Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

    2- Eğer Kâim (a.s)’ı Mülakat Etmeden Ölürsem!

    Abdulhamid-i Vasitî şöyle naklediyor:

    İmam Muhammed Bakır (a.s)’a arzettim ki:
    “Allah’a ant olsun ki, dükkanlarımızı İmam Mehdi (a.s)’ın zuhurunu beklemek için tatil etmişiz. Artık fakirlik ve mecburiyetten dolayı halka el açmamıza (dilenmemize) bir şey kalmamıştır!”

    İmam Bakır (a.s) cevaben şöyle buyurdular:
    “Ey Abdulhamid! Eğer bir kimse, kendisini Allah’ın yoluna vakfederse, Allah Teala’nın bir rızk yolunu onun yüzüne açmayacağını mı zannediyorsun? Allah’a ant olsun ki, Allah-u Teala rahmet kapısını onun yüzüne açacaktır. Kendisini bizim ihtiyarımıza bırakana, bizi ve bizim emrimizi (velayetimizi) diriltene Allah rahmet etsin.”

    Abdulhamid, Eğer Kâim’i (Hz. Mehdi’yi) mülakat etmeden ölürsem, nasıl olurum?diye sordu.
    İmam (a.s), “Sizlerden herhangi biriniz (kalpten); “Eğer Kâim-i âl-i Muhammed’i görmüş olursam O’nun yardımına koşacağım” derse, (sevap elde etmek açısından) O’nun yanında kılıç sallayan kimse gibi olur; O’nun yanında şehit olan kimse de iki defa şehit olan kimse gibi olur.”diye buyurdu.

    (Bihar’ul-Envar, c. 52, s. 126)
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #32
      Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

      3- Namahrem Kadınla Şaka Yapmanın Haramlılığı

      Ebu Basir (r.a) şöyle diyor:

      “Kufe’de idim, kadınlardan birine Kur’ân okumayı öğretiyordum. Bir gün bir yeri okumak hususunda onunla şaka yaptım! Uzun bir zaman geçtikten sonra Medine’de İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna vardım. İmam (a.s) beni kınayarak şöyle buyurdu:
      “Kim halvet bir yerde günah işlerse, Allah Teala lütfünü ondan esirger, o kadına dediğin söz ne biçim söz idi?”

      Ebu Basir diyor ki: “Utancığımdan başımı aşağı dikip tövbe ettim.”
      İmam Bakır (a.s) benim bu durumumu görünce, “Tekrarlamaman için dikkatli ol!” buyurdular.

      (Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 247)
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #33
        Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

        4- Bir Evliliğin Macerası

        İbn-i Akkaşe isminde bir şahıs, İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna gelerek şöyle arzetti:
        “Neden İmam Sadık (a.s)’ın evlenmesine zemin hazırlamıyorsunuz? Oysa onun evlilik zamanı gelmiştir.”

        İmam Bakır (a.s), önünde mühürlenmiş bir kese olduğu halde şöyle buyurdu:
        “Yakın bir zamanda Berber halkından köle satan bir şahıs gelecek ve Meymun sarayında konaklayacaktır; bu kese altınla Ebu Abdullah (İmam Sadık) için cariye alacağız.”

        Bir müddet böyle geçti. Bir gün İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna gittiğimizde şöyle buyurdular:
        “O köle satan dediğim şahıs gelmiştir; şimdi bu para kesesini alarak gidin ondan bir cariye alın.”

        İbn-i Akkaşa şöyle diyor:
        Biz köle satanın yanına giderek; “Ceriyelerden birini bize sat” dedik.
        Köle satan; “Bütün cariyeleri sattım; sadece iki hasta cariye vardır; onlardan birinin durumu iyiye gidiyor”dedi.
        Dedik ki: “Onları getir de görelim.”

        Köle satan o iki cariyeyi getirdi. Onları gördükten sonra; “Durumu iyi olan cariyeyi kaça satıyorsun?” dedik.
        Köle satan; “Yetmiş dinara satıyorum” dedi.
        Biz; “Biraz ucuza sat” dedik.
        Köle satan; “Yetmiş dinardan ucuza satmam” dedi.

