidermek ... diler" ifadesi, "Günahlarınfzı silip, giderir" manasına; "Sizi tertemiz yapmak diler" ifadesi de, "Size keramet (şeref) elbiselerini giydirir" manasınadır.




    Ehl-i Beyt


    Daha sonra ALLAH Teâlâ, bu ifadenin muhtevasına, Hz. Peygamber (s.a.s)'in ailesinin (Ehl-i Beytinin) hem kadınları, hem de erkekleri girsin diye, kadınlara hitabı bırakıp, "Sizden (anküm) diyerek, erkeklere hitab etmiştir. Ehl-i Beyt'in kimler olduğu hususunda değişik görüşler ileri sürülmüştür. Evlâ olan, bunların, Hz. Peygamber (s.a.s)'in çocukları ile hanımları olduğunun söylenmesidir. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Hz. Ali de onlardandır. Çünkü Hz. Alt, Hz. Peygamber (s.a.s)'in kızı ile evliliği ve Hz. Peygamber (s.a.s)'den ayrılmayışı sebebi ile ehl-i beytten olmuştur.


    Selametle
    “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

    Doğrusu ben Hür’üm
    Sizleri kılıçtan geçiririm.
    Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
    Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

    Yorum


      #3
      Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

      Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

      Kaldığımız yerden devam edelim inşALLAH.


      KAYNAK:Fizilalil Kuran, Seyyid Kutub

      "Ey ehl-i beyt! Şüphesiz ALLAH sizden pisliği giderip sizi tertemiz yapmak ister."
      Bu ifadede bir çok mesaj var. Hepsi de şefkat, sevgi ve dostluk yüklü. Burada yüce ALLAH evi nitelendirmeden, kime ait olduğunu belirtmeden "ehl-i beyt" diye isimlendiriyor onları. Sanki şu yeryüzünde bu nitelendirmeyi hakkeden tek ev buymuş gibi. Bu yüzden "el-beyt" dendimi tanınmış, bilinmiş, belirtilmiş demektir. Kâbe için de böyle denir. Beytullah, ALLAH'ın evi. O da el-beyt, Beytul haram (dokunulmaz ev) olarak isimlendirilmiştir. Peygamber efendimizin evinin bu şekilde nitelendirilmiş olması, yüce ALLAH'ın ona kazandırdığı büyük bir saygı, onur ve seçkinliktir.
      Yüce ALLAH şöyle diyor: "Ey ehl-i beyt! Şüphesiz ALLAH sizden pisliği giderip sizi tertemiz yapmak ister." İfadede, yükümlülüğün nedeninin ve hedefinin açıklanmasından dolayı Peygamberimizin ehl-i beytine yönelik bir iltifat vardır. Bu iltifat, onlara şu mesajı veriyor: Yüce ALLAH bizzat onlarla ilgileniyor, onları temizlemek, pisliği gidermek istiyor. Bu, doğrudan doğruya şu evin halkına yönelik yüce bir gözetimdir. Bu sözleri söyleyenin kim olduğunu düşündüğümüz zaman... Şu evrenin Rabbi... Bütün evrene "Ol" deyince, hemen "olu-veren"... Ulu ve kerem sahibi ALLAH... Her şeyi boyunduruğu altına alıp kont-rol eden... Her şeyden üstün olan... Caydırıcı güce sahip olan... Her şeyden büyük olan ALLAH... Bu sözleri söyleyenin kim olduğunu düşündüğümüz zaman, ehl-i beyte yönelik bu büyük lütfun boyutunu kavrarız.
      Yüce ALLAH bunu, yüceler aleminde, şu yeryüzünde; her bölgede ve her an, her saniye okunan, milyonlarca kalbin onunla ibadet ettiği, milyonlarca dudağın onunla hareket ettiği kitabında söylüyor.
      Sonu itibariyle yüce ALLAH bu emir ve direktifleri ehl-i beytten pisliğin giderilmesi ve onların arınması için araç olarak sunuyor. "Tathir" kelimesi "Tatahhur kelimesinden gelir. Pisliği gidermek ise, insanların bizzat başvurdukları pratik hayatlarında uyguladıkları yöntemlerle gerçekleşir. İslamın yolu budur. Vicdanda bilinç ve takva... Hayatta da davranış ve hareket... Bunların ikisi bir araya gelince ISLAM tamamlanır. İslam'ın bu hayattaki hedef ve amaçları bunların ikisi ile gerçekleşir.


      KAYNAK:Camiul Ahkam, Kurtubi

      "Ey ehl-i beyt" lafzı medh üzere nasb edilmiştir. Bedel olarak nasbedildiği de kabul edilebilir. Ayrıca ref ve cer ile okunması da caizdir.
      en-Nehhas dedi ki: Eğer cer ile okunursa, "sizden" anlamındaki buyruk¬ta yer alan "kef" ile "mim" zamirinden bedel olarak cer edilir. Ancak bu Ebu'I-Abbas MUHAMMED b. Yezid'e göre caiz değildir. Çünkü o muhatab müennes-ten de, muhatab müzekkerden de bedel yapılmayacağı görüşündedir. Çün¬kü her ikisinin de ayrıca açıklanmaya ihtiyaçları yoktur.
      "Tam anlamıyla sizi temizlemek ister" buyruğu, te'kid ma¬nasını taşıyan bir mastardır. [112]

      34. Evlerinizde okunan ALLAH'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Mu¬hakkak ALLAH herşeyin inceliklerini bilir (Lâtiftir), herşeyden ha¬berdardır.

      Bu buyruğa dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız: [113]

      1- Mü'minlerin Annelerinin, Evlerinde Okunan ALLAH'ın Âyetleri ve Hikmet ile Ehl-i Beytin Kimlikleri:

