Tanınmış Şia âlimleri, kutsal kitabımız Kurân-ı Kerimin hiçbir tahrife uğramadığına ve bugün elimizde bulunan Kurânın Hz. Peygambere nazil olan semavî kitabın aynısı olduğuna ve onda hiçbir eksiklik ve fazlalığın bulunmadığına inanırlar. Bu sözün açıklığa kavuşması için bu konuda birkaç kanıta işaret etmek istiyoruz:
1- Âlemlerin Rabbi, Müslümanların semavî kitabını
korumayı vadetmiş ve şöyle buyurmuştur: Kurânı biz indirdik ve onu biz koruyacağız.
(Hicr, 9)
Açıktır ki Şiîler, düşünce ve davranışlarında Kurânı esas aldıklarına göre, bu ayet-i şerifeyi gözden kaçırmamış ve onun Allah tarafından korunacağı yönündeki mesajına iman etmişlerdir.
2- Sürekli Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikte bulunan ve vahiy katiplerinden biri olan Şiîlerin büyük önderi İmam Ali (a.s), çeşitli münasebetlerde insanları bu Kurâna davet etmiştir. Aşağıda onun bu konudaki sözlerinden bir bölümünü aktarıyoruz: Bilin ki bu Kurân, aldatmayan bir öğüt verici ve saptırmayan bir yol göstericidir (Nehcül-Belâğa, Subhi Salih, 176. hutbe) Yüce Allah, hiç kimseye Kurân gibisiyle öğüt vermemiştir. O, Allahın sağlam ipi ve apaçık sebebidir. (Nehcül-Belâğa, Subhi Salih, 176. hutbe) Sonra, ona (Peygambere) ışıkları sönmeyen bir nur, parıltısı tükenmeyen bir ışık olan Kur-ânı indirdi. O (Kurân), izcisinin sapmayacağı bir yol... kanıtı sönmeyen bir furkan (hak ile batılı
ayıran)dır.(Nehcül-Belâğa, Subhi Salih, 198. hutbe) Şiîlerin büyük önderinin bu yüce sözlerinden anlaşıldığı üzere Kurân-ı Kerim, sonsuza kadar nur saçan bir meşale olarak takipçilerinin yolunu aydınlatmaya devam edecek, bu meşalenin sönmesine veya insanların sapmasına yol açacak hiçbir değişikliğe uğramayacaktır.
3- Şia âlimlerî, Hz. Peygamberin (s.a.a) şöyle buyurduğu hakkında görüş birliği içindedirler: Ben, sizlerin arasında iki değerli emanet bırakıyorum. Birisi, Allahın kitabı Kurân; diğeri de, Ehlibeytim ve itretimdir. Bu ikisine sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız. Bu hadis, hem Şia, hem de Ehlisünnet kanalıyla aktarılan mütevatir hadislerden biridir. Bu hadisin beyanından da anlaşıldığı üzere, Şiaya göre Allahın kitabı Kurân, asla değişikliğe uğramayacaktır. Çünkü Kurânın tahrife uğramış olması durumunda, ona sarılmak, hidayetin gerçekleşmesine ve sapıklığın ortadan kalkmasına sebep olmaz. Böyle bir sonuç ise, bu mütevatir hadisin açık ve net ifadesiyle bağdaşmaz.
4- Bütün fakihlerimizin ve bilginlerimizin naklettiği Şia İmamlarının hadislerinde şu gerçek açık bir şekilde dile getirilmiştir ki Kurân, hak ve batılı ayırt ve teşhis etme ölçüsüdür. Şöyle ki her sözü, hatta hadis adı altında bize ulaşan sözleri de Kurâna sunmalıyız. Eğer bu sözler, ayetler ile uyum içindelerse, hak ve doğrudurlar, aksi takdirde batıl ve yanlıştırlar. Şianın fıkıh ve hadis kitaplarında bu konuda oldukça
çok hadis vardır ki biz, onlardan sadece birine değiniyoruz: İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Kurân ile uyumlu olmayan her söz, batıl ve yanlıştır.(Usulül-Kâfi, c.1, Kitab-u Fazlil-İlim, Babul-Ahzi Bis- Sünneti ve Şevahidil-Kitab, 4. hadis.)
