Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

    Selamun Aleykum,
    Benim arapçam yok yalnız, şu sitede http://www.kuranmeali.org/5/maide_su..._mealleri.aspx kelime kelime kuran meali var. Arapça kelimeler tek tek açıklanmış. Ben ayaklar meshedin şeklinde anlıyorum. Ama 26 farklı mealden sadece Süleyman Ateş meshedin diye çevirmiş, Yaşar Nuri Öztürk ise yıkayın yahut meshedin gibi çevirmiş(burası saçmalık ya yıkayın demiştir ya da meshedin) diğerleri ise yıkayın diye çevirmiş. Arapçası olan ya da konuyu bilen bir kardeşimiz yardımcı olabilir mi?

    #2
    Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

    Aleykum Selam,
    Şii olmadan önce benim de araştırdığım kaynaktı. Sayfanın yukarısında 9. ve imsehû : ve mesh edin! şeklinde doğru bir çeviri yapılmış. Bu kelime üzerine yoğunlaşabilirsiniz. Halkı yanıltmak adına yapılan tercümeler bunlar. Ek olarak ehlibeyt in varlığını saklama gereği duyan Sünni çevirmenler (hoca demek istemiyorum) aynı yanıltmayı ehlibeyt kelimesinde de yapıyorlar;

    http://www.kuranmeali.org/33/ahzab_s..._mealleri.aspx Özellikle bu mealde Ehlibeyt'i -Ey Kabe'nin çevresinde oturanlar- olarak çeviren Edip Yüksel'e yazıklar olsun diyorum.

    Bu insanların İncil'i değiştirenlerden hiç bir farkı yok. Benim gibi arapça meali bilmeyen yüzbinlerce kişi var Türkiye'de ve Dünya'da. İinsanların yanılmasına neden oluyorlar. Yani Kuran'ı değiştiriyorlar. Ama aslını değiştremeyecekler.
    Akıllının cahile şaşırmasından daha çok cahil akıllıya şaşırır (ve onun davranışlarına hayret eder).‏

    Yorum


      #3
      Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

      Edip Yüksel net münafık o zaman. Diğer tarafta yanacak inşallah bu tarafta da yanar, amin.

      Yorum


        #4
        Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

        Edip yüksel çıktı karşıma youtube da ney dinlerken ya yuh artık. Gülmek serbest.
        Edip Yüksel (T) F-tipi risaleci Kuran düşmanı sapık

        Yorum


          #5
          Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

          Ayette, yani orijinal Arapça metinde sözcüklerin dizilişi aynen şöyledir:


          1- Yıkayın. Yüzlerini ve ellerinizi dirseklere kadar.
          2- Meshedin. Başlarınızı ve ayaklarınızı kemiklere kadar.

          Yorum


            #6
            Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

            Siz şimdi bu soruyu şialara sorarsanız mesh olduğuna dair kanıtlar getirir
            Sünnilere sorarsan yıkamaya dair kanıtları getirir

            Yorum


              #7
              Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

              Sünnilerin delilleri her konuda olduğu gibi uydurma ve düzmece... şia hakikatleri karşısında onlar güneş karşısındaki buz misali eriyip gidiyorlar.

              daha önce sayısız soruda bunu gördünüz. ama hala sünniliği savunmaktan geri durmuyorsunuz. hakikat karşısında teslim olmayıp inat edenlere Allah elem verici azabı vaad etmiştir...

              Yorum


                #8
                Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                Acaba ilimli iyi bir alimle münazaraya girdinizmi bu konuda ? bize görede sizin kaynaklarınız uydurma ozaman...

                görmedim hangi soru ? hakikat ortada bunu geçen hafta anladım imamları peygamberlerden üstün gören bir mezheb olduğunu ve şianın artık önemi olmadığını düşünüyorum

                Oturun bi güzel sünni alimle girin bakalım münazaraya sonra konuşalım

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                  [quote author=_Ehli Beyt_ link=topic=25101.msg170080#msg170080 date=1376084413]
                  Acaba ilimli iyi bir alimle münazaraya girdinizmi bu konuda ? bize görede sizin kaynaklarınız uydurma ozaman...

                  görmedim hangi soru ? hakikat ortada bunu geçen hafta anladım imamları peygamberlerden üstün gören bir mezheb olduğunu ve şianın artık önemi olmadığını düşünüyorum

                  Oturun bi güzel sünni alimle girin bakalım münazaraya sonra konuşalım
                  [/quote]

                  konuşmaz olur muyum. her konuda konuştum. farklı konuların tamamında konuşmaya çalışıyorum. tabi ki çalışmam onların yanaşmamasından. bir iki tartışıyorsunuz bakıyorlar kendi delilleri çok yetersiz ve çürük bir sonrakine tartışmıyorlar.

                  isterseniz bu sünni taraf siz olun. hocanıza delillerimizi götürün tartışalım. ancak size şunu diyeyim ki sünni hocanın ne cevap vereceğini, bizim ne cevap vereceğimizi ve son olarak tartışmanın nasıl sonlanacağını hemen yazabilirim.