      "Evlerinizde okunan ALLAH'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın" lafızla¬rı, ehl-i beytin onun hanımları olduğunu ortaya koymaktadır.
      Ehli beytin kim oldukları hususunda ilim ehli farklı görüşlere sahiptir. Ata, İkrime ve İbn Abbas onun ehl-i beyti hanımlarıdır. Onlarla bir¬likte bir erkeğin varlığı söz konusu değildir. Bunların kanaatine göre "beyt" ile Peygamber (sav)'ın (ve hanımlarının) kaldığı odalar kastedilmiştir. Çün¬kü yüce ALLAH: "Evlerinizde okunanı hatırlayın" diye buyurmaktadır.
      Aralarında el-Kelbî'nin de olduğu bir kesim ise; bunların özel olarak Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin olduğunu söylemişlerdir. Bu hususta Peygamber (sav)'dan gelmiş hadisler de vardır. Bunlar yüce ALLAH'ın: "Ey ehl-i beyt, Al¬lah sizden ancak kiri giderip tam anlamıyla sizi temizlemek ister" buyruğundaki "siz" anlamındaki zamirin erkekler için kullanılan bir zamir oluşu¬nu delil göstermişlerdir. Çünkü bu sadece hanımlara ait bir hitab olsaydı, ka¬dınlar için kullanılan zamir ile; "Siz kadınlardan... ve siz ka¬dınları temizlemek" şeklinde olması gerekiyordu. Bununla birlikte burada zamirin bu şekilde "ehl" lafzına göre kullanılmış olma ihtimali vardır. Bir kim¬senin arkadaşına: Senin ehlin nasıldır? derken, hanımın veya hanımların na¬sıldır, demek istemesi gibi. Buna cevap veren kişi de (erkekler için kullanı¬lan zamir ile): Onlar iyidirler diye cevap verir. Nitekim yüce ALLAH şu buy¬ruğunda da bu şekildeki ifadeyi kullanarak şöyle buyurmaktadır: "Dediler ki: ALLAH'ın rahmetine mi şaşıyorsun? ALLAH'ın rahmet ve bereketleri sizin üze¬rinize olsun ey ehl-i beyt!" (Hud, 11/73)
      Âyet-i kerîmeden açıkça anlaşılan ise, bunun Peygamber (sav)'ın ha¬nımları ve diğerleri dahil olmak üzere bütün ehl-i beyt hakkında umumî ol¬duğudur. "Tam anlamıyla sizi temizlemek ister" diye buyurması (ve erkek zamiri kullanması) Rasûlullah (sav), Ali, Hasan ve Hüseyin'in aralarında bulunmasından dolayıdır. Müzekker ile müennes birarada bulunduğu takdir¬de ise müzekker ifade (tağlib ile) kullanılır. Buna göre âyet-i kerîme Peygam¬ber Efendimiz'in hanımlarının ehl-i beytten olmasını gerektirmektedir. Çün¬kü âyet-i kerîme onlar hakkında, hitab onlaradır. Buna da ifadelerin akışı de¬lâlet etmektedir. Doğrusunu en iyi bilen ALLAH'tır.
      Um Seleme'nin: Bu âyet-i kerîme benim evimde nazil oldu. Rasûlullah (sav), Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı. Onlarla birlikte Hayber'de imal edilmiş bir örtünün altına girip: "İşte bunlar benim ehl-i bey timdir" deyip âyet-i kerîmeyi okuduktan sonra: "ALLAHım, onların üzerinden kiri gider ve onla¬rı iyice temizle" demesi üzerine Ummü Seleme'nin: Ben de onlarla beraber ol¬sam, ey ALLAH'ın Rasûlü deyince, Peygamber: "Sen kendi mekânındasın ve sen hayır üzeresin" dediği, Tirmizî ve başkalarının rivayet edip Tirmizî'nin hak¬kında: Bu hadis garib bir hadistir [114] demesine gelince, el-Kuşeyrî de şöyle de¬miştir. Ummü Seleme dedi ki: Ben de başımı örtünün altına soktum ve ben de onlardan mıyım? ey ALLAH'ın Rasûlü, diye sordum. O da: "Evet" dedi.
      es-Sa'lebî dedi ki: Ehl-i beyt Haşimoğullarıdır. Bu da "beyt" ile neseb ha¬nedanının kastedildiğine delildir. Bu durumda Abbas, Peygamber Efendimiz'in amcaları ve amcalarının çocukları da onlardan sayılır.
      Buna yakın bir rivayet Zeyd b, Erkam (ALLAH hepsinden razı olsun)dan ri-vayet edilmiştir. el-Kelbî'nin açıklamasına göre yüce ALLAH'ın: "hatırlayın" buyruğu yüce ALLAH'ın yeni bir hitabıdır. Yani ALLAH bu hitabı ile Peygamber sav)"ın hanımlarına öğüt vermek ve evlerinde okunan ALLAH'ın âyetleri ile hik¬meti hatırlatmak sureti ile üzerlerindeki nimetlerini saymış olmaktadır.
      Te'vil ilmini bilenler: "ALLAH'ın âyetleri"nden kasıt, Kur'ân-ı Kerîm, "hik-merden kasıt sünnettir. "Hatırlayın" buyruğu da sahih olan görüşe göre ken¬disinden önceki (peygamberin hanımlarına yönelik) hitab ile uyum arz etmektedir. "Sizden" diye buyururken müzekker zamir kullanması ise ehl" lafzını kullanmış olmasından ötürüdür. "Ehl" ise lafız olarak müzekkerdir. Bundan ötürü Peygamber'in hanımları müennes olmakla birlikte onları müzekker bir isim ile adlandırmıştır. İşte bundan dolayı "sizden" lafzında-ki zamir de müzekker gelmiştir. el-Kelbî ve benzerlerinin söylediklerine iti¬bar edilmez. Çünkü onun bu hususta öyle bir takım acıkmaları vardır ki, selef-i salih döneminde olsaydı, bundan dolayı onu engeller ve bu kabilden gö¬rüş beyan etmesine mani olurlardı.
      Yüce ALLAH'ın: "Ey Peygamber! Zevcelerine de ki..." (el-Ahzab, 33/32) buyruğundan itibaren: "ALLAH herşeyin inceliklerini bilir, herşeyden haber¬dardır" buyruğuna kadar buyruklar birbirlerine nesak atfı ile atfedilmişler-dır. Peki, ifadelerin ortasında ayrı olarak onlardan başkalarına ait nasıl bir söz verleşmiş olabilir? Bu sadece Peygamber (sav)'dan bu âyetin nüzulüne dair gelmiş olan haberlerde görülen bir şeydir. Bu rivayetlere göre Peygamber, Ali. Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırmış, bir örtü alıp onları o örtüye sarmış. Sonra da elini semaya kaldırarak: "ALLAH’ım, bunlar benim ehl-i beytimdir. ALLAH’ım, sen onlardan kiri gider ve onları iyice temizle" diye buyurmuştur. Bu Peygamber (sav)'ın âyetin nüzulünden sonra onlara yapmış olduğu bir du¬adır. O, Peygamber Efendimiz'in hanımlarına hitab olan âyetin kapsamı içerisine yüce ALLAH'ın onları da almasını arzulamıştır. İşte el-Kelbî ile ona uy¬gun kanaat belirtenler bu âyeti onlara has olarak yorumlamışlardır. Oysa bu dua. âyetin indirilişinin dışında onlar için yapılmış bir duadır (zikirdir).

      Selametle
      “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

      Doğrusu ben Hür’üm
      Sizleri kılıçtan geçiririm.
      Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
      Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

      Yorum


        #4
        Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

        Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

        ALLAH(cc)ın izniyle tefsirlere kaldığımız yerden devam edelim.

        KAYNAK: Savfetül Tefasir,Sabuni

        33. Evlerinizden ayrılmayın, ihtiyacınız olmadan dışarı çıkmayın. Zaruret olmaksızın yollarda şaşkın şaşkın dolaşan gaiil kadınların yaptığı gibi yap,navın. Câhıliyye kadınlarının yaptıkları gibi, yabancı erkeklere zinetlerinizi ve güzelliklerinizi göstermeyin. Câhiliyye döneminde kadın, güzelliklerini göstermek için, vücudunun açılması uygun olmayan yerlerini açarak pazarlara çıkardı. Katâde şöyle der: Câhiliyye kadınları kırıtarak ve cilve yaparak yürürlerdi. Yüce ALLAH bunu yasakladı. Namazı kılmaya ve zekâtı vermeye devam edin. tbn Kesîr şöyle der: Yüce ALLAH, önce onları kötülükten men etti, sonra da onlara, bir olan ALLAH'a ibadet etmekten ibaret olan na¬maz kılmak ve insanlara iyilik demek olan zekât vermek gibi hayırlı şeyleri emretti.Takva sahibi hanımların mertebelerini elde etmeniz için, bütün emir ve yasaklarında ALLAH ve Rasûlüne itaat ediniz.
        Ey, Peygamberin aile efradı (Ehl-i beyt)! ALLAH'ı sizi sadece günah kirlerinden kurtarmak ve insanın bedeninin necasetle pislendiği gibi, manevî varlığının da kirlendiği sunanlardan temizlemek istiyor. O sizi günah kirlerinden tamamen arındırmak istiyor.