        Biz de cevaben; “Biz onu bu kesedeki paraya alıyoruz” dedik. Kesenin içerisinde ne kadar para olduğunu da bilmiyorduk. Köle satanın yanındaki sakalı beyaz yaşlı bir adam; “Keseyi açın, içerisindeki parayı sayın” dedi.

        Köle satan ise: “Hayır, açmayın; eğer 70 dinardan bir dinar az olsa dahi satmayacağım” dedi.
        Yaşlı adam; “Keseyi yakına getirin” dedi. Biz de yanına giderek keseyi açıp içerisindeki paraları saydık; paranın tam yetmiş dinar olduğunu gördük. Parayı o adama verdik, cariyeyi alarak İmam Bakır (a.s)’ın yanına getirdik. İmam Sadık (a.s) da o Hazretin yanında durmuştu. Cariye alma olayını İmam Bakır (a.s)’a anlattık. İmam (a.s) da Allah’a şükür etti.

        Daha sonra İmam Bakır (a.s) cariyeye;
        “İsmin nedir?” diye sordu.
        Cariye; “İsmim Hamide’dir” dedi.
        İmam (a.s); “Dünya ve ahirette hamide (övülmüş ve beğenilmiş) olasın” buyurdular.

        Daha sonra İmam Bakır (a.s) ondan bir takım sorular sordu, o da cevap verdi. Sonra İmam (a.s) oğlu İmam Sadık’a dönerek; “Bu cariyeyi al götür” buyurdu.
        İşte böylece “Hamide” İmam Sadık (a.s)’ın eşi oldu ve insanların en iyisi İmam Musa Kazım (a.s) ondan dünyaya geldi.

        (Bihar, c. 48, s. 5)
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #34
          Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

          5- Allah’ı Tanımanın En İyi Yolu

          Salim’in oğlu Hişam şöyle diyor:
          Muhammed b. Numan’ın huzuruna vardım. O sırada bir adam yerinden kalkarak; “Allah’ını nasıl tanıdın?” diye sordu, o da cevaben; “Allah’ın tevfiki, irşadı, tarifi ve hidayetiyle tanıdım” dedi. Onun yanından ayrılıp yolda Hişam b. Hekemi gördüm; ona; “Rabbini nasıl tanıdın?” diye sordum; cevaben şöyle dedi:

          “Eğer bir adam bana; ‘Allah’ını nasıl tanıdın?’ diye sorarsa, cevaben şöyle derim: Ben Allah Teala’yı kendi vücudum vasıtasıyla tanıdım; çünkü o bana her şeyden yakındır. Görüyorum ki benim vücudum, çeşitli parçalarla oluşan ve özel bir düzenle yerli yerince yerleştirilmiş bir yapıya sahiptir. Bu parçaların bir araya gelerek oluşumu, tam bir ustalıkla düzenlenmiş çok hassas bir yaratılış üzere gerçekleşmiştir. Bir çok şekiller onda yer almış ve her biri, tam bir uyum içinde eksiksiz, kendi görevini yerine getirmek üzere en uygun olan yerde yerleştirilmiştir.

          Yine görüyorum ki benim için göz, kulak, koklama, tatma, dokunma gibi çeşitli duyu organları yaratılmış ve bunların her biri kendi vazifesini yerine getirmekte.

          Her akıllı insan, böyle düzenli bir vücudun, bunları yaratan ve düzene sokan biri olmaksızın kendi kendiliğine vücuda gelmesini, aklen imkansızdır. Bu yolla, vücudumun şekil ve düzeninin, çok akıllı bir yaratıcı tarafından yaratılmış olduğunu anlamış oldum (işte o yaratıcı Allah’tır)...”

          (Bihar, c. 3, s. 49)
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #35
            Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

            6- En Büyük Günah

            İmam Bakır (a.s), Mescid’ul- Haram’a girdiğinde Kureyş’ten olan bir grup insan da oradaydı. İmam’ı gördüklerinde; “Bu Irak’lıların (şiilerin) lideridir” dediler.
            Onlar da; “İçimizden birini, ondan soru sorması için yanına gönderirsek iyi olur” dediler.

            Daha sonra onlardan bir genç İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna gelerek; “Hangi günah, bütün günahlardan daha büyüktür?” diye sordu.