                  şu sitede sizin sessiz kalıp, cevap bulamayacağınız o kadar sünni inanç ve amelleri var ki bunları toplasak sizin nasıl inat ehli olduğunuz net şekilde ortaya çıkar. buna imametin nübüvvetten üstün olduğuna dair konu da dahil.

                  ben size sünni kitaplardan delil getirdim. ümmetimin alimleri beni israilin peygamberleri gibidir. hadisiyle. siz alimlerin gerekçesiz delilsiz cevaplarını verdiniz. vicdanınızın bile buna inanmadığını göre göre inat ettiniz. bu hadise dayanarak sizin sünni alimleriniz bile nebileri küçük görüp velileri üstün görmüşlerdir. örneğin ibn teymiyye (l.a), ibn arabiyi tekfir noktalarından biri de budur. İbn Arabiden: "nice ummanlar var ki biz onlara dalıp dalıp çıkarken, nebiler onlardan sadece bir damla almışlardır" sözü tekfir nedenlerinden biridir. yine sünni sufiler, nebilere verilen ilmin vehbi (kendi kazançları olmayıp Allah'ın onlara ihsanı) olduğunu, oysa velilerin ilimlerinin kesbi (kendi çabalarıyla kazandıkları) ilim olduğunu bu nedenle velilerin nebilerden üstün olduklarını iddia etmişlerdir. buna benzer çok sayıda inanç vardır sünnilerde. bunlara dayananlar işte şiadaki hakikate delil olan ayet ve hadislere dayanmaktadırlar. ama aynı sünni sufiler bu inanç şiada olunca onu çürütebileceklerini sayarak kendi dayandıkları nasları tevil etmektedirler.

                  sizse onlara gözü yumuk kendi aklınızı peynir ekmek gibi yiyerek teslim oluyorsunuz. bakalım sizin adınıza düşündürttükleriniz sizin adınıza hesap verebilecekler mi!

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                    Belkide ilimli alimi bulamadınız tam ?

                    ben aşırı ilim ehli biri değilim .tabiki düzgün cevap veremem getirdiklerinize ama güzel bir ilim sahibi biri verebilir elbet

                    o hadisin anlamı bi kere öyle değil..resmen kendinize göre yorumluyorsunuz o hadisi nasıl kabul edeyim ben onu.inat etmedim gönül rahatlığıyla o hadisin manasının öyle olmadığına inandım
                    Ehlisünnetin GENEL GÖRÜŞÜ nedir ? Veliler peygamberlerin makamına ulaşamaz.hatta bazıları sahabe makamına bile ulaşamaz diyen bile olmuştur

                    daha geçen haftalara kadar şiaya olumlu güzel bakıyordum biraz ama imamların peygamberlerden üstün olduğunu öğrenince anladımki doğru bir yol değildir diye ve soğudum artık değeri kalmadı bende pek

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                      ben sünni bilginler arasındayım zaten. ilim sahibi herkesle konuştum. ulaşamadıklarıma da aracılarla haber saldım. herkesle tartışmaya hazırım diye. bu vesileyle buradan size de aynı çağrıyı yapıyorum. nerede ilim ehli sünni varsa ona bi iznillah meydan okuyorum tüm şia inançlarını ispata, şiaya aykırı tüm sünni inançların batıllığını kanıtlamaya hazırım. gelecek yıl için menzil şeyhinin bir müridi iki gün önce bana söz verdi, gelecek yıl menzile gideceğiz ve seydayla tartışacağız. ben soracağım o yanıtlayacak. müridi bunu sağlayacağından çok emin konuştu. bakalım inşaAllah gerçekleşir de burada da sonucu yayınlarız.

                      hadisin anlamı konusunda orada diretmedim. çünkü sizin inat ehli olduğunuzu başka vesilelerle de görmüştüm. az çok bizim de ilmimiz var. hadiste "gibidir" diyorsa bu "gibi" sözcüğü eşitliği belirtir. istisna konmadığı sürece her konuda benzetilen taraflar birbirine eştir, eşittir. benim maaşım falancanınki gibidir demek bu maaşların birbirine üstünlüğünün olmadığını eşit olduklarını ifade etmez mi! eğer Resul s.a.a ümmetimin alimleri beni israilin peygamberleri gibidir diyorsa, bu artık eşit anlamına gelir. bundan sonra eşit olmadığını bildiren istisnaya delil getirmek karşı tarafın işidir. öyle hayır burdaki o anlamda değildir demek, delilsiz yere bunu terkrarlamak mugalatadır (polemiktir). Bakın şia nasıl delil getiriyor!

