Ynt: Şahadet Kervanıyla Adım Adım
Allah’la Münacatı
İmam Hüseyin (a.s) bu son onlarda artık Allah’a yöneldi. Kırık bir kalple Allah’a yalvarıp yakarıyor ve karşılaştıkları üzüntü ve musibetlerden O’na şikâyet ederek şöyle diyordu:
“Ey kendisinden başka ilah olmayan Allah! Senin kaza ve kaderinin karşısında sabrediyorum. Ey imdat dileyenlerin imdatçısı! Benim senden başka bir Rabbim ve bir mabudum yoktur. Senin hükmüne sabrediyorum. Ey yardımcısı olmayanın yardımcısı! Ey daimi olup faniliği olmayan! Ey ölüleri dirilten! Ey her nefse kaim (sütün) olan! Benimle bunların arasında hükmet. Şüphesiz sen hükmedenlerin en üstünüsün.”[18]
Bütün organlarına işleyen iman, İmam’ın en önemli unsurlarından idi. İmam (a.s) Allah’a sarıldı, O’nun hükmüne sabretti, karşılaştığı bütün musibet ve üzüntüleri O’na bıraktı ve sahip olduğu bu derin iman, başına gelen bütün musibetleri İmam’a unutturdu.
İmam’a Saldırı
Yeryüzünün pislik ve alçakların habisliğini taşıyan bu azgın ve cinayetkar grup, her taraftan Resulullah’ın gülüne saldırdı. Kılıç ve mızraklarla İmam’ı dürtüyorlardı. Zer’at b. Şerik et-Temimî İmam’ın sol koluna bir darbe vurdu. Diğer bir alçak da İmam’ın boynuna vurdu. İmam’ın düşmanlarından en kinlisi, habis Sinan b. Enes’ti. Sinan bazen İmam’ı kılıcıyla vuruyor, bazen de mızrağıyla dürtüyordu ve yaptığı hareketleri övünerek Haccac’a anlatarak şöyle diyordu: “Mızrağımla ona destek oluyor ve kılıçla da onu kesiyordum.”
Haccac onun bu katılığından rahatsız olarak yüksek bir sesle şöyle dedi: “Bil ki şüphesiz siz, kesinlikle bir odada bir araya gelmeyeceksiniz.”[19]
Allah’ın düşmanları her taraftan İmam’a sardılar. İmam’ın temiz kanı onların kılıçlarından damlıyordu. Bazı tarihçiler şöyle diyorlar: İslam’da hiçbir kimse İmam Hüseyin (a.s) gibi vurulmadı. Kılıç, mızrak ve okla 120 yara İmam’a vurulduğu görülmüştür.[20]
İmam (a.s) bir müddet öylece topraklar üzerinde kaldı. Herkes İmam’ı öldürmekten sakınıyordu. İmam’ın heybeti kalpleri sarıyordu. Hatta İmam’ın düşmanlarından bazıları O’nun hakkında şöyle demiştir: “O’nun simasını nuru ve güzelliği bizi onu öldürmeyi düşünmekten alı koymuştu.”
Bir adam İmam’a yaklaştığında, O’nu öldürmekten kerahet ederek geri dönüyordu.[21]
Resulullah’ın torunu Zeynep (a.s), kardeşi ve ailesinin geriye kalanına ağladığı halde çok perişan bir vaziyette çadırdan dışarı çıktı ve ruhu bedeninden çıkarcasına şöyle derdi: “Keşke gök yeryüzüne düşseydi.”
Ömer b. Sa’d’a doğru giderek şöyle seslendi: “Ey Ömer! Sen kendisine baktığın halde Ebu Abdullah’ın (İmam Hüseyin’in) öldürülmesine razı mı oldun?”
Habis Ömer b. Sa’d, gözyaşları uğursuz sakalına aktığı halde yavaşça yüzünü ondan çevirdi.[22]
Zeynep (s.a), böyle bir halde, sabır örneği olan kardeşine bakmaya gitmedi. Derken korku ve dehşete kapılan çocuk ve kadınları gözetmek için çadırına geri döndü.