            İmam (a.s); “En büyük günah, şarap içmektir.” buyurdular.
            Genç geri dönerek İmam (a.s)’dan aldığı cevabı arkadaşlarına iletti. Tekrar o genci İmam (a.s)’ın yanına gönderdiler. Genç aynı soruyu tekrarlayınca İmam (a.s) şöyle buyurdular:

            “En büyük günah, şarap içmektir demedim mi? Çünkü şarap, şarap içeni zina, hırsızlık ve adam öldürmeye sürüklüyor; şirk ve küfre sebep oluyor.
            Şarap içen, bütün günahlardan daha büyük olan kötü işler yapmaktadır.”

            (Bihar, c. 3, s. 49)
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #36
              Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

              7- İmam Bakır (a.s) Parlayan Bir Nur

              Ebu Besîr şöyle diyor:
              İmam Muhammed Bakır (a.s)’la birlikte camiye girdik. Halk da sürekli olarak girip çıkıyorlardı. Bu esnada İmam (a.s) bana: “Halktan beni görüp görmediklerini sor” buyurdular.

              Ben karşılaştığım herkese: “İmam Bakır (a.s)’ı gördün mü?” diye soruyordum. İmam (a.s)’ın orada durmasına rağmen onlar; “Hayır, görmedim” diyorlardı. Nihayet âmâ olan Ebu Harun içeri girdi.
              İmam Bakır (a.s) onu görünce: “Şimdi Ebu Harun’dan beni görüp görmediğini sor?” diye buyurdu.

              Ben ona; “İmam Bakır (a.s)’ı gördün mü?” diye sordum.
              Ebu Harun cevaben: “İmam Bakır (a.s)’ın ayak üstü burada durduğunu görmüyor musun?” dedi.
              “Âmâ olduğun halde Nereden anladın?” dedim
              Ebu Cafer: “Neden anlamayayım? Oysa o, parlayan bir nurdur” dedi.

              Ebu Besir daha sonra şöyle diyor:
              -İmam Bakır (a.s)’ın Afrikalı birine şöyle buyurduğunu duydum: “Raşid nasıldır?”
              -Afrikalı: “Onu geride sağ salim bıraktım, sana selamını iletmemi söyledi” dedi.
              -İmam (a.s): “Allah rahmet etsin” buyurdu.
              -Afrikalı: “Öldü mü?” diye sordu.
              -İmam (a.s): “Evet!”
              -Afrikalı: “Allah’a and olsun ki, ne hastalandı ne de bir rahatsızlığı vardı!”
              -İmam (a.s): “Eceli gelen, ister hasta olsun (ister olmasın) ölür.”
              -Afrikalı: “Bu söz konusu şahıs, nasıl bir adamdı?”
              -İmam (a.s): “Bizim dostlardan ve bizi sevenlerden birisiydi.”

              Daha sonra buyurdular ki:
              “Sizi gören gözümüzün ve sesinizi duyan kulağımızın olmadığını mı zannediyorsunuz? Ne de kötü düşünüyorsunuz! Allah’a and olsun ki, sizin bütün amellerinizden haberdarız. Öyleyse kendinizi iyi ameller yapmaya alıştırın ve hayır ehlinden olun. Şüphesiz ben bunu, evlat ve şiilerime emrediyorum.”

              (Bihar, c. 46, s. 243)
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #37
                Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                8- Berzahtan Bir Kişi

                Ebu Uteybe şöyle diyor:
                İmam Bakır (a.s)’ın huzurunda idim. Bu esnada bir genç gelerek şöyle dedi:
                Ben Şam ehlindenim; sizi seviyor ve düşmanlarınızdan da teberri ediyorum. Ama babam Beniümeyye’yi severdi. Babam çok zengindi ve benden başka da bir evladı yoktu. Ehl-i Beyt’i sevdiğimden dolayı malının bana ulaşmasını istemiyordu. Bu yüzden bütün parasını bir yerde sakladı ve ölümünden sonra ne kadar aradımsa da bulamadım.