                      Peygamberimiz s.a.a İmam Ali için: "senin benim yanımdaki makamın, Musa yanındaki Harun makamı gibidir." buyuruyor. buradan Ali a.s'ın konumu Musa a.s'ın yanındaki Harun a.s. makamına eşit oluyor ve Ali a.s'ın Harun a.s gibi Peygamber olmasını gerektiriyor. Peygamberimiz bu anlama geldiği için, "gibi" kelimesine "eşittir" anlamını verdiği için hemen istisnayı getiriyor: bir farkla ki benden sonra Peygamberlik yok!

                      Peygamberimiz fasih konuşan biri! Sözünün ne anlama geldiğini çok iyi biliyor ve asla ve kat'a yanlış anlamaya müsait ortada söz söylemiyor. alimlerim nebiler gibidir sözünde eğer gibidir kelimesine eşittir anlamı vermemiş olaydı mutlaka yanlış anlaşılabileceğini bilir ve istisnasını hemen zikrederdi. daha açık bir ifade kullanarak hangi konularda eşit hangi konularda aşağı olduklarını daha net açıklardı. Eğer o açıklamamış, istisna koymamışsa bu durumda gibidir kelimesinden, ümmetin alimlerinin beni İsrailin peygamberlerine eşit olduğu çıkar. aksini iddia edip eşit değildir diyenlerin ek delil getirmeleri zorunluluğu doğar.

                      Ehli sünnette alimler sahabe makamına ulaşamaz diyenler hiç bir delil sunamayan zavvallı takımdır, Muaviye avukatlarıdır Muaviyeyi ve şeytanı Amr b. ası kurtarmaya yönelik beyhude çaba sahipleridir. Yoksa hiç bir akıllı sünni bunu demiyor. demesi de mümkün değil. Ehli sünnetin genel görüşü diye bir ifade ispatı imkansız bir ifadedir. ben hangi sünni görüşü gösterseniz tersine savunanları size gösterebilirim. bu da sünniliğin batıl olduğunun bir merkezinin doğrusunun bulunmadığının ispatlarından biridir. Çünkü bir yerde yanlış varsa akıl sahipleri bunu kabul etmiyor, (kendince) daha doğruyu savunuyor ancak Ehlibeyte sarılmadığından o da başka bir yanlışa saplanmaktan başka bir şey edemiyor.


                      İmametin peygamberlikten üstün olduğu Peygamberken İmamete yeterli görülmediği için sınava alınan, bu sınavı kazanınca ancak İmam atanan İbraim a.s'ın durumuna ne diyorsunuz? bu bakara 124. ayetin açıklamasını siteden okumadınız mı?


                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                        Peki ismailağa cemaati ? Cübbeli ? Mahmud Usta osmanoğlu ? buyrun cübbeliyle münazaraya girin onu susturabilirseniz tamamdır yada o cematten büyük bir alim bilgili ?

                        o hadisin benzetme yönü nedir acaba ? İLİMDİR sadece ilim .ilim konusunda benzerler insanlara yardımcı olurlar.yoksa ne peygamberdirler onlara denktirler nede onlardan üstündürler.sadece ilmi açıdan benzetme var insanlara yardım etmede benzetme var

                        Peki Hz.Harun (as) a risalet verildimi ? verilmedi.peki şöyle sorayım risalet verilenmi üstündür risalet verilmeyenmi ?

                        Ehlisünneti bazı bi kaç kişiler temsil etmez.Ehlisünnetin görüşü bellidir Veliler peygamberlerin makamına ulaşamaz..
                        o ayetin dediğinizin açıklaması çoktan yapılmıştır Buyrun


                        Bir giriş olarak önce şunu söyleyelim ki, böyle bir iddia ne dine, ne de akla uyar. “İmametin ilahî makam” olduğunu söylemekle ne kast ediliyor? Eğer gerçekten imamet Allah’ın makamı ise, o zaman ne kadar müçtehit imam varsa hepsinin uluhiyete -haşa- iştirak etmeleri gerekir ki, bunu ne mümin ne de gayri müslim kabul edebilir...

