Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Değerli dostlar! bu bölümde sizlerle ünlü Divan Şairi ve Kerbela aşığı Fuzuli'nin Kerbela Şehidleri kitabından bazı şiirleri paylaşacağım.. Şairimiz şiirleri duygu ve düşünceleri arasına serpiştirmiştir. Kendisi o yoğun aşk duyguları yaşayan biri olarak zamanına göre dili ağır kelimelerle bu şiirlerini kaleme almıştır. Biz şiirlerin anlaşılması için aynı kitapta sadeleştirilmiş olanları yazacağız. Her ne kadar şairin yazdığı şekildeki insicam ve uyum kaybolsa da onun ruhunu yansıtması bakımından ona bunları yazdıran anlama muhtacız.. Tek kıtalar halinde yazmıştır şiirleri.. her şiirin alındığı sayfayı da altına yazacağım inşallah. Rabbim yeni şairlerimize böylesine büyük aşk ve güzel bir dil versin...
"Bütün dünya haklına şöyle hüküm verildi,
Cinler, insan yırtıcı hayvan, kuşlar, melekler,
Akıl ile nefisler, unsurlar ve Felekler,
Erkek, kadın gökgubbe üstünde, yerdekiler,
Şehid olmuş Hüseyn'e, yas tutsun denildi;
Ah ü nale etsinler, Sur üflenene kadar.
Her kim uzakta kalsa, bu musibet derdinden,
Uzak kalmalıdır o, Ahmed şefaatinden,
Nasip olmasın ona, Mahşer gününde dahi,
Ne bir avf, bağışlanma, ne de lutf-i İlahi.
(S. 13)
Kerbela toprağıdır o mübarek ülke ki,
Gönül dileklerine orda kolay varılır,
Yaş dökmek, ahlar çekmek Mahşer günü kaybolmas,
Kanlı göze, o yanan gönle kâmlar dağılır!
Kan rengi yaş damlası, Cennet gülü yaprağı,
Ah dumanın boyu Cennet'in fidanıdır!
(s. 14)
Gamın gül bahçesinde bir bahardır Muharrem,
Gönlü çeken bir yeldir ah çekse bile her dem!
Kirpiğin çimenini, Muharrem eder ıslak,
Gönül goncalarına, Muharrem koyar toprak!
...
Kerbela çölündeki vak'ayı tekrar anmak
Zengin, fakir, küçük ve büyüğün makbulüdür.
Şeref, saygı bahşeder söyleyenler için de
Yazanlar da zamanının ününden nasip görür!
(s. 15)
Mihnet çölünde çıktım yolculuğa ben ya Rab,
Tevfikini nasib et, arkadaş olsun bana,
Başımı yücelterek, maksada ulaşayım,
Mahrum kılma beni Sen, eriştir muradıma!
(s. 18)
Adem ki şu alemde fezaya ayak bastı,
Sıkıntıya, belaya arkadaş olmuştu hem
İnsanlara özgürdür şu alemin belası,
Bela çekmeyenler dünyada olmaz adem!
(s. 19)
Kıskanmak insanları üzüntiye düşürür,
Kıskanmak, alemi de harab eyleyip gider.
Kıskanmaktır Yezid'in cefasının sebebi,
Kıskanmak, işte böyle, Hüseyn'i şehid eder.
(s. 31)
Adem'in mihnetleri benzer mi Hüseyn'e
Bir alev değil midir, bela yıldırımından!
Şu dünya halkının en şerefli evladını
Öldüren, nasip almaz ne dünya, ne Ukbadan!
(s. 33)
Ya Rab bu fitne nedir, Harab etti alemi,
İncitti böyle ruh-i Resul-i mükerremi
A'yan-ı Al-i Ahmede kıldı felek cefa
Eşraf-i Ehl-i Beyt'e reva gördü matemi,
Eyvah, zarar görerek, fitnelerin sesinden,
Şer'in metin binası ve bünyad-ı muhkemi,
Kerbela gülzarına dikildi gam fidanı,
Hoştur ona su vermek için böyle göz nemi.
(s. 37)
Derdine razı olan derde derman istemez,
Mihneti seven aşık rahat bir can istemez,
Her kimi iserse yar, aşkın aleminde tek,
Sabreder yalnızlığa, yardımcı ihvan istemez!
...
Derde düşen elbet, dertten gafil değildir,
Derdini açıklamaz arif olan aşık da,
Anladım ben, bırakın derde çare bulmayın,
Hastayı derde sokan, isterse şifa verir.
(s. 38)
Ne mutlu Kerbela'nın şehidini anana,
Gözünden incileri boşalta zaman zaman.
Bu, Hüseyn-i Şehidin, matemi olmasaydı,
Gözyaşı dökülmezdi şu göz pınarlarından!
(s. 48)
Hasan'ın musibeti, Hüseyin'in mihneti,
Pak Resulün gönlüne doldurunca gam, yası,
İşte Resul-i Pak'ın gönlünü almak için,
Nazil oldu Yusuf'la Ya'kubun o kıssası!.