                -İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdular: “Babanı görerek paraların yerini kendisinden sormak istiyor musun?”
                -Genç adam: “Evet, Allah’a and olsun ki, ben çok muhtaç ve fakirim” dedi.
                -İmam (a.s) bir mektup yazarak onu mühürleyip şöyle buyurdu:
                “Bu gece bu mektupla birlikte Bakî’ mezarlığına git, mezarlığın ortalarına ulaştığında: “Ya Dürcan!” diye çağır. Bir adam senin yanına gelecektir. Mektubu ona ver ve de ki: Ben İmam Muhammed Bakır tarafından gelmişim. O senin babanı getirecektir. O zaman istediğin şeyi babandan sorabilirsin.”

                O genç mektubu alarak geceleyin Baki mezarlığına doğru gitti.
                Ebu Uteybe sözünün devamında şöyle diyor:
                Ben o gencin durumunu öğrenmek için sabahın ilk vakitlerinde İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna vardım. O gencin İmam (a.s)’ın kapısının önünde durup içeriye girmek için izin beklediğini gördüm. İçeriye girmesine izin verilince ben de onunla birlikte içeriye girdim.

                Genç adam İmam (a.s)’ın yanında şöyle dedi:
                Allah-u Teala ilmini kimin yanında bırakacağını çok iyi biliyor. Ben dün gece buradan ayrıldığımda, buyurduğunuz şeyleri yaptım. “Dürcan! Dürcan!” diye çağırdım. Bir kişi gelerek: “Burada dur, babanı getireyim” dedi. Derken siyah çehreli birisini getirerek: “Bu senin babandır” dedi.
                “Bu benim babam mı?” diye sorduğumda: “Evet, o senin babandır; cehennemin yakıcı alevi, dumanı ve elemli azabı onun simasını değiştirerek bu hale getirmiştir” dedi.
                Ona; Sen benim babam mısın? diye sordum. O: “Evet” diye cevap verdi.
                Ben: “O zaman neden siman böyle değişmiştir?” dedim.

                Cevabımda şöyle dedi: “Ey oğlum! Ben Beniümeyye’yi seviyordum ve onları Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyti’nden daha üstün biliyordum. İşte bundan dolayı Allah-u Teala beni böyle bir azaba tabi tuttu. Sen Ehl-i Beyt’i sevip onlara uyduğundan dolayı sana kızıyordum ve malımı sana haram etmiştim. Bu yüzden servetimi senden sakladım. Ama şimdi bu inancımdan dolayı pişmanım.
                Ey oğlum! Bahçeme git; zeytin ağacının altını kaz; gömdüğüm yüz bin dirhemi oradan çıkar. O paranın elli bin dirhemini de kendin için harca.”

                (Bihar, c. 46, s. 245)
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #38
                  Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                  9- Cahilce Kınama

                  Ehl- i Sünnet bilginlerinden olan Muhammed bin Münkedir şöyle diyor:
                  Bir gün havanın çok sıcak olduğu bir zamanında Medine dışına çıkmıştım. İmam Bakır (a.s)’ı güçlü yapısına rağmen yorgunluktan iki kölesine dayanarak tarlada çalıştığını gördüm. Kendi kendime dedim ki:
                  “Kureyş’in büyük şahsiyetlerinden olan bu yaşlı adam, havanın böylesine sıcak bir vaktinde dünya malı peşindedir!” Ona nasihat etmeğe karar verdim Bunun için yanına gidip selam verdikten sonra şöyle dedim:

                  “Acaba senin gibi değerli bir şahısın, bu sıcak havada yorgun bedeniyle dünya malı peşinde olması uygun mudur? Eğer bu anda ve böyle bir halde ecelin yetişirse ne yaparsın?”

                  İmam Bakır (a.s), ellerini kölelerinin omzundan kaldırarak dikilip şöyle buyurdu:

                  “Allah’a and olsun ki, böyle bir halde ölmüş olursam, Allah’a ibadet ve itaât ettiğim halde ölmüş olurum. Sen ibadetin sadece namaz, zikir ve dua olduğunu mu zannediyorsun? Geçimi helal yolla sağlamanın kendisi de bir çeşit ibadettir. Çünkü ben, çalışmakla kendimi sana ve başkalarına muhtaç olmaktan koruyorum. Evet ölümün ise, günah işlediğim ve Allah’a isyan ettiğim bir zamanda bana gelmesinden korkarım. Allah Teala bize, başkalarına yük olmamayı emretmiştir. Eğer çalışmazsak elimizi sana veya senin gibi şahıslara açmış oluruz.”