                        Şimdi ilgili ayetin mealini yazalım ve sonra da ayetin açıklamasına devam edelim:

                        “Şunu da hatırda tutun ki: Bir vakit Rabbi İbrâhim’i birtakım emirlerle sınamıştı. O da onları hakkıyla yerine getirdiğinden Rabbi kendisine: “Seni insanlara imam (önder) yapacağım.” dedi. İbrâhim: “Ya Rabbî, neslimden de (önderler çıkar!)” deyince, Allah: “Zalimler ahdime (nübüvvete) nail olamazlar.” diye buyurdu.”(Bakara, 2/124).

                        Bu ayetten açıkça anlaşılıyor ki, Hz. İbrahim (as) gibi bir peygamberin neslinden de takva sahipleri yanında, zalim ve fasık olanları da olacaktır.

                        “Kendisine de İshak’a da feyiz ve bereketler verdik. Onların neslinden gelenler arasında iyi davranan da var, kendi nefsine açıkça zulmeden de!”(Saffat, 37/113)

                        mealindeki ayette bu gerçeğe vurgu yapılmıştır.

                        Demek ki takva sahipleri, peygamber manasındaki imam olabilirler, fakat onlardan zalim olanlar, önder, lider anlamındaki imam olsalar bile, peygamber olamazlar.(bk. Taberî, Razî, İbn Kesir, Alusî, Bakara, 124. ayetin tefsiri).

                        b. Bu ayette yer alan “İmam/imamet” kavramı her şeyden önce bizzat peygamberlik manasında kullanılmıştır. Çünkü, Hz. İbrahim (as)’in âli peygamberlerdir. Bu sebepledir ki, teşehhüdde “İbrahim âline salat ve selam ettiğin gibi Muhammed’in âline de salat-u selam eyle!” manasındaki dua okunuyor. Yani burada Hz. İbrahim (as)’in âli, Hz. Muhammed (asv)’in âlinden daha üstün gösterilmiştir. Çünkü, Hz. İbrahim (as)’in âli peygamberlerdir.

                        “Biz İbrâhim’e (evlat ve torun olarak) İshak ile Yâkub’u ihsan ettik. Onun neslinden gelenlerde, peygamberliği ve vahyi devam ettirdik. Ona dünyada mükâfatını verdik. O âhirette de elbette salihlerden olacaktır.”(Ankebut, 29/27)

                        mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

                        c. “İmam” kelimesi, önder manasında olup her mümin için kullanılabilir. Nitekim;
                        “Ve (O takva sahibi müminler) şöyle niyaz ederler: “Ey keremi bol Rabbimiz! Bize gözümüzün, gönlümüzün süruru olan temiz eşler ve nesiller ihsan eyle, bizi müttakilere /takva sahiplerine imam/önder eyle!”(Furkan, 25/74)

                        mealindeki ayette yer alan “imam” kelimesi, peygamberler için ve âl-i beyt imamaları için kullanılmamıştır. Bilakis takva sahibi müminler için kullanılmıştır.

                        Eğer imamet nübüvetten üstün ise, takva sahibi bütün müminlerin peygamberlerden üstün olmaları gerekir ki, böyle bir düşünce ne akla, ne dine, ne de vicdana sığar.

                        d. Sözlük manası itibariyle imamlık, önderlik demektir. Sözleri, fiilleri, yazıları, kitapları rehber kabul edilen her önder konumundaki insana “imam” denilir. Bu imam hak üzere olan bir kimse olabildiği gibi, batıl üzere olan kimse de olabilir.(Rağıb, ilgili madde). Aşağıdaki ayetlerde bu gerçeği görmek mümkündür:
                        “Gün gelir, her sınıftan insanları (zalimleri, mazlumları, kâfirleri-müminleri), tâbi oldukları imamlarına / önderlerine nispet ederek çağırırız. Kimin hesap defteri sağından verilirse işte onlar defterlerini emin olarak okur ve kıl kadar olsun, haksızlığa uğratılmazlar.”(İsra, 17/71).

                        “Biz onları (Firavun ve onun gibileri) insanları ateşe çağıran imamlar / önderler yaptık. Bu dünyada halkı çalıştırıp desteklerini sağlasalar da, kıyamet günü en ufak bir yardım bile görmeyeceklerdir.”(Kasas, 28/41).