İmam (a.s) uzun bir müddet öylece topraklar üzerinde kaldı. Yaralar ve kanın akması İmamı aciz ve çok zor bir durumda bırakmıştı. İmam (a.s) bu halde cani katillere şöyle seslendi: “Beni öldürmek için mi toplanıyorsunuz? Bilin ki, Allah’a and olsun ki, benden sonra Allah’ın kullarından birini öldüremeyeceksiniz. Allah’a yemin ederim ki, şüphesiz ben, Allah’ın, sizi hakir kılmakla bana ikramda bulunacağını ve daha sonra farkında olmadığınız bir yerden sizden intikamımı alacağını ümit ediyorum…”
Günahkâr ve şaki Sinan b. Enes, kılıcını çekerek kimsenin İmam’a yaklaşmasına izin vermiyordu. Zira o, başka birisinin İmam’ın başını keserek İbn-i Mercane’ye götürmesinden ve neticede efendisinin mükâfatından mahrum kalacağından korktuğu için bu şekilde davranıyordu.
Sonuçta İmam’ın dudaklarında rıza (hoşnutluk), itminan ve kendisini ebedileştiren zafer tebessümü olduğu halde başı bedeninden ayrıldı.
Şüphesiz İmam (a.s) ruhunu, Kur’an’a ve insanlığı yücelten her şeref, izzet ve onurluğa değer ve bedel olmak için feda etti… İşte İmam (a.s), oğul, aile ve ashabının musibetine duçar olduktan sonra çok mazlum ve garip bir şekilde katledildi ve ailesi karşısında susuz bir halde boğazlandı. Hangi değer ve bedel, İmam’ın Allah’ın rızası için takdim ettiği bu değer ve bedelden daha üstün ve değerli olabilir?
Şüphesiz İmam (a.s) büyük kurban takdim etmekle Allah’la ticaret yaptı. Gerçekten İmam’ın ticareti kârlı bir ticaretti. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, öldürülürler. (Bu) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.”[23]
Gerçek şu ki İmam (a.s) ticaretiyle kazanç elde etti, kimsenin erişemeyeceği bir iftihara nail oldu. Hakk yolunun şehitlerinden hiç kimse, İmam’ın eriştiği makam, şeref ve ebedilileşmeye erişememiştir. İşte dünya O’nu haykırarak anmaktadır ve O’nun kutsal haremi yeryüzünün en izzetli haremi olmuştur.
Şüphesiz İmam (a.s) İslam bayrağını, canının feda etmesiyle yüceltti. O bayrak İmam’ın, ehl-i beytinin ve ashabından olan şehitlerin kanıyla boyandı. Bu bayrak, sürekli ışık saçmakta ve yeryüzü insanlarının yüzüne, izzet, hürriyet ve keramet ufukları açmaktadır.
_______________
[1] - El-Hasais’ul- Hüseyniyye, s. 60
[2] - Hayat’ul- İmam’il- Hüseyin, c. 3, s. 374
[3] - Dürr’ül- Efkar, fî Vasf’is-Sıfvet’il-Ehyar, Ebu’l- Fütuh b. Sadaka, s. 38
[4] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 222
[5] - Maktel’ul- Hüseyin, Mukarrem, s. 333
[6] - Hasais’ul- Huseyniyye, Tusteri, s. 39
[7] - Tarih-i İbn-i Kesir, c. 8, s. 188
[8] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 223
[9] - Savaik’ul- Muhrika, s. 117-118; Cevheret’ul- Kelam fî Medh’is- Sadet’il-A’lam, s. 119
[10] - Maktel’ul- Hüseyin, el-Mukarrem, s. 337
[11] - Cennet’ul- Muva, s. 115
[12] - Dürr’ün-Neziym, s. 168
[13] - Maktel’ul- Huseyin, el-Mukarrem, s. 339
[14] - Uyun’ul- Ahbar, İbn-i Kuteybe, c. 1, s. 103-104
[15] - Maktel-i Harezmî, c. 2, s. 34
[16] - Ensab’ul- Eşraf, c. 1, s. 240
[17] - Maktel-i Harezmî, c. 2, s. 34; Ensab’ul- Eşraf, c. 3, s. 203
[18] - Maktel’ul- Hüseyin, el-Mukarrem, s. 345
[19] - Mecma’uz- Zevaid, c. 9, s. 194
[20] - El-Hadaik’ul- Verdiyye, c. 1, s. 126
[21] - Ensab’ul- Eşraf, c. 3, s. 203
[22] - Cevahir’ul- Metalib, fî Menakıb’il- İmam Ali b. Ebi Talib, s. 139
[23] - Tevbe/111
Allah’la Münacatı
İmam Hüseyin (a.s) bu son onlarda artık Allah’a yöneldi. Kırık bir kalple Allah’a yalvarıp yakarıyor ve karşılaştıkları üzüntü ve musibetlerden O’na şikâyet ederek şöyle diyordu:
“Ey kendisinden başka ilah olmayan Allah! Senin kaza ve kaderinin karşısında sabrediyorum. Ey imdat dileyenlerin imdatçısı! Benim senden başka bir Rabbim ve bir mabudum yoktur. Senin hükmüne sabrediyorum. Ey yardımcısı olmayanın yardımcısı! Ey daimi olup faniliği olmayan! Ey ölüleri dirilten! Ey her nefse kaim (sütün) olan! Benimle bunların arasında hükmet. Şüphesiz sen hükmedenlerin en üstünüsün.”[18]
Bütün organlarına işleyen iman, İmam’ın en önemli unsurlarından idi. İmam (a.s) Allah’a sarıldı, O’nun hükmüne sabretti, karşılaştığı bütün musibet ve üzüntüleri O’na bıraktı ve sahip olduğu bu derin iman, başına gelen bütün musibetleri İmam’a unutturdu.