                  Muhammed bin Münkedir, İmam Bakır (a.s)’dan böyle bir cevap alınca şöyle arzetti:
                  “Allah sana rahmet etsin! Size öğüt vermek isterken siz bana öğüt verdiniz!”

                  (Bihar, c. 46, s. 287)
                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                    10- İmam Muhammed Bakır (a.s)’dan Bir Mucize

                    İmam Muhammed Bakır (a.s)’ın özel ashabından olan Ebu Besir şöyle diyor:

                    -İmam Bakır (a.s)’a dedim ki: “Siz Peygamber (s.a.a)’in varisleri misiniz?”
                    -İmam (a.s): “Evet.”
                    -Dedim ki: “Peygamber (s.a.a), bütün peygamberlerin ilimlerinin varisi miydi?
                    -İmam (a.s): “Evet, onların bütün ilimlerinin varisiydi.”
                    -Dedim ki: “Siz de Peygamber (s.a.a)’in ilminin varisi misiniz?”
                    -İmam (a.s): “Evet.”
                    -Dedim ki: “Acaba siz de ölüleri diriltebilir misiniz? Âmalara ve abraş hastalığına yakalananlara şifa verebilir misiniz?”
                    -İmam (a.s): “Evet, Allah’ın izniyle.”

                    Bu sırada İmam (a.s) bana: “Yakına gel” dedi.
                    Yanına gittiğimde mübarek elini gözlerime çekti. Elini gözlerime çeker çekmez çölleri, dağları, yeri, göğü iyice gördüm.”

                    Sonra şöyle buyurdu: “Acaba böyle kalıp da diğer insanlar gibi kıyamet gününde hesap kitaba çekilmeyi mi istiyorsun yoksa ilk önceki gibi âma kalıp da kolay bir şekilde cennete gitmeyi mi istiyorsun?”

                    Dedim ki: “Önceki halime dönmek istiyorum. Bu sırada İmam (a.s) mübarek elini gözlerime çekti ve tekrar âma oldum.”

                    (Bihar, c. 46, s. 237 ve 249. Az bir farklılıkla.)
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                      11- Cinler İmam Muhammed Bakır (a.s)’ın Huzurunda

                      Sa’d-i İskaf şöyle diyor:
                      İmam Muhammed Bakır (a.s)’ın huzuruna vardım. İçeriye girmek için izin istediğimde İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Acele etme! Kardeşlerinizden bir grup kimseler yanımdadır, sözleri vardır.”

                      Ben kapının dışında durdum. Çok geçmeksizin Hindistanlılara benzer sarıklı bir grup kimse dışarı çıktı. Birbirlerine çok benziyorlardı. Sanki bir anne babadandılar. Özel elbiseler giyinmişlerdi. Bana selam verdiler, ben de selamlarının cevabını verdim.

                      Daha sonra İmam (a.s)’ın yanına giderek şöyle dedim: Fedan olayım! Huzurunuzdan çıkan bu şahısları tanımadım. Bunlar kimlerdi?
                      İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Cin taifesinden olan sizin dini kardeşlerinizdir.”

                      Dedim ki: Cinler de mi sizin yanınıza geliyorlar?
                      İmam (a.s): “Evet, onlar da sizin gibi gelip helal, haram ve dini meseleleriyle ilgili sorular soruyorlar.”

                      (Bihar, c. 27, s. 19, rivayet: 8; c. 47, s. 158; c. 63, s. 103. (Bu öykü, verilen adreslerden alıntılar yapılarak hazırlanmıştır.)
                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                        12- Kumrunun Eşinden Şikayeti

                        Muhammed b. Muslim şöyle diyor:
                        İmam Bakır (a.s)’ın huzurunda olduğum bir sırada aniden bir çift kumru, İmam (a.s)’ın huzuruna gelerek ötmeye başladılar. İmam (a.s) da onlara bir şeyler buyurdu.

                        Daha sonra uçarak bir duvarın üzerine kondular. Orada da biraz öttükten sonra uçup gittiler.
                        Ben, İmam (a.s)’a: “Fedan olayım, kumrular neden öyle ötüyorlardı?” diye sordum.