Bu hadislerden de Kurânın en ufak bir değişime uğramamış olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu yüzden bu mukaddes kitap ilelebet hak ve batılı ayırt etme ölçüsü olarak kalacaktır.
5- Bütün zamanlarda İslâm kültürünün öncüleri olan büyük Şia âlimleri, Kurân-ı Kerimin asla değişikliğe uğramadığı gerçeğini açıkça ifade etmişlerdir. Bu büyük
şahsiyetlerin tümünü zikretmek zor olsa da, örnek olarak onlardan birkaçına değinmek istiyoruz:
1- Saduk diye meşhur olan Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Hüseyin Babeveyh el-Kummî (Ö: H. 381) şöyle diyor: Bizim Kurân hakkındaki görüşümüz şudur: Kurân, Allahın sözü ve vahyidir. O, batılın asla sızamadığı bir kitaptır. Hikmet ve ilim sahibi Allah tarafından nazil olmuştur. Allah, onun indiricisi
ve koruyucusudur.(el-İtikadat, s.93)
2- Alemul-Huda diye meşhur olan Seyyid Murtaza Ali b. Hüseyin el-Musevî el-Alevî (Ö: H. 436) şöyle yazıyor: Hz. Peygamberin ashabından Abdullah b. Mesud, Übey b. Kâb ve başkaları, defalarca bütün Kurânı baştan sona Hz. Peygambere okumuşlardır. Bütün bunlar, Kurânın Peygamberin zamanında eksiksiz olarak ve düzenli bir şekilde bir araya toplanmış olduğunu göstermektedir.(Mecmaul-Beyan c.1, s.10, Seyyid Murtazanın el- Mesailit-Trablusiyyat adlı eserindeki cevaptan naklen)
3- Şeyhut-Taife diye meşhur olan Ebu Cafer Muhammed b. Hasan et-Tusî (Ö: H. 460) şöyle diyor: Kurâna eklemeler yapıldığı veya onda bazı eksiklikler olduğu iddiası ise, bu kitaba asla yakışmayan bir iddiadır. Zira bütün Müslümanlar, Kurânda hiçbir fazlalık olmadığı hususunda görüş birliği içindedirler. Kurânın eksikliği hususuna gelince, Müslümanların ağır basan görüşleri bunun tersidir. Kurânda hiçbir eksiklik olmadığı görüşü, bizim mezhebimize daha çok yakışmaktadır. Nitekim Seyyid Murtaza bu görüşü kabul etmiş ve desteklemiştir. Hadislerimizin zahirinden de bu gerçek anlaşılmaktadır. Sadece insanların çok az bir grup, Şia ve Ehlisünnet yoluyla nakledilen ve Kurânda bazı eksiklikler olduğu veya bazı ayet ve surelerin yerlerinin değiştirildiğini ifade eden bazı rivayetlere işaret etmişlerdir. Ne var ki, bu rivayetler, haberi vahit türünden rivayetlerdir ki, ilim/yakin, kesin
bilgi ifade etmezler ve böyle bir konuda onlara göre amel etmek doğru değildir. Dolayısıyla da bu rivayetlerden yüz çevirmek daha iyidir.(et-Tibyan, c.1, s.3)
4- Mecmaul-Beyan adlı tefsirin sahibi Ebu Ali Tabersî şöyle yazıyor: Kurânın fazlalığı hakkında bütün İslâm ümmeti, bu görüşün temelsizliği noktasında ortak görüşe sahiptir. Kurânın bazı ayetlerinin eksildiği hususunda ise, ashabımızdan bir grup ve
Ehlisünnetin Haşviyye fırkasından bir grup, bazı rivayetler nakletmişlerdir. Ama mezhebimizce kabul edilen doğru görüş, bunun tersidir.(Mecmaul-Beyan, c.1, s.10)
5- Seyyid İbn-i Tavus diye meşhur olan Ali b. Tavus el-Hillî (Ö: H. 664) şöyle diyor: Şianın görüşü, Kurânda hiçbir değişimin olmadığıdır.(Sadus-Suud, s.144)
6- Şeyh Zeynüddin Amilî (Ö: H. 877) Kurânı biz indirdik ve onu biz koruyacağız. ayetinin tefsirinde şöyle diyor: Yani biz Kurânı her türlü değişiklikten ve fazlalıktan koruruz.(İzharul-Hak, c.2, s.130)