İmam’a Saldırı
Yeryüzünün pislik ve alçakların habisliğini taşıyan bu azgın ve cinayetkar grup, her taraftan Resulullah’ın gülüne saldırdı. Kılıç ve mızraklarla İmam’ı dürtüyorlardı. Zer’at b. Şerik et-Temimî İmam’ın sol koluna bir darbe vurdu. Diğer bir alçak da İmam’ın boynuna vurdu. İmam’ın düşmanlarından en kinlisi, habis Sinan b. Enes’ti. Sinan bazen İmam’ı kılıcıyla vuruyor, bazen de mızrağıyla dürtüyordu ve yaptığı hareketleri övünerek Haccac’a anlatarak şöyle diyordu: “Mızrağımla ona destek oluyor ve kılıçla da onu kesiyordum.”
Haccac onun bu katılığından rahatsız olarak yüksek bir sesle şöyle dedi: “Bil ki şüphesiz siz, kesinlikle bir odada bir araya gelmeyeceksiniz.”[19]
Allah’ın düşmanları her taraftan İmam’a sardılar. İmam’ın temiz kanı onların kılıçlarından damlıyordu. Bazı tarihçiler şöyle diyorlar: İslam’da hiçbir kimse İmam Hüseyin (a.s) gibi vurulmadı. Kılıç, mızrak ve okla 120 yara İmam’a vurulduğu görülmüştür.[20]
İmam (a.s) bir müddet öylece topraklar üzerinde kaldı. Herkes İmam’ı öldürmekten sakınıyordu. İmam’ın heybeti kalpleri sarıyordu. Hatta İmam’ın düşmanlarından bazıları O’nun hakkında şöyle demiştir: “O’nun simasını nuru ve güzelliği bizi onu öldürmeyi düşünmekten alı koymuştu.”
Bir adam İmam’a yaklaştığında, O’nu öldürmekten kerahet ederek geri dönüyordu.[21]
Resulullah’ın torunu Zeynep (a.s), kardeşi ve ailesinin geriye kalanına ağladığı halde çok perişan bir vaziyette çadırdan dışarı çıktı ve ruhu bedeninden çıkarcasına şöyle derdi: “Keşke gök yeryüzüne düşseydi.”
Ömer b. Sa’d’a doğru giderek şöyle seslendi: “Ey Ömer! Sen kendisine baktığın halde Ebu Abdullah’ın (İmam Hüseyin’in) öldürülmesine razı mı oldun?”
Habis Ömer b. Sa’d, gözyaşları uğursuz sakalına aktığı halde yavaşça yüzünü ondan çevirdi.[22]
Zeynep (s.a), böyle bir halde, sabır örneği olan kardeşine bakmaya gitmedi. Derken korku ve dehşete kapılan çocuk ve kadınları gözetmek için çadırına geri döndü.