        KAYNAK: Taberi Tefsiri, Taberi

        33- Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye devri kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılmayın. Namaz kılın, zekat verin. ALLAHa ve peygamberine itaat edin. Ey ehl-i beyt, şüphesiz Alahsizi günah ve kötülüklerden arındırıp tertemiz yapmak ister.
        Ey Peygamber hanımları, evlerinizde durun. Oralarda vakarlı olun. Önceki cahiliye dönemindeki gibi açılıp saçılmayın, böbürlenmeyin, gayri ciddi davranmayın. Farz olan namzlan kılın. Mallarınızdan, farz olan zekatı verin. ALLAHın ve Resulünün emir ve yasaklarında ALLAHa ve Resulüne itaat edin. Ey ehl-i Beyt, ALLAH sizden kötülüğü ve hayâsızlığı kaldırmak ve sizleri günahlardan temizlemek ister.
        Âyet-i kerimede "Ehl-i Beyt" ifadesi zikredilmektedir. Hz. Ali Hz. Fatı-ma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in bu ifadeye girdikleri muhakkaktır. Resululla-hın üvey oğlu Ömer b. Seleme diyor ki:
        "Bu âyet Resulullaha, hanımı Ümmü Seleme'nin (annemin) evinde inince Resulullah, Fatıma'yı, Hasan ve Hüseyin'i çağırdı ve onlan cübbesinin altına aldı. AH de arkasında bulunuyordu. Onların hepsini cübbesiyle kapladı ve şöyle dedi: "Ey ALLAHım işte bunlar benim ehl-i Beytim'dir. Sen onlardan murdarlığı gider ve onları tertemiz kıl." Bunun üzerine Ümmü Seleme şöyle dedi: "Ey ALLAH’ın Resulü, ben de onlarla beraber miyim?" Resulullah: "Sen yerindesin, sen hayır üzeresin." dedi.
        Enes b. Mâlik diyor ki:
        "Resulullah (s.a.v.) altı ay sabah namzina Fatima'nın kapısından geçerek gitti. Resulullah oradan geçerken: "Ey ehl-i beyt; namaz." der ve: "Ey Ehl-i Beyt, şüphesiz ALLAH sizi kötülüklerden arındırıp tertemiz yapmak ister..." âyetini okurdu.
        Ancak bu zikredilenlerin Ehl-i Beyt'ten olmaları, bunların dışında bulunan kimselerin Ehl-i Beyt'ten sayılmayacaklan manasına gelmez. Nitekim âyet-i kerimeler, Resulullahin hanımlarını zikretmektedir. Dolayısıyla "Ehl-i Beyt" ifadesine onun hanımlarının öncelikle girmesi gerekir.
        Aynca, Ehl-i Beyt'ten bahseden âyetteki zamirlerin erkek sıygasının kullanılması, ehl-i beyt'in içine, Resululahın hanımları ve kızının yanında Hz. Ali gibi erkeklerin de girmesindendir. Yoksa Resulullahm hanımlarını ehl-i Beyt'in dışında kabul etmek için değildir. Nitekim Hz. Fatıma da kadındır fakat ehl-i beyt'ten olduğuna itiraz edilmemiştir.
        Alkame diyor ki: "fecrime: "Ey Peygamber ailesi, şüphesiz ALLAH sizi, gü¬nah ve kötülüklerden arındırıp tertemiz yapmak ister." âyetini çarşılarda yüksek sesle okur ve "Bu âyet özellikle Resulullahın hanımları hakkında nazil olmuştur." derdi. İkrime'nin bu sözü, âyetin nüzul sebebini bildirmektedir. Dolayısıyla bu söze dayanarak ehl-i beyt'e, Resulullahın kızları ve diğer hanımlarının girmediği söylenemez.


        Velhamdu lillahi evvelen, ahiren, zahiren ve batınen

        Rabb’imin Salat ve Selamı Resulune (s.a.a) ve Pak Ehl-i Beyt(a.s.)e olsun

        ALLAH(cc)ın selamı tüm Hak Sevdalılarına ve Mustazaflara olsun.

        Selametle

        “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

        Doğrusu ben Hür’üm
        Sizleri kılıçtan geçiririm.
        Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
        Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

        Yorum


          #5
          Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

          Bismillahirahmanirrahim.Selamun Aleykum

          Biz ALLAH(cc)ın izniyle bu başlığa devam edelim.


          KAYNAK: Tefhimul Kuran, Mevdudi


          50. Ayetin yer aldığı konunun çerçevesinden, Ehl'ül-Beyt (ev halkı) ile, burada, Hz. Peygamber'in eşlerinin kastedildiği anlaşılmaktadır. Çünkü hitap, "Ey Peygamber'in hanımları" diye başlamaktadır ve gerek bu ayetten önce, gerekse sonraki bütün konunun muhatabı da yine Peygamber'in (s.a) hanımlarıdır. Bunun yanısıra "Ehl'ül-Beyt" kelimesi Arapçada, Türkçedeki (ev halkı) "aile" (ingilizcede household) anlamında kullanılmaktadır. Ve bir adamın karısını ve çocuklarını kapsayan bir terimdir. Hiç kimse "karı"yı ev halkından saymamazlık edemez. Kur'an bu kelimeyi bundan başka iki yerde daha kullanır ve her iki yerde de "karı" ailenin en önemli üyesi olarak bu kelimenin tarifi kapsamına girer. Hud Suresi'nde, melekler Hz. İbrahim'e (a.s) bir oğul müjdelediklerinde, karısı şöyle der: "Vay bana, ben kocamış iken ve şu kocam da bir ihtiyar iken doğuracak mıyım?" Melekler dediler ki: "ALLAH'ın emrine mi şaşıyorsun? Ey İbrahim'in ev halkı, ALLAH'ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinizdedir." Kasas Suresi'nde, Musa (a.s) bebek iken Firavun'un evine vardığında ve karısı ona uygun bir süt anne aradığı sırada, Musa'nın (a.s) kızkardeşi şöyle der: "Size, onu büyütecek ve iyi bakacak bir ev halkını haber vereyim mi?" O halde arapça ifade kuralı, hepsi, Peygamber'in (s.a) hanımlarının ve çocuklarının Ehl'ül-Beyt terimi içinde yeraldıklarını göstermektedir. Bu yüzden İbn Abbas, Urve bin Zübeyr ve İkrime, bu ayetteki Ehl'ül-Beyt ile Peygamber'in (s.a) hanımlarının kastedildiği görüşündedirler.
          Fakat Ehlü'l-Beyt ile Peygamber'in (s.a) hamımlarının kastedildiği ve başka hiç kimsenin buna dahil olmadığını söylemek de yanlıştır. Çünkü "ev halkı" bir kimsenin ailesine mensup olan herkesi kapsayan bir terimdir. Ayrıca Hz. Peygamber de (s.a) bu noktayı açıklığa kavuşturmuştur. İbn Ebi Hâtim'e göre, Hz. Aişe'ye (r.a), Hz. Ali (r.a) hakkında sorulduğunda, şu cevabı vermiştir: "Hz. Peygamber'in en çok sevdiği ve onun en çok sevdiği kızının kocası olan bir kimseyi mi bana soruyorsunuz?" Daha sonra Hz. Peygamber'in (s.a) Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hüseyin'i (r.a) çağırdığını, bir örtü altına alıp şöyle dua ettiğini anlattı: "ALLAH'ım, bunlar benim ev halkım (Ehl'ül-Beyt), onlardan pisliği uzaklaştır ve onları tertemiz kıl." Hz Aişe der ki: "Ben de senin ev halkından biriyim (yani beni de o örtünün altına alıp dua etsen) dedim." Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şu cevabı verdi: "Sen dışarıda kal. Elbette sen zaten ehli beyttensin."
          Müslim, Tirmizi, Ahmed, İbn Cerir, Hakim, Beyhâki gibi muhaddisler, Ebû Said el-Hudri, Hz. Aişe, Hz. Enes, Hz. Ümmü Seleme, Hz. Vâsile bin Eska ve başka birçok sahabiden, Hz. Peygamber'in (s.a) Hz. Ali, Hz. Fatıma ve iki oğlunu Ehl-ül Beyt'ten saydığını gösteren birçok hadis rivayet etmişlerdir. O halde onları Ehl'ül-Beyt'ten saymayanların görüşü yanlıştır.
          Yukarıdaki hadislere dayanarak Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarını Ehl'ül-Beyt kapsamı içine almayanlar da hata içindedirler. Çünkü Kur'an tarafından açıkça ifade edilen bir noktaya hadisle karşı çıkılmaz. Ayrıca zaten bu hadislerden böyle bir anlam çıkarılamaz. Bazı hadislerde rivayet edilen, Hz. Peygamber'in (s.a) ailesinden dört kişiye örttüğü örtünün içine Hz. Aişe ve Hz. Ümmü Seleme'yi (r.a) almaması olayından, onları Ehl'ül-Beyt içine dahil etmediği anlamı çıkmaz. Peygamber'in (s.a) eşleri zaten "ev halkı"ndandırlar; çünkü Kur'an onlara Ehl'ül-Beyt diye hitap etmiştir. Bununla birlikte Hz. Peygamber (s.a) Kur'an'daki bu açık ifadenin ailenin diğer üyelerinin Ehl'ül-Beyte dahil olmadığı gibi bir yanlış anlamaya sebep olabileceğini düşünerek, onların da (Hz. Ali, Fatıma ve iki oğulları) ev halkından olduğunu bu olay vesilesiyle ayrıca vurgulamıştır, eşleri için böyle ayrıca bir vurgulamaya gerek duymamıştır. Çünkü Kur'an bu noktayı açıklığa kavuşturmuştur.
          İnsanlardan bir grup da, ayetin anlamını saptırarak, Ehl'ül-Beyt'in sadece Hz. Ali, Hz. Fâtıma ve iki oğullarını kapsadığını, Peygamberin (s.a) hanımlarının buna dahil olmadığını söylemişlerdir. Hatta daha da ileri giderek "ALLAH sizden pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor" cümlesinden, Hz. Ali, Hz. Fatıma ve iki oğullarının aynen peygamberler gibi ismet sahibi (günahsız) olduğu sonucunu çıkarmışlardır. Ayetteki "pislik" ile günah ve hatanın kastedildiğini ve ALLAH'ında belirttiği gibi Ehl'ül-Beyt'in günah ve hatadan temizlendiğini söylerler. Oysa ayetteki ifade onların pislikten uzaklaştırıldıklarını ve temizlendiklerini bildirmemekde, bilakis şöyle demektedir: "ALLAH sizden pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor." Konunun bütünlüğü de, burada Peygamber'in (s.a) ev halkının övülmesinin kastedildiğine dair bir ipucu vermemektedir. Tam aksine onlara ne yapıp ne yapmamaları gerektiği bildirilmektedir; çünkü, ALLAH onları tertemiz kılmak istiyor. Başka bir deyişle, onlara şu davranış tarzını benimserlerse, ALLAH'ın onları tertemiz kılacağı, aksi taktirde onları temizlemeyeceği söylenmektedir. Bununla birlikte, eğer: "ALLAH sizden pisliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz kılmak istiyor" sözünden ALLAH'ın onları günahsız ve hatasız kıldığı sonucu çıkarılırsa, ALLAH'ın namazdan önce abdest alan bütün Müslümanları da günahsız ve hatasız kılmaması için hiçbir sebep yoktur. Çünkü abdest alanlar hakkında da ALLAH şöyle buyurur: "ALLAH sizi tertemiz kılmak ve size olan nimetini tamamlamak istiyor." (Maide: 6)