7- İhkakul-Hak adlı eserin sahibi Kadı Seyyid Nuruddin Tüsterî (Ö: H. 1019) şöyle yazıyor: İmamiyye Şiasına atfen Kurânın değiştiği yö-nünde ileri sürülen görüş, bütün Şiîlerin kabul ettiği bir görüş değildir. Onlardan çok az bir grup bu görüşe sahiptirler ki, Şiîler arasında onlara itibar edilmez.(Âlâur-Rahman, s.25)
8- Bahauddin Amulî diye meşhur olan Muhammed b. Hüseyin (Ö: H. 1030) şöyle diyor: Sahih olan görüş, Kurân-ı Azimin her türlü fazlalıktan ve eksiklikten korunmuş olduğudur. Bazılarının, Müminlerin Emiri Hz. Alinin adının Kurândan çıkarıldığı yönündeki iddiaları, âlimler tarafından kabul görmemiştir. Tarih ve hadisleri araştıran kimseler, mütevatir hadisler gereğince sahabeden binlerce insanın nakli esasınca, Kurânın sabit ve sağlam olduğunu ve Kurânın tümünün Hz. Peygamberin zamanında bir araya toplatıldığını bilirler.(Âlâur-Rahman, s.25)
9- el-Vafî adlı eserin sahibi Feyz-i Kaşanî (Ö: H. 1091), Kurânın değişikliğe uğramadığına delâlet eden, Kurânı biz indirdik ve onu biz koruyacağız. gibi ayetleri
zikrettikten sonra şöyle diyor: Bu durumda, Kurânın tahrif edilmesi veya
değiştirilmesi nasıl mümkün olabilir?! Kaldı ki, Kurânın tahrif edildiğini bildiren rivayetler, Allahın Kitabına aykırıdır. O hâlde bu rivayetlerin
temelsiz olduğunu kabul etmek gerekir.(Tefsir-i Safi, c.1, s.51)
10- Şeyh Hürr-i Amilî (Ö: H. 1104) şöyle diyor: Tarihi ve hadisleri araştıran bir insan, Kurânın, binlerce sahabînin mütevatir nakli ile sabit ve sağlam olduğunu ve Hz. Peygamberin zamanında toplanıp düzene koyulduğunu çok iyi
bilir.(Âlâur-Rahman, s.25)
11- Değerli araştırmacı Kaşiful-Gıta, ünlü eseri Keşful- Gıtada şöyle diyor: Hiç şüphesiz, Kurân, Allahın koruması sayesinde her türlü eksiklikten (ve değişiklikten)
korunmuştur. Kurânın açık ayeti ve tüm asırlardaki âlimlerin ittifakı, buna tanıklık etmektedir. Az bir grubun muhalefetine ise itibar etmemek gerekir.
12- İran İslâm İnkılâbının rehberi Hz. Ayetullahil- Uzma İmam Humeynî de bu konuda şöyle diyor: Müslümanların Kurânın yazılması, kaydedilmesi, bir araya toplanması, korunması ve tilâvet edilmesi hususundaki ihtimam ve titizliklerini bilen herkes, Kurânın tahrif edildiği zannının temelsizliğine kanaat getirerek böyle bir şeyin mümkün olmadığını teslim eder. Bu konuda nakledilen rivayetlere gelince; bu rivayetlerin bir kısmı, delil olarak sunulamayacak kadar zayıf; bir kısmı, uydurulmuş oldukları belli olan mecul (mevzu) hadisler; bir kısmı ise, Kurânın tevili ve tefsiriyle ilgili açıklamalardır. Bir kısmı da, açıklamaları kapsamlı bir kitap yazmayı gerektiren türlerden hadislerdir. Eğer konudan uzaklaşacağımız korkusu olmasaydı, Kurânın tarihini ve asırlar boyunca geçirdiği aşamaları açıklar, elimizde olan bu semavî kitabın, Allahın indirdiği Kurân-ı Kerim olduğunu ve Kurân karileri arasında ki görüş farklıklarının Cebrail-i Eminin Hz. Peygamberin temiz kalbine indirdiği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan yeni bir olay olduğunu açıklığa kavuştururduk.(Üstat Cafer Subhanî, Tehzibul-Usul, Takrirat-u Durusil-İmam el-Humeynî, c.2, s.96.)