                        e. Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Âl-i beyt imamları, her ne kadar çok büyük bir velayet ve haşmetli bir imamete sahipseler de, ancak bu imamet diğer mezhep imamları ve müçtehit olanlar için de kullanılır. Bu gerçek, Şianın maksadına hizmet etmeyecektir. Çünkü, eğer imamet nübüvetten daha üstün ise, bu takdirde İmam-ı azam, İmam-ı Şafii de üstündür. Çünkü bu zatların milyonlarca insana imam ve önder olduğu inkârı kabil olmayan bir gerçektir.

                        İmamet kavramını sadece Ehl-i beyte tahsis etmek delilsiz bir iddiadan öteye geçemez. Kaldı ki, başta İmam-ı Ali (r.a.) olmak üzere, hiçbir imam peygamberlerden daha üstün olduğunu söylememiş ve Sünnî hiçbir kaynakta böyle bir şey yer almamış ve hiçbir dayanağı da söz konusu olmamıştır. Bilakis, hayatları boyunca bütün imamlar, başta Hz. Muhammed (a.s.m) olmak üzere bütün peygamberleri insanların en üstünü, en saygını, onların rehberliklerinde yürümenin tek kurtuluş reçetesi olduğunu, hem sözlü hem de fiilî olarak ortaya koymuşlardır.

                        Hiç doğrudan Allah’tan vahiy alan peygamberlerle, o peygamberler sayesinde manevi makam kazanan imamlar, önderler, veliler ve halifeler bir olur mu? Böyle bir iddia aşırı sevgiden ileri gelen ölçüsüz bir değerlendirme ürünüdür. Bu aşırı ve de ölçüsüz sevgi yüzünden Hz. İsa (as)’ı -haşa- Allah’ın oğlu olarak değerlendirmek ne kadar yanlış ise, imamlara olan aşırı sevgi yüzünden hilafeti nübüvvetten daha üstün görmek -o kadar olmasa da- ciddi bir yanlıştır, mesnetsizdir, alimlerin cumhurunun görüşüne aykırıdır, risaletin ruhuna terstir.

                        Kur’an’da peygamberler için kullanılan “ıstıfa / seçmek” kavramı (Ali İmran, 3/33; Araf,7/144; Hac, 22/75; Neml, 27/59), onların Allah tarafından özel olarak seçilen, başka insanlardan üstün kılınan seçkin insanlar olduğunun göstergesidir…

                        Allah, cümlemizi hakkı bilen ve ona tabi olan kullarından eylesin.(Amin).

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                          Peki ismailağa cemaati ? Cübbeli ? Mahmud Usta osmanoğlu ? buyrun cübbeliyle münazaraya girin onu susturabilirseniz tamamdır yada o cematten büyük bir alim bilgili ?

                          Ben onlarla münazaraya girmeye hazırım. Buyrun ayarlayın girelim.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                            [quote author=_Ehli Beyt_ link=topic=25101.msg170086#msg170086 date=1376088779]
                            Peki ismailağa cemaati ? Cübbeli ? Mahmud Usta osmanoğlu ? buyrun cübbeliyle münazaraya girin onu susturabilirseniz tamamdır yada o cematten büyük bir alim bilgili ?
                            [/quote]

                            Siz şiayı tanımadığınız gibi sünniliği de tanımıyorsunuz. bu yüzden hala şia ile sünniliğin birbirine denk olduğunu vehmediyorsunuz. şunu iyi bilmelisiniz ki şia ile sünniliğin benzeri körle görenin benzeri gibidir. birisi görerek ilerlerken diğeri onun sesinden ve uyarılarından yararlanarak yolunu bulmaya çalışır.