          Velhamdu lillahi evvelen, ahiren, zahiren ve batınen
          Rabb’imin Salat ve Selamı Resulune (s.a.a) ve Pak Ehl-i Beyt(a.s.)e olsun
          ALLAH(cc)ın selamı tüm Hak Sevdalılarına ve Mustazaflara olsun.

          Selametle
          “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

          Doğrusu ben Hür’üm
          Sizleri kılıçtan geçiririm.
          Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
          Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

          Yorum


            #6
            Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

            Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

            ALLAH(cc)ın izniyle devam edelim.

            KAYNAK: Tefsirül Münir, Vehbe Zuhayli

            Bütün emir ve nehiylerde "ALLAH'a ve Rasulüne itaat edin. Ey Peygamber ailesi!" Ey Peygamber'in hanımları "Şüphesiz ALLAH sizi kirlerden" günah, hata ve ırzı lekeleyen noksanlıklardan "arındırıp" sizi masiyetlerden "tertemiz kılmak ister." Beyzavî diyor ki: Şia'nın Ehl-i Beyti sadece Hz. Fatıma ve Hz. Ali ile oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyn'e tahsis edip bu ayeti onların masum olduklarına delil saymaları ve onların icmaımn hüccet olduğunu söylemeleri zayıf bir görüştür. Zira Ehl-i Beyt ifadesinin onlara tahsis edilmesi ayetin öncesi ve sonrası ile uyuşmamaktadır. Peygamberimiz (s.a.)'in Hz. Fatıma, Hz. Ali ve çocuklarını bir örtünün içine alması ile ilgili hadis-i şerif onların Ehl-i Beyt'ten olduklarını ifade eder, başkalarının Ehl-i Beyt'e dahil olmadığını ifade etmez.

            6- Yüksek itibarın gerçekleşmesi: "Ey Peygamber ailesi! Şüphesiz ALLAH, sizi günah ve kötülüklerden arındırıp tertemiz kılmak ister."
            Yani bu emir, nehiy ve öğütlerin sebebi sadece sizden günahı gidermek, sizi masiyet ve günahların kirinden arındırmak için kalplerinizi iman nuruyla imar etmektir.
            Ayetteki "rics: kirlilik" kelimesi günahlar için, "tuhr: temizlik" kelimesi takva içindir. Zira masiyetleri işleyenin benliği, kişiliği, kalbi bu masiyetlerle, maddî pisliklerle bedenin pislendiği gibi kirlenmekte, bu taatlerle birlikte de temiz elbise gibi tertemiz olarak kalmaktadır. Bu istiarede ALLAH'ın nehyettiği şeylerden nefret ettirme, ALLAH'ın emrettiği şeylere teşvik etme vardır. "Rics: kirlilik" kelimesi günah, azab, necaset ve noksanlıklar için kullanılmaktadır. ALLAH bütün bunları Ehl-i Beyt'ten gidermektedir.
            Ehl-i Beyit: Hz. Peygamber (s.a.)'le sıkı irtibat içinde bulunan eşler ve akrabaların tamamıdır. Emirlerin bunlara tevcih edilmesi, bunların ümmetin önderleri olması dolayısıyladır. İmam Ahmed ve Tirmizî, Enes b. Malik (r.a.)'den naklettiğine göre Rasulullah (s.a.) altı ay boyunca sabah namazına çıktığı zaman Hz. Fatıma (r.a.)'mn kapısına uğrar ve şöyle derdi: "Namaz ey Ehl-i Beyti Şüphesiz ALLAH sizi günah ve kötülüklerden arındırıp tertemiz kılmak ister."


            Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:

            6- Bütün bu emirler ve edepler Hz. Peygamber'in Ehl-i Beyt'inin, masiyetlerin kirliliğinden ve münkerlerin çirkinliğinden arındırılması ve Peygamberimizin hanımlarının namus ve iffette ALLAH ve Rasulüne itaatte bütün hanımların öncüleri olarak kabul edilmesi amacıyladır.
            Peygamberimiz (s.a.)'in Ehl-i Beyt'i, hanımları ve yakınları, amcaları ve amcaoğullarıdır. Razî diyor ki: Evlâ olan şöyle denilmesidir: Bunlar, Peygamberimiz (s.a.)'in çocukları ve hanımlarıdır. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Hz. Ali bunlardandır. Zira Hz. Ali (r.a.) Peygamberimizin kızıyla birlikte yaşaması ve Peygamberimiz (s.a.)'e olan yakınlığı sebebiyle Ehl-i Beyt'tendir. [61] Bu, ayetin lafızlarından ve siyakından anlaşılmaktadır. Ayetlerin başındaki ve sonundaki hitap Peygamberimiz (s.a.)'in hanımlarına yöneliktir.
            Fakat Kurtubî diyor ki: Ayetten anlaşılan şudur: Ayet Peygamberimiz (s.a.)'in hanımları ve bütün Ehl-i Beyt hakkında umumidir. Ancak "sizi arındırır" buyurdu. Zira Rasulullah (s.a.), Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin onlara dahildir. Müzekkerle müennes bir arada toplandıklarında tağlib yoluyla müzekker zamir kullanılır. Dolayısıyla ayet Peygamberimiz (s.a.)'in hanımlarının Ehl-i Beyt'ten olmasını gerekli kılmaktadır. Zira ayet onlar hakkındadır. Hitap onlaradır. Sözün gelişi de buna delâlet etmektedir.
            Tirmizî'nin ve başkalarının Ümmü Seleme'den rivayet ettiği hadis-i şerife gelince, bu Tirmizî'nin dediği gibi "garib" -yani pek kuvvetli olmayan ve ravilerin sayısı fazla olmayan- bir hadistir. Hadisin metni şu şekildedir:
            Ümmü Seleme (r.a.) diyor ki: Bu ayet benim evimde nazil oldu. Rasulullah (s.a.) Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırttı. Onlarla birlikte bir Hayber örtüsünün altına girdi ve "Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir." dedi ve ayeti okudu, şöyle dua etti: "ALLAHım! Onlardan kirliliği kaldır. Onları tam manasıyla arındır." Ümmü Seleme diyor ki:
            - Ben de onlarla beraber miyim, ya RasulALLAH? dedim. Peygamberimiz
            (s.a.):
            - "Sen yerinde kal. Sen hayır üzerinesin." dedi.
            Kuşeyrî diyor ki: Ümmü Seleme dedi ki: Ben başımı bu örtü içerisine soktum. Ben de onlardan mıyım ya RasulALLAH? dedim. Peygamberimiz
            (s.a.)
            - Evet, dedi.


