Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)



    ONA DÜŞMAN OLANA DÜŞMAN OL DEMİŞ.YANI ALININ DÜŞMANI ALLAHIN DÜŞMANIDIR.BUNU RESULULLAH SOYLUYOR...AMA YINE INANMAYACAKALR.GORMEK ISTEYEN GOREMEZ

    Yorum


      Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

      [quote author=Musavi link=topic=5366.msg101989#msg101989 date=1283122548]


      ONA DÜŞMAN OLANA DÜŞMAN OL DEMİŞ.YANI ALININ DÜŞMANI ALLAHIN DÜŞMANIDIR.BUNU RESULULLAH SOYLUYOR...AMA YINE INANMAYACAKALR.GORMEK ISTEYEN GOREMEZ[/quote]

      abi, bu alıntı hangi kitaptan?

      Yorum


        Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

        Dostlar Verdiğiniz kaynaklardan haberim var ve kütüphanemde...Hudeybiye anlaşması da imam Hasan as olayına hiçbir anlamda benzemez...cevabınız üstünkörü ve cevap olsun torba dolsun cinsinden biline !!! Hudeybiye'de Rasul saa hilafeti ya da yöneticiliği mi veriyordu...

        Yorum


          Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

          hz.hASAN BİZZAT KENDİ OLAYINI HUDEYBİYEYE BENZETMİŞTİR.

          Yorum


            Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

            İmam Huseyn as da bu cevabı dinlediği halde Haccı yarıda kesiyor ve bile bile Kerbela'ya koşuyor !!! Böyle susturucu ve İkna !!! edici cevap karşısında !???

            Yorum


              Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

              Tağuti İran Şahıyla işbirliği yapan Şeriatmedari'de Hz.İmam Humeyni'ye bu cevabı vermişti . Ben de İmam Hasan as gibi ....

              Yorum


                Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

                onun durumu ayrı.her durum ayrıdır. sen şimdi muaviye sahabedir uludur mu diyorsun

                Yorum


                  Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

                  Üzüldük cevplarımızın ciddiyetle okunmaması ama habire laf yetiştirme durumu insanı böyle yapar biz bu şahıs hakkında ki hükmümüzü yukarda vermişiz yeniden aynı noktaya dönmeyelim !!!

                  Yorum


                    Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

                    yani siz muaviyenın melun oldugunu kabul ediyorsunuz değil mi ?

                    Yorum


                      Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

                      Anladığım kadarıyla bizden İKRAR istiyorsunuz verilmiş hükmü sizin için tekrar edelim; Mel'un Muaviye ve onu koruyanlar !!!

                      Yorum


                        Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

                        :al.razı olsun

                        1.şiilerin kanına sayğı gösterilecek ve hakları zayi olmayacak.2.hz. Ali ve şiilerine sebb ve küfür edilmeyecek.3.Muaviye,Allahın kitabına ve Resulullahın sünnetine göre amel edecek.4.imamın ashabı ve dostları nerede olurlarsa olsunlar,Muaviye ve adamlarının şerrinden amanda olacaklar5.İmam,Muaviyeyi Emir-ül Mü'minin olarak anmayacak,hutbelerde onun adından asla söz etmeyecek.6.Muaviye,halifeliği kendisinden sonra başka birine teslim etmeyecek.

                        Yorum


                          Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

                          İmam Hasan a.s.'ın barışının Peygamber s.a.a.'in Hudeybiye ile zahiri bir benzerliği vardır. Her iki tarafta da vahiyden bağımsız habersiz olanlar zilletin (haşa) olduğunu sanırlar. Her iki tarafta da küfrün hakimiyeti ve üstünlüğü zahiren tanınmış gibidir. Ancak olayın sonradan aldığı şekile bakılırsa tamamen dinin ya da dinin korunmasının bağlı bulunduğu Ehlibeytin korunması esas alınmış bu ikisinin uzun vadede küfre galibiyeti amaçlanmıştır.

                          İmam Hasan a.s.'ın barışı ile Hudeybiye'deki şartların batıni şartların aynı olmadığı açık olsa da her iki durum da bir adım geri atıp sonra yeniden güç toparlayıp küfre daha güçlü saldırmak ve zafer kazanmak olduğu açıktır ve bu açıdan benzeşirler.

                          Peygamberimiz s.a.a.'in yönetimi müşriklere bırakması gibi bir durumun Hudeybiye barış antlaşması maddelerinde olmaması bu olayın İmam Hasan a.s. ile benzeşmediği anlamına gelmez. Sonuçta her iki barışın da küfrün üstünlüğünü (zahiren) geçici olarak kabul etmesi sebebiyle kan dökülmesini engelleme vardır. Eğer Hudeybiye'de barış olmasaydı müslümanların tamamı kanlarının son damlasına kadar çarpışacaklardı. Ki bu durumda başarının geleceği kesin değildi. Çünkü doğru dürüst savaş techizatları bile yoktu umreye diye yola çıkmışlardı. Bu durumda müslümanların tamamen yok olu İslam'ın izinin silinme tehlikesi vardı. Tıpkı İmam Hasan a.s.'ın uzlaşmadığında Ehlibeytin tümünün katli sebebiyle İslam'ın silineceği gibi..

                          Dolayısıyla bu iki olayda da genel olark benzeşme vardır. maddeler ve görünüşte farklılık olsa da...