                            Biz her zaman için herkese meydan okuyoruz. şahsım adına değil bir çok şii aynı durumdadır. tartışma ilmi münazara ve ilim ölçütlerine uyulmak şartıyla bir çok şii her kademeden sünni bilginle tartışmaya hazırdır. bakın size bir örnek vereyim, Muhammed Ticani! bu maliki mezhebinin en üst düzey alimi idi. dünyada ne kadar alim varsa hepsiyle girdiği münazaralardan galibiyetle çıkmış onları susturmuştu. tam kendisine delil sunabilecek kimse kalmadığını düşünürken tevafuken gittiği İran'ın ilim şehri Kum'da 17 yaşındaki bir medrese talebesi gençle münazaraya girdi. Genç bunun sorduğu tüm sorularına cevap verdi ama Ticani gencin soruları karşısında aciz kaldı. işte o zaman ilmin Ehlibeyt şiada olduğunu anlayıp orada ilme başladı. sonunda şianın değerli bir bağlısı oldu. kitapları var okuyabilirsiniz. şia budur. şiada ilim vardır hikaye değil. bakın tüm şii alimler sünnilerin temel kitaplarını bilirler ve içlerinde neler var söyleyebilirler. ama istisnalar hariç sünnilerden hiç bir bilgin şia kitaplarının değil içeriğini kendilerinden bile gafildirler. sünni kitapların içinde ne var onu bile bilmezler. bir çok sünni temel kitapları olan kütübü sitteyi okumuş değildir. geleneksel olarak toplumda ne varsa onları ezberlemişler onlarla konuşmaktadırlar.

                            cübbeli ve hocası Mahmut'a bağlı ilahiyat mezunu hocalardan 20 kadarıyla tartıştım. bir keresinde 5 cübbeli bağlısı ilahiyatçıyla aynı anda tartıştım. onlara meydan okudum. bakın bir tartışmamız şöyle sonuçlandı:

                            cübbeli bağlısı sünni hocalardan biri:

                            biz sünniyiz yani sünnet ehli sizse şii yani bidat ehli. biz peygambere sizse imamlar adına uydurduğunuz mezhebe bağlısınız. Peygamberle uydurma kişilere uymak bir tutulamaz. sünnet ehliyiz biz.

                            ben:
                            gelin şurda kütüphane var. binlerce kitap var. hepsi sünni kitaplar. bir tane bile şii kitabı yok. buyrun girelim, siz mi sünnete uyuyorsunuz yoksa ben mi! inançlarımızı ve amellerimizi tek tek kitaplardan bulalım.

                            sünni hoca: ses yok! kafasını başka tarafa çevirdi.

                            dileyenle bu hocayı yüzleştirebilirim. bu teklifim her iddiam için geçerlidir!

                            bir başka vesileyle bir başka cübbeli bağlısı ile şunu konuştuk:

                            ben: biz Peygamber s.a.a'ten sonra 12 İmama inanıyoruz. Peygamberin yürüttüğü fiili liderlikle, teorik hüküm getirme fonksiyonunu Peygamber s.a.a zamanın İmamı üstlenmiştir.

                            sünni hoca: biz Peygambere sıkı sıkıya bağlı hadisçilerin tespit edip sahihlerini çürüklerinden ayıran hadislere uyarak bunu yürütüyoruz.

                            ben: bu hadislerde Ehlibeyt terk edilmiş, Ehlibeytten hadis alınmamış, tersine Ehlibeytle savaşanlardan hadis alınmış.

                            sünni hoca: Hz. Ali ravi olarak geçmektedir nasıl alınmaz.

                            ben: evet ama bu hadisler 500 kadar. İmam Ali ile Muaviye yanında yer alıp savaşan Ebu Hureyreden 50000 hadis alınmış. Ali a.s'dan alınan hadislerin yarısı uydurma ve Ehlibeytin aleyhine. Yani Ali a.s'a bile bu yolla iftira ediyorsunuz. Ali a.s'dan alınan hadisler onun Ehlibeyt kimliğiyle değil sahabe ve halife olduğu imajıyla alınmıştır. bu ise Ehlibeytten nakledildiği anlamına gelmez.

                            Sünni hoca: Sizde de uydurma hadisler var ve cerh tadil çalışması yapılmamış. Peygamber yaşamdayken Ehlibetten Ali dışındakiler küçüktü ondan nasıl hadis nakletsinler?

                            ben: sünnilerin hadis aldığı Ehlibeyt düşmanı İbn Ömer ile İmam Hüseyin aynı yaşlardaydı. İbn Ömerden 1300 hadis alan sünni hadis kitapları İmam Hüseyin a.s'dan 10 kadar bile hadis almamışlardır, İmam Caferi Sadık a.s'ın adı bile geçmez sünni kitaplarda. sebebi ne ola acaba!

                            sünni hoca: 12 İmam Peygamberden hadis nakletmişler mi ki! siz onlara sadece iftira ediyorsunuz. kendiniz uyduruyor 12 imam nakletti diye şia olarak onlara iftira ediyorsunuz. onların sahih olarak rivayet ettikleri bir elin parmaklarını bile geçmez. yoksa 12 imamı biz de kabul ediyoruz. (daha önce bu hocayla kütübü sittede geçen 12 imam hadislerini paylaşmıştım. bu yüzden 12 imamı inkar edemiyor.)