1- Âlemlerin Rabbi, Müslümanların semavî kitabını
korumayı vadetmiş ve şöyle buyurmuştur: Kurânı biz indirdik ve onu biz koruyacağız.
(Hicr, 9)
Açıktır ki Şiîler, düşünce ve davranışlarında Kurânı esas aldıklarına göre, bu ayet-i şerifeyi gözden kaçırmamış ve onun Allah tarafından korunacağı yönündeki mesajına iman etmişlerdir.
2- Sürekli Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikte bulunan ve vahiy katiplerinden biri olan Şiîlerin büyük önderi İmam Ali (a.s), çeşitli münasebetlerde insanları bu Kurâna davet etmiştir. Aşağıda onun bu konudaki sözlerinden bir bölümünü aktarıyoruz: Bilin ki bu Kurân, aldatmayan bir öğüt verici ve saptırmayan bir yol göstericidir (Nehcül-Belâğa, Subhi Salih, 176. hutbe) Yüce Allah, hiç kimseye Kurân gibisiyle öğüt vermemiştir. O, Allahın sağlam ipi ve apaçık sebebidir. (Nehcül-Belâğa, Subhi Salih, 176. hutbe) Sonra, ona (Peygambere) ışıkları sönmeyen bir nur, parıltısı tükenmeyen bir ışık olan Kur-ânı indirdi. O (Kurân), izcisinin sapmayacağı bir yol... kanıtı sönmeyen bir furkan (hak ile batılı
ayıran)dır.(Nehcül-Belâğa, Subhi Salih, 198. hutbe) Şiîlerin büyük önderinin bu yüce sözlerinden anlaşıldığı üzere Kurân-ı Kerim, sonsuza kadar nur saçan bir meşale olarak takipçilerinin yolunu aydınlatmaya devam edecek, bu meşalenin sönmesine veya insanların sapmasına yol açacak hiçbir değişikliğe uğramayacaktır.
3- Şia âlimlerî, Hz. Peygamberin (s.a.a) şöyle buyurduğu hakkında görüş birliği içindedirler: Ben, sizlerin arasında iki değerli emanet bırakıyorum. Birisi, Allahın kitabı Kurân; diğeri de, Ehlibeytim ve itretimdir. Bu ikisine sarıldığınız müddetçe asla sapmazsınız. Bu hadis, hem Şia, hem de Ehlisünnet kanalıyla aktarılan mütevatir hadislerden biridir. Bu hadisin beyanından da anlaşıldığı üzere, Şiaya göre Allahın kitabı Kurân, asla değişikliğe uğramayacaktır. Çünkü Kurânın tahrife uğramış olması durumunda, ona sarılmak, hidayetin gerçekleşmesine ve sapıklığın ortadan kalkmasına sebep olmaz. Böyle bir sonuç ise, bu mütevatir hadisin açık ve net ifadesiyle bağdaşmaz.
4- Bütün fakihlerimizin ve bilginlerimizin naklettiği Şia İmamlarının hadislerinde şu gerçek açık bir şekilde dile getirilmiştir ki Kurân, hak ve batılı ayırt ve teşhis etme ölçüsüdür. Şöyle ki her sözü, hatta hadis adı altında bize ulaşan sözleri de Kurâna sunmalıyız. Eğer bu sözler, ayetler ile uyum içindelerse, hak ve doğrudurlar, aksi takdirde batıl ve yanlıştırlar. Şianın fıkıh ve hadis kitaplarında bu konuda oldukça
çok hadis vardır ki biz, onlardan sadece birine değiniyoruz: İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Kurân ile uyumlu olmayan her söz, batıl ve yanlıştır.(Usulül-Kâfi, c.1, Kitab-u Fazlil-İlim, Babul-Ahzi Bis- Sünneti ve Şevahidil-Kitab, 4. hadis.)
Bu hadislerden de Kurânın en ufak bir değişime uğramamış olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu yüzden bu mukaddes kitap ilelebet hak ve batılı ayırt etme ölçüsü olarak kalacaktır.
