Ynt: KIRK HADİS ŞERHİ..
2. Bölüm: Vesvesenin Tedavisi
İnsanı ebedi olarak helak etmesinden korkulan bu kalbi hastalığın tedavisi, diğer kalbi hastalıklar gibi faydalı bir ilim ve amel sayesinde oldukça kolaydır. Ama insan ilk önce kendisini hasta olarak kabul et-meli ve daha sonra da tedaviye yönelmelidir. Ama şeytan bu zavallı için, kendisini hasta olarak kabul etmeyecek ve hatta diğerlerini sapık ve dinsiz sayacak şekilde düzenler kurmaktadır.
Vesveseyi ilimle tedavi etmenin yolu; adı geçen hususlarda tefekkür etmektir. İnsan amel ve fiillerini düşünmeli ve yaptıkları üzerinde tefekkürde bulunmalıdır. Amellerinin ve Allah’ın rızasını kazanmak için yapmış olduğu fiillerin niteliğinin şöyle veya böyle olması gerek-tiğini nereden ve kimden aldığına dikkat etmelidir. Bilindiği gibi sıra-dan insanlar dini hükümleri fakih ve müctehidlerden öğrenmekte, müctehid ve fakihler ise kitap ve sünnetten içtihat yoluyla istinbat et-mektedirler.
O halde biz, fakihlerin kitabına müracaat ettiğimizde, vesvasın amelinin yalanlandığını ve bazı amellerinin batıl olduğunun yazıldığını görüyoruz. Hadis-i şeriflere ve ilahi kitaba müracaat etti-ğimizde de bunun şeytanın amellerinden biri olduğunu ve sahibinin akılsız sayıldığını görüyoruz. O halde akıllı insan eğer aklı şeytana mağlup olmamışsa ve biraz düşünme kabiliyeti varsa, bu bozuk amel-den kesin bir şekilde el çekmeli ve amellerini düzeltmelidir ki Allah-u Teala kendisinden razı olsun.
Kendisinde vesvese şüphesi olan herkes, sıradan insanlara müracaat etmeli ve amellerini alim ve fakihlere arz etmeli, onlardan vesvese hastalığına yakalanmış olup olmadığını soruşturmalıdır. Zira bir çok defa vesveseye düşen insan kendi halinden gaflet etmekte, kendisini itidal üzere, başkalarını ise takvasız görmektedir.
Biraz düşünecek olursa bu inancın bile şeytanın telkinlerinden olduğunu anlar. Zira ilim ve ameline inandığı büyük alimlerin, hatta helal ve haramı öğrendiği büyük müçtehitlerin ameli bile bunun aksinedir. Bütün büyük alim ve müçtehitlerin din korkusuna sahip olmadığı, sadece vesveseye kapılan insanın dindar olduğu asla söylenemez. Şimdi ilmen bunu anladığı takdirde, amelini ıslaha yönelmeli, amel aşamasına girmelidir. Bu hu-susta en önemli adım, şeytanın vesveselerine ve kendisine telkin ettiği hayallere itina göstermemelidir.
Mesela eğer abdestte vesveseye düş-müş ise, şeytanın ilkalarına rağmen bir kez su dökmelidir. Şeytan ona bu amelinin doğru olmadığını söyleyecektir. Ama o cevap olarak şöyle demelidir: "Eğer benim bu amelim doğru değilse, o halde Resulullah, temiz imamlar ve bütün fakihlerin abdesti de doğru değildir. Zira Resulullah ve Hidayet İmamları takriben üçyüz yıl abdest almışlardır ve mütevatir hadislere göre de bu şekilde abdest almışlardır. O halde eğer onların abdesti batılsa, bırak benim abdestim de batıl olsun."
2. Bölüm: Vesvesenin Tedavisi
İnsanı ebedi olarak helak etmesinden korkulan bu kalbi hastalığın tedavisi, diğer kalbi hastalıklar gibi faydalı bir ilim ve amel sayesinde oldukça kolaydır. Ama insan ilk önce kendisini hasta olarak kabul et-meli ve daha sonra da tedaviye yönelmelidir. Ama şeytan bu zavallı için, kendisini hasta olarak kabul etmeyecek ve hatta diğerlerini sapık ve dinsiz sayacak şekilde düzenler kurmaktadır.
Vesveseyi ilimle tedavi etmenin yolu; adı geçen hususlarda tefekkür etmektir. İnsan amel ve fiillerini düşünmeli ve yaptıkları üzerinde tefekkürde bulunmalıdır. Amellerinin ve Allah’ın rızasını kazanmak için yapmış olduğu fiillerin niteliğinin şöyle veya böyle olması gerek-tiğini nereden ve kimden aldığına dikkat etmelidir. Bilindiği gibi sıra-dan insanlar dini hükümleri fakih ve müctehidlerden öğrenmekte, müctehid ve fakihler ise kitap ve sünnetten içtihat yoluyla istinbat et-mektedirler.
O halde biz, fakihlerin kitabına müracaat ettiğimizde, vesvasın amelinin yalanlandığını ve bazı amellerinin batıl olduğunun yazıldığını görüyoruz. Hadis-i şeriflere ve ilahi kitaba müracaat etti-ğimizde de bunun şeytanın amellerinden biri olduğunu ve sahibinin akılsız sayıldığını görüyoruz. O halde akıllı insan eğer aklı şeytana mağlup olmamışsa ve biraz düşünme kabiliyeti varsa, bu bozuk amel-den kesin bir şekilde el çekmeli ve amellerini düzeltmelidir ki Allah-u Teala kendisinden razı olsun.
Kendisinde vesvese şüphesi olan herkes, sıradan insanlara müracaat etmeli ve amellerini alim ve fakihlere arz etmeli, onlardan vesvese hastalığına yakalanmış olup olmadığını soruşturmalıdır. Zira bir çok defa vesveseye düşen insan kendi halinden gaflet etmekte, kendisini itidal üzere, başkalarını ise takvasız görmektedir.
Biraz düşünecek olursa bu inancın bile şeytanın telkinlerinden olduğunu anlar. Zira ilim ve ameline inandığı büyük alimlerin, hatta helal ve haramı öğrendiği büyük müçtehitlerin ameli bile bunun aksinedir. Bütün büyük alim ve müçtehitlerin din korkusuna sahip olmadığı, sadece vesveseye kapılan insanın dindar olduğu asla söylenemez. Şimdi ilmen bunu anladığı takdirde, amelini ıslaha yönelmeli, amel aşamasına girmelidir. Bu hu-susta en önemli adım, şeytanın vesveselerine ve kendisine telkin ettiği hayallere itina göstermemelidir.
Mesela eğer abdestte vesveseye düş-müş ise, şeytanın ilkalarına rağmen bir kez su dökmelidir. Şeytan ona bu amelinin doğru olmadığını söyleyecektir. Ama o cevap olarak şöyle demelidir: "Eğer benim bu amelim doğru değilse, o halde Resulullah, temiz imamlar ve bütün fakihlerin abdesti de doğru değildir. Zira Resulullah ve Hidayet İmamları takriben üçyüz yıl abdest almışlardır ve mütevatir hadislere göre de bu şekilde abdest almışlardır. O halde eğer onların abdesti batılsa, bırak benim abdestim de batıl olsun."
Yorum