                        İmam (a.s) cevaben şöyle buyurdular: “Ey İbn-i Muslim! Allah’ın yaratmış olduğu bütün kuşlar, hayvanlar ve canlı olan bütün yaratıklar bize itaat etmektedirler. Bu erkek kumru, eşi hakkında kötü zanda bulunmuştu. Dişi kumru, o kötü işi yapmadığına dair yemin ediyordu.

                        Nihayet dişi kumru erkeğine şöyle bir öneride bulundu:
                        “Bizi yargılaması için Muhammed b. Ali’nin (İmam Bakır’ın) yanına gidelim.”
                        Erkek kuş bu öneriyi kabul ederek benim yanıma geldiler.
                        Ben de erkek kumruya: “Eşin doğru söylüyor. O suçsuzdur. Sen ona zulmediyorsun” dedim. Onlar da bu yargıyı kabullenerek çekip gittiler.”

                        (Bihar, c. 46, s. 238)
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                          13- Batıl İçin Hak Terk Edilmemeli

                          İmam Muhammed Bakır (a.s)’ın özel ashabından olan Zürare şöyle diyor:
                          İmam Bakır (a.s), Kureyşli bir adamın cenazesini teşyi etmeye giderken ben de O’nunla beraber gittim. Ölen kimsenin hanımı çığlık atarak ağlamaya başladı. Cenazeyi teşyî etmeye hazır olan Ata(1) eşi ölen kadına hitaben: “Sus! Susmaz isen geri döneriz” dedi.

                          Kadın susmayınca Ata da geri dönüp cenaze törenine katılmadı.
                          Ben, İmam Bakır (a.s)’a: “Ey Resulullah’ın oğlu! Ata geri döndü” dedim.
                          İmam (a.s): “Neden?” diye buyurdu.


                          Cevaben arzettim ki: Kocası ölen kadına: “Sus! Susmaz isen geri döneriz” dedi. Kadın susmayınca Ata da geri dönerek cenaze törenine katılmadı.”
                          İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Biz cenazeyi teşyî edeceğiz, başkalarıyla işimiz yoktur. Batılın hakla karıştığını gördüğümüzde, batıldan dolayı hakkı terk edersek, müslümanın hakkını eda etmiş sayılmayız.”(2)

                          Daha sonra İmam (a.s) cenaze namazı kıldı. Cenaze sahibi ileri çıkarak İmam (a.s)’a teşekkür etti ve şöyle dedi: “Allah size merhamet etsin, mükafatlanasınız; siz yaya olarak yürüyemezsiniz, geri dönün.”

                          İmam (a.s) dönmekten imtina etti.
                          Arzettim ki: “Efendim! Eza sahibi dönmenize izin verdi. Benim de diyeceğim bir söz vardır.”
                          İmam (a.s): “Biz onun izniyle gelmemiştik ki onun izniyle de geri dönelim. Bu bir sevaptı, biz de onun peşindeydik. İnsan cenaze peşice ne kadar giderse o kadar mükafatlanır.”(3)

                          İşte böylece İmam (a.s) kendi vazifesine amel etti ve batıldan dolayı hakkı terk etmedi. İnşaAllah O’nun takipçileri de öyle olurlar.
                          __________________
                          1 - O zaman kadı’l-kuzat (baş yargıç) idi.
                          2 - Gerçi kadının çığlık atarak ağlaması doğru bir iş değildi ama cenazeyi teşyî etmek hak bir iştir. Kadının ağlamasından dolayı, cenazenin teşyî edilmesinin de terk edilmesi doğru bir iş değildir.
                          3 - Bihar, c. 46, s. 300
                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                            14- İmam Bakır (a.s)’ın Sabrı Ve Yüce Ahlağı

                            Bir gün Hıristiyan bir kimse, İmam Muhammed Bakır (a.s)’a hakaret ederek şöyle dedi: “Ente beqer?” (Sen sığır mısın?)
                            -İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdu: “Ene Baqır” (Ben Bakır (ilmi yarıp açıklayan)’ım.)
                            -Hıristiyan: “Sen aşçı hanımın oğlusun.”
                            -İmam (a.s): “Aşçılık annemin mesleğidir.”
                            -Hıristiyan: “Sen zenci ve kötü dilli hanımın oğlusun.”
                            -İmam (a.s): “Eğer söylediğin bu lakaplar doğruysa, Allah onu affetsin; yalan ise Allah seni affetsin.”
                            Hıristiyan adam, İmam (a.s)’ın bu yüce ahlakını görünce, Müslüman oldu.