İmam (a.s) uzun bir müddet öylece topraklar üzerinde kaldı. Yaralar ve kanın akması İmamı aciz ve çok zor bir durumda bırakmıştı. İmam (a.s) bu halde cani katillere şöyle seslendi: “Beni öldürmek için mi toplanıyorsunuz? Bilin ki, Allah’a and olsun ki, benden sonra Allah’ın kullarından birini öldüremeyeceksiniz. Allah’a yemin ederim ki, şüphesiz ben, Allah’ın, sizi hakir kılmakla bana ikramda bulunacağını ve daha sonra farkında olmadığınız bir yerden sizden intikamımı alacağını ümit ediyorum…”
Günahkâr ve şaki Sinan b. Enes, kılıcını çekerek kimsenin İmam’a yaklaşmasına izin vermiyordu. Zira o, başka birisinin İmam’ın başını keserek İbn-i Mercane’ye götürmesinden ve neticede efendisinin mükâfatından mahrum kalacağından korktuğu için bu şekilde davranıyordu.
Sonuçta İmam’ın dudaklarında rıza (hoşnutluk), itminan ve kendisini ebedileştiren zafer tebessümü olduğu halde başı bedeninden ayrıldı.
Şüphesiz İmam (a.s) ruhunu, Kur’an’a ve insanlığı yücelten her şeref, izzet ve onurluğa değer ve bedel olmak için feda etti… İşte İmam (a.s), oğul, aile ve ashabının musibetine duçar olduktan sonra çok mazlum ve garip bir şekilde katledildi ve ailesi karşısında susuz bir halde boğazlandı. Hangi değer ve bedel, İmam’ın Allah’ın rızası için takdim ettiği bu değer ve bedelden daha üstün ve değerli olabilir?
Şüphesiz İmam (a.s) büyük kurban takdim etmekle Allah’la ticaret yaptı. Gerçekten İmam’ın ticareti kârlı bir ticaretti. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, öldürülürler. (Bu) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.”[23]
Gerçek şu ki İmam (a.s) ticaretiyle kazanç elde etti, kimsenin erişemeyeceği bir iftihara nail oldu. Hakk yolunun şehitlerinden hiç kimse, İmam’ın eriştiği makam, şeref ve ebedilileşmeye erişememiştir. İşte dünya O’nu haykırarak anmaktadır ve O’nun kutsal haremi yeryüzünün en izzetli haremi olmuştur.
Şüphesiz İmam (a.s) İslam bayrağını, canının feda etmesiyle yüceltti. O bayrak İmam’ın, ehl-i beytinin ve ashabından olan şehitlerin kanıyla boyandı. Bu bayrak, sürekli ışık saçmakta ve yeryüzü insanlarının yüzüne, izzet, hürriyet ve keramet ufukları açmaktadır.
_______________
[1] - El-Hasais’ul- Hüseyniyye, s. 60
[2] - Hayat’ul- İmam’il- Hüseyin, c. 3, s. 374
[3] - Dürr’ül- Efkar, fî Vasf’is-Sıfvet’il-Ehyar, Ebu’l- Fütuh b. Sadaka, s. 38
[4] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 222
[5] - Maktel’ul- Hüseyin, Mukarrem, s. 333
[6] - Hasais’ul- Huseyniyye, Tusteri, s. 39
[7] - Tarih-i İbn-i Kesir, c. 8, s. 188
[8] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 223
[9] - Savaik’ul- Muhrika, s. 117-118; Cevheret’ul- Kelam fî Medh’is- Sadet’il-A’lam, s. 119
[10] - Maktel’ul- Hüseyin, el-Mukarrem, s. 337
[11] - Cennet’ul- Muva, s. 115
[12] - Dürr’ün-Neziym, s. 168
[13] - Maktel’ul- Huseyin, el-Mukarrem, s. 339
[14] - Uyun’ul- Ahbar, İbn-i Kuteybe, c. 1, s. 103-104
[15] - Maktel-i Harezmî, c. 2, s. 34
[16] - Ensab’ul- Eşraf, c. 1, s. 240
[17] - Maktel-i Harezmî, c. 2, s. 34; Ensab’ul- Eşraf, c. 3, s. 203
[18] - Maktel’ul- Hüseyin, el-Mukarrem, s. 345
[19] - Mecma’uz- Zevaid, c. 9, s. 194
[20] - El-Hadaik’ul- Verdiyye, c. 1, s. 126
[21] - Ensab’ul- Eşraf, c. 3, s. 203
[22] - Cevahir’ul- Metalib, fî Menakıb’il- İmam Ali b. Ebi Talib, s. 139
[23] - Tevbe/111
Yorum