                            ben: tamam kabul! biz şiiler 12 imama iftira ediyorsak 12 imam geçerliyse siz o zaman sünniler olarak 12 imamdan hadisleri getirin size uyayım. Şia 12 İmamdan 100bin civarında hadis getiriyor. bunlara siz uydurma diyorsanız o zaman siz 12 İmamdan nakledilen 101bin hadis getirin. daha sahihlerini getirin size uyayım. benim amacım şiaya değil 12 imama uymak. ben şiaya 12 imama uymak için uyuyorum. buyrun siz getirin 12 imamın hayatlarını mücadelelerin sorunları çözme şekillerini şiadan daha geniş ve (şayet şia uyduruyorsa) siz uydurma olmayanı getirin. siz 12 imamın yaşantısını ayrıntılarıyla getirmekten bile aciz değil misiniz? buyrun getirin.

                            sünni hoca: ne! şia 100bin hadis mi getiriyor 12 imamdan. (hoca şaşkın şekilde ilk defa duyduğu bu hakikat karşısında afalladı bunun üzerine tek kelime etmedi! bundan sonra da bana hiç bir zaman cevap vermedi. ama bildiği yolu da değiştirmedi. şimdi onun hidayeti için dua etmekten başka yolum kalmadı.

                            bir başka zaman bir başka vesileyle fıkhi mezheplerin bir konuda görüşleri paylaşılıyordu 10 kadar sünni hoca arasında. ben de bu konuda Ehlibeyt fıkhında ... dedim ve kuralı söyleyecektim ki (dileyenle yüzleştiririm) hocanın biris şiddetli hırçınlıkla: " Ne ehlibeyt fıkhı! Ehlibeytin fıkhı mı var! yapma Allah aşkına! dedi. sesi o kadar kızgın ve şiddetliydi iki karşılık verip Ehlibeyt fıkhının Kur'an ve sünni hadislere göre var olmasının zorunlu olduğunu ve var olduğunu ispata kalkışsam kesin bana saldıracaktı. sessiz kaldım. adam iyi biliyor ki Ehlibeyt Peygamber s.a.a'ten sonra kesin otoritedir. Onun fıkhı var demek tüm fıkıh mezheplerini başta 4 mezhep olmak üzere reddetme anlamına gelecektir. onların reddedilmesi zorunlu hale gelecekti. işte bu yüzden Ehlibeytin fıkhını kabul etmeye onun varlığı için tartışma açılmasına bile tahammül edemedi.

                            ben susutum vahdet ve iyi geçinme için fıkhımdaki fetvayı hatta emri yerine getirdim. ama hakikat ben sustum diye yok mu oldu. şu an dünya üzerinde Ehlibeyt fıkhı yok mu? Peygamber s.a.a kendinden sonra Kur'an ve Ehlibeyte uyun diyor. Fıkhı olmayan bir Ehlibeyte ben nasıl uyacağım? Peygamber uyulması mümkün olmayan Ehlibeyte uymayı mı emrediyor! oysa uyulmasını emretmediği 4 mezhebin fıkhı var! icad edilmiş. bu nasıl hak din ki peygamberinin uyun dediği kimselerin fıkhı yok, uyun demediği kimselerin fıkhı var!

                            cübbeliye bağlı hocalara defalarca çağrı yaptım, meydan okudum, beni cübbeliyle karşılaştırın ve tartıştırın eğer sorularıma ilmi objektif usullerle polemik ve güce başvurmaksızın cevap versin şiayı bırakayım diye!

                            kimisi de dediler senin beynin yıkanmış seni kandırmışlar, ben de eğer beynim yıkanmışsa demek ki ben beyni yıkanabilecek yapıdayım. buyrun işte beynim siz de yıkayın.

                            ama hiç kimse kabul edemedi. etsin...

                            ayak yıkama mı mesh mi konusunda şianın tartışmanın en sonunda sorduğu ve sünnilerin cevaplayamadığı soru şu: eğer anlayabilir ve ilim sahibiyseler size açık soru, sorun hocalarınıza buna cevap verebilirlerse ayak meshi konusunda oradan devam edebiliriz. çünkü ben sünni (vahhabi eğilimli ama cübbeliyle aynı delilleri aynı şekilde kabul ediyor) hocaya:

                            ercüli değil de ercüle denmesi bile ayakların meshine delildir. yıkanma fiili olan iğsiluya atfı gerektirmez. Çünkü arapçada mefuller daima (adlen) mansuptur. bi ruus kelimesi aslen mansup ama harfi cer ile arızi olarak mecrurdur. ercule kelimesi işte bu mef'ul'ün arızi hali olan cer durumuna değil asli hali olan nasp durumuna atıfla imsehu fiiline bağlıdır. bu noktada bir başka delilimiz ise (ehlibeyt ekolünde kıraat sayısı 7dir) 7 kıraattan 4'ü erculikum diye okumaktadır.