                            (Bihar, c. 46, s. 289)
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                              15- Uzman Okçu

                              Bir yıl Hişam b. Abdulmelik b. Mervan (zamanın halifesi) Mekke’ye gitti. Aynı yılda İmam Muhammed Bakır (a.s) ve oğlu İmam Sadık (a.s) da Mekke’ye müşerref oldular.

                              Bir gün İmam Sadık (a.s) Mekke’de bir konuşma yaptı, konuşmasında şöyle buyurdu: Hz. Muhammed (s.a.a)’i peygamberlik makamına seçen ve O’nun vesilesiyle bize ikramda bulunan Allah’a hamdolsun. Biz (Ehl-i Beyt) Allah’ın halk arasındaki seçkin kulları ve O’nun halifeleriyiz. O halde mutlu, bize tabi olan kimsedir; mutsuz da bize düşmanlık yapan ve muhalefet eden kimsedir.”

                              İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki:
                              “Hişam’ın kardeşi Muslime bu olayı Hişam’a haber verdi. Hişam Mekke’de bize dokunmadı. Fakat Şam’a gittiğinde ve biz de Medine’ye döndüğümüzde bizi Medine’den Şam’a çağırttı. Şam’a vardığımızda üç gün boyunca bize (Hişam’la görüşme) izni verilmedi. Dördüncü gün olduğunda bize Hişam’la görüşme izni verildi.

                              Nihayet içeriye girdik. Hişam sultanlık tahtı üzerinde oturmuştu, ordu komutanları ise silah kuşanmış halde onun etrafında durmuşlardı. Hişam’ın karşısında bir hedef dikilmişti, memleketin ileri gelenleri ise o hedefe doğru ok atıyorlardı.

                              Hişam’ın yanına varırken babam önümde, ben ise O’nun arkasında idim. Hişam babama hitaben şöyle dedi: “Ey Muhammed! Memleketin büyükleriyle sen de hedefe doğru ok at ve bu yarışa katıl.”

                              Babam şöyle buyurdu: “Ben artık yaşlanmışım, ok atma zamanım geçmiştir, beni (bu yarıştan) muaf kıl.”

                              Hişam da şöyle dedi: “Dinî ve Muhammed (s.a.a) peygamberiyle bizi aziz kılan Allah’ın hakkına andolsun ki seni muaf kılmayacağım.”

                              Daha sonra Beni Ümeyye’nin büyüklerinden birine: “Ok ve kemanı O’na ver” diye emretti.

                              Babam (mecburen) o kemanı ondan aldı ve bir oku kemanın kirişine koyarak çekti. Ok kemandan çıkarak hedefin tam ortasına isabet etti. İkinci oku da kemanın kirişine koyup çekti, bu ok da atmış olduğu ilk okun tam ortasına isabet edip onu yardı. Daha sonra birbirinin peşi sıra dokuz tane ok attı, bunların her biri önceki atılan okun tam ortasına isabet edip onu parçalıyordu.

                              Hişam bu durumdan çok rahatsız oldu, öyle ki kendisini kontrol edemiyordu. Sadece şöyle dedi: “Ya Eba Cafer (İmam Bakır (a.s)’ın künyesi)! Şimdi anladım ki sen Arap ve Acem’in en iyi ok atanısın.”

                              Hişam’ın, bu sözü söylediği için pişmanlık duyduğunu anladım. Hişam hilafeti döneminde babamdan önce ve O’ndan sonra kimseyi künyesiyle çağırmamıştı. Bu yüzden rahatsız oldu ve başını önüne eğerek düşünceye daldı. Ben ve babam onun karşısında ayak üstü durmuştuk ve ona bakıyorduk. Ayakta durmamız uzayınca babam rahatsız oldu ve ona karşı öfkelendi. Babam öfkelendiğinde göğe bakıyordu; öyle ki herkes onun sinirlenmiş olduğunu anlıyordu.