            Velhamdu lillahi evvelen, ahiren, zahiren ve batınen
            Rabb’imin Salat ve Selamı Resulune (s.a.a) ve Pak Ehl-i Beyt(a.s.)e olsun
            ALLAH(cc)ın selamı tüm Hak Sevdalılarına ve Mustazaflara olsun.
            “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

            Doğrusu ben Hür’üm
            Sizleri kılıçtan geçiririm.
            Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
            Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

            Yorum


              #7
              Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

              Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

              ALLAH(cc)ın izniyle devam edelim.


              KAYNAK:Elmalı Tefsiri,Hamdi Yazır

              33- Ve evlerinizde oturun. kelimesi Arapça'da "Karar" mastarından emir olup, kelimenin aslı 'dir, gibi, yani evlerinizde oturun. İlk cahiliyet dönemi kadınlarının dışarı çıkışı gibi çıkmayın, yani İslam'dan önceki cahiliyet adeti gibi süslerinizi göstererek ve görünmek için kırıtarak çıkmayın. Bu ayet bu emir ve yasak ile Resulullah'ın hanımlarına yalnız "tesettür"ü değil, özellikle "hıdr"i, yani yabancı erkeğe hiç görünmemek demek olan "muhaddere"liği dahi vacip kılmıştır. Diğer İslam kadınları için ileride geleceği ve Nûr Sûresi'nde geçtiği üzere tesettür vacip ise de, "Hıdr" vacip değil müstehaptır. Bütün İslam kadınlarının da Peygamber'in hanımlarının hayat tarzını ve ahlakını örnek edinmeleri elbette bir hakları ve şerefleridir. Fakat hepsine muhaddere olmaları farz olsaydı, bunda güçlük olurdu. Onun için ilerde

              "Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman örtülerini üstlerine alsınlar, vücutlarını örtsünler!" (Ahzab, 33/59) ayetinde tesettür emri bütün müminlerin hanımlarına genelleştirilmiş olduğu halde, burada "Evlerinizde oturun." (Ahzab, 33/33) emri ile "Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz." (Ahzab, 33/32) diye nitelenen Peygamberin hanımlarına hitaben gelmiştir. Ve ancak ehli beyti olma, (Resulullah'ın aile fertleri) niteliği ile, bu emirlerin peygamberin kızlarını dahi kapsadığı anlatılmıştır. Fakat bundan evlerinizde hiçbir iş yapmadan boş boş oturun gibi bir mânânın anlaşılmaması için buyruluyor ki, evlerinizde durun da namaz kılın ki, bununla önce kibirli ve böbürlen e n kimselere benzemekten sakınılmış olur ve zekat verin, bu da kerîm, rahîm olan ALLAH Teâlâ'nın güzel gördüğü ahlâkla ahlâklanarak, O'nun rezzak (rızık veren) ismine niyabetle kulluk etmektir. Şüphe yok ki zekatı vermek için, gerçekten ihtiyacı olan f a kirleri anlayıp dinlemek çok önemli bir iştir. Ve bundan onların zekat verecek nisaba sahip bulundukları da anlaşılır. Değilse bundan böyle sahip olacakları bu emir ile müjdelenmiş olur. Ve daha ALLAH'a ve Resulü'ne itaatlar yapın. Mükellefiyetler sadece zikrolunan ibadet çeşitleri değildir. ALLAH ve Resulü daha neyi emreder ve yasaklarsa onları da tutun. Bunlar baskı ve güçlük değil midir? Hayır ALLAH Teâlâ sırf şunu istiyor kiri, yani şan ve şerefinizi kirletmek ihtimali bulunan günahları sizden uzaklaştırsın ey ehli beyt! de sizi tertemiz pampâk etsin. Ehli beyt, peygamberin ehli beyti, peygamberin ailesine özel olarak mensup bulunan bahtiyarlardır, Resulullah'ın aile fertleridirler.
              Söz, Peygamber'in hanımlarına seslenmekte olduğu için, "ehli beyt" kelimesinden ilk akla gelen mânâ "onlar" olur. Fakat maksadın yalnız onlar olmadıklarını anlatmak için, müzekker zamir (Arapça'da erkek isimlerin yerine geçen zamir) olan "siz" diye seslenilmiştir. Çünkü usul ilminde bilindiği üzere, müennes çoğul kipi (dişi çoğul kipi) yalnız dişilere özel olduğu halde, müzekker çoğul kipi karışık olarak erkeğe ve kadına, "tağliben" yani kadınları da kapsayacak biçimde kullanılır. Demek ki "Ehli beyt" denilince, Peygamberin hanımları ile birlikte, çocuklarını, erkek ve kadın kendine özel aile fertlerini dahi kapsadığı anlatılmak üzere "Ey peygamberin ev halkı! Şüphesiz ALLAH sizden pisliği giderip sizi tertemiz yapmak ister.." buyurulmuştur. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a.) çocuklardan olduğu gibi, Hz. Ali dahi Hz. Peygamberin evinde yetişmiş ve Hz. Fatıma ile birlikte yaşaması dolayısıyla özel bir mensubiyeti elde etmiş bulunduğundan o da ehli beyttendir. Fakat bunların ehli beytten olması Hz. Peygamber'in diğer kızlarının ve onlardan olan çocuklarının da ehli beytten olmasına engel değildir, aksine olmalarını gerektirir.

              Fakat ne tuhaftır ki Şia, âyetin konusunu oluşturan Peygamberin tertemiz hanımlarını dahi hesaba almayarak ehli beytin, Hz. Peygamberi kendisiyle Ali, Hasan, Hüseyin, Fatıma (r.anhüm)den ibaret olduklarında ısrar etmek istemişler ve bu yüzden İslam tarihinde çok büyük gürültüler çıkarmışlardır. "Selman bizden ve ehli beyt'tendir" hadisiyle, özel mensubiyet ile Selman bile ehli beytten sayıldığı halde, Peygamberle birlikte geceleyi p yatan, temiz hanımların ehli beytten hariç sayılmaları ne garip bir taassuptu."


              Elmalı Tefsiri bu konu hakkında aktaracağım son tefsir olacak. Zannedersem bu kadar tefsir yeter.

              Selametle
              “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

              Doğrusu ben Hür’üm
              Sizleri kılıçtan geçiririm.
              Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
              Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

              Yorum


                #8
                Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

                Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

                Ehli Sünnet Müfessirlerinin tefsirlerinde geçen Ehli Beyt-as- ile ilgili Ahzap-33 ayetinden sonra şimdi de bazı Ehli Sünnet sitelerinde geçen ve bazı Ehli Sünnet yazarların bu konu hakkında yazdıklarına bakalım inşALLAH.