(s. 50)
Değerli dostlar! bu bölümde sizlerle ünlü Divan Şairi ve Kerbela aşığı Fuzuli'nin Kerbela Şehidleri kitabından bazı şiirleri paylaşacağım.. Şairimiz şiirleri duygu ve düşünceleri arasına serpiştirmiştir. Kendisi o yoğun aşk duyguları yaşayan biri olarak zamanına göre dili ağır kelimelerle bu şiirlerini kaleme almıştır. Biz şiirlerin anlaşılması için aynı kitapta sadeleştirilmiş olanları yazacağız. Her ne kadar şairin yazdığı şekildeki insicam ve uyum kaybolsa da onun ruhunu yansıtması bakımından ona bunları yazdıran anlama muhtacız.. Tek kıtalar halinde yazmıştır şiirleri.. her şiirin alındığı sayfayı da altına yazacağım inşallah. Rabbim yeni şairlerimize böylesine büyük aşk ve güzel bir dil versin...
"Bütün dünya haklına şöyle hüküm verildi,
Cinler, insan yırtıcı hayvan, kuşlar, melekler,
Akıl ile nefisler, unsurlar ve Felekler,
Erkek, kadın gökgubbe üstünde, yerdekiler,
Şehid olmuş Hüseyn'e, yas tutsun denildi;
Ah ü nale etsinler, Sur üflenene kadar.
Her kim uzakta kalsa, bu musibet derdinden,
Uzak kalmalıdır o, Ahmed şefaatinden,
Nasip olmasın ona, Mahşer gününde dahi,
Ne bir avf, bağışlanma, ne de lutf-i İlahi.
(S. 13)
Kerbela toprağıdır o mübarek ülke ki,
Gönül dileklerine orda kolay varılır,
Yaş dökmek, ahlar çekmek Mahşer günü kaybolmas,
Kanlı göze, o yanan gönle kâmlar dağılır!
Kan rengi yaş damlası, Cennet gülü yaprağı,
Ah dumanın boyu Cennet'in fidanıdır!
(s. 14)
Gamın gül bahçesinde bir bahardır Muharrem,
Gönlü çeken bir yeldir ah çekse bile her dem!
Kirpiğin çimenini, Muharrem eder ıslak,
Gönül goncalarına, Muharrem koyar toprak!
...
Kerbela çölündeki vak'ayı tekrar anmak
Zengin, fakir, küçük ve büyüğün makbulüdür.
Şeref, saygı bahşeder söyleyenler için de
Yazanlar da zamanının ününden nasip görür!
(s. 15)
Mihnet çölünde çıktım yolculuğa ben ya Rab,
Tevfikini nasib et, arkadaş olsun bana,
Başımı yücelterek, maksada ulaşayım,
Mahrum kılma beni Sen, eriştir muradıma!
(s. 18)
Adem ki şu alemde fezaya ayak bastı,
Sıkıntıya, belaya arkadaş olmuştu hem
İnsanlara özgürdür şu alemin belası,
Bela çekmeyenler dünyada olmaz adem!
(s. 19)
Kıskanmak insanları üzüntiye düşürür,
Kıskanmak, alemi de harab eyleyip gider.
Kıskanmaktır Yezid'in cefasının sebebi,
Kıskanmak, işte böyle, Hüseyn'i şehid eder.
(s. 31)
Adem'in mihnetleri benzer mi Hüseyn'e
Bir alev değil midir, bela yıldırımından!
Şu dünya halkının en şerefli evladını
Öldüren, nasip almaz ne dünya, ne Ukbadan!
(s. 33)
Ya Rab bu fitne nedir, Harab etti alemi,
İncitti böyle ruh-i Resul-i mükerremi
A'yan-ı Al-i Ahmede kıldı felek cefa
Eşraf-i Ehl-i Beyt'e reva gördü matemi,
Eyvah, zarar görerek, fitnelerin sesinden,
Şer'in metin binası ve bünyad-ı muhkemi,
Kerbela gülzarına dikildi gam fidanı,
Hoştur ona su vermek için böyle göz nemi.
(s. 37)
Derdine razı olan derde derman istemez,
Mihneti seven aşık rahat bir can istemez,
Her kimi iserse yar, aşkın aleminde tek,
Sabreder yalnızlığa, yardımcı ihvan istemez!
...
Derde düşen elbet, dertten gafil değildir,
Derdini açıklamaz arif olan aşık da,
Anladım ben, bırakın derde çare bulmayın,
Hastayı derde sokan, isterse şifa verir.
(s. 38)
Ne mutlu Kerbela'nın şehidini anana,
Gözünden incileri boşalta zaman zaman.
Bu, Hüseyn-i Şehidin, matemi olmasaydı,
Gözyaşı dökülmezdi şu göz pınarlarından!
(s. 48)
Hasan'ın musibeti, Hüseyin'in mihneti,
Pak Resulün gönlüne doldurunca gam, yası,
İşte Resul-i Pak'ın gönlünü almak için,
Nazil oldu Yusuf'la Ya'kubun o kıssası!.
(s. 50)
Yorum