                              Hişam babamın rahatsız olduğunu anlayınca: “Ya Muhammed! Bana doğru gel” dedi. Babam tahtın üzerine çıktı, ben de onu takip ediyordum. Babam Hişam’a yaklaştığında o ayağa kalktı, babamla kol boyun oldu ve O’nu sağ tarafında oturttu. Daha sonra benimle de görüştü ve beni de babamın sağ tarafında oturttu.

                              Daha sonra babama yönelerek şöyle dedi: “Ya Muhammed! Senin gibi birisi Kureyş arasında olduğu müddetçe onlar Arap ve Acem’e efendilik yapacaklardır. Allah aşkına söyle, böyle ok atmayı kim sana öğretti ve böyle ok atmayı öğrenmen ne kadar sürdü?”

                              Babam cevabında şöyle dedi: “Gençlikte bazen ok atıyordum, ama sonraları terk ettim; fakat siz ısrar edince tekrar attım.”

                              Sonra Hişam şöyle dedi: “Ben ömrüm boyunca böyle ok atan birisini görmedim ve yeryüzünde senin gibi ok atan birinin bulunduğunu da zannetmiyorum! Acaba oğlun Cafer de senin gibi ok atabiliyor mu?”

                              Babam cevabında şöyle buyurdu: “Evet, biz, kemal ve tamamı (üstünlük ve faziletleri) birbirimizden miras alıyoruz. Allah-u Teâla bunları şu sözünde: “Bugün dininizi kemale erdirdim ve nimetimi size tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı beğendim”(1) Peygamberine nazil etmiştir. Yeryüzü bu özellikleri (üstünlük ve faziletleri) taşıyacak kimselerden boş değildir, bizden başkaları ise bu özelliklerden mahrumdurlar...” (2)
                              _________________
                              1 - Maide / 3
                              2 - Bihar, c. 46, s. 306
                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                                16- Münafık Olmaktan Korkmak

                                Hamran b. A’yen, İmam Muhammed Bakır (a.s)’ın huzuruna vararak bazı meseleler sordu. Cevabını aldıktan sonra, İmam (a.s)’ın yanından ayrılmak istediğinde şöyle dedi:

                                “Resulullah’ın oğlu! Allah size uzun ömür versin ve beni sizin vücudunuzun bereketinden faydalandırsın. Sizin huzurunuza vardığımızda kalbimiz cilalanır, dünyayı unutuyoruz ve halkın zenginliği gözümüzde değersiz oluyor. Ama sizin huzurunuzdan ayrıldığımızda ve toplumun bireyleriyle temasa geçtiğimizde yine dünyaya yöneliyoruz.”

                                İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Bu, kalbin haletlerindendir. İnsanın kalbi bazen sertleşir, bazen de yumuşar.”

                                Sonra şöyle buyurdular: “Peygamber (s.a.a)’in ashabı bir vakit O Hazrete şöyle dediler: “Ya Resulellah! Biz münafık olmaktan korkuyoruz!”
                                Peygamber (s.a.a): “Neden?” diye sordu.

                                Cevaben şöyle dediler: “Sizin huzurunuzda olduğumuzda bize öğüt verip bizi ahirete meyillendirip kalbimizde korku icat ediyorsunuz; öyle ki adeta gözümüzle cennet ve cehennemi görüyoruz. Ama sizin huzurunuzdan ayrılıp evimize gittiğimizde, aile ve yaşantıyı gördüğümüzde, sahip olduğumuz haleti kaybediyoruz; sanki önceden asla böyle bir halete sahip değildik! Bu bizim durumumuzdur. Acaba bu halimizle (yani sizin huzurunuzda öyle, dışarıda ise böyle olmakla) biz münafık olmuyor muyuz?”

                                Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: “Hayır, öyle değildir. Çünkü sizin kalplerinizin bu şekilde değişmesi, şeytanın vesveselerindendir; o sizi dünyaya meyillendiriyor. Allah’a andolsun ki, eğer sürekli ilk halet üzere baki kalmış olursanız, melekler size el verir ve suyun üzerinde yürüyebilirsiniz…”

                                (Bihar, c. 70, s. 56)
                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...