                          Yorum


                            Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)


                            İmam Hasan’ın (a.s) Barışı



                            656.İmam Ali (a.s):


                            İbn-i Mülcem tarafından yaralandıktan sonra oğlu Hasan’a (a.s) yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur:
                            “Bil ki Muaviye bana muhalefet ettiği gibi sana da muhalefet edecektir. O halde onunla barışacak olursan Beni Zemere ve Beni Eşce’ kabileleri ile anlaşan ceddine uymuş olursun… Eğer düşmanınla savaşmak istersen (bil ki) babanın Şiilerinin sahip olduğu vefadarlık ve salahiyete senin Şiilerin sahip olmayacaktır.”
                            *** Nehc’üs-Saade, 2/742 ***

                            657.İmam Sadık (a.s):


                            “Şüphesiz Hasan b. Ali’nin (a.s) canına kastedilince ve takipçileri de kendisine muhalefet edince o işi Muaviye’ye bıraktı. Bunun üzerine Şiaları ona şöyle selam verdiler: “Selam olsun sana ey Müminleri hor kılan!” O şöyle buyurdu: “Ben müminleri hor kılan değilim. Belki müminlere izzet verenim. Ama sizlerin düşman karşısında gücünüzün olmadığını görünce işi ona bıraktım ki ben ve sizler, sahiplerine kalsın diye gemiyi delen Alim (Hızır) gibi aralarında kalalım. Ben ve sizlerin (hikayesi) işte böyledir ta ki onlar arasında baki kalalım.” *** el-Bihar, 78/287/2 ***


                            Selam hak ve hakikate vede takipçilerine olsun...


                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)


                              İmam Ali (a.s):

                              Muaviye’ye yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur:

                              “Şûra, ancak Muhacir’lere ve Ensar’a aittir; onlar, toplanıp birisine uyar ve imam olarak nitelendirirlerse, bu hoşnut olunan bir iştir.”
                              /// Nehc’ul-Belağa, 6. mektup ///



                              İmam Hasan’ın (a.s) :

                              Muaviye için tayin ettiği şartlardan biri şu idi:

                              “Muaviye b. Ebi Sufyan kendisinden sonra hiç kimseyi hilafete seçme hakkına sahip değildir. Kendisinden sonra hilafet konusunu Müslümanların şurasına bırakmalıdır.”

                              /// el-Bihar, 44/65/13 ///


                              selam ve dua ile...



                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum


                                Ynt: Hz.(!) Muaviye R.a. (!)

                                işte İmam Hasan a.s.'ın barışını en güzel benzetme ile anlatan cümleler:

                                "ben ve sizler, sahiplerine kalsın diye gemiyi delen Alim (Hızır) gibi aralarında kalalım. Ben ve sizlerin (hikayesi) işte böyledir ta ki onlar arasında baki kalalım.” *** el-Bihar, 78/287/2 ***"

                                Konu aynen İmam Ali a.s.'ın hilafeti Ebubekir gasbedince ona isyn etmemesinde de vardır. Ali a.s.'ın hilafeti Ebubekirin gasbı karşısında ona terk etmesi ve geri almak için kıyam etmemesini Şehid Mutahhari şu örnekle açıklıyor: (Ayetullah Murtaza Turabi'nin anlatımıyla

                                İmam Ali a.s.'a bir çocuk üzerinde annelik hak iddia eden iki kadının hüküm verecektir. İmam a.s. bakar hiç biri çocuğun diğer kadının değil, ama kendisine ait olduğu konusunda üstün delil sunamamaktadır. Ve hangisinin olduğuna dair hiç bir bilgi bulgu bulunmamaktadır. kadınlara ne dediyse ikna edemeyen İmam a.s. der bana bir bıçak getirin de bu çocuğu aranızda ikiye pay edeyim. Madem ikinizin bu çocuk.. Bunun üzerine kadınlardan biri hemen atılır: hayır ey İmam, bu çocuk benim değil...

                                İmam Ali a.s. işte bu durumda hemen çocuğu bu kadına verir ve bunun anne olduğuna hükmeder. Çünkü kadının anne şefkati duyguları harekete geçmiş ve çocuğun ölmesindense başkasında bile olsa yaşamasnın sürmesine müsade katlanmıştır.

                                Şehid Mutahhari bu olayı İmam Ali a.s.'ın hilafeti Ebubekire bırakmasıyla kıyaslar. İslam her yandan saldırı ve tehdit altındadır. Bizan iran bir yandan içteki münafıklar bir yandan bedevi araplar bir yandan, yahudi ve hristiyanlar diğer yandan. herkes Muhammed s.a.a.'in ölümünü ve İslamı yıkmayı beklemekte tetikte durmaktadır. Bu durumda Ebubekirlerle Ehlibeytin bir iç savaşı müslümanları iç savaşa sürükleyecek ve İslam'ın yaşama şansı kalmayacaktı.

                                İşte bir İmam sorumluluu içinde Ali a.s.'ın kalbi buna razı olmadı. Hilafet Ebubekirde olsun ama İmamet ve İslam yine bizde devam edecektir dedi.. 25 yıl sabretti. Sonuçta Ehlibeyt görevini ifa edebilecek yaşamını yitirmedi.. Ehlbeyt'in elinde İslam günümüze kadar geldi..

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...