                            bu soruyu sorun ilmi şekilde cevap vereceklerine inanıyorlarsa karşılaşalım. her durumda karşılaşmaya hazırım ama sonuçta daha sonuç alıcı olması bakımından bu nokta ilim ölçmektedir.

                            daha önce anlatmıştım tekrar olsun.

                            Mahmut toptaş, gazi adında bir arkadaşım anlatıyor. diyor ben bunun hastasıydım. hocamdı. Ehlibeyt alimlerinden biriyle tanıştım, onun anlattıkları Mahmut Toptaş'ın anlattıklarını çürütüyordu. bunları hocama ilettim o da Ehlibeyt aliminin dediklerini çürüttü. cevapları Ehlibeyt alimine getirdim, o tekrar Mahmut hocanınkileri çürüttü. baktım bu böyle olmayacak ona gitsem o haklı diğerine gitsem diğeri haklı. her zaman da iş güç içinde bunu yapmak hayli zor. dedim sizi görüştüreyim karşımda tartışın ben de hakkı hakikati göreyim. tamam dediler ve randevu zamanı kararlaştırıldı. Randevu günü heyecandan uçuyorum. ancak Mahmut hoca bir mazeretinin çıktığını söyleyip gelemeyeceğini söyledi. cevabı üzgün olarak Ehlibeyt alimine ilettim. Alim cevaben, peki onun istediği bir zamanda onun istediği yere ben gideceğim. yeniden randevu versin. bu cevabı hocaya ilettiğimde Mahmut Toptaş: "bin yüz yıldır çözülemeyen sorunları biz mi çözeceğiz" diyerek randevu vermekten kaçındı.

                            işte hakikat budur. bakın burada isim zikrettim inanmayanları isim sahipleriyle yüzleştiririm. bu satırları okuyan tüm sünni kardeşlerimize açık çağrımız ve meydan okumamızdır. en güvendikleri en ilim sahibi Ehli sünnet (ya da başka) alimlerini bizimle karşılaştırsınlar buluştursunlar tartışalım.

                            geçen yıl çocukluktan komşumuz olan bir kadın vardı. köyden yaz tatilinde özel araba tutmuş birlikte şehre dönüyorduk bayramdan sonra. çocukken ilmi durumumuz yoktu. bunlar cübbeliye bağlanmışlar kadın arapça okumuş hafızlık yapmış. hadis fıkhı ilminde baya yol almış cemaatte. benimle başladı tartışmaya. bir iki denedi tüm sorularına onların ilminden cevap verdim. sonra ben onlara sordum: 4 mezhebe uymakla ilgili bir hadis söyleyebilir misin, hangi delille 4 mezhebi taklit ediyorsun! dediği şu: zaten bize demişlerdi bu şiiler sapık sakın onlarla tartışmaya kalkmayın hafazanallah sizi imanınızdan ederler! bunun üzerine çok meraklı olan ihl mezunu çocuğuna bile tartışmayı sürdürmesi için izin vermedi. sustular. bi süre daha onların körü körüne bir yola gittiklerini delillerinin olmadığını kendi kendime sesli olarak konuştum durdum. sonra tabi ben de susmak zorunda kaldım..

                            Elhamdulillah Ehlibeyt, Allah'ın yeryüzündeki kopmaz tek kulpudur. ona sarılmak tüm insanlığa ilahi bir emirdir. O Nuh'un gemisidir binen kurtulur ona binmeyen boğulur.

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                              Düzeltme ve not:

                              "Ebu Hureyreden 50000 hadis alınmış."
                              cümlesi 5000 olacaktı. yazım yanlış yapmışım. özür dilerim.

                              yine bu cevapladığım alıntı çok uzun onlar için ayrı ayrı cevap hazırlıyordum ki teknik aksaklıkla bir saatlik çalışmam bir anda yok oldu. yeniden yazmaya üşendim. inşaAllah müsait zamanda buradaki özellikle "imamet" konusundaki iddialara cevap hazırlayacağım inşaAllah...

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...