5- Bütün zamanlarda İslâm kültürünün öncüleri olan büyük Şia âlimleri, Kurân-ı Kerimin asla değişikliğe uğramadığı gerçeğini açıkça ifade etmişlerdir. Bu büyük
şahsiyetlerin tümünü zikretmek zor olsa da, örnek olarak onlardan birkaçına değinmek istiyoruz:
1- Saduk diye meşhur olan Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Hüseyin Babeveyh el-Kummî (Ö: H. 381) şöyle diyor: Bizim Kurân hakkındaki görüşümüz şudur: Kurân, Allahın sözü ve vahyidir. O, batılın asla sızamadığı bir kitaptır. Hikmet ve ilim sahibi Allah tarafından nazil olmuştur. Allah, onun indiricisi
ve koruyucusudur.(el-İtikadat, s.93)
2- Alemul-Huda diye meşhur olan Seyyid Murtaza Ali b. Hüseyin el-Musevî el-Alevî (Ö: H. 436) şöyle yazıyor: Hz. Peygamberin ashabından Abdullah b. Mesud, Übey b. Kâb ve başkaları, defalarca bütün Kurânı baştan sona Hz. Peygambere okumuşlardır. Bütün bunlar, Kurânın Peygamberin zamanında eksiksiz olarak ve düzenli bir şekilde bir araya toplanmış olduğunu göstermektedir.(Mecmaul-Beyan c.1, s.10, Seyyid Murtazanın el- Mesailit-Trablusiyyat adlı eserindeki cevaptan naklen)
3- Şeyhut-Taife diye meşhur olan Ebu Cafer Muhammed b. Hasan et-Tusî (Ö: H. 460) şöyle diyor: Kurâna eklemeler yapıldığı veya onda bazı eksiklikler olduğu iddiası ise, bu kitaba asla yakışmayan bir iddiadır. Zira bütün Müslümanlar, Kurânda hiçbir fazlalık olmadığı hususunda görüş birliği içindedirler. Kurânın eksikliği hususuna gelince, Müslümanların ağır basan görüşleri bunun tersidir. Kurânda hiçbir eksiklik olmadığı görüşü, bizim mezhebimize daha çok yakışmaktadır. Nitekim Seyyid Murtaza bu görüşü kabul etmiş ve desteklemiştir. Hadislerimizin zahirinden de bu gerçek anlaşılmaktadır. Sadece insanların çok az bir grup, Şia ve Ehlisünnet yoluyla nakledilen ve Kurânda bazı eksiklikler olduğu veya bazı ayet ve surelerin yerlerinin değiştirildiğini ifade eden bazı rivayetlere işaret etmişlerdir. Ne var ki, bu rivayetler, haberi vahit türünden rivayetlerdir ki, ilim/yakin, kesin
bilgi ifade etmezler ve böyle bir konuda onlara göre amel etmek doğru değildir. Dolayısıyla da bu rivayetlerden yüz çevirmek daha iyidir.(et-Tibyan, c.1, s.3)
4- Mecmaul-Beyan adlı tefsirin sahibi Ebu Ali Tabersî şöyle yazıyor: Kurânın fazlalığı hakkında bütün İslâm ümmeti, bu görüşün temelsizliği noktasında ortak görüşe sahiptir. Kurânın bazı ayetlerinin eksildiği hususunda ise, ashabımızdan bir grup ve
Ehlisünnetin Haşviyye fırkasından bir grup, bazı rivayetler nakletmişlerdir. Ama mezhebimizce kabul edilen doğru görüş, bunun tersidir.(Mecmaul-Beyan, c.1, s.10)
5- Seyyid İbn-i Tavus diye meşhur olan Ali b. Tavus el-Hillî (Ö: H. 664) şöyle diyor: Şianın görüşü, Kurânda hiçbir değişimin olmadığıdır.(Sadus-Suud, s.144)
6- Şeyh Zeynüddin Amilî (Ö: H. 877) Kurânı biz indirdik ve onu biz koruyacağız. ayetinin tefsirinde şöyle diyor: Yani biz Kurânı her türlü değişiklikten ve fazlalıktan koruruz.(İzharul-Hak, c.2, s.130)