                Aşağıdaki yazı “sevde.de” sitesinden (Şamil İslam Ansiklopedisi) alınmıştır.

                Kaynak: http://www.sevde.de/ISLAM_Ans/E/ehli_beyt.htm

                EHL-İ BEYT

                Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ev halkı. Ehl-i Beyt, bir evde yaşayan aile fertleri, aile demektir. İslâm fıkıh terminolojisinde bir terim olarak Hz. Peygamber (s.a.s)'in hısımlarından kendilerine zekât verilmesi yasaklanan aile fertlerinin tamamını ifade etmek için kullanılmıştır. Bu anlamda ehl-i beyt; Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ailesi, Ca'fer, Âkil, Abbâs ve aileleridir. Şia'ya göre ise; Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ailesi, eşleri ve çocuklarıyla Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir (Sahih-i Müslim, II . 751-752; .IV, 1873).
                Rasûlullah (s.a.s.) ile ehl-i beyt'e de salât ve selâm getirmek müslümanların bir görevidir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 323).

                Ehl-i beyt terimi Kur'ân-ı Kerîm'de Ahzâb sûresindeki şu âyette açıklanmıştır: "Ey Peygamber hanımları, evlerinizde oturun; eski câhiliyedeki gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın, zekâtı verin;ALLAH'a ve Peygamber'e itâat edin. Ey Peygamber'in ev halkı, ALLAH sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister" (el-Ahzâb, 33/33). Rasûlullah (s.a.s)'in eşlerinin, diğer bir deyimle mü'minlerin annelerinin ev halkından olduğu bu âyetten anlaşılmaktadır. Ayette, "Ey ev halkı" ifadesiyle onlar kastedilmektedir. Çünkü âyetin başında "Ey Peygamber'in hanımları" hitâbı vardır (Mevdûdî, Tefhîmu'l-Kur'ân terc. İstanbul 1983, IV, 370). Bu terim, bir adamın hanımlarını ve çocuklarını kapsamaktadır. İbn Abbâs, Urve b. Zübeyr ve İkrime bu âyetteki ehlü'l-beyt lâfzından Hz. Peygâmber (s.â.s)'in hânımlarının kastedildiğini söylemişlerdir. Hz. Ali ve ailesi de ehl-i beyt'tendir.

                Enes b. Mâlik'in rivâyetine göre: Hz. Peygamber (s.a.s), altı ay boyunca Fâtıma'nın kapısının önünden geçtiğinde, sabah namazına giderken, "Ey ehl-i beyt namaz, namaz..." demiş ve Ahzâb suresinin otuzüçüncü âyetini okumuştur. Ebû Ammâr'ın ve başkalarının rivâyet ettiği hadis de şudur:
                ''...Rasûlullah (s.a.s.), beraberinde Ali, Hasan ve Hüseyin olduğu halde geldi. Her birinin elini kendi eli içine almıştı. İçeri girdi ve Hz. Ali ile Fâtıma'yı önüne oturttu; Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i de kucağına aldı; sonra elbisesini onların üzerine örterek şu âyet-i kerimeyi okudu: 'Ey ehl-i beyt, ALLAH sizden eksikliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister... ' Sonra devamla, 'ALLAH'ım, bunlar benim ehl-i beytimdir. Benim ev halkımın temizlenmeye en fazla hakları vardır' diye dua etti." Bu hadis, çeşitli muhaddisler (Ahmed b. Hanbel, İbn Cerû et-Taberî, Müslim...) tarafından birçok râvîden rivâyet edilen sahih bir hadistir. Hâdislerde, Rasûlullah (s.a.s.)'in eşleri Ümmü Seleme veya Hz. Âişe'nin, Hz. Peygâmber'e kendilerinin de ehl-i beyt'ten olup olmadıklarını sorduğu, bunun üzerine Rasûlullah'ın ona: ''Sen benim için seçilmişsin" buyurduğu nakledilmiştir. Zeyd ibn Erkam, "Rasûlullah (s.a.s.)'in hanımları da ev halkındandır. Ancak onun ehli beyti kendisinden sonra onlara zekât verilmesi haram kılınmış olan Ali, Akîl, Ca'fer ve Abbâs aileleridir" demiştir. Mevdûdî, Rasûlullah'ın bir örtü altına alarak ehl-i beyt'ine dua ettiğine dâir hadisler Müslim, Tirmizî, İbn Hanbel, İbn Cerir, Hâkim, Beyhâki gibi muhaddislerin ve Ebû Said el-Hudrî, Hz. Âişe, Hz. Enes, Hz. Ümmü Seleme ve başka birçok râviden bu hadisin nakledildiğine değinerek; Kur'ân'ın Hz. Peygamber'in hanımlarının ev halkından olduğunu açıklıkla beyân ettiğini, Hz. Peygamber'in buna ilâveten Hz. Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i de dahil ettiğini vurgulamaktadır (Mevdûdi, a.g.e. aynı yer).


                Selametle.

                Not:Yazı uzun olduğundan 3 bölüm halinde yazacağım inşallah.
                “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

                Doğrusu ben Hür’üm
                Sizleri kılıçtan geçiririm.
                Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
                Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

                  Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

                  Yazının devamı aşağıdadır.


                  "Ehl-i beyt, kavram olarak ortaya çıkışından beri birtakım ihtilâflı konulara yol açmıştır. Hatta siâ'nın doğuşuna ilişkin önemli bir yol ayrımıdır. Hem Sünnî hem Şii kaynakları, Gâdir-i Hum hadisi ile Sekâleyn hadisi diye bilinen iki hadis kaydetmektedirler. Sekâleyn hadisi Şiî literatüründe önemli bir yer tutmaktadır (Cemal Sofuoğlu, Gâdir-i Hum Meselesi, AÜİFD, XXVI, Ankara 1983, 468). Gâdir-i Hum'da Hz. Peygâmber'in ''Size iki ağır emanet bırakıyorum; onlara sımsıkı sarıldıkça hiçbir zaman sapıtmazsınız..." buyurduğu rivâyet edilmiştir. Nesaî, Gâdir-i Hum hadisi ile Sekaleyn hadisini bir arada vererek ikisinin de Gâdir-i Hûm'da söylendiğini yazmaktadır (Ayr. bk. Müslim, Fadâilü's-Sahâbe, 36; Ebd Dâvûd, Menâsik, 56; Tirmizî, Menâkıb, 32; Nesaî, Hasâis, 15; İbn Mâce, Mukaddime, 11; Menâsik, 84; Hâkim, Müstedrek, III, 109; Ahmed b. Hanbel, II, 114, IV, 367; İbn Kesir, el-Bidâye, IV, 414).

                  Hadîsin Müslim'deki Zeyd b. Erkam (ö.68/687) rivâyeti şöyledir. "Mekke ile Medine arasında Hûm denilen bir su başında bulunurken Rasûlullah hutbe irâd etmek üzere ayağa kalktı; ALLAH'a hamd ve sena etti, vaaz ve hatırlatmalarda bulundu; sonra, 'Haberiniz olsun ki ey insanlar, ben ancak bir insanım; Rabbimin elçisinin gelmesi ve benim ona icâbet etmem yaklaşıyor. Ben size iki ağır emanet bırakıyorum: Bunların birincisi, ALLAH'ın kitâbidir; onda mutlak hidâyet ve nur vardır. Bundan dolayı sizler ALLAH'ın kitâbına tutununuz ve ona sımsıkı sarılınız' buyurdu. Böylece ALLAH'ın kitâbına teşvik edip gönülleri ona rağbet ettirdi; sonra da şöyle dedi: 'Diğeri de ehl-i beyt'imdir. Ben, ehl-i beyt'im hakkında sizlere ALLAH'ı hatırlatıyorum' (Râsûlullah bu son cümleyi üç kere tekrarlâmıştır). (Müslim, Fedâilü's-Sâhâbe, 36; Ayrıca bk. Sahîh-i Müslim ve Tercemesi, Terc. M. Sofuoğlu İstanbul 1970, VII, 311-314). Zeyd b. Erkâm, ayrıca Hz. Peygamber'in eşlerinin de ehl-i beyt'ten olduğunu, asıl ehl-i beyt'ten kasdın Peygamber'den sonra sadaka almaları haram olanlar yani Ali, Akîl, Ca'fer ve Abbâs aileleri olduğunu belirtmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bir başka hadisi şöyle nâkledilmiştir: "Zekât, MUHAMMED 'e de MUHAMMED 'in akrabalarına da gerekmez; o insanların kiridir'' (Müslim, Zekât, 167; Ahmed b. Hanbel, V, 166). "Biz ehl-i beyt 'iz bize zekât helâl değildir" (Ebû Dâvûd, Zekât, 29; Müslim, Zekât, 161). Ebû Hureyre'nin Buhârî'deki rivâyetinde de, "Hasan b. Ali-çocukken- zekât hurmalarından bir hurma aldı. Hz. Peygamber (s.a.s.) atması için 'kaka kaka' dedi. Sonra 'Sen bilmiyor musun ki biz zekât yemeyiz ' buyurdu" ifadesi vardır (Buhâri, Zekât, 57, 60; Cihad, 188; Müslim, Zekât, 161; Ahmed b. Hanbel, I, 200).