7- İhkakul-Hak adlı eserin sahibi Kadı Seyyid Nuruddin Tüsterî (Ö: H. 1019) şöyle yazıyor: İmamiyye Şiasına atfen Kurânın değiştiği yö-nünde ileri sürülen görüş, bütün Şiîlerin kabul ettiği bir görüş değildir. Onlardan çok az bir grup bu görüşe sahiptirler ki, Şiîler arasında onlara itibar edilmez.(Âlâur-Rahman, s.25)
8- Bahauddin Amulî diye meşhur olan Muhammed b. Hüseyin (Ö: H. 1030) şöyle diyor: Sahih olan görüş, Kurân-ı Azimin her türlü fazlalıktan ve eksiklikten korunmuş olduğudur. Bazılarının, Müminlerin Emiri Hz. Alinin adının Kurândan çıkarıldığı yönündeki iddiaları, âlimler tarafından kabul görmemiştir. Tarih ve hadisleri araştıran kimseler, mütevatir hadisler gereğince sahabeden binlerce insanın nakli esasınca, Kurânın sabit ve sağlam olduğunu ve Kurânın tümünün Hz. Peygamberin zamanında bir araya toplatıldığını bilirler.(Âlâur-Rahman, s.25)
9- el-Vafî adlı eserin sahibi Feyz-i Kaşanî (Ö: H. 1091), Kurânın değişikliğe uğramadığına delâlet eden, Kurânı biz indirdik ve onu biz koruyacağız. gibi ayetleri
zikrettikten sonra şöyle diyor: Bu durumda, Kurânın tahrif edilmesi veya
değiştirilmesi nasıl mümkün olabilir?! Kaldı ki, Kurânın tahrif edildiğini bildiren rivayetler, Allahın Kitabına aykırıdır. O hâlde bu rivayetlerin
temelsiz olduğunu kabul etmek gerekir.(Tefsir-i Safi, c.1, s.51)
10- Şeyh Hürr-i Amilî (Ö: H. 1104) şöyle diyor: Tarihi ve hadisleri araştıran bir insan, Kurânın, binlerce sahabînin mütevatir nakli ile sabit ve sağlam olduğunu ve Hz. Peygamberin zamanında toplanıp düzene koyulduğunu çok iyi
bilir.(Âlâur-Rahman, s.25)
11- Değerli araştırmacı Kaşiful-Gıta, ünlü eseri Keşful- Gıtada şöyle diyor: Hiç şüphesiz, Kurân, Allahın koruması sayesinde her türlü eksiklikten (ve değişiklikten)
korunmuştur. Kurânın açık ayeti ve tüm asırlardaki âlimlerin ittifakı, buna tanıklık etmektedir. Az bir grubun muhalefetine ise itibar etmemek gerekir.
12- İran İslâm İnkılâbının rehberi Hz. Ayetullahil- Uzma İmam Humeynî de bu konuda şöyle diyor: Müslümanların Kurânın yazılması, kaydedilmesi, bir araya toplanması, korunması ve tilâvet edilmesi hususundaki ihtimam ve titizliklerini bilen herkes, Kurânın tahrif edildiği zannının temelsizliğine kanaat getirerek böyle bir şeyin mümkün olmadığını teslim eder. Bu konuda nakledilen rivayetlere gelince; bu rivayetlerin bir kısmı, delil olarak sunulamayacak kadar zayıf; bir kısmı, uydurulmuş oldukları belli olan mecul (mevzu) hadisler; bir kısmı ise, Kurânın tevili ve tefsiriyle ilgili açıklamalardır. Bir kısmı da, açıklamaları kapsamlı bir kitap yazmayı gerektiren türlerden hadislerdir. Eğer konudan uzaklaşacağımız korkusu olmasaydı, Kurânın tarihini ve asırlar boyunca geçirdiği aşamaları açıklar, elimizde olan bu semavî kitabın, Allahın indirdiği Kurân-ı Kerim olduğunu ve Kurân karileri arasında ki görüş farklıklarının Cebrail-i Eminin Hz. Peygamberin temiz kalbine indirdiği ile uzaktan yakından ilgisi olmayan yeni bir olay olduğunu açıklığa kavuştururduk.(Üstat Cafer Subhanî, Tehzibul-Usul, Takrirat-u Durusil-İmam el-Humeynî, c.2, s.96.)
Yorum