                  Müctehidlerin Hz. Peygamber'in yakınları ile onlara haram olan zekât konusunda farklı görüşleri vardır. Ebû Hanife ile İmam Mâlik onların Hâşimîler olduğunu söylerken, İmam Şafii, Hâşimîler ve Muttaliboğulları'dır demektedir. Ebû Yûsuf ile İbn Teymiyye, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yakınlarının yabancılardan zekât almalarının haram, birbirleri arasında ise câiz olduğunu savunmuşlardır. Yûsuf el-Kardâvî günümüzde yaşayan ve Hz. Peygamber soyundan gelenlerin zekât alabileceklerini belirtmektedir. İbn Teymiyye ganimetlerden beşte birinden pay alamayan ehl-i beyt'in darda kalmamaları için zekât almalarının câiz olduğunu söylemiştir. Yûsuf el-Kardâvî buna işaret ederek Âlu MUHAMMED'in, Hz. Peygamber'in yaşadığı dönemdeki yakınları olduğunu vurgularken; Ebu Hanife, İmam MUHAMMED ve bir görüşe göre İmam Mâlik'in de böyle anladıklarını belirtmektedir. Yine o, Alu MUHAMMED'in zekât alamazken nâfile sadaka alabileceklerinin câiz kabul edilmesinin, minneti daha íazla olan nâfile sadakayı alırken farz olan zekâtı almamanın tutarlı olmadığını söylemektedir. Hz. Peygamber'in yakınlarına zekât yasağı koyarken, yakınlarını zekât almaktan menetmek, afif yaşamanın örneğini göstermek, kendisini ve ailesini töhmetten kurtarmak istemiştir. Bu yasağın kıyâmete kadar devam etmesinde bir hikmet bulunmamaktadır. Üstelik ganimet ve fey gelirlerinden de bugün yaşayan yakınlarını mahrum etmenin onları yoksulluğa ve fakirliğe mahkum etmek demek olduğunu savunmaktadır (Kardâvî, Fıkhü's-Zekât, Beyrut 1969, II, 732-733).


                  Selametle
                  “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

                  Doğrusu ben Hür’üm
                  Sizleri kılıçtan geçiririm.
                  Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
                  Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

                    Allah razi olsun


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

                      Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum


                      [quote author=gulistan_2 link=topic=2506.msg16294#msg16294 date=1239634058]
                      Allah razi olsun
                      [/quote]

                      Sizden de Allah(cc) razı olsun.


                      Selametle
                      “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

                      Doğrusu ben Hür’üm
                      Sizleri kılıçtan geçiririm.
                      Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
                      Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

                        Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

                        Yazının son bölümü aşağıdadır.


                        "Gâdir hadîsinin Şiî kaynaklardaki anlatımında Hz. Peygamber'in Vedâ Haccı dönüşünde Gâdir-i Hûm'da önemli bir hususu tebliğ etmek için konaklayarak ashâbına, "ALLAH bana; 'Ey Peygamber, Sana indirileni tebliğ et; eğer bunu yapmazsan O 'nun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. ALLAH seni insanlardan korur. Doğrusu ALLAH kâfirlere yol göstermez' (el-Maide, 5/67) âyetini indirdi" buyurarak, Cebrâil'in şu emri getirdiğini söylemiştir: "Ali b. Ebû Tâlib benim kardeşim, vâsim, halifem ve benden sonra imamdır. Ey insanlar ALLAH onu size velî ve İmam olarak tâyin etti; ona itâat etmeyi herkese farz kıldı. Ona muhâlefet eden mel'un, saygı gösteren ise merhamete erecektir. Dinleyiniz ve itâat ediniz. ALLAH mevlâmız Ali ise imamınızdır. İmâmet ondan sonra onun soyundan kıyâmete kadar devam edecektir." Ayrıca Ebû Sâd el-Hudrî şöyle demiştir: "Mâide sûresinin 67. âyeti Hz,. Ali hakkında nâzil olmuştur'' (Mecmau'l-Beyân, III, 223; Dairetü'l-Maarifü'l-İslâmiyye eş-Şiâ, 37; Vahidi, Esbâbu'n-Nüzûl, 115). Bu ibareler, Şiî kaynaklarda bu şekliyle kaydedilmektedir.

                        Şiâ tefsirinde, sözkonusu âyette Rasûlullah'ın tebliğ etmesi istenen şey Hz. Ali'nin hilâfetidir. Hasan el-Basrî'nin (ö.110/728) rivâyetine göre; Cebrâil Hz. Ali'nin velâyeti konusunda Hz. Peygamber'e delil olmasını istemiş, o da 'amcasının oğlunu korudu' diye düşünmesinler niyetiyle bunu tebliğ etmemiş, âyet bunun üzerine inmiştir... Hz. Peygamber daha sonra "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır" buyurmuştur. İbn Teymiyye bu hadisin mevzû olduğunu yahut bu rivayetin Şiîler tarafından arzuları ve görüşleri doğrultusunda değiştirildiğini kaydetmektedir (bk. İbn Teymiyye, Minhacü's-Sünne, Gâdir-i Hum). Sekaleyn hadisi Ehl-i Sünnet'ten otuz dokuz, Şiâ'dan sekseniki rivâyet yoluyla gelmiştir. Bu kadar çok rivâyet yoluyla gelmesinin sebebi, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bunu birçok yer ve zamanda tekrar tekrar söylemiş olmasıdır. Şiâ, bu hadisten ehl-i beyt'in mâsum olduğunu ve Kur'ân'dan ayrılmazlığı anlamını çıkarmış; bunların yalnız birine değil her ikisine de tutunmak gerektiğini, çünkü Hz. Peygamber'in "iki emanet"ten kasdının bu olduğunu söylemişlerdir. Ehl-i beyt, kıyâmete kadar Kur'ân'ın yanındadır (MUHAMMED Takiy el-Hakim, Usûlü'l-Fıkhi'l-Mukârin, 167). Sünni alimler ise hadisin lâfzını, "ALLAH'ın Kitabı ve Râsûlullâh'ın sünneti" şeklinde açıklamaktadırlar (Bk. İbn Hişâm, es-Sıre, IV, 251; Ebû Dâvud, Menâsik, 56; İbn Mace, Menasik, 84; Ahmed b. Hanbel, IV, 267; İmâm Mâlik, Kader, 3; Buhâri Târih, 375; Askalânî, Tehzib, VII, 327; İbn Abdilberr, el-İstiâb, II, 473; İbn Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihâye, V, 214, İbnü'l-Esir, Üsdü'l-dâbe, 111, 307).

                        Ehl-i beyt'in Kerbelâ* katliamından sonra siyasetle ilgisini kesip kendisini tamamen ilme vermesine rağmen Emevi ve Abbâsilerin onlar üzerindeki baskısı her zaman varolmuştur. Ali Zeynelabidin, oğulları İmam Zeyd ve MUHAMMED Bâkır (ö.114) Hz. Peygamber'den tevârüs ettikleri ilmi sürdürmüşlerdir, MUHAMMED Bâkır'ın oğlu İmam Câfer-i Sâdık (ö.148) ehl-i beyt'in fikri, fıkhı ve ilmî mirasını sistemleştirmiş, o, İmam Zeyd'in, Hz. Ali'nin torunlarından en-Nefs-üz-Zekiye'nin, İbrahim'in, Abdullah b. el-Hasem'in şahâdetlerini görmüştür. Onun zamanında başta Irak olmak üzere İslâm ülkelerinde Ehl-i Beyt olduklarını öne süren "Dâî" * ler ortaya çıkmış; bunlar helâli haram kılarak, hattâ İmam Câfer'i tanrılaştırarak İslâm'dan sapmışlardır.
                        İslâm tarihinde ehl-i beyt'in Hz. Ali'den sonra tarihte çeşitli aşamalar geçirdiği ve her bir dönemde ayrı ayrı şekil ve kalıplar alarak bugünkü hale ulaştığı bilinen bir husustur. İlmin kapısı olan Hz. Ali'ye ashâb arasında sevgi ve hürmet besleyenler, hattâ onun halife olacağını savunanlar vardı; ancak onlar mezhep oluşturmamışlardı. Ebû Zerr, Mikdât b. el-Esved, Câbir b. Abdullah, Ubey b. Kâb, Ebû'l-Tufeyl, Abbas ve çocukları, Ammâr b. Yasir, Ebû Eyyub el-Ensârı bunlar arasındadır. Daha sonrâları Hz. Osman zamanında fitneler başlamış, aşın tarafçılık eğilimleri belirmiş, Emeviler zamanında ehl-i beyt'e büyük bir zulüm gösterilmesi bütün ümmetin Emevilere karşı nefretini doğurmuştur. Irak'ta gelişen Şiîlik, aşırılarıyla ve mûtedilleriyle tarihte önemli bir hareket olmuştur.

                        Hz. Ali yoluyla gelen ehl-i beyt; Hasan, Hüseyin, MUHAMMED İbn el-Hanefiyye, Abbâs ve Ömer'den yayılmıştır. Hz. Ali şehid edildikten sonra (661) yerine Hz. Hasan halife seçilmiş ve halifeliğinde suikasta uğramış, iyileştikten sonra hutbesinde şöyle demiştir: "Ey Irak halkı bizim için ALLAH'tan korkun. Biz sizin emirleriniz ve misafirleriniziz. Biz ev halkıyız. Çünkü ALLAHu Teâlâ bizim hakkımızda, "Ey ehlü'l-beyt, ALLAH sizden eksikliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister" diye bahsetmiştir."

                        Şiâ'ya göre mâsum olan ve ehl-i beyt'den gelen on iki İmam şunlardır: Hz. Ali, Hz. Hasan Hz. Hüseyin, Ali Zeyne'l-Abidin, MUHAMMED el-Bâkır, Câfer-i Sâdık, Musa el-Kâzım, Ali er-Rıza, MUHAMMED el-Cevad, Ali el-Hâdî, Hasan el-Askerî, MUHAMMED el-Mehdi. Ehl-i beyt'in Hz. Ali'den gelen imamlarına tarih boyunca zulmedilmiş, bunların birçoğu şehid edilmiştir.

                        Hz. Hasan'ın soyundan: MUHAMMED en-Nefsü'z-Zekiye (145/763), İbrahim, Hüseyin b. Ali (169/785), MUHAMMED b. Tabat (199/814), MUHAMMED b. Süleyman (814), Zeyd b. Musa el-Kâzım ve Ali b. MUHAMMED, İbrahim b. Musa, el-Hasan b. Zeyd (250/864), el-Hüseyin, İsmail b. Yûsuf, MUHAMMED b. Zeyd, Ahmed b. MUHAMMED, Hasan b. Ali gibi kimseler gelip ehl-i beyt'in liderliğini yapmış Emevi ve Abbâsilere karşı kıyam etmişlerdir.

                        Hz. Hüseyin'in soyundan gelip de ehl-i beyt davası uğruna şehid olanlar ise şunlardır: Zeyd b. Musa el-Kazım, MUHAMMED b. Câfer es-Sâdık, el-Hüseyin el-Aftas, MUHAMMED b. Kasım, el-Hasan el-Karkî, Muhsin b. Câfer (404) (Mes'ûdî, Murûcü'z-Zeheb) Hz. Peygamberin ehl-i beytinden gelenler günümüzde İslâm âleminin değişik yerlerinde yaşamaktadırlar. Hz. Hüseyin soyundan gelenlere Seyyid, Hz. Hasan soyundan gelenlere Şerif denilmektedir .

                        Hz. Peygamber'in ehl-i beyt'inin işleriyle meşgul olan görevlilere tarihte Nakîbü'l-Eşrâf denilmiştir. Nakîbü'l-Eşrâf, Peygamber hânedânı efrâdının umûmî bir vâsisi hükmünde olup, gördüğü vazifenin şerefinden ötürü en yüksek mansıblardan sayılmış, İslâm devletlerinde her zaman bunlara hürmet ve ta'zimde bulunulmuştur (Ayrıca bk: Ehl-i Sünnet)." Şamil İA


                        Selametle.
                        “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

                        Doğrusu ben Hür’üm
                        Sizleri kılıçtan geçiririm.
                        Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
                        Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

                          Allah razi olsun hürr kardesim
                          müsadenle aklima gelmisken bir soru sormak istiyorum
                          ehlisünnet kardeslerimizden bazi kisiler diyorlar ki, gadir hadisi ve benzeri hadisler hz.alinin ilk halife olmasi gerektigini kanitlamazmis, halife ama kacinci halife? hatta gadir hadisinin asli yoktur diyeni bile duydum ama burada asil sorum yukardaki sekildedir...

                          konu acilmis ve yeri gelmisken, degerli yorumlarini iletirsen, bu soruya cevap arayan baska kardeslerimizde faydalanmis olurlar


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

                            Bismillahirrahmanirrahim.Selamun Aleykum

                            [quote author=gulistan_2 link=topic=2506.msg17981#msg17981 date=1240134801]
                            Allah razi olsun hürr kardesim
                            müsadenle aklima gelmisken bir soru sormak istiyorum
                            ehlisünnet kardeslerimizden bazi kisiler diyorlar ki, gadir hadisi ve benzeri hadisler hz.alinin ilk halife olmasi gerektigini kanitlamazmis, halife ama kacinci halife? hatta gadir hadisinin asli yoktur diyeni bile duydum ama burada asil sorum yukardaki sekildedir...

                            konu acilmis ve yeri gelmisken, degerli yorumlarini iletirsen, bu soruya cevap arayan baska kardeslerimizde faydalanmis olurlar

                            [/quote]


                            Allah sizden de razı olsun gülistan bacı.

                            Burada şunu belirteyim en başta: bir başka forumda da bu başlığı ele aldım-orada da hala bitmedi-bu başlıktaki amacım kendime ait herhangi bir yorum eklemeden konunun iki ekol tarafından nasıl delillendirildiğini,delillerinin neler olduğunu ortaya koymaktır.

                            Gadir konusunda Allah(cc) izin verirse münazara bölümde başlık açıp değerlendirme yapalım.


                            Selametle
                            “Hüseyin her müminin göz yaşıdır.”

                            Doğrusu ben Hür’üm
                            Sizleri kılıçtan geçiririm.
                            Ve bu toprakta inen en üstün kimseye yardım ederim.
                            Sizleri öyle öldürürüm ve bu yolda asla şüphe etmem.

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Ehl-i Sünnet ve Şia'ya Göre Ehl-i Beyt(as) (KİMDİR?)

                              tamam kardesim öyle